Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Güncesi => Kurgu İskelesi => Konuyu başlatan: LaST-KiNG - 17 Temmuz 2010, 14:10:42

Başlık: ...Gerçek Kâbuslar...
Gönderen: LaST-KiNG - 17 Temmuz 2010, 14:10:42
(http://img99.imageshack.us/img99/7168/hikyee.jpg)

Merhabalar,
Bu forumdaki ilk hikâyemle karşınızdayım.Umarım beğenirsiniz ... :)


Hikâyenin Konusu :

Yıllar önce adam öldürmeyi alışkanlık edinmiş bir psikopatın,hapishaneden çıktıktan sonra yaşadığı olaylar dizisi ...

Biraz korkmaya ne dersiniz ? 8) Her şey 3. Bölümden sonra başlıyor ...

Başlık: 1. Bölüm - Eve Dönüş
Gönderen: LaST-KiNG - 17 Temmuz 2010, 14:11:18
Beklediğim gün gelmişti.Bu pislik yerden kurtuluyordum sonunda.Koskoca 6 yıl sonunda çıkıyordum işte.”6 yıl” dile kolay … 6 yıl geçti ama içimdeki psikopat ruh hâlâ yerinde.Birkaç kişiyi öldürmek istiyor canım.Sonra parçalamak bedenlerini.Galiba böylece tatmin edebilirim nefsimi …

Aaah ! Neler düşünüyorum ben!Zaten bu pislik yüzünden düşmedim mi o yere ? Ailemi de kaybettim.Geride sadece annem kaldı.Gerçi ondan da emin değilim ya .En son gördüğümde yüzüme tükürmüştü.Ve tekrar dönüp bakmamıştı bile yüzüme.Yüzünü tam hatırlayamıyorum şimdi.Yüzündeki derin çizgileri dışında.O kadar belirgindi ki çizgileri,yara gibiydi.Ama bir şeyden kesin eminim ki,beni affetmeyecek .

Kafamda bin bir düşünce,evin yolunu tuttum şimdi.Güneş batıyordu.Gökyüzü bulutluydu.Simsiyah bulutlar … Ben hapishaneye düşerken de böyleydi hava.Her an yağmur yağabilir.Ne var ki yaklaştım eve …

Birde komşular bela olacaktı şimdi.Yüzüme nefretle bakacaklar,selam dahi vermeyeceklerdi.Gerçi haklıydılar.Benle,bir psikopatla kim konuşmak isterdi ki ! …

Sonunda yağmur damlaları düşmeye başlamıştı.Kısa zamanda hızlanmaya başladı.Tabi bende hızlandım.Koştum annemin iki katlı evine …Kapıyı tıklattım birkaç kere.Ama açan olmadı.”Herhalde duymadı” dedim kendi kendime.Ve hızla vurmaya devam ettim.Hâlâ açılmıyordu kapı.O sırada oradan geçen birisi :

“Annen sen gittikten birkaç yıl sonra vefat etti.Ve evi sana bıraktı.Sana,seni affettiğini söylememi istedi.İşte anahtarlar …”

Olduğum yerde kaldım.Gözümden yaşlar boşandı.Yaptığım onca şeye rağmen,beni affetmişti annem.Ve evini,geriye kalan tek şeyini,bana vermişti.En azından affetmişti … Bu biraz iyi geldi …

Eve girdim.Sanki yıllardır kimse girmiyormuş gibiydi.Uzun zamandır ev yemeğine hasrettim ve bir daha da doğru düzgün bir ev yemeği yiyeceğimi hiç sanmıyordum.Dolabı açtım.Açmamla birlikte içeriye çok fena bir koku yayıldı.Anlaşılan tüm yiyecekler bozulmuştu.Ve anlaşılan,bugün yemek yemeyecektim.

Üzerimde çok ağır bir yük vardı sanki.Yukarı kata doğru çıkmaya başladım.Annemin odasına girdim.Yatağının yanı başında küçükken çekildiğimiz bir aile fotoğrafımız vardı.Rahatlamak için annemin yatağına kendimi sırtüstü attım.Yatak gıcırdıyordu.Etraf toz içindeydi.Galiba yarın yapacak çok fazla iş vardı.Yatağın örtüsünü açtım.Açtığım anda yastığın üzerinde bir zarf gördüm.Kıpkırmızı,kan renginde bir zarftı bu.Şaşırdım.Ve şaşkınlıkla zarfı açtım.Zarfta büyük harflerle ve kanla yazılmış bir yazı vardı : “EVİNE HOŞGELDİN ! “ ürktüm.Bu da neydi böyle ? Bir tür şaka mı ? Üstelik kanla yazılmıştı.Ama bunları düşünecek vaktim yoktu.Tıpkı küçükken yapılan aşk mektubu şakaları kadar gereksiz ve aptalcaydı bu şey.Çok yorgundum ve bu yüzden uykuya ihtiyacım vardı.Tüm bu düşünceleri bir kenara bıraktım ve gözlerimi kapadım …
Başlık: Ynt: ...Gerçek Kâbuslar...
Gönderen: Wanderer - 17 Temmuz 2010, 16:53:52
Anne yüreği işte  :dl Güzel bir giriş bölümü olmuş. Ufak tefek yazım hataların var sadece, kurgu ileride daha iyi olacağa benziyor. Tek tavsiyem şudur ki, daha uzun betimlemelerle daha uzun bölümler yazmalısın. Ellerine sağlık. =)
Başlık: 2. Bölüm > "Onlar ..."
Gönderen: LaST-KiNG - 18 Temmuz 2010, 01:13:12
Uyurken kapının çarptığını duydum.Oysa kilitlediğime emindim.Gece gece neydi şimdi bu ? Sersemlemiş şekilde aşağı doğru inmeye başladım.Her adımımda gıcırdayan tahtalar,kulağımı tırmalıyordu .Aşağı indiğimde kapı hâlâ açılıp açılıp kapanıyordu.Dışarı baktım.Kimse gözükmüyordu.Üstelik kapıyı çarpacak kadar rüzgârda yoktu.Ama bu iş benim uykumu kaçırmıştı.Biraz televizyon izler yatardım.Işıkları yaktım.Televizyonu açacağım sırada televizyonun üzerinde bir zarf gördüm.Yine o kırmızı zarftandı.Ama eve geldiğimde öyle bir zarf yoktu televizyonun üstünde.Veya ben fark etmemiştim …


Yavaş adımlarla televizyonun yanına doğru gittim.Bu arada rüzgâr çıkmış olmalı ki içerisi bir anda soğumaya başladı.Ve bir anda şimşek çaktı.
“Bu da ne böyle !” dedim kendi kendime.Bir anda kendimi korku filminin içindeymişim gibi hissettim.

Zarfı açtım.Yine kanla yazılmış gibiydi.Şöyle diyordu : “ÖLÜLERDE BİRAZ SAYGIYI HAK EDER ! “ beynimden vurulmuşa döndüm.Üzerime bir titreme geldi.Eve geldiğimden beri garip şeyler dönüyordu ortalıkta.Ama bunun ne olduğunu hâlâ çözememiştim.

Ben bu hastalıktan galiba kurtulamayacağım dedim kendi kendime.Bunlarda psikopat ruhumun sayesinde gördüğüm saçmalıklardı belki.Öyle olmalıydı çünkü.Öyle değilse bile öyle olmalıydı.Yoksa bu kadar planlı bir şakayı kim yapabilirdi ki ? Ya bunlar şaka değilse … İşte bu hiçbir zaman düşünmek istemediğim bir düşünceydi.Ya şaka değilse , o zaman ne olacaktı ? Nasıl açıklanırdı bu durum ? Birden aklıma geldi : Komşum annemin öldüğünü söylemişti.Ama nasıl öldüğü hakkında hiçbir şey söylemedi . Birden aklıma nereden estiğini anlamadım ama yarın yapacağım ilk iş annemin nasıl öldüğünü bulmak olacaktı…


Yatağıma doğru gitmeden önce kapıyı ve pencereleri teker teker kontrol ettim.Uykumu bölmeleri imkânsızdı… Yatağa uzandım,gözlerimi kapadım …

“Anne,bu sen misin ? Anne … Sen ,sen ölmemiş miydin ? Allah’ım neler oluyor ? Anne,neler yazıyorsun sen oraya.Bu yanlarındaki karaltılarda ne ? Anne o kâğıttaki sayılar,onlar nedir ? Anne cevap versene kim bunlar ? Sinirlenmiştim.Neler oluyordu böyle ? Ben neredeydim ? Galiba kâbus görüyordum.Rüyalarımın içinde düşünebiliyordum artık her nasılsa.Annemin önünde bir kâğıt vardı ve üzerine rakamlar yazıyordu.Tek bir kelime dahi konuşmuyordu.Kâğıdı çekip aldım.Rakamlardan hiçbir şey anlaşılmıyordu.Kâğıdı gözümün önünden çektiğimde annemin bana doğru baktığını gördüm.Gözlerinin içi bomboş,karanlıktı.Dişlerini gösterdi.Kanlıydı.Eliyle duvarı işaret etti.Duvarda kanlı yazıyla yine o yazı vardı : “ÖLÜLERDE SAYGIYI HAK EDER “ . Vücudumda adeta bir adrenalin patlaması yaşandı.

“Sen … Sen annem değilsin … Sen nasıl bir yaratıksın … ! Cevap ver ! “ diye kükredim adeta.O sırada karşımdaki annem sandığım kişinin yüzünde bir gülümseme oluştu.Ve şöyle konuştu :
“Benim oğlum … Benim … Gel sarıl annene … Benim güzel psikopat katil oğlum …”

Son cümleyi söyledikten sonra yüzü yine değişti.Etrafındaki karanlık insanlar sanki ona bir şey fısıldıyordu.O anda kâğıdı elimden çekti ve sayılar yazmaya devam etti.Karanlık insanlar etrafımı sardı.Fısıldıyorlardı … Ama hiçbir şey anlaşılmıyordu.Başımda büyük bir ağrı hissettim …

Aman Allah’ım ! Bu da ne böyle ! … Kâbustan kalkmıştım . Sabaha kadar uyuyamadım.Sürekli kendime kahve yaptım ve bu olayları unutmak istedim.Çünkü sabah annemin ölümünü öğrenmem gerekti.

Sabah olduğunda koşarak o komşumun yanına gittim.”Hoş geldin – Hoş bulduk” faslı bittikten sonra lafı fazla uzatmadan direk konuya girdim :
“Annem nasıl öldü ?”
“Neden ?” birden yüzü değişti.
“Bilmeye hakkım olduğunu düşünüyorum .Sonuçta o benim annemdi ! “
Kadın birden terlemeye başladı.
“Bak bunu boşver.Sonuç olarak o … “
“Bilmek istiyorum !” diye direttim . Kadın ürkmüş gibiydi.
“Bunu söylemek çok tehlikeli … “
“Bana bak ! Eve geldiğimden beri garip olaylar oluyor ve bunun annemin ölümüyle de ilgisi olduğunu düşünüyorum .. “
“Demek sende öğrendin …” dedi kadın üzgün bir ifadeyle.
“Neyi,neyi öğrenmişim ?!” sinirlenmiştim.
“Onları …”
“Onlar mı ? Onlarda kim ?”
“Onlar … “
Başlık: 3.Bölüm > Lanetli Ruhlar ..
Gönderen: LaST-KiNG - 19 Temmuz 2010, 02:11:21
İyice ürkmeye başlamıştım.Kadın “onlar” diyordu.Onlarda kimdi ve benden ne istiyorlardı ? Ürkmeme rağmen merak duygumu yenemedim ve sordum …
“Çabuk söyle onlar kim ?”
“Bazen her şeyi bilmemelisin,vazgeç.”
“Bana bak kadın ! Böyle konuştukça sinirlerimi bozuyorsun ve daha yeni hapishaneden çıkmışken yeniden o pislik yere girmek istemiyorum.Ya hemen anlatırsın,ya da bir daha konuşamazsın !”

Aslında kadını öldürmek gibi bir niyetim yoktu.Ama “onların” kim olduğunu öğrenmem gerekiyordu.


“Peki.Anlatacağım…” dedi kadın.Galiba biraz önceki sözlerim onu biraz korkutmuştu.Bu yüzden üstelemenin gereksiz olduğunu düşünüp beklemeye başladım … Kadının gözlerinden iki damla gözyaşı düştü yere.
“Neden ağlıyorsun ?” dedim.
“Anlayacaksın … “ diye karşılık verdi ve sonunda anlatmaya başladı :
“Onlar lanetli ruhlar … Yıllar önce küçük bir kız varmış . Bu kızın annesi büyü işleriyle uğraşıyormuş . Ve insanlar kızın annesine,çocuklarının içindeki şeytanları çıkarmak için geliyorlarmış . Annesi bu işi ustalıkla yapıyormuş ve çıkardığı şeytanları kendi kızına gönderiyormuş . Yani, şeytanları kızının içine sokuyormuş.Kızın bedeni şeytanlarla dolmuş . Ve bu kızı hiç rahat ettirmiyorlarmış . Bir sabah annesi kızının her tarafa sayılar yazmaya başladığını görmüş.Nedenini anlayamamış ama kızı da hiç durmuyormuş.Kalem ve kâğıdı elinden almış . Ama kız tırnaklarıyla bir şeyler yazmaya devam etmiş.Durduramıyormuş annesi . Tırnakları paramparça olmasına rağmen devam etmiş kanlı elleriyle bir şeyler yazmaya . Annesi hâlâ durduramıyormuş kızı . Ve kız sonunda duvara şöyle bir şey yazmış : “HEPİNİZİ LANETLİYORUM ! ŞEYTANLAR SİZİNLE OLSUN ! “ bu yazıyı duvara yazdıktan sonra kız ölmüş.Ve tüm ailesi lanetlenmiş . Annesi,babası ve biri oğlan biri kız iki kardeşiyle birlikte … “
Kadın duraksadı.Yaşlıydı ve bu yüzden nefesi yetmiyordu . Kadın bunları anlatırken kanım donmuştu adeta.Ve aklıma bir soru takılmıştı : Bunların benle ve annemle ne ilgisi var ? Kadın devam etti :
“Bu ruhlar bir daha hiç yok olmayacak,dünya son bulana kadar … Ve lanet o zamana kadar sürecek … Her gün acı çekecekler … “

Merakım giderek artıyordu. Aklımda bin türlü soru vardı :
“Peki bu ruhların nasıl göründüklerini biliyor musun ? Veya da görünüyorlar mı ?”
“Onları kimse göremez … Belirli kişiler dışında …”
“Peki sen gördün mü ?”
“Evet … Yüzleri yok sadece siyah karaltılardan ibaretler . Kimse dokunamaz ve tutamaz …”
Aklıma birden dün gece gördüğüm kâbus geldi.Onda da böyle karaltılar vardı.”Karanlık İnsanlar …”
“Peki sen nasıl görebildin onları ? Ayrıca bunun benim ve annemin ölümüyle ne alakası var ?” diye sordum.Kadının yüzünde anlayamadığım bir gülümseme meydana geldi.
“Sen gittikten sonra annen artık yalnız kalmıştı.Mahalle tarafından sevilmesine karşın,senin yüzünden artık o da dışlanmıştı.Onu sadece ben anlayabiliyordum.Bir gün yine çay içmeye gitmiştim.Oturup konuşuyorduk birlikte.Sonra bir ara yüzü birden değişti.Ve bana :
“Sana gösterecek bir şeyim var …” dedi.Gelirken elinde kırmızı bir zarf taşıyordu …”

Kadın böyle dediği zaman tüylerimin diken diken oldu.Kanım dondu ve vücudumu adrenalin sardı.Kırmızı zarf demişti.
“Ne yazıyordu zarfın içinde ?” diye sordum.Şöyle cevap verdi :
“ “ÖLÜLERDE BİRAZ SAYGIYI HAK EDER ! “ ve bu yazı kanla yazılmıştı . “
Kadının sözünü bölmek istemedim.Çünkü dün aynı zarftan bana da gelmişti.Kadın devam etti :
“Annen ilk getirdiğinde şaka sanmıştım . Ve annene bunun bir şaka olduğunu,boş vermesi gerektiğini söyledim.O da bana şöyle dedi ,
“Birkaç gün içinde öleceğim.Sana vasiyetim olsun ki eğer ölürsem evimi oğluma bırakıyorum “. Nasıl bu kadar emin olabilirsin dedim ağlamaklı gözlerle.Bana dönerek ,
“Lanetlendik … “ dedi ve gülmeye başladı . Sinirlerim iyice bozulmuştu.Sen,iyice bunadın yaşlı ahmak ! diye bağırdım annene.Ne laneti neden bahsediyorsun dedim.O da,
“Evimiz kızın cesedinin üzerinde …” şaşırmıştım.Yüzünde bir gülümseme belirdi ve bu gülümseme sonrasında kahkahaya dönüştü.Neden bahsediyorsun ? diye sordum ve o da bana kızın hikâyesini anlattı.Beynim durmuştu.Bütün bu anlattıklarına inanamıyordum.Sen nereden biliyorsun ki ? diye sordum annene . O da bana şöyle dedi,

“Her gün kırmızı zarflar aldım.İlk başlarda korkmuştum.Lakin bir gün bir zarfta şunlar yazıyordu : “EVİNİN ALTINDA UYUYORUM HER GECE.ÖLMEYECEK BİR RUH OLARAK.ÇÜRÜMEYECEK BİR BEDEN OLARAK VE ÖLÜ BİR KIZ OLARAK…LANETLİ RUHLAR SENİNLE OLSUN !” o gece korkmuştum tabii biraz.Ama sonra o karanlık ruhlarla tanıştım.Ve eminim ki onlar beni yok edecekler.Çünkü ben yıllardır o kızın üzerindeki evdeydim …”

Donakalmıştım.Onların şimdi nerede olduklarını biliyor musun ? diye sordum.Bu hiçbir zaman sormamam gereken bir soruydu ve şimdi anlayacaktım niye olduğunu. Bana şöyle dedi :
“Onlar şu anda buradalar.Hepsi senin etrafındalar.Sakın korkma bir şey yapmazlar …” yine kahkaha atmıştı.O anda evden uzaklaşmak istedim.Ve annen ben çıkarken arkamdan bağırdı : “Artık onlar seninle.Kaçışın yok.Artık sende onları görebilirsin.Ama ben ölünce lütfen burada yaşayayım deme . Yoksa sende ölebilirsin … “
Başlık: Ynt: ...Gerçek Kâbuslar...
Gönderen: Bardes - 19 Temmuz 2010, 11:09:36
Öncelikle korku-gerilimi hiç sevmem ama okuyabilirim kimi zaman.

Yeni bölümler eklemek için bu kadar aceleci olma ki okuyanlar bütün bir hikayeyi baştan sona okumak zorunda kalmasınlar.  Bir de sayfa düzeni de bir şeyi okunur kılanların başında gelir. Bu kadar savruk olmamalı. Noktalamaya da lütfen dikkat.
Başlık: Ynt: ...Gerçek Kâbuslar...
Gönderen: edi - 19 Temmuz 2010, 16:32:47
İlk hikayen hayırlı uğurlu olsun.Ben korku ve gerilimi çok severim.Hikayeni çok beğendim.Devamını bekliyorum. :)
Başlık: Ynt: ...Gerçek Kâbuslar...
Gönderen: Alorka Greenleaf - 19 Temmuz 2010, 19:14:47
Hikâyen fena sayılmaz. Fakat bir kaç eksiklikten bahsedeceğim. Birincisi aNTiSePTiK' in yazım hatası uyarısını dikkate almamışsın galiba. İkincisi ise bu adam psikopat ve sürekli cinayet işlemiş. Peki nasıl oluyorda müebbet hapis cezası almak dururken sadece "6 yıl" ceza almış? İlginç. :)
Başlık: Ynt: ...Gerçek Kâbuslar...
Gönderen: LaST-KiNG - 19 Temmuz 2010, 19:39:44
Hikâyen fena sayılmaz. Fakat bir kaç eksiklikten bahsedeceğim. Birincisi aNTiSePTiK' in yazım hatası uyarısını dikkate almamışsın galiba. İkincisi ise bu adam psikopat ve sürekli cinayet işlemiş. Peki nasıl oluyorda müebbet hapis cezası almak dururken sadece "6 yıl" ceza almış? İlginç. :)

Öncelikle hepinizede Teşekkürler ..

Uyarılarda bulunduğunuz için Teşekkür ediyorum fakat hikâyem bittiği için herhangi bir yerinde noktalama işaretlerini veya yazım hatalarını düzenlemek çok zor . Noktalama işaretleriyle kelimeler arasında bir boşluk bırakmamın sebebi , okunmasını kolaylaştırmak ve birbirlerine girmelerini önlemektir . Aslında alışkanlıkta denebilir . Teşekkürler ... :)
Başlık: Ynt: ...Gerçek Kâbuslar...
Gönderen: Alorka Greenleaf - 19 Temmuz 2010, 20:01:33
Neyse de ikincisine cevap bekliyorum hâlâ... :)
Başlık: Ynt: ...Gerçek Kâbuslar...
Gönderen: kusad - 19 Temmuz 2010, 20:15:42
Ben bu hikayeyi seninde tahmin ettiğin gibi anımsamaktayım. Orada okumadım en yakın zamanda burda okurum. Ama burda daha zormuş değil mi yazmak?
Başlık: Ynt: ...Gerçek Kâbuslar...
Gönderen: LaST-KiNG - 19 Temmuz 2010, 21:55:54
Neyse de ikincisine cevap bekliyorum hâlâ... :)

Mantık hatası diyelim ..

@kusad

Hiçbir farkı yok inan ki ;)
Başlık: 4. Bölüm > "Sayılar ve Ölüler .. "
Gönderen: LaST-KiNG - 20 Temmuz 2010, 02:45:50
Taşlar yerine oturmaya başlamıştı.Soracağım iki soru daha vardı.Kadına dönerek :
“Sana sormak istediğim iki şey daha var.”
“Peki sor.”
“Birincisi ;bu lanetten kurtulmanın bir yolunu biliyor musun ?
Ve İkincisi ; kızın sayılar yazdığını söylemiştin.Aynı sayıları aneminde yazdığını gördüm,kâbusumda…”
“İlk önce ikinciden başlayayım…Annen öldüğünde evinde bir çığlık duyduk.Ve sabah tüm mahalle eve toplandı.Annen masanın üzerinde ölmüştü.Ve kollarına,duvarlara sayılar yazmıştı.Annenin önünde bir kırmızı zarf gördüm.İçinde şöyle yazıyordu : “SAYILAR HER ŞEYİN ANAHTARIDIR.” Ama tabii benim yaşlı kafam için anlaşılmaz laflar bunlar.Annende öldüğü için sayıların sırrını öğrenemedim … “

Sayılar Her Şeyin Anahtarıdır … İlginç bir mektuptu.Bunun üzerinde sonra kafa yoracaktım.Şimdi bu lanetten kurtulmanın bir yolunun olup olmadığını öğrenmeliydim.Kadına dönerek ,
“Peki … Sayılar sonraya kalsın.Şimdi ilk soruma cevap istiyorum …”
“İlk sorun demek … Bu lanetten bu zamana kadar kimse kurtulamadı … Veya ben öyle biliyorum … Yalnız birilerinden bir şeyler duymuştum.Laneti yok edebilmek için … “
İyice heyecanlanmaya başlamıştım.Merakla sordum :
“Nasıl … Nasıl başarabilirim bunu ? Çabuk söyle ! “
“Şeytanla işbirliği yapacaksın … “
Bugünlük fazla şey duymuştum ve gerçekten kalbimin nasıl hâlâ çalıştığını ben bile çözemiyordum.Bütün duyduklarım,şimdiye kadar bütün duyduklarım,saçma geliyordu bana.Ne yani bilmeden bir lanete bulaşacak ve lanetten kurtulmak için şeytanla işbirliğimi yapacaktım ?
“Sen … Sen ne dediğinin farkında mısın ? “ dedim kadına .
“Evet … “
“Peki bunu nasıl yapabilirim ? “
“Hatırlıyorsan o kız,şeytanlar yüzünden ailesini lanetlemişti.Yani kız,şeytanlardan nefret ediyor.Ayrıca bir şeyi daha söylemeliyim ki,zarfları kız değil,şeytanlar yazıyor.Ve yine hatırlıyorsan , kız duvara “ŞEYTANLAR SİZİNLE OLSUN ! “ yazmıştı.Yani burada kıza hizmet eden lanetli ruhlar,ailesi,aslında şeytanlar.Şeytanlarla anlaşma yapmak demek,bir nevi kızla anlaşma yapmak gibi … “
Aklım iyice karışmıştı.Beynim durmuştu ve artık mantıklı düşünme yeteneğimi kaybetmeye başlamıştım.
“Peki … Bu anlaşmayı nasıl sağlayabilirim ? “
“Hiçbir fikrim yok … Ama sayılarla ilgisi olabileceğini düşünüyorum …”
“Peki … “ dedim ve teşekkür ederek kadının evinden ayrıldım.Eve gidince ne yapacağımı da bilemiyordum ki… Ayrıca acıkmıştım da … Ama şimdi yemek yeme vakti değildi …

Sayılar … Küçükken de sevmezdim zaten şu matematiği.Bir de başıma “gizemli” olanları çıkmıştı.Herhalde bu “problemi” çözmek biraz zaman alacaktı.Hava yine kapanmaya başlamıştı.
“Yine mi yağmur ? Bu yerde hiç normal gün olmaz mı ? “ diye söylendim kendi kendime.
Eve gidince dinlenmek için televizyonun karşısındaki koltuğa geçtim.Çok uykum vardı . Biraz kestirmek için gözlerimi kapadım …

“Hiihihihiiii …”
“Hihihiihihihii …”
“Hhmmmm … “

Rüya görmemiştim bu kez.Karanlıktı.Ama bir kızın gülüşlerini duyuyordum.Eğleniyor gibiydi.Ve sesler derinden geliyordu.Hâlâ da kafamın içinde yankılanıyordu…


Birden aklıma, artık kafama nerden estiyse, bodruma girmek geldi.Yavaş bir şekilde ilerledim kapıya doğru.Gıcırdayan eski beyaz kapıyı açtım ve kısık bir ışık veren lambayı yaktım…

İnanamamıştım.Her yer sayılarla doluydu.Ve rüyamda gördüğüm o çalışma masasıyla sandalye … Onlarda buradaydılar…Masanın üzerinde binlerce kâğıt vardı.Ve tabii kâğıtların üzerinde de binlerce rakam … Birkaç rakamına baktım.Birisinde şöyle yazıyordu : “231119902300 … “ dikkatimi çekti. Sayıları ayırmayı denedim : “2311/1990/2300 … 231/119/902/300 … 23/11/19/90/23/00”tam sayıları ayırırken birden bir şey fark ettim “23/11/1990/23.00 …” Bu benim babamın ölüm tarihi ve saatiydi.
“Aman Allah’ım ! “ diye bağırdım.Ve korktum.Hem de çok korktum.Galiba sayıların sırrını çözmüştüm.Galiba bu lanete bulaşanların ölüm tarihleri yazıyordu bu kâğıtlarda.Saate baktım .Tam olarak 22/05/2010 14.00’ı gösteriyordu.Tüm sayıları sırayla ayırmaya başladım.Acaba sıradaki ölenler kimler olacaktı …
Başlık: Ynt: ...Gerçek Kâbuslar...
Gönderen: Alorka Greenleaf - 20 Temmuz 2010, 09:53:34
"Onlar." deyince aklıma LOST' taki "Diğerleri" deliyor. :) Ayrıca şu sayı meselesi de aklıma Kehanet filmini getiriyor. Ha bir de şu kızın gülmesi birden aklıma MızMız Myrtle ' ı getiriyor. :D
Başlık: Ynt: ...Gerçek Kâbuslar...
Gönderen: LaST-KiNG - 20 Temmuz 2010, 11:53:43
"Onlar." deyince aklıma LOST' taki "Diğerleri" deliyor. :) Ayrıca şu sayı meselesi de aklıma Kehanet filmini getiriyor. Ha bir de şu kızın gülmesi birden aklıma MızMız Myrtle ' ı getiriyor. :D

Diğerlerini bilmem ama Kehanet filminden etkilenerek bu bölümü yazdığım doğru. Sadece orda biraz daha değişik ... :)
Başlık: Ynt: ...Gerçek Kâbuslar...
Gönderen: brisingr - 20 Temmuz 2010, 12:33:43
Tüm bölümleri okudum, hikayeyi yazıp bitirmişsin bu yüzden bizi bekletmeden yeni bölümleri siteye ekliyorsun. Güzel bir hikaye olmuş, akıcıydı okurken sıkılmadım şahsen. İlk bölümde cümlelerin kafiyeli ilerliyordu şiir gibi geldi bana, hadi bakalım devamını bekliyorum.

Yalnız bayağı bir Kehanet benzeri bir hikayeymiş. Olsun gene de beğendim. ;) :clap
Başlık: "Bir Parça Umut ve Mutluluk ... "
Gönderen: LaST-KiNG - 21 Temmuz 2010, 00:28:56
Sayıların sırrını çözdüğümü düşünüyordum.Ama peki neden bazı sayıları duvara kazınmıştı ki ? Herhalde özel bir sebebi vardı.Ama şimdilik işim bu değildi…


Kâğıtların üzerindeki sayıları tek tek ayırmaya başladım.Ölümler çok öncesine dayanıyordu.”08/02/340 … 23/09/400 …”

Sonunda tüm sayıları ayırmayı başarabilmiştim.Tabi bu çok zor olmuştu ve yaklaşık 3 saatimi kâğıtlardaki sayıları ayırmak için kullanmıştım.Listeyi bir göz gezdirdim : “21/12/2007/22.00 … “ Bu annemin ölüm tarihi olmalıydı.Ve benden önce de o kadının lanetlendiğini düşünecek olursak sıradaki ölü oydu . “22/05/2010/20.00” yazıyordu.”Lanet Olsun ! “ diye bağırdım.Sıradaki o kadın olacaktı …

Ama bunun benim için iyi bir yanı da vardı tabii .Henüz saat akşam 7’ydi ve kadının ölümüne daha 3 saat vardı.Yani kadının nasıl öldüğünü görebilecektim.Belki de kendi sonumun nasıl olacağını görebilecektim … İçim ürperdi.Aklıma annem geldi … Saçına aklar düşmüş yaşlı bir kadın,çılgınca duvarlara sayılar kazımıştı.Birden duvardaki sayılara bakmayı unuttuğumu fark ettim.Duvardaki sayıların hepsini bir kâğıda yazmaya başladım : “12032347900…12032347900…12032347900…12032347 900” 4 kere aynı sayı yazılmıştı.Bunun bir nedeni olmalıydı.Ve birden aklıma o kızın anne,babası ve kardeşleri geldi.Onlar 4 kişiydiler … Acaba bu sayılarda onların yok oluş tarihi miydi ? Eğer öyleyse o gün Kıyamet Günü müydü ? Çünkü kadının dediğine göre sonsuza kadar yaşayacaktı lanetli ruhlar.Ama “sonsuz”un sonu geldiğinde hepside yok olacaktı …

Bu düşünceleri bir kenara bırakıp hemen kadının evine doğru gitmeye başladım.Tabii her zamanki gibi yağmur yağıyordu ve gök gürlüyordu.Bu olaylar üzerine yağmur da doğrusu tuz biber oluyordu.Saatime baktım 19.30’u gösteriyordu.Zaman çok hızlı geçiyordu sanki.Kapının önüne geldim,kapıyı birkaç kez vurdum.Açan olmadı.Birkaç kez daha vurdum ama hâlâ açan yoktu.Endişelenmeye başlamıştım.Acaba kadın kapıyı neden açmıyordu ? Belki de açamıyordu … Artık iyice karışmıştı aklım …

En sonunda kapının önünde beklemekten sıkılıp eve kendim girdim.Kapı açıktı,zorlamaya gerek yoktu.Duyması için
“Teyzeee ! Teyzeeee evde misin ? “ ama ses yoktu.Yukarı kata çıktım boştu.Diğer odaları da dolaşmama rağmen oralarda da bir şey bulamamıştım.Ve bodruma indim.Kadın oradaydı.Elinde kalem,önünde kâğıtlar, çıldırmışçasına bir şeyler yazıyordu.Etrafında da 4 lanetli ruh vardı.Korkmuştum.Koşarak kadının yanına gittim.Kadının yazdığı kâğıtlara baktım.Yazılar kırmızı yazılmıştı.Tıpkı kalemde mürekkep değil de kan varmış gibiydi.Aynen şunlar yazıyordu :
“Merhaba,küçük kızı rahatsız eden lanetli ruh ! …”
Tüylerim diken diken olmuştu.Galiba buradaki lanetli ruh ben oluyordum.
“Küçük kızın senden istedikleri var.Bir parça umut ve mutluluk getirebilir misin ona ? Ayrıca o sana çok kızgın.Çünkü sen küçükleri öldürdün … Onların umutlarını yok ettin.Mutluluklarını ellerinden aldın … Şimdi o yok ettiğin mutluluk ve umutları geri getirebilir misin ? Tekrar onu mutlu edebilir misin ?”

Artık korkularım yerini gözyaşlarına bırakmıştı.Artık bunları söyleyen her kimse çok haklıydı.O çocukların ölümü … Ailelerin gözyaşları … Galiba bu acılar benimle birlikte hayatımın sonuna kadar yaşayacaktı …

Ama benden mutluluk ve umut istiyordu.Bunları getirmemi … Nasıl yapabilirdim ki bunu ? Elle tutulmayıp gözle görülmeyen bir şeyi ben nasıl “o”na verebilirdim ki ?

Kadın yazmaya devam ediyordu ,

“Evet onları geri getiremezsin.Ama belki kendin gelebilirsin.Kendi umutlarını ve mutluluklarını getirebilirsin bana.Belki böylece onların acılarını daha iyi tadabilirsin . Ne dersin ? Bana bir organını verebilir misin ? Mesela kalbini … Veya beynini … Ya da pişirilmiş bir beden ! Tıpkı senin yaptığın gibi … Haşlanmış çocuklar … Taze,yeni pişmiş tatlı bedenler … Bunları hatırlıyorsun değil mi ?”

Onları nasıl unutabilirdim ki ? Cani ve kafayı yemiş psikopat katilin tekiydim ben.Çocukların bedenlerini pişirip yiyerek karnını doyuran bir cani ! Sanki kalbimin içine biri girmişti ve tüm acılarımı tazelemişti.Galiba beni öldürse daha iyi olacaktı …

“Tüm bunları yapabileceksen eğer , bil ki küçük kız seni affedecek ve laneti senin üzerinden kalkacak … ! “
Başlık: Küçük Kızın Acıları
Gönderen: LaST-KiNG - 22 Temmuz 2010, 01:35:44
Bu yazılanlar kadının işi değildi.Lanetli ruhlar benimle konuşuyorlardı bu kadın aracılığıyla.Kadının her kelimesinde yaptığım kötü işlerden birisi aklıma geliyor ve inanılmaz derece de vicdan azabı çekiyordum.Sonunda,
“Durun artık ! Lütfen … “ diye haykırdım gözyaşlarımla …

Kadın birkaç saniyeliğine arkasını döndü.Yüzüme garip garip baktı.Gözlerinin altı moralmıştı.Ve yazmaya devam etti :
“Sen hiç durdun mu ? Hiç acıdın mı onlara ? Hayır tabii ki … Ama belki bir parça mutluluk getirirsen küçük kız seni affedebilir … “

Bir parça mutluluk ve umut … Bu laflardan iyice sıkılmaya başlamıştım.Ve ayrıca da hiçbir mânâsı yoktu.Nasıl getirebilirdim ki ? Şöyle dedim ,

“Umut ve mutluluk … Nasıl bulabilirim ? “
“Bulmana gerek yok … Onlar zaten sende var … “

Aklım iyice karışmıştı.”Demek bende var” dedim kendi kendime.Galiba bu işten kurtulmanın tek yolu ölümdü.Ama galiba beni öldürmeyeceklerdi.Çünkü öldürmek isteseler şimdiye kadar öldürmüş olurlardı …

Ümitsiz bir şekilde şöyle dedim,

“Lütfen beni artık rahat bırakın ! Deşmeyin yaralarımı.Söz veriyorum bir daha hiç kimseyi öldürmeyeceğim…”

“Garantisi var mı bu dediklerinin ? Haddi hesabı yok çocuklara çektirdiklerinin . Annesi de demişti söz bir daha yok . Ama küçük kız her gün acı çekti. Şeytanlar ondan beslendiler.Onun minik kalbinden … Sonunda arkadaşları da terk ettiler,deli dediler.Yalnız kaldı … Bir odada tek başına … Ama hiçbiri bilmiyordu küçük kızın çektiklerini,annesinin ona çektirdiklerini … Her gün acı çekti . Kalbi acıyla doldu … Kalbi daha fazla acıyı kaldıracak kadar güçlü değil … En sonunda annesi ve biz af diledik ondan . Ama o, bizi lanetledi . Sonsuza kadar …”

Kadın yazdıkça o acıları kendim çekmiş gibi hissettim.Şöyle dedim :

“Haklıymış … “
“Evet haklıydı o.Bizim onun mutluluğunu,ümidini,çocukluğunu ve bütün yaşamını elinden almaya hakkımız yoktu.Başkaları kurtuldukça o ezildi.Şeytanlar onu mahvetti.Aslında onu biz mahvettik.Her gün odasında kısık sesle pencereden dışarı bakarak şarkı söylerdi.Çünkü arkadaşları yoktu … “

Kalbimin sızladığını fark ettim.Bu kadar üzüntüyü hayatımda hiçbir zaman çekmemiştim.Şöyle devam etti,

“Ve o,şimdi de haklı.Senin yaptıklarından dolayı.Onlarca çocuğun hayatları … Hepsi yok oldu acı içinde … Pişerek,kaynayarak,haşlanarak …”

Gözyaşlarımı tutamadım yine.

“Peki … Umudu ve mutluluğu küçük kıza nasıl götürebilirim ?”
“Acı çekerek … “
“Peki … Acı çekmeye hazırım … Küçük kıza nasıl ulaşabilirim ?”
“O senin evinin altında . Yıllardır orada ve artık sıkılmış durumda.Belki onun yanına gidersen biraz mutlu olabilir … “

Galiba küçük kızla karşılaşacaktım.Ne olacağı belli değildi.Ama galiba büyük bir acı çekecektim … Birden aklıma annem geldi.Sordum :

“Peki annem neden öldü ? Onun suçu neydi ?”
“Senin gibi bir evlat yetiştirmek …”

Acılarım katlanarak artıyordu.Acaba “küçük kız” bana nasıl acı çektirecekti …

“Peki beni öldürecek misiniz ?”
“Sen ölmeyi hak ediyorsun.Ama ondan önce acı çekmeyi hak ediyorsun … Bundan böyle küçük kızın acılarını sende görecek ve tadacaksın … “

“Peki sayılar … Onlar ölüm tarihlerini gösteriyor.Başka bir şeye yarıyorlar mı ?”
“Sayılar küçük kızın oyunuydu … Düşün ve bul …”

Böyle dedikten sonra.Lanetli ruhlar kadının kulaklarına bir şeyler fısıldadılar.Kadın,kalemle her tarafını yırtmaya çalıştı.Onu durdurmaya çalıştım fakat o kadar büyük bir güçle yapıyordu ki benim bedenimi de yırtmasından korktum…

Manzara gerçekten felaketti.Eski hâlim olsa çok güzel bir görüntü denebilirdi.Kan olmuş bir oda.Her tarafı yırtılmış bir beden … Kadın işini bitirdikten sonra ruhlar ortalıktan kayboldu.Ve bende masanın üzerindeki benle iletişim kurmak için yazılan kâğıtları alarak evin yolunu tuttum . Ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Fakat belki, evde düşünebilirdim …
Başlık: Ynt: ...Gerçek Kâbuslar...
Gönderen: Elijah - 22 Temmuz 2010, 11:45:04
Orda saat yerine koordinatlar vardı, o kadar da değişik değil  :)

Ayrıca hikayen güzel gidiyor, filmlerden alıntı yapman güzel ama fazlası da abes kaçar.
Başlık: Mezardaki Buluşma
Gönderen: LaST-KiNG - 23 Temmuz 2010, 01:44:42
Eve giderken aklımda bin türlü düşünce vardı . Acaba ben acı çekmeye hazır mıydım ? Veya nelerle karşılaşacaktım ? Benim sonumda bu kadın gibi mi olacaktı yani ? Ama artık bunlar umurumda değildi.Kaderim neyse onu çekecektim artık … Başka şansım yoktu …

Bu düşüncelerle eve doğru ilerliyordum.Yağmur yağıyordu her zaman olduğu gibi.Saatime baktım , 22:10’u gösteriyordu.Eve gidince ne yapacağıma karar vermiştim.Kızın mezarına inecektim … Ne göreceksem görmek istiyordum artık .

Eve varır varmaz hemen bodruma indim.Duvara dayalı bir şekilde duran kazmayı aldım ve bodrumun o eski tahtalarına acımasızca vurmaya başladım.Söküalen tahta parçalarının altından tahmin ettiğim gibi toprak çıktı.Yorulmuştum . Ama kaderimle yüzleşmek istiyordum.Yüzümde gözyaşları,içimde sıkıntı vardı.Tahtaları bir kenara attım.Elime küreği aldım ve toprağı kazmaya başladım…

Kazdıkça kazdım fakat hiçbir şey yoktu.Karşıma ne mezar çıkmıştı ne de başka bir şey.Yalnızca çok kötü bir koku yayılmıştı etrafa . Kendi kendime şöyle dedim : “Galiba mezara yaklaştım …” ve yorulmama rağmen toprağı kazmaya devam ettim…

Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım.Saate baktım,gece yarısını gösteriyordu.Biraz daha kazdıktan sonra karşıma demirden bir kapı çıktı.Kapının üzerinde kırmızı bir yazıyla : “Sayılar Her Şeyin Anahtarıdır …” yazıyordu ve altında da şöyle yazıyordu : “Sayıları bul ve tekrar et … Tüm gizemleri çöz … “

Şaşırmıştım.Acaba hangi sayılardan bahsediyordu ? O kadar çok sayı vardı ki … Sonra tam karşımda olan 4 sayıyı hatırladım : 12032347900 … 12032347900 … 12032347900 … 12032347900 “ Acaba bunlar olabilir miydi diye düşündüm.Ve üstünde biraz daha düşündükten sonra daha mantıklı bir şey gelmedi aklıma.Rakamları teker teker söyledim ve dört defa tekrar ettim …

Kapı hiç gıcırdamadan açıldı . Ama sanki o küçük kızın gülüşmesini duydum yine .Rüyamda ki gibi …

İçerisinden mavi bir ışık yayılıyordu ve tıpkı bir tünel gibiydi.Bodrumla orası arasında küçük bir mesafe vardı bana göre.Bu yüzden içeriye zıpladım … İçerisi,herhangi birinin kolaylıkla girebileceği büyüklükteydi.Bu yüzden zorluk çekmedim … Korkmuyordum nedense veya öyle hissediyordum.Elimi kalbime koyduğumdaysa deli gibi çarptığını fark ettim . Demek artık korktuğumu bile anlamıyordum.Oysa dün sabah,hapishaneden çıkmış bir şekilde ve ne güzel umutlarla geliyordum bu yere.Oysa şimdi nerdeyim …

İlerlemeye devam ettim.İlerledikçe tünel daha da büyüyordu sanki.İleride küçük bir oturağın üzerinde ağlayan yaşlı bir kadın gördüm.Neden ağladığını merak ettim ve ayrıca burada ne arıyordu ? Uzaktan bakınca birazda anneme benzettim açıkçası…

Yavaşça yanına doğru yaklaştım.Ağlamaya devam ediyordu.Elimi omzuna attım.Bir an için ağlaması kesildi ve bana dönüp baktı.Bu … Annemdi ! Ayağa kalktı.Onunla sarılmayalı uzun zaman olmuştu.”Oğlum !” diye bağırdı.Sarılmak için ikimizde birbirimizin üzerine atıldık fakat … Annem bir anda yok oldu … Oysa bir an için ne kadar çok sevinmiştim onu gördüğüme… Galiba o “küçük kız” bana acılarını tattırıyordu.Galiba o da bir kez olsun annesine sımsıkı, içten bir sevgiyle sarılamamıştı.Ayrıca bunun bir anlamı daha vardı : Benim öldürdüğüm çocukların intikamını almak … Ama ben bunların hepsine lâyıktım …

İlerlemeye devam ettim.O anda karşımda bir fırın gördüm.Galiba içinde bir şey pişiyordu.Yaklaşıp içine göz attım.İçinde pişen bir çocuk vardı … Çaresizce bana doğru baktı yüzünde gözyaşları vardı ve “Yardım et ! Lütfen … Ben sana ne yaptım da beni buraya attın ! Lütfen yardım et ! “ diye bağırıyordu.Bununda gerçek olmadığını bile bile gözyaşlarımı silerek fırını açtım ama o da bir anda kayboldu …

Ve arkamda bir ses duydum.Bana doğru yaklaşıyordu galiba . Yavaş yavaş … Arkamı döndüğümde bir kadın gördüm.Bana bağırdı : “Sen çocuğumu öldürdün ! Sen … Sen benim canımı aldın ! Sen … Sen iğrenç bir yaratıksın ! “ ve bir anda o da kayboldu.Acılarım giderek artıyordu.Kim bilir daha neler görecektim …

İlerlemeye devam ettim.Bu kez gördüğüm bir aileydi.Ve bu yüzleri hiç tanımıyordum.Bir tarafta 4 kişi eğleniyor,gülüyordu.Diğer tarafta, yatağın kenarında, dizlerini bükerek oturmuş , uzun siyah saçlı küçük bir kız vardı.Dikkatle baktım o kıza,ağlıyordu … Ama gözyaşları simsiyah akıyordu.Ve tırnakları da kıpkırmızıydı.Sakin adımlarla kızın yanına yaklaşmaya başladım.Her yanına sayılar yazmıştı.Ve o anda anladım … Bu … Bu “o” kızdı.O küçük kız . Hayattan kopmuş gibi duran küçük bir kız …

Bana doğru çevirdi başını . Ve sakince şöyle dedi :

“Uzaklaş buradan,yanlış yoldasın . Biraz daha ilerlersen şeytanla dolu kızın ruhuna ulaşacaksın . O seni affetmez … Lütfen,buradan uzaklaş . Burada hiçbir şey bulamazsın . Bulman gereken yer bizim evimiz . Sen şu anda mezardasın …”

Yutkundum ve şöyle dedim :

“ Peki,sizin evinize nasıl gidebilirim küçük kız ? “
“ Artık evimin yerini bile bilmiyorum ben … Acılar … Sadece acıları bilirim ben . Sen bilir misin ? Benim hiç arkadaşım yok … Tek arkadaşım Şeytanlar … Onlar benim en iyi dostlarım … Evimin yerini unuttum ama bir şey hatırlıyorum sadece : Tepede,bir ormanın içinde . Hepsi bu … “ dedi . Ve başını kollarının arasına alarak ağlamaya devam etti.Galiba bu işin sırrı yakında çözülecekti …


Arkadaşlar , memlekete gidiyor olmamdan dolayı , hikâye bölümleri birkaç gün yayınlanmayacaktır . Okuyan ve yorum yapan herkese teşekkürü bir borç bilirim ...