Daha detaylı bir şekilde takip etmek için: http://napaolis.blogspot.com/
Napaolis Bölüm 1
Karanlık bir geceye isyan edermişçesine parlayan küçük tahta bir bina ve içindeki meraklı sesler. Hikayeyi anlatan kişinin etrafına toplanmış sekiz kişi, gencinden yaşlısına merakla dinliyor hikayeyi. Birileri çayını yudumlayarak anlatıcının mum ışıklarının yansımalarıyla parlayan gözlerine bakıyor, bazıları ise arkasına yaslanarak, dikkatlice dinliyor. Adamın ağzından çıkan her sözcük, güçlü bir büyüymüşçesine fırlıyor ağzından, büyüyor ve gitgide yayılıyor. Sözcüklerin büyüsündekiler kendilerine gelemiyor ve dikkatlerini yoğunlaştırarak dinlemeye devam ediyorlar. Olayları izleyen bir yaşlı bir adam, siyah cüppesinin içinde, yüzünü neredeyse kapatmış uzun gri saç ve sakalları hariç hiçbir yeri gözükmüyor. Sadece başının eğik silueti ve çaprazlanmış kolları belli olabiliyor, mum ışıkları sayesinde. Hikayenin büyüsüne kapılmamayı başaran o adam, başını yavaşça kaldırıyor ve parlak gözleriyle doğrudan anlatıcıya bakıyor. Onda bir çağrışım uyandıran bu hikaye, gözlerindeki parlaklığı artırıyor. Zaten çok iyi bildiği hikayeyi bir daha, başkasından dinleme isteğiyle kaldırdığı başını hareket ettirmeden adama bakmaya devam ediyor. Oturan adam, anlatıcıya kulak veriyor ve onu duyuyor. Gördüğü tek gözler, onun gözleri. Duyduğu tek sözler, onun sözleri. Ve anlatıcı devam ediyor:
“Ve hikayemiz, burada başlıyor. Bu köyün yakınlarındaki büyük ve görkemli şehrin, Napaolis’in, kurulmasıyla. Dört büyük savaşçı, büyüye ve büyünün lanetine karşı açtıkları savaşı kazanıyorlar ve bu şehri kuruyorlar, büyüden kurtulmak isteyen herkes için. Bu şehir çok çabuk büyüyor ve güçleniyor, dünyanın tepesine oturuyor. Ta ki, “O” bu şehre girene kadar…”
Sanora
Sevgiyle Kalın.
Daha detaylı bir şekilde takip etmek için: http://napaolis.blogspot.com/
Napaolis – Bölüm 2
Titriyordu. Elleri, Ellerini hissetmiyordu. Hızlıca onları cüppesine koydu ve yapabildiğince sardı. Sadece elleri değil, her yeri sanki buzulların en soğuk köşesindeymişçesine donuyordu. Donma hissi o kadar fazlaydı ki artık yanma ile karışık berbat ve acı bir his veriyordu. Yağan kardan, hedefine olan uzaklığını kestiremiyordu. Artık başka yolu yoktu. Yakalanmaktan korkmuyordu. Çantası ile bedeni arasında takılı duran asasını aldı ve gözlerini kapattı. Yapabilir miydi? Denemekten başka yolu, bedeninden başka kaybedecek şeyi yoktu. Hızlıca birkaç sözcük mırıldandı ve asayı yere vurdu. Hiçbir şey. Hiçbir şey olmamıştı. Vazgeçmeden asayı bir daha yere vurdu, bu sefer hissediyordu. Asasını yere vurmasıyla, tahta kısmının ucu, en tepesi, parlamaya başladı. Başarmıştı. Asayı kaldırdı ve gözlerini kapatarak olacakları bekledi.
Soğuk gecede yükseliyordu, gitgide gökyüzüne doğru. Elleri, ayakları, her yeri parlıyordu. Uçuyordu fakat sanki bir kuvvet onu yukarı çekiyordu. Başını kaldırdı ve gördüğü tek şey gökyüzü olmuştu. Bu his, bu harikaydı. Isınmıştı. Gözlerini kapattı ve kendini çekime bıraktı. Ama? Ne oluyordu? Artık hiçbir şey hissetmiyordu, sadece boşluktaydı. Gözlerini açtı ve düştüğünü fark etti. Hızlıca, yaklaşık on bin ayaklık mesafeden düşüyordu. Elini geriye attı ve asasının olmadığını fark etti, hızı arttıkça yüzüne çarpan rüzgârın şiddeti, gözlerini açmasını gitgide zorlaştırıyordu. Çantası, o da yoktu. Tek hissedebildiği kahverengi cüppesinin ve kahverengi saçlarının uçuştuğuydu. Yere düştü. Acısız ve güç olmayan bir şekilde yere düştü. Bir yeri kanamıyor, bir yeri acımıyordu. Ayağa kalktı, fakat içinde yürümek için bile yeterince güç olmadığını fark edince yere bir çuval gibi yığıldı.
Gözlerini açtığında, yine karların arasındaydı. Hemen asasını ve çantasını kontrol etti, oradaydılar. Tamamen bir rüyaydı, ne göğe yükseldi, ne de aşağı düştü. "Yaptığım büyünün etkisi olsa gerek" diye düşündü. Cüppesini inceledi ve ufaktan yanık izleri vardı. Etrafındaki karlar da erimişti. Büyüsü başarılı olmuş, asasından fışkıran alevler onu kurtarmayı başarmıştı. Fakat o kadar yorgun düşmüş olmalıydı ki, uyuyakalmıştı. Başını kaldırdığında, şoka uğradı. Şehrin tam önündeydi! Surların dibinde, gardiyanların veya vatandaşların onu rahatlıkla görebilecekleri bir yerde. Bu nasıl olmuş olabilirdi ki? Sanki, biri onu uyutmuş ve buraya kadar taşımıştı. Bu bir daha tekrarlanmamalıydı. Büyü yaparken yakalansaydı, her şey başlamadan biterdi. Fakat bunun ileride de tekrarlanacağını tahmin bile edemezdi.
Hedefine varmıştı. Yeni evine girmek, ve sıcak bir banyo yapmak istiyordu. Arkasını döndü ve Dev Kapının tahmini yerine doğru yürümeye başladı…
Sanora
Sevgiyle Kalın