Kayıp Rıhtım Arşiv Forum
Oyun Masası => FRP Arşivleri => Dipsiz Konak => Ejderha Mızrağı FRP => Konuyu başlatan: Canina - 24 Aralık 2010, 18:24:10
-
Solamnia'da Palanthas'ın yakınında yolculuk ediyorsun. Geniş bir vadinin içerisindesin. Çok olmasa da işlek bir yol üzerindesin. Kervanlar ve küçük tüccarlar mallarını Palanthas'a götürmek için acele ediyorlar. Tam üç gündür bu yol üzerindesin. Hayra alamet olmayan bir şekilde keselerinin içerisine düşmüş leziz elmalarla besleniyorsun. Yola çıkmadan önce batıda Withel köyündeydin. Pek iyi bir anı olmadı senin için çünkü adamın biri seni terbiyesizce hırsızlıkla suçladı. Bir kaç gün hapishanede kaldıktan sonra orada sıkıldın ve rahatça dışarı çıktın. O günden beri yoldasın.
Yürüyüşüne devam ederken tam önünde ki arabanın tekeri bir taşa çarpıyor ve tekerini kırıyor. Yamulan araba az daha üzerine devriliyordu.
-
Kırılan tekerin kıymık parçacıklarından alıyorum. Nasıl olsa sahibi tekrar kullanmayacak değil mi? Hem, sivri uçları çok tatlı görünüyor.
Arabacının yanına gidip selam veriyorum. 'Selam dost' deyip hoopak olmayan elimi kafa hizasında kaldırıp selam çakıyorum.
-
Adam seni görürmez elini kesesinin üzerine koyuyor. "Defol git buradan. Son ihtiyacımız olan lanet olasıca bir hırsız daha." diyor ve yere tükürüyor.
-
Adamın neden hemen kesesini yokladığını merak ediyorum .Her halde korumaya ihtiyacı olmalı, bir an için kesesini onun adına korumak istesem de yaptığı bu 'kaba' davranış canımı hayli sıktığından vazgeçiyorum ve daha ilginç bir şeyler bulmayı umarak yanından uzaklaşıyorum.
-
Biraz ileride bir arabacı ve korumalarının biri ile tartıştığını duyuyorsun. Parmaklarının ucuna kalkıp baktığında karşı tarafın bir kender olduğunu görüyorsun. Bıçağını çekmiş kendini adamlara karşı savunmaya hazırlanıyor.
-
Hemen hoopak asamı kapıp kender dostuma yardıma gidiyorum. Kenderlara özgü bir sessizlikle yaklaşıyorum ve içimdeki muhteşem heyecan ile birlikte en yakındaki adamlardan birine doğru asamı savuruyorum.
-
4 kişiler. Adam yaklaştığını fark ediyor ve elini savurarak seni uzaklaştırıyor. Üç metre kadar arkaya savruluyorsun ve sırtüstü düşüyorsun.
O sırada diğer adamlardan biri baltasını kenderin kafasına indiriveriyor. Küçük kenderin kafası muz kabuğu gibi ayrılıyor.
Adamlar üstlerini başlarını temizledikten sonra cesedi oracıkta bırakıp yollarına devam ediyorlar.
-
Aman tanrım! Büyük bir dehşete kapılıyorum ve adamların arkalarından bağırıyorum.
'Heey! Sizi piç kuruları! Kendi boyunuzda biriyle savaşmayı denesenize ha?' Kendi boyumun da çok kısa olduğunu o an fark ediyorum ama ok yaydan çıkıyor bir kere...
-
Adamlar arkalarını dönüp sana bakıyorlar ve sırıtıp yollarına devam ediyorlar.
Arkandan bir cıklama duyuyorsun. "Cık cık cık. Yazık oldu doğrusu. Şimdi başkasını bulmamız gerek. Yoksa bu iş yatar."
-
Dönüp kim olduğuna bakıyorum.
-
Bir kadın ve iki erkekten oluşan tepeden tırnağa silahlanmış küçük bir grup görüyorsun arkanda. Konuşan kadındı.
-
"Kadına dönüyorum ve soruyorum, 'Ba..Başkası mı? Başka bir kender gibi mi mesela? Biliyor muydunuz? Ben bir kenderım." diyorum.
-
Kadın dudak bukerek "Evet bunu görebiliyorum ufaklik. Belki de haklısındir. Nede olsa bütün kenderler birbirine benzer değil mi? Evet sanırım seni bu iste kullanabiliriz." diyor
-
Ellerimle ne olduğunu bilmediğim garip hareketler yapıyorum. Meraklanınca hep böyle saçma sapan ellerimi büküyrum sanırım kadın susar susmaz ellerimdek saçma hareketi de sürdürerek sruyorum. 'Nasıl bir iş?"
-
"Senin gibi bir kendere göre oldukça basit bir iş aslında. Zengin ama kötü bir adamın evine girip ona bir ders vereceğiz. Oldukça basit değil mi tatlım?" diyor göz kırparak.
-
Tatlım ha? Bana göz kırpması da epey tatlı, aslında tatlı olan kendisi bence! Birini cezalandırmak mı? Bu bayana bir kötülük yapılmış olmalı, 'Tabi yardımcı olurum.' diyorum.
-
Kadın kıkırdayarak arkadaşlarına bir şeyler mırıldanıyor. Sonra sana dönerek "Atla bakalım." diyor ve arkada ki atlardan bir tanesini gösteriyor.
-
Tam da ata atlayacakken atın kuyruğunu alıp keselerimden birine koymanın çok hoş bir fikir olabileceği düşüncesine kapılıyorum ve atın kuyruğuna asılıp çekiyorum.
-
At kişnedikten sonra suratının ortasına çifteyi yapıştırıyor. Beş metre kadar uçtuktan sonra yere düşünce bilincini kaybediyorsun.
Bir oda da uyanıyorsun. Kadın adamlarla bir şeyler konuşuyor, adamlar ise kılıçlarını bileyliyorlar. Başın sanki bin cüce elinde bin çekiç ile bin kere kafana vuruyormuşçasına ağrıyor.
-
Zonklayan başımın ağrısından sıyrılmaya çalışarak sesimin çıktığı kadarıyla bir şey söylüyorum.
'Kılıçlarla işiniz ne? ' bir yandan da etrafta kaçabileceğim bir yer var mı diye bakıyorum. Kenderlar belayı çok çabuk bulurlar ama beladan sıyrılmayı da bilmeleri gerekir.
-
Kadın ayağa kalkarak, "Uyandın demek. Hadi hazırlan. Bu gece halledeceğiz işimizi."
-
Yerimden doğrulup hızlı hızlı konuşuyorum. ' Bana her şeyi açıklamadan iş filan halletmiyoruz. ' diye sorarken meraktan neredeysa çatlayacağımı fark ediyorum.
Oyun Dışı : Söyle lan artık. Yoksa daha düşünmedin diye mi anlatmıyorsun :P
-
Kadın biraz durakladıktan sonra konuşmaya başlıyor,
"Basit bir iş. Şu zengin ve kötü adamın evine girip çıkacağız. Sen bize kapıları açacaksın ve gözcülük edeceksin. Ortalığın serbest olduğunu bize söyledikten sonra biz içeri gireceğiz. İşimizi halledeceğiz ve çıkacağız."
-
Hemen öne atlıyorum ve sanki yolu bilirmiş gibi en önden yürüyerek konuşuyorum ' Hadi gidelim!'
-
Kadın seni yakandan tutuyor ve "Sakin ol bakalım ufaklık." diye fısıldıyor. Yakanı yavaşça bırakıyor ve adamlara başıyla işaret veriyor.
İki iri adam aynı anda ayaklanarak kadının peşinden dışarı çıkıyorlar.
-
Onları takip ederken aklımdan geçen ilginç bir düşünceyle ellerinden kaçıp gitmenin daha heyecan verici bir deneyim olacağını düşünüyorum. Ne de olsa görevin ne olduğunu öğrendiğim için fazla ilgimi çekmiyor ha?
-
Adamlardan biri sanki çanta unutmuşçasına odaya geri giriyor ve arkana geçip ittiriyor seni.
-
Adamın elini ısırıyorum.
-
Isıramadan elini çekiyor. Sırtına bir şaplak atıp gülüyor. "Hadi bakalım. Yürü." diyor.
-
Yere sırt üstü uzanıp olabildiğince kasılarak hoopak asama sarılıyorum. "Gitmek istemiyorum!"
-
Kadın seni duyuyor. "O zaman yapacak bir şey yok. Öldürün" diyor ve seni iki izbandutla başbaşa bırakıyor.
-
"Tamam tamam, geliyorum..." diyorum hemen.
-
Adamlar kafalarını hayır anlamında kafalarını sallıyor ve kılıçlarını çekiyorlar.
-
"Gerçekten... Gerçekten yapacağım söz veriyorum! Kender sözü!" diyorum... Fakat, içimdeki bir dürtü de o kılıçlarla ölmenin ilginç bir deneyim olacağını söylüyor.
-
Adam kılıcını indiriyor. Kılıç kafanın ortasına geliyor ve başın ikiye ayrılıp muz kabuğu gibi sallanıyor.
The End.
-
Ruhum yavaş yavaş yukarıya çıkarken 'İntikamımı alıcam...' diyorum.
(Aasdasf)
-
(Mutlu sonlara bayılırım)
-
Mutlu sonmuş peh :P :)