Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Liman Kenti => Yolgeçen Hanı => Genel Kültür => Konuyu başlatan: Madam Vio - 27 Ocak 2011, 18:26:17

Başlık: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Madam Vio - 27 Ocak 2011, 18:26:17
(http://img13.imageshack.us/img13/6352/ucbk.png)

UCUBE BİLGİLER KENTİ’NE HOŞGELDİNİZ!

Şimdilik SoulSucker, black_helen ve Borealis113 üyelerinden oluşan bir kadroyla yürütülecek olan birbirinden zevkli projelerin yer alacağı bu kulüp, araştırmacı ve meraklı gençlerimizin zevkle katılımda bulunacağını umduğumuz yegane yer; Ucube Bilgiler Kenti’dir!

Ayrıca grubumuz özverili çalışmalar sunabileceğine inanan ve en önemlisi “İstediğin o olsun, ucube bilgi ben de bol!” diyen herkese açıktır!

Aşağıda belirtilen kurallara mümkün mertebede uyulduğu sürece kulübümüzün uzun ömürlü olacağına inanmaktayız. Bu süreç içerisinde, katılımın bol olması dileğiyle...

Şimdiden iyi eğlenceler!

--KURALLAR--

1) Bölüm içerisinde bulunulacak yorumlarda düzgün Türkçe kullanımı zorunludur.
2) Üyelerin bilgi paylaşımı yapmadan önce yazılarını görevli kadrosunda bulunan herhangi birine göndermesi zorunludur. Her paylaşımın teftiş edilmesi ve ihtiyaç olunursa düzeltilmesi gerekmektedir.
3) Araştırma ve haber içeren paylaşımlarda yazıların ancak bir kısmı alıntı olabilir. Bu alıntılar için kaynak belirtilmesi rica olunur.
4) Herkes belli konularda belli sınırlar içerisinde istediğini söyleyip, istediği yorumu yapabilir; ancak her mesajın altında art niyet aranmaması, tartışmalı konularda iğneleyici, saldırgan ya da ateşleyici sözler edilmemesi ve direk olarak şahıslara yönelik hakaretlerde bulunulmaması önemle rica olunur.

------------------------------------------------------------------------------------------------------

--ETİKETLER--

Genel Kültür Dükkanı: Günümüzün popüler kültürünü barındıran ve bilim&teknoloji alanlarındaki alışılagelmedik, ilginç bilgi ya da haberlerin paylaşıldığı konular etiketi.

Eğlence Sokağı: Eğlence ve mizah ağırlıklı öğeler içeren konular etiketi.

Soru Durağı: Muzip sorular ve bilimsel cevaplarının yer aldığı bölümler.
[Bu etiketi taşıyan bölümlerde -soruluyorsa- kısa cevaplar vermeniz uygundur.]
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Madam Vio - 27 Ocak 2011, 18:52:53
Etiket: Genel Kültür Dükkanı

(http://img715.imageshack.us/img715/6476/karadelik.jpg)

PARALEL EVREN TEORİSİ

[PARALLEL UNIVERSE THEORY]

Not: Uzay boşluğu bilinenin aksine maddeden yoksun değildir.

Hayat bir tercihler birikimidir. İster çocuk olalım ister yetişkin, içinde bulunduğumuz pek çok durum beraberinde bir tercihler dizisi getirir önümüze ve ne kadar zorlu da olsa bu kararlar olmadan hayatımıza yön vermemiz mümkün değildir...
 
Ya da biz öyle sanırız.

'Keşke'lerle dolu geçmişlerimize oldukça farklı bir açıyla yaklaşan Paralel Evren Teorisi, hergün daha çok mistik kitaba konu olmakla beraber, en az günümüz gençliği kadar araştırmacı-felsefeci pek çok bilim insanın da ilgisini çekmeyi başarmış ve kendine özellikle fizik kanunları çerçevesinde açıklanabilen bir tanım bulmayı başarmıştır. Teorik olarak insan zihninin algılayamayacağı türden yaşam boyutlarını kapsayan ve ileri bir kuantum fiziği bilgisi gerektiren bu teori basitçe; kişinin bir tercih yapması gereken karar anlarında sahip olduğu seçenekleri gerçekleştirebildiği paralel yaşamlara sahip olmasıdır. Örneğin sıkıcı gördüğünüz bu yazıyı okurken daha fazla zaman kaybetmemek adına tarayıcınızın geri tuşuna basan yansımanız kaldığınız yerden, ancak farklı bir evrende devam eder yoluna. Asıl evrende kalan siz, bu yazıyı okumaya devam edersiniz ve sürekli çoğalan evrenler bu şekilde sürdürülür.

İşin karmaşaya sürüklendiği nokta, paralel evrenlerin birbirleriyle iletişime geçtiği ya da birbirleri üzerine çökebildiği savıdır. Kimi fizikçiye göre maksimum biri zaman, dokuzu uzaya ait olmakla birlikte onbir boyut, yani onbir paralel evren mevcut olabilir. Yine de çoğu bilim insanı için ortak kanı sayıları kaç tane olursa olsun bu boyutların çakışabileceği iken sonuç pek de değişmiyor.'De ja vu'lar bu evrenlerin birbiriyle olan ilintisinin kişi ve yansımalarını etkilemesi, kıyamet günü teorilerinde yer alan dünyanın sonu ile ilgili yanmalar ise bu evrenlerin çöküşüne dayatılabiliyor.

Peki ya bu evrenler arası geçiş ya da çökmeler nasıl oluyor? İşte bu sorgulamayı yapabilmek için kara delik ve solucan delikleri birer dayanak noktası niteliği taşır.


Kara Delikler ve Solucandelikleriyle Açıklanan Paralel Evren Seyahatı


Einstein’in yerçekimi yani genel izafiyet teorisine göre madde ve enerji ‘warp’larının varlığı uzay ve zamanın geometrik tanımlamasını oluşturur. Yerçekiminden anladığımız normal (pozitif enerji) ile veya kütleyle uzay ve zamanın saptırılması mümkündür. Uzay veya zamanın eğrilmesiyle tüp geçitler gibi fenomenlerin gerçekleşmesi de mümkündür; çünkü enerjiyi proton ve elektron gibi elle tutulur maddeler halinde yargıladığımızda zaman da düşündüğümüzün aksine somutlaşmış bir kavram şeklini alıyor. Zaten kara delik ve solucan deliklerinden bahsetmek için önce zaman ve madde yapısını uzay boyutunda incelemek gerektiğini bilmelisiniz.

Kara delik, astrofizikte, çekim alanı her türlü maddi oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, kütlesi büyük bir kozmik cisimdir. Kara delik, uzayda belirli nicelikteki maddenin bir noktaya toplanması ile meydana gelen bir nesnedir de denilebilir. Küçük bir örnekle, nasıl bir yatak üzerine küçük hacimli ama ağır toplar yerleştirildiğinde içeri doğru göçer, işte büyük kütleli bir hacmin yok olmasıyla da uzay bu şekilde içe göçer. Bu tür kara delikler ışık yaymadıklarından kara olarak nitelenirler. Kara deliklerin, "tekillik"leri dolayısıyla, üç boyutlu olmadıkları, sıfır hacimli oldukları kabul edilir. Kara deliklerin içinde zamanın ise yavaş aktığı ya da akmadığı tahmin edilmektedir. Kara delikler genel görelilik kuramıyla tanımlanmışlardır. Doğrudan gözlemlenememekle birlikte, çeşitli dalga boylarını kullanan dolaylı gözlem teknikleri sayesinde keşfedilmişlerdir. Bu teknikler aynı zamanda çevrelerinde sürüklenen oluşumların da incelenme olanağını sağlamıştır. Örneğin bir kara deliğin çekim alanına kapılmış maddenin kara delikçe yutulmadan önce müthiş bir ısı derecesine ulaştığı ve bu yüzden önemli miktarda x ışınları yaydığı saptanmıştır. Böylece bir kara delik kendisi ışık yaymasa da, çevresinde bu tür bir icraat yarattığı için varlığı saptanabilmektedir. Günümüzde, kara deliklerin varlığı, ilgili (astrofizikçiler ve kuramsal fizikçilerden oluşan) bilimsel topluluğun hemen hemen tüm bireyleri tarafından onaylanarak kesinlik kazanmış durumdadır.

Kara deliklerin var olma olasılığı yalnızca genel görelilik kuramına ait bir sonuç değildir; kütle çekimi konu alan hemen hemen tüm diğer gerçekçi fizik kuramları da onların varlığını muhtemel görmektedir. Diğer kütle çekim kuramları gibi genel görelilik kuramı da kara deliklerin varlığını öngörmekle kalmayıp, onların uzayın bir bölgesinde sıkışmış maddeden oluşmuş olacağını öngörmektedir. Örneğin Güneş’imiz yarıçapı yaklaşık üç kilometre olan bir küre içine (yani ebatlarının dört milyonda biri kadar bir hacme) sıkıştırılmış olsaydı, bir kara delik haline gelirdi. Hatta Güneş’imizi 1cm³(santimetreküp) hacmine sıkıştırabilseydik, bu kez 1cm³'lük bir karadelik yapmış olurduk. Fakat bu durumda sistemimizdeki gezegenlerin yörünge hareketlerinde bir değişiklik olmayacaktı; yani Güneş Sistemi’mizdeki gezegenler bu 1cm³'lük kara deliğin Güneş'inkine eş çekim kuvvetinde, yörüngelerinde dönmeye devam edeceklerdi. Bir başka örnekle, Dünya’mız birkaç santimetre küplük bir hacim içine sıkıştırılmış olsaydı, o da bir kara delik haline gelecekti. Aynı şekilde ölmekte olan bir yıldızın kalıntısının (artık maddesinin) çekimsel içe çökmesinin ardından yıldızsal kara delikler de oluşabilir.

Ayrıca genel görelilik evrendeki kara deliklerin birbirleriyle bir şekilde irtibat halinde olduklarını göstermektedir. Bu yapıda kara delikleri birbirlerine bağlayan koridorlar alışılmış adıyla “kurt delikleri” (meyve kurdu), solucan delikleri ya da nadir kullanımıyla Einstein-Rosen delikleri olarak belirtilmektedir. Bu konudaki düşünceye göre, kara delikler bir başka evrene açılmaktadır ya da bu ikinci evrene geçiş kapılarıdır. Kara delikleri birbirine bağlayan söz konusu koridorlar bir elmanın içindeki kurdun yolunu andırır biçimde düşünüldüğünden, söz konusu koridorlara “kurt deliği” adı verilmiştir. Evrende pek çok kara deliğin var olduğu göz önünde bulundurulduğunda, uzayın birbiri içine geçmiş sayısız tünellerden oluştuğu sonucuna varılır. Zaman ve ışık-yılı uzaklıkları hiçe sayarak kozmozda “zıplama”lara olanak veren bu kurt deliklerinin bir boğaza bağlı en az iki ağzı vardır. Eğer solucan deliği geçilebilir ise madde solucan deliğinde bir ağızdan diğerine boğazdan geçerek ulaşabilir.

Bunun bilimsel açıklaması ise kara deliklerin en dip noktası kabul edilen yerde hacmin sıfır olmasıdır ve yoğunluk ise; "M/V" formülünden dolayı sonsuzdur ve bilimadamları hacmin "0" olmasından yola çıkarak, kara deliğin dibinin inanılmaz güçlü bir vakum etkisi ile herşeyi yok ettiğini düşünürler, yani kara deliklerin dibinde zaman ve mekan parametreleri bildiğimiz ve kabul ettiğimiz sistemin oldukça dışındadır.
"Bütün bu verilerden yola çıkarak, iki kara deliğin dibinin birbirine bağlanması ile solucan delikleri oluşabilir, bu vakum etkisinden yararlanılarak bir uzay gemisi bir kara deliğin içine girebilir ve öbür kara delikten çok kısa bir zamanda dışarıya çıkarak başka bir alt uzaya seyahat edebilir.

(http://img138.imageshack.us/img138/3899/wormhole.jpg)

Yani; eğer solucan bir elmanın üzerinde seyahat ediyorsa, tüm elmanın etrafını dolaşmak yerine içinden geçerek bir kestirme yol bulmuş olur. Ve solucan deliğinin merkezi (ortası) durak noktadır, yani oraya geçerken spagettileşme denen bir olaydan sonra takılırsınız ve yıldızların bir ömrü bitirmesini 10 saniye içinde görebilirsiniz. Oradan çıkmak için ışıktan hızlı yani düşünce dalgaları hızında olmalısınız. Çıkamazsanız kara delik yok olurken enerji veya gaz kütlesine dönüşürsünüz.

İşte bu solucan deliklerinin (ve dolayısıyla kara deliklerin) bir ağzı bir evrene aitken, diğeri de bir başka evrene ait oluyor. Bunu açıklamak için verilebilecek en iyi örnek kum saati örneğidir. Eğer kum saatinin inceldiği yer solucan deliği ise, kumların bulunduğu alt ve üst bölümler ise birer evren sayılabilir. Ya da belki de tamamen aynı evrenin farklı mekanları... Çünkü evrenler olarak ayırt ettiğimiz şeylerin aslında uzayın farklı boyutları olduğu konusunda tartışma ve araştırmalar devam etmektedir. En azından bu solucan deliklerinin çok küçük boyutlarda var olduğunu farz ettiğimizde paralel evrenler arası yolculuğun daha mantıklı geldiğini görmüşsünüzdür.

Yararlanılan Kaynak Siteler:

http://science-fiction-science.blogspot.com/2010/12/negatif-enerjisolucandelikleri-ve-warp.html
http://www.zamandayolculuk.com
http://tr.wikipedia.org/wiki/Kara_delik [Detaylı bilgi için tavsiye edilen]
http://www.dikeygecis.org/forum/1379-paralel-evrenler.html [daha kısa ve açık bilgi için tavsiye edilen]

Konuyla ilgili ek:

http://www.youtube.com/watch?v=xE7xRgfPjAI&feature=fvw

Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Borealis113 - 27 Ocak 2011, 23:59:26
Öncelikle bu paylaşımın için teşekkürler Gökçe. Başlayabileceğimiz en iyi konuyla açılışı yaptın. Paralel evrenler teorisi ve bununla aynı kategoride bulunan alternatif gerçeklik ve siber uzay(sanal gerçeklik bağlamında) bu siteyle doğrudan alakalı konular olduğu için tartışmak için harika olacaktır. Sitede bir çok yazar(biz de dahil) fantastik hayallerimizi yazarken, alternatif gerçeklik genelde dayanak noktamızı oluşturmuştur. Bu fantastik dünyalarımızda genelde blimkurgu veya mistik öğeler(büyü, sihir...) genel türler arasında yer almıştır. Bu türlerin temelinde yatan paralel evrenler teorisini benimsemiş olan ben ve benim gibilere oldukça yararllı bir paylaşım olmuş eline sağlık diyorum çok güzel olmuş :)...(çok mu ciddi yazdım? =/)
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Borealis113 - 28 Ocak 2011, 02:07:40
Etiket: Genel Kültür Dükkanı                                      
(http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/3/3b/De173Eldridge.jpg)

                                           PHILADELPHIA DENEYİ

  Philadelphia Deneyi, 28 Ekim 1943 yılında Amerikan donanmasının Pensilvanya eyaletine bağlı Philadelphia şehri limanında yaptığı iddia edilen deneydir. İddiaya göre donanmaya ait bir koruma destroyeri olan DE 173 sınıfı 1240 tonluk USS Eldridge birkaç dakika içerisinde 600 km.'den fazla bir uzaklığa gidip tekrar gelmiştir. Deneyin varlığı konusunda hiçbir delil bulunmamaktadır. Amerikan donanması da böyle bir deneyin kayıtlarda varolmadığını belirtmiştir. Al Bielek hariç deneye katıldığı iddia edilen tüm askerler bunu yalanlamış, hikâyenin bir aldatmaca olduğunu söylemişlerdir. Bielek'in hikâyesi de daha sonra yalanlanmıştır.

  Gökkuşağı Projesi (Rainbow Project) adıyla da bilinen bu deney, 1984 yılında beyaz perdeye aktarılana kadar ciddiye alınmamıştı. Ancak o tarihden bu güne kadar resmi makamlarca defalarca yalanlanmasına rağmen en çok merak edilen konulardan biri olmuştur. Birçok çevre tarafından inkar edilse de, gerçekleği daha doğrusu ne kadar gerçek olduğu tartışılsa da, bilimkurgu severleri için oldukça ilgi çekici olan bir deneydir. Söylenenlere göre bu deneyin yapıldığını iddia eden ilk kişi Morris K. Jessup’tır.  Jessup amatör bir gökbilimciydi ve UFOlar üzerine yaptığı çalışmalarla tanınıyordu. Deney ile olan ilgisi ise 1955 yılında eline geçen bir mektupla başlar. Mektup, Carlos Miguel Allende adında birinden geliyordu ve deneyden detaylı olarak bahsediyordu. İddiasına göre Allende, deneye gözlem gemisi olarak katılan SS Andrew Furuseth adlı şilepte görevli bir denizciydi. Deneye baştan sona şahit olmuştu.

  Deneyin temelini Einstein’in Birleşik Alan Teorisi oluşturur. Bu teori ise bilimsel olarak şöyle açıklanabilir: Aynı kuantum alanın kuantumları olan iki özdeş parçacığın ayırt edilmesi mümkün değildir. Çünkü Heisenberg’in belirsizlik ilkesine göre, bu özdeş iki parçacığın uzaydaki yerlerini bir ölçüde bulanık hale getirir ve ikisi birbirine biraz yaklaşıp sonra ayrılırlarsa hangisinin hangisi olduğuna karar verebilmek ilkesel olarak imkânsızlaşır. Bu yüzden de kütle, spin, elektrik yükü, momentum gibi tüm ölçülebilecek özellikleri aynı olan iki özdeş fermion, aynı kuantum durumunda bulunamazlar (bunlar fermi-dirac istatistiğine uyarlar). Bu yüzden bir atomun aynı enerji durumunda, biri yukarı diğeri aşağı spinli, sadece iki elektron bulunur ve bu durum diğerlerini de başka bir enerji durumunda (yani yörüngede) bulundurmak zorunda bırakır.

  Basitçe nesneler arası çekim esası ve elektromanyetizma üzerine kurulu olduğunu söyleyebileceğimiz bu teori, Philadelphia Deneyi’nde "çok güçlü bir elektromanyetik alan oluşturup gemi üzerine gelen ışığı (ve radar sinyallerini) kırarak ya da bükerek optik görünmezlik sağlamak" şeklinde düşünülmüştü. Esas amacın görünmezlik olduğu bu deneyde gemi tüm gözlemcilerin önünde jeneratörlerin çalışmasıyla yok olmuş ve tekrar gücün kapatılmasıyla geri gelmiştir. İki gün sonra bu deney tekrarlanmış ancak bu kez gemi Philadelphia limanında kaybolup Norfolk’ta belirmiş ve ardından tekrar Philadelphia limanında geri belirmiştir. Bu olay sonrası mürettebat’ın başına korkunç şeyler geldiği söylenmektedir(Miguel Allende’in kendi gözleriyle gördüğünü iddia ettiği bu olayı aşağıda vereceğimiz kaynakçaların Vikipedi sitesine ait olanından bulabilirsiniz). Bu olaydan 2 yıl kadar sonra Jessup intihar etmiş, Miguel Allende’den ise birdaha haber alınamamıştır.

  Bu kanıtların yanı sıra bu deneyde şöyle bir de tutarsızlık bulunmaktadır: USS Eldridge gemisi 27 Ağustos 1943'e kadar hizmete girmedi, Eylül ayına kadar da New York limanından ayrılmadı. Ekimde gemi Bahamalar'a doğru ilk deneme seferine çıkmıştı. Eldridge gemisinde görev yapanların da üyesi olduğu bir savaş gazileri birliği, Nisan 1999'da yayımladığı bildiride geminin asla Philadelphia limanına uğramadığını belirtmişlerdir.

Kaynakça:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Philadelphia_Deneyi
http://www.elektrotekno.com/about21341.html
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Madam Vio - 28 Ocak 2011, 02:39:17
Etiket: Soru Durağı

1) Eşekarısı bal yapar mı?
Hayır. Eşekarıları yalnızca çiçek özlerini emer ve bu özden hem kendi yararlanır hem de yavrularını beslemek için kullanır.

2) Bitkiler yaşlılık nedeniyle ölür mü?
Bazı bitkiler iyi bakıldığında sonsuza kadar yaşayabilir ancak pek çoğunun aksine mevsimlik bitkilerin ömrü oldukça kısadır.

3) İngilizce’deki “OK” kelimesi neyin kısaltılmasıdır?
Bununla ilgili en popüler teori “All Correct”in* kasıtlı olarak ’Oll Korreckt’ biçiminde yanlış yazılması ve buradan yapılan kısaltma olduğu yönündedir. OK, gülünç olması için sözcüklerin yanlış yazılmasının moda olduğu 1840’larda Boston gazetelerinde popüler olmuştur.
(Türkçe kelime anlamı: herşey yolunda)

4) Neden tek yumurta ikizlerinin parmak izleri birbirini tutmuyor?
Tek yumurta ikizleri aynı DNA’ya sahip olsalar da hücre hücre benzerlik taşımazlar. Meseka dış görünüşü genler belirlemez. Parmak izi ise vücutta maruz kalınan hormonlara bağlıdır. İki hücrenin hormon seviyesi farklı olduğu için, parmak izleri de aynı olmaz.

5) Evrenin en soğuk yeri nerededir?
Dünyanın 5 bin ışık yılı uzağında yer alan ve büyük bir toz/gaz bulutu olan Boomerang Nebula’da sıcaklık eksi 272 derece olarak tahmin ediliyor.
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Arlinon - 28 Ocak 2011, 14:07:03
OK bildiğimiz okay'in kisaltması değilmiydi ya ben öyle sanıyordum. :hıö

Edit: Heh tamam tamam senin yazdığın teoriler zaten direk okay kelimesininmiş.
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Madam Vio - 28 Ocak 2011, 23:48:19
Etiket: Soru Durağı

1) Herkes evinde kalsa yaygın bir grip salgını biter miydi?
Evet, küresel bir karantina grip salgınının sonu olabilir ancak tek bir kişinin bile dışarı çıkması virüsün yeniden yayılmasına neden olur.

2) Neden ozon tabakasını, ozon gazıyla doldurup deliği kapatmıyoruz?
Antartika üzerindeki ozon deliğinin kapladığı alan, ABD’nin yüzölçümünden daha büyüktür ve buranın tekrar doldurulması için on milyonlarca ton ozon gerekir. Bu miktarda ozonun nakliyesinin maliyeti bile astronomik olur.

3) Neden soğan doğrarken göz yaşı döküyoruz?
Soğan doğrandığında havaya lachrymatoryfactor isimli bir enzim yayılıyor ve bu da göz kaşıntısı yapıyor. Göz ise kendini savunmak için gözyaşlarını kullanıyor.

4) Kusursuz görüşün ölçüsü nedir?
Göz doktorlarında bulunan harfli çizelgenin tamamını 6 metrelik bir uzaklıktan görmek kusursuz görüşün işaretidir.

5) Mikroplara da mikrop bulaşır mı?
Evet. Mikroplara da bulaşan daha küçük mikroplar bulunmaktadır.
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Madam Vio - 31 Ocak 2011, 21:54:25
Etiket: Soru Durağı


Bunları Biliyor Muydunuz?

[x] Dünyadaki fotokopi makinelerindeki arızaların yüzde yirmi üçü, makinenin üstüne oturup kendi popolarının fotokopisini çekmek isteyen insanlar tarafından meydana gelmiştir.

[x] İnsan saçı üç kilogram ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir.

[x] Çok şiddetli hapşırıldığında, kaburgalardan herhangi biri kırılabilir.

[x] Bir kimsenin yataktan düşerek ölme olasılığı iki-milyonda birdir.

[x] Sallanan sandalyede hiç durmadan sallanma rekoru dört-yüz-kırk saatdır.

[x] Parmak izleri gibi dil izleri de her insan için benzersizdir.

[x] Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.

[x] Bugüne kadar ölçülmüş en büyük buz dağı, iki-yüz mil uzunluğunda ve altmış mil genişliğindedir ve Belçika'dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.

[x] Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalga, 1971 yılında Japonya'nın İshigaki Adası'nda seksen-beş metre yüksekliğine ulaşmıştır.

[x] Ünlü çizgi film kahramanı Temel Reis, 1919 yılında Elzie Crisler Segar tarafından yaratılmıştır.

[x] Eskimolar buzdolaplarını yiyeceklerinin donmaması için kullanmışlardır.

[x] İkinci Dünya Savaşı'nda Amerikalılar, yarasaları bomba ikmali için kullanmayı denemişlerdir.

[x] Hindistan’da sokakta tuvaletini yapmak yasaldır.

[x] Çin'de yere tükürmek, serbest ancak balgam üzerine basmak yasaktır.

[x] Rusya’da erkek erkeğe dudaktan öpüşmek sevgi ve saygı ifade eder.

[x] Polonya Kralı August’un üç-yüz-elli tane çocuğu vardı.

[x] Yeryüzünde günde bir metre boy atan sarmaşıklar vardır.

[x] Tavuğun ne renk yumurtlayacağını kulak memelerinin rengine bakarak anlamak mümkündür.

[x] Pirhanaların üç ısırışta insan elini bileğinden koparabilmesi mümkündür.


Soru Durağında Beklerken Dürter Yanındaki Yaşlı Adam Seni:

Şu durağın kenarında gerinen hayvanları gördüm de geldi aklıma oğul, "Kediler için yedinci kattan düşmek, otuz-ikinci kattan düşmekten daha tehlikelidir." derdi benim cahil anam. Nedendir acaba?
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Vega - 31 Ocak 2011, 22:38:41
 Eğer bir cevap gerekiyorsa;

 Kediler genelde dört ayak üstüne düşer. Çünkü boşluktayken önce bacaklarını; sonra da vücudunu aşağıya döndürür ve dengesini sağlar. Üst kollarını arkasındaki deri fazlalıklarını kullanarak vücudunu azıcık da olsa yavaşlatır. Bunu yapmaları ancak yedinci ve üstündeki katlarda olanaklı olabilir. Yoksa zamanları yetmez.
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Madam Vio - 01 Şubat 2011, 00:56:36
Bravo Vega! Kediler ancak yedinci ya da üstündeki katlardaki yüksekliklerden düştüklerinde terminal hıza ulaşabilirler ve bu sayede dört ayak üstüne gelirler. Seni tebrik ediyorum!

Bir dahaki durakda görüşmek üzere!
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: KoyuBeyaz - 01 Şubat 2011, 01:05:49
Muhalefet etmek gibi olmasın, beşinci kattan aşağıya düşmüş ve dört ayak üzerine düştüğü için bir bacağını kaybetmiş olan bir kedi beslemekteyim.

Ayrıca kediler çok kısa bir vakit içerisinde dengelerini sağlayarak dört ayak üzerine düşecek pozisyona gelebilirler fakat havada hızlarını yavaşlatmak gibi bir yetenekleri varsa bunu bilemem.
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Madam Vio - 01 Şubat 2011, 01:14:25
Zaten burada bahsettiğimiz kediler yedinci kattan alçak bir yükseklikten düşerse mutlaka yaralanır değil, ancak yedinci kattan düşmektense otuz-ikinci kattan düşmek onların dört ayak üzerine düşme şansını çoğaltır. Yoksa kediyi bir metre havaya da atsan yine dört ayak üstüne düşecektir. Zaten bu sadece fiziki kanunlara göre yapılan bir hesaplama, ölçülmüşüğü yok. Kanıtı yok. Sadece kediler için yapılan kilo ve yükseklikle orantılı olarak gelişen ivme kıyaslaması var.
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Raisor - 01 Şubat 2011, 01:16:07
Zaten burada bahsettiğimiz kediler yedinci kattan alçak bir yükseklikten düşerse mutlaka yaralanır değil, ancak yedinci kattan düşmektense otuz-ikinci kattan düşmek onların dört ayak üzerine düşme şansını çoğaltır. Yoksa kediyi bir metre havaya da atsan yine dört ayak üstüne düşecektir. Zaten bu sadece fiziki kanunlara göre yapılan bir hesaplama, ölçülmüşüğü yok. Kanıtı yok. Sadece kediler için yapılan kilo ve yükseklikle orantılı olarak gelişen ivme kıyaslaması var.

  Bu olayı Halide hocaya sormak lazım (fizikçimiz) ama bize bunu teknik olarak ispat etse bile; zavallı beynimin o hesaplamaları kaldırabileceğini sanmıyorum...
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Madam Vio - 02 Şubat 2011, 19:22:36
Etiket: Eğlence Sokağı

KİŞİLİK DEŞEN ANKET
*Lakabın:
*Kısa vadeli hedefin:
*Uzun vadeli hedefin:
*En sevdiğin söz:
*En sık kullandığın çarpıtılmış atasözü:
*En sık kullandığın çarpıtılmış şarkı sözü:
*Senden bir tane daha olsaydı ona koyacağın ad:
*Sana en çok zevk veren kötü karakteristiğin/huyun:
*Kendine bir hakaret edecek olsan… :
*'Ölmeden önce yapılacaklar' listendeki ilk:
*En çok korktuğun üç ölüm şekli:
*En az korktuğun üç ölüm şekli:
*Tek cümlelik hayat felsefen:
*En sevdiğin bilimsel teori:
*Her soru için uygun bir cevap seç:

   1) Kendini en yakın hissettiğin tarz nedir?
Green Lover Stili - Steampunk Sitili - Hippie Stili - Victorian Stili - HipHop Stili - HeavyMetal Stili - Ortaçağ Gothic - Modern Gothic - Romanesk - Klasik Avrupa - İskandinav Stili - Ortadoğu Stili

   2) En korktuğun klişe figür nedir?
Tahta Kukla - Palyaço - Tavşan - Oyuncak/Bez Bebek - Kız Çocuğu

   3) Kendinde en fazla bulunan erdem ve günah nedir?
Erdemler: Saflık - Abartısızlık - Yardım - Çalışkanlık - Sabır - İyilik - Tevazu
Günahlar: Şehvet - Doymazlık - Hırs - Serbestlik - Nefret - Kıskançlık - Kibir

   4) En belirgin ruh hastalığın/kişilik bozukluğun nedir?
Grup A(Tuhaf, Garip): Paranoya - Şizoid - Şizotipal
Grup B(Dramatik): Antisosyal - Sınırda - Histerik - Narsisist
Grup C(Endişeli, Tedirgin): Kaçınmacı - Bağımlı - Obsesif
Belirsiz: Depresif - Pasifagresif - Sadist - Mazoşist
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Maleficum - 02 Şubat 2011, 19:31:37
Etiket: Eğlence Sokağı
*Lakabın: Maleficum
*Kısa vadeli hedefin: Kendime ait ev
*Uzun vadeli hedefin: Mimarlık
*En sevdiğin söz: All the best...
*En sık kullandığın çarpıtılmış atasözü: Sarhoştan deli bile korkar.
*En sık kullandığın çarpıtılmış şarkı sözü: I have the wisdom to see the dark as a light...
*Senden bir tane daha olsaydı ona koyacağın ad: Arlinon
*Sana en çok zevk veren kötü karakteristiğin/huyun: Sadistlik
*Kendine bir hakaret edecek olsan… : Depresif
*'Ölmeden önce yapılacaklar' listendeki ilk: İşkence
*En çok korktuğun üç ölüm şekli: Cinayet
*En az korktuğun üç ölüm şekli: Donmak
*Tek cümlelik hayat felsefen: Savaş! / Hep yada hiç...
*En sevdiğin bilimsel teori: Astroloji Teorisi
*Her soru için uygun bir cevap seç:
1) Kendini en yakın hissettiğin tarz nedir? Ortaçağ Gothic
2) En korktuğun klişe figür nedir? Palyaço
3) Kendinizde en fazla bulunan erdem ve günahı seçin: Sabır, Hırs
4) En belirgin ruh hastalığın/kişilik bozukluğun nedir? Paranoya
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Arlinon - 02 Şubat 2011, 19:49:18
Etiket: Eğlence Sokağı
*Lakabın: Arlinon
*Kısa vadeli hedefin: Kendime ait ev
*Uzun vadeli hedefin: Akademisyenlik
*En sevdiğin söz: Memento mori.
*En sık kullandığın çarpıtılmış atasözü: Tek bildiğiniz bir şey bilmediğiniz.
*En sık kullandığın çarpıtılmış şarkı sözü: Being darkest in the night, I am shimmering...
*Senden bir tane daha olsaydı ona koyacağın ad: Maleficum
*Sana en çok zevk veren kötü karakteristiğin/huyun: Yavşaklık
*Kendine bir hakaret edecek olsan… : Depresif
*'Ölmeden önce yapılacaklar' listendeki ilk: Müzik :hıö
*En çok korktuğun üç ölüm şekli: Cinayet
*En az korktuğun üç ölüm şekli: Donmak
*Tek cümlelik hayat felsefen: Denge
*En sevdiğin bilimsel teori: Astroloji Teorisi
*Her soru için uygun bir cevap seç:
1) Kendini en yakın hissettiğin tarz nedir? Ortaçağ Gothic
2) En korktuğun klişe figür nedir? Palyaço
3) Kendinizde en fazla bulunan erdem ve günahı seçin: Abartısızlık - Sebestlik
4) En belirgin ruh hastalığın/kişilik bozukluğun nedir? Şizotipal
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Raisor - 02 Şubat 2011, 20:10:05
*Lakabın: Raisor
*Kısa vadeli hedefin: Huzur bulabileceğim bir yer
*Uzun vadeli hedefin: Filozofi
*En sevdiğin söz: Hopeless hope
*En sık kullandığın çarpıtılmış atasözü: Bilgisayar başında yılan bile sokmaz!
*En sık kullandığın çarpıtılmış şarkı sözü: dangerous, dangerous, that's my dream :D :D
*Senden bir tane daha olsaydı ona koyacağın ad: Red
*Sana en çok zevk veren kötü karakteristiğin/huyun: piskopat
*Kendine bir hakaret edecek olsan… : Depresif
*'Ölmeden önce yapılacaklar' listendeki ilk: Cinayet
*En çok korktuğun üç ölüm şekli: yanma, cinayet, köpek balığı(söyledikce tüylerim acayip oldu)
*En az korktuğun üç ölüm şekli: zehirlenme, uyuşma, donma
*Tek cümlelik hayat felsefen: Barış
*En sevdiğin bilimsel teori: Paralel evrenler
*Her soru için uygun bir cevap seç:
1) Kendini en yakın hissettiğin tarz nedir? Ortaçağ Gothic
2) En korktuğun klişe figür nedir? Tavşan
3) Kendinizde en fazla bulunan erdem ve günahı seçin: İyilik - şehvet
4) En belirgin ruh hastalığın/kişilik bozukluğun nedir? Paranoya
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Vega - 02 Şubat 2011, 20:11:24
*Lakabın: Vega
*Kısa vadeli hedefin: İstanbul'da bir lise tutturmak
*Uzun vadeli hedefin: Adımı tarihe yazmak
*En sevdiğin söz: Ağla, Palin, ağla. Bir zamanlar benim ağladığım gibi ağla. O zaman anlıyorsun ki hiç bir yararı olmuyor. Karanlık gecede hiç kimse sesini duymuyor.
*En sık kullandığın çarpıtılmış atasözü: İnanmak başarmanın karısıdır. :D
*En sık kullandığın çarpıtılmış şarkı sözü:
*Senden bir tane daha olsaydı ona koyacağın ad: Mephisto
*Sana en çok zevk veren kötü karakteristiğin/huyun: Kibir.
*Kendine bir hakaret edecek olsan… : Kendini beğenmiş.
*'Ölmeden önce yapılacaklar' listendeki ilk: Kitap oku.[*]kitap oku[/*] [*]kitap oku[/*][*]böyle gider bu[/*]
*En çok korktuğun üç ölüm şekli: Bıçaklanma- Testere'nin yanıma gelemsi-Boğulmak
*En az korktuğun üç ölüm şekli: Kalp krizi-Doğalgaz Zehirlenmesi
*Tek cümlelik hayat felsefen: Güneş 'ben sıcağım' derse asla ukala olmaz.
*En sevdiğin bilimsel teori: Eğer sayısız sayıda paralel evren olsa dahi Penny, Sheldon Cooper hiç birinde dans etmiyor.
*Her soru için uygun bir cevap seç:

   1) Kendini en yakın hissettiğin tarz nedir?
Ortaçağ Gothic Stili 

   2) En korktuğun klişe figür nedir?
 Palyaço

   3) Kendinde en fazla bulunan erdem ve günah nedir?
Erdemler:Yardım
Günahlar:Kibir

   4) En belirgin ruh hastalığın/kişilik bozukluğun nedir?
Grup B(Dramatik): Antisosyal - Sınırda - Histerik - Narsisist
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Black Helen - 02 Şubat 2011, 20:37:47
Etiket: Eğlence Sokağı

*Lakabın: Beyzade  ( kuzenimin fantezisi)
*Kısa vadeli hedefin: 69 dan kaçırdığım teşekkürü bir dahaki dönem 71 den almak
*Uzun vadeli hedefin: Fransa'da hukuk yolcusu olmak
*En sevdiğin söz: You dont know the power of the dark side
*En sık kullandığın çarpıtılmış atasözü: Oylarınız damlaya damlaya dağdan kestim kereste ( Kemal Sunal'ı saygıyla anarım bu sözle)
*En sık kullandığın çarpıtılmış şarkı sözü: Salvation, salvation, salvation isn't free
*Senden bir tane daha olsaydı ona koyacağın ad: Yok arkadaşım ben adımı seviyorum, benden bir tane daha da gelemez zaten. Dünya bunu kaldıramaz. Dünyaya iki Hitler gelir, iki Beyza gelemez.
*Sana en çok zevk veren kötü karakteristiğin/huyun: Millete fikirlerimi kabul ettirmek için baskı uygulamak.
*Kendine bir hakaret edecek olsan… : üç kelimemden biri kendime hakaret zaten.
*'Ölmeden önce yapılacaklar' listendeki ilk: Fransızca Bilgisayar hocamı doğramak.
*En çok korktuğun üç ölüm şekli: Boğulmak, yanmak, Ajdar'ın parçalarını dinlemek
*En az korktuğun üç ölüm şekli: Yerken çatlamak
*Tek cümlelik hayat felsefen: Biliyorum öyleyse varım.
*En sevdiğin bilimsel teori: Maymundan gelmediğimiz kesin ama maymuna gittiğimiz bir gerçek.
*Her soru için uygun bir cevap seç:

 1) Kendini en yakın hissettiğin tarz nedir?
 Klasik Avrupa
 2) En korktuğun klişe figür nedir?
Tavşan
 3) Kendinde en fazla bulunan erdem ve günah nedir?
Erdemler: Abartısızlık
Günahlar: Kibir
  4) En belirgin ruh hastalığın/kişilik bozukluğun nedir?
Sadist
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Black Helen - 03 Şubat 2011, 20:43:23
Etiket: Genel Kültür Dükkanı

Popol Vuh ve Nükleer Silah Teorileri

(http://oi55.tinypic.com/2w5rjpx.jpg)

Popol-Vuh, Mayalar’ın İncil’i sayılır. Latinceye tercümesi 1544’de Adiran Recinos ve Villacosta tarafından yapıldı.

Kitap; Yaratılış, Tanrıların savaşı ve göçler-yerleşmeler bölümlerinden ibarettir. Tekvin kısmı, İncil’deki Tekvin’e çok benzer.

İşte Popol-Vuh’dan ilginç bir pasaj:

“Zaman çeşitli bölümlere ayrılmıştır. Birinci zaman, Kaplan Güneşi zamanıdır. Bundan sonra büyük Rüzgarın Güneşi, daha sonra Ateşli Gök Güneşi zamanları geçmiştir. Bir de şimdiki zaman vardır. Şimdiki zaman dünyanın sonuna kadar devam edecektir. Ve işte, üçüncü zaman insanları, tanrılar tarafından ölüme mahkuma edildiler. Ve büyük bir ateş, zehir, taş yağmuru göklerden yağdı. Ateşten daha sıcak rüzgarlar insanlığı mahvetti.(2) İnsanların önce tırnakları döküldü, derileri soyuldu, gözleri kör oldu, etleri çürüyüp dağıldı. Bu felaketten korunmak için insanlar mısır yığınları gibi evlerde üst üste yığılıp saklandılar. Fakat öldüren rüzgar her yere erişti. Hepsini eritti. Mağaralara saklanmak isteyenler, mağaraları erimiş buldular. Ağaçlara bulunan avcılardan bile pek çoğu zehirlendi, çoğunun vücutlarında büyük yaralar açıldı.”

Bilginler tarafından yapılan incelemeler, Maya-Quichi’lerinin kutsal kitabı Popol-Vuh’un Tevrat’tan, Hintlilerin Vedda’larından ve İranlıların Zend-Avesta’sından çok daha eski olduğunu ortaya çıkarmıştır. İşin asıl şaşırtıcı tarafı, Popol-Vuh’un yazdıklarının Hint asıllı kutsal yazılarla (Ramayana ve Drona Parva) desteklenmesidir!..

Bu Hint yazılarında şüpheye yer bırakmayacak şekilde bir nükleer savaşın hikayesi anlatılmaktadır. Onlardan alınmış şu pasajı inceleyelim:

“Güneşten 10.000 defa daha kuvvetli olan korkunç ateş, şehirleri mahvetti. Bu ateş insanların saçlarını ve tırnaklarını döktü. Duvarlarda yalnız gölgeleri kaldı.(2) Kuşların tüyleri beyazlaştı. Bu ateşten kurtulmak için, askerler kendilerini nehirlere attılar. Sağ kalanlar yaşayabilmek için eşyalarını nehirde yıkadılar. Bunlar birdenbire değiştiler maymunlaşıp ormanlara çekildiler.

Üçüncü zaman insanlarından, maymunlardan başka yaratık kalmadı. Derler ki, maymunlar insanlardan türediler, o yüzden insanlara çok benzerler.”

Hint kutsal kitaplarından biri diğeri olan Mosola Purva’da da bu konu ile ilgili yazılar buluyoruz:

“Bu bilinmeyen bir silahtır; Demirden bir şimşek… Ölümün büyük habercisi… VRİŞNİ ve ANDAKA ırklarını bir anda mahvetti. Yanan cesetler tanınmaz hale gelmişlerdi. Birkaç saat içinde yiyecek maddeleri çürüdü, zehirlendi. Ve işte KUKRA, uçan bir VİMANA’dan üçlü şehir üzerine uzayın kuvvetini içinde taşıyan ölüm taşını attı. On bin güneşe bedel, dumanla karışık bir ateş gök yüzüne yükseldi.(3) Vimana gökteydi. Fakat aşağıda, üçlü şehirden iz kalmamıştı.”

Bu çok eski yazıları inceledikten sonra oturup düşünelim. Asya ve Amerika… Birbirinden 20.000 km. uzakta iki ayrı kıta…

İkisinin de kutsal yazılarında aynı şeyler yazılı!.. İster istemez, çok eski çağlarda dünyanın iki ucunda patlak veren bir nükleer savaşı düşünmeye zorlanıyoruz!..

Bugün artık, çok eski devirlerde Asya ve Amerika kıtalarında nükleer silahların kullanılmış olduğu birçok bilim adamı tarafından kabul etmektedir.(4)

Peki olabilir mi böyle bir şey? Gerçekten de günümüzden yüzlerce yıl önce nükleer silah kullanılmış olabilir mi? Tarih tekerrürden ibarettir derler. Yoksa bu gerçek bir tekerrür müdür?

(1) Orejona efsanesinin kazılı bulunduğu monolit blok üzerinde bir uzay gemisi resmi ve bir de ufo şekli belirtilmiştir. Uzay gemisi ile gezegen paralel çizgilerle birbirine bağlanmış haldedir.

Halen Peru’da yaşayan kabilelerden biri “OREJONA” adını taşır. Bu kbilenin insanları, tarif edilen Orejona gibi uzun kulaklıdır!

(2) Burada nükleer bir savaş mı anlatılıyor?

(3) Hiroşima ve Nagazakiye atılan atom bombalarından sonra çekilen fotoğraflarda, yüksek ısı dolayısıyla buharlaşan insanlardan geriye, duvarlarda insan gölgeleri kaldığı görülüyordu!..

(4) Atom bombası parçalanması aynen tarif ediliyor.



• Ara Avedisyan, “Evernde En Büyük Sır”, Sümer Yayınevi, İstanbul
• Harold T. Wilkins, “Mysteries of Anicent South America” (1947) Adentures Ulimited Pres, August 2000
• Turgut GÜRSAN, Yeraltındaki Gizli Dünyalar s. 77 - 82

(alıntı..ufonet/çağrıkurt)

Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Raisor - 04 Şubat 2011, 15:56:01
 Etiket: Genel Kültür Dükkanı

                                        Beyin gücüyle doğaüstü olaylar ve paranormalite:

     
                                              (http://img64.imageshack.us/img64/5804/customlogo.png)
Spoiler: Göster
Adamın her yerinde UNIX yazıyor ama çaktırmayın XD

   
    En bilimsel olarak, insanların beyin gücü ile yapabildiği doğaüstü olaylara; temelde ‘Paranormal’ diyoruz. Peki; Paranormal nedir?

      Paranormalite: "normal dışı", "normal ötesi" anlamına gelmekte olup, telepati, psikokinezi gibi psişik fenomenleri, bilinen fizikokimyasal yasalarla açıklanamayan olayları ve bu olaylarda söz konusu olan psişik yetenekleri belirtmek üzere Parapsikoloji'de kullanılan bir terimdir. Suparanormal teriminin yerini almak üzere, İngiliz psişik araştırmacı Walter Whately Carington (1884-1947) tarafından ortaya atılmıştır. Paranormal yeteneklere yoga terminolojisinde Siddhi’ler adı verilir.

              Paranormal biçimler:

  1)Telekinezi: Telekinezi terimi Yunanca "uzak" anlamındaki "tele" sözcüğü ile "hareket" anlamındaki "kinesis" sözcüklerinden türetilmiş; eşyaların; el veya bilinen diğer araçların yardımı olmaksızın, uzaktan hareket ettirilebilmesi ‘paranormal’ olayıdır.       
     Parapsikologlar, bu var sayılan olayı psikokinezi kapsamında ele alırlar. Bir başka deyişle, telekinezi terimi daha çok metapsişikçiler tarafından kullanılmaktadır; parapsikologlar ise ‘psikokinezi’ terimini tercih ederler.

   2)Telepati: Bireyler arasında bilinen ve beş duyunun yardımı olmaksızın gerçekleştiği ileri sürülen bilgi aktarımıdır. Bir başka deyişle, telepati,  parapsikolojide incelenen  paranormal bir yetenek olup, bireyler arasında duyular-dışı algılama yoluyla düşünce, fikir, duyum veya imajların aktarılmasını sağladığı ileri sürülen tesir irtibatıdır. Terim eski Yunanca’daki “uzak” anlamına gelen tele sözcüğü ile “etkilenme, tesir almış olma, hissetme” anlamlarına gelen patheia sözcüğünün birleştirilmesiyle elde edilmiştir, ancak birçok Doğu Bloğu ülkesinde telepati yerine bio enformasyon" terimi kullanılmaktadır. Bu yol ile düşünceleri okumak mümkündür

   **3)Psychopomp: Ruh rehberi. Ölülerle konuşma; onların ruhlarını dünyaya döndürme, veya dünyaya hapsetme olayıdır. Paranormal aktivitelerde en tehlikeli kavram kabul edilir. Çünkü ölen kişilerin ruhları geçmişi görmekte kullanılabildiği gibi,  birer saldırı mekanizması olarak da kullanılır.

   4)Pyrokinesis:  Zihin gücüyle ateş yakma, söndürme ya da yanan bir ateşe şekil değiştirtme iddiasını tanımlar. Ancak pyrokinezi'de ateşi yoktan var etme diye bir şey yoktur. Böyle bir şey imkânsızdır. Sadece yanan bir ateşe komut verilebilir.

   5)Hydrokinesis: Beyin gücüyle suya hükmetmektir. Pyrokinezi’deki gibi hidrokinezide de su oluşturulamaz. Sadece suyun hacmiyle ve şekliyle oynayabilindiği söylenmektedir.

   6)Postkognisyon: Kişinin geçmişte kendisinin bulunmadığı bir olayı paranormal olarak algılaması fenomenine metapsişikçiler ve parapsikologlar tarafından verilen addır. Postkognisyon’un en tehlikeli biçimi; ruhlara danışmak (Psychopomp) olarak söylenebilir. Ayrıca Telepati ile kişinin beynine girerek geçmişi algılamak da bir Postkognisyondur.

   7)Prekognisyon: Meydana gelecek olayların önceden paranormal olarak algılanması fenomenine Parapsikoloji'de verilen addır. Kısaca, geleceği görebilme yeteneğidir. Gelecek rüyalarla da öğrenilebilir.
   
   8)Psikometri:  Psikometri, Metapsişikte kullanılan bir terim olup, “bir nesneye dokunarak, geçmişte o nesneye dokunmuş kişi ya da kişiler hakkında bilgi edinebilme” olarak tanımlanır.
   
    Temel olarak Paranormal terimler bunlarken; Daha bir çok Paranormal olay vardır. Bunlar:

    9)Reenkarnasyon: ‘Dünyaya yeniden gelme olayı’ olarak bildiğimiz Reenkarnasyon; aslında tam olarak öyle değildir. Reenkarnasyon bir ‘ruh göçü’dür. Bu yöntemle dünyaya yeniden dönebilmek de mümkündür.

    10)Durugörü: Canlı ve cansız nesnelerin veya olayların beş duyunun yardımı olmadan (paranormal olarak) algılanmasına verilen addır. Bunlar:
  a)Gizligörü (lüsidite): Gözler kapalıyken çevreyi görebilme.
  b)Kritoskopi: Saydam olmayan cisimlerin ardını görebilme
  c)Alteroskopi (alloskopi): Kişinin başkalarının bedenlerindeki iç organları, bunların işleyişlerini, auraları görebilmesi ve bu sayede bedensel rahatsızlıkları saptayabilmesi. Bu yetenek kişinin kendi bedeni için söz konusu olduğunda yeteneğe ‘otoskopi’ adı verilir.
  d)Teleoptik: Kişinin, beş duyusuyla algılayamayacağı uzaklıktaki veya kapalı bir ortamdaki olay, nesne ve canlıları algılayabilmesi. Bu yeteneğin bir çeşidine ‘coğrafi’ ya da ‘gezici’ durugörü (remote viewing) adı verilir. Amerikan Teleopat Swann, buna bir örnektir. ABD’nin soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği’ne karşı Swann’ın bu paranormal yeteneğinden yararlanmış olduğu ileri sürülür.
  e)Zamansal durugörü (prekognitif ve postkognitif durugörü): Yeteneğin geçmiş veya gelecekteki olayları algılamaya yönelik olması.
  f)Telepatik durugörü.
 
     11)Duruişiti: Hiçbir aygıt kullanmaksızın, algılanabilmesi olanaksız uzaklıktaki ses, konuşma ve müzikleri işitebilme ve bedensiz varlıklardan gelen tesirleri söz halinde duyabilme şeklinde olduğu iddia edilen paranormal yeteneğe metapsişikte verilen addır. Durugörü yeteneği ile karşılaştırıldığında, aralarındaki tek fark, paranormal algılamanın birinde görme, diğerinde işitme algısına dayalı olmasıdır.

    12)Exteriorisation de la sensibilité: Türkçe’de, ‘Duyarlığın dışarılaşması’ olarak geçer. Metapsişikte kullanılan bir terim olup, özellikle manyetik hipnoza sokulan kişilerde görülen, dokunma duyarlığının beden dışına taşma halini belirtir. Bir başka deyişle, bu, manyetik hipnozdaki kişinin, bedeni civarında meydana gelen hareketleri, bedeni üzerinde yapılmış gibi hissetmesine neden olan korkunç bir metottur.
     Suje, bedenine belli bir uzaklıktan, kendisine dokunulmadan havaya yapılan çimdik atma, vurma, bir şey batırma gibi hareketlere, kendisine yapılmış gibi tepki verir.
   
    13)Nekrokynesis: Bir insanın iç organlarının işlevinin yitirmesini sağlamak ve dokunmadan öldürmektir.
   
    14)Durubili: Daha önceden bilmediğin, okumadığın, duymadığın bir bilgiyi, hiç bir kaynak gösteremeden bir anda söylemektir.

     
   Kaynak: http://www.turkforum.gen.tr/vforum/paranormal-nedir-t459186.html
               http://tr.wikipedia.org/wiki/Anasayfa
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Victoria - 05 Şubat 2011, 22:32:50
Etiket: Eğlence Sokağı


KİŞİLİK DEŞEN ANKET
*Lakabın: Victoria, vicky
*Kısa vadeli hedefin: İngilizceyi öğrenmek.
*Uzun vadeli hedefin: İngilizceyi öğrendikten sonra Fransızcayı öğrenmek.
*Senden bir tane daha olsaydı ona koyacağın ad: Victoria.
*Sana en çok zevk veren kötü karakteristiğin/huyun: Gözlerim. Bakışlar öldürseydi eğer...
*Kendine bir hakaret edecek olsan… : Salak mıyım. Kendime asla hakaret etmem.
*'Ölmeden önce yapılacaklar' listendeki ilk: Babaannemin çok sevdiği, o iğrenç kuşunu öldürmek.
*En çok korktuğun üç ölüm şekli: Asansörde ölmek ve sivrisinek yüzünden kafayı sıyırıp ölmek.(vız vız vıı... o berbat ses.)
*En az korktuğun üç ölüm şekli: boğulmak.( en kolay ölüm şekli. Diğer ölümlerin hepsi acı veriyor.)
*Tek cümlelik hayat felsefen: ''Knowladge is power!''
*Her soru için uygun bir cevap seç:

   1) Kendini en yakın hissettiğin tarz nedir?
 Victorian Stili
   2) En korktuğun klişe figür nedir?
 Palyaço
   3) Kendinde en fazla bulunan erdem ve günah nedir?
Erdemler: Abartısızlık
Günahlar: Hırs, Kibir
   4) En belirgin ruh hastalığın/kişilik bozukluğun nedir?
Grup A(Tuhaf, Garip): Paranoya
Grup B(Dramatik): Sınırda
Grup C(Endişeli, Tedirgin): Bağımlı
Belirsiz: Sadist
Çok istedim yazmak. Evet biliyorum biraz geç kaldım yazmakta.
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Berre - 07 Şubat 2011, 17:28:19
KİŞİLİK DEŞEN ANKET

*Lakabın: Yüzüme karşı söylemiyorlar ama sanırım arkamdan "Küçük Hanım" diyorlar :P
 
*Kısa vadeli hedefin: Ruhlar Savaşı'nı ele geçirip okuyabilmek.

*Uzun vadeli hedefin: Diplomasi Muhabirliği okuyup, ülkeden firar etmek :)
 
*En sevdiğin söz: Unutmamam gereken en önemli şey insanlığım ve insan olduğum için yüklendiğim görevlerimdir.
 
*En sık kullandığın çarpıtılmış atasözü: Boşan da semerini kemir.
 
*Senden bir tane daha olsaydı ona koyacağın ad: Benden bir tane daha olsaydı; o da bir gün bu soruyla karşı karşıya gelebilirdi. Eminim o, o zaman "Benden bir tane daha olsaydı; o da bir gün bu soruyla karşılaşabilirdi. Eminim o, o zaman "Benden bir tane daha olsay..."".

*Sana en çok zevk veren kötü karakteristiğin/huyun: Fazla uyumak.

*Kendine bir hakaret edecek olsan… : Biraz olsa kalkıp ders çalışsan şimdi bu durumda olmazsın!

*'Ölmeden önce yapılacaklar' listendeki ilk: Okul müdürüne içimde ki her kötü duyguyu döken bir dilekçe vermek.

*En çok korktuğun üç ölüm şekli: Damarımdan kan aldırırken, hemşirenin yanlışlıkla tüm kanımı alması, bir gün yastığımın altına koyduğum çöpler yüzünden boğulmak ve annemin ahının tutması sonucunda -üzerime hırka giymediğim için- ölümcül gripten ölmek :P

*En az korktuğun üç ölüm şekli: Donmak...

*Tek cümlelik hayat felsefen: black_helen'le bu konuda gayet benziyoruz :) "Yaşıyorum, eee öyleyse varım."
 
*En sevdiğin bilimsel teori: Teori denilmese de... "Bu dahil bütün genellemeler yanlıştır."

*Her soru için uygun bir cevap seç:

   1) Kendini en yakın hissettiğin tarz nedir? Ortadoğu Stili
 
   2) En korktuğun klişe figür nedir? Tahta Kukla

   3) Kendinde en fazla bulunan erdem ve günah nedir? 

Erdem: Görüldüğü gibi korkunç derece de tevazu sahibiyimdir :P
Günah: Nefretin bir alt bölümü alan kin.

   4) En belirgin ruh hastalığın/kişilik bozukluğun nedir?

Belirsiz: Depresif - Pasifagresif - Sadist - Mazoşist
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Borealis113 - 08 Şubat 2011, 00:56:08
Alıntı
Ateşten daha sıcak rüzgarlar insanlığı mahvetti.(2) İnsanların önce tırnakları döküldü, derileri soyuldu, gözleri kör oldu, etleri çürüyüp dağıldı. Bu felaketten korunmak için insanlar mısır yığınları gibi evlerde üst üste yığılıp saklandılar. Fakat öldüren rüzgar her yere erişti. Hepsini eritti. Mağaralara saklanmak isteyenler, mağaraları erimiş buldular. Ağaçlara bulunan avcılardan bile pek çoğu zehirlendi, çoğunun vücutlarında büyük yaralar açıldı.�

Aslında bu kısımlar bana solar fırtınaları düşündürdü ama diğer kısımları okuyunca gerçekten de nükleerden bahsediliyor olabilir dedim. Bu tür kitaplarda geçen birçok olay da birçok bilimsel olayın açıklamasına oldukça uygun aslında ve oldukça ilgimi çeken konular. Tabi bunu daha önce okumamıştım, paylaşım için teşekkürler.
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Raisor - 14 Şubat 2011, 19:15:21
  Etiket: Eğlence Dükkanı

          (http://img20.imageshack.us/img20/1434/insanebynaturalmystik.jpg)

                                                    TANIMSIZ SORULAR ATLASI

1)Hangisi ilk gelir?
a)Tavuk
b)Yumurta
c)Doğal Seçilim ile Darwin Evrimi
d)Önce insan.

2)Hangi okyanusta boğulmak daha fantastik olurdu?
a)Hint Okyanusu
b)Atlas Okyanusu
c)Arktik Okyanus
d)Büyük Okyanus

4)Eğer bir ceylan olsaydınız, hangi hayvan tarafından yenmek isterdiniz?
a)İnsan
b)Çita
c)Timsah
d)Pirana

5)Eğer bir sebze olsaydınız, hangi meyve ile evlenmek isterdiniz?
a)Karpuz
b)Kivi
c)Avakado
d)Ananas

6)Hangisini hiçbir koşulda yapmazsınız?
a)Açık denizdeki bir köpek balığını öpmek.
b)15 metrekarelik bir odaya üç timsah ile birlikte kapatılmak.
c)Dünyanın en sadist seri katili ile romantik bir akşam yemeğine çıkmak.
d)Dünyanın en büyük gökdeleninin en üst katından atlamak.

3)11’in hangi katı olmak istersiniz?
a)11
b)33
c)66
d)99

13)Hangi durumda kesinlikle kusarsınız?
a)Lağım kuyusunun içine düşünce.
b)36 takla atan güvercinin birden üzerinize pislemesi
c)Günlük öğün sayımı iki katına çıkarınca.
d)Biri üzerime kusunca.

14)Gaz olsaydınız hangisi olurdunuz?
a)Oksijen
b)Ozon
c)Karbon Monoksit
d)Anladın sen onu

23)Eğer lanetlenseydiniz, ne üzerine lanetlenmeyi tercih ederdiniz?
a)6 ay boyunca tavuk gibi davranmak.
b)6 ay boyunca her söyleneni yapmak zorunda hissetmek ve yerine getirmek.
c)6 ay boyunca kabız kalmak.
d)6 ay boyunca kan ile beslenmek.

16)Ünlü bir seri katil evinize gelirse tepkiniz ne olur?
a)Korkudan altıma yaparım.
b)Arkama bile bakmadan kaçarım.[Bkz: "Yiğitliğin yüzde doksanı kaçmaktır."]
c)İşi ona bırakmadan temiz temiz intahar ederim.
d)İmzalı fotoğrafını alırım.

 Bonus:

19)Tavuk neden yolun karşısına geçti?
a)Otobüse yetişmek için
b)Diğer tarafa geçmek için
c)Horozu öpmek için
d)Naziler'den kaçmak için

Spoiler: Göster
 bkz soru numaraları çok düzenli :D

Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Madam Vio - 15 Şubat 2011, 15:21:48
Etiket: Genel Kültür Dükkanı

Yeraltı Edebiyatı

Özgürlüğünü kendini kaybederek bulanların jilet gibi keskin dili.
Popüler kültürün ve günümüz edebiyatının en psikopatı, en tehlikelisi...

(http://img859.imageshack.us/img859/4200/forsakenbykornypnk.png)

Çok satma kaygısı güdülmeden yazıldığı için pek çok yazarın ele almaktan çekindiği ve uzak durduğu konuları irdeleyen yeraltı edebiyatı, dili zincirlerinden kurtarmak için 19. yüzyılın ortaları ile 20. yüzyılın başlarında oluşmaya başlayan, ve "Ben özgürüm!" diye bağıran bir edebiyattır. Sert, aykırı, eleştirel, çoğunlukla gerçekle hayalin ince çizgisinde varolmaya çalışan bu yazı türü; alkolizmin, cinselliğin, sıradışılığın, küfrün dışa vurumudur. Kökleri yeteri kadar eşelendiğinde  Marquis de Sade'e kadar varılabilir. Sade ise, yazdıkları ile 'başkalarına acı çektirmekten hoşlanma' olarak adlandırılan 'Sadizm'in fikir babası olmuştur. Erotizm ve şiddetle ilgili kitapları yaşadığı dönemde epey yadırganmış hapse atılmıştır. Ancak yazdıkları başka yazarlara ilham kaynağı olmuştur. Birçok edebiyat kalıbını hiçe sayan yeraltı edebiyatı, Charles Bukowski'yi tanımamıza neden olmuştur. 'Factotum', 'Kasabanın En Güzel Kadını' (The Most Beautiful Woman in Town), 'Pulp', 'Postane'(Post Office) eserlerinden sadece birkaçı. Özellikle de 'Factotum', yazarı daha iyi tanımamıza yardımcı olmakta. Bukowski, hayatının bir dönemini Henry Chinaski olarak ortaya sermekte çünkü. Yazar kitabında; çeşitli serseriliklerini, sürekli iş değiştirmesini ve kadınlarla olan ilişkilerini anlatırken kendisinin de bir yeraltı kahramanı olabileceğinin sinyallerini vermektedir. Son yıllarda daha hızlı gelişme kaydeden edebiyat, Chuck Palahniuk'un 'Dövüş Kulübü' (Fight Club) adlı eserinden 1999 yılında sinemaya taşmıştır ve hayran kitlesini arttırmıştır.


----------------------------------
...Ve Yeraltı Edebiyatı'nın başta gelen ismi, Charles Bukowski

Charles Bukowski (16 Ağustos 1920 – 9 Mart 1994), asıl adı Heinrich Karl Bukowski olan Amerikalı yazar ve şair. Yapıtlarında bazen Henry Chinaski ismini de kullanmıştır. Hayatının çoğunu ABD'nin Los Angeles şehrinde geçirmiştir.

Eserlerinde genellikle toplum dışı insanları ve depresyonu konu alması ve alkolizme yakın bir hayat tarzını anlatmasıyla ünlüdür. Bunun nedeni olarak kendisinin bu hayatı yaşaması gösterilebilir.

Bukowski’nin yazılarında kendi hayatını yazıp yazmadığı tartışma konusu olmuştur... Hayranlarının bir kısmı bunları kurguladığını, çoğunluğu ise yaşamadan bu tip kurguları yapmasının mümkün olmayacağını ve o karakterde bir insanın bu hayatı sürmesinin zaten doğal olduğu görüşünü savunmaktadır.
----------------------------------


Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Yeralt%C4%B1_edebiyat%C4%B1
Görsel: http://browse.deviantart.com/?qh=&section=&q=forsaken#/d1cbt4l
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Malkavian - 06 Mart 2011, 02:14:05
*Lakabın: Malkavian
*Kısa vadeli hedefin: Uyumak
*Uzun vadeli hedefin: Standardın üzerinde bir yaşam sürdürecek kadar birikim sahibi olmak. Sonrası kolay.
*En sevdiğin söz: Yaşamla ölüm başlar, son günümüz ilkinin sonucudur.
*En sık kullandığın çarpıtılmış şarkı sözü: :Sadettin bin arabaya, sadettin bin arabaya, sexy leydiler geldiler bize... falan filan müzikle daha hoş duruyor...
*Senden bir tane daha olsaydı ona koyacağın ad: Filthy Copy Cat
*Sana en çok zevk veren kötü karakteristiğin/huyun: Bazen haklı olmasam da tartışmaları kazanmak için nötr olduğum birşeyi ateşli bir şekilde savunurum. Huyum kurusun.
*Kendine bir hakaret edecek olsan… : Gerizekalı
*'Ölmeden önce yapılacaklar' listendeki ilk: uzun bir liste var çoğu da extreme sporlar. Snowboard, yamaç paraşütü, su altı dalış tamam geriye kalanlar yapılacak listesinde :)
*En çok korktuğun üç ölüm şekli: Yanlış anlaşılma, trafik kazası, kalp krizi.
*En az korktuğun üç ölüm şekli: Uyurken, Baygınken, Bir şekilde bilinçsizken
*Tek cümlelik hayat felsefen: Forget your past, dont think your future, live today as first day of your life.
*En sevdiğin bilimsel teori: Karadelik Teorisi, Azalan Marjinal Fayda
*Her soru için uygun bir cevap seç:

   1) Kendini en yakın hissettiğin tarz nedir?
Romanesk ve Heavy Metal harici hepsi uyar bana

   2) En korktuğun klişe figür nedir?
Chucky vardı bir zamanlar şu an yok.

   3) Kendinde en fazla bulunan erdem ve günah nedir?

Erdemler:Sabır - İyilik
Günahlar:Hırs - Serbestlik - Nefret

   4) En belirgin ruh hastalığın/kişilik bozukluğun nedir?
Yalnız kalmayı seviyorum ve kendim ile mutluyum. Ama dışarıya çıktığımda da dibine kadar eğlenirim arkadaşlarımla. Bunu tanımlayacak bir hastalık varsa işte ben ondanım :)
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Black Helen - 06 Mart 2011, 19:56:01
Etiket: Genel Kültür Dükkanı

Haydi Beyin Yıkayalım; Masallar

(http://www.3ayak.org/imaj/oceangray/caperucita-roja.jpg)

Masallar hepimizin bildiği gibi küçük çocuklara öğüt vermek amacı güten yazılı metinlerdir. Özellikle küçük yaşlarda hepimizin ebeveynlerimizden dinlediğimiz Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Kırmızı başlıklı Kız, Sindrella ve daha bunun gibi  bir çok masal eminim ki ilk anılarımızdandır.

Hep iyilerin kazandığı, mutlu sonla biten ve her zaman içerisinde bir öğüt saklı olan bu masalların aslında bir neslin beynine istediğini yerleştirebilmek için mükemmel bir yol olduğunu düşünmüşümdür hep. Küçük çocuklar sorgulamaz, onlara ne anlatılırsa onu gerçek kabul eder ve uygularlar. Küçük yaşlarda edinilen fikirler de en kalıcı olanlardır. Bundandır ki masallar küçük çocukların kendilerini özdeşleştirebildiği prensesler ve prensler ile doludur.

Ve aslında masallar bizim sandığımız gibi tamamen gerçek dışı değillerdir. Birçok masal ciddi bir biçimde incelendiğinde gizli simgeler ve motiflerle doludur. Bunlardan bir kaç örnek vereceksem ilk önce Kırmızı Başlıklı Kız'ı seçmeliyim .

Masalın geneline hakim olan "yabancı kişilerle konuşma " fikrinin en uç noktası mutlak ki tecavüzdür. Sanırım biraz sert oldu, fakat masalın içerisinde allanıp pullanıp biraz daha yumuşatıldığında gayet normal karşılanabiliyor. Bu masalın Fransız ve gerçek olan versiyonunda kırmızı başlıklı kız ölür. Bu yaptığı hata için ödediği bir bedeldir. Korkutucu değil mi? Fakat daha önce de söylediğim gibi biraz daha şekil değiştirdiğinde büyüklerden çok küçükler için bir masalmış gibi görünebiliyor.

Biraz daha genel simgeler seçersem "Kötü Kalpli Kraliçe" motifi en çarpıcı olandır. Pamuk Prenses, Sindrella ve daha nice masal kötü kalpli üvey annelerle doludur. Babalar sürekli kötü kalpli kadınlarla evlenir. İronik.  Bunu biraz daha günlük hayata uyarladığımızda aslında çok daha ilginç bir sonuç ortaya çıkar.

Gerçek iyi anneniz ölmeden önceki dönem aslında sizin küçüklüğünüzdür. Küçükken anneler gözümüze hep bir melek yada iyilik anıtı gibi görünürler. Fakat büyüdükçe ve "alayına isyan" dönemlerine girmeye başladıkça bu imaj yerle bir olur. O iyi kalpli, svecen kadın ölür, yerine sert, kuralcı, her işe burnunu sokmaya çalışan "kötü" kadın gelir. Bunun nedeni "ergenlik" tir. Fakat masalın sonunda bu kadının da öldüğünü görürüz, çünkü artık size maçoluk taslayacak yeni bir kişilik hayatınıza girer; Beyaz Atlı Prens.

Hayat bu yönden Kurbağa Prens masalının tam tersi işler. Yakışıklı bir prensi öpersiniz, onunla evlenirsiniz ve bir bakarsınız ki bir kurbağaya dönüşmüş. Elinde birasıyla maç izlerken size vıraklıyor. Yine ironik.

Bir de içinde dişi bir karakter bulunan bütün masallara istisnasız  "kadınların toplumda aşağı statüde olması gertektiği" bölümler var. Evet bu bir gerçek. Masalların sonuna bakın. Ne olur? Prens ve Prenses evlenirler ve "bir sürü" çocukları olur.  Kadının işi çocuk doğurmaktır. Ya da kadınlar aptaldırlar. Bunun Kanıtı Hansel Ve Gretel'de saklı. Hansel'in aksine Gretel sürekli çaresiz ve yardıma muhtaç bir portre çiziyor. Çünkü bu masalların yazıldığı çağda toplumda kadınların pek de iyi bir yerde olduğunu söyleyemeyiz.

 Bunun dışında bütün masallarda gördüğümüz ortak özellik de prenseslerin daima prenslerini beklemek zorunda olmaları. Bu da gerçek hayatta kız çocuklarına yapılan bir uyarı. "Evinde adabınla otur, talibini bekle, burnunu erkeklerin işlerine sokma!"

Demek ki neymiş masalların hiçbiri masum değilmiş. Bence kötü bir şey mi? Pek sanmıyorum. Hatta akıllıca bir taktik. Bu yüzden masallar hala ağızdan ağıza anlatılıyor.
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Madam Vio - 17 Mart 2011, 22:56:51
Son mesajımda geçici bir süreliğine paylaşmış olduğum "Uyku Pozisyonuna Göre Kişilik Analizi" adındaki kült başlığı kısa bir "Yeraltı Edebiyatı" araştırma konusuyla değiştirmiş bulunmaktayım, ilgilenenlere duyrulur.

Bu mesaj da şahsım tarafından yakın bir zamanda düzenlenecektir.
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Borealis113 - 16 Nisan 2011, 03:07:15
Etiket: Genel Kültür Dükkanı             


                       THIS IS A WORK OF FICTION

Uzun bir süredir hiçbir şey yayınlamadığımız bu bölümde, bu gece ilgimi çeken oldukça tuhaf bir oyundan sizlere bahsedeceğim millet! Öyle böyle değil, saat sabahın 2:46'sı ve keşfettiğim bu oyun beynimi de iliklerimi de dondurmaya yetti! Oyunun adı "This is a work of fiction" yani "Bu kurgusal bir çalışmadır veya bu sadece bir kurgudur" nasıl düşünürseniz düşünün ama tavsiyem tüm düşünme yetinizi oyuna saklayın. Oyunun amacı oyundaki bilmeceleri çözerek, oyunun tabanını oluşturan 20 dosyayı gün yüzüne çıkarmak. Bilmeceler ise 5 ayrı kategoriye ayrılmış 5 tane zorluk seviyesi içeriyor ve şahsen en zoru "riddle" kısmı diye düşünmekteyim. Oyunun müziği ise tüyler ürpertiyor diyebilirim (eğer gece vakti veya sabaha yakınsa, tek başınızaysanız ve kulaklıktan dinliyorsanız {ki kulaklıkla dinlenmesi rica olunuyor oyunun başında}). Oyunun linkini vermeden önce şunu da belirteyim eğer linke tıklarsanız, oyuna başlarsanız ve "riddle" kısmından birşeyler çözebilirseniz, spoiler koruması altında mesaj atın çünkü pek sabırlı biri değilimdir!  ;D oO... Haydi iyi şanslar herkese! Link---> http://armorgames.com/play/11103/this-is-a-work-of-fiction
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Madam Vio - 26 Ağustos 2011, 19:37:38
Etiket: Genel Kültür Dükkanı

"Doğanın başlattığını San’at mükemmelleştirecektir."

(http://img143.imageshack.us/img143/849/simyaalchemiksedziwojma.jpg)

Simya

Simyacının amacı, üzerinde çalıştığı materyali, bulunduğu kaba ve işlenmemiş halinden işlenmiş, rafine bir duruma getirmektir. En basit şekli ile bu amaç, temel metalleri altına dönüştürmek biçiminde ifade edilebilir. Doğaldır ki, fiziksel düzeyde bu işlem laboratuar gereçleri ile icra edilen kimyasal çalışmayı gerektirir. Ancak bu alşiminin birkaç veçhesinden yalnız bir tanesidir.

Simya (ya da alşimi) hem doğanın ilkel yollarla araştırılmasına hem de erken dönem bir ruhani felsefe disiplinine işaret eden;  kimya, metalurji, fizik, tıp, astroloji, semiotik, mistisizm, spiritüalizm ve sanatı bünyesinde barındıran 2500 yıllık bir çalışma alanıdır.

Farklı bir deyişle değersiz maddeleri altına çevirme, bütün hastalıkları iyileştirme ve hayatı sonsuz biçimde uzatacak ölümsüzlük iksirini (‘pancea’yı) bulma uğraşlarına Simya, bu işle uğraşanlara ise simyager ya da simyacı denir.

Genel kabul görmüş anlayışa göre fiziksel, psikolojik ve tinsel çalışmanın yer aldığı bir disiplindir ve eğer bu öğelerden herhangi biri bu konteksten çıkarılacak olursa, alşiminin bütünlüğü ve gerçek nitelikleri kaybolur. Alşimi, anlaşılması pek kolay bir gelenek değildir. Bunun birkaç nedeni vardır: Bir kere, alşimi meramını anlatmak için mitolojik semboller kullanmıştır ki, bu da anlatılmak istenenin hem maddi hem de ruhsal yorumlanmasına neden olmaktadır. [Bkz. İç (Ezoterik) Simya ve Dış Simya]

Simyacılar hakkındaki genel görüş onların sözde bilim adamı (pseudo scientist), hatta kaçık ya da şarlatan oldukları yönündedir. Bunun nedeni simyacıların kurşunu altına çevirmeye çalışmaları, evrenin dört elementten(toprak, hava, su ve ateşten) oluştuğuna inanmaları ve zamanlarının büyük çoğunluğunu mucizevi ilaçlar, zehirler ya da sihirli iksirler hazırlamaya harcamalarıdır.

Simyacılar eski düşünceye bağlı kalarak ateş, toprak, su, hava olmak üzere dört elementin (Tetrasomia) varlığını kabul etmişlerdir. Bu elementler bildiğimiz anlamlarından öte bazı özellikler temsil etmektedirler. Simyaya göre görünen iki element; toprak ve su, içlerinde görünmeyen iki elementi de barındırmaktadırlar.Ateş ve Hava. Bunun dışında, bazı simyacılara göre beşinci bir element daha vardır ki bu da Ether’dir. Ether beden ile ruh arasında da aracılık görevi görmektedir.

Simyacılar ayrıca, zümrüt tabletlerde belirtilen “Yukarıda olan, aşağıda olanın aynısıdır.” prensibinden yola çıkarak da her bir gezegen ile bir metal arasında bağlantı kurmuşlardır.

Güneş > Altın

Ay > Gümüş

Merkür > Cıva

Venüs > Bakır

Mars > Demir

Jüpiter > Kalay

Satürn > Kurşun

Daha önceden de belirttiğimiz gibi simya pratiğini gerçekten bilinçli ve dönemine göre oldukça bilimsel çalışmalarda bulunan üstadların yanı sıra bir çok maceraperestin de uğraşı olmuştur. Bazı simyagerler gerçekten kaçık veya şarlatan olsa da, çoğu entellektüel akademisyenler ve önemli bilim adamlarıdır. Efsanevi bir madde olan ‘felsefe taşı’nın (philosopher's stone) bulunması için büyük çaba sarfettiler. Ancak daha sonraki yüzyıllarda simyagerler, büyük saygınlık gördüler ve destek aldılar. Bu saygınlık ve desteğin nedeni ne hedefleri (altın ve pancea) ne de yazınlarına hakim olan mistik ve felsefi görüşlerdi. Saygınlık ve desteğin nedeni zamanlarının kimya endüstrisine koydukları katkıydı.
Simyagerler kimyasal süreçlerde, fiziki durum ve görünüşün büyük ölçüde değiştiği durumlarda dahi, "bir şeyin" muhafaza edildiğini kabul ederler. Bu "bir şey" ya da "öz" maddelerin bazı temel prensiplere sahip olduğu, prensiplerin birçok dış görünüş altında gizli halde bulunabileceği ve bu prensiplerin uygun işlemler sonucu ortaya çıkartılabileceği görüşü ile ilintilidir.

Diğer taraftan, simyacılar hiçbir zaman sanatlarının fiziksel (kimyasal) boyutlarını metafizik yorumlamalardan ayırma eğilimi göstermediler. Hatta, Antik Çağ'dan Modern Çağ'a uzanan dönemde metafizikten yoksun fizik ya da fiziksel tezahürden yoksun metafizik tatmin edici kabul edilmeyecektir.

İşte bu yüzdendir ki fiziksel ve kimyasal simyayı barındıran dış simyada madenlerin birbirine dönüşümünü sağlamak anlamına gelen ‘büyük eser’, iç simyada inisiyatik bir eğitimin sonunda elde edilen ruhsal aydınlanmayı ifade eder. İnisiyasyonlardaki küçük misterlere ve büyük misterlere vakıf olma ‘küçük eser’ ve ‘büyük eser’ diye adlandırılmıştır. ‘Büyük eser’i gerçekleştiren kişinin ‘felsefe taşı’nı elde etmiş, ölümsüzlük içkisini içmiş olması aydınlanmış olmasını simgelerdi. ‘İlk madde’yi elde etmek ise, tüm madenlerin türediği madde cevherini elde etmek değil, ruhsal varlığın ilk halini, yani maddi dünyada doğmadan önceki saf şuur halini elde etmek anlamına geliyordu.

Kaynaklar:

http://tr.wikipedia.org/wiki/Simya
http://www.3sutun.com/sayi1/simya.html
http://www.pafuli.net/yenibirbakis/forum_posts.asp?TID=5146

Spoiler: Göster
Gelecek bölümde: Ezoterizm, İnisiyasyon ve Misterler.
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Madam Vio - 29 Ağustos 2011, 03:03:38
Etiket: Genel Kültür Dükkanı


“Cehenneme İniş”

(http://img221.imageshack.us/img221/1337/482pxdestructionoflevia.png)



Ezoterizm, İnisiyasyon ve Misterler

Evren hakkında çeşitli bilgiler elde etmek, bütün bunlara ait evrensel gerçekliğe nüfuz etmeye çalışmak ve böylece ezoterizme (içe yönelik anlam/iletiye) ulaşmak için önce egzoterizmden (haricilikten) geçmek lazımdır. Yani ilk olarak bir şeyin "dış anlamından" başlamak, sonra yavaş yavaş "iç anlamına" doğru ilerlemek gerekir. Doğrudan doğruya yüksek bir gerçeğin kendisiyle karşılaşmanın imkânı yoktur.

Gizemli bilgilerin kaynağındaki ezoterik karakter, zihinlerin eşitsizliği, dinleyenlerin anlayışlarındaki farklılıktan çıkar. Bu da evrimin bir yasasıdır çünkü evrim yasalarına göre herkesin kendi çabasına göre bir yükseklik kazanması söz konusudur. Zihinsel eşitsizlikler bir evrim gereği olarak zaten insanlar arasında doğuştan vardır. Bu yüzden ezoterizm bir konudaki derin bilgilerin ve sırların ehil olmayanlardan gizlenerek, bir üstad tarafından sadece ehil olanlara öğretilmesi olarak tanımlanabilir.

Ezoterizme göre hakikatler ve sırlar herkese açıklanmamalı, ancak belli eğitimlerden geçip o bilgileri almaya hak kazanmış kişilere belirli bir zaman içerisinde derece derece açıklanmalıdır. Kimseye değerini ve manasını anlayamayacağı böyle bilgilerin verilmemesi gerektiği gibi, kimseye kaldıramayacağı bilgi de verilmemelidir. Çünkü taşıyamayacağı bilgi, kişiye bir yarar vermeyeceği gibi zararlı da olabilir. Bu bilgiler belirli semboller ve alegoriler vasıtasıyla aktarılır. Yüksek bilgiler insanlara anlayış düzeylerine göre ve anlayış düzeylerinin ilerlemesine göre derece derece açılan bir sembolizme bürünmüş şekilde verilir.

Bu bilgi ve hakikatlar için kullanılan ‘mister’ sözcüğü de eski Yunanca’daki “kapamak” anlamına gelen “myein” sözcüğünden türetilmiş olup, hakikatlerin öğrenilmesinde ağzın kapalı olması gerektiğine işaret etmektedir. Ağzın kapalılığı ise ikili bir anlama sahiptir: Hem, hakikatleri inisiyenin üstadından sözle öğrenmemesi, kendisinin sezmesi anlamına, hem de sezdiği hakikatleri kimseye ifade etmemesi anlamına işaret eder.

Kimi ezoterik kaynaklara göre misterler üç temel aşamada öğrenilirdi; bu bakımdan misterler üç gruba ayrılır.

       *Küçük misterler: Bunlar, reenkarnasyon, nedensellik kuralı gibi evrensel yasalar ile imajinasyon denetlemesi, nefis denetlemesi ve psişik yetenekler hakkındaki teorik bilgilerdi.
       *Büyük misterler: Bunlar, ilk aşamada edinilen teorik bilgilerin uygulanmasıyla kazanılan bilgilerdi. Yani inisiye adayının, yüksek bilinç hallerini, görünmez alemi ve birtakım realiteleri bizzat deneyimlerek tanımasıyla edindiği bilgilerdi.
       *Hakiki misterler: İnisiye adayının spiritüel tesiri görünmez alemden kendi başına çekip aşağı (çevresine) aktarabilmesiyle ilgili bilgi ve deneyimlerdi. Bu aşamanın sonunda inisiye, sezgi yoluyla aldıklarını çevresine aktararak, ışık saçan bir meşale haline gelirdi.

Bu bağlamda inisiyasyon, kimi ansiklopedilerde bireyin spiritüel gelişimi için, ‘spiritüel tesir’i alıp aktarabilen bir üstadın sert ve sürekli kontrolü altında, bir düzen ve disiplin içinde, sınavlara dayalı tarzda, metodlu olarak eğitimi şeklinde tanımlanmaktadır. Bir inisiyasyonda üstad (inisiyatör, mürşid) tektir, öğrenci (inisiye adayı, mürit) ancak inisiyasyonu tamamladığı zaman inisiye olur. İnisiyasyonu tamamlamamış olanlara inisiye denmez.



(http://img163.imageshack.us/img163/4333/freimaurerinitiation.jpg)



İlk eleme sınavlarını başarıyla atlatan öğrenciyi üç temel aşamanın ya da yedi tali aşamanın söz konusu olduğu bir eğitim beklerdi. Evrensel yasalar ile imajinasyon denetlemesi, nefs denetlemesi ve psişik yetenekler hakkındaki teorik bilgilerin verildiği birinci aşamanın sonlarına doğru aday öğrendikleri konusunda çeşitli sınavlardan geçirilirdi. Bu sınavlardan başarıyla geçen aday, sonunda “cehenneme iniş”, ”yeraltına iniş” ya da “ölüm deneyimi” adı verilen derin bir trans halinde boş bir mezarda yahut tabutta geçmişiyle yüz yüze kaldığı bir gece geçirirdi. Bu, tüm gerçek inisiyasyonlarda uygulanan bir deneyimdir. “İnisiyatik ölüm” de denilen bu deneyim sırasında trans halindeki aday, kimilerinin spatyum, kimilerinin esîrî, kimilerinin astral, kimilerinin gayb alemi dediği görünmeyen öte-alemde, geçmişten getirmiş olduğu menfi birikimlerden vicdanî hesaplaşmayla kurtulmak zorundadır. Bu çok sarsıcı deneyimi sırasında, psişik yetenekleri çok güçlü olan üstadı onu yalnız bırakmaz, öte-alemdeki bu hesaplaşması sırasında kimilerinin astral seyahat, kimilerinin şuur projeksiyonu dediği yolla yanında olur.

Platon ve Orfe, “vicdani hesaplaşma” da denilen bu deneyimin ilk etabını, zaten her insanın öldükten sonra yaşayacağı bir “kendi kendini yargılama” ve kefaretini ödeme olarak betimler. Deneyim sonunda aday, vicdani hesaplaşmasını yaptıktan, hatalarını ve geçmişini inceleyip değerlendirdikten sonra menfiliklerinden arınarak, yeryüzünde doğmadan önceki “saf şuur hali”ni elde etmiş bulunmaktadır. Kendisi ölüm-ötesi alemde yaşadıklarından sonra öyle büyük bir değişim ve dönüşüm geçirmiştir ki, bir çocuk kadar, yeni doğmuş bir bebek kadar saflaşmış durumdadır. Aslında inisiyatik dilde “birinci doğuş” denilen bu deneyime, sonradan, egzoterik kesimce, anneden doğuş ilk doğuş olarak kabul edildiğinden, ikinci doğuş adı verilmiştir.

Ezoterik tradisyonda cehennemde yanma sembolü de bu bağlamda değerlendirilir. Kısaca, cehennem ateşinde yanma sembolizminde bireyin olumsuz, negatif unsurlarından arınması söz konusudur, yani bireye zarar verici bir işlem değil, yararına bir işlem söz konusudur.

“Saflık, yaratılan her 'iki'nin 'bir' olmasını isteyen doğruluktur.”
(Dogonlar)

Kaynak:
Spoiler: Göster
http://www.spatyom.com/ezoterizm-batinilik/6338-ezoterizm-ve-gizemcilik.html
http://tr.wikipedia.org/wiki/Ezoterizm
http://tr.wikipedia.org/wiki/Misterler
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0nisiyasyon
http://tr.wikipedia.org/wiki/Cehenneme_ini%C5%9F


Resim Kaynak:
Spoiler: Göster
http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:Destruction_of_Leviathan.png
http://www.turkcebilgi.com/inisiyasyon/resimleri/freimaurer-initiation


Ayrıca Bakınız:
Spoiler: Göster
http://www.hermetics.org/E
http://www.spiritualizm.com/birbilgi/bbsembollera12.htmlzoterizm%20Nedir.html

Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: LordKunduz - 31 Ağustos 2011, 22:06:26
Etiket: Soru Durağı
5) Evrenin en soğuk yeri nerededir?
Dünyanın 5 bin ışık yılı uzağında yer alan ve büyük bir toz/gaz bulutu olan Boomerang Nebula’da sıcaklık eksi 272 derece olarak tahmin ediliyor.


Evren sürekli gelişiyor yani evrenin bir sonu yok evrenin sonu olmadığı için evrenin ensoğuk yerinin olmasıda söz konusu değildir.
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: ronin47 - 31 Ağustos 2011, 23:49:40
O zaman buradaki anlam karmaşası sorununu ''Evren'' yerine ''Bilinen Evren'' terimi kullanılarak rahatlıkla aşılabilinir ;D
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Borealis113 - 15 Eylül 2011, 23:59:40

Etiket: Soru Durağı
5) Evrenin en soğuk yeri nerededir?
Dünyanın 5 bin ışık yılı uzağında yer alan ve büyük bir toz/gaz bulutu olan Boomerang Nebula’da sıcaklık eksi 272 derece olarak tahmin ediliyor.


Evren sürekli gelişiyor yani evrenin bir sonu yok evrenin sonu olmadığı için evrenin ensoğuk yerinin olmasıda söz konusu değildir.

Teknik olarak bu doğru değil çünkü evrenin bir sonu vardır. Evren "13.7 milyar yıl" genişliğindedir diyebiliriz çünkü 13.7 milyar yıl önce başlayan bir patlamayla genişlemektedir. Bu durumda hala genişlemekte olduğu için evet evrenin en soğuk noktasını bilemesek de sonsuz diyemeyiz.
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Demigod - 16 Eylül 2011, 02:03:56
Teknik olarak bu doğru değil çünkü evrenin bir sonu vardır. Evren "13.7 milyar yıl" genişliğindedir diyebiliriz çünkü 13.7 milyar yıl önce başlayan bir patlamayla genişlemektedir. Bu durumda hala genişlemekte olduğu için evet evrenin en soğuk noktasını bilemesek de sonsuz diyemeyiz.
Aslında 13.7 milyar yıl diyip şak diye yuvarlayamayız. Sonuçta biz bunları yazarken bile o 13.7 artıyor. Her saniyeyle birlikte sürekli genişleyen çok çok geniş bir şeye sonsuz diyebiliriz bence. Evrende ne kadar ileriyi düşünsek de biz düşünürken o da büyüyor. Sona hiç ulaşamayacağımız için evren sonsuzdur bence.
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: ronin47 - 16 Eylül 2011, 02:36:47
Aslında evrenin sonsuzluğu konusuda tek nirengi noktası bizlerin algısı. Sonuç olarak sözlüğe baktığımızda dahi sonsuz kelimesinin ilk iki tanımının şu şekilde olduğunu görüyoruz : 1. Sonu olmayan, bitmeyen, ebedî. 2. Ölçülemeyecek kadar çok veya büyük olan. Bu bağlamda iki farklı sonsuzluk algısı olduğunu söyleyebiliriz ve siz sonsuzluğu nasıl algılıyorsanız vereceğiniz cevapta buna göre değişecektir. Ben sonsuzluğu ilk tanımdaki gibi algılıyorum bu sebepten ötürüde evrenin tam anlamıyla sonsuz olmadığını düşünüyorum. Sadece biz o sona ulaşamıyoruz o kadar ;D
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: cigarette smoking man - 16 Eylül 2011, 07:04:22

Etiket: Soru Durağı
5) Evrenin en soğuk yeri nerededir?
Dünyanın 5 bin ışık yılı uzağında yer alan ve büyük bir toz/gaz bulutu olan Boomerang Nebula’da sıcaklık eksi 272 derece olarak tahmin ediliyor.


Evren sürekli gelişiyor yani evrenin bir sonu yok evrenin sonu olmadığı için evrenin ensoğuk yerinin olmasıda söz konusu değildir.

Teknik olarak bu doğru değil çünkü evrenin bir sonu vardır. Evren "13.7 milyar yıl" genişliğindedir diyebiliriz çünkü 13.7 milyar yıl önce başlayan bir patlamayla genişlemektedir. Bu durumda hala genişlemekte olduğu için evet evrenin en soğuk noktasını bilemesek de sonsuz diyemeyiz.

13.7milyar yil genisliginde ya su vide benden sana gelsin.
http://www.youtube.com/watch?v=JOR2y17UKaE
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Madam Vio - 16 Eylül 2011, 14:16:15

Etiket: Soru Durağı
5) Evrenin en soğuk yeri nerededir?
Dünyanın 5 bin ışık yılı uzağında yer alan ve büyük bir toz/gaz bulutu olan Boomerang Nebula’da sıcaklık eksi 272 derece olarak tahmin ediliyor.


Evren sürekli gelişiyor yani evrenin bir sonu yok evrenin sonu olmadığı için evrenin ensoğuk yerinin olmasıda söz konusu değildir.

Teknik olarak bu doğru değil çünkü evrenin bir sonu vardır. Evren "13.7 milyar yıl" genişliğindedir diyebiliriz çünkü 13.7 milyar yıl önce başlayan bir patlamayla genişlemektedir. Bu durumda hala genişlemekte olduğu için evet evrenin en soğuk noktasını bilemesek de sonsuz diyemeyiz.

13.7milyar yil genisliginde ya su vide benden sana gelsin.
http://www.youtube.com/watch?v=JOR2y17UKaE

Yararlı paylaşımın için teşekkürler. Tam araştırmalarımıza göre bir videoydu.
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Borealis113 - 16 Eylül 2011, 14:37:19


Teknik olarak bu doğru değil çünkü evrenin bir sonu vardır. Evren "13.7 milyar yıl" genişliğindedir diyebiliriz çünkü 13.7 milyar yıl önce başlayan bir patlamayla genişlemektedir. Bu durumda hala genişlemekte olduğu için evet evrenin en soğuk noktasını bilemesek de sonsuz diyemeyiz.

13.7milyar yil genisliginde ya su vide benden sana gelsin.
http://www.youtube.com/watch?v=JOR2y17UKaE

Ah çok özürdilerim efendim hemen gidip saymalıyım. Sizin yaptığınız burda ölçülmüş bir şeyi sırf sizin aklınız almıyor diye dışlamak ve yok saymaktır. Bugün bir uzay aracının varlığını inkar edebilir misiniz? Hiç görmediğinizi varsayıyorum, sadece haberlerde ve internette görmüşsünüzdür ki ben de görmedim. NASA'nın fırlatacağı bir roket mesela, yükselişini izliyorsunuz ama kendi gözünüzle değil kameranın merceğinden görüyorsunuz. Bir uzay aracının varlığını inkar etmiyorsunuz da bunu niçin inkar ediyorsunuz (bunu kesin inkar ettiğinizi söylemeyeceğim, örnekler değişebilir)? Biz burda en azından düşünebilen insan toplulukları tarafından belli bir ölçümle hazırlanmış bilgileri sunuyoruz sizin ise yaptığınız tamamıyla saygısızlık.

Burda herşeyi açıklayan bir resim var. "Timeline of the universe" yazıp arama yaparsanız yine buna benzer grafiklerle bir çok açıklama bulursunuz-->
Spoiler: Göster
(http://img593.imageshack.us/img593/152/timelineoftheuniverse.jpg)
Başlık: Ynt: Ucube Bilgiler Kenti
Gönderen: Madam Vio - 16 Ağustos 2012, 15:00:24
Siber Zorbalık - Cyber Bullying

Bilgi ve iletişim teknolojileri, gerek sosyal ilişkileri düzenlemedeki gerekse bilgiyi sunmadaki yetkinliği sayesinde çok kısa bir süre içerisinde hayatımızın vazgeçilmezlerinden biri haline gelmiştir. Teknolojinin ve internetin günlük hayatlarımıza olan etkisi arttıkça da yıllardan beri süre gelen yarar-zarar kıyaslamaları üzerine yapılan araştırmalar hız kazanmış, ortaya çıkan veriler farklı perspektiflerden ele alınıp yorumlanmıştır. Peki internetin giderek küreselleşmesiyle ve kötü niyetli kullanımının çoğalmasıyla ortaya çıkan bu sorunlar gerçekten de bize sunduğu nimetleri gölgede bırakacak bir boyuta ulaştı mı acaba?

Ve işte teknolojinin getirdiği yeni zorbalık trendi: Siber zorbalık!

(http://i.imgur.com/lmeiw.jpg)

Birey ya da grubun dijital ortamlardan herhangi birinin vasıtasıyla teknik ya da ilişkisel tarzda, kasıtlı ve sürekli olarak zarar vermeye olan eğilimi, yani bir başka deyişle zorbaca davranışların günümüzde yaygın olarak kullanılan sanal platformlara yansıması ‘sanal zorbalık’ adındaki yeni çalışma alanını yaratmıştır. Sanal zorbalıkta kimliklerin bilinememesi, zarar vermenin fizikten bağımsız olması, cinselliğin daha kolay vurgulanabilmesi ve zorbalığın yalnızca o ortamda değil tüm dünyada yankı bulabilme ihtimali konunun sahip olduğu ürkütücü gerçeklerden yalnızca birkaçı. Bunların yanı sıra olumsuz hareketlere maruz kalan kişiler olay bölgesinden ayrıldıktan sonra zorbalardan kurtulabilecekken sanal kurbanların zorbaca davranışlardan kaçabilecekleri gerçek bir alan mevcut değildir. Bu hem kurbanlarda hem de genel sosyal ağ kullanıcılarında sürekli bir endişe ve kaygı haline sebep olabilmektedir. Ergenlik döneminde sanal zorbalığa hedef olmuş gençlerde ise bu korku hali maalesef intihar olaylarıyla bile sonuçlanabiliyor.

Siber zorbalığa örnek teşkil eden hareketlerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

   Sahibinden izin almaksızın kişisel bilgisayardaki bilgileri alma.

   İzinsiz fotoğraf/video yayma.

   Telefon aracılığıyla özel numara ile rahatsız etme.

   Sosyal medya hesaplarının şifrelerini alarak özel mesajlara ulaşma.

   SMS ya da e-posta aracılığı ile hakaret/cinsellik/tehdit içeren mesajlar gönderme.

   Chat odasında ya da online oyunlarda hakaret/cinsellik/tehdit içeren konuşmalar yapma.















Biliyor muydunuz?

'Şişko' ve 'sürtük' gibi ifadeler, uyuşturucu ya da eşcinsellikle ilgili iddialar en sık karşılaşılan siber zorbalık biçimlerinden birkaçı.