Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Oyun Masası => FRP Arşivleri => Dipsiz Konak => Yıkım - Enkazlarda Yaşamak => Konuyu başlatan: KoyuBeyaz - 17 Mart 2011, 15:51:44

Başlık: Sasha Marinov
Gönderen: KoyuBeyaz - 17 Mart 2011, 15:51:44
(http://i256.photobucket.com/albums/hh168/luciferlight92/sasha.jpg)

Sasha Marinov

Millet: Rus          
Envanter
Askeri üniforma
Altıpatlar [30 mermi]


Oyuncu: Raisor

Yaş: 27

Fiziksel Görünüş: Uzun boylu, zayıf, hafif kaslı. Vücudunda bıçak izleri var, yüzü temiz. Yakışıklı.

Zihinsel Kimlik: Paranoyak

Meslek: Asker


Durum Göstergesi

Açlık: 18 saat uygun
Susuzluk: 12 saat uygun
Yorgunluk: Yorgunluktan bayılmaya 30 saat
Hastalık:
Özel Durum I:
Özel Durum II:
Yoldaş:
Moral: İyi
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: KoyuBeyaz - 18 Mart 2011, 14:33:56
Giriş - Düşmanımın Düşmanı

19 Aralık 2049 - 11:34
Abramovo - Arzamas'ın 14km batısı


Gözlerini açtığında onu yarısı yıkılmış gri duvarlar karşıladı. Üzerindeki küflü battaniyenin ağır kokusu sayesinde uyku sersemliğini atması uzun sürmedi ve nerede olduğunu hatırladı. Geceyi geçirmek için girdiği küçük ve yarısı yıkılmış gecekondunun köşesine sinmiş ve uyuyakalmış olmalıydı. Gözüne hafifçe vuran güneşi fark etti, bulutların arasından inen hüzmeler çok küçük bir alanı aydınlatıyordu yalnızca. Arzamas'a ne kadar kaldığını tahmin etmeye çalıştı. Önceki gün yürüdüğü mesafe düşünülürse yaklaşmış olmalıydı. Derken düşünceleri uzaklardan gelen bir motor sesi ile bölündü.

Hava oldukça soğuk, içinde bulunduğun yer nemli ve küflü. Yol üzerindeki ufak bir binadasın ve etrafında başka hiç bir şey yok gibi görünüyor, yer yer asfalt izleri de görünen ve bir haftadır takip ettiğin yolun dışında tabi ki.

Spoiler: Göster
(http://i256.photobucket.com/albums/hh168/luciferlight92/haritasasha.jpg)
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: Raisor - 20 Mart 2011, 02:14:43
   İnsanların her zaman için uyumadan önce kafasını sokacak bir yer araması, savunma ihtiyacındandır. Açıkta kalan insnlar saldırıya açık hisseder. İçgüdüsel olarak bir 'barınacak yer' gereksinimi duyar.
   Dün gece içinde yatmış bulunduğum küf ve mantar kokan gecekonduda olma sebebim de buydu: Kendini savunmak. Etraftaki düşmanlar çoktu ve kendimi tehlikede hissediyordum.
   Uyandığımda gündüz ışığında tekrardan gecekonduyu inceledim. Belki bir ihtimal, yiyecek ve su bulurum diye arandım ama görünürde bir şey yoktu. Uzun bir süredir yalnız olmanın verdiği acıyla, amacımı hatırladım: Arzamas'a ulaşmak. Ama nasıl? Tabi ki de yürüyerek. Bu tip zamanlarda bir Ferrari'nin otobandan geçerken sizi alıp gideceğiniz yere götürmesini beklemek saçma olurdu değil mi?
   Sırtıma eşyalarımı yüklendim ve otoban'a çıktım. İşte motor sesi o anda duyuldu. Garip bir korku ve sevinç birleşimi duyguyla öylece kalakaldım. Bu bir düşman mıydı yoksa dost mu?[*]Son cümle oyun gidişatına uymadığından kaldırılmıştır.[/*]
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: KoyuBeyaz - 20 Mart 2011, 14:18:36
Duyduğun motor sesinin eski bir cipe ait olduğunu görüyorsun. yaklaşık yarım kilometre kadar ileride cip durmuş durumda üç kişi görünüyor aracın dışında. İkisi konuşuyor, bir tanesi ise arkada bekliyor. Öbür tarafta ise dikkatle baktığında yıkık bir şehrin silüetini görebiliyorsun. Ayrıca ilerde bir tali yol ayrımı var, sağa sapan bir toprak yol görüyorsun, ilerideki bir tepenin ardına uzanıyor.
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: Raisor - 20 Mart 2011, 16:37:12
   Cipi görebiliyordum, ama o beni görebiliyor muydu bilmiyordum. yaklaşık 500 metre ilerde, sadece kökü kalmış bir ağacın dibinde duruyordu. Motor sesini ilk önce motosiklet sanmıştım; ama yanılmışım. Bu bir cipmiş meğer. Cipin yanındaki 3 silüet dikkatimi çekti. ikisi bir şey konuşuyor, diğeri elinde silah bekliyordu.
   Aklımdan binlerce düşünce geçti. Acaba orada durup beni farketmelerini bekleyip dost olduklarına umut mu etmeliydim, yoksa sığınacak bir yer arayarak yalnız kalmaya devam mı edecektim?
   Etrafıma tekrar göz geçirdim. Tam ters tarafta yıkık bir şehrin silueti görünüyordu. Bu şehrin hangi şehir olduğu ile ilgili hiçbir fikrim yokken, Arzamas olup olmadığını merak etmiyor değildim. Tam olarak Arzamas'a ne kadar uzak olduğumu bilmediğimden, bu Arzamas da olabilirdi, kilometrelerce uzağında başka bir şehir de olabilirdi. Bunu öğrenmenin tek yolu birileriyle konuşabilmekti. Dost olan birileriyle.
   Bütün bu yol ayrımlarından en ilginci, karşımdaki toprak yoldu. Bir an için de olsa gidilmesi gereken tarafın o olup olmadığını düşündüm. Labirentte gibiydim.
   En iyisi, içinden çıktığım gecekonduya saklanarak cipi izlemekti. Eğer beni farkettilerse gecekondunun önünde duracaklardı ve bende onları silahımla karşılayacaktım. Eğer fark etmediyseler, onların gittiği tarafa doğru gidecektim. Çünkü büyük ihtimalle Arzamas'a gidiyorlardı. Bir cip başka hangi sebepten burada olabilirdi ki?

 *sırt çantasını incele*
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: KoyuBeyaz - 20 Mart 2011, 18:07:33
Sırt çantasında üzerinde olan şeyler var. 2 adet 2 litrelik su, 2 adet konserve mısır. Saklandığın yerden cipi izlediğinde adamların arabaya bindiğini görüyorsun. Cip harekete geçiyor ve seni hiç umursamadan önünden geçip gidiyor. Aynı yerde, aynı şekilde kalmış durumdasın.
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: Raisor - 20 Mart 2011, 18:54:19
   Cip beni hiç farketmeden önümden geçip gitti. O zaman A planı başarılıydı: Onu izle. Son kez toparlanarak ve sırt çantamı sırtıma yerleştirerek dışarı çıktım. Onun gittiği yöne, yıkık şehri görebildiğim yöne doğru yürümeye başladım.
   Yarım saat kadar bir süre içinde ritmik adımlarla ritmik bir hızda buldum kendimi. Cip çoktan gözden kaybolmuştu. Ne kadar yürüdüm bilmiyorum ama şimdiye kadar birkaç kilometre yürümüş olmalıydım. Damağım kuruyordu ve azacık su içmekte yarar gördüm. Bir-iki yudum kadar içtikten sonra yoluma devam ettim.
   Yarım saat kadar daha bir süre geçince, vücudum açlıkla yüzleşmeye başladı. Tanesi servet değerinde olan mısır konservelerimden bir tanesini açmak zorundaydım artık. Yolun kenarına oturdum ve konserveyi açarak mısır yemeye başladım- İronik bir durumdu. Yanında ekmek bile yokken mısırla idare etmeye çalışıyordum. Bu mısırları düşman askerlerden çalmıştım. 2 taneydiler ve peşime düşmüştüler. Tabi ki öldüler ve mısırları kazanan ben olmuştum. Mısır konservesinin kapağını kapatarak daha sonra yemek üzere çantama yerleştirdim ve yola devam ettim. Yıkık kente ulaşmama az kalmış olmalıydı.

  *Çevreyi tara*

   
Spoiler: Göster
Sırt çantamın içinde belki daha fazla şey vardır diye umuyordum, fakat olmadı. :D :D
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: KoyuBeyaz - 20 Mart 2011, 20:15:26
Su ve mısır seni kendine getiriyor. Hava giderek soğuyor ve rüzgar şiddetleniyor, neyse ki gördüğün bina silüetlerine varmayı başarıyorsun. Manzara böyle bir şey olmadığını biliyor olsan da henüz yeni bombalanmış bir kentin manzarası; çoğu binanın ikinci katından itibaren yıkılmış, sokakta eli ayağı bez parçalarıyla sarılı kişiler geziyor, daha çok kaıdn yaşlı ve çocuk var çevrede. Kasaba gibi bir yer ve biraz yürüyünce meydana geliyorsun. Yuvarlak bir meydan, ortasında yarı yıkılmış bir anıt var ve beş farklı yol bulunuyor meydandan gidilebilecek.

1. yol; güney yönünde, geldiğin yol. Uçsuz bucaksız bozkırlara ve hiçliğe gidiyor.

2. yol; kuzeydoğu yönünde. Bulunduğun yerden baktığında binaların ileriye doğru uzandığını görüyorsun bu yolun çevresinde, birkaç insan dolaşıyor çevrede, birkaç araç var kenarlara park etmiş vaziyette. Spesifik bir şey görünmüyor.

3. yol; doğu yönünde. Bulunduğun yerden fazla ilerisi görünmüyor olsa da büyük ve eski bir kilise görünüyor binaların üzerinden o tarafa doğru. Bunun dışında o yönden yürüyen bir kaç insan olduğunu görebiliyorsun.

4. yol; batı yönünde. Burnuna yemek kokusu geliyor o taraftan, dikkatle baktığında bazı binların alt katlarında dükkanlar olduğunu görüyorsun. İnsan sıklığı daha fazla, anlaşılan kasabanın merkezi o taraflarda.

5. yol; kuzeybatı yönünde. Yolun bomboş olduğunu görüyorsun, ayrıca binalarda o tarafa doğru giderek seyreliyor. Uzaklara bir tepe görünüyor o yoldan ilerleyince, kırsal kesime gidiyor gibi.

Yuvarlak meydanda anıtın hemen yanındasın. Yerler moloz, taş, toz ve çöple kaplı. Etrafın yaşlı insanlar ve kadınlarla çevrili durumda, arada gezen çocuklar da görüyorsun. Gökyüzü iyice kapanmış durumda ve rüzgar sert esiyor.
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: Raisor - 20 Mart 2011, 20:31:16
  Tam olarak nerede olduğumu bilmiyordum, ama soracak birilerini bulmak kolaydı. Etrafta yaralı da olsa bir gurup insan görebiliyordum. Asker kimliğimi açıklamadan, normal bir insanmış gibi rol yapmalıydım. Öncelikle sigara bulmalıydım ve insanlarla sohbet edip son haberleri almam lazımdı. Ama hiç param da yoktu. Ne yapacağımı bilemeden batıya giden yola döndüm: şehir içine. Önce bir-iki kahvehane ya da benzeri bir yere giderek haberleri almalı; sonra yoluma devam etmeliydim. [*]Aslında şehrin o tarafında yemekhane yok. Yemek kokusu geldiği doğru fakat bu koku yemekhane gibi insancıl bir yerden gelmiyor.[/*]

*Çevreyi tara*
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: KoyuBeyaz - 21 Mart 2011, 01:17:32
Kasabanın içlerine girdikçe yemek kokusunun geldiği yeri görebiliyorsun. Eskiden ilköğretim okulu olan bir binadan geliyor koku. Bahçesi olması gereken yerde moloz yığınları olduğu ve birkaç askerin o bahçede oturmuş sigara içerek muhabbet ettiklerini görüyorsun. Anlaşılan burası rus askerlerinin konaklaması için düzenlenmiş bir yer.

Bunun dışında sokak kapanmış küçük dükkanlar, yağma edilmiş yerler, bir kaç açık zırzavatçı ve bir çeşit kahvehaneye benzeyen yere ev sahipliği yapıyor.
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: Raisor - 21 Mart 2011, 17:56:27
   Meslektaşlarımdan birkaçını görmenin sevinciyle, Askerlerin olduğu yere doğru gittim. Birkaç asker dışarda oturmuş sigara içmekteydi.

   "Selam dostlarım;" dedim kararlı bir ses tonuyla. "Ben, kıdemli Baş Çavuş Sasha Marinov. Uzun bir yoldan geldim ve haberleri almak istiyorum. Bu soğuk savaşta son durum nedir? Ve Sigaranızdan yakabilir miyim asker?"

   
Spoiler: Göster
Bu arada tam olarak hangi kentteyim?
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: KoyuBeyaz - 21 Mart 2011, 22:17:16
Adamlar kafalarını çevirip sana bakıyorlar. Şöyle bir süzüyorlar seni baştan aşağıya. İçlerinden biri ayağa kalkıyor yavaşça ve ''Üniformanız nerde çavuş?'' diyor şüphe ile. Adamlar inanıp inanmama konusunda kararsız kalmış gibiler fakat diğerlerinin yerdeki silahlarına uzandıklarını fark edebiliyorsun.
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: Raisor - 21 Mart 2011, 22:29:56
Spoiler: Göster
Tamam anladım, illa ki bir zorluk çıkacak :D Belki felsefe ile bu işi çözerim.


   "Asker!" dedim Rus olduğumu belli eden aksanımı güçlendirerek, "Üzerime başıma bakın. Belli ki bir savaştan kaçmışım. Belli ki sığınacak yer arıyorum. Aksanımdan bile Rus askeri olduğum anlaşılmıyor mu? Eğer bir düşman olsaydım, karşınıza çıkacak kadar salak olur muydum? Üstelik yalnız başıma? Biraz mantıklı düşünelim. Bana komutanınızı çağırın. Büyük ihtimalle Sasha Marinov ismini duyunca beni kabul edecektir."
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: KoyuBeyaz - 21 Mart 2011, 22:53:30
Adamlar tereddüt ediyorlar ve birbirlerine bakıyorlar. Sonunda ayakta olan asker ''Yübaşı Reznov içeride, sizi ona götüreyim.'' diyor. Okulun kapısından içeri giriyor arkasından gitmeni bekleyerek.
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: Raisor - 21 Mart 2011, 22:59:54
   Adamları emin adımlarla izliyorum. Reznov ismi bana bir yerden tanıdık geliyordu. Bir suçlu olmadığım için çok rahat bir biçimde izliyorum askerleri. Sırt çantam sırtımda.
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: KoyuBeyaz - 22 Mart 2011, 00:41:04
Okulun koridorlarından yürüyerek normalde müdürün odası olması gereken odaya geliyorsunuz. Geçerken her sınıfın farklı bir amaç için kullanıldığını görüyorsun, bazılarının ise kapıları kapalı. Bazı sınıflara cephane doldurulmuş, bazıları yemekhane olarak kullanılıyor, bazılarında sıralar yan yana dizilerek yatakhane yapılmış. Hatta bir kara tahtada savunma planı olduğunu düşündüğün çizimler dahi gördün. Sonunda müdür odasının önünde asker duruyor ve kapıyı iki kez tıklatıp kapıyı yavaşça açıyor. İçeri giriyorsunuz, asker karşısındaki ahşap masanın arkasında oturmuş pipo içen Yüzbaşıya selam veriyor eliyle.

''Yüzbaşım. Bu adam başçavuş olduğunu iddia ediyor fakat üzerinde bunu kanıtlayan herhangi bir şey olmadığı için sizin görmenizin daha uygun olacağını düşündük.''

''Tamamdır asker, çıkabilirsin. Teşekkür ederim.'' diyor Yüzbaşı. Sert görünüşlü bir adam olmasına rağmen askere hitabı ve konuşma tarzı oldukça sakin ve ağırbaşlı. Yüzünde derin bir yara izi görüyorsun, gri ve derin bakışlı gözlere sahip bir adam. Yapılı, üzerinde askeri üniforma ve omzunda rütbesi var. Sana oturmanı işaret ederek ''Adınız neydi çavuş?'' diye soruyor.
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: Raisor - 22 Mart 2011, 00:49:01
   Ağır adımlarla yürüyerek Yüzbaşının oturduğu ahşap masanın hemen önündeki sandalyeye oturuyorm.

   "İsmim Sasha;" diyorum kendinden emin bir sesle. "Sasha Marinov yüzbaşım." Ve yine sakince sırt çantamı yere indiriyorum. Artık verdiği ağırlık yüzünden dayanacak halde deyildim. Uzun bir süredir ayakta olmanın verdiği acı yüzünden, oturmak çok güzel geliyor birden. Yüzbaşının sert yüzüne bakarak tanıdık bir ifade, tanıdık bir simge arıyorum. Sanki çok öncesinden gördüğüm bir yüz görüyorum yüzbaşıda.
   "Uzun bir süredir yolculuk ettim ve sonunda buradayım işte." diyerek sözlerimi bitiriyorum.
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: KoyuBeyaz - 22 Mart 2011, 01:14:00
''Sasha Marinov, hmm...'' diye tekrar ediyor adam üç-dört günlük gibi görünen kirli sakalını kaşıyarak. Cebinden bir gözlük çıkarıp takıyor, ardından eğiliyor ve kısa bir süre birşeyler aradıktan sonra bir dosya çıkarıp masanın üzerine koyuyor. Dosyayı açıyor, uzunca bir isim listesi görüyorsun. Bir çoğunun yanında kırmızı kalme ile çarpı atılmış, bazılarının ise küçük bir çizik var. Adam parmağını yukarı aşağı gezdirerek sayfaları çeviriyor ve bir müddet sonra ''Hah!'' diyor aradığını bulmuş vaziyette. ''Başçavuş Sasha Marinov. Burada yazdığına göre son görev atamanızın üzerinden neredeyse 6 ay geçmiş.'' diyerek kafasını kaldırıp yüzüne bakıyor gözlüklerinin üzerinden. ''Buraya hangi rüzgar attı sizi başçavuş?''
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: Raisor - 22 Mart 2011, 01:24:31
   "Buraya beni gerçekten de bir rüzgar attı, Yüzbaşı" diye cevap verdim. "Batıdaki bölük komutanlığına atanmıştım. Ama bir terslik oldu ve batı cephesine bir saldırı düzenlendi. İspanyol askerlerinin batı cephesine yaptığı bu ani baskını kazanmak üzereydik. Ancak Meğer arka taraftan da kuşatılmışız. Binlerce ispanyol askerine karşı birkaç yüz rus askeri dayanamadık. Herkes öldü ve sadece ben ayakta kaldım. Bulduğum birkaç yiyecek kırıntısı ve birkaç litre su ile yola çıktım. Abramovo'ya ulaştım. Şiddetli rüzgar beni buraya kadar sürükledi."
   Ve yüzbaşının sıkıntılı yüz ifadesi sonucu, konuşmayı kestim.
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: KoyuBeyaz - 22 Mart 2011, 14:03:53
''Anlaşıldı çavuş. Yol yorgunu olduğun belli oluyor, burayı bulmuş olman iyi olmuş. İçeri geç, sana sıcak yemek ve kalacak bir yer versinler. Daha sonra tekrar konuşuruz.'' Soru almayacak bir biçimde kafasını yeniden önüne eğerek bir şeyler okumaya devam ediyor. Ayağa kalkıp odanın kapısını açıyorsun, tam dışarı çıkmışken içeriden bir ses geliyor; ''Ve çavuş...'' Kafanı uzatıp yüzbaşına bakıyorsun, adam kafasını kağıtlardan kaldırıp bir saniyeliğine sana bakıyor. ''Doğum günün kutlu olsun.''

Giriş Bölümü Sonu.[*]Birinci bölüm başlangıcına kadar yazmamanız rica edilir.[/*]
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: KoyuBeyaz - 12 Nisan 2011, 14:24:38
Bölüm 1 - Beklenmedik Atama

31 Aralık 2049 - 9:20
Abramovo İlköğretim Okulu - Geçici Askeri Karargâhı


Son günlerin oldukça rahat geçti. Akşamları temiz çarşaflı portatif bir yatakta uyuyorsun, günde iki kez yemek veriliyor, bol miktarda sigara var ve gördüğün kadarıyla buralardaki tek başçavuş sensin. Askerler sana saygı gösteriyor rütbenden dolayı, ne var ki üzerinde yalnızca yüzbaşı olmasına rağmen herhangi bir yetkiye sahip değilsin. Gene de bir dediğin iki edilmiyor genelde.

Yatağında uzanmış sigara içerken birden eskiden okulun zili çalmaya başlayor. Çevrede bir hareketlilik oluyor, askerler yerlerinden fırlıyorlar ve teçhizatlarını alıp bahçeye fırlıyorlar. Yerinden kalktığında odaya bir asker giriyor aceleyle ve eliyle selam vererek sana dönüyor.

''Başçavuşum. Yüzbaşı sizi görmek istiyor.''
Başlık: Ynt: Sasha Marinov
Gönderen: Raisor - 12 Nisan 2011, 20:36:07
"zaten yüzbaşının istediği tek şey birilerini görmek" diye düşündüm fakat bunu dile getirmedim.

"Kendisi odasında mı asker?" dedim. "Beni ona götürün."

Ve askerleri takip etmeye başladım. İstikamet yüzbaşının yanıydı.