İsa: tanrının oğlu ya da tanrının kendisi?
Öyle bir kitap ki yazarının yüzlerce ölüm tehtidi almasına yol açan, belki de alternatif bir din kitabı...
Herşeye rağmen yalın bir dili var, okuyucuyu sıkmıyor ki ben 1 günde bitirmiştim.
Konuya gelirsek yahudi olan esas adamımızın çocukluğundan itibaren bölünmüş nevrozlu şizoid kişiliyiğle başlıyoruz. Hayatta vasatı aşmış ama yine de eksikleri olan sıradan bir tip. Başarısız bir psikologdur. Yaşadığı mutlulukları bir noktadan sonra kaldıramıyor ve özellikle karşı cinsle olan ilişkilerini sırf bu yüzden sonlandırıyor. Aslında dine sıkı sıkıya bağlı olmasa da kişisel felsefesi "her erkek mesihi taklit eder"dir.
Ve bu parçalamış modern insan kılıklı kişiliği onu (değişik arkadaş grubundaki bir bilim adamı sayesinde) zaman yolculuğu aşamasına kadar götürür. Başlar da hiç de koyu bir dindar olmayan adamımız artık İsa'nın çarmıha gerilme sahnesini kendi gözleriyle görmeyi takıntı haline getirmiştir.
Sonuçta zaman yolculuğu yaparak olaydan 1 yıl öncesine gider.
Zaman makinasının görüntüsü dönemin insanları tarafından büyücü ve olaylar geliştikçe mesih olarak görünmesini sağlar. Sonuçta herkes bu sahte peygamberin peşine takılmıştır. Hastaları sözde iyileştirdiği kulaktan kulağa yayılmaktadır. Herkes çıkarının peşindedir ve pemgambere dokunduğunu iddia edenler topluluk tarafından itibar görür. Bu yüzden o artık gerçek bir peygamberdir. Ki gelecekten geldiği için bazı önemli olayları bilmektedir, bu da önemli bir faktördür insanlar için.
Olayın en çarpıcı noktasına gelirsek: Adamımızın Meryem ve henüz çocuk olan İsa ile karşılaşması. Meryem para için gizli gizli fahişelik yapan bir karakterdir bu kitapta ve İsa ise onun özürlü piçidir. Onu babasız olarak dünyaya getirdiği ise tam bir palavradır (bu kitabın kurgusunda)
Bunun üzerine esas adamımızın yaşadığı şok giderek artar ve travmatik bir şekilde kendini İsa olarak görmeye başlar... çarmıha gerildiğindeyse tüm din felsefesinin aslında bir yalan olduğunu idrak eder...
Eğer bunları okumak sizi rahatsız ettiyse kitabın yanından bile geçmeyin derim. Uzun zaman önce okudum ve hatırlayabildiklerim ana hatlarıyla bu şekildedir. Kendini, varoluşçuluğu ve tanrı kavramını sorgulayanlar içinse okunması gereken bir kitaptır.