Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Roselyn

Sayfa: [1] 2 3 ... 5
1
Kurgu İskelesi / Ynt: Dergah [kısa öykü]
« : 24 Mayıs 2010, 23:39:38 »
Teşekkür ederim!
Bu tamamen gerçek hayattan derlenmiş bir hikayedir =) İthafım olan Erkan'ın benim gördüğüm rüyayı yorumlaması üzerine yazdığım ufak bir şey. Böyle de bir anısı vardır benim için. Beğenmenize çok sevindim, fantastik kurgudan ayrı bir şeyler yazdığım seyrek zamanlardan biriydi bu ^^

2
Televizyon / Ynt: Supernatural
« : 16 Mayıs 2010, 23:19:23 »
aaa izlenmez o zaman bana ne.
Kripke yoksa mahvederler.

3
Televizyon / Ynt: Supernatural
« : 16 Mayıs 2010, 21:56:21 »
Bildiğim kadarıyla en başındna beri 6 sezon planlamışlardı SPN'yi... Muhtemelen vardır altında bişi. Tam böyle zirvedeyken düşürürlerse çok feci olur.

4
Televizyon / Ynt: Supernatural
« : 16 Mayıs 2010, 15:07:42 »
Da heryşeyi çözümlediler, 6.sezonun konusunu merak ediyorum ben...

5
Kurgu İskelesi / Ynt: Dergah [kısa öykü]
« : 16 Mayıs 2010, 11:53:15 »
=)
Bu hikayenin çıkış noktası aslında benim gördüğümbir rüyayı Erkan simli arkadaşın yorumlamasıydı. Biraz da özel bi hikaye o yüzden benim için =)
Güzel sözmüş ^^

6
Televizyon / Ynt: Supernatural
« : 16 Mayıs 2010, 01:20:34 »
Final güzeldi. Final çok güzeldi.

yeni sezon gelsin çabuk. Ne zaman gelecek teeee Eylül'de mi? ;_;

7
Kurgu İskelesi / Dergah [kısa öykü]
« : 16 Mayıs 2010, 00:19:22 »
Genç kadın şalına sarınarak kapının önüne çıktı. Ayakkabılarını giydi yavaşça ve tedirgince etrafı süzdü. Kapıyı arkasından çekti, küçük ama hızlı adımlarla sokağa çıktı. Üzerinde en sevdiği çiçekli elbisesi vardı; yeni yıkanmış ve güzelce ütülenmişti. Kınalı saçlarını gevşekçe bağlamış, bir eşarpla başını örtmüştü. Saçından birkaç perçem kurtulmuş, o başını çevirip etrafa bakındıkça uçuşuyordu.

Küçük adımları birkaç sokak sonra pazaryerine yöneldi. Pazaryerinden geçti, ilerledi, ilerledi. Medreseyi geçti, gene etrafına bakındı. Derin bir iç çekerek sokağı döndü ve demir kapıyı çaldı. Kapıyı beyazlar içerisinde bir adam açtı.

“Nasıl yardımcı olabilirim sana bacım?” diye sordu adam, yüzünde huzurlu bir gülümsemeyle.

“Görücünün yardımına ihtiyacım var efendi.” Dedi kadın çekingence, gözlerini kaçırıp yere baktı. “Bir kabus gördüm.”

“Korkma bacım, içeri buyur.” Adam kenara çekilip kadını içeri buyur etti, kadın çekingence attı adımını içeri ve arkasından kapı kapandı. Adam ellerini önünde kavuşturup yürümeye başladı, kadını içeriye, avluya götürdü.

Avlu taştandı. Beyaz, kireçlenmiş duvarlara yeşil sarmaşıklar sarılmıştı. Birkaç ufak saksıda çeşitli bitkiler yetişiyor, ortadaki ufak bir su çanağı avluyu serin ve ferah tutuyordu. Kadın kenardaki gölgeliğe çöktü, adamın ona ikram ettiği buz gibi suyu kana kana içti. Bir yarısı neden geldiği için içini kemirtiyor, öbür tarafı ise gelmiş olmanın ferahlığı ile huzur buluyordu.

“Gel bacım,” Çok bir zaman geçmemişti ki adam içerden çıkıp kadına seslendi. Kadın bir an heyecanla doldu. Adamı takip etti yine ve kabul odasına geçti.

Çok geniş ve gösterişli olmayan bir odaydı bu. Ufak bir pencereden giren ışık odayı aydınlatıyordu. Orta boylu, saçları oldukça dökülmüş, kalan saçları da ara ara beyazlamış fakat genç duran bir adam oturuyordu yerdeki döşekte. Önündeki sinide bir sürahi su, iki de bardak vardı. Başıyla buyur etti kadını içeri ve kadın yavaşça oturdu adamın karşısına.

“Hoş geldin kardeş.”

“Hoş bulduk.” Kadın duraksadı, zorlukla yutkundu. En sonunda konuşabilecek kadar cesaretini topladı. “Bir kabus gördüm.”

“Anlat lütfen.”

“Evimde, odamda bir işle uğraşıyorum. Arkamda bir ayna var. Bir an gözüm aynaya kayıyor ve aynadaki yansımamın farklı şeyler yaptığını görüyorum. Korkuyorum fakat gidemiyorum. Bir an kendi kendime bir güç geliyor ve ‘Çık!’ diyorum, ‘Odadan çık!’. Koşuyorum, kapıdan geçiyorum ve uzun, ince bir koridorda buluyorum kendimi. Yansımam ise tam karşımda, yüzünde bir sırıtışla bana bakıyor.” Kadın bir an adamın yüzüne kaldırdı bakışlarını tepkisini merak ettiği için, ama adam tepkisizdi. “Yaklaşıyoruz, konuşuyoruz ama ne konuştuğumuzu anımsamıyorum. Sadece ‘Senin sen olmadığını biliyordum!’ kaldı aklımda… Sonra, bir boşluğunu yakalayıp kapıya koşuyorum ama cüppeli insanlar giriyor bir anda içeri ve beni tutuyorlar kollarımdan ve belimden. ‘Ölümün benim değil, en yakınının elinden olacak.’ Diyor biri ve uyanıyorum.”

Adam gözlerini kapattı bir an ve önündeki su bardağına dikti açtığında. Uzun bir süre düşündükten sonra başını kaldırdı, kadına çevirdi gözlerini. “Aslında çok basit.”

“Nedir?” dedi kadın endişeli bir sesle.

“Yapmak istediklerin ve yaptıkların, o an doğru olanlar ve asıl aklında düşündüklerin bir çatışma içerisindeler. Bazı şeyler senin kontrolünden çıkmış.”

“Nasıl yani?” Kadın ilişkiyi kuramamıştı.

“Bir sen varsın, odanda iş yapan, bir de aynadaki sen, başka işlerle uğraşan. Yaptıklarınla düşündüklerin arasındaki çatışma bu. Çatışma kötü bir şey değildir ama, eğer çok büyür ve güçlenirse iki zıt taraf da, çarpışmadan sonraki yıkım da o kadar büyük olur.”

Kadın hala anlamamış bakışlarla süzüyordu adamı.

“Kadere inanır mısın, kardeş?” diye sordu adam.

“E…evet?” kadın şüpheci bir şekilde kaşlarını çattı.

“Kader 4 büyük fazdan oluşur; Kimin çocuğusun? Kiminle evlendin? Kaç çocuğun oldu? Ne zaman öldün? Bu dördü dışında başka hiçbir şey yazılı değildir alnında. İlk başta doğarsın, bir sen vardır, ailen büyütür, öğretir sana ne yapman gerektiğini. Bunu yap, onu yapma diyerek, kendi doğru bildiklerini öğretirler sana. Dolayısıyla ailenin seni vardır. Zaman geçer. Arkadaşların olur. Onlar seni kabul etsin diye bir sen daha varolur içinde. Zaman geçer, aşık olursun. Seni beğensin o diye, bir ben daha yaratırsın kendi içinde. Evlenirsin, yarım dünya olur, hamile kalırsın. Çocuğun doğduğunda ne yapacağını bilemez, kendi bildiklerini çocuğuna aktarır, anne olursun. Bir anne sen vardır şimdide. Zaman geçer yine, yaşadığını yaşamış, ölümü bekleyen sen varolur bu sefer. Söyle bana, kaç tane sen vardır içinde?”

Kadın şaşkın bakışlarla gözlerini kocaman açtı.

“Zaman zaman istemediğin şeyleri yaparsın ama yapmama özgürlüğüne sahipsindir. Kontrol hep senin elindedir. Birinin söylediği bir şey hoşuna gitmez ama sana öğretilen kurallar kötü bir şey söylemene engel olur. O zaman ayaklarını kullan ve dön git. Ellerin var, bir hareket eyle. Karşındakinin üzerinde bu kontrolü sağlamasına izin verirsen, o rüyandaki kollar gibi tutar seni o görünmez bağlar, yerinde kalırsın. İçindeki çatışmalar güçlenir gün geçtikçe. Sen, inandığın sen olmazsın. Gün gelir, o kadar büyür ki çatışma, böyle kabuslarda kendini belli eder, seni uyarır.”

Kadının gözleri doldu, adam bir mendil çıkarıp uzattı kadına. Yüzünde huzurlu bir gülümseme vardı, sol kulağındaki gümüş küpenin parıltısı çarptı bir an kadının gözüne. Gözlerini sildi hafifçe ve o da gülümsedi.

“Şimdi anlıyorum. Ben… çok teşekkür ederim.”

Adam sadece başını sallayarak kadının teşekkürlerini kabul etti, sudan ikram etti. Kadın kibarca sudan içti, toparlandı, bir kere daha teşekkürlerini sundu ve evine dönmek için tekrardan yola çıktı sarınarak.

***

Spoiler: Göster
Erkan için.

Spoiler: Göster
hep yazdığım türden farklı bir şeyler denemek istemiştim =)


8
Kurgu İskelesi / Düş: Yıkım Serisi 00 : Prolog
« : 16 Mayıs 2010, 00:18:00 »
Uzun süren bir sessizlikten sonra üzerine 100'den fazla hikaye yazdığım evrenimin yıkımıyla karşınızdayım =) Hikayenin başını merak edenler için bir adet Arşiv, bir de herşeyi özet geçen Düş Nedir? linki ekledim, umarım sorun olmaz.

Daha üzerine yazılacak çok şey var ama olsun =) İyi okumalar.

Düş Nedir?: http://dusarsiv.blogspot.com/2010/05/dus-nedir.html

Düş Arşiv: http://dusarsiv.blogspot.com/

Düş: http://littlewinged.blogspot.com/


"Zamanı geldi."

***

Nox Arcana – Citadel of Secrets, Nocturne

Kelebek’in Çağlayan’ı ziyareti çabucak geçmişti. Sarışın kadının durumu iyiye gidiyordu ve Kraliçe ile yaptıkları konuşma bir nebze olsun içini ferahlatmıştı; çok daha kötü de olabilirdi bu durum. Aklı her ne kadar hala Tılsım’ın nasıl bunu yapabildiğine yatmasa da, bir yandan aynı duruma düşse ne yapardı onu kafasında çeviriyordu. Kafası Düş’ün iç işleriyle uğraşamayacak kadar dolu olduğu için, Leviathan’ın en güzel gemilerinden biriyle dönmeye karar vermişti Kelebek, Kraliçe seve seve karşılamıştı bu isteği. Gemide geçen günler güzeldi; deniz havası, dalgaların sesi, kitap okuyacak ve düşünecek bolca zaman. Kafasını toparlıyor, yenilenmiş hissediyordu kendini.

“Kara göründü!”

Kelebek büyük bir heyecanla kamarasından çıkıp merdivenlere koştu. Adımları hızlıca çıktı merdivenlerden; Düş’ün başkentinin üstünü kaplayan Ağaç’ın yemyeşil yaprakları, mavi gökyüzü, temiz hava ve etrafta işlerine koşan onlarca Düş sakini… Özlemişti bu görüntüyü Kelebek ve kavuşmak için sabırsızlanıyordu. Son adımını attı dışarı ve adaya doğru döndü.

Düş, yanıyordu!
Fırtına bulutları toplanmıştı başkentin üzerinde; etraftaki yeşil verimli topraklar simsiyah kesmiş ve ölmüştü. Ağaç’ın gökyüzüne uzanan yeşil sürgünleri alevler içinde kalmış, yanmıştı. Şehir bomboştu, en azından görünürde. Ölüm kokuyordu tüm kent.

Gemi sessizce yanaştı Düş kıyılarına. Başı boş bir kayık yavaş yavaş geminin yanından geçerken, Kelebek içinde yatan ceset tepesini fark etti; yüzlerindeki korku ve dehşet ifadeleri öylece kalmıştı. Elini dudaklarına bastırdı Kelebek, gözyaşlarını tutmaya çalışırken.

Neler olmuştu?

Kelebek eşyalarını toparlayıp kaleye doğru yollanırken, Leviathan’ın gemisi Düş sularından ayrıldı; İç savaşa karışamazdı dış müttefikler, bu hep böyle olmuştu ve hep böyle olacaktı.

Ölüm sessizliği kaleye de hakimdi. Bazı odalar hala tütüyor, Düş üzerinden geçen bu yıkım en net biçimde burada okunuyordu. Korku ve üzüntü arasında ikilemde kalan Kelebek, bir yandan çok derin bir öfke duyuyordu; kim yapmıştı bunu? Kimin gücü yeterdi buna? Nasıl bir canilikti bu?! Baltasını sıkı sıkı kavradı elinde ve etraftaki odalara bakarak taht odasına yollandı.

Taht odasına girdiğinde ilk dikkatini çeken şey buranın olduğu gibi korunduğu oldu; hiçbir yanık yoktu. Ağır kadife perdeler sıkı sıkı kapalıydı ve duvarlara asılı peri ışıkları dışında odayı aydınlatan hiçbir şey yoktu. Kelebek elini kaldırıp büyülü bir ışık topunu tavana doğru fırlattığında bir an bir şaşkınlık çığlığı kaçtı ağzından; Düş’ün tüm liderlerinin silahları asılıydı tahtın arkasındaki duvara ve hepsinin yanında liderlerin kazığa geçirilmiş kafaları vardı.

Kelebek’in nefesi kesildi. Gözlerinden yaşlar istemsizce akmaya başlarken, korkunun pompaladığı adrenalin kalp atışlarını hızlandırdı. Geri adım attı birkaç tane ve tek tek Düş’e ilk geldiği günden beri tanıdığı liderlerin artık cansız ve ifadesiz yüzlerie baktı.

Morrigan, Noctua, Kwahu, J. . . ve hatta küçük Bülbül bile! Dizlerinin üzerine düştü Kelebek sarsılarak ağlamaya başlayarak. Nasıl… Nasıl bir güç öldürebilirdi Düş liderlerini?!
Neden sonra durdu. Başını kaldırıp bir daha baktı duvara. Camy… Camy yoktu orada? Korku doldu içine, Neredeydi o? Ya ona da bir şey olmuştuysa? Belki çok geç değildi, belki onu kurtarabilirdi?

“Kurtarmak?”

Tahtın tam karşısında bir merdiven, merdivenin iki yanına doğru yükselen localar vardı ve Ses merdivenlerin en yukarısında duran figürden gelmişti. Kelebek gözlerini kırpıştırarak seçmeye çalıştı oradaki figürü. Beline kadar uzanan kumral sarı saçları, ağır gümüş zırhı ve tek elinde çok rahat tuttuğu bir asası olan biriydi bu. Asa biçimsizdi; sanki ateşte kalıp şekli bozulmuş bir metal parçasıymış gibi. Zincirlerle süslüydü asa ve her yerinden sarkıyordu. Zincirlerin ucunda ise renk renk saç tutamları asılıydı; liderlerden kesilmiş saç tutamlarıydı bunlar. Kelebek’in gözleri asanın üzerinde duraksadı ve dua etti görmemek için ama oradaydı; Camy’nin ankh mührü. Kumral saçlı kadın merdivenden inmeye başladı; öbür elinde uzun bakır saçlı birinin kafasını tutuyordu.

“Kimden kurtaracaksın beni, Kelebek?” Camy gülümsedi ve merdivenlerin yarısına geldiğinde durdu.

“Sen… sen…” Kelebek şimşek çarpmışa döndü, geriledi, tahtın önündeki merdivenlere çöktü. “Hayır, hayır buna inanmıyorum.” Acı dolu bir çığlık yükseldi boğazından; Camy’nin tek bir el hareketiyle serbest bıraktığı bir büyüydü bu. Acı hissediyordu. Rüya değildi.

“Uzun zamandır bu günü bekliyordum. Sen gelene kadar koleksiyonumu genişlettim biraz, nasıl? Beğendin mi?” Bak, bu da çok nadide bir parça.” Elindeki kafayı fırlattı Kelebek’in ayaklarının dibine. KaraToprak’ın Kızkardeşiydi bu, Kelebek’in ikizi olan. “Son bir çabası Ağaç’ın, kendini kurtarmak için tekrar can verdi ölü sürgününe, ama en güçlü sürgünlerini bile yorulmadan kesmişken… Sadece dokunmam yetti onu öldürmek için. “ Omuzlarını silkti.

“Bunu nasıl yaparsın… Nasıl yaparsın?!”

“Çok kolay.” Camy asasını ileri doğru uzattı yavaşça ve Morrigan’ın kafasını gösterdi. “Belki de içlerinde beni en zorlayan o oldu…”

9
Televizyon / Ynt: Supernatural
« : 29 Mart 2010, 00:10:26 »
bu haftaki bölüm güzel başladı ama sonu kötüydü. sevmedim. beğenmedim. daha iyi olabilirmiş.

10
Sinema / Ynt: Johnny Depp 'Alice Harikalar Diyarı'nda
« : 23 Mart 2010, 07:37:14 »
3d'nin sadece dublajlı gösterilmesine çok ama çok sinir oldum o yüzden hala gitmedim. Gitmeyi de düşünmüyorum Tm Burton'ın sıkı takipçisi olmama rağmen.

11
Kurgu İskelesi / Ynt: Düş : Turnuva Serisi
« : 18 Mart 2010, 15:54:00 »
Şöyle olacak;

Blogumda cross-blog hikayeler yazmışlığım var, diğer hikaye tabanlı blogların kurucuları arkadaşlarımla (Leviathan ve Asporia gibi). Bunun yanı sıra okuyucuları da dahil etmekten hoşlandığım bir seri daha olmuştu (Av partisi serisi). Katılımcılar bana karakter kağıtlarını yolluyorlar, ben de hikayede onların karakterlerine yer veriyorum.

Biraz zor veya zahmetli olabiliyor başkalarının karakterlerini yansıtmak, ama karşıdakiler için daha heyecan verici olabiliyor.

Turnuva serisinde blog üzerinden oylama sistemi gibi bir şey düşünüyorum. Ama daha çok, karakterlerini başkalarının hazırladığı ama olay örgülerini benim yazdığım bir seri bu =)

Katılımınızı bekleriz ^^

12
Belki de başı başka yerde olan bir hikaye serisi olduğu içindir :\

Daha iyi olabilirdi bu seri, eğer biraz daha istekli yazsaydım =) Ne yapalımi bir sonraki seri emeinim daha iyi olacak bundan ^^

Zaman ayırdığın için teşekkür ederim <3

13
Kurgu İskelesi / Düş : Turnuva Serisi
« : 17 Mart 2010, 23:04:17 »

Kızkardeşlerin gidişinin ardından Kelebek'in günlük rutinine, Ağaç'ın yanında duran Kızkardeş'in ağacnı ziyaret edip bakımını yapmak da eklenmişti. Çok fazla bir uğraş gerektirmiyordu belki ama Kelebek onu başkasına emanet edememişti. Zaman zaman onunla konuşuyor, köklerinin dibinde uzanıp gökyüzünü kaplayan dalları ve çiçekleri izliyordu.

İlkbahar günleri tüm ılıklığıyla toprağa yaşam vermeye devam ederken Kelebek bu güzel günleri bir kutlama ile neşelendirmeye karar verdi. Hemen katiplerini çağırarak bir davetiye hazırlattı ve dört bir yana yolladı üzerinde imzası olan parşömenleri.

Geriye bir tek, gelecek cevapları beklerken hazırlıkları yapmak kalmıştı.



***

Turnuvaya yarattığınız karakterlerle katılabilir, bir ya da birden fazla bölümde yarışmacı olabilirsiniz ^^

Tek yapmanız gereken, Davetiyenin altını doldurarak blogunuza koymanız, linki ve katılma isteğinizi buraya yazmanız bir de karakter bilgilerinizi bana ulaştırmanız!

Sevgiler.

14
Kurgu İskelesi / Ynt: Düş : Kristal Kılıç Serisi
« : 17 Mart 2010, 23:02:43 »
Kristal Kılıç Hakkında Bilmedikleriniz;

Kristal Kılıç serisi aslında böyle bir seri olmayacaktı. Kılıcın varisi, mezarda yatan amcanın oğlu kılıcı geri istemeye gelecek ve turnuvada kılıç için yarışacaktı. Ancak, varis olarak düşündüğüm karakter parçalara bölününce, planladığım gibi olmadı. Kristal Kılıç elimde kaldı.

Kristal Kılıç serisinin ilk bölümleri tamamen, anlaşılabileceği üzere, yazılmış olmak için yazıldı. Gerçi son 2 hikayede biraz toparladım durumu.

Karatoprak'ın Kızkardeşleri, Legend of the Seeker'daki Confessor ablaların siyah cüppeli halinden esinlenilerek yaratıldı. Onlar gibi çift hançer kullanıyorlar ama Kızkardeşlerin herhangi bir büyü gücü yok. Zaten bıçaklar da aslında zehirli değil, zehir olan kristalin kendisi.

Kristal Kılıç serisi, yazdığım diğer serilere göre biraz daha gereksiz ölümlere sahne olmuş bir seri. Önceki serilerde kıyamama gibi bir durumum olmuştu ama bu seride öyle olmadı pek.

Kızkardeşlerin Anti-Düş gibi bir evrenden gelmeleri fikri, Kristal Kılıç'ın Düş için neden tehlikeli olabileceği fikrini aklımda çevirirken aklıma geldi. Pozitif ve Negatif kutuplar gibi düşündüm. Daha sonra da Savaşı durdurup kendini feda edebilecek bir başka Kelebek olması fikri oldukça cazip geldi.

Hikayenin en sonunda kılıcı teslim alan Kızkardeş aslında Camy'nin Anti-Düş versiyonu.

Kristal Kılıç, Kelebek'i öldürebilme ihtimali en yüksek olan silah. Bu yüzden Kelebek iki evrenden de kimse onu kullanamasın diye özel bir sandığa koydu.

Kızkardeş Kelebek'in ölümü Düş'deki Kelebek üzerinde ölümcül etki yaratacağından Ağaç onu bir ağaca çevirdi. Bir nevi Karatoprak ile bütünleşti o kızkardeş. Belki ilerde yeniden ortaya çıkabilir. Şimdilik siyah ve kuru dallar üzerinde onlarca kırmızı/pembe/mor çiçekler açmış bir ağaç kendisi. Çok yakında bir kaç resim yükleyeceğim buraya bunlarla ilgili.

Karatoprak da Anti-Ağaç aslında, Kelebek'in yaratıcısı Ağaç, kızkardeşleri yaratan da Karatoprak. Adının Karatoprak olmasının nedeni verimsiz ölü topraklarda yaşayan kuru ve yamış görünümlü bir ağaç olması yüzünden.

Lider'in hikayesi ve Anti-Düş'ün başına gelenler aslında çok klişe.

Kristal Kaya'nın aslında Ametistimsi bir görüntüsü var, WoW'daki Draenei'lerin gemlerinden esinlendim. Bkz.

Hançerler tamamen eğik bükük kırık kristal parçaları gibi görünüyorlar aslında. Bir ara onun da resmini yükleyeceğim.

Kelebek'in kılıcı vermesine neden olan şeylerden birisi de Kılıç'ın saray halkı üzerindeki kötü etkisi ve saklanıldığı odada yol açtığı büyük yıkım.


15
Kurgu İskelesi / Ynt: Düş : Kristal Kılıç Serisi
« : 17 Mart 2010, 23:01:47 »
Kristal Kılıç Epilog

[Young Ichabold Youtube: link]

Kelebek bir gece boyunca odasından çıkmadı. Kızkardeşler avluda, kristal kayayı çevreleyen ufak bir kamp kurmuşlardı. Herkes Kelebek ve Kızkardeş arasında ne geçtiğini merak ediyordu; en son bahçeye girerlerken görmüşlerdi onları, oysa bahçeden sadece Kelebek çıkmıştı. Genel kanı Kelebek'in Kızkardeşi öldürdüğü yönündeydi ama kızkardeşler gülümseyip "Eğer ölseydi, hissederdik." dediler sadece.

Gün ağarırken Kelebek kalenin yüksek kapılarında göründü. Koyu kırmızı resmi elbisesinin yanısıra Kwahu'nun verdiği yas kürküne* bürünmüştü. Kucağında çok büyük bir sandık tutuyordu. Kızkardeşlere doğru yürüdü, saray halkı ve Camy onların etrafını çevreledi merakla. Sandığı yere bıraktı kızıl saçlı kadın.

Ahşap bir sandıktı. Koyu renkteydi ağacı, garip bir metalden menteşeler ve kilitler yapılmıştı. İki yanındaki tutma sapları ise kristal kayadandı. Sandığın üzerinde bir oyuk, oyuğun içerisinde ise camdan bir bölme vardı; camın içinde ise donmuş bir dal, Kızkardeş'in ağacından kırmızı çiçekli bir dal. Kızkardeşler dalı gördüğünde bir çığlık atıp birbirlerine sarıldılar ve ağlaşmaya başladılar. Kelebek sadece başını öne eğmekle yetindi.

Onlara yeteri kadar süre verdiğini düşündükten sonra eğilerek sandığı açtı; Kristal Kılıç içindeydi.

"Kızkardeş bana her şeyi anlattı. Ağaç'a götürdüm onu, o yapabileceği her şeyi yaptı. Bu sandığı uygun gördüm saklamak için, iki dünyadan da parçalar taşıyor. Sapları kristalden, taşıyabilmeniz için ve kilitleri metalden, bir daha açılamaması için."

Kızkardeşler Kelebek'in kristali nasıl işlediğini merakla soracakken, kadının ellerindeki kanlı sargı bezlerini fark ederek sessizliklerini korudular. Kızkardeşlerden biri öne çıkarak selam verdi. "Teşekkür ederiz, Kraliçe Kelebek. Kardeşimize iyi bak."

Kelebek gülümsedi "Hiç şüpheniz olmasın."

Kızkardeşlerden ikisi sandığın saplarını kavrayıp kapıya doğru yürüdüler, bozulmuş kara toprağa geldiklerinde arkalarında kırmızı bir toz bulutu bırakarak bir bir yok oldular. Geriye sadece teşekkürlerini sunan kardeş kaldı, arkasını döndü, önce Kelebek'e sonra Camy'ye başıyla selam verdi, başlığını geriye atarak gülümsedi.

Aynı dudaklar Camy'nin suratında gülümseyerek cevap verirken o da bir toz bulutuna karışarak ortadan yokoldu.Kararmış verimsiz toprakta kırmızı çiçekler filizlenmeye başlamıştı...

***

Belki, diye mırıldandı Kelebek, tüm Düş evrenleri içinde bana gerçekten zarar verebilecek tek şey Kristal Kılıç.

Merak etme, dedi Camy gülümseyerek, gözlerini kadının yokolduğu yerden ayıramadan, o artık, emin ellerde.
---
*Yas Kürkü için Bkz: Liderler - Kartallardan Kwahu

Sleepy Hollow Soundtrack - Young Ichabold

Sayfa: [1] 2 3 ... 5