Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Wyern

Sayfa: [1] 2 3 ... 9
1
Bu tepkileri daha erken görsem, yıllar önce vakitlice bitirir yayınlardım vallahi :) Çok teşekkür ederim yorumlarınız için. Okuduktan sonraki yorumlarınızı da merak ediyorum :)

2
Kurgu İskelesi / Drakula’nın Gerçek Hikâyesi
« : 04 Ekim 2016, 12:46:05 »
Not: Cemaziyel ile birlikte yazdık bu kısa öyküyü. Drakula'yı hiç böyle okumamıştınız  :)

(Bu hikâye parodi amacıyla yazılmış olup tamamen kurgusaldır ve hiçbir tarihsel gerçekliği barındırmamaktadır)

   Tarih büyük kahramanları ve hükümdarları yazdı. Ancak tarihçiler –istisnasız hepsi-tarihi yazarken bir şeyi gözden kaçırmışlardı. Gözden kaçırdıkları bu şey tarihi bilinenden çok, çok farklı noktalara taşımıştı. Gözden kaçırılan nokta: İnsanların genellikle her şeyi abartmalarıydı. Abartmak insanlar için bir bağımlılık ya da eğilim değildi, bazen nefes almak kadar doğal bir ihtiyaçtı. İşte tarihçilerin unuttuğu bu nokta pek çok olayı yalan, yanlış ve abartılı olarak bugünlere taşımıştı. Gerçeği gördükleri de oldu ancak hiç hoşlarına gitmedi. Anlatılan hikâye hep ilgilerini çekmişti. Titanik’i basit bir gemi kazası olarak görmek yerine, bol ödüllü bir aşk filminden ötürü romantik bir hadise olarak algılamaları gibi.
   Tıpkı Voyvoda Drakula’nın gerçek hikâyesi gibi…
   Voyvoda Drakula, Balkanlara yakın, Tuna Nehri’nin ve Karpatların dibindeki Eflak topraklarına Kostantiniyye’nin izin verdiği ölçülerde hükmeden kendi halinde bir yöneticiydi. Yalnız bir kötü huyu vardı ki ticari konularda kimseye eyvallahı olmamasıydı. Gizliden ve açıktan bin bir ticari ayak oyununa bulaşan, insanları illallah dedirten bu şahıs, şansına modern çağlarda Kapalıçarşı’da, Mahmutpaşa’da esnaflık yapacağına, kendi döneminde voyvoda olmuştu. Bir diğer kötü huyu ise uykusuzluktu. Geceleri uyuyamama sorunundan mustarip olduğundan sıklıkla uykusuz kalırdı ve bu onu aksi yapardı. Sabaha karşı aksi olması bir yana üstelik o sıralar aşk acısı da çektiğinden daha da çekilmez hale gelmişti. Düğünü için kız tarafının istekleri ve çeyizi için yeni kaynak arayışındaydı ve bu onu bir miktar daha huysuz ve fahiş fiyata mal kakalamaya yatkın yapmıştı. Elindeki bir depo malı satacak kimse bulamadığından hayli gergindi. Ancak kale ahalisi huysuzluklarına alıştığından çok da şey etmiyorlardı…
   Ta ki bir gün yine böyle uykusuz bir gecenin sabahında sızıp kalmışken kâhyası İgor tarafından uyandırılana kadar…
   “Buna dimineata asil voyvodam! Türk elçilik heyeti kalemize teşrif buyurdular…”
   “Mrms… Hmsff… Türkos… Mmsss… Kazk geçrm…”
   “Efendim voyvodam?”
   Voyvoda Drakula yarı doğrulup çapaklanmış gözleriyle pis pis baktı kâhyasına: “Şu Türkleri diyorum gelmişken kazıklasak mı İgor?”
   “Neler söylüyorsunuz voyvodam? Sultanın öfkesini üzerimize mi çekelim?”
   “Çok kızarsa bir parçasını da ona göndeririz ne olacak?”
   “Geri kalanını ne yapacaksınız yüce efendim?”
   “Yiyeceğim, içeceğim, içinde yüzeceğim… Sanane ulan!”
   Voyvoda Drakula kafasını yastığına vurduğunda Kâhya İgor da bir kenara çekildi. Öğlene doğru uyanan voyvoda, uykusunu açmak için odasının bir köşesinde bulunan küvete yöneldiği esnada suyu olduğundan  farklı bir renkte görünce şaşırdı. Kâhyasını çağırttı hemen:
   “İgor! Cadılar bayramı mı geldi? Neden küvetime şarap doldurdunuz? Kıvamı da koyu reçel gibi hiç sevmem…"
   “Şarap değil voyvodam emrettiğiniz gibi kan…”
   “Iyy! Ne kanı lan? Hiç dayanamam düşer bayılırım bilmiyor musunuz? Bana bir şeyler oluyor!”
   Voyvoda Drakula yatağına doğru sendeleyince kâhya hizmetçilere el işareti yaptı: “Voyvodam çok uyudunuz gözünü ışığa alışamadı herhalde ondan fena oldunuz? Perdeleri kapatın çabuk. Öhm… Bu arada efendim Osmanlı sultanından bir mektup var.”
   “Ne mektubu lan? Fermandır o. Getir bakayım…” Fermanı alıp okumaya başladı. Kaynak arayışında olduğu bir dönemde üstüne vergi bahsi geçtiğinden sinirlendi: “Vay arkadaş neler yazmış. Yani iki kuruş para için rahmetli anneciğimin çektiği zulme bak…"
   “Para mı efendim?"
   “Aynen. Bahane uydurmuş resmen vergi almak için. Defterdar yerine meddah mı atamışlar ne yapmışlarsa sallamış da sallamış… Yok adamlarının kanını içmişiz kellelerini kesmişiz falan uydurmuş hep…”
   “Yapmadık mı efendim?” Kahyanın soğukkanlı sorusu, Drakula’nın dünyasını başına geçirdi. Damarlarındaki tüm kanı çekilmiş gibi hissetti.   
   “Ne yaptınız lan siz?”
   “Emrettiğiniz gibi Türkleri kazığa oturttuk, içlerinde elçi olduklarını söyleyen ikisinin de birer parçasını sultana gönderdik.”
   “Birer parçası?”
   “Kafalarını efendim. Kanlarını da içeceksiniz diye şişelere doldurttum, bazı Türklerden de sarımsaklı bumbar dolması yaptırıyorum şimdi ahçıya.”
   “Sus kusacağım! Allah belanı versin!”
   “Sarımsak koydurmasa mıydım? Özür dilerim efendim affedin!”
   “İgor sen niye bu kadar kanlı canlı görünüyorsun böyle gözüme bugün? Niye durduk yere kan dökme isteği depreştiriyorsun bende?”
   “Voyvodam emrettiklerinizi yaptım. Kazıklamamızı emrettiniz kazıkladık, bir parçasını da sultana yolladık!”
   “Ulan ben onu mu kast ettim geri zekalı!”
Kendisini tutamayıp İgor’un üzerine atılan Voyvoda Drakula, hizmetkarının tüm yakarışlarına rağmen onu yaptıklarına pişman etmekten geri durmadı. Ayakta yumrukladı, yerde tekmeledi, yüzünü tırmaladı, boynunu ısırdı… Igor’a en çok koyan da o son ısırıktı işte. İgor çırpınmayı bıraktı, Voyvoda da nihayet sakinleştiğinde fermanı okumaya devam etti:
“Neyse sakinleştim biraz. Bakalım devamında ne yazmış… Aha! Sultan sefere çıkmış buraya geliyormuş… Allah belanızı versin! Yerimde gözünüz mü vardı lan? Bitirdiniz lan beni. Gömün beni. Tabuta koyun gömün beni! Tanrısını seven üstüme toprak atsın!”
   “Emredersiniz…”
   “Şişşt! N'oluyor? Durun lan! Neler oluyor?”
   O gün kalede yaşananlar ağızdan ağıza, kulaktan kulağa yayıldı. Bire bin katıldı, tevatüre efsaneye dönüştü. Kendisinin bir kan içici canavara dönüştüğünü iddia eden İgor’un anlayışına uygun bir şekilde tabi…
   Şimdi size Voyvoda Drakula’nın gerçek hikâyesini anlattım. Aslında olayın tamamen bir “kız meselesi” (düğün bağlamında) olduğunu söyledim. Birçoğunuz inanmadınız, bir kısmınız ise “Hadi len!” dedi bile.
SON
Cemaziyel – Son Gulyabani
3 Ekim 2016

3
Radyo Kulesi / Ynt: Son Gulyabani'nin Yeri
« : 06 Ekim 2015, 21:39:55 »
"Son Gûlyabânî'nin Yeri" bu hafta Balkan dağlarına, Rumeli ovalarına dek uzanacak. Zira haftanın konusu: "Balkan Haydukları, Komitacıları ve Folklordaki İzleri"!

Bir hafta tarih konusu, bir hafta da "Korku Gecesi" olarak yayın şeklinde olan programda bu hafta tarih programı altında Balkan tarihinde ve folklorunda yer alan hayduklara ve sonrasında yerlerini bıraktıkları komitacılara değinilecek.
Rıhtım Radyo'da 9 Ekim cuma günü 63. bölümü gerçekleştirilecek olan "Son Gûlyabânî'nin Yeri"nde haydukların taşra muhafızından kanun kaçaklarına dönüşümleri, ideolojik akımların Balkanlara nüfuzu gibi hususlar anlatılacak, bunlarla ilgili anekdotlar paylaşılacak.

-Hayduk, haydamak, haydut tabirleri...
-Balkan derbentlerindeki çetelerin mücadeleleri...
-Hayduklar yerlerini nasıl komitacılara bıraktı?
-Balkanlarda ortaya çıkan ayanların etkisi...

"Son Gûlyabânî'nin Yeri", 2.10.2015'te cuma günü saat: 21.15'te. Yayın günü, http://radyo.kayiprihtim.org/ 'da görüşebilmek dileğiyle...

-Yayınların (4.1.2015'ten itibaren) ses kayıtları (podcast) için. Hem dinleyebilir hem de indirebilirsiniz: mixlr.com/kayiprihtim/showreel/

-Radyo arızalandığı vakit acilden yaptığım hangouts yayınlarının kayıtları: https://www.youtube.com/watch?v=C25-xKhx-ko&feature=youtu.be

4
Radyo Kulesi / Ynt: Son Gulyabani'nin Yeri
« : 06 Ekim 2015, 21:06:01 »
Ne bahtsız adamsın be Mehmet :) Bence göbek adından kaynaklı.

En kısa zamanda çözülmesi dileklerimle.

Üst üste denk geldi. Cumaları rutin bir şekilde devam etmeye çalışacağım abi :)

5
Radyo Kulesi / Ynt: Son Gulyabani'nin Yeri
« : 25 Ağustos 2015, 10:22:28 »
DUYURU: Yine yeni yeniden yazı işlerimin sarkmasından ötürü, normalde bu pazar yapılacak "Celali İsyanları ve Folklordaki İzleri" konulu "Son Gûlyabânî'nin Yeri" yayınını 18 Eylül Cuma 21.15'e (program eski gününe ve yayın saatine geri dönmüştür) gününe ertelemek durumunda kaldım. Malum arada sınav falan da var. Uzunca bir süre ayrı kalacağız ama yine bir araya geleceğiz, bu sefer cuma gecelerinde... Görüşmek üzere efendim.

6
Radyo Kulesi / Ynt: Son Gulyabani'nin Yeri
« : 22 Ağustos 2015, 17:52:22 »
Aniden çıkan bir işimden ötürü normalde yarın yapacağım "Son Gûlyabânî'nin Yeri" programını, bir defaya mahsus olarak pazartesi gecesi yani bir sonraki gün (24 Ağustos) yine 21.15'te gerçekleştireceğim. Konu yine aynı: "Lovecraft ve Doğu Kaynakları". Bir defaya mahsus olarak pazartesi gecesi görüşmek üzere...

7
Radyo Kulesi / Ynt: Son Gulyabani'nin Yeri
« : 19 Ağustos 2015, 09:41:24 »
"Son Gûlyabânî'nin Yeri" bu hafta "Dehşetin Ustaları"ndan birisi ağırlanacak, notları deşelenecek. Kozmosun derinliklerinden insan ayağı değmedik buzullara, üniversite kütüphanelerinde unutulması gerek kitaplara kadar uzanan bir "evren kurucu" ve korku edebiyatının köşe taşlarından H. P. Lovecraft'ı yâd edeceğiz. Zira haftanın konusu: "Lovecraft ve Doğu Kaynakları"!

Bir hafta tarih konusu, bir hafta da "Korku Gecesi" olarak yayın şeklinde olan programda bu hafta H. P. Lovecraft'ın hikayelerinde değindiği ve ilham aldığı edebiyattan dine "şark eserleri"ne değinilecek.

Rıhtım Radyo 'da 23 Ağustos pazar günü 61. bölümü gerçekleştirilecek olan "Son Gûlyabânî'nin Yeri"nde Lovecraft'ın hikayelerinde atıfta bulunduğu ve "okumuş olması muhtemel" eserler, ilhamlar anlatılacak...

-Lovecraft'ın göndermelerde bulunduğu eserler neler?
-Çocukluğundan itibaren doğu kaynaklarında neleri okudu, okumuş olma ihtimali olan kaynaklar?
-"Kayıp uygarlıklar" temasını, nasıl ustalıkla işledi?

"Son Gûlyabânî'nin Yeri", 23.08.2015'te pazar günü saat: 21.15'te. Yayın günü, http://radyo.kayiprihtim.org/ 'da görüşebilmek dileğiyle...

Bu zamana kadar yapılmış birçok yayının kaydına bu bağlantıdan ulaşabilir dinleyebilirsiniz: http://mixlr.com/kayiprihtim/showreel/

Program duyurularını burada da yapıyorum ama doğrudan haber almak, takip edebilmek hatta soru ve önerilerinizi doğrudan ulaştırabilmek adına facebook sayfasını takibe alabilirsiniz: https://www.facebook.com/SonGulyabanininYeri

8
Radyo Kulesi / Ynt: Son Gulyabani'nin Yeri
« : 12 Ağustos 2015, 06:01:24 »
"Son Gûlyabânî'nin Yeri" bu hafta tuhaf görünüşlü dervişlerin, rafızilerin, heretiklerin zamanlarına dek uzanacak. Zira haftanın konusu: "Heterodoksi kavramı ve Babailer-Katharlar"!

Bir hafta tarih konusu, bir hafta da "Korku Gecesi" olarak yayın şeklinde olan programda bu hafta tarih programı altında Anadolu'daki heterodoks yapılara, Bogomillere, Babailere, Katharlara ve tarihteki etkilerine değinilecek.

Rıhtım Radyo 'da 16 Ağustos pazar günü 60. bölümü gerçekleştirilecek olan "Son Gûlyabânî'nin Yeri"nde "çemberin dışında kalanlar", heretik sayılanlar, Anadolu örneğinde işlenecek...

-Ortodoks, Heterodoks kavramları...
-Horasan'dan gelen dervişler, Bizans'ın takibine uğrayan mahalli inanışlar...
-Üzerlerine bir "Haçlı Seferi" dahi düzenlenmiş olan Katharlar, Balkan dağlarına sığınan Bogomiller...
-Selçuklulara karşı ayaklanan Baba İshak, Baba İlyas ve konar göçerlerin ardına takıldığı Babailer...

"Son Gûlyabânî'nin Yeri", 16.08.2015'te pazar günü saat: 21.15'te. Yayın günü, http://radyo.kayiprihtim.org/ 'da görüşebilmek dileğiyle...

Bu zamana kadar yapılmış birçok yayının kaydına bu bağlantıdan ulaşabilir dinleyebilirsiniz: http://mixlr.com/kayiprihtim/showreel/

Program duyurularını burada da yapıyorum ama doğrudan haber almak, takip edebilmek hatta soru ve önerilerinizi doğrudan ulaştırabilmek adına facebook sayfasını takibe alabilirsiniz: https://www.facebook.com/SonGulyabanininYeri

9
Radyo Kulesi / Ynt: Son Gulyabani'nin Yeri
« : 07 Ağustos 2015, 19:58:02 »
Evet, ben de Rıhtım’daki radyo programlarını gerçek radyolarda yayınlanan kalitesiz yayınlara daha çok tercih ediyorum. Hem Mehmet’in hem de Hazal’ın programı çok kaliteli gerçekten :) İkisi de adam akıllı hazırlanarak çıkıyor yayına, ikisi de çok faydalı bilgiler veriyorlar. En güzeli de arada birbirlerinin programlarına uğrayıp buradaki arkadaşlık ortamının samimiyetini göstermeleri :)

Gerçi ben Mehmet’i çoğunlukla kayıttan dinlemek zorunda kalıyorum ama ne yapalım, kader utansın. Bende utanacak yüz kalmadı artık :P

Dinleyiniz efenim...

Teşekkür ederim abi, desteğin çook çook önemli :) Müzikli, doğaçlama giden yayın olsa sıkıntı da biz konu anlattığımızdan kaydı olduğundan sonradan tekrar dönülüp bakılabilecek bir arşiv gibi oluyor iyi de oluyor. Saatler çok ters kalıyor abi bir de yayının, 1 saat de olsa :) Çok arkadaşım var canlı dinleyemeyen.

10
Radyo Kulesi / Ynt: Son Gulyabani'nin Yeri
« : 06 Ağustos 2015, 04:01:02 »
"Son Gûlyabânî'nin Yeri" bu hafta okyanus derinliklerinden erişilmez zirvelere, asırlık söylencelere ve efsanelere dek uzanacak. Zira haftanın konusu: "Kayıp Uygarlıklar Meselesi"!

Bir hafta tarih konusu, bir hafta da "Korku Gecesi" olarak yayın şeklinde olan programda bu hafta kayıp şehir ve uygarlıklardan gizli medeniyetlere, bunlarla ilgili söylencelere değinilecek.

Rıhtım Radyo 'da 9 Ağustos pazar günü 59. bölümü gerçekleştirilecek olan "Son Gûlyabânî'nin Yeri"nde batık kıta Atlantis söylecesinden, yer altına gizlendiği söylenen uygarlıklara, kayıp şehirlere değinilecek...

-Hakkında asırlık tartışmalar dönen Mu ve Atlantis söylenceleri...
-Orta Asya'nın derinlikleriyle ilgili hangi iddialar ortaya atıldı?
-Altın şehirler, yok olan kavimler, kendini gizlemiş uygarlıklar...

"Son Gûlyabânî'nin Yeri", 09.08.2015'te pazar günü saat: 21.15'te. Yayın günü, http://radyo.kayiprihtim.org/ 'da görüşebilmek dileğiyle...

Bu zamana kadar yapılmış birçok yayının kaydına bu bağlantıdan ulaşabilir dinleyebilirsiniz: http://mixlr.com/kayiprihtim/showreel/

Program duyurularını burada da yapıyorum ama doğrudan haber almak, takip edebilmek hatta soru ve önerilerinizi doğrudan ulaştırabilmek adına facebook sayfasını takibe alabilirsiniz: https://www.facebook.com/SonGulyabanininYeri

11
Radyo Kulesi / Ynt: Son Gulyabani'nin Yeri
« : 04 Ağustos 2015, 00:06:32 »
Programın Rıhtım'da yorum almaması garip olmuş çünkü Türkiye internet aleminde bu kadar bilgilendirici bir programa rastlamak pek mümkün değil. Ben de canlı olarak çok fazla katılım sağlayamamış olsam da kaçırdıklarımın tekrarı olanlarını takip ediyorum düzenli bir şekilde.

Tarihe bir ilgim olmamasına ve hatta yer yer sevmeme rağmen programlarınızı dinlerken çoğunlukla sıkılmıyorum. Diğer programlara kıyasla da çok daha fazla zevk alıyorum hatta. Korku yayınlarını iple çekiyorum şimdilik, çok ilgi çekici konular.

Umarım hiç bitmez çünkü internet yayınları bir yana, radyo programları bile çoğunlukla çöplük gibi. Arada güzel bir şeyler bulmak zaman zaman çok uğraştırıcı oluyor. Takip edemiyorsun, kaçırıyorsun, podcasti olmuyor falan filan.  :)

Özetle, dilinize sağlık efendim.

Çok teşekkür ederim efendim iltifatlarınız için :) Programın dinleyici sayısı pek problem olmuyor, üç kişiyle bile yayın yaptığım oldu ama kayıt olmayınca gerçekten sıkıntı oluyordu. Neyse ki artık yayından önce hem anlatacaklarımı not alıyorum, hem de podcast mümkün oluyor böylece programı kaçırmak, izleyici azlığı vs. çok etkili olmuyor :) Bir müddet daha tarih-bilgi ağırlıklı gideceğiz. Belki ilerisi için tamamen korku ağırlıklı olur bilemiyorum şimdiden. Ama devam edeceği kesin :)

Yayınlara çoğunlukla katılamasam da Rıhtım'da podcast kovaladığım tek radyo programı. Değeri daha çok bilinse keşke.

Yola devam abi. :)

Eyvallah kardeşim, podcastleri umarım uzun süre muhafaza edilir. Yayın notlarını arşivimde saklıyorum genelde ama anlık bir soru, anlık bir anekdot falan yazmazsam unutulabiliyor böyle bir sıkıntısı var. Cemaat sayısı önemsiz, show must go on kavlinden yayınlara devam ediciiz^^

12
hayal et öyküleri'ne göre mizahi dozu biraz daha belirgin ancak kesinlikle ayarında, ürpertiyi yine başarılı bir şekilde okuyucuya hissettiren öykülerden oluşmakta kitap. demir abi hem bizden bir karakter oluşuyla hem şamanî kültüre referanslarıyla okuyucunun gözünde hemen bir aşinalık uyandırıveriyor. bunların haricinde öykülerdeki göndermeler güzel seçilmiş.

13
Ravenloft / Ynt: Ravenloft Serisi Okuma Rehberi
« : 03 Ağustos 2015, 04:19:54 »
Serinin diğer kitapları da fena değil ama ilk kitap (Sislerin Vampiri) gerçekten bambaşkadır. Ravenloft atmosferini çok başarılı bir şekilde yansıtır her şeyden önce, bir de karakterleri daha derinlikli işler, daha akılda kalıcıdır.

Konudan 'kısmen' ayrı; Sislerin Vampiri benim ilk okuduğum fantastik türde kitaplardandı. Öncesinde okuduğum efsane, mitoloji kitaplarını saymazsak, fantastik kurgu edebiyatı alanında okuduğum ilk eserdi. 2001 Şubat olması lazım, migros'ta denk gelmişti. O senelerde Yüzüklerin Efendisi filminin vizyon tarihi yaklaştığından ve film hayli ses getirdiğinden Migros'ta falan nişastaların zeytinyağlarının yanında fantastik kurgu kitaplar satılırdı o vakitler, işte Sislerin Vampiri'ni o zaman almıştım. Konuya henüz yabancı olduğumdan Barovia'yı gerçek dünyada bir yer sanıp Atlas'ta Doğu Avrupa topraklarında, Rusya'da falan fellik fellik aramıştım. (Tarihe meyyal bünye illa bir kronoloji-coğrafya arayışına girer zaten) Yüzüklerin Efendisi'ni aynı sene okuyup internete dadandığımda kurgu dünyalar mevzusuna aşinalık kazanmıştım. (Hey gidi seneler...)

14
Diğer Fantastik Eserler / Ynt: Tarihçi
« : 03 Ağustos 2015, 03:59:42 »
Piyasada bulunabilir mi bilmiyorum zira 2005'te yayınlandı, denk gelirseniz şayet klasik vampir anlatılarına meraklı olanların, Drakula hayranı olanların okuyabileceği bir roman. Başları biraz durağan ama sonradan epey hareket kazanıyor. Tarihsel göndermeleri ve bunun kurguya uyarlanması açısından pek gözüme batan bir yeri olmadı. Göndermelerini ve referansları hikayeden daha çok sevmiştim okurken gerçi.

15
İhsan Oktay Anar'a göre dili biraz daha ağır ve göndermeleri de ağırdır ama lügat kurcalayarak okunabilecek, kurgu açısından bir hayli enteresan kitaptır. Yusuf Hakan Erdem'in bundan başka kurgu romanları da var. Ben en çok "Unomastica Alla Turca"yı sevmiştim, o biraz daha okunabilir buna göre.

Sayfa: [1] 2 3 ... 9