Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Acmert

Sayfa: [1] 2 3 ... 17
1
Güncel / Ynt: Star Wars'u Neden Bu Kadar Seviyoruz?
« : 06 Ocak 2016, 22:13:12 »
Orta zekalı eğlencesi olduğu için serinin hayranı dostlarımı mimleyip, onlarla gereğinden fazla muhatap olmamam gerektiğini fark etmemi sağlıyor.

Bu tartışma konusunu yaz aylarına denk getirin de Star Wars hayranı arkadaşları avlayayım.

Not: Trekkie.



Orta zekalı olduğumuz için seviyoruz. Bilimkurgunun babası dediğimiz Asimov bile Star Wars'u beğendiğini söylüyor. (Ben de bilmiyordum. Peyniraltı Edebiyatı'nda paylaşılan bir röportaj çevirisinde denk geldim.) Sanırım saldırgan yaklaşımımızla Asimov'un da zekasını sorgulama vakti gelmiş.

2
Düşler Limanı / Canımı Yakan Şeyler
« : 01 Ocak 2016, 23:27:00 »
Bir


Yolun yarısına gelmişti. Arkasına baktı. Sonra önüne döndü. Yürümeye devam etti. Birkaç adım sonra ayağına bir şey battı. Topallayarak birkaç adım attı. Canının acıdığına emin olunca yere oturdu. Ayakkabısını çıkarttı. Ayağına batan dikeni buldu. Dikeni söktü. Dikeni peçeteye sardı, peçeteyi bir kez daha katlayıp cüzdanının içine koydu. Ayağa kalktı. İlk birkaç adımda yine topalladı. Ardından normal yürüyüşüne devam etti. Görevinin peşindeydi. Korkmuyordu. İçinde en ufak bir tereddüt yoktu. Yapılması gerekeni, o yapacaktı. Başka kimsenin yapmaya cesaret edemediği şeyi o yapacaktı. Yürümeye devam etti.


İki


Kucağındaki bebeğe baktı. İçinde sevgi hissetti. Bebeğin alnını öptü. Sanki kendi doğmuş gibi bir his doğdu içine. Bebek ona gülümsedi. Bebeğin gülümseyişi içinde bir şeyler kırılmış hissi yarattı. Bebeği annesine verdi. Annesinden bebeğin fotoğrafını çekmek için izin istedi. Kadın izin verdi, çantasındaki fotoğraf makinesini aldı. Bebeğin fotoğrafını çekti. Fotoğraf makinesi ona ödülünü verdi. Kadına gülümseyip, iyi günler temennisinde bulundu. Oturduğu koltuktan kalktı. Odanın kapısına yürüdü, kapıyı açtı, dışarı çıktı, kapıyı kapattı. Evin salonuna gelmişti. Evin salonu kocamandı. Sanki içinde yıkılmayı bekleyen binlerce umut var gibiydi. Sokak kapısından dışarı çıktı. Yorulduğunu hissetti. Kendi evine doğru yürümeye başladı. Yürüdü. Ev yakındaydı. Yürüdü. Eve vardı. Evin kapısını açtı, üzerindeki montu çıkarttı. Çantasını yere bıraktı. Kapıyı kilitledi. Oturma odasına gitti. Oturma odası küçücüktü. Sanki yıkılmayı bekleyen binlerce umudun hepsi gitmişti. Hepsi yıkılmıştı. Telefonuna mesaj gelmişti. Mesajı açtı. Gelen mesajı dikkatle okudu. Bitirdi bir daha okudu. Canının yandığını hissetti. Mesajı kapatmadan telefonu dikkatle masanın üzerine bıraktı. Kapının önüne gitti. Çantasının içinden fotoğraf makinesini çıkarttı. Masanın önündeki sandalyeye oturdu. Telefonun fotoğrafını çekti. Fotoğraf makinesi ona ödülünü verdi. Ayağa kalktı. Odasına gitti. Yatağına uzandı. Rahat bir uyku çekebilmek için inanmadığı tanrıya dua etti.


Üç


Sigarasını söndürdü. Kokmasın diye elini daha önceden kopardığı yaprağa sürdü. Yaprağı yere attı. Cebindeki sakızla dolu kutudan iki tane sakız çıkarıp ağzına attı. Merdivenlerden çıktı. Evin kapısını çaldı. Bekledi. Birinin geldiğini duydu. Bekledi. Kapının arkasındaki kişi kilidi açarken ayakkabılarını çıkarttı. Küçük gelen ayakkabılar yine ayağına vurmuştu. Acısını belli etmedi. Kapıyı açmış olan annesine sarılıp içeri girdi. Annesi birçok şey söyledi. Duymadı. Odasının kapısı açıktı.  İçeri girdi. Kapıyı kapatıp, üzerini değiştirdi. Telefonunu yastığının altına bıraktı. Odanın kapısını açtı, dışarı çıktı. Oturma odasına yürüdü. Babası televizyon izliyordu. Selam verdi. Babası da ona karşılık verdi. Onun oturmadığı koltuğa oturdu. Babasını görünce aklında daha önce gördüğü binlerce fotoğraf karesi canlandı. Cüzdanını eliyle yokladı. Sonra televizyon izlermiş gibi yaptı. Babasının ifadesiz yüzüne baktı. Yarın gideceğini söyledi. Babası onun yüzüne baktı. Ölü gibiydi. Babası cevap vermedi.


Dört


Yağmur yağıyordu. Islanmamak için eliyle başını kapatmaya çalışıyordu. Başaramadı. Yürümeyi bıraktı. Koşmaya başladı. Demir kapının öbür tarafına geçti. Hızla koşmaya devam etti. Okula gelmişti. Kapı kapalıydı. Kapıyı açmak için elleriyle hareket yaptı, açıldı. İçeri girdi. Sınıfa kadar çıktı. Kapıya vurdu. İzin alınca içeri girdi. Sırasına oturdu. Bir zamanlar sevdiği insanlarla konuşmadı. Öldüğünü hissettiren bakışlarının canını yaktığını hissetti.  Cüzdanını eliyle yokladı. Çantasından kırmızı defterini ve kalemini çıkarttı. Cüzdanını da cebinden çıkarttı. İçinden arkadaşlarıyla çekinmiş olduğu bir fotoğraf aldı. Fotoğraf katlanmıştı. Düzeltti. Sırasının altından daha önce bıraktığı yapıştırıcıyı aldı. Fotoğrafın arkasına sürdü. Defterin ikinci sayfasına yapıştırdı. Sonra ilk sayfasını çevirdi. Sayfaya “Canımı Yakan Şeyler” diye başlık attı.


Bir


Yolun yarısına gelmişti. Arkasına baktı. Sonra önüne döndü. Yürümeye devam etti. Birkaç adım sonra ayağına bir şey battı. Topallayarak birkaç adım attı. Canının acıdığına emin olunca, oturdu. Ayakkabısını çıkarttı. Ayağına batan dikeni buldu. Dikeni söktü. Dikeni peçeteye sardı, peçeteyi bir kez katlayıp cüzdanının içine koydu. Ayağa kalktı. İlk birkaç adımda yine topalladı. Ardından normal yürüyüşüne devam etti. Görevinin peşindeydi. Korkmuyordu. İçinde en ufak bir tereddüt yoktu. Yapılması gerekeni, o yapacaktı. Başka kimsenin yapmaya cesaret edemediği şeyi o yapacaktı. Yürümeye devam etti. Yolun kalan yarısını tamamladı. Evine gelmişti. Evine girdi. Odasına gitti. Masasına oturdu. Cüzdanından dikeni sardığı peçeteyi, çantasından da kırmızı defterini çıkarttı. Son sayfasını açtı. Masasının üzerindeki yapıştırıcıya kapladı dikeni. Sonra defterin son sayfasına yapıştırdı. Defteri kapattı. Ayağa kalktı. Tüm pencerelerin kapalı olduğuna emin olduktan sonra mutfağa gitti. Gazı açtı. Odasına döndü. Odasının kapısını sonuna kadar açtı. Sonra yatağına uzandı. Rahat bir uyku çekebilmek için inanmadığı tanrıya dua etti.
Bir kapı açıldı.


3
"O iki kardeşten biri mümin ruh ve salih kalb, diğeri kafirin ruhu ve bozulmuş kalbidir."

Küçük Sözler - Bediüzzaman Said Nursi. :)

4
Şişedeki Mısralar / Ben Komşum
« : 03 Nisan 2015, 21:45:27 »
Bir komşum vardı pek uzak
Sağlığından uzaktı yazımından şüphe edinilen
Bardağı vardı bükük ve anlamsızdı üzerimize afiyet
Bir kitabı vardı yalnızca o da turuncuydu sarı kütüphanesinde

Bir de korkumu vardı kuzey rüzgarlarından üşüyen
Güneyli yalnız bir kadın gibi gözleri titrek süzülen
Kağıtlarını ise hiç sormayın ben bile mem
Karalanmış defterim kadar çoktu komşum gibi mahremiyet

Ben hiç içki içmedim komşum da içmez
Arada bir kusardı gelen seslere bakılırsa
Ben gibiydi elbet ben de özümü sıvı atmağa kurmuşum
Eğik bir çizginin iki ucuyduk komşum ve ben

Komşumu anlatmayı en iyi dipnotlar becerir
Ben bir sınav çözüyorum o şiir olmayanları yazarken
Beceremiyoruz ikimiz de belli ki bazı şeyleri
Bakılırsa elbet ikimizin de dipnotlarda kırıntı kalmasına

Nedendir bilmiyorum komşumun yüreği
Biraz sıcaktır ama ürkektir deli kaynamasına bakmayın
Kar yağarken gocuğunu üstüne almayı unutma diyen ben
Komşumun -tekrarla- yüreğindeki alevi hesab etmemişim

Tek sayfayı doldurursa uzaktır geri kalan ticaretten
O orda olduğu gibi biter der ve ben şaşarım
İşte bu yüzdendir atılan dipnotlarımız
Bu yüzdendir şekeri demlenmemişsek atmamamız

Yine bir kırmızı mahlukat gibiyiz bugünlerde
Yeşiliz, kahveyiz, laciverdiz sigara içilmeyen yerlerde
Beter oluruz ben ve komşum gibi şey konu edildiğinde
Evimiz lojman, komşumunki ise ev değil

Her kelime imgelenmemelidir, diyordu ya
Haklıydı kendince beceriksizliğini dört işleme kattığında
Bitmiyorsa imge, çayını bitir uyu diyorsa bana
Eh, yani, tamam derim komşuluk bizim neyimize

5
Şişedeki Mısralar / Son Olarak
« : 27 Mart 2015, 14:35:51 »
Benim suçum bir adım atmaktı gereğinden erken
Tanrı, kullarına secdeyi emretmezken

İsmine güvenemedim ben hiç kimsenin
Üssümü önüme eklediler hep, çok zaman geçti eksiktin

Kucağıma yattığımda bir vakit deliririm
Derde düşmezsem acır içim, ben hemen gerilirim

Kulağımda çınlayan sesler uzaklaştırdı beni candan
Her bıçak ise bıktırdı biraz daha akan kandan

Birinci sıraya yazıldım ben hep boş kaldım
Biraz daha büyüyünce belki dedim, silik kaldı adım

Kabuğumu soyduğumda "çözemem" dedim bu problemi
Ben çözdükçe koydu önüme tanrı, yeni bir denklemi

Son olarak bir şeyler demek istedim
Kendime gelebilmek için kendimce bir özür denedim

Mavide ben en çok kendime güvendim
Özür dilerim, ben yanlış demlikte demlendim

6
Duyurular / Ynt: Bizimle Haber Yazmak İster misiniz?
« : 08 Mart 2015, 22:28:06 »
Tekrar tekrar söylemekten yoruldum, şu sınav bi' geçsin eğer bu teklif devam ediyor olursa habere boğarım burayı.

7
Şişedeki Mısralar / Sezdi
« : 02 Mart 2015, 23:29:42 »
Adamın biri sanki dört duvar varmış gibi
Onu dinledi ve onu konu edinmedi hiçbir şiire
Hiçbir şiire edinmedi konu ve yakındı
Yakındı ölümü bundan ötürü belli ki anlaşılmadı
Çünkü adam besbelli görev edinmiş anlaşılmamayı duvarlardan
Görünmedi bir ömür, ömür gitti durdu
Adam sessizdi sakindi
Onun kaburgalarını sayardı bitmeyecekmiş gibi sanki
Halbuki kaburga azaldı, epey azaldı yavaştan kaçarcasına
Hızlıya sarıldı da ölümü büsbütün benim yaptı
Adam insan mıydı bilinmez çünkü hep
Adam hep kendine taptı duvarlarda ağlanmayan tapınağında
Kaburgalara da tapardı koydu tabancasını dahil olmayan birine
Namus dendi ve o her seferinde sezdi
Sezdi yaklaştığını sanki biraz ölecek
Biraz ölecek ve gidip duran ömür bir gün bitecek
Bilirdi, sezerdi ilginçtir biraz da severdi
Ölümü azalır mıydı hiç bilemedi sezemedi
Bunlar yetmezmiş gibi bir de şarabını külledi durdu
Külledi. Durdu. Aynaya baktı. Kustu.
Adam ömür billah konuşması lazım olduğunda
şarabından derin ve ağır ve durgun bir yudum alıp sustu.
Belki duvar değildi bunlar biraz buzdu.
Suskundu tamam, bir kuzuyu sever gibi
Ama ne kuzu vardı dişleri sapsarı şarap gibi dingin
Bir gün hepsi durdu. Şarap gibi dingin durdu.
Adam da durdu o da durdu kaburgalar da
Sonra gitti.
Kalmadı.

8
Güncel / Ynt: Özgecan Aslan
« : 15 Şubat 2015, 09:04:05 »
Hapishanelerdeki şişleme olayının devam ettiğini umuyorum.

9
Şişedeki Mısralar / Ynt: Bitmeyen Şiir
« : 15 Şubat 2015, 01:15:53 »
Not:

Spoiler: Göster
 Bir dörtlükle devamlılığın sağlanmasına destek vereyim ben de.


Vurulmuştu hepsi alnından öpülmüş gibi,
Bu memlekette hiçbir Leyla yalnız ölmemeli...
Bakıldığında kalbine cenneti vaat edenlerin,
Görülen yalnızca kırmızı bir et idi.

10
Geçen seneki Bitmemiş Öyküler'den sonra bu sene de bi' Elantris alırım umarım. :)

Edit: Bitmemiş Öyküler Şubat 2013'müş. Yaşlandığımı hissettim bir an.

11
Şişedeki Mısralar / Karga
« : 20 Ocak 2015, 16:23:38 »
Kargaların olduğu bir gökyüzünün anlamı
Beyaz bir kağıdı okumaya benzemekte
Bunu yapan bizler yada sizler değilsiniz
Kargaları karga yapan
Yahut onları gökyüzüne koyan, Kafka olmadığı gibi
Bizler de dünyaya düşmüş iyilik melekleri değiliz.

Çaya şekeri koymak, koymamak
Aynı kapıya çıkıyor, çıktığı her kapının ötesinde
Bu bir şeytanın sol boynuzunun yırtık olması
Keskin değil, sesi de çıkmıyor
Çayı şeytan, şeytanı da karga yaratır.

Yine attık bir dizeyi
Çalınmış bir kitap kadar acınası
Kargaların boyunları küçük bir açı yaratıyor
Kargalar ölümlü müdür,
Hem dizeler kargalardan ne istiyor?

Yine baştan savılmış
-casına demeyeceğim
Bu bir kitabın çalınması kadar
Gittikçe büyüyor ve durdurulamaz
Son kargayı, şeytan çaya koyup içti
Hem de sarıp sarmalamadan

Epey bir markete girip
Yirmi üç lira on kuruşa bir sigara aldırdım
Çiviler bitmişti, huzursuzlukla silkindim
Kafka'yı düşündüm, Turgut Uyar'ı , Karga'yı
Sanki bir önceki hepimize daha çok uyardı

Karaladım, bittim
Gökyüzüne bakamam
Şeytan'ın ışığı başımı ağrıtıyor.

12
Şişedeki Mısralar / Terzileri Öldüren Şeyler
« : 08 Ocak 2015, 16:36:40 »
Kendi çelişkimi boğmak üzere
Boğulmuşlarla ve aşkla çırpınırken gün ışığında
Savaştım iğrenilmiş tüm kalp çırpıntılarıyla
Dağın etekleri karanlıktı
Kalkanımı çektim, ardından bir de duman aldım
Sigaram sönüktü, uyku ilaçlarımla yaktım
Kalkanımı doğrulttum düşmana, sonra vurdum
Tam olarak hacıların kaşları arasına

Hacılar öldü, din doğruldu
Yaktım geçtim tüm Babil asmalarını
Piramitleri -bileklerinden başlayarak- öptüm
Tükürüğüme çarpan güneş ışığı
Onları daha parlak yaptı
Sonra kurudu buharlaşarak göz altlarım
Aynada göz altlarımı öptüm
Ayna kırıktı, antidepresanlarla yapıştırdım
Aklımı uzattım ve vurdum
Tam da psikolojinin bozuk kısmına

Hastalarıma zaman tanıdım biraz
Biraz da piramitlereydi bu mühlet
Zaten uyuşturucunun içindeki
Tüm uyuşlar turuncuydu.
Ben de kırmızı
O da mavi
Onu öldürdüm yerini ben aldım
Göğe baktım ve gelen gün ışığıyla
Annemin beslediği tüm karıncaları yaktım.

Üç tane meyve parası çalanlara piramitlerle ilgili şarkılar taktım
Üç saniye geçtikten  sonra onu da kapattım
Azımsanmış tüm ruhlar için bu gece
Bir Fatihayı çok gördüm
Ölümlülere güldüm
Rüyama baktım ve özümü benimsedim
Fanusta görünen köy kılavuz istedi
Sağ cebimden beş lira çıkarttım
Beşini piramitlere
Beşini kılavuza verdim
On beşini de sol cebime attım

Cebim alev aldı
Terziye gittim, alevleri
Birbirlerine diktirdim boyunlarının altından
Terziye baktım bir de alevlere
Terziyi yaktım
Bir de buna aldırış ettim
Tüm bunlar yaşanırken
Bir terzi ipliği alev alırken
Ben terzinin dişinde kalan
Bir parça kurumuş ettim.

Kirli sepetinde yanmış patlıcanlar vardı
Engizisyon mahkemelerine gittim
Çıkarttım patlıcanlar hakkında kararını
Çarmıha gerdiler dişimde kalan
Nikotinle yoğurulmuş ekmek parçalarını
Hristiyanların ve yahudilerin kırmızı tanrılarına
Bir boğa olarak baktım

Ne çok acı var diyen
Bir şair gördüm yanarken
Ben bir terziydim
Yırtık cebimden çıkarttığın bir buçuk milyonla
Şairin acılarının iki bölü üçünü aldım
Sonra oturdum terzi masasına
-Yayılmışken belden yukarı çıkan bir sıcaklıkla-
Ne çok acı var yazdım.

Dizlerimin üstüne düştüm
Hislerimin bir kabuk gibi soyulduğunu hissettim
Orta yaşlı beyefendiler
Biralarını yudumlarken, soyulmuş his tanelerini
Çerez yapıyorlardı
Tıpkı sanki adeta ve mütemadiyen gücendim
Değişik şekillerde ifade ettim gücenmişliğimi
Başımı eğdim ve öfkelenmiş bir vampir gibi
Küfrettim

Vampire de terziye de küskündüm
Derdimi piramitlere anlattım
Kulak misafiri oldu buna orta yaşlı beyefendiler
Kendilerine üç gücenmişlikli bir çay ikram ettim
Bol demliydi bu ve bol denildiğinde
Terzilerin sesi yankılandı alevlerle öpülmüş tükürüğün içinde
Ne yazık ki
Hırsı ve gücenmişliği ve acıları ve patlıcanlarıydı
Terziyi öldüren.

13
Şişedeki Mısralar / Cümlenin Anlamı ve Yorumu - II
« : 27 Aralık 2014, 21:33:51 »
1.

Damağımda bir damla kan kurudu sonra
Sevabıma ortak olmuş her kitap
Bir adım attı ona
Sadıklardı. Kan da damağım da huysuzdu oysa
Onları anlamak zordu
Onlar yaptıkları her işi
Bol keseden sevap dağıtan Tanrı’ya sordu.
Bir altın kurudu damağımda sonra
Kitaplar oldu bin bir parça
Her hecenin dağılışını, her sayfanın yırtılışını
Göğün yedi kat altındaki tahtından izledi Tanrı
Zor dedim içimden Tanrı’ya
Korkmak zor iş.

Kitaplardan biri kurtuldu zor da olsa
Adı yoktu, sanı ise kapkara
Kim yazmıştı bilinmiyordu
Belli belirsiz bir gülümseyiş daha yıkıldı sonra
Kimin gülümseyişi bu
Birinin değildi ki bu bundan sonra
Ahlar vahlar içinde izledi bunu Tanrı
Sonra durdu.

Bir telefon çaldı bir evde
Arayan kimdi
Cevap veremedim bunu soran kitaplara
Sessize aldım ruhumu
Emin ellerde yaşayan bir kız çocuğu ağlıyordu
Ama kız çocuğu gülüyordu
Ben emin ellerde yaşamıyordum ama ağlıyordum
Ruhum titreşti anlamsızca
Tanrıydı dedim kendi kendime
Sonra uykuya daldı ruhum
Yıkılmak üzere olan bir gecekondunun altında
 
2.

Kapıları kim kapatmıştı
Üşüyordum, açın dedim
Açın kapıları içeri biraz sıcaklık gelsin
Bunu duyan soğukluğum kırıldı sonra bana
Yıllar önce ölmüş bir kadından gönlünü aldım
Sonra verdim onu soğukluğuma

Lavlardan korkan bir cehennemdi bundan sonrası
Hiçbir zebani uyumazdı benle birlikte
Onlar çalınmış bir kağıt için kavga ederken
Özür dilerim dedim Tanrı’ma
Özür dilerim dedim üşüdüğüm için Tanrı’ya
Haklıydım halbuki
Kitaplarım yırtılmıştı.

3.

Bitmeye yüz tutmuş mataram için göle indim
Göl beni görünce irkildi
Susamıştı o da
Veremezdi bir damlasını bile bir Adem oğluna
Sözümü tutmamışçasına inledim göl kenarındaki çayırda
Çayırın içinde tek bir yeşillik yoktu oysa
Oysa bu hiç çayır olmamış bir bataklıktı.

Bunları düşünebilmek aptallıktı
Ne de olsa ben Tanrı değildim
Sanrılarından ve sonralarından kurtulamamış biri gibiydim
Söze nerden başlamalı
Söze Tanrıdan başlamalı
Tanrının sözünü ararken grapon kağıtlarında
Ahlar ağacının gölgesinde uyuyakalmış biri gibiydim
Bunlar beni anlamıştı huysuzca

Birden doğduğumu hissettim
Ev ile ağaç arasındaki açıklıkta
Açlıktan uyuyakalmış gibiydim
Zor da olsa adım attım damağımda kurumuş kana
O bile istemedi beni sonra döndüm
Ağaca baktım ve içimden akıp giden
Son kurumuş hüzün yaprağını düşledim

14
Tartışma Platformu / Ynt: Fantastik Edebiyat Okuru Tipi
« : 24 Ekim 2014, 13:51:11 »
okudum herkesin yazdığını anladımda ona göre yazdım zaten kendi fikrimi kategorize etmeye gerek yok şöyle fantastik okur tipi böyle fantastik okur tipi yok bence zaten dizi izlemek gibi kitap okumakta herkese de söylerim iyi olanı herkes beğeniyor birazda popüler kültür diye okuyorlar laikadan ilk çıktığında 2005 te buz ve ateşin şarkısı kimse yüzüne bakmamıştı sonra epsilon aldı dizi yapıldı herkesin favorisi oldu niye dizi yarı porno diye halbuki gerçek okur çoktaaaan okumuş beğenmiş hadi 2. çıksın diyordu fantastik okurunu normal okurlardan ayıran fark dışında fantastik okurlarını kategorize etmek istemiyorum

Buz ve Ateşin Şarkısı Laika'dan ne zaman çıktı? Arkabahçe'yle karıştırıyor olabilir misiniz?

15
Şişedeki Mısralar / Cümlenin Anlamı ve Yorumu-I
« : 22 Ekim 2014, 10:58:26 »
Nerede şimdi
Yüzbinlerce yıldır görmediğimiz,
O siyah aşkın
Soba kokulu mektubu.
İsle mühürlenmiştir kurban edilmiş sözcükler

Boyanmış mı mavi duvarlar
Beyaz renge
Beyaz rengine düşman edinilmiş adamların,
Kanından dökülen irinin.
Pis bir meltem eser mutlaka göğsüne
Canı alınmış kilise bahçelerinin.

Mikrob bulaşmış diyorlar
Kızamık mikrobu yenilmez yenilen
Muhakkak saklamışızdır acı kartımızı
Asidi alınmış midelerimiz-de yanarken

Benim adım sağ kalacak mı
Ya da ölecek mi diğer yumruk kalkarken
Bilinmezi bilme merakı artarken;
Birkaç düşünenin bilinmesi,
Beni rahatsız etmiştir ay dolarken.

Hangi filozof ölür ki
Binası yıkılmazken
Farklarını ayırt etmek kimyasal bir tepkimedir
Ve aşı çektirir birçoğuna
Bir de azı ezdirir.

Bem bir itfaiye şefinin
Islak bir mendiliyim
Yangını söndürdüğü.
Ve değmişsem suya sabuna
Leş yaşta ölmeliyim.

Sayfa: [1] 2 3 ... 17