Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Malkavian

Sayfa: [1] 2 3 ... 101
1
Kurgu İskelesi / Ynt: Kıpkısa Kulübü
« : 31 Mayıs 2017, 13:40:56 »
Dünya'nın %99'unu görmemişken yıldızlara ilgi duyardı, yıldızların imrenerek Dünya'ya baktığını bilmeden...

2
Ring of Solomon (Süleyman'ın Yüzüğü) kitabını yeni elime alabildim. Yani satın almıştım ama okumaya yeni yeni vakit bulabildim. 100 sayfa kadar okudum ama sanki eski bir dostu görmüş, tanıdık bir koku almış, kışın ortasında yaz tatili fotoğraflarımdan birini bulmuş gibi hissettim.

Bu kitabı bilmeyenler için benzetme yapmam gerekirse Yüzüklerin Efendisi serisinde Hobbit ne ise bu kitap da Bartimaeus üçlemesi için o. Üçlemenin 4. kitabı :) İyi ki yazmış Jonathan Stroud. Özlediğim tatların hepsini aldım. O eciş bücüş küçük dip notları okumayı özlemişim. Zekice oynanan oyunlardan, laftan sözden anlamaz yaramaz ama bir o kadar zeki ana karakterlerden, büyüden (Ursula K. L. ve ayin büyülerinin karışımı güzel ve mistik büyülerden bahsediyorum) hoşlanıyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun derim.

Genelde seri bitmiş üzerinden vakit geçmiş ise devam eden kitabın kalitesi bir iki tık düşer. Bu kitabı almak için bu anlamda tereddüt edenler varsa pek de düşünmelerine gerek yok. Jonathan Stroud belli bir kalitenin altında kitap çıkarmamaya özen gösteriyor sanırım en azından bu seri için...

Spoiler: Göster
Objektif bir şeyler pek yazamayacağım çünkü bu kitabın fan boyu gibiyim şu an.

3
Eğlence & Mizah / Ynt: İtiraflar
« : 02 Kasım 2016, 12:08:50 »
Son beş gündür çokça boş zamanım oldu ve tüm bu zamanı neredeyse kitap okuyup, bir şeyler yazarak en çok da kayıp rıhtımdaki eski üyeleri stalklayarak geçirdim. Özellikle radyo yayını yapmış ya da ogre seviyesindekileri. Sürekli dürbünde olmaktan ya da birinin profilinde attığı son mesajlara baka baka bilinçaltım şekillenmiş olacak ki dün rüyamda iki kişi ile karşılaştım. Birinin adı Malkavian, diğeri ise Fiddler tabi ben kısaca birine Malkav, diğerine Fid diyorum. Başlıyorlar bir hikayeden, yazından, güncel olaylardan bahsetmeye. Uyandığımda aklımda ilk kalan isim Malkavian'ı arattım internette ve karşıma deli vampirler, klan bilgileri falan çıktı.

 Uyku sersemliği geçince bir şok dalgası, soluğu rıhtımda aldım.  :ohmy Evet, rüyama girmişler.

Öncelikle selamlar efendim. Ben Malkavian, kısaca Malkav da diyorlar. (Rüyanızda doğru görmüşsünüz) Fiddler da eskilerden (Hala geliyor mu bilmiyorum) ve hikayelere en güzel yorum yapan üyelerimizden biriydi. Onunla sohbet ederken görmeniz de ayrı bir güzellik olmuş. Malkavian deli vampierlerin oluşturduğu bir klan, doğrudur. Profilinize de bir baktım Vampir seviyesine ulaşmışsınız. Bir güzellik yapıp selam vereyim istedim. İyi günler dilerim.

PS: İtiraf ediyorum bu gönderini mit sayesinde keşfettim. (Başlığa da uyalım.)

4
Tartışma Platformu / Ynt: Eski Çağlarda Ateş
« : 02 Kasım 2015, 12:27:36 »
Bir kitap okuyup cehennemde yanmak güzel fantastik konu bence. Tanrı/Tanrıça filan da içermiyor. Go Johnny go go go!

5
Kurgu İskelesi / Ynt: Aramızdakiler
« : 22 Ekim 2015, 23:04:04 »
(Alamadı.)

6
Kurgu İskelesi / Ynt: Yarın - III. Bölüm
« : 28 Eylül 2015, 13:58:15 »
Yarın
III.Bölüm


Alice, Ned ile yaptığı kısa görüşmeden sonra tuhaf bir uykuya dalmıştı. Hem de hemen hemen yeni uyanmış olmasına rağmen. Kabuslarla bölünen ve ne gördüğünü bir tülü hatırlayamadığı yüzlerce rüya görmüştü. Terden sırılsıklam olmuş bir şekilde son kez uyandığında panikle saatine uzandı. Dijital ekran 23:55’i gösteriyordu.

“Demek bu sefer beş dakika…” dedi kendi kendine. Normalde alarmı çalmadan iki dakika önce uyanırdı. Bu sefer alarmını bile kurmamıştı gerçi. Normal bir kadının beş dakika içinde hazırlanması imkansıza yakın bir durumdu fakat Alice zaten kotu ve gömleği ile uyuya kalmıştı ve dünya üzerindeki en donanımlı yerlerden birine gidiyordu. Yanına fazladan almak istediği tek şey cep telefonuydu ve onu da uyumadan önce şarja takmıştı bile. Bu bilgiler ışığında boş geçireceği dakikalarını, binasının 15. Katında bulunan dairesinin oldukça geniş bir alana yayılan manzarasını izleyerek geçirdi. Hemen hemen her isyancı (Onlara bu ismi takmayı uygun görmüştü, nasıl olsa televizyondaki gözlüklü budala da onlara bu ismi takacak ve hepsini öldürecekti. Anlam karmaşasının gereği yoktu.) ilk başta arabalarını alıp sokaklara dökülmüş ve kısa süre sonra trafiğin bir gıdım bile ilerlemediğini fark etmişlerdi. Suçlu sayıldıklarını ve ölüme mahkum edildiklerini cep telefonları ve internet aracılığıyla saniyeler içinde öğrendiklerinde ise içlerini derin bir panik duygusu kaplamış olmalıydı. Cadde üzerindeki her bir marketin, silah dükkanının, motorsiklet ve bisiklet satıcısının camları kırılmış ve yağmalanmıştı. Alice ağlamak, bağırmak, onlara ne kadar aptal olduklarını haykırmak istiyordu ama tek başına bu düzeni değiştiremezdi. En azından şu anda değiştiremezdi… Yan komşusunu ve iki ufak çocuğunu, sokaktaki diğer herkesi birer ölü olarak düşünmek şimdilik ona duygularını bastırma olanağı sağlıyordu. Bu önemliydi çünkü duyguları ile hareket eden herkes ölmüştü bile.

Sokaklarda meşaleler yakılmıştı. Sinirle güldü. İsyanın vazgeçilmez ve değişmez sembolü meşaleler… Hem de sokak lambalarının hemen hemen hepsi hala çalışır vaziyetteyken…

“O kadar aptalsınız ki...” Dünya liderleri ne istiyorsa onu yapıyorlardı. Panikle sokağa çıkıp her yeri yağmalıyor, sonra da nereye olduğuna bile karar vermeden veya önemsemeden kaçmaya çalışıyorlardı. Her birinin elinde cep telefonu ve derilerinin altına yerleştirilmiş kablosuz internet erişim çipleri vardı. AO’nun tek yapması gereken, bilgisayarlarını açıp harita üzerinden kırmızı noktaları izlemekti.
Alice, düşündükçe beynine komplo teorileri hücum etmeye başladı. Yoksa 50’lerde devrim gibi gösterilen kablosuz internet çiplerinin üretim amacı bu muydu? O dönemleri hatırlamaya çalıştı. Kendi kablosuz ağ cihazını takan doktor, ona kendi imkanları ile çıkarmaya çalışmamasını defalarca tembih etmişti. Cihaz, sol el bileğinde ana damara çok yakında duruyordu ve ancak genel bir cerrah onu oradan vücuda zarar vermeden çıkarabilirdi. Bu saçmalıktı… Pek ala bu çipler vücudun en gereksiz yerlerine de takılabilirdi ama kimse bunu sorgulamamıştı bile. “Hepimiz, ben de dahil birer koyunuz.” Diye düşünmekten kendini alamadı.

Helikopterin pervanelerinden gelen derin ses irkilmesine sebep oldu. Vücuduna gelen titremeyi bastırdı ve cep telefonunu şarjdan çıkardı. Dolabından üzerine giyebileceği kalın bir şeyler aldı ve kapısına doğru yöneldi. Çeşitli boyutlarda ve çeşitli mekanizmalara sahip kilitleri bir bir açtı ve çıkmadan önce koridora son bir kez göz attı. Çıt bile çıkmıyordu. Hayalet bir binada gibiydi. Asansörü kullanmaya cesaret edemedi. “Ya elektrik kesilirse ve ben burada sonsuza kadar mahsur kalırsam?” Deyip kendi kendine güldü. Bina o kadar boştu ki olası bir asansörde kalma durumunda açlıktan ölmesi daha muhtemeldi. En basit dürtülerinin bile bu kadar ölümcül sonuçları olabileceği bir dünyaya adım attığını bu düşünce ile birlikte idrak etti ve kararlı bir şekilde merdivenlere yöneldi. Dikkatli olacaktı… Dikkatli olmalıydı. Yedi kat merdivenleri kullanmak onu o kadar da yormazdı ne de olsa…

Yordu… 22. katın merdivenlerini de çıktıktan sonra nefesi kesilmiş, terlemiş ve bitap düşmüştü. Apartmanındaki oldukça sosyal olan birkaç insan buraya sık sık hava almak ve sohbet etmek için geldiği için çatıya açılan demir kapı kilitli değildi. Kapıyı araladı ve helikopteri pervaneleri çalışır ve her an uçmaya hazır bir şekilde beklerken buldu. Kapı açıldığı anda ellerinde uzun namlulu silahlar tutan AO askerleri, helikopterden fırlayıp ona doğru hızlı bir şekilde koştular.

“Kimlik lütfen hanımefendi!” Siyah maskesinden yüzü görünmeyen ve Alice’in hemen hemen iki katı olan askerin sesi tek düzeydi ama bir numara yapacak olursa veya ona verilen isimde bir kimlik çıkarmazsa, Alice’i oracıkta öldürecek kararlılığa sahipti. Kalbi pır pır atarken sol elini askerin elindeki cihaza doğru tuttu ve ekranda yanıp sönen ışık içerisinde kendi adını görünce derin bir oh çekti. Kendi ismini görünce bu kadar sevineceği aklının ucundan bile geçmezdi.

Helikoptere bindiğinde her iki yanına oldukça yapılı askerler oturdu ve ellerindeki uzun namlulu silahlarla dikkatli bir şekilde nöbet tutmaya başladılar. Bir şeyler söylemeye çalıştıysa da pervanenin sesinden anlaşılmıyordu. Eline verilen kulaklığı minnetle kabul etti ve el yatkınlığı ile konuşma düğmesini aktif etti.

“Seni gönderdiklerine inanamıyorum!” dedi. Pilotu tanımıştı. 5 yıl önce çıktıkları Ay seferinde birlikte çalışmışlardı. Görevleri de oldukça zengin olan dünyaca ünlü iş adamlarının çocuklarından oluşan bir gruba, Ay üzerinde yapılan yeni tesisleri gezdirmekti.

Pilot gülümsedi, eline başına götürüp selam verdi ve hiçbir şey söylemeden ön paneldeki düğmelere dokunmaya başladı. Helikopter havalanıp çatı katını terk etti. Yaklaşık bir dakika sonra, Alice camdan ışıkları ve manzarayı seyrederken garip bir ses duydu. Sağ tarafındaki AO askerinin başının öne düştüğünü fark etti. Pilota bakmaya çalıştı ama o sırada derin bir sarsıntı geçiren helikopterin burnunu düzeltmeye çalışıyordu. Camdan baktığında aracın sol yanından çıkan dumanları gözleri büyüyerek fark etti. Zorunlu inişe geçmişlerdi. Her taraflarında uzun binalar vardı ve buraya iniş hemen hemen imkansızdı. Tek çareleri az ileride bulunan nehirdi fakat Nasa’daki simülasyonlardan edindiği bilgilere bakılacak olursa oradan kurtulma şansları da pek fazla değildi. Solunda duran AO askeri seri bir hareketlerle sağına geçti ve kapıyı aralayıp silahını dışarı çıkardı. Birkaç el ateş etti fakat karşılık gelmedi. Gelmemesi de çok normaldi. Her kim ateş ettiyse, zaten yakında düşecek olan bir helikopter için yerlerini belli etmeye değmezdi. Helikopter sallanarak irtifa kaybetmeye devam etti. Duman giderek artıyordu. İki bina arasından ustaca geçtiler ve alçak bir binanın üzerini de hafifçe sıyırdılar fakat sonunda nehrin yakınına gelmişlerdi. Bu noktada arka pervane helikopterden gürültüyle koptu ve helikopter kendi etrafında deli gibi dönerek nehrin serin sularına çakıldı.

Alice şoktaydı ve öylece yatıp ölümü kucaklamak istiyordu. Fakat bilinçaltı buna izin vermedi. O bunun için eğitilmişti. “10 saniye” diye düşündü… Sular tamamen aracın içine dolup tonlarca ağırlıktaki metali dibe doğru çekmeden önce ancak 10 saniyesi vardı… Herhangi bir yerinin kanayıp kanamadığını kontrol etmek için vakit bile yoktu.

Kemerini çıkarıp aracın içine inanılmaz bir hızla dolmaya başlayan suların arasından hızla yürüdü. Ölü AO askerinin üzerinden atlayıp Pilotun ( Bir türlü ismini hatırlayamıyordu.) kemerini çözdü ve bu sırada suyun, dizlerinin üzerine kadar geldiğini fark etti. Nabzını yoklayacak vakti yoktu, sadece hayatta olmasını umut ediyordu. Koltuğun altına uzanıp can yeleğini çakardı ve kendi üzerine geçirdi. Sular göğüs hizasına ulaşmışken bir elini omzunun altından adama doladı ve AO askerinin ateş etmek için araladığı kapıdan kendini dışarı attı. Suyun soğukluğu vücuduna derin bir titreme yayılmasına sebep oldu fakat pilotun güçsüz bir sesle inlemesi içini ısıttı ve devam etmek için ona güç verdi. Nehrin suları oldukça hızlı bir şekilde akarken can havliyle kendini ve ona tutunmuş olan adamı kıyıya çekmeye çalıştı. Yaklaşık bir saatlik bir çırpınıştan sonra bitap düşmüş bir halde kıyıya çıktığında bilinçaltı vücudunun kontrolünü Alice’e geri bahşetti. Ciğerleri yanıyor ve midesi yuttuğu sulardan dolayı spazmlar geçiriyordu. Kollarında ve bacaklarında bir gıdım enerji kalmamıştı. Bilinçsiz bir şekilde yerde yatan adama son bir kez baktı. Nefes alıp veriyordu ve bu kadarı yeter de artardı bile. Pilotun yanına kıvrıldı ve gözlerini kapattı…

---o---

7
Kurgu İskelesi / Ynt: Yarın - II. Bölüm
« : 28 Eylül 2015, 11:41:31 »
@Elerki: Ben de yorumun içeriğine bakınca eski bir üyemiz olduğunu tahmin etmiştim ve kim olduğunu da merak ediyordum. Teşekkür ederim değerli yorumun için  ve tekrardan hoşgeldin. Bugün veya birkaç gün içinde fırsat bulursam diğer bölümü yazacağım. Daha sık görüşmek dileğiyle...

8
Kurgu İskelesi / Ynt: Yarın - II. Bölüm
« : 25 Eylül 2015, 23:33:17 »
@KoyuBeyaz: Yorumun için teşekkür ediyorum Tarık. Olayların paldır küldür akmadığı yazıları pek yazamıyorum ben. Bir de karakterin uyanmadığı şeyler pek hoş değil :) Yorumunda daha spesifik olursan sevinirim... Atıştırmalık demişsin ama kafamda canlanmadı. Biraz daha ayrıntıya girersen... Sonuçta Doridos var, Pringles var. Bunun ayrımında olalım lütfen. :)

Gıcıklık için sorduğun soru yerinde olmuş ve yine kurgu ile alakalı bir durum tabi ilerleyen bölümleri okursan o soruna da cevap alabileceksin sanırım. Aslında Askerlerin neden bu işi kabul ettiği ve dünya liderlerinin bir garip davrandığına dair diğer arkadaşların da sorduğu sorular var. Onlar da mantıklı bir cevaba sahipler efendim.

İşallah devam edebilirim dediğin gibi. Tekrardan teşekkürler.

9
Kurgu İskelesi / Ynt: Yarın - II. Bölüm
« : 17 Eylül 2015, 11:32:07 »
@mit: Yorumun için teşekkür ediyorum. Eleştirilerde oldukça haklısın. Eskiden hem elim daha alışıktı, hem de daha fazla vaktim vardı böylece 2-3 kere, hatta 4-5 kere kontrol edip gönderiyordum hikayelerimi. Şu aralar kafamda oluşturduğum hikayelerin %80'ini yazamadığım gibi yazdıklarımı da en fazla 1 kere üstün körü okuyacak vakti bulabiliyorum. Bu durumda 'I blame Microsoft Word' bir de 'I blame jungle' :)

@Black Helen: Yorumun için teşekkür ediyorum. Öncelikle uzun zamandır görüşemiyorduk umarım iyisindir. Hikayelerimde çelişkileri kullanmayı seviyorum ve bunun okuyanlar tarafından sevildiğini de görmek ayrı bir mutlu ediyor beni.  Ayrıca gönderdiğin görsel gönlümde taht kurdu diyebilirim. :)

@u.aslan: Yorumunuz için teşekkürler. Aslında kafamdaki hikayeye daha girişi bile bitirmedik. O yüzden endişeye gerek yok. Olaylar planladığımdan da yavaş gelişiyor.

10

Aynı zamanda biraz bakındım internetten sanırım beşinci kitap sonrası çok daha güzel bir hal alıyormuş seri , orjinal dilinde okuyan arkadaşlar bu durum hakkında ne düşünüyor ? Yani , serinin yayınlanan son iki kitabı goodreads üzerinden neredeyse beş tam puan almışlar.


Serinin ilk kitaplarını Türkçe okuyup diğer bir kısmını dayanamayıp İngilizce okudum. Jim Butcher, aksiyon sahneleri ve tempolu yazım konusunda gerçekten başarılı olsa da kitabın orjinal halini okuduğumda şoka girmiştim. İngilizce'nin kelime haznesi olarak bizimkinden çok daha geniş bir dil olduğunu söylememe gerek yok sanırım ama Jim abimiz o güzelim dildeki bağlaçları hiç kullanmamış yazarken. O yüzden ben kitapların orjinallerinden olabildiğine nefret eder hale geldim. Her yerde nokta var, virgüle bile tenezzül etmemiş kendisi. Telgraf okumak isteyenleriniz varsa orjinalleri on numara kitaplar gerçi.

Bu bağlamda dilimize çeviren arkadaşlara bir kez daha teşekkür ederim. Onun haricinde telif haklarının pahalılığı yüzünden devam etmeyeceğini duymuştum çok sevgili bir dostumdan ( :) )  O yüzden bekleyin derim. İlla ki basılır bir yerden sonra ya da google çeviri devrim yaparsa belki o da güzel olur :)

11
Kurgu İskelesi / Ynt: Yarın - II. Bölüm
« : 12 Eylül 2015, 20:17:06 »
@okanakinci: Yorumunuz için teşekkürler. Aslında toplumun tamamını etkileyen bir sebep öne sürünce bunu açıklamak için sosyal sorunlara değinmek bir zorunluluk oldu ama hikaye aslında başka yönlere de kayabilir. Takibiniz için teşekkürler.

@Hatunkız: Yorumunuz için teşekkürler. Eleştirinizde çok haklısınız fakat eleştirdiğiniz kısımlara gelecek diğer bölümdeki cevapları daha keyifle okuyabileceksiniz böylece sanırım. Dünya Liderlerinin dürüst olması kısmında ise şöyle bir teorim/düşüncem var: ' Herkes ama herkes bir noktadan sonra öyle bir tehdit ile karşı karşıya kalacak ki söylenecek en ufak bir yalan bile insan neslini tehlikeye sokacak.' Bu durumda birilerinin dürüstlük kılıcını eline alması gerekecek. Bu, neden yalancının önde gideni Dünya Liderleri olmasın ki? En nihayetinde onların bile dürüst kaldığı bir durumda kim daha fazla entrika çevirmeye çalışır ki? İşte böyle bir dünyada geçiyor hikayemiz :)

@RedElf: Yorumunuz ve iltifatınız için teşekkürler. İlham almanıza sevindim. Siz de Hatunkız gibi ilerleyen bölümlerde eleştirinize cevap alacaksınız o yüzden şimdilik susuyorum :)

@rıhtım: Yorumunuz için teşekkür ederim. Hikaye yazarken en çok dikkat ettiğim noktalardan biri fazla ipucu verip okuyanların kendi hayal güçlerini kullanmasını engellememektir sanırım o yüzden teorilerin uçuşması oldukça hoşuma giderdi doğrusu.

12
Twitch'i bilenleriniz vardır. Kısaca herkesin internet ortamı üzerinden yayın yapmasını sağlayan bir aracı site. Konumuz bu değil tabi ki. Bu site üzerinden yayın yapan bir kanal var ve bu kanal tamamiyle bu siteye uygun materyaller içeriyor.

Bilgisayar oyunları, çizgi romanlar üzerine söyleşiler ve en önemlisi şu an izlerseniz Dünya üzerinde oynanan en kaliteli FRP'yi canlı olarak izleyebilirsiniz. (Çeşitli ses aktörlerinin bir araya gelmesinden oluşan bir grup ve DM leri var. )

http://www.twitch.tv/geekandsundry

Not: İngilizceniz varsa tabi ki.

13
Kurgu İskelesi / Ynt: Yarın - II. Bölüm
« : 10 Eylül 2015, 12:27:03 »
Yarın
II.Bölüm


Üzerine aceleyle giydiği ütüsüz, beyaz gömleği iliklemeye bile uğraşmadan beceriksizce önden bağladı ve altına iki gündür giymekte olduğu kot pantolonunu geçirdi. Mutfak dolabını açıp buzluk kısmından üzerinde ‘pişirilmiş köfte’ yazan bir paketi dişlerinin arasına sıkıştırıp kapıya doğru yöneldi. Bir elini kapının kilidine atarken diğer eline de dişini çoktan dondurmuş ve ağzına ince bir sızı yayan soğuk paketi aldı.

Kilidin üzerindeki eli duraksadı ve tereddüt etti. Kapının arkasından kendi katında oturan herkesin panik dolu çığlıklarla binayı boşalttığını duyabiliyordu. İçgüdüleri, ona kendisinin de bu ne yaptığını bilmeyen sürüye katılmasını söylüyordu fakat aklı ona “Sakin ol ve düşün.” Diyordu.

Elini hafifçe kilidin üzerinden çekerken düşündü. Her gün 120.000 kişi öldürülecekti! Ve şu an bireysel olarak yapacağı hiçbir şey bu duruma engel olamayacaktı. Dışarı çıkıp ne yapmayı planlıyordu ki? Önüne gelen ilk marketi mi yağmalayacaktı? Benzini yettiği kadar seyahat edip kanunun onu bulamayacağı bir yere mi yerleşecekti? Kaldı ki en ufak bir suçun bile idamla sonuçlanacağını söyleyen televizyondaki adam elbet kaçakları bulacak bir yöntem bulmuştu. Yoksa onlar da bunu mu istiyordu? Panikle kaçan milyonlarca insan, daha ilk günden kanuna aykırı davranmış olacaktı ve bu onların ekmeğine yağ sürmekten başka bir halta yaramayacaktı. İki elini sinirle kafasının yanlarına koyup sertçe saçlarını ovaladı ve koltuğuna kadar gitmeye zahmet etmeden kapısının önüne oturup kaldı.

“Alice! Alice!! Orada mısın?! Haberleri duydun mu?! Biz gidiyoruz… Jack ve ben çocukları da alıp kaçıyoruz!” kapısı delice çalınıyordu. Panik dolu, çatlamış bir ses tonu ile konuşan arkadaşı kapıyı daha fazla çalmak ve bir an önce kaçmak arasında tereddüt ediyordu. Fazla uzun sürmedi ve vazgeçip ailesine katıldı.

Alice NASA’da çalışıyordu ve işi tam olarak da buydu. Her yıl binlerce başvuran arasından on kişiyi seçmek… Bunu yaparken de en çok adayın elenmesine sebep olan testlerin ne dayanıklılık ne de fiziksel güç sınavları olmadığını biliyordu ve işin açıkçası başvuranların çoğu da zehir gibiydi. Yani zeka testleri de eleyici bir unsur değildi. Hayır… Çoğu aday panik testleri sırasında elenirdi ve şu an Dünya kocaman bir sınava tabi tutuluyordu. Bu testler sırasında IQ’su bir terliksi hayvanınkine eş değer olan dâhiler tanımıştı ve onlardan biri olmaya niyeti yoktu. Televizyondaki o genel sekreter bozuntusunun neler söylediğini kafasında tekrar canlandırmaya çalıştı. Bir saat içinde açıklama yapacağız demişti ve en önemlisi de önce mahkumlar ve iyileşmesi imkansız hastalarla başlayacaklardı. Bu en azından 3-4 gün infazlardan uzak olacağı anlamına geliyordu. Zor olsa da bir şekilde sakin kalmalı ve diğer herkes ne yapıyorsa tam tersini yapmalıydı. Donuk bir farkındalıkla penceresinin önüne doğru giderken aklının bir kenarı ona gölgeliği kapatmasını hatırlattı. O ise elindeki pişirilmiş köfteyi kemirirken sokaklara doluşmuş, kimisi çığlık atan ve kimisi de sessiz bir aceleyle yakınlarını çekiştiren ölüler ordusuna baktı. Hepsi elenmişti…

Açık kalmış televizyondan ince bir siren sesi duyuldu ve ülke bayraklarının önündeki kürsü tekrar yayına aktarıldı. Genel sekreter elindeki evrakları masaya koydu ve boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

“Dünya Liderleri olarak aldığımız kararın, çoğunuzun hoşuna gitmediğini ve bizleri birer cani olarak gördüğünüzü biliyoruz. Unutmayın ki tüm liderler olarak ortak bir karar alarak tüm sorumluluğu üzerimize alma cesaretini göstermek kolay olmadı. Dünya nüfusunu azaltmak için çeşitli nedenler öne sürerek 3. Dünya savaşını başlatabilir – Fransa savaşını saymazsak- ve her şeyi sizlerden gizleyebilirdik fakat bunu yapmadık. Çünkü bu birçok ülkenin ekonomisine derin bir darbe indireceği gibi savaşta harcanacak silahların yaydığı ısı, kimyasal gazlar ve kirlenme asıl amacımıza tam ters istikamette gitmemize sebep olacaktı.”
Masada duran kristal bardaktan bir yudum su içti ve konuşmasına devam etti. İçtiği su ile kararlılığı artmış gibiydi.

“Hedefimiz net ve oldukça basit. Dünya üzerindeki kaynakları, yenilenebilir olarak kullanabileceğimiz nüfus aşağı yukarı 3 milyar dolaylarında. Bu sayıya ulaşana kadar ve belki ulaştıktan sonra da geçerli olacak temel kuralları sizlerle paylaşmak istiyorum. Fakat daha önce sizlere, yani şu an panikle sokaklara dökülmeyip bu konuşmayı izleyebilen bireylere birkaç bilgi vermek istiyorum.

Elimizdeki mahkumların ve iyileşme umudu olmayan hastaların sayısı, bir hafta boyunca sizlere zarar gelmeyeceğini garanti ediyor. Bu sebeple bugünden başlamak üzere 1 hafta sokağa çıkma yasağı ilan ediyoruz. Bu süre zarfında sokakta görülen her birey kanuna karşı gelmiş sayılacak. AO’dan aldığımız bilgiler doğrultusunda şu an sokaklarda olan nüfus oranına bakılacak olursa, yaklaşık 2 hafta daha ek süreniz olacak.
Konuşmanın başında da söylediğim gibi hedefimiz 3 milyar nüfusa ulaşabilmek ve şu an Dünya nüfusu yaklaşık olarak 35 milyar civarında. Tüm devletler olarak aldığımız ortak karara göre eğer bu dünyada 3 milyar insan yaşayacaksa; bu insanların akıllı, kendi vücuduna zarar vermeyen, akli dengesi yerinde, herhangi bir genetik hastalığa sahip olmayan, pratik çözümler üretebilen, dünyaya ve kendine dostça davranan, kurallara uyan bireyler olmasından yanayız.

Bu hedefe ulaşmak için sizlere Yeni Dünya düzenini sağlamak için 1 haftalık süreçten sonra devreye girecek yeni kuralları ekranınıza yansıtacağız. Bu kurallar gün boyu tüm televizyon kanallarında devamlı olarak yayınlanacak. Yapabilirseniz sakin kalın ve bekleyin… Hepinize iyi günler. ”

Ekran karardı ve siyah ekran üzerine beyaz harflerle yazılmış kurallar akmaya başladı.

Yeni Dünya Kuralları:
1-   Sigara ve içki fiyatları %98 oranında düşürülecek.
2-   Uyuşturucu ve zararlı madde kullanımı serbest olacak.
3-   Otobanlarda ve şehir içi yollarda hız limitlerini kaldırıyoruz. Alkollü araba kullanmak serbest olacak.
4-   Silah taşımak için ruhsat gerekmeyecek.
...


Telefonu çalmaya başlayınca irkilerek kayan yazıları okumayı bıraktı. Zaten bunun için bir sürü zamanı olacaktı. Pencerenin kenarından izlediği televizyonu açık bıraktı ve telefonu açtı. Konuşan oldukça telaşlı görünüyordu.

“ İyi günler, Alice Artwood ile mi görüşüyorum?”

“Evet.”

“Evde olacağınızı tahmin etmiştim.” Arka plandan, Alice evde olduğu için telefondaki kişiye söylenerek para ödeyen bir başka adamın sesi belirli belirsiz duyuluyordu. “Ben NASA iletişim bölümünden Ned. Acil durum toplantısı için üsse bekleniyorsunuz.”

“Ned çok naziksin ama sokağa çıkma yasağı var ve açıkçası bir hafta sonra NASA diye bir kurum ortada olmayacak bile.”

“Yanılıyorsunuz efendim. Bir hafta sonra Dünyadaki en önemli kurumlardan biri NASA olacak. Toplantıyı bizzat Dünya Liderleri Konseyi talep etti. Sizi almak için gece 00:00’ da bir helikopter gönderilecek. Tüm eşyalarınızı bu vakte kadar toparlamanızı bekliyoruz. Evinize bir daha geri dönemeyebilirsiniz. İyi günler.”

--o--

14
Kurgu İskelesi / Ynt: Yarın - I. Bölüm
« : 08 Eylül 2015, 23:12:49 »
@okanakinci: (Copy-paste siz) Değerli yorumun için teşekkür ediyorum. Bir giriş bölümünde olması gerektiği kadar bilgiyi verdikten sonra yazacaklarım gereksiz konuyu uzatmak olurdu. Yine de daha uzun bir giriş bölümü isteğiniz için teşekkür ederim. Konu bütünlüğü açısından   bu noktada durmam gerekiyordu. Ayrıca genel olarak kısa hikayelerin giriş bölümlerini kısa bırakmakta yarar görüyorum :)

Görüşmek üzere.

15
Kurgu İskelesi / Ynt: Yarın - I. Bölüm
« : 08 Eylül 2015, 21:49:32 »
@andreyfyodorovich:  (Evet copy-paste yaptım) Değerli yorumun için teşekkür ederim. Üsluba, ideolojiye ve diğer kısımlara olan övgülerinize teşekkürler ama yazarken oldukça paslandığımı fark edememiştim. Tekrardan kendi hikayemi okuyunca baya bir eksik buldum. İhsan'ın da değindiği konular eklenince, dün 'Değiştir' butonunu hunharca kullandım. Ama en nihayetinde son halini beğenmiş olmanız beni mutlu etti.

"Ne olacak şimdi?" sorularınızı dizginleyin ileride kullanabilirsiniz, ihtiyacınız olacak :)

Hikayenin devamı gelecek hatta 2 ve 3. bölümlerin taslağı hazır (kafamda). Uzun zamandır foruma gelmiyordum ve devam etmeyi düşünmeyeceğim yarım kalacak bir hikaye daha yazıp gitmek pek hoşuma gitmeyecek bir durum olurdu.

Görüşmek üzere.

Sayfa: [1] 2 3 ... 101