Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - jacobnessie

Sayfa: [1]
1
Şişedeki Mısralar / En Büyük Hatamdı Bağlanmak "Sana"
« : 16 Aralık 2010, 22:28:13 »
En büyük hatamdı bağlanmak sana,
Delicesine.
Hiçbir şey görmezcesine.
Tümüyle sevmekti ve kör olmaktı...
Gözlerimi kamaştıran o ışığa bakmak,
Çocukça, belkide değil.
Kör olmuşçasına bağlanmaktı en büyük hatam,
Sana.
Ve kaybetmekti benim olmayanı,
En büyük korkum...
Gözyaşlarından yaptığım okyanuslardı,
İçinde kaybolup gittiğim zamanla...
Ve silinen yavaşça...
Hep eksik olmuştu bir şeyler,
Sanki tümüyle ben değilmişim gibi..
Sanki bir yarım,senmişsin gibi...
Ve doğruydu da aslında.
Yarım kalmıştım ve belkide,
Sen bilmezken sevmiştim seni...
Hiçbir şeyden habersizken sen,
Ağlamıştım sadece senin için,
Gecelerce,
Gizli gizli...

11~12~10

Daha Önce Hortkuluk Avcısında Tarafımdan Yayımlanmştır.

2
                                                 KaranLık TuTsaĞı





  
~Tanıtım~


    Kötülük için çalışıyorsanız ve seçeneğiniz yoksa ne yapabilirsiniz ? Veya zaten ölüyseniz kendinizi nasıl koruyabilirsiniz ? Karanlığın tutsağıysanız nereye kaçabilirsiniz ?

    18 yaşındaki Niky küçük yaşta bir şeytanın yardımcısı olmuştur.Henüz iyilik ve kötülük kavramlarını bilmeyen Niky ' nin artık seçim hakkı yoktur.Hiç olmadığı gibi ... İyilik için çarpan yüreğini hiçe sayıp karanlığa hizmet etmektedir.Şeytanın en sadık hizmetkarı karanlığın tutsağıdır.Çıkışı olmayan karanlığın ...




                                                   ~ BöLüM 1 ~
                                                  --Tartışma--


      " Bencilin tekisin.Gerçi sen şeytansın ne beklenirki senden kötülük dışında !? "
      " Böyle yapma tatlım taştanda olsa sanırım bir kalbim var."

  Pis sırıtışı sinirlerimi bozuyordu.İçimden onu parçalamak geçiyordu ama düşüncelerimi dizginleyip kendime saklamayı tercih ettim.Ne de olsa karşımda bir akıl okuyucu vardı.

      " Düşüncelerini duymayı tercih ederim güzelim."
      " Gerçekten duymak istiyor musun ? O zaman şöyle söyleyeyim aptalın ve bencilin tekisin.Ayrıca o lanet ellerini yüzümden çek yoksa yanmış şekilde geri çekersin ! "
      " Güçlerinin hiç birinin benim üzerimde en ufak bir etkisi olmayacağını belirtmek isterim.Yıllardır yanımdasın ve hala öğrenememiş olman şaşırtıcı.Üstelik geceleri bana kurduğun komplolara rağmen."

   Neden etkilenmediğini ve her seferinde kaçış planlarımın suya düştüğünü şimdi anlıyordum.Lanet olsun gene yaptı ! Beynimin içinden çık seni sersem !

      " Düşüncelerini kontrol etme konusunda oldukça zayıfsın Nicole.Burdaki tek akıl okuyucu ben değilim bunu unutma.Düşüncelerin diğer odalardan bile duyulabilir."
    
     " Bana Nicole demeyi kes tamam mı ? Benim ismim Niky ! "
  
   Ellerini yüzümün üstünde dolaştrıp çenemden yukarı kaldırdı.Büyük kan kırmızısı gözleri alevlerle parlıyordu.Gözlerine daha fazla bakmak istemiyordum fakat kafamı çevirmeme engel oluyordu.Boğazını yavaşça temizledi ve en melakonik tınısıyla konuştu :
      
    " Ben sana Nicole ismini verdiğimi hatırlıyorum.Fazla asisin.Başına büyük işler açacaksın.Senin yerinde bir başkası olup bana bunları yapsaydı şu anda lav şehrinin içinde alevlerin tenis topuydu."

    Ellerini sinirlice yüzümden çektim ve dönüp arkamdaki koltuğa oturdum.Her zaman ki gibi gelip yanıma yerleşti.Ben yüzüne bakana kadar ses çıkarmadan bekledi.Bir şeytan için oldukça garip hareketlerdi bunlar.
    
    " İstersen kafanı kazıklara geçirip kanını içeyim ? Ne dersin ? Bir şeytan için doğal bir hareket olur mu ? "
 
    " Bunu yapacağını pek sanmıyorum.Bu güne kadar seninle çok uğraştım fakat daha elini kaldırıp bana vurmadın bile.Garipsin hemde çok garipsin.Şeytan diyemeyeceğim kadar iyi yüreklisin bana karşı.Anlamıyorum."

     Gözlerini gözlerimden çekti ve ellerine baktı.Yüzüne bakmaya çalıştım fakat yanağındaki yeni olduğu çok belli olan derin yara izleri beni ürküttü.İstemsiz olarak elimi onun yanağındaki o derin yaralara götürdüm.Tahmin ettiğimden çok daha derin ve acı verici duruyorlardı.Elimi yüzüne götürünce ürperdi fakat bir şey söylemedi.

    " İyileştirmemi ister misin ? "
 
    " Sanırım hayır.Böyle daha şeytani bir izlenim bırakıyorum gözünde." Şaşırmıştım fakat ses etmedim.Tekrar inatla sordum.
 
    " İyileştirmemi istiyor musun ? "

    " İnatçılığına hastayım fakat hayır istemiyorum.Dediğim gibi madem şeytan gibi görünmüyorum belki bu izler biraz olsun gözünde bir şekil oluşturur."

     Şimdi vicdan azabı çekmemi mi istiyordu ? Sanırım çoğu zaman olduğu gibi gene onun sözünü dinlemeyecektim.Elimi yaraların üstüne koydum ve gözümde canlandırmaya başladım.Onarımın başlamasına saniyeler kalmıştı.Elimi yüzünden çekmeye çalışıyordu fakat boşunaydı.İnatçı olduğumu biliyordu ve pes etti.Pek yapmadığı bir şeydi ama söz konusu kişi ben olunca işler biraz değişiyordu sanırım.Onarımı tamamlandığında yara yok olmuş ve eski haline dönmüştü yüzü.Bir anda ayağa fırladı ve küresinin yanına gitti.Yeraltı dünyasında  bir şeyler ters gidiyordu.Merakıma yenik düştüm ve kalkıp kürenin yanına gittim.Aslında ters değil oldukça iyi gidiyordu fakat bizler kötülerdik.Güzel giden her şey bizim için kötüydü.Sanırım şu kötülük meselesini biraz benimsedim bu sıralar.Düşüncelerimden sıyrıldım ve kürede oluşan holograma baktım.Şeytanın kardeşi Dartemiss Yeraltı dünyasınının içindeki karanlığı yok etmeye çalışıyordu.Şeytan homurdandı.Sinirle kapıya doru yürüdü.

   " Lethenia , Lorian çabuk ejderhaları alın ve Yeraltına gidin.Dartemiss 'i öldürmeden topraklarımdan çıkarın.Yaralanabilir ama sakın ölmesin ve dikkatli olun.Güçleri oldukça fazla.Sarı bir ışık elinde parlamaya başladığı an topuklayın.Üzerinize geldiğinde yaşama gibi bir şansınız olmaz.Sizi Nicole bile kurtaramaz.Acele edin ve gidin."
  
   " Peki efendim." Dedi Lethenia.
   " Anlaşıldı." Diye ekleyip peinden çıktı Lorian ' da.Bende koltuğuma geri döndüm.Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu ve uykum vardı.Koltuğun üzerine uzandım ve kendi kendime ninni söyledim.


      

3
Düşler Limanı / Gökkuşağının doğduğu yerde...
« : 20 Eylül 2010, 20:56:35 »
                                           Gökkuşağının Doğduğu Yerde ...


        Gökkuşakları...Onlar hakkında pek çok hikaye vardır.Kimisi sever onları.Kimisi de nefret eder , benim

gibi.Renkler...Çok fazla rengi var gökkuşağının.Uymaz benim dünyama.Benim dünyam karanlıktır

çünkü.Tek renk vardır benim için.Siyah...

         Yaklaşık 3 yıl önceydi.18 yaşıma yeni girmiştim.Gökkuşaklarını çok severdim.Bir sürü renk bana

yaşama sevincimi tekrar tekrar kazandırırdı.Onlar hakkında pek çok hikaye vardı etrafta.Kimisi altına

gittiğinde cinsiyet değiştirdiğini , kimisi altın dolu bi sandık olduğunu söyler dururdu.Bende meraklı bir

tiptim.Yağmur en şiddetli şekilde yağdığında dışarı çıktım.Güneş açacaktı ve gökkuşağı

çıkacaktı.Biliyordum.Yani hissediyordum.Ve hislerimde gene yanılmamıştım.Gökkuşağı her zamanki gibi

rengarenk açmıştı gökyüzünde.Derin bir nefes aldım ve koşmaya başladım.Nereye gideceğimi pek

bilmiyordum açıkcası.sadece koşuyordum.Hedefime kilitlenmiştim ve bulacağımı biliyordum.Koştum ,

koştum , koştum.Git gide yakınlaşıyordum.Ve başlangıcını buldum.Veya sonunu.En ufak bir fikrim yoktu

ama inanılmaz bir manzaraydı.Hafifçe yükselen mor rengi biraz yukarısında sarıya çalıyordu.Uzaktan

göründüğünden çok daha...ilgilnçti.Hiçbir şey uzaktan göründüğü gibi değildi , evet.Sarının üstünde hafif

bir turunculuk ve onun üstünde ise kan kırmızısı bir renk vardı.Köprüye benzer bir şekil çiziyordu bu

gökkuşağı.Diğer ucunu göremiyordum bile.Köprüye benzer yerin oralardan sime benzer şeyler

iniyordu.Garipti.Hemde çok garipti.Büyülenmiştim.Şaşkınlık ve hayranlıkla gökkuşağına

bakıyordum.Yavaşça ilerledim.Küçük adımlar atıyordum.Kendime bile belli etmek istemediğim bir his vardı

içimde...Korku.Ama merakıma yenik düşmüştüm gene.İlerledim ve en dibine kadar gittim.Yavaşça elimi

mor kısmına uzattım.İpek gibi bir şeye dokunmuştum sanki...Sonrası ise karanlık.Siyah...Bilmediğim bir acı

tüm bedenimi sardı ve gitti.Geriye gökkuşaklarını , renklerini , simlerini her şeyi yok etti ve gitti.Geriye bir

hiçlik bıraktı.Siyah.Karanlığı bıraktı bana.Gözlerimi aldı benden gökkuşakları.Karanlığı armağan etti bana.Ve

bilmediğim bir korkuyu bıraktı geriye.Sadece bir hiçlikten ibaretini...


-Değişik bir yazı oldu.Çok kısa fakat kısa olsada sizinle paylaşmak istedim.

  Saygılarımla
 JacobNessie

4
                                                    


 Little Tall Adası sakinleri, kuzeydoğudan esen korkunç fırtınaya defalarca maruz kalmıştı ama bu sefer durum çok farklıydı. Fırtına, beraberinde çok daha kötü bir şeyi de beraberinde getirmişti çünkü.

Adaya ilk kar taneleri düşerken, yaşlı Martha Clarendon kelimelerle anlatılamayacak kadar korkunç bir şekilde öldü. Bu ölümün sorumlusu Andre Ligone'ydi ama kendisini yakalamaya geleceklerini bildiği halde, gümüş kurt başlı bastonuyla Martha'nın koltuğunda oturmuş bekliyordu.

Ada sakinlerini birbirleriyle, en kötüsü de kendi kendileriyle karşı karşıya getiren bu zihin okuyucu şeytani adam, kısa sürede tam bir kabus haline geldi. İğrenç sırların kanlı işaretlerle, büyünün ölümcül gerçeklerle iç içe geçtiği ve çocukların bile ölümü enselerinde hissettiği bu kabustan kurtulabilmenin ise yalnızca tek bir yolu vardı. Ligone de onu öneriyordu zaten: "Bana istediğimi verin, gideyim!"

Tüm zamanların en iyi korku romanı yazarı Stephen King, ABC televizyonunca dizi yapılan bu kitapta insanın içini ürpertiyor.


Stephen King ' in en beğendiğim kitaplarından birisi daha.Okurken baya keyif almıştım tabii birazda tırsmıştım.(Biraz mı ? Gece mutfağın ışığını söndürüp kaçıyordum yahu :D Gecenin bi vakti evde tek başına ve dışarıda aşırı derecede bir kar yağdığında aynı düşüncelere sahip olabiliriz :D )


5
Korku & Gerilim Eserleri / Ejderha'nın Gözleri - Stephen King
« : 14 Eylül 2010, 18:23:27 »

Bir anlatıcının ağzından eski zaman ait bir krallıkta geçen fantastik bir hikâye. Kral Roland'ın vârisleri oğulları Peter ve Thomasdır. Büyük olması nedeni ile her ne kadar Peter kral olmaya yakın aday gözükse de krallıkta çirkin emelleri olan büyücü Flagg onun yerine daha rahat manüple edebileceği Thomas'ı kral yapmak istemektedir. Bu amaçla Flagg hazırladığı bir senaryoyla kralı içkisine zehir katarak öldürür ve suçuda Peter'in üzerine atarak onu krallıkta bir kuleye kilitletir. Zayıf Thomas'ı da kral yapar.

Ancak Peter bu işten sıyrılmak için planlarını yapmaya başlar. Kendisine getirttiği peçetelerden hergün bir ip yolarak bir bebek evindeki tezgahta onlardan kaçış için kullanacağı urganı dokumaya başlar. Yıllar sonra kaçış planını gerçekleştireceği sırada eski arkadaşları ve Thomas'da gerçek suçlunun Flagg olduğuna kanaat getirmiştir. Kaçış gerçekleşir ve nihayetinde krallık gerçek sahibine kavuşur.



Çok güzeldi. Bittiğinde "hı? ne? bitti mi yani ??" oldum. Okumanızı tavsiye ederim :)

Sayfa: [1]