Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - NightfaLL_NeMeSiS

Sayfa: [1]
1
Sinema / 28 Days Later
« : 07 Eylül 2008, 17:21:18 »



Tür :   Korku / Bilim Kurgu
Gösterim Tarihi : 11 Temmuz 2003
Yönetmen : Danny Boyle
Senaryo : Alex Garland
Görüntü Yönetmeni : Anthony Dod Mantle
Müzik : John Murphy
Yapım : 2002, İngiltere / Hollanda / ABD , 113 dk.

Oyuncular

Cillian Murphy (Jim) , Naomie Harris (Selena) , Megan Burns (Hannah) , Brendan Gleeson (Frank) , Noah Huntley (Mark) , Christopher Eccleston (Binbaşı Henry West)
İngilterede bulunan bir araştırma laboratuvarından yayılan ve kan yoluyla bulaşıp etkisini saniyeler içinde gösteren bir virüs ülkeyi tehdit etmeye başlar. Bunun için mücadele eden insanlar virüsle birlikte hastalığın etkisi altına giren insanlarla da mücadele etmek zorunda kalırlar.

Askerlerin yönetimindeki bir sığınağa ulaştıktan sonra ise hiç ummadıkları sorunlarla karşılaşmaya başlarlar.

Danny Boyle'un Kumsal (The Beach) filminin uyarlandığı romanın yazarı olarak bildiğimiz Alex Garland, yeni filmin senaryosunu yazmış. Kıyamet sonrası bir atmosferde geçen film, kimileri tarafından son yıllarda İngiltere'den gelen en iyi korku filmi olarak kabul ediliyor. Özellikle dijital kamerayla yaratılan atmosferi ile dikkat çeken yapımı kaçırmamakta fayda var.

2
Çizgi & Anime / One Piece
« : 14 Ağustos 2008, 18:31:45 »


One Piece (Japonca: ワンピース, - Wan Pīsu), Eiiçiro Oda tarafından yazılan ve çizilen Japon shōnen manga serisidir. Haftalık Shōnen Jump dergisinde Ağustos 1997'den beri yayınlanmaktadır. One Piece, sihirli bir Meyve yiyerek doğaüstü güçler kazanmış, Monkey D. Luffy isimli, 17 yaşındaki bir gencin ve ordan burdan topladığı kahraman korsanlardan oluşan Hasır Şapka Korsanları denen mürettebatının maceralarını izlemektedir. Luffy'nin en büyük arzusu dünyanın en büyük hazinesi One Piece'i ele geçirmek ve sonunda Korsan Kral olabilmektir.

Manga serisi, Production I.G tarafından 1998'de bir orijinal video animasyonuna, Toei Animation tarafından tüm Japonya'da yayın yapan Fuji Televizyonu'nda yayınlanan bir anime serisine ve birkaç video oyununa uyarlanmıştır.

Manganın şimdiye kadar ki kopyaları 140 milyonun üzerinde satmıştır.[1] Şu an 23 ülkede 16 farklı dilde basılmaktadır ve anime serisi de 20 ülkede 13 dilde yayınlanmaktadır.

Karakterler:


(モンキー・D・ルフィー veya 麦わらのルフィー Mugiwara no Luffy): Luffy küçük yaşlardan itibaren Korsan Kralı olmak istemiştir. 17 yaşına gelince kendi tayfasını bulmak ve Gold Roger adındaki efsanevi korsanın One Piece - Büyük Hazine - adındaki hazinesini bulmak için yola çıkar. Gomu Gomu meyvesini yanlışlıkla yemiş olan Luffy, Lastik adam olduğu için büyük bir güce sahiptir. Obur ve aptal olmasına rağmen gücü ve cesaretiyle dosta güven düşmana korku verir.



Spoiler: Göster

Roronoa Zoro (ロロノア・ゾロ): Zoro Luffy'den sonra takımın en belalısıdır. Hedefi dünyanın en iyi kılıç ustası olmak olan Zoro zamanının çoğunu uyuyarak ya da anormal antremanlar yaparak geçirir. Bir diğer özelliği Zoro'nun yön bulma duygusundan tamamen yoksun olmasıdır. 3 kılıç birden kullanabilmesi ile ünlü olan Zoro korsan avcısı olarak "East Blue'da" çok yaygın bir üne sahiptir.


Nami (ナミ): Nami takımın savaşçı olmaktan çok destek grubunda olan bir üyesidir. Denizcilik ve iklim bilgisi ile pekçok korsan gurubu tarafından Luffy'den çalınmak istenmiştir. Paragöz bir hırsız olan Nami, güzelliği ve kurnazlığıyla pek çok korsanı meteliksiz bırakmıştır. Usopp'un ona verdiği bazı silahlarla savaş anında da kullanışlı olduğunu ilerleyen maceralarda ispatlar.


Usopp (ウソップ): Usupp ismi japonca yalan anlamına gelen "uso" ile, ünlü fabl yazarı aesopp ( ezop ) dan gelir. Genelde yalanlar söyleyen ve korkak olan Usopp, Luffy ve Chopper gibi bazı saflar dışında pek kimseyi kandıramaz. Tamirat ve başka bazı teknik işleri yapabilen Usopp gerçekte gurubun Keskin Nişancısı ve gerektiğinde yalancısıdır. Kullandığı silahlar çok çeşitlidir. Düşük seviyeli düşmanlara karşı etkili olan bu silahlar ya dikkat dağıtmak ya da sadece blöf amaçlıdır.


Sanji (サンジ): Sanji gurubun 3. en güçlü kişisi, ahçısı ve sapığıdır. Kadınlara olan düşkünlüğü ya kullanılmasına ya da kadın bir rakip tarafında dövülmesine sebep olmaktadır. Ahçılık yeteneği ile pekçok macerada beğeni toplayan Sanji malzemenin iyisi ile kızlara, bozulmakta olanlar ile erkeklere yemek hazırlar. Zamanının çoğunu Luffy'nin esnek midesi için yemek hazırlamakla harcıyan Sanji, ellerine zarar gelmemesi için düşmanlarını korkunç tekmeleriyle yok eder.


Chopper (トニートニー・チョッパー Tony Tony Chopper): Adam meyvesi yemiş bir geyik olan Chopper adam-geyiktir. Ne geyik sürüsü ne de insanlar Chopper'ı kabul etmezler. Sadece Doktor Hiliruk onu kabul eder. Doktorun ölümünden sonra tıb eğitimini Doktorinu isiminde 140 yaşında ( 139 olduğunu iddia eder ) bir kadın doktorun yanında devam eder. Luffy'nin tayfası olan Chopper - Tonny Tonny Chopper - grubun en saf üyesidir.


Nico Robin (ニコ・ロビン): Gurubun en karanlık üyesi. Son derece karanlık bir geçmişe sahip bir tarihçi. Hana Hana meyvesinin verdiği uzuvlarını kopyalayabilme gücü ile gurubun en tehlikelileri arasındadır. Son derece sakin ve insanlara mesafelidir. Poneglyph adındaki tarihi tabletleri okuyabilen tek insandır. Franky ile birlikte Pluton isimli silahı yapabilecek tek kişi olduğu için donanmanın en tehlikeliler listesindedir.


Franky (フランキー): Cutty Flam olan ismini donanmaya yakalanmamak için Franky olarak değiştirir. Tam bir zibidi olan Franky herşeye rağmen sonderece duygusal bir gemi yapıcıdır. Efsanevi gemi ustası Tom'un 2 öğrencisinden biri olarak Pluton'un çizimlerinin de sahibidir. Mekanik bir vücüda sahip olan Franky savaş anında köprü-merdiven kurabilecek kadar yeteneklidir. Yeteri kadar kola ile savaş gücü de göz doldurur.


One Piece dünyası:
Bu dünyada dört farklı deniz vardır: Doğu, Batı, Kuzey, Güney denizleri. Asıl tehlikeli kısımlar ise Grand Line olarak adlandırılan tüm denizlerin arasından geçen hattadır. Bu hat iki Durgun Bölge arasındadır. Bu iki şeritte akıntı ve rüzgar yoktur. Gemiler sadece kürek gücüyle hareket ettirilebilir. Bu kısımlarda çok miktarda deniz canavarları olduğu için Grand Line'a buralardan girilemez. Girebilmek için giriş noktasında bir dağın üstünden gemiyi geçirmek gerekmektedir. Pusulanın çalışmadığı ve iklimlerin son derece değişken olduğu bu hatta ardı ardına sıralanmış adalar kahramanları beklemektedir. Ada serilerinin sonunda ise Gold Roger'ın hazinesini sakladığı düşünülen ada bulunmaktadır. Donanmanın, donanma onaylı korsanların ve bağımsız korasanların dışında doğanın ve canavarların terör estirdiği bu dünyada kahramanlar sürekli ölümden dönmektedir. Her adada farklı bir macera yaşansa da hikayenin bütünlüğü korunuyor, her macerada Gold Roger'ın izine rastlanıyor, donanma ile ilgili gizli bilgiler ortaya çıkıyor. Kahramanların geçmişi ile ilgili gerçekler ortaya çıktıkça bağlantısız görülen noktaların ilişkisi de çözülemeye başlıyor.

3
Güncel / Rezalete bak...
« : 28 Temmuz 2008, 15:40:40 »
İbo bunu hep yapıyor
 

Güngören'de dün gece  gerçekleştirilen hain saldırıda 17 vatandaşımız hayatını kaybetti. İki ayrı bombanın patladığı gecede 150 kişiden fazla vatandaşımız da yaralandı. Ancak gece yarısı milletin yüreğine düşen ateş televizyon kanallarına düşmedi. Televizyon kanallarında pazar gecesi yayınlanan eğlence programlarına aynı tempoda devam etti.


İBO SHOW YİNE EKRANDAYDI

ensonhaber.com'un haberine göre Dağlıca'da PKK tarafından gerçekleştirilen hain saldırıda 12 şehit verdiğimiz gece atv ekranlarında İbo Show canlı yayındaydı. İbrahim Tatlıses'in o gece yaptığı vur patlasın çal oynasın eğlence büyük tepki çekmiş, daha sonraki günlerde kanalın o zamanki patronu TMSF, İbrahim Tatlıses ile yollarını ayırmıştı. Dün geceki hain saldırının olduğu saatlerde de yine İbo Show yeniden döndüğü atv ekranlarındaydı. İbo bu kez dansöz oynatmadı ancak şarkılı türkülü eğlence programın nırmal süresi boyunca tempo düşürmeden devam etti.
DEVLETİN KANALINDA 'ÇİFTE KAVRULMUŞ' EĞLENCE

Alçak terör saldırısının gerçekleştirildiği saatlerde devlet kanalı TRT 1'de şarkıcı Emel Müftüoğlu ve Şafak Sezer'in birlikte sundukları 'Çifte Kavrulmuş' adlı şov programı ekranlardaydı.

Program, saldırı haberinin gelmesinden sonra kısa tutuldu ve süresinden erken bitirildi.

YARIŞMA PROGRAMLARI DA HIZ KESMEDİDün gece ekranda eğlencenin hız kesmediği tek kanal atv değildi. Star'da  'İkizzler' adlı şarkı yarışması, Fox Tv'de 'Roman Star' gibi yarışmalar yine sazlı sözlü eğlencelerine devam ettiler. Şarkı yarışmalarında jüri üyeleri saldırı ile ilgili başsağlığı mesajları verse de, eğlenceye ara vermeye gerek duyulmadı.


Milliyetten alıntı.

Rezil herifler


4
Oyunlar / Crysis /Yerli Kardeşlerden Bir Başyapıt!!
« : 25 Temmuz 2008, 16:11:44 »



2004'ün Şubat, Mart ayları oyuncular olarak olabildiğince kendimizi Half Life 2 haberlerine kaptırmışız, başka bir şey düşünemez olmuşuz. Birden FarCry diye bir demo düşüvermiş gökten, aman yarabbim böyle bir oyun yapılacak mıydı? Akabinde oyun gelmiş, başka birşey konuşamaz olmuşuz, tüm beklentiler askıya alınmış öncelik FarCry'a verilmiş. İncelemelerde ödül üstüne ödüller almış. Hatta beklenen oyunların gecikmesi FarCry'ın çıkmış olmasına bağlanmıştı. Birde böyle bir oyunun yapılmış olması yetmezmiş gibi yapanların da Türk kardeşler olduğuyla iyice böbürlenmeye başlamışız. İşte yaptık mı böyle yaparız, Türk'ün gücü sesleri ayyuka çıkmış. Bu kadar gururlanmamız için o kadar fazla sebebimiz vardı ki çok sevinçliydik. Sonrasında ise CryTek ismi bir teknoloji başlangıcı, güç gösterisi olarak sık sık karşımıza çıkacaktı. Beklenen an geldi ve CrySis duyuruldu. Oyun şimdiye kadar görmediğimiz güzellikte grafik ve her zamanki gibi birçok vaat ile ağızlarımızın suyunu akıtmayı başardı. Her yeni görüntü ile daha bir sabırsızlanmaya başlamış, çıkan videolar ile nerede ise uzun metrajlı bir film yapabilecek kıvama gelmiştik. Herkesin sabırsızlıkla beklediği 'Peki oyun Türkçe olacak mı?' sorusuna yanıt gecikmedi ve dünya standartlarında bir oyunun %100 Türkçe olacağı CryTek CEO'su Cevat Yerli'den geldi. Artık tek yapmamız gereken sistemlerimizi hazır etmek ve koltuklarımıza yaslanıp beklemekti.

Bir rüya gerçek oldu...

Oyuncular olarak sürekli gerekli desteğin Türkiye pazarına verilmediğinden şikayetçi olduk durduk. Haklı sebeplerimiz vardı. Elin Tanzanyalısı kendi dilinde oyun oynarken biz neden oynayamıyorduk? Suçumuz var mıydı peki? Birçok sorundan kendimizi sadece oyun oynayarak arındıran, rahatlayan oyuncular değil miydik bizlerde? Farklı amaçlarımız var mıydı? Yoktu, bizde herkes gibi kendi dilimizde oyun oynamak istiyorduk, gereken desteği göstermemiz beklendi durdu. Peki neydi bu çifte standart? Diğer ülkelerde kopya oyun yok muydu, milyonlarca insanın netten oyunları indirdiği tek ülke acaba Türkiye miydi? Kopyanın en çok teşvik edildiği, bunu önlemek adına kendi dilinde oyunların çıkarıldığı Rusya'dan daha kötü durumda mıydık? Hayır! Peki eksiklerimiz nelerdi? Bunları görmedik mi? Gördük, beklentilerimiz arttı. İşte beklenen fırsat geldi çattı. Peki şimdi ne olacaktı? 'Biz tüm zorluklara rağmen içimizden gelerek, kalbimizle yaptık bu işi' demedi mi Cevat Yerli? Diğer ülkelerde satılan fiyat etiketinden daha aşağıda tutulmadı mı Türkiye fiyatı? İşte artık hiçbir bahaneniz yok arkadaşlar. Artık destek zamanı. Bahaneler arkasına sığınmak için sebebiniz yok. Bu projeye vereceğiniz destek ile bundan sonrası için Türk oyun sektörünün gelişmesinde, insanların dikkatlerinin buraya çekilmesindeki en büyük etken sizler olacaksınız. Parasını gereksiz sponsorluklar için harcayanlar görecek ki Türkiye'de bir oyuncu kitlesi var. Azımsanmayacak bu kitleyi kimse göz ardı edemeyecek. Diğer firmalar işin ciddiyetini görüp evet bizde bu desteği vermeliyiz diyebilecekler. O yüzden bundan sonrası için oyun sektöründeki tek adam siz olacaksınız. CrySis'i Türkçe almalı, orijinal oynamalı ve bu özeni herkesin göstermesini istemelisiniz. Artık bir oyunun kopya oynanmaması gerektiğini insanlara göstermeli onları utandırmalısınız. Bundan sonrası için bizlerin değil firmaların bahanesi olmayacaktır. Eğer bu piyasayı ve Türk oyuncularını bu özveriye rağmen kaybetmeyi göze alacaklar ise o zaman yolumuza bildiğimiz gibi devam ederiz. Peki bir oyun yazısında bunları anlatmalı mıydım? Evet çünkü bunca yıl bende herkes gibi aynı beklentiler ve bahaneler içinde idim, artık Türkçe oyunlara destek verme zamanıdır. Bunu ise bir dünya standardı ile bizlere sunan CryTek'e borçluyuz. Onlar bizlere güvendi, biz de güvenlerini boşa çıkarmayacağız.


Seslendirmelere bakın bi,



CrySis’in seslendirmeleri filmleri aratmayacak kalite ile profosyonel bir kadronun eseri

Hayatın için dövüş!

Crysis'in konusunu bilmeyen kaldı mı bilmiyorum ama bir kez daha özet geçeyim. 2020 yılında Kuzey Kore açıklarında bir adaya belirsiz bir gök taşı düşer. Gök taşı ile birlikte para normal olarak adanın bir kısmı buzul bir hal alır. Kuzey Kore hükümeti ise olay ile birlikte adayı dışarıyla iletişime kapatır ve Kuzey Kore Halk Ordusu (KHO) bölgeye konuşlanır. Biz de adada bulunan arkeologlar ile iletişimin kopması ile birlikte Amerikan özel hareket ekibiyle birlikte onları arama görevine veriliriz. Görev esnasında ise takım kaptanı Dr. Rosenthal adanın KHO tarafından işgal edildiğini bildirir. Bundan sonra ise öncelikli görevimiz KHO ile sıcak çatışmadan kaçınmak ve rehineleri kurtaramaya öncelik vermek olacaktır. Ama olaylar istenildiği ölçüde gitmez ve KHO müdahalesi ve gizli bir biriminde ele geçirilmesi ile özel donanımlı nano giysilerimiz ile tam yetki verilerek olaya müdahil olmamız istenir. Bundan sonrasını ise anlatmıyorum çünkü bu keyfi Türkçe olarak yaşamak sizlerin hakkı. Söylediğim onca şeyden sonra oyunu oynarken ne kadar İngilizce'niz iyi olur ise olsun Türkçe oynamanın ne kadar zevk verdiğini göreceksiniz. Bazen öyle durumlar oluyor ki tüylerim diken diken oluyor. Kontrollere varıncaya kadar %100 Türkçe bu oyun gözlerimizi yaşartacak kalitede.

Oyunda kullanılan silah listesi:

Tabanca/Pistol: Standart her FPS oyununda genelde oyuna başladığınız düşük kapasiteli zarar verme durumuna sahip silahımız.

Makinalı Tüfek/ Machine Gun: Kısa menzilli seri atışlar yapabilen ve kişiselleştirebileceğiniz ve oyunda bir hayli fazla kullanacağınız taramalı silahınız.

Pompalı/Shotgun: Klasik çifte atar pompalı tüfeğimiz yakın çatışmalarda düşman için kalıcı hasar bırakan bir diğer silahımız.

Scar: Taramalı gibi özelliklere sahip olması ile birlikte özel kuvvetlere özgü güçlü bir silahtır. Modifiye olanağı bir hayli fazla olan bir diğer silahımızdır ayrıca.

FY71: KHO'nun standart silahıdır. Çatışmalar esnasında KHO askerlerinden bol miktarda temin edebilirsiniz.

Keskin Nişancı Tüfeği/Sniper: Uzak mesafeden nokta atışları yapabileceğiniz etkili uzak menzilli tüfeğiniz.

Ağır makineli/Minigun: Taşıması ağır e hızınıza etki eden ama bunun yanında hasar kapasitesi en yüksek silahlardan döner başlıklı ağır makineli silahınız.

Gauss Tüfeği: Sniper gibi uzak mesafe silahı olmak ile birlikte kullandığı elektro mıknatısları ile mermileri ışık hızına yakın bir şekilde düşmana iletir.

Roket Atar: Yine FPS oyunlarının olmaz ise olmazı roket atarımız CrySis içinde bizleri bekliyor. Gösterdiği etki ve efekt görülmeye değer. Maruz kalmamaya özen gösterin.

Oyunda bu silahlara ek olarak silahlarınızı istediğiniz gibi kişiselleştirme özelliğine sahipsiniz. Örneğin taramalı tüfeğinize sessiz olmanız gerek bir mekanda susturucu takabilir, karanlık alanlarda fener yerleştirebilir, dürbün, lazer yada taktiksel eklenti ile daha da güçlendirebilirsiniz. Bu özelliği kullanabilmek için oyun esnasında "C" tuşuna basarak silahınızı modifiye edebilirsiniz yine aynı işlem ile dilediğiniz modifiye opsiyonunu geri alabilirsiniz. Modifiye olanağı silahların kapasitesi ve aldığınız göreve göre değişiklik gösterebilir. Bu silahlara ek olarak oyunda el bombası, sis bombası, flaş bombası gibi patlayıcılara da sahip olacaksınız.

Silah modifiyesi esnasında arka planın ağırlaşarak blur efekti ile gösterilmesi oyuna ayrı bir hava katmış. Silahların da ne kadar detaylı tasarlandığı bu esnada gayet net görülüyor.


Araçlar:

CrySis evrenindeki bu adada düşman birimlerinin araçları da yanı sıra olmak üzere bot, tank, kamyon, helikopter gibi birçok aracı etkileşimli olarak kullanabiliyorsunuz . Her hangi bir aracın yanına gelip “F” tuşuna basmanız kullanmaya başlamanız için yeterli. Bazı araçların kendinde silahları oluyor bunların kolay kullanımı için aracın içinden görünümün dışına çıkmanız gerekiyor. Bunun için “F1” tuşuna basmanız yeterli böylelikle hem aracı kullanıp hem de aracın silahını rahat bir şekilde kullanabilirseniz. Bu araçların hepsi hasar alabildiği için düşman mevzilerindeki araçlara çok zor durumda kalmadığınız sürece hasar vermemeye çalışın böylelikle araçları dilediğiniz gibi kullanabilirsiniz.




Maksimum Oyun!

CrySis sloganını hak eden müthiş bir oyun bunun en büyük etkisini ise sizlere oyunda sahip olduğunuz nano suit yani nano elbiseniz ile sunuyor. Nano suit'e geçmeden önce nano teknolojisi hakkında sitelerden derlediğim kısa bilgileri de aynen ekliyorum.


NanoTeknoloji Nedir?

Sözlük Anlamı:

Nano kelimesi Yunanca nannos kelimesinden gelir ve küçük yaşlı adam veya cüce demektir. Günümüzde nano, teknik bir ölçü birimi olarak kullanılır ve herhangi bir birimin milyarda biri anlamını taşır. Genellikle metre ile birlikte kullanılır. Nanometre, 1 metrenin milyarda biri ölçüsünde bir uzunluğu temsil eder (yaklaşık olarak ard arda dizilmiş 5 ila 10 atom).

Teknoloji kelimesi ise yine Yunanca tekhné ve logia kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşur. Tekhné el işi veya sanat, logia ise bir konunun çalışılması olarak tercüme edilebilir. Teknoloji genellikle çevre üzerinde kontrol sağlamak amacıyla araç yaratılması olarak tanımlanır. Başka bir anlamla ise teknolojiyi, bilimsel metotların ticari amaçlar için kullanılması olarak yorumlayabiliriz.

Genel Tanım:

Nanoteknoloji, çok genel tanımıyla, istisnai şekilde küçük (yaklaşık atom boyutlarında) yapıların ticari bir amaca hizmet edebilecek şekilde düzenlenmesidir. Başka şekilde tanımlamak gerekirse: Maddeler üzerinde 100 nanometre ölçeğinden küçük boyutlarda gerçekleştirilen işleme, ölçüm, modelleme ve düzenleme gibi çalışmalar nano-teknoloji çalışmaları olarak nitelenir.

Nanoteknolojinin Kullanım alanları

Endüstriyel Alanda:Mikrosensörlerin, mikromakinaların, optoelektronik elemanların imalatı ve uygun şekilde bir araya getirilmesi. ii) Medikal Alanda: Mikro cerrahide (göz, beyin vb.), Diagnostik kitlerde, Bilimsel Araştırmalarda, Yüzey karakterizasyonu ve modifikasyonu, Mikroorganizmaların taşınması, DNA modifikasyonu vb.

Nanomanipulator

Nanomanipulator: Bir insana molekülleri görme dokunma ve değiştirme imkanı tanıyan sanal gerçeklik arabirimidir. Virus, DNA iplikleri ve nanotüpleri modifiye etmek amacıyla kullanılabilmektedir. NM datayı almak için AFM kullanmaktadır. Sanal gerçeklik eldivenleri ve gözlükleriyle kullanıcın örneğin yüzeyini görmesini ve hissetmesini sağlamaktadır. Böylelikle kullanıcı eliyle mikroskobik objeleri tutabilir, itebilir, hareket ettirebilir ve sonuçta çıkan kuvveti, etkileşimi hissedebilir. Böyle bir teknolojiyle gen transferi, enzim değişimi , jeller ve yüzeyler üzerinde lokal değişiklikler yapabilmek mümkün olmaktadır.

Not: Yazı nanoturk.com ve hacettepe.edu.tr sitesinden aynen alıntıdır. Bu konuda daha fazla bilgiye sahip olmak istiyorsanız. http://tr.wikipedia.org/wiki/Nanoteknoloji sitesini ziyaret edin ve referans sitelere bir göz atın.


Gelelim bizim nano elbisemize: Nano elbisemiz oyun boyunca belkide en çok kullanacağımız etkileşimli silahımız. Bu elbise sayesinde oyun boyunca karşılaştığımız zorluk ve engelleri daha çabuk aşabileceğiz. Nano elbisemiz şimdiye kadar yapılmış oyunlar içinde en iyi görselliği ve karizmayı sunan bir görünüme sahip. Birçok Marvel kahramanını kıskandıracak güzellikte desem abartmış olmam.




Nano elbisemizin kullanımı oldukça kolay oyun esnasında V tuşu yada Mouse'muzun orta tuşuna bastığımız karşımıza çıkan ekranda durumumuza en uygun olan seçeneği seçerek olaya giriyoruz.

Maksimum Zırh: Zırhı seçtiğimizde düşman ile girdiğimiz çatışmalar esnasında elbisemizin koruyucu özelliği aktif olduğundan diğer seçeneklere nazaran hasar alma seviyemiz düşüyor. Sıcak çatışmalar esnasında kullanımı oldukça işinize yarayacaktır.

Maksimum Hız: Hız belki içlerinde en zevkli olanlardan bir tanesi. Kısa mesafelerde ortamın gerginliğinden ya da çatışmalardan sıvışmak için bire bir. Bunun kullanımı esnasındaki atraksiyonlar ise ayrı bir güzel.

Maksimum Güç: Size ek güçler kazandırıyor. Elbise aktif etkinizi güçlendirerek ağır nesneleri kaldırmanızı, araçlara daha fazla hasar verebilmenizi, yüksek bir yere zıplarken size yardımcı olmanın yanı sıra silahların kullanımında stabil bir performans sunuyor. Tabi tüm bu güçlerin belli bir süresi ve gücünüzden götürüsü olduğunu unutmayın.

Pelerin: Nano elbisenizin en etkileyici özelliklerinden bir tanesi kısa bir süreline sizi görünmez moda geçiriyor ve görünmemeniz gereken ortamlardan kolayca kurtulabiliyorsunuz.


Nano elbisenizdeki güçlerin kullanımı sınırsız değil belli bir süresi ya da enerjinizden götürüsü var. bunu en sağlıklı şekilde kullanmak oyuncunun becerisine bakıyor. Öyle ki her gücün ayrı bir kullanım yeri var. Yüksek bir yerden atlarken maksimum güç işinize fazlası ile yarayacaktır. Bu tarz değişik kombinasyonları oyuncunun keşfetmesi hiç de zor değil. Gösterge panellerinden zaten sağlık durumunuzu takip edebiliyor, görevlerinizi ise haritadan kolayca bulabiliyorsunuz. Oyun bu konuda da oyuncuya fazlası ile kolaylık sağlıyor. Nano elbisenizin seslendirmeleri de gayet başarılı, havaya girmekte hiç sorun yaşamıyorsunuz. Aralara seslendirmeler ile ilgili sürekli bir şeyler sıkıştırıyorum ki oyunun bu konudaki kıymetini bilelim diye.

Oyunun kontrolleri son derece kolay. Bir FPS oyunun rahatlığı tamamı ile oyuncuya sunulmuş. FarCry'dan bu yana gelen CryTek'in bu konudaki başarısı da devam ediyor CrySis ile. Ayrıca son zamanlarda PC oyuncularının oldukça beğenisini kazanan Xbox 360 oyun kolu için desteği de var oyunun. Xbox 360 kolu ile de oyunu titreşim desteği ile gayet rahat oyunu oynayabiliyorsunuz. Oyunun çoklu oyuncu kısmında ise Instant Action ve Power Struggle modları ile 32 kişiye kadar çoklu olarak oyunu oynayabiliyorsunuz. Çoklu oyun deneyimini yaşamak için EA hesabınız ile giriş yapmalısınız.





DirectX 9 vs. DirectX 10

Gelelim oyunun görsel anlamda vaat ettiklerini yerine getirip getirmediğine, herhalde CrySis'in grafiklerine kötü demek beyaza siyah demek gibi bir şey olurdu. Oyun tıpkı FarCry'da olduğu gibi çıkıp etrafa bakmak, adanın güzelliğini görmek için bile oynanabilir. Bazen durup etrafa bakıyorsunuz bu bölümde biraz daha vakit geçireyim diyorsunuz. Tabi tüm bunlar iyi hoşta ne kadarını görebileceğiz sorusu akıllara gelmiyor değil. Şöyle yine Cevat Yerli'den bir alıntı yapayım 'Monster Inc. yada Shrek gibi grafiksel kalitede oyun yapmamamız için hiçbir sebep yok ama önemli olan bunu oyuncuya hızlı bir şekilde sunmak diyor. Öyle ki bazı yavaşlıklardan dolayı DX 10 API'sinin bazı özelliklerini kullanmamışlar. Oyun Very High detayda görsel manada tam bir şölen sunuyor. Ama Very High'da rahat bir şekilde ve yüksek çözünürlükte oynayabilmeniz için en az çift bir 8800 GT gerekiyor. High'da ise 8800 GT bu oyunu rahat bir şekilde çalıştırıyor. High, Very High karışımında ise hatırı sayılır bir oyun zevki sizlere sunsa da yüksek frame almanız olası değil. Eğer 1440*900 üstü çözünürlüklerde Very High detayda oynamayı düşünüyor iseniz SLI bir anakart ve en az iki adet 8800 GT temin edin. Zaten tavsiye edilen sistem sorusuna ise Cevat Yerli, 'Daha bizim tavsiye ettiğimiz bir sistem çıkmadı' diyor ve gülerek şaka tabi deyip çift çekirdekli C2D bir işlemci, 2 GB Ram, 8800 GT diyor. Hatta ben kendim dört çekirdekli bir işlemci ile dört gözle oynuyorum diyor.



Cevat Yerli’nin yapılan röportajlarda sürekli espriler yapması oyun hakkındaki olumlu gelişmelerden bir hayli memnun olduğunu da gösteriyor. Bizim oyunu oynadığımız sistem ise C2D E6420 işlemci, 2 GB Ram ve 512 MB 8800 GT grafik kartı. High ayarlarda 1440*900 çözünürlükte gayet rahat bir şekilde 30 fps üstünde oyunu oynayabiliyoruz. Very High'da ise çok fazla çatışmanın olduğu ve çok komplike sahnelerde 10-15 FPS'ye düşebiliyor. Şunu rahat söyleyebilirim ki bu oyunu High seviyede oynamak bile görsel manada tam bir şölen yaşatıyor oyuncuya. Very High'da ise ışıklandırmalar ve kaplamalar tamamen değişiyor. Bu da daha fazla bellek ve işlemci gücüne sahip ekran kartı ihtiyacı demek oluyor. Ama bu oyunu illaki çok yüksek sistemlerde oynayabileceğiniz anlamına gelmiyor. Oyunu low, medium karışık ayarları ile 8600 GT, HD 2600 XT gibi orta seviye kartlarda rahatça oynayabilirsiniz. Zaten gözünüze en iyi gelen görsel ayarları sisteminize uygun bir şekilde ayarlamak standart gelen ayarlardan çok daha iyi performans verecektir. Ayrıca bu durumda bile FarCry'dan daha iyi bir görsellik vaat ediyor. Birde bunu Türkçe oynadığınızı düşünürsek kaybedeceğiniz bir şey yok. CrySis'in şu anda piyasadaki tek gerçek, yama ile gelmeyen bir DX 10 oyunu olduğunu hatırlatmakta fayda var. Yeni ekran kartı alırken de sitelerin CrySis testlerine de bakmak faydanıza. Lakin CrySis her şeyi ile zamanın ilerisinde bir oyun. FarCry ilk çıktığında zamanın en iyi kartları 9800 Pro'ları bile zorladığını hatırlatırım. Ek alarak eğer bu oyunu High ayarda oynamayı düşünüyor iseniz kesinlikle XP altında oynayın çünkü Vista'ya oranla çok daha iyi performans sunuyor.




Son Sözler

Bunca zaman bekledik ve nihayetinde oyunumuza kavuştuk. CrySis son zamanlarda çıkan en iyi FPS oyunlarından bir tanesi, hatta FarCry ile devam eden FPS dediğimizde ilk aklımıza gelen oyun olma özelliğini de CrySis ile devam ettiriyor. Oyun sunduğu görsellik ve türe kattığı yenilikler ile adından daha uzunca bir süre söz ettirecek gibi. Bu konuda Yerli kardeşleri, CryTek ekibini ve harika hayal güçleri ile böyle bir oyun sundukları içir ayrıca tebrik etmek istiyorum. Bizlere dünya standardında bir oyunu da %100 Türkçe sundukları içinde ayrı bir minnet borcumuz var. Bizlere gösterdikleri bu güven ile kalbimizde ayrı bir yer edindiler. Eğer hala durup oyunu almayı düşünüyor iseniz teesüf eder, hemen yola koyulmanızı tavsiye ederim. Oyunsuz kalmayın, iyi eğlenceler.



Trgamer den alıntıdır..


İşte Türk'ün gücü ;D Adamlar almanyada ne iş başarmışlar;D,bize de burda internet kafede bitirmek düşer(Takozum kaldırmaz bunu)

5
Çizgi & Anime / Claymore
« : 13 Temmuz 2008, 14:01:23 »
CLAYMORE

Spoiler: Göster



İnsanları avlayan ve onların arasında kılık değiştirerek yaşayan Yoma adlı canavarların olduğu bir dünyada, insanlığın tek umudu Claymorelar olarak bilinen yeni bir savaşçı türüdür. Claymorelar; gümüş rengi gözleri olan ve gizemli bir organizasyon tarafından bu yaratıkları yok etmek için yarı-canavara dönüştürülmüş kızlardır. Ama bu doğaüstü güçlerini bir Claymore ne kadar kullanırsa, insan yanını sonsuza kadar kaybetmeye de o kadar yaklaşır…

Örgüt, claymoreları,insan vücuduna yoma parçaları ve kanı yerleştirerek yapıyor.Bu melezler, yomalara göre daha güçlü,daha zeki,daha çeviktirler ve kılıç kullanırlar.Bu melezler,Claymore adı verilen , insanların güçleri yetmiyeceği için kullanamadığı uzun kılıçları kullanırlar.Genellikle gümüş gözlüdürler,açık sarı saçlıdırlar,(bazılarının elf benzeri kulakları ve saçları vardır).Claymorelar, yoki enerjisini hissederk yomaların yerini tespit edebilirler.Güçlerini kullanmak için yoma taraflarını kullanırlar.Ama bir Claymore,Yoma gücünü limitlerinden fazla kullanırsa,insanlığını kaybeder ve inanılmaz kanasusamış,hızlı,güçlü ve zeki Uyanmış Varlık(awakened being) denilen yomaya dönüşür.Bir claymore uyanıcağını hissederse bir dostuna(genellikle yoldaşına)  avladığı yaratıklardan birine dönüşmemek için kendini öldürmesini ister.
   İnsanları kurtarmalarına rağmen insanlar Claymore'lardan korkarlar.Onlara "Gümüş gözlü cadı/Avcı" ,"canavar" diye hitap ederler.Aİlesi yoma yüzünden azarar görmüşler de bazen yoma olabileceği yüzünden kasabadan atılır.Claymore lar genellikle bu "kasabadan atılan " veya "Yoma saldırısına uğramış bir kasabadan sağ çıkan " Kızlardır.SPOİLER!!
Spoiler: Göster
Erkek claymore lar da var,ama onlar daha hırslı olduğu ve daha çabuk uyandığı için artık üretilmiyorlar.
.Yoma kanı,Eğitim ve sosyal hayattan uzak kaldıkları için Claymore 'lar genellikle soğukturlar.Claymorelar genellikle yalnız yaşayıp, ölüceklerini veya bir canavara dönüşeceklerini bildikleri için mutsuzlardır.Bazıları,çabuk sinirlenirler,can almaktan hoşlanırlar.
   

Bazı Claymore'ların işaretleri:
Bölüm Listesi:

01. Large Sword -Claymore-
02. Black Card
03. Darkness in Paradise
04. Clare`s Awakening
05. Teresa of the Faint Smile
06. Teresa and Clare
07. Mark of the Deceased
08. Awakening
09. The Slashers (Part 1)
10. The Slashers (Part 2)
11. The Slashers (Part 3)
12. The Endless Gravestones (Part 1)
13. The Endless Gravestones (Part 2)
14. Fit For Battle
15. The Witch's Maw (Part 1)
16. The Witch's Maw (Part 2)
17. The Witch's Maw (Part 3)
18. The War in The North (Part 1)
19. The War in The North (Part 2)
20. The War in The North (Part 3)
21. Invasion of Pieta (Part 1)
22. Invasion of Pieta (Part 2)
23. Critical Point (Part 1)
24. Critical Point (Part 2)
25. For Whose Sake
26. Towards the Successors




Off çok uzun hepsini yazmaya üşendim,part part  :P  .Claymore gelmiş geçmiş en iyi animedir,tartışmasız.İzlemeyen çok şey kaybeder.

6
Korku & Gerilim Eserleri / Duma Adası - Stephen King
« : 12 Temmuz 2008, 17:25:21 »


Tabloda kopan fırtına
Tanımadığı yeni coğrafya yazarının başını biraz derde sokmasına rağmen, “Duma Adası”, okuruna alıştığı ayrıntıları keyfini çıkaracak dozuyla temin eden korku işinin ehli bir kitap. İsmini John Lennon’ın “Instant Karma” şarkısından alan ve Stanley Kubrick tarafından beyazperdeye aktarılan “Shining”deki otel yerine kahramanın iç dünyasındaki fırtınalar bu sefer bir tabloda kopuyor.

Gençliğinde bir tuval üzerine birkaç kez fırça atıp bırakan, bir iş kazasında hafızasını ve kolunu kaybettikten sonra dâhi bir ressam olduğunu keşfeden inşaat işçisi Edgar Freemantle’ın olmayan koluyla yarattığı şahane bir tablo bu!

Kaza nedeniyle geçirdiği beyin sarsıntısının ardından karısından boşanan Edgar, içine düştüğü depresyondan kurtulmak için psikoloğunun tavsiyesine uyarak, Florida’ya, Duma Key’e taşınır.  
Şiddete yatkın nefsini yatıştırmak için yanına ‘kızgınlık giderme balonu’nu alıp Büyük Pembe adını verdiği bir eve yerleşir.  Edgar, kızı İlly onu ziyarete geldiğinde, Wireman adlı bakıcısıyla yaşayan seksenlik komşusu Elizabeth ile tanışır. Bu tanışmayla, korku perdesi açılır.    

İlly hastalanınca Edgar, Duma Key’de bir takım tehlikeler olduğunu fark etmeye başlar. İlly’nin çantasında erkek arkadaşının resmini bulduğunda hiç şüphesi kalmaz.  Edgar, kızının erkek arkadaşını hiç görmeden resmettiğini fark edip dehşete düşer.

1999 yazında bir kamyonet çarpmasıyla kalçası ve sağ bacağı dokuz yerinden kırılan, ciğerleri tamamen çöken King için kaza kişisel bir mesele.
Ailesi ile yapılan röportajlarda, korku romanındaki üstün başarısına, çocukluğunda yakın arkadaşının hayatına mal olan bir tren kazası yüzünden geçirdiği şok sebep gösterilir.

King bu iddiayı yadsımasına rağmen, “Duma Adası”nın kaza tasvirlerinde kullandığı gerçekçi dil sayesinde, okurunun inancını gemleyerek hikayesini gerçek üstünde zorlamadan dolandırıyor.

King’in manifestosu
King’in çok tutan bütün eserlerinden öğelerle, ayrıca korku romanı tarihine atıflarla ördüğü, hayatın her an rayından çıkabilen tekerleklerinin ve insanların birbirleri üzerindeki etkisinin dehşetiyle dolu bir kitap “Duma Adası”.  
Elizabeth, bakıcısı Wireman ve Edgar, kitabın üç temel karakteri; bir şekilde kaza geçirerek başlarına darbe almış kişiler. Kitap, bölümler arasına serpiştirilen “Bir Resim Nasıl Yapılır” başlıklı kısa, sanat hakkında didaktik
metinlerle vinyetli.

Bu metinler, popülerliğine ve 2003’de, Amerikan edebiyatına yaptığı katkı nedeniyle aldığı Milli Kitap Vakfı madalyasına rağmen ‘edebiyat dışı’  tutulan yazarın itirazı.  Zatürre geçirdiği sırada, ödülünü almaya giden ve kitaplarını “sözde popüler edebiyat ile sözde edebi edebiyat arasındaki köprü” ifadesiyle tanımlayan King’in manifestosu.  

“Duma Adası”nın Edgar’ı da sonunda, Elizabeth’in sırrını çözer.  Edgar’ın Duma Key’i yok edecek bir hortumu resimlediği son tablosuyla kitap kapanırken, sahilde rüzgar şiddetlenir.



Spoiler: Göster
alıntı.

7
Oyunlar / Red Alert 2-Yuri's Revenge
« : 09 Temmuz 2008, 00:16:57 »


Oyuna başladığınızda konuyu hemen anlıyorsunuz, daha doğrusu İngilizce bilenler anlıyor, çünkü her zamanki gibi filmler İngilizce. Olay kabinenin Yuri'nin yaptığı şeylerden ve tehditlerinden haberdar olmasıyla başlıyor. Derken araya Yuri giriyor ve başkanla tartışmaya başlıyor, daha doğrusu başkan yalvarıyor, ama Yuri dinlemiyor... Öyle ki, yeni geliştirdiği ve kitleleri etkileyebilen makinalardan birini San Fransisco'da Alcatraz hapisanesinin bulunduğu adaya yerleştirmiştir bile... Başkan konuşmanın ardından hemen bir hava saldırısı emri verir ve uçaklar yola koyulur. Fakat oyunda da karşılaşacağınız Gattling Cannon'lar tarafından yok edilirler. Uçaklardan biri düşerken güç istasyonuna düşer ve silah geçici olarak devre dışı kalır.

Ancak müttefiklerin sevinci yarım kalır. San Fransisco'da geçici bir süre için yenilgiye uğrayan Yuri dünyanın dört bir yanına yerleştirdiği diğer makinaları devreye sokar. Artık hem müttefikler hem de sovyetler için ortak bir düşman vardır. Oyunun geri kalanında işbirliği yaparlar mı bilinmez, fakat dünyanın büyük bir tehdit altında olduğu ve bu tehtidi de sizin yokedeceğiniz kesindir...

Oyuna böyle bir girişten sonra başlıyoruz. Ancak hemen heveslenmeyin, oyunda "malesef" Yuri'nin tarafından oynayamıyoruz. Onun yerine ortak düşmana karşı ya mütefikleri ya da sovyetleri seçip savaşıyoruz.

Hangi tarafı seçerseniz seçin ilk göreviniz Alcatraz'da kurulu olan makinayı yoketmek. Bu arada oyunun önemli bir noktasını atlamadan geçmeyelim. Yuri'ye karşı kullanılmak üzere müttefiklerin geliştirdiği bir zaman makinası var (bilin bakalım kimin icadı, tabi ki Einstein tipli profesörün). Bu makinayı kullanarak birliklerinizi zamanda geriye götürebiliyor ve Yuri'nin makinalarını daha hiç bir etkileri yokken yokedebiliyorsunuz. İlk görevde de amacınız zaman makinasını çalıştırabilmek için gerekli enerjiyi sağlayan santralları engineer'leri kullanarak ele geçirmek, ardından da zamanda geriye giderek (genelde Red Alert 2'deki Müttefik-Sovyet savaşının ortasında bir zamana dönüyorsunuz) binayı yoketmek.

Sovyet tarafında oynuyorsanız görev yine aynı, fakat Sovyetlerin kendi zaman makinaları olmadığından öncelikle müttefiklerin makinasını ele geçirmek zorundalar, bunu da müttefiklerle savaşarak yapıyorlar (en azından ilk görev böyle).

Yuri's Revenge, Red Alert 2 arayüzüne ve oynama şekline sahip. Eklenen yeni birimler, binalar, görevler ve klasik ara filmler dışında fazla bir yenilik yok. Sonuçta bunun bir görev CD'si olduğunu unutmayın. Ancak Yuri'nin kurulumundan önce yapılan Red Alert 2 güncellemesi oyunda daha önceden yaşamış olabileceğiniz problemlerle Yuri'de karşılaşmayacağınız anlamına geliyor. Üzerinden yakaşık 1 yıl geçtikten sonra Red Alert 2 için hazırlanan bu ek görev CD'si hayranlarını bir süre daha oyalayacak yeterli içeriğe sahip.



Not:Apolcalpse.O kadar.

8
Oyunlar / Counter-Strike
« : 09 Temmuz 2008, 00:10:04 »
Dünyada en çok oynanan oyun Counter Strike herhalde. Özellikle de ülkemizde, neresi olursa olsun internet cafelerde hep bu oyun oynanıyor. Gerçi eskisi gibi değil ama yine de her gittiğim yerde bu oyunu oynayan yüzlerce kişi oluyor. İnternet cafeler artık ethernet cafe oldu yani anlayacağınız. Herneyse, bizim işimiz onlarla değil. Sonunda CS'nin 1.6 sürümünün kokusu etrafa yayıldı. Ben de hemen test için kolları sıvadım. Aslına bakarsanız biraz daha beklemek ve full sürümünü oynamak daha mantıklıydı bana göre ama yazı yazma hevesiyle direk indirdim oyunu. Kendim için olsaydı beklerdim yani

Bir kere server'lar bana oldukça uzak olduğundan ping olayı da berbattı. Ama yine de o kadar da oynanamayacak gibi değildi. Çok değişkendi, zaten oyuna girene kadar canım çıktı. Herkes abanmış olsa gerek. Oyunda köklü değişikliklere gidileceğini sanıyordum ama pek de fazla birşey değişmemiş gibi sanki. Şöyle bir baktığım zaman, aynı oyunun daha renklendirilmiş hali gibi gördüm. Gerçi virgülden sonra 1 sayı değişti sadece ama yine de daha gelişmiş olmalıydı. Bu düşünceler, oyunun ilk 10 saniyesi aklımda olan düşüncelerdir. Bakalım ondan sonra neler düşünmüşüm...

Oyunun kontrolleri ve server ayarları falan VALVE'ın yeni bebeği Steam ile yapılıyor. Bu program önceden pek kullanışlı değildi ama şimdi oldukça geliştirilmiş. Oyunu indirirken beklemekten sıkılırsanız diğer dostlarınızla chat yapabiliyorsunuz. Hangi server'da oldukları fark etmiyor. Sadece sohbet ediyorsunuz o kadar. Ayrıca oyun esnasında oyundan çıkmadan ayarları değiştirme gibi bir seçeneğiniz var. Console ekranı değişmiş, daha bir user friendly bir arayüz olmuş.

Gelelim yeni aksesuarlara ve silahlara. Bir kere benim en çok hoşuma giden, kalkan olayı. Sadece CT'lerde olan bu kalkan, tabi ki öldürdüklerinizden alabilirseniz Teroristler tarafından da kullanılabiliyor. Primary silah olarak alabiliyorsunuz ve eğer diğer silahınız elinizdeyken kalkanı kullanırsanız, silahınızın 2. özelliğini kullanamıyorsunuz. Yani kalkan varken susturucu takmak falan gibi olayları yapamıyorsunuz. Bu hata betaya özgü bir hatadır büyük ihtimalle, bence normal sürümde değişir. Oldukça sinir bozucu bir olay. Gerçi ben pek CT olmam ve kalkana ihtiyaç duymadım ama yine de CT'ler için hatırlatıyorum  Kalkanı ayakta kullanırsanız keskin nişancılar tarafından vurulma ihtimaliniz oluyor ama eğer eğilirseniz, önden kimse sizi vuramıyor. Ama arkanızdan ölebiliyorsunuz haliyle, el bombaları da size zarar verebiliyor. Ama kalkan öndeyken arkanızı korursanız kimse size birşey yapamaz. Hatta 3-4 kişi kalkanları açıp bir kare oluşturursanız, kimse sizin bileğinizi bükemez. Hmm, aranıza birkaç tane el bombası yerseniz durum değişebilir tabi. Kalkanın özellikleri çok eğlenceli gibi görünüyor. Eee, polis adamda kalkan olması lazım tabi.

Teroristler için Gali adında yeni bir silah var. Bu silah ucuz olmasının yanında oldukça iş gören bir silah. 2000$ gibi bir fiyatı var ve 35 mermi alabiliyor. AK47 kadar iyi olmasa da yine de iyi iş görecektir. Hesaplı yani  CT'ler için ise, Famas yeni silahınız. Bu diğerinden çok daha iyi. 2250$ +KDV gibi bir fiyattan satışa sunuluyor :P Diğer silahın ikincil atağı yok ama bunun ateş modunu değiştirmeniz mümkün. Burst fire moduna geçirip uzak mesafeli düşmanlar için sağlam atış yapabiliyorsunuz. Diğerine de böyle bir özellik koysalar iyi olurmuş aslında.

Şöyle bir baktığımızda, eklenen silahlar bence pek yeterli değil. O kadar beklemeye rağmen en azından birkaç tane silah eklense daha iyi olurdu. Bu bana çok az geldi. Kalkan tamamen köklü bir değişiklik olmuş bunu kabul ediyorum. Hatta oyunların acaip renkli geçmesini sağlayacağından eminim. Ama yine de silah yeniliğini yeterli bulmadım ben.

Oyunda Airstrip diye yeni bir harita var. Burası tam bir terorist mekanı. Ormanın ortası, sağlam kapışmaların geçeceği bir ortam. Fazla büyük değil, kalabalık olduğu zaman işin suyu çıkacaktır. Ama ortalama oyuncu sayısı ile süper kapışmaların geçeceği kesin. Dust falan oynamaktan benim midem bulanmıştı, yeni haritalar görmek iyi olacak. Eski haritalardan Aztec ve Inferno geliştirilmiş. Genelde gelişmeler görüntü olarak olmuş, texture olayında kaliteye gidilmiş. Zaten haritanın şeklini değiştirmek mantıksız olurdu. Aztec haritasında en beğendiğim değişiklik, köprüden geçerken vurulmamak. Artık saklanarak gidebiliyorsunuz, alttaki çakallar da sizi öldüremiyor. Ne güzel değil mi  Ne yazık ki haritalardaki değişiklikler de bu kadar. Sadece bu köprü olayı değiştirilmiş. Diğer değişiklikler ise grafiklerde olmuş. Bu da aynen silahlar gibi yeterli gelmedi bana. Şöyle bir baktığım zaman, daha çok düzeltilmesi ve geliştirilmesi gereken şeyler var. Ama gözden kaçmış veya bir dahaki sefere bırakılmışlar gibi.

Aslında ana değişiklikler bunlar olmasına rağmen, yine ufak tefek yenilikler de yapılmamış değil. Silahların grafikleri yenilenmiş ve daha gerçekçi görünmeleri sağlanmış. Duman bombasının dumanı geliştirilmiş, artık daha iyi görünüyor ve yavaş yavaş duman veriyor etrafa. Bazı silahların verdiği hasarlar değiştirilmiş. Bazılarının artarken bazılarının azalmış sanırım. En garibi de, karşı takımın ölülerini oyun esnasında göremiyorsunuz. Skor tablosuna baktığınız zaman, sadece öldüğünüz vakit karşı takımın durumunu görebiliyorsunuz. Bu da takımın ceset sayısına göre strateji belirlemenizi önlüyor. Aslında bu da iyi bir değişiklik sayılabilir.

Son olarak şunu söyleyebilirim ki, Counter Strike biraz daha iyileşmiş. Takımlar arasındaki denge daha da bir sağlanmış. Gittikçe mükemmele yaklaşıyor aslında ama bunun biraz yavaş olduğunu düşünüyorum. Condition Zero da gelsin hele, belki o zaman fikrimiz değişebilir. Counter Strike fanatikleri bu değişikliklere sevineceklerdir sanırım. Özellikle de CT'ler yeni kalkanlarını güle güle kullansınlar diyorum ve yazıyı burada bitiriyorum...

ALINTIDIR...(alıntı yazısı bile)


Not:Eğer oynamadıysanız,CS:Source daki surf haritalarını kesinlikle deneyin,Mükemmel eğlenceli. :ole

9
Oyunlar / Fallout 2
« : 08 Temmuz 2008, 23:59:39 »
FALLOUT2




Fallout 2 biraz sıradışı bir atmosfere sahip. Tamam bu oyunda savaş ve cinayet görmeyi bekliyorsunuz, fakat aslında bu kadarla da kalmıyor. Bu oyun küresel bir nükleer savaştan yaklaşık 160 yıl kadar sonrasını konu alıyor, tüm medeniyetlerin çöktüğü ve her tür değer yargısının birbirine karıştığı bir dünya burası. İnsanlar para karşılığı alınıp satılıyor, uyuşturucu kullanımı ve fahişelik çok yaygın görülen şeyler; bir sürü manyak diktatör, çeteci ve paralı asker güç için birbirinin gırtlağını kesiyor ya da işbirliği yapıyor. Özellikle cinsellik temasının çok sık olarak işlendiği bir oyun bu, hatta oyun esnasında kazanabileceğiniz yeteneklerden bazıları �farklı alanlarda� size avantaj kazandırmak üzere tasarlanmış. Tüm bunlar gözönüne alındığında oyunun yurtdışında neden 18 yaş ve üzerine satılma izniyle piyasaya sürüldüğünü anlamak çok zor, çünkü tüm bunlar zaten günlük hayatta gırtlağına kadar içine gömülmüş olduğumuz pisliğin PC ekranındaki yansıması!

Fallout 2�nin geçtiği mekan ilk oyundan yaklaşık dört kat daha büyük olduğunu söylemek herhalde yanlış olmaz, fakat bununla kalmıyor, girdiğiniz kasabalar ve benzerleri de ilkinden çok daha büyük, olmadık bir yerde bir kapak bulup yeraltına inmek ve sonra tamamen başka bir bölgede tekrar yüzeye çıkmak son derece doğal. Tabii karşılaşacağınız tiplerin ve başınıza gelebilecek olayların sayısı da son derece fazla, mesela gizlice girdiğiniz bir odada kızın babası tarafından basılabilir ve çifte zoruyla evlendirilebilirsiniz. Çözümünde rol alabileceğiniz çok miktar �Quest� mevcut, fakat bunlar cinsiyetten zamanlamaya kadar değişen pek çok unsura bağlı olarak karşınıza çıkabiliyor, yani bir defa oynamak oyundaki herşeyi görmek için yeterli değil. Harita bu kadar büyük olunca yapımcılar işleri biraz kolaylaştırmak için oyuna bir de eski bir otomobil eklemişler, ancak tabii onu bulmak, satın alacak parayı toplamak, onarım için gereken parçaların izini sürmek kolay değil, fakat bir defa ele geçirdiğiniz zaman yüksek sürati ve geniş bagajıyla hayatınızın ayrılmaz bir parçası olacak.

Oyunun bir diğer ilginç yanı ise ana macerayı bitirseniz bile oyuna devam edebilmenize imkan tanınması. Böylelikle görmediğiniz yerlere gitme fırsatı buluyorsunuz. Buna olanak tanınmasındaki bir başka amaç ise oyunun genişlemeye açık bir tasarımı olması, ileride yapımcılar yeni yerler ve maceraları tasarlayıp Internet üzerinden bedava dağıtmayı planlıyorlar, bu sayede oyunun devamlı gündemde kalması planlanıyor. Peki bu oyun için şöyle güzel, böyle güzel dedik durduk, hiç mi kötü yanı yok? Maalesef var, hem de pek çok! Öncelikle oyun biraz fazla acele hazırlanmış, bu yüzden de pek çok yapısal hata, yani �Bug� mevcut. Ama sonuç olarak Fallout 2 alınıp oynanması gereken bir oyun, her açıdan oldukça özel ve tüm hatalarına rağmen verilen parayı hak ediyor.


Oyun İçi Görüntüler




10
Oyunlar / Half-Life
« : 08 Temmuz 2008, 23:43:49 »





1998 yılında Sierra’nın üstünde iki yıl çalışıp piyasaya sürdüğüHalf-Life, o yıllarda henüz pek canlanamayan oyun dünyasında bir devrimniteliğindeydi. Grafikleri, yapay zekası ve konusuyla o yılların gözdeoyunlarını bile geride bıraktırmıştı. Oyun dergileri ve benzeri yayınorganlarınca yılın oyunu seçilmiş, sayısız ödül ve birincilik almıştı.Yakaladığı bu başarının üstüne Sierra, aynı konuyu farklı bir açıdananlatan, Opposing Force adında benzer bir oyun çıkardı. Bu oyunlaHalf-Life hala birincilik koltuğunu kaptırmamakta ısrarlıydı. ArdındanBlue Shift adında bir oyun daha yapıldı. Aynı zamanda Half-Life için,gerek tek kişilik, gerekse çok oyuncu desteği sunan modlar yapıldı.Half-Life için yapılan bu modlar yüzlerce oldu. Belki farkında değiliz;ama tüm dünyada en çok oynanan multiplayer oyun unvanına sahip CounterStrike‘da bir Half-Life eklentisi idi.

GordonFreeman, her zamanki gibi sabah kakmış, teleferiğe binip işine doğruyola koyulmuştu. Etrafı seyrederken, güvenlik önlemlerinden bahseden ve“Black Mesa’ya hoş geldiniz” diye başlayan sesi dinliyordu. Black Mesa,bir çöl üzerine kurulmuş ve oldukça gizli araştırmalar yapan dev biraraştırma laboratuarıydı. Freeman ise burada işe başlayalı fazla birsüre olmamış, henüz güvenlik önlemlerine pek alışamamıştı. Teleferikdurduğunda güvenlik görevlisi kapıyı açtı. İçeri girdikten sonraetraftaki arkadaşlarıyla selamlaşıp soyunma odasından koruyucuelbisesini giydi. Test odasına doğru giderken daha önce hiç görmediği,elinde çanta olan takım elbiseli birinin, odada bir doktorlatartıştığını gördü. İçinde kötü bir his vardı. Test laboratuarınınönünde bir panelin kırılmasıyla bu his giderek çoğalmıştı. Test odasınagirmeden önce son talimatları da aldı. Görevi radyoaktif ışına kristalivermekti. Fakat bir şeyler yolunda gitmedi. Etraf yıkılmaya başlarken,çığlık sesleri kulakları yırtıyordu. Garip ve rengarenk ışıklardalgalanıyor, gözlerini açtığında kendini sanki başka bir dünyada gibihissediyordu. Sonunda her şey sustuğunda olanlara bir anlamverememişti. Her yer yıkılmış, insanların çoğu ölmüştü. Sanki birkabustu bu olanlar. Freeman olanları öğrenmeye çalışırken, başka birdünyadan gelen yaratıklar Black Mesa’nın her yerine dağılmıştı. Tekamacı bu cehennemden sağ çıkabilmekti. Daha da kötüsü, yaratıklarıkontrol altına almak için gelen ve Black Mesa’dan hiçbir canlının sağçıkmaması konusunda emir almış tam teçhizatlı askerlerle uğraşmakzorundaydı.



Half -Life...Efsanedir kendisi.Halkın sandıpının aksine sadece bi hadi haylayf oynuycuk oyunu değil,asıl new game e tıklayınca olan oluyor.Gordon Freeman in hikayesi.Uzun bi Black Mesa macerası.Sadece oyun,Videolar yok, sohbet yok.1 Günde biten değerli oyun.Sana seleniyorum Freeman!Beni de al yanına!Çırağın olim!G-Man e yalvar.Bende de potansiyel var.


11
Oyunlar / Silent Hill
« : 07 Temmuz 2008, 23:47:32 »


SILENT HILL 1






Harry ve kızı Cheryl, Silent Hill'e doğru ufak bir gezideydiler. Harry'nin eşi birkaç yıl önce ölmüştü, o yüzden sadece o ve kızı vardı. Dışarısı çok karanlıktı ve fırtına vardı. Motosikletli bir polis memuru yanlarından geçti. Birkaç dakika sonra, bir insan silueti Harry'nin arabasının önüne atladı ve kaza yapmasına neden oldu.



Bir süre sonra, arabanın enkazı içinde uyanır. Her nasılsa, Silent Hill'e zarar görmeden varmıştır. Ama kasabada bir şeyler ona garip gelmektedir. Kasaba, baştan başa sisle kaplanmıştır ve her tarafta yankılar duyulmaktadır. Üstüne üstlük Cheryl da kayıptır. Harry, sisin içine adım atar ve önünde koşan küçük bir kız görür. Cheryl olduğunu düşünerek takip etmeye karar verir. Ama peşinden gittiği çizginin onu cehenneme doğru götüreceği hakkında en ufak bir fikri yoktur.



SILENT HILL 2






James Sunderland, karısı garip bir hastalığa yakalanana kadar gayet normal bir hayat yaşıyordu. James'in eşi, Mary, sonunda ölene dek iki yıl boyunca hasta yatağında yattı. James ise tamamen yıkıldı. Üç yıl sonrasındaysa James, karısından, onu 'özel yerlerinde' beklediğini söyleyen bir mektup aldı; ama bu nasıl mümkün olabilirdi? Mary hala hayatta olabilir miydi?



James, 'özel yerimiz' diye tabir edilen yerin Silent Hill kasabası olduğunu biliyordu; ama bu 'özel yer' tam olarak neresiydi? Tüm kasaba onların 'özel yeriydi'. James, mektubun sadece bir şaka olduğundan korkarak; ama aynı zamanda da gerçek olduğunu umarak Silent Hill'e doğru bir yolculuğa çıkar. Ama çok acıdır ki, James'in hatırlamadığı ve asla hatırlamak istemeyeceği bir şey, onu Silent Hill isimli cehenneme çekmek üzeredir. Yaralar belki iyleşir; ama zihniniz sonsuza dek yaralı kalır...




SILENT HILL 3





"Okay, I will. I love you too, dad(Tamam, yapacağım. Ben de seni seviyorum baba)." Heather gülümser. Sadece babasıyla yaptığı o sıradan telefon görüşmelerinden biri. Sessiz ve huzurlu, tıpkı diğer günler gibi. Dünyasının bu kadar ani bir şekilde alt-üst olacağını hiç düşünmemişti...



Herhangi bir işaret vermeden, sebebi bilinmeden, bir anda gelir. Alışılmış mutluluk kaybolur. Dünya sanki bir kâbus tarafından aşındırılmışçasına şiddetle değişir, ve Heather kendini kapana kısılmış bir şekilde bulur. Mutlu kalabalığın gürültüsü kasvetli bir sessizliğe dönüşür. Duyabildiği tek şey garip yaratıkların ayak sesleridir. Neler oldu?



Bu soruyu cevaplayabilecek kimse yoktur ortada. Kimsesiz ve çılgın bir dünya içinde kapana kısılmış bir şekilde olan Heather'ın yapabileceği tek şey ordan çıkmaya çalışmaktır.


SILENT HILL 4:The Room                                                               (aha benim ilk oynadığım  :)  )







Hanry Townshend, orta büyüklükte bir kasaba olan Ashfield'te, South Ashfield Heights apartmanlarındaki 302 numaralı odaya taşınalı iki yıl olmuştur. Yeni hayatı mutlu ve eğlenceliydi.

Ama beş gün önce, tuhaf şeyler olmaya başladı. Sürekli aynı kâbusu görmeye başladı. Ve bir şey daha vardı, 302 numaralı odadan çıkamıyordu.



Diğerleri gibi değildi... Sadece yanlış zamanda yanlış yerdeydi Henry; ama bu gerçek, onu kurtarmayacak ve sadece hayal bile edemeyeceğiniz korkunç bir dünyanın içinde gerçekleşen korkunç bir rituali durdurmak için değil, aynı zamanda hayatta kalmak için de mücadele etmek zorunda kalacak...



NightfaLL Yorumluyor:Bilgisayarımda 1-2 si olmasına rağmen bi türlü korkumdan oynayamadığım bi oyun.Çok güzel(sisli) atmosferine çok tatlı(!) yaratıklarıyla renk katan kalbimdeki yeri apayrı olan oyun.İlk silent Hill imi Fransada kuzenimin ps sinde ışıkları kapatıp oynadım.Çok hoş.Tatlı.O ney lan dedirtiyor insana.Korkunç.İliklerime kadar hisset(cekmişim)tim.Hissettim.Ben manyağım onlar benden manyak.Oynamicam olum.Sims oynicam.(şaka,bu yaz bitcek onlar ;D)Ama korkmaktan,merak etmekten,gerilimden ve orda ne olduğunu bilmemekten korkan herkese tavsiye edilir.


                                                                                                           Sevgiler NightfaLL S.I.D.N. Black Jr.

12
Başka Kurgular / Kumral Ada / Mavi Tuna - Buket Uzuner
« : 14 Mayıs 2008, 16:08:35 »



"Bir salı sabahı uyandım.
Bütün gazeteler hayatta en çok sevdiğim
kadının bir cinayet işlediğini yazıyordu.
Bunu hiç beklemiyordum.
Beynimden vurulmuşa döndüm.
İç dengelerim şiddetle sarsıldı.
Oysa gerçeği biliyordum ama bana kimse
tek bir şey sormamıştı.
Onu mahkûm etmişlerdi!
Kapı çalındı.
İki asker beni almaya gelmişti.
İç savaş çıkmış, seferberlik ilan edilmişti.
Bunu bekliyordum.
Hiç şaşırmadım.
Bunu uzun zamandır korku ve kuşkuyla
hep bekliyordum.
Hazırlandım ve o salı sabahı evden çıktım."

Genç bir öğretmen bir sabah Kuzguncuk'taki evinden apar topar alınıp, askere götürülür. O, bunun bir kabus olduğuna, arkadaşlarıysa onun iç savaşa katıldığına inanmaktadır. Oysa annesi oğlunun bir ambulansla evden götürüldüğünü anlatmaktadır.

Kumral Ada Mavi Tuna, iç savaşın içimizde ve dışımızda, bireysel ve toplumsal olarak yarattığı yangınları umutsuz bir aşk üçgeni ekseninde anlatan sarsıcı bir roman.


O kadar hızlı açtım ki konuyu yorum yazamadım,Her zaman kitap yarına da kalsın diye bırakırım,bu kitap 1 günde bitti,şimdiye kadar okuduğum en iyi kitaplardan biri,

13
Korku & Gerilim Eserleri / Siyah Kan - J. C. Grangé
« : 01 Nisan 2008, 10:49:33 »



J. C. Grangé yine işbaşında. 2003 yılında çıkardığı romanı "Kurtlar İmparatorluğu"yla hem dünyada hem de ülkemizde ününe ün katan Grange yeni kitabıyla Türkçe’de. Yine kanlı, yine delice, yine korkutucu bir roman var karşımızda: "Siyah Kan".Yazarın bir yıl gibi kısa bir sürede kaleme aldığı kitap serbest dalış şampiyonu bir katil ile eski paparazzi, kötülük fikrine ve kaynağına takıntılı bir gazeteciyi karşı karşıya getiriyor. Katil hapiste… Ama daha önce Kamboçya, Tayland, Malezya’da kan dökmüş. Kadınların kanı… Gazetecinin onunla temasa geçmek için oynadığı oyun romanın temelini oluşturuyor. Ama katil bu yemi bir süre sonra yutmuyor. İşte gerçek heyecan da orada başlıyor. Kim av, kim avcı, birbirine karışıyor. Grangé hayranlarını hayal kırıklığına uğratmayacak bir roman "Siyah Kan". Paris’ten Asya’ya doğru deliliğin sınırında bir yolculuk… Dört yüz küsur sayfalık gerilimli bir kâbus… Çok çekici… Yazarın ustalığı kendini bir kez daha çarpıcı bir şekilde gösteriyor. "Siyah Kan"ı okurken kötülüğün ve kötülerin dünyasına doğru nefes nefese bir koşu tutturduğunuzu fark ediyorsunuz. Bu çılgınca koşuya karşı koymak imkansız![alıntı]

Şimdiye kadar okuduğum en iyi kitaplardan biri,çok  sürükleyici ve zekice yazılmış,ve bana sadece 2 gün dayandı.. 8)


Sayfa: [1]