Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Borealis113

Sayfa: [1]
1
Çizgi & Anime / NAUSICAÄ of the Valley of the Wind
« : 12 Ocak 2011, 17:15:48 »

Yönetmeni Hayao Miyazaki olan 1984 yapımı post-apokaliptik bir animedir. "7 Ateş Günü" adı verilen korkunç günden binlerce yıl sonra dünyanın heryerini kaplayan değişik türler barındıran zehirli ormanlar yetişmiştir. Dünyanın dengesini tekrar eski haline getirmek için çabalayan bu ormanlar bir çok krallık tarafından yok edilmeye çalışılır ancak Rüzgarlı Vadi'de yaşayanlar bu bitkilerin ve böcekelrin yok edilmemesi gerektiğini savunurlar. Hatta bu köyün prensesi Nausicaä oldukça çevrecidir ve bu ormanları korumak için elinden geleni yapar.

 Anime ile ilgili fikirleriniz, yorumlarınız ve eleştirilerinizi öğrenmeyi çok isterim, şimdiden teşekkürler. :)

Spoiler: Göster
 

Spoiler: Göster

2
Kurgu İskelesi / Geçmişin Son Kalıntıları 1-5
« : 25 Aralık 2010, 02:35:25 »
                            GEÇMİŞİN  SON  KALINTILARI
                                      
                                     BİRİNCİ  BÖLÜM ;  
                          
                         ÖLÜMDEN  SONRAKİ  TATLI  UYKU
                     
            
     Drableodia’ da bulunduğu 113’üncü yılında Loi uyandı. Gördüğü tek şey baş ucunda parıldayan iyon saatiydi. Ellerini yavaşça hareket ettrimeye çalıştı. Sadece parmaklarını kıpırdatabildi. Sol kolunu hissetmeye başlayınca tekrar denedi ve dirseğine kadar olan kısmı hareket ettirbildi. Karnı açtı ve baş ucundaki saatin sinyal düğmesi olduğnu gördü. Sol kolunu tümüyle kaldırıp yavaşça sinyali etkinleştirdi ve kolu tekrar yatağa düştü.

Mavi ışıklar saçan iyon saati yerini mor bir parıltıya bıraktı. Loi odanın dışındaki çağrışmaları duyabiliyordu ama onları anlayamıyordu. Ardından odasında bulunan diğer aydınlatıcılar açıldı. Üçgen bir yapısı olan odanın her iki yanında, şerit gibi uzanan beyaz ışıklar Loi’nin gözlerini kamaştırıyordu. Aydınlığa alıştı ancak vücudunun çoğunu henüz hareket ettiremiyordu. Ardından tavandan spiral şeklinde dönerek açılan kapıdan mavi ve daha da göz kamaştırıcı ışıklar odaya süzüldü. Loi gözlerini kapamakla kalmayıp başını diğer tarafa da çevirdi. Öyle güçlü bir ışık tı ki baskıyı ve sıcaklığı teninde hissetti. Açılan spiralin içinden çıkan metal bir cihaz Loi’nin yüzüne yaklaştı ve Loi’nin tenini taradı. Cihaz mekanik ve Loi’nin anlayamayacağı bir dilde birşeyler söyledi. Ardından geldiği yere geri girdi ve yine aynı kapıdan yer çekimine karşı hareket eden metal bir platformmun üstünde; uzun, sıska kolları ve bacakları olan, parlak turkuaz rengi derisiyle kendisine bakanları büyüleyen bir yaratık odaya girdi. Uzun boynunun üstünde taşıdığı, çenesinin altından, kulaklarının arkasına doğru uzanan ve oradanda tepesinde son bulan kemiksi yapılar tıpkı bir safir gibi parlıyordu. Kafatası yapısı, arkaya doğru uzayıp sivrilen ve kibar bir çenesi olan bu yaratık Loi’de bazı anıların canlanmasına sebep oldu. Metal zırhı da safir renginde parlayan bu yaratık, uçan platformun üstünden indi ve Loi’nin yanına gelip parmağnı Loi’nin anlına kondurdu. Loi gülümsedi. Eski dostu Senezata’yı tekrar gördüğü için sevinçliydi. Konuşmaya çalıştı ancak gücü yoktu. Senezata ona baktı ve ona “fermoseptinin etkisindesin, az sonra tekrar konuşabileceksin” diye bildirdi. Senezata’nın ses telleri yoktu. Naikhum’ların hiçbirinin ses teli yoktu. Onlar tüm canlılarla telepatik olarak iletişim kurarlardı. Loi’yle de aynı şekilde iletişim kurmuştu. Loi’nin anlına dokunduğu parmaklarının ucunda da, kafasındaki gibi kemiksi yapılardan bulunurdu. Bu sert dokular arasından enerji akıp giderdi. Bu yüzden konuşacağı canlının telepati yeteneği olmasa bile, bir Naikhum tek parmağıyla zihinlere giriyor ve istediği her türlü bilgiyi aktarabiliyor, alabiliyor hatta çalabiliyordu. Ama erdemli bir ırk oldukları için bunu pek yapmazlardı.                    

(telepatik olarak) -Seni tekrar görmek çok güzel senezata.

 -Seni görmek de güzel Loi. Deri rengin eski haline dönmüş ve gözlerin açık, bu gerçekten çok iyi.

-Derime ne olmuştu ki?

-Sanırım hatırlamıyorsun? Peki en son hatırladığın olay ne?

-Keata ile birlikte Zechrond Defond’un araştırma tesisinin çatı katındaydık. Şirketin istediği gemiyi çalmaya çalışıyorduk. Sonra havaya uçtu…  Olamaz  Keata nerde?

-yan odada ama hala uyuyor.

-durumu nasıl?

-senin durumundan daha iyi olduğu kesin, (Loi’nin sağ kolunu göstererek) o kolu bağlamak pek kolay olmadı!
Sağ koluna bakan Loi, kendi kolu yerine mekanik, altı parmaklı, entegre iyon saati bulunan bir kol gördü. Kolunu neden hissedemediğini şimdi anlıyordu. Protez parçaları kullanmak pek kolay öğrenilmezdi. Kolunu iyice inceledikten sonra senezata’ya dönüp:

-Kaç yıldır uyuyorum?

-113 Drableodia yılı... Üzgünüm Loi ama Procyon’da hain ilan edildin. Korkarım Keata’da öyle. Zechrond Defond ‘un askerleri sizi tesise götürürken ben ve yandaşlarım sizi kaçırıp Drableodia’ya getirdik.

-Teşekkürler Senezata, izin verirsen biraz dinlenmek istiyorum, ve düşünmek…

-Evet, haklısın. Odadan çıkmak istediğinde tekrar sinyali etkinleştir. Seni almaya gelirim.

Parmağını Loi’nin anlından çeken Senezata, metal platformla birlikte yükselerek tavandaki spiral kapıdan içeri girer ve kapı kapanır. Loi neler olduğnu yavaş yavaş anımsamaya başlar. Şirketin Loi ve Keata’dan çalmasını istediği geminin ana malzemesi goefflen’den oluşuyordu. Patlama anında yüksek radyasyon yayan goefflen Loi ve Keata’nın tenine ve sinir sistemine büyük bir zarar verdi. Loi, Keata’yı, üstüne gelen geminin kanat parçasının ucundan korumak için elini onun önüne koyduğunu ve darbenin şiddetli olduğnu anımsadı. Kolu bu darbeyle büyük hasar almıştı. Yinede kendi kendine, en azından Keata’nın hayatını kurtardığını düşünüyor ve kopan bir kolun pek önemli olmadığını biliyordu. Üstelik mekanik bir protez çok daha avantajlıydı. Bu konuları düşünürken uykusu geliyordu. 113 Drableodia  yılı uyuyordu ve hala uykusu vardı ha? O bile buna inanmamıştı ancak normal, bilinçli bir uyku uyuması onu toparlamaya yardım edecekti. O da bunu bildiği için gözlerini yumdu. Uyandıktan sonra Keata’yı görmek istiyordu. Rüyasında da onu görmek istiyordu ve istediği bir şeyi rüyasında görmekte zorlanmazdı. Ve öyle yaptı, rüya görebilmek güzel bir şey…



                      BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU...

Sayfa: [1]