Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - oguzkaan

Sayfa: [1]
1
Başka Kurgular / Sadık Hidayet - Kör Baykuş
« : 02 Aralık 2015, 20:20:49 »

Merhabalar,

Belki çoğumuzun okuduğu bir kitap olan ama benim için henüz taze bir başağrısı haline gelen muhteşem bir eseri anlatmak istiyorum. Kütüphanemde okunacak rafının daimi müdavimlerinden olacağını düşündüğüm bu eseri sevdiğim bir yazarın kendisini en çok dehşete düşüren kitap demesi ile başladım. Kendi kendime 100 sayfalık bir şey ne kadar dolu olabilir, diye söylerken aslında korkunun fiziksel elementlerden ziyade psikolojik olduğunu unuttuğumu ise kitabın sonunda anladım.

Sadık Hidayet, İran edebiyatının en büyük dehalarından birisi olarak görülüyor ve bir çok deha sanatçı gibi o da dünya üzerinde yaşamanın zorluğuna dayanamayıp kendi canını almayı tercih ediyor. Hidayet'in edebiyat adına önemini ise Behçet Necatigil'in şu sözleri özetliyor:

Alıntı
Ben, Sâdık Hidâyet'i Türkçedeki iki hikâyesi ve tek romanı Kör Baykuş'la sevdim. Vakti gelse de başka hikâyeleri ve masalları da çevrilse, diyorum. Çünkü Hidâyet, benim için, devletlerin, rejimlerin sınırları içinde edebiyatın bağımsız ve yıkılmaz cumhuriyetler olduğunu bir kez daha hatırlatmış, mutsuzluğunda ölümsüz mutluluğa erişmiş sayılı yazarlardan biri oldu.


Kör Baykuş, yalnız, üzgün ve karamsar bir adamın çığlığı gibiydi.  Betimlemeleri ile insana o kadar uyumlu bir resim çizdirebiliyor ki kendimi bir anda yaşamı ve sonrasını sorgularken buldum. Kendi kafasının karmaşık bir haritasıymışcasına yaklaştım kitaba ve orada yanlızlığı, korkuyu, bilinmezliği, üzüntüyü, karmaşayı, ölümü anlamdırmaya çalışan bir adam gördüm. Bir ruhun parçalanmasını, bir adamın -uyuşturucu bağımlısı yada çılgın- kafasının içinde sevmediği ama kaçamadığı dünyasında hep karabasanlarıyla birlikte nasıl adım adım kendi özünü parçaladığını ve yavaşça kendi bedenini, yaşamını söndürürken benliğinin suretlerine ne şekiller verdiğini okudum. Kitabı kapattığımda ise tüylerim ürpertinden ayaktaydı. Ayazda çekilen soğuk nefes gibi burnum sızladı. Fakat ağlamak değildi hissettiğim duygu, ismi tam konulamayan dehşetti.

Büyülü gerçeklik denilince aklıma Latin edebiyatı bilhassa Borges gelirken artık Hidayet'te aklıma ilk gelen yazarlardan olacak. Hidayet kitabını belki kalemle yazdı ama korkunun keskin bıçağını aklınıza sokması için bunun yettiğini anladım.

2
Diğer Bilimkurgu Eserleri / Başlat - Ernest Cline
« : 31 Ekim 2014, 03:52:29 »

Ernest Cline - Başlat

Alıntı
Burası OASIS. Buradan çıkış yok.
Yıl 2045 ve dünya çok çirkin bir yer.
Uygarlıkları felce uğratan enerji krizi, tam anlamıyla felakete dönüşen iklim değişikliği, kıtlık, yoksulluk, bulaşıcı hastalıklar ve geriye kalan son kaynaklar için süren nükleer savaşlarla cehenneme dönen bir dünya… Ve bu dünyada yaşamak zorunda olan tüm talihsiz insanlar gibi, henüz on sekiz yaşındaki Wade Watts da uyanık olduğu zamanın neredeyse tamamını bir simulasyonun içerisinde geçiriyor.

İstediğiniz kişi olabileceğiniz, istediğiniz yerde yaşayabileceğiniz ve istediğiniz şeyleri yapabileceğiniz bir yer olan, insanlığın son vahası, sanal dünya OASIS’te.
Ve bir gün OASIS’in yaratıcısı James Halliday ölüyor. Arkasında bıraktığı milyonlarca dolarlık bir servetle. Ancak bir sorun var. Ortada bir varis yok.
James Halliday bütün mirasını tek bir kişiye bıraktı. Yarattığı devasa sanal dünya OASIS içinde sakladığı üç anahtarı bulacak olan kişiye.
İşte dünya çapındaki kıran kırana mücadele böyle başladı. Ve anahtara giden ilk ipucunu Wade Watts buldu.
Hazır mısınız?

Uzun uzun yazmak istemiyorum. Hakkında söylenebilecek çok bir şeyde yok. Kitap boyunca 80'lerin kültür bombardımanına maruz kalıyorsunuz. Her oyuncu arkadaş -bende dahil- gerçek zamanlı etkileşime sahip simülasyon hayallerine sahiptir. Yazar bunu kullanarak "distopik" bir gelecekte genç bir "gamer"ın başından geçen maceraları anlatıyor.

Hızlı akan bir anlatıma sahip, referanslarını ise pek havada bırakmayan şekilde vermiş. Eğer 80'lerde yaşamadıysanız Wikipedia başka ekranda açık olsa daha iyi olur. Hikaye ise bir çok tesadüfler, "deus ex machina" denilecek anlar ile dolu olduğu için zayıftı. Karakterlerle ise bağ kurulacak bir yan yok.

Kitap nostalji bombardımanına tutmasa ve bir çok insan -kendim dahil- eskiye olan hayranlığa sahip olmasa bu derece tutulan bir kitap olmazdı diye düşünüyorum. Sonuç olarak bir 90'lar çocuğu olarak pek beğenmedim.

3
Diğer Bilimkurgu Eserleri / Elmas Çağı - Neal Stephenson
« : 07 Ekim 2014, 11:07:42 »

Neal Stephenson - Elmas Çağı yada Genç Bir Kadının Resimli Okuma Kitabı
Alıntı
Hugo ve Locus ödüllerini alması bir yana Stephenson BK dünyasına; nanoteknolojinin hüküm sürdüğü bir gelecek yapılanmasına sosyal sınıf, etnisite ve sunizeka’nın doğası etrafında yepyeni bir terminoloji ile girerken Cyber-Punk’ın ötesine geçerek Post -CyberPunk’ı başlatıyor. Stephenson’un matematik, teknoloji, felsefe ve bilimi edebiyatlaştırdığı noktada okuruna Quentin Tarantino tadı vermekten de geri durmuyor!

Aşağı yukarı bir yıla yakın rafta bekledi. Elime aldığımda okuduğum bir başka kitaptan sıkılmıştım, kaçacak delik arayan bir fare gibi ilk 200-250 sayfası yırtarcasına okudum. En sonunda da okuduğuma pişman olmadım, diyelim.

Stephenson, Victorian (Duygularını baskılayan, çok çalışan, disiplinli denilebilir.) dönemini geçmişten alıp, günümüzden daha ilerde nanoteknoloji ile insanların nesneleri üretmek yerine "Feed" denilen bağlantıdan elde ettikleri (cyberpunk) ile birleştiriyor. Kısacası cyber-steampunk diyebileceğim  bir türe giren bir kitap olmuş.

Karakterleri bol olan bir kitap diyebilirim. Birkaç ana karakterin yanında hikayeleri üzerinde daha fazla durulabileceğine inandığım ama sonunda  sayfa kalınlığı yüzünden iyi ki üzerilerinde durmamış diye düşündüğüm yan karakterler vardı. Kitap boyunca bazı girip çıkan karakterler var. Bu karakterlerin kimisine ne olduğunu kesin hatları ile öğrenebiliyoruz. Bazısı da sanki hikayede bahsedilmeye artık gerek görülmemiş, unutulmuşlar gibilerdi. Bu  hem rahatsız edici hemde o kısımları neden okuduğuma dair anlam veremediğim için bende hayal kırıklığı yarattı.  Yine de dediğim gibi karakter bakımından bol ama bunları anlatmak bakımından zayıf bir kitap olmuş.

Kurulan evren neredeyse kusursuzdu. Kompleks bir yapıya sahip olmasının yanı sıra birçok farklı alt kültüre sahipti. Bu kültürlerden kastım, Stephenson'un kabile dediği ve aynı kültüre sahip olan farklı ırktan insanların bir araya gelmesi ile oluşmuş topluluklardı. Bu gruplar, insanların kişiliklerinin belirlenmesinde, kültürün oynadığı rolü anlamak bakımından önemliydi. Irkları attığımız zaman ve farklı milliyetlere sahip olan bireyleri süregelen bir kültürel toplum içerisine koyduğumuz vakit, kişiliklerin, dünya görüşlerinin, ahlaklarının vs. girdikleri kültür ile alakalı olduğunu görebilir; atalardan gelen  genetik bağlamların bu soyut kavramlar üzerinde elle tutulur bir katkısı olmadığını görebiliyoruz. Hikayenin gidişatı bakımından bu kısım  bence önemliydi.

Kitapta oldukça ilginç olan bir diğer nokta ise; "Resimli Okuma Kitabı" olarak çevrilen nesneydi. Bu nesnenin eğitim düzeyinde kişide meydana getireceği farklı tepkileri görmek açısından hikaye boyunca kitaba sahip olan karakterlerin çizdikleri yollar oldukça ilgi çekiciydi. Her ne kadar kişinin karşısında bulunan ile kurabileceği bir bağın (insan kaynaklı duygusal bir bağdan bahsedersek.) eğitimini şekillendirmesi açısından önemli olduğunu anlayabiliyoruz. Böylece bu tarz iyileştirici teknolojilerin insanların eğitiminde ana unsur olarak kullanılması yerine sadece bir araç olarak kullanılması fikrini de elde edebiliriz.

Sözlerimi bağlamam gerekirse, okunmasını şiddetle tavsiye ettiğim bir kitap. Birçok fikir, yaratıcı yenilik sunuyor. Hikayenin son kısımlarının sığ olması ve karakterler bakımından zayıf olması eksi olarak düşünülse bile "dünya kurgusu", hikaye akışı bakımından tatmin edici bir eserdi.

Not: Altıkırkbeş gibi çeviri, redaksiyon konusunda sıkıntılı olan bir yayın evine göre eli yüzü düzgün bir kitap olmuş. Elbette hatalar var, yanlış yerde konmuş virgüller, yeri değişmiş harfler ama okumaya engel olacak derecede değiller.

4
Diğer Bilimkurgu Eserleri / Bitmeyen Savaş - Joe Haldeman
« : 20 Eylül 2014, 00:02:00 »
Bitmeyen Savaş -  Joe Haldeman
Alıntı
Er William Mandella, kendisine rağmen bir kahramandır, istemediği halde seçkin askerlerden oluşan özel bölüğe alınır ve binlerce yıl uzaktaki bir savaşta çarpışmak üzere zaman ve uzayda fırlatılır. Asla savaşa gitmek istememişti. Yine de görevini kin tutmadan yerine getirir, yaşadığı sürece rütbesi yükselir. Döndüğünde Dünya’yı bıraktığı gibi bulamaz… Uzay yolculuğundaki zaman genişlemesinden ötürü, Mandella aylarla yaşlanırken dünya yüzyıllarla yaşlanır… Vietnam’da savaşmış bir bilimkurgucunun geçmişle geleceği kaynaştıran romanı.

Bitmeyen savaş, iki ırkın birbiri ile iletişim kuramamasından dolayı görelilik ile yüzyıllarca savaşmasını anlatıyor.
Haldeman'ın kendisi bir savaş gazisi ve kitabında bu savaş boyunca kafasından geçenleri, hissettiklerini zaman üzerindeki oynamalarla konu edindiği Mandella'nın dünya dışı bir ırka karşı savaşması üzerinden aktarıyor.  Bunu yaparken aslında dünyadaki savaşların ardında yatan temel neden olan ekonomiden ve savaşın insanlara, toplumlara ve ahlaka neler yaptığı üzerine fikirler sunuyor.

Mandella iyi bir karakter, tüm savaşı onun gözünden izlemek, nedenlerini ve askeri yapı üzerine düşünceleri ile de okuması zevkli bir karakter. Kitap askerliği tüm yönleri ile ele alıyor. Eğitim, sıcak temas, çatışmayı bekleme, geri dönüş, uyum sağlayamama, yeniden deneme, gazi olmak, rütbe yükselmesi vs. Böylece bir askerin eğitime alındığı ilk andan son anına kadar düşündüklerini, yaşadıklarını okuma şansına eriyoruz. Haldeman bir röportajında aslında kitabının savaş-karşıtı ama askerlik karşıtı bir kitap olmadığını söylüyor. Askerlerin kariyerleri boyunca yaşadıkları travmalar üzerine yazılmış eserlerden biri olduğu da su götürmez bir gerçek.

Kitap boyunca zaman atlamaları dolayısıyla yer yer kafam bulandı ama kendimi hikayenin sahip olduğu ilginç aksiyona bıraktığımda bu da pek sorun olmadı. Sıkmayan ve devam konusunda sıkıntılı olmayan bir hikayesi var.

Bitmeyen savaş yabancılaşma ve sosyal gözlemler adına üst seviye bir kitaptı.  Bunun yanı sıra yazıldığı yıl itibari ile ele alınması zor bir konu olan homoseksüel bireyleri konu edinmesi ve bunu doğum kontrolü için bir önlem olarak düşünmesi -heteroseksüelliğin iyileştirilebilir olması- ise cesurca ama zorlama bir hamleydi diye düşünüyorum. Haldeman aslında eşcinselliği Mandela'nın izole olduğunu ve koca bir grupta farklı tek birey olmasını daha iyi anlatmak için kullandığını ifade ediyor. Bu gözle bakarsanız aslında insanların bulundukları gruptan farklı olması ve bunun tedavi edilebilir bir hastalık olarak görülmesi oldukça ilginç bir mecaz kullanımıydı.

Savaşın anlamsızlığını, pasifist olmasına rağmen, ülkesinde uzakta, yabancı topraklara savaşması için gönderilen ve geri dönen bir gaziden daha iyi kim anlatabilir. Üstelik bunu yaparken bilimkurgu ile bu fikirlerini birleştiriyor. Okuru da boğmayacak bir eser olan Bitmeyen Savaş, kesinlikle okunması gereken bir kitap diye düşünüyorum.

Spoiler: Göster
Peş peşe atılan iki mesaj birleştirilmiştir.

5
Diğer Bilimkurgu Eserleri / Mezhaba No:5 - Kurt Vonnegut
« : 19 Eylül 2014, 02:09:28 »
Alıntı
Kurt Vonnegut'un İkinci Dünya Savaşı sırasındaki deneyimlerinin benzersiz bir dökümü Mezbaha No. 5. Dresden bombardımanını yaşayan üniü yazar, savaşın anlamsızlığını birçok yazınsal türün iç içe geçtiği bu kıyametsi anlatıda öykülüyor. Kitabın başkişisi Billy Pilgrim'in boşlukta süzülen yaşamı, savaşın anlamsızlığının ve ölçüsüzlüğünün metaforik bir anlatımı. Billy'nin zamanda yolculuğuyla katmanlar arasındaki geçişleri iyiden iyiye belirsiz kılan Vonnegut, insan eliyle yaratılmış bu benzersiz felaketi insan uygarlığının tüm kazanımlarıyla boy ölçüştürdüğü alegorik bir karşı söylence yaratıyor. Vonnegut'un aşağı yukarı tüm yapıtlarında kurmaca bir kişinin benliği altına gizlediği kendi varlığı Mezbaha No. 5'te de o gizemli kişilik göçünün tüm parıltısını yayıyor.



Savaş görüp geçirmemiş bir insanın onun hakkında atıp tutması bana çok bayat geliyor. İzlediğim bir anime olan One Piece'in karakterlerinden olan Donquixote Doflamingo'nun söylediği bir söz aslında büyürken şahit olduklarımızın hayatımızın geri kalanı için nasıl bir temel etkisi gördüğünü anlamak adına oldukça vurucu bir alıntıydı.

Alıntı
“Pirates are evil? The Marines are righteous? These terms have always changed throughout the course of history! Kids who have never seen peace and kids who have never seen war have different values! Those who stand at the top determine what's wrong and what's right! This very place is neutral ground! Justice will prevail, you say? But of course it will! Whoever wins this war becomes justice!”

Yıllarca savaşları hep tek taraflı dinledik, öğrendik, çalıştık. Hiçbir zaman karşı tarafın nedenleri üzerine yüzeysel olmayan bir düşünce geliştirmedik. Birileri bize yanlış ve doğruyu anlattı ve çocuk beyinlerimiz sorgulamadan bunları kabullendi. Sorgulayanlarımız olmadık ithamlara maruz kaldılar. Doğumumuzdan neredeyse 50-100 yıl önce meydana gelmiş savaşların düşmanlıklarını, aşağılanmalarını bilinçaltımıza yerleşti ve ne zaman silkelenmeye kalksak "Dur arkadaş!" tepkileriyle karşılaştık. Ben yine lafı olmadık yerlere götürüp, uzattım. Kısacası savaş kötüdür, birilerini öldürmenin haklı yoluna arayan ve bunu kendisinin ve toplumun gözünde haklılaştıran bireylerden olmayın. Şimdi sen birkaç paragraf önce söylediğinle çelişiyorsun derseniz de boynum kıldan ince.

Kitaba gelirsek, Vonnegut 23 yaşında insanlık tarihinin en karanlık olaylarından biri olan II. Dünya Savaşı'na katılmış, Almanlar tarafından esir alınmış, Dresden'in bombalanmasına sahiş olmuştur. Tıpkı kurgu ile gerçeğin farklı bir ahenkle bir araya geldiği romanının ana kahramanı Billy Pilgrim gibi.

Zaman içerisinde bir ileri bir geri şeklinde atlamalar yaşayan Billy'nin hikayesini Vonnegut'un eşsiz hikaye anlatım yeteneği ile birleştirerek bize üçüncü sayfa haberleri gibi trajikomik bir hikaye şeklinde anlatıyor. Kült bir kahraman ve kült bir hikaye olan Mezbaha No:5 okuması akıcı, hüznün ve komedinin bir arada olduğu bir romandı. Vonnegut'un okuduğum ilk romanı olmasına rağmen diğer eserleri için sabırsızlanmama neden oldu.

6
Yeraltı Edebiyatı / Eşekarısı Fabrikası - Iain Banks
« : 07 Temmuz 2014, 04:11:11 »
Eşekarısı Fabrikası (The Wasp Factory) - Iain Banks
Ayrıntı Yayınları - 1996


Alıntı
Eşekarısı Fabrikası'nda Banks, 16 yaşındaki Frank'in hikayesini anlatırken bizi insan doğasının en karanlık yönlerinden kesitler sunuyor. İzole bir adada Frank hayvaları sakatlamaktan ve ölüleri ile kendince ritüeller yapmaktan hoşlanan birisidir. Tuhaf bir kişiliğe sahip olan babası ile birlikte yaşıyordur. Günleri tımarhaneden kaçan kardeşi Eric ve eşekarısı fabrikası ile doludur.

Yeraltı edebiyatı olarak adlandırılan veya sınıflandırılan eserler genelde insanların karanlık yanlarını keşfe çıkan ve bunlara açıklamalar getiren rahatsız edici kitaplar olurlar. En azından kendimce yaptığım tanımlaması budur. Frank eşekarısı fabrikası adını verdiği ve hastalıklı bir beynin muhteşem bir manifestosu olarak gördüğüm eseri ile alametler okuyan, cinayet işleyen ve küçük adasında kendi mistik öğeleriyle kurduğu fantazi dünyasında babasıyla yaşayan tuhaf bir çocuktu. Frank harika bir karakterdi diyemem çünkü aşağılık bir yaratıktı. Eşekarısı Fabrikası'nı çağdaş İngiliz edebiyatının en önemli eserlerinden biri haline getiren ve rahatsız edici bir kitap haline getirende buydu.

Hepimiz çocukların masum yaratıkları olduğuna inanırız. Bu bize toplum psikolojisinden gelen bir şartlandırmadır. Ama insan zevk için nedensiz yere öldüren tek yaratıkdır. Bunun yaşla, cinsiyetle alakası yoktur. Kendinden güçsüz yaratıklara eziyet etmek de doğamızda bulunan ve büyük çoğunluğun bastırdığı bir dürtüdür. Aksi halde medeniyet denilen olguyu oluşturamazdık. Herneyse, konuyu farklı bir yere getirdim. Çok dağıtmadan bitireyim.

Eşekarısı Fabrikası okuyucuya herhangi bir ahlaki çıkarım sunmamakta olmasına rağmen gösterdiği fikirler ve anlatımı ile tedirgin edici bir eserdi. Bulubailirseniz okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

Iain Banks'a saygılarımla, keşke yaşasaydı ve daha fazla kitap yazsaydı.

Yayınevleri,lütfen Banks'in özellikle bilimkurgu veya kurgu dalında verdiği tüm eserleri çevirin.
An itibariyle çevrilmiş eserleri;
Rock Laneti (Espedair Street), Ayrıntı Yayınları -1996
Camda Yürümek (Walking on Glass), Dost Kitabevi - 2009
Kanal Düşleri (Canal Dreams), Dost Kitabevi - 2009
Iain M. Banks olarak yazdığı bilimkurgu eserlerinden çevrilen;
Cebirci (The Algebraist), İthaki Yayınları - 20114
 
Bir inşaat mühendisi olarak ilgimi çeken ama kitabın konusu ile alakası olmayan güzel bir pasajı paylaşmak istiyorum. :)

Alıntı
Küçükken bir baraj inşa ederek evi kurtarmayı hayal ederdim. Kum tepelerinin üzerindeki otlar tutuşacaktı ya da bir uçak düşecekti, bir kanal yardımıyla barajdan aldığım suyu eve naklederek bodrumdaki barutun patlamasını engelleyen de ben olacaktım. Bir zamanlar en büyük isteğim babama bir ekskavatör aldırmaktı, böylece gerçekten büyük barajlar yapabilecektim. Ama artık baraj yapmayı daha ince, hatta metafizik bir şey olarak görüyorum. Suya karşı asla zafer kazanılamayacağını fark ettim; sonunda hep o kazanıyor, sızıyor, süzülüyor, dolduruyor, çukur açıyor ve üstten aşıp gidiyor. Aslında tek yapabileceğin onun yolunu değiştirmek ya da akışını bir süreliğine durdurmak; aslında yapmak istemediği bir şeyi yapmaya onu ikna etmek. İşin keyfi onun gitmek istediği yerle (yerçekimi ve üzerinde yol aldığı maddeye uygun olarak) senin onunla yapmak istediğin şey arasında bir orta yol bulmakta.

7
Televizyon / Black Sails
« : 23 Mart 2014, 00:33:28 »
Tarih 1715...Korsanlığın altın çağıdır. New Providence kanunsuzların, hırsızların, fahişelerin kol gezdiği korsanların ülkesi konumundadır. Ve bu korsanların içinde en korkulanı, Kaptan Flint...
İngilizlerin adalarını almak için geri dönüşlerinin ayak sesleri duyulurken Flint ve adanın yasadışı mallarını satan tüccar Eleanor, zorlu bir vurgun için plan yaparlar.


Disney Karayip Korsanları ile insanları korsanların sevilebilir karakterler olabileceği bir evren sundu. Denizde dolaşan bu kanunsuzlar iyi insanlar değiller. Dünyayı kurtarmak gibi bir dertleride yok. İstedikleri para, kadın, güç... Medeniyetin köşeye ittiği korsanlar onun ayak seslerinden kaçıyorlar.

Dizi tam benim istediğim aksiyon dozuna sahip şekilde ilerledi. Assassins Creed Black Flag oyununu oynayacak sisteme sahip olmamam ve "Define Adası"nın hafızamdan silinmesi ile konu olarakta beni yer yer şaşırttı. Politik oyunlar, ihanetler, çıkarlar, ölümler vs. vs.

Ayrıca, Bear McCreary'ye Galactica'dan beri hayranlığımın katlanarak arttıyor. Black Sails'in müzikleri konusunda da harika bir iş çıkardığını söylemeliyim. Son söz, Black Sails şans verilmesi gereken bir dizi...


8
Diğer Bilimkurgu Eserleri / Ben, Efsane! - Richard Matheson
« : 02 Kasım 2013, 14:09:50 »

Alıntı
Gündüzleri sorun yoktur...
Ama geceyle birlikte sokaklar, karşı konulmaz bir dürtüyle arzuladıkları o kıymetli sıvı için; kan için, dünyadaki son insanın kaleyi andıran evine doğru uluyarak, sürünerek, yalpalayarak yürüyen ölülerin kemik beyazı bedenleriyle dolmaya başladığında çöker deşhet kentin üzerine...

Bence:

Richard Matheson İthaki Yayınlarından çıkan çevirinin önsüzünde de yazdığı gibi Ray Bradbury (Kendisi 20. YY en büyük yazarlarından birisidir benim için.) tarafından asrımızın en iyilerinden biri olarak görülür. Ben kimim ki buna karşı çıkayım. Sanırım kitabı okuyan kimsenin buna itirazı olmaz. Ben Efsane! aslında Hollywood'un temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze koyduğu filmlere de defalarca ilham vermiş bir eserdir. Benim yaşımda olanlar Will Smith'in oynadığı filmi hatırlarken biraz daha yaşlılar Omega Man adı altında çekileni biraz daha yaşlı olanlar ise diğer adı aklıma gelmeyeni hatırlarlar. Her ne kadar bana kalırsa hiç bir zaman Matheson'ın aklında olan vermek istediği ana fikri yakalayamasalar bile tüm filmlerin vasatın üzerinde olduğunu düşünüyorum.

Her insan en az bir kez olsun tüm dünyada ki son kişi olduğunu düşünmüştür. Robert Neville işte hepimizin hayallerinde olduğu kişidir. Onun tüm dünyada ki tekliği, yalnızlığı, acısı, pişmanlıkları ve yaşama arzusu okuyan her insanı etkiler. Belki bazılarımız günümüzde leblebi gibi tüketilen ve tüm ihtişamı söndürülen vampir ırkını konu alması ile burun kıvırabilir. Sakın o hataya düşmeyin! Bu bir vampir, zombi, gece gezen, kan emici vs. kitabı değil. Bu Robert Neville adlı adamın nasıl olupta bir efsaneye dönüştüğünün hikayesidir.

İlk ksımında Neville'in yalnızlıkla başa çıkma şekli, arzuları ve dürtüleri hakkında iken, ikinci kısımda köpekle olan duygusal yakınlaşması beni en çok etkileyen parçası oldu. Son kısım ise artık çökmüş bir toplumun son kalan üyesi olan Neville'in yeni kurulan toplum için nasıl bir tehlike oluşturduğu üzerineydi. Onun toplumu için efsane olan vampirlerin kurduğu bu dünyada nasıl olupta kendisinin bir efsaneye dönüşmesi biraz hızlı olmuş gibi gelsede bu muhteşem esere gölge düşürecek bir durum değil.

9
Kraliyet Meydanı / Satılık Kitaplar-Ankara
« : 29 Eylül 2013, 00:26:16 »
Tüm Zaman Çarkı Serisi ↔ 360TL
*İlk 7 kitap ve Yeni Bahar ciltli
*8,9,10,11,12 ve 13. kitaplar ciltsiz
*R.A Salvatore - İblis Savaşları Destanı (I- II- III) Üç kitap takım halinde ↔18 TL.
*Clifford D. Simak - Kent ↔10 TL
*Hurin'in Çocukları ↔10 TL
*Vlad Taltos Serisi (Teckla, Yendi, Taltos, Jhereg, Phoneix, Athrya, Orca, Ejderha) set halinde  ↔ 45TL
*Işığın Anısı ↔ 30 TL
*Gustav Meyrink - Golem ↔ 6 TL
*Ejderha Mızrağı Efsaneler Üçlemesi ve İkinci Nesil (Laika Yayıncılık) ↔ 45 TL (4 Kitap set)
Fantastik Dışı,
*Paul Auster - Görünmeyen (Can Yayınları, 1. Basım)↔10TL
*Chuck Palahniuk - Görünmez Canavarlar (Ayrıntı Yayınları, 4.Basım)↔8 TL

Zaman Çarkının Yeni Bahar'ın ilk sayfasına adımı yazmışım. Geri kalan tüm kitaplar temiz, bir kez okundu.
Diğer kitaplarında bazılarında ilk sayfada adım yazıyor. Alın sizde yazın, satın, hediye edin verdiğiniz kişide yazsın ve tozlu depodan çıkan bu kitaplar farklı insanların isimlerinin dokunuşuyla hayat bulsun. ;D


Sayfa: [1]