Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - veritaserum

Sayfa: [1]
1
Sinema / Clash of the Titans | Titanlar'ın Savaşı
« : 03 Şubat 2010, 19:07:27 »


Nihai güç için süren mücadele, insanları krallara karşı ve kralları da tanrılara karşı kışkırtmaktadır. Diğer taraftan, tanrılar arasındaki savaş ta dünyayı yok edebilecek güçtedir. Bir tanrı olarak doğmuş, ancak insan gibi yetiştirilmiş olan Perseus (Sam Worthington), ailesini yeraltı dünyasının kinci tanrısı Hades (Ralph Fiennes)'e karşı korumak konusunda çaresizdir. Kaybedecek hiçbirşeyi kalmayan Perseus, Zeus (Liam Neeson)'un güçlerini ele geçirebilecek ve dünyaya cehennemi yaşatabilecek Hades'e karşı, çok tehlikeli bir görevi yönetmeye gönüllü olur. Şeytanlarla ve korkunç canavarlarla olan savaşı kazanmanın tek yolu tanrı olarak güçlerini kabul etmek ve kendi kaderini çizmektir.

Yönetmen ~ Louis Leterrier
Senaryo ~ Phil Hay, Matt Manfredi
Oyuncular ~ Sam Worthington, Liam Neeson, Ralph Fiennes, Gemma Arterton, Alexa Davalos
Filmin Türü ~ Aksiyon, Fantastik
Orijinal Adı ~ Clash of the Titans
Yapımcı Firma ~ Legendary Pictures [us]
Yapım Yılı ~ 2010
Yapım Ülkesi ~ İngiltere, ABD
Orijinal Dili ~ İngilizce
Dağıtıcı Firma ~ UIP Filimcilik
Vizyon Tarihi ~ 16.04.2010

Fragman için tıkla.


2
Düşler Limanı / Veritçe veritmce ~
« : 31 Temmuz 2008, 14:51:04 »

Dattaradaaaaaaaaaatttt

Daratdaraaaaaaaaaatttt

Verity gururla sunar:

~ Veritçe ~

Bir varmıışşş bir yokmuuuş..

Vaktiyle hc’nin birinde, verit diye bi’ üyecik yaşarmış… Öyle cani, öyle vahşiymiş ki, diğer üyeler ondan hep kaçarmış… Veritin kafası atmaya görsün, öyle kızar, öyle coşarmış ki, siteyi alt üst eder, konulara saçma sapan yorumlar yapar dururmuş… Sitede trafik mrafik bırakmazmış…

Hatta bu duruma çok içerleyen kurucuların onu banlama çabaları içine girdikleri, ama sitede kanlı vahşet yaşanmasında korktukları için yapmayı sürekli ertelediği bilgisi gizli bilgisi, gizli bi’ kaynaktan veritin kulağını şöyle bir yoklamış…

Dünyada şefkatle yaklaştığı tek mahluk, gariban pc’siymiş… O da nasıl bi’ şefkatse, faresini elinde bıraktırmış… Ama bu çilekeş pc gene iyi dayanmış, üç senede bi’ fare…

Didek ya bu vahşi üyen kaçarlarmış diye… İşte bu hc denen yaratıktan, bugüne kadar ona yaklaşmayı yalnızca iki üye başarabilmiş… SeD’len Isılwén’miş bunlar… Çok zor olmuş bunu yapmak… Ama onlar zoru başarmışlar… Ama bilmedikleri bi’ şey varmış… Verit’e 100 km kadar yaklaşmak (ya da kısa yoldan cam açmak =P), etrafa yayılan öfke dalgaları ve sinir nöbetlerinden etkilenmeye ve bununla kalmayıp, her 10 dakikada bir kopukluklara yol açmaktaymış…

Ama kimse bu iki üyeciği uyarmamış işte, kahpe kader…

Bir gün kendine Bella diyen bi’ şahsiyet çıkıp kendini veritin hocacazı ilan etmiş… -verit kesinlikle bunu zorla yapmamıştır, inanmayınız.-… Bella ne yapsa, veriti bu şiddetli şiddet arzusundan koparamamış… Ancak verit msnden düşmeyi bırakıp, kopmaya başlayınca, onu içine sakinleştirici ilaç koyduğu pudingle yatıştırıp psd atma vaadiyle kandırmış… Hayatının hatasını yaptığının farkında bile olmadan,  ona ps denen şeyi öğretmiş… Verit o gün bugündür, Bella’nın yakasında düşmemiştir…

Ayrıcanak veritin kafası asla güzel olmaz, daima cızeldir…

Kendince bi’ hikaye yazmaktadır… Ama bi’ zamanlar bu hikayeye bayılan insan evlatları, şimdi yorum yazma zahmetine girmeyince, verit çileden çıkmıştır… Yakında sitede toplu katliam olacakmış diyorlar, aldırmayın siz yalandır..

Aslında amacı, kendini kendi yazdığı kendi dili içinde ifade etmek olan verit, amacının bu yazıda nasıl olup da böyle saptığını hala bilememektedir…

Onun kafası cızel, yapar ula…

“İpine kadar kopabildiğin, bi’ yer var mı bildiğin?”


Dipnot: Bu başlığı açıp da yorum yapmayanların hunharca öldürülmesinden, verit hiçbi’ şekilde sorumlu değildir. Saygılar.

3
Çizgi / Veriti & SeD Prodakşın ~ Acemi Lab.
« : 19 Temmuz 2008, 16:13:58 »


Öhömm!!

Sevgili cinlerimiz, canlarımız, kanlarımız, bir tanelerimiz!

Bu güne kadar çalıştık çabaladık, pslerimizi taşı toprağı çıkara çıkara yaptık.
(bkz bugünden kasıt topu topu birkaç ay. Taş çatlasa üç aydır. –sedin altıyı geçiyor ama :P- ).

Yaptık, yaptık da nereye gidiyor bu psler?

İşte ben onu çözemedim xD

Sed anam gel şu cine bi’ konu açalım dedim..

Olur dediii…

Sora adı bu olsun cık ı-h beğenmem, gel böle logo babalım cık ı-ıh olmaz United 1’i beğenmedim United 2 olsun gibisinden dialogları sonundaaa-

Böle bi konu açtıııııkkk…

Uzun lafın kısası yaptıkça atıcaz kardeş :P

aha ilk bikaç tane :P



--> hangisi daha cici karar vermedim :P
--> ilk avatrım :hihi



bunlar şahsen benimdir :P sed upload edince atıcak :D

**not: beni bugünlere getiren [:P] pleasant hocama çok teşekkürler :D bidene o bidene :D
**not2: oyhh sed de bidenem yevv jkk ve jkkk yaparken sırt sırta verdik onunlaa :D o başlattı psyebenii :P betül devam ettirdi gibim bişee :P ayy seforum seni tamam alınma şimdi :P yafrum xD
**not3: şimdi gelir gülü de alınır :P ajom sen tektanesin :P onlar bidene :P

4
Genel Kültür / Zuahha ve puhaha nerden geliyor?
« : 07 Temmuz 2008, 16:23:45 »
Msnde ve her yerde görmeye, duymaya alıştığımız zuhaha sözcüğünün nerden geldiğini biliyomuydunuz? Merak etmeyin bunu bilmeyen sadece siz değilsiniz... Bunu 1999 yılında araştırmaya başlayan Oxford University, uzun araştırmalar sonucu akıl almaz sonuçlar elde etti..

Zuhaha ve Puhaha'nın bir kabile olduğunu!

M.Ö 70 yılında; dünyanın çeşitli bölgelerinde hüküm süren bu iki kabile aynı anda yıkıldı... Ne zaman kuruldukları ise bilinmiyor...

Oxford University bu iki kabilenin birbiriyle hep çekişme içinde olduğunu söylüyor...Bunun bir diğer nedenide stratejik konumları...



Tarihi M.Ö 200 lere dayanan belgelere bakılarak iki kabile arasında geçen savaş öncesi diyaloglar iki kabilenin yıldızının neden hiç barışmadığını kanıtlar nitelikde...

(cümleler 8 dilbilimci tarafından 2 yılda tercüme edilmişdir...)

Olay balık tutarken karşılaşan iki farklı kabile üyesi arasında gerçekleşmişdir...

----selam zuhahalı...
----selamda benim mekanda balık tutuyon ne iş ???
----yok be kardeş ben sen yokken yerini tutuyodum..
----zuhahahahahahahahahah güleyim bari....sen kimi kandırıyon len kanı bozuk puhahalı
----puhahahahahahaha asıl ben güleyim...

(burda geçen zuhaha ve puhaha sözcükleri kabilelerin geleneklerinden dolayıdır, kızgınken konuşurken cümlelerin başına
zuhaha ve puhaha koyuyorlar, günümüzde uygulanan +18 uyarısını taaaaaaa ne zaman icad ettiklerini görüyoruz...)
----gül de bak ne yapıyom seni...
----puhahahahahaha yeter uleyn gel buraya puhaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa!!!
----neeeeeeee puhaaaaaaaaaaaa mı ulen sen bana nasıl...heytttt zuhaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
----puhahahaha
----zuhahahahaha
----puhahahaha

Bundan sonra olayın nasıl geliştiği bilinmiyor iki kişi arasında, ama iki kabilenin birbirine düşmanlığı böyle basit bir olaydan başlıyor...
Birbiriyle savaşmaya başlayan iki kabile arasındaki savaş, muhahalara kumahaha lara kadar sıçrıyor ama bu saydığımız
kabileler puhaha ve zuhaha lar kadar bilinmiyor oxfordun yaptığı araştırmalara göre o zamanki dağılımları şöyle bu kandaş kabilelerin...

Bu kabileler arasındaki son savaşda (M.Ö 69) iki kabile kanlı bir savaş yapmış ve 2 yıl süren savaşın bitmeyeceğini anlayan Türk devletleri "zuhahahaha" "puhahahaha" seslerine dayanamayıp iki kabileyide yok etmtiştir...Zaten dilimize yerleşmesidende bu olayın etkisi büyüktür...

AMA en büyük etken Türklerin bu adamlarla savaşırken yüzlerine bakmaları ve zuhahaha puhahaha seslerini tiplerine bakarken duymalarıdır...

işte bu tipi gören ve sesleri duyan Türkler artık kendi aralarında şakalaşırken ağızlarını kocaman açıp zuhaha puhaha seslerini çıkarmaya başlamışlardır....

5
Kurgu İskelesi / P.T.R. ~ 3. Adım
« : 04 Temmuz 2008, 21:11:29 »
A'dan Z'ye Pakesti'yi Tanıma Rehberi

1.Adım ≈ Şehirler ve tarihçesi

Yıldızlar, yeryüzünde insanların yaşadığı tek sihirli ülkeyi, Pakesti’yi kurmaya, Lola şehrini kurmakla başlamışlardır. Ne var ki bu şehir kurulduğundan bu yana pek gelişememiştir. Deniden uzak ve dağlık olmasının da bunda rolü vardır. Lola, küçük olmasına rağmen önemli tarihi olaylara ev sahipliği yapmıştır. Kral Roto zamanındaki sentor ayaklanmaları burada başlamış, Pakesti tarihinin en gaddar kralı Ahoti burada doğmuş, Kraliçe Benemis burada yaşamına son vermiştir.

İkinci şehir ise Ahoti’dir. İkinci Kral, Kral Ahoti tarafından dönemin başkenti olarak kurulmuştur. İlginç mimarisiyle dikkat çekmektedir. Üstelik bu mimari günümüze kadar bozulmadan kalmıştır. Ülke’nin, renkli balıkları barındıran ünlü nehri buranın dağlarından doğmaktadır.

Haser, Ülkenin bugünkü başkentidir. Ülke’nin 1000. kuruluş yılı anısına dönemin kral ya da kraliçesi tarafından kurulmuştur (Bu hükümdarın kim olduğu günümüzde bilinmemektedir.). Şehrin (ki şehir ülkenin merkezinde olduğundan da ülkenin) tam ortasında bir ağaç vardır. Bir efsaneye göre, bu ağaç Pakesti kurulurken, henüz kimsenin yaşamadığı bu topraklara Kutup Yıldızı’nın kendisi tarafından dikilmiştir. Ancak ağaç dile gelip konuşamadığından, bu bir efsaneden öteye gidememiştir.

Başkentin ünlü sarayı, şehri kuran kral/kraliçe tarafından aynı dönemde yaptırılmıştır. Zamanla parça parça büyümüştür ki, kimse ne denli büyük olduğunu bilmemektedir. Ülkenin sihirli şarkılarından biri, sarayda kaybolup asla bulunamayan bir prensesten bahseder. Ancak bu da, bir efsaneden ibarettir.

Opini, ülkenin tek liman kentidir. Buradan diğer kıtalara çoğunluğu ticaret gemisi olmak üzere birçok gemi kalkmaktadır. Ender de olsa, keşif gemilerine de rastlanır. Pakesti dışa pek açılamamıştır; daima hoşgörülü davrandığı halkından engin denizlerde kaybolup gitmek isteyenler çok nadir çıkmaktadır. Opini’de ticaret çok canlıdır, toprağı ve yer şekilleri de tarım için uygundur.

Benemis, Kraliçe Benemis tarafından Kurulmuş ve onun adını almıştır. Başkentlik yapmayan bir şehirdir; hızla artan nüfusa yerleşim alanı sağlamak amacıyla ülke kurulduktan binlerce yıl sonra inşa edilmiştir. Şehir merkezinde Kraliçe Benemis’in heykeli, yanı başında da mütevazı evi bulunmaktadır. Pakesti’nin gelmiş geçmiş tüm hükümdarları arasında Benemis, tek Evrenlerin Geçiti olma ayrıcalığına sahiptir. Bununla beraber, diğer hükümdarların aksine saraydan uzakta yaşamayı tercih etmiş ve hiç evlenmemiştir. Çok genç yaşta Lola’ya düzenlediği gezi sırasında da intihar ederek yaşamına son vermiştir.



<<

Evet belki biraz kısa, ama hiç yoktan iyidir. Evrenler'in Geçitinde adında (hiç bilmiyrdunuz :P) karman çorman olan hikayemi biraz toparlamak, ama bunu hikayeyi toptan dağıtarak yapmamak için bu rehberi yazıyorum :P (bkz. bunu başına Betül'e ithafen "Yeni başlayanlar için"i ekliycez yakında :P) Bunlar Pakesti'nin enini boyunu anlatmak üzere, 1.Adımdan girer kaçıncı adımdan çıkar Allah kerim ;D

uzun lafın kısasııı bu başlık altında Pakesti'yi A'dan Z'ye tanıyabilir, sorularınızı da sorabilirsünüz :P

edit: harita eklendi :P

6
Düşler Limanı / Seni seviyorum...
« : 13 Haziran 2008, 13:51:03 »
Seni seviyorum…

Evet, seni seviyorum. Ne yaptığınız bilmez deliler gibi seviyorum seni. Ben gibi, sanki benmişsin gibi, hakikaten seviyorum. Yok artık sen, ben. Biz varız. Sonuna kadar.

Evet, sevdim. İnanmasan da- sevmesen de ben seni sevdim. Ölümüne sevdim! Nasıl da bıraktın beni.. Seviyorum mu demiştin? Gittin… bense yapayalnız, bu karanlık hayta esir kaldım. Nasıl da sevmişim..

Alışmıştım ellerine oysaki… Beni ellerin bağlamıştı yaşama… Sonra gittin.

Ben tükendim.



Seni sevdim…

Karşılık beklemeden, sadece sen sensin diye sevdim. Ama derdim bu ya zaten; sen sensin, ben ben…

Can bu caann…

Bir hoşça kal diyemedim ki… Bari bir şans verseydin de veda etseydim… Öylece, birdenbire gidiverdin hayatımdan. Afalladım. Şaşırdım. Boşlukta kaldım.

Eridim yavaşça ve kayboldum.

Bırakma beni, ölüyorum…

7
Kurgu İskelesi / E.G. ~ Sezon 2 ~ [Sezon Finali] 12. Bölüm!!
« : 09 Haziran 2008, 12:21:37 »
....UMUTSUZ BİR ANDA...




....KARANLIKLAR GÖKYÜZÜNDEYKEN...




...DAYAnACAK GÜÇLERİ KALMADIĞINDA...



...ÖLÜM KAPIYI ÇALMAYA HAZIRLANIRKEN...



...GELEN KUTULUŞ OLDU...


~ O GERİ DÖNDÜ! ~

Şimdiyse düşman içeriden yaklaşıyor...

Bir kahramana ihtiyaç var...


SEZON 2 = TUTSAK


Evrenler'in Geçiti'nin yeni adresi: kayiprihtim.org/evrenleringeciti

8
ONLAR BİR AVUÇ ÇOCUKTU...  


Yaşam çok gelirdi Seda'ya... Annesi kim diye merak ederdi... Bu aileyi de severdi ama, neden  kavgasız bir günleri geçmezdi? Hayatsa ona en ağır yükümlülüğü vermişti...
Bunun için gitmişti onlarla oraya...Ama istediğini alamadı...


Nesil de merak etmişti annesini... Sonra bir kadın geldi... Teyzesi olduğunu söylemişti ama, bilmezdi kimdi...
O da aslında bu yüzden gitti oraya... Ancak hayat her zaman istediklerini verme insana...


Alara sadece arkadaşlarını istiyordu... Vazgeçilmez bir dostluk, yaşama sevinci. Herşeyi onlardı...
Ancak o bile istediğini alamazdı...


Dilara pek bir şey istemez görünüyordu,suskundu.. Ama içinde fırtınalar kopuyordu... Belki de başka biri olmak istiyordu kim bilir? Belki de istediğini tek alan o olmuştu...

OYSAKİ KADİM GÖREVLERİ VARDI...

Hayat, küçücük yaşlarında büyük sorumluluklar vermişti onlara. Onlar da isterdi, doya doya yaşamak. Sonunda ne olacak, diye düşünmeden eğlenmek. Ama bu görev onlarındı, isteseler de istemeseler de yapacaklardı... Belki de mutlu olurlardı.. Kimse bilmiyordu, bilemezdi... Öğrenmeye çalışıyorlardı ama nasıl...

DOSTLUK MU AİLE Mİ GÖREV Mİ


Seçimler onları bekliyordu... Yanlışı mı seçeceklerdi doğruyu mu?

KORUYUCU RENKLERİ


Bu dört kızın kaderi bir okulda kesişir. Seda zaten yıllardır o okulda okumaktadır, Nesil o yaz tatiline kadar, Ankara'da yaşamış, sonra Bursa'ya teyzesinin yanına gelmiştir. Alara ve Dilara ise ikizdir, onlar da İzmir'den aileleriyle birlikte taşınmıştır. Klasik laflarla tamamlıyorum şimdi: 'Kusa sürede çok iyi dost oldular.'

Ancak onların kaderi bu kadar basit değildir. Tanıştıkları bir kadın, tüm yaşamlarını altüst edecektir.

Renklerin bu hikayeyle çok yakından ilgisi var, ancak bunu zamanı gelince söyleyeceğim nihaha  :hihi


  Birinci bölüm bir hafta içinde kayiprihtim.org'te!! 

9
Düşler Limanı / Dost...
« : 03 Nisan 2008, 18:43:55 »
 Ona kalbimi veririm ve orada biter her şey. Sonrası iki dudağının arasındadır. İsterse, o isterse, tüm insanlardan daha mutlu, tüm çocuklardan neşeli, tüm gökkuşaklarından renkli olurum. Sadece o isterse…
 
   Çok mu yanlış yapıyorum? Neden ben hiç gülemiyorum? Kalbimi eline her alan, neden üzmek zorunda ki beni? Ben mi paranoyak oldum? Karşımdakini mi çok boğuyorum?
   Belki de çok fazla şey istiyorum. Ama dost her şey demek değil mi zaten? Çünkü bence dostum ya yanımda ölümüne yürümeli, ya da hiç gelmemişçesine gitmeli.
   Arada bir denge kurulmaz.
   Kurulursa dost olmaz.

   Çok yanlışlar yaptım belki. Çok kırdım kalpleri. Ama kendine ‘dost’ diyenler neden affettim deyip de gitti? Hiçbiri mi dost değildi?
   Hayır, onlar her zaman dosttu. Kalp kırıklığı tek sorundu. Ben ise.. ben.. dostluktan geriye kalan tortuyum artık…
   Belki de bu kavramı yanlış anlıyorum. Belki de dostluk salpanı kalmaktan başka bir şey değil. İnsanın canı sıkıldıkça oynadıkları piyonlar dostlar da. Belki de koskocaman bir yalandan ibarettir. Kimsenin kimseyi tanımadığı, sadece tanıyormuş gibi davrandığı yalanlar. Benim doğrularım bunlar DEĞİL! Korkutuyor tüm bunlar beni. Sıcak bir şeylere ihtiyacım var. Bulamıyorum… Boşluklar teker teker diziliyor önüme, bense karalamayı bile beceremiyorum.
   Çoğu zaman küçüklüğüme dönmek istiyorum. Hani o kötülüğün olmadığı, sarı saçlı bebeklerle oynadığız zamanlar var ya… o zaman kimse kimseyi üzmez, yüze gülüp arkadan konuşmazdı. ‘Ben’ yoktum o zaman, ‘biz’ vardık.
   Hayat bizi ne zaman ben yapabildi dostlar?
   Neden yetişip kurtarmadınız bizi? Neden boşluklarda yapayalnız kaldım? İçim acıyor, çok acıyor… Sadece tek bir şey yüzünden, biliyorum… Tek bir şey yüzünden bunca zamandır ağlıyorum…
   Belki de hak ediyorum…
   Dostum rüzgara uçtu gitti avuçlarımdan…
   Onu ben uçurdum…

   Affetme beni, koskocaman bir caniyim ben. Hayatında hiçbir şey ifade etmiyorum. Dünyam yalandı, ben yalandım, tek doğru şeyse sendin. En çok sana güvendim, sana ‘dost’ dedim, ama neden yalnız kaldım neden, neden? O yüzden değil mi?! Biliyorum.. Biliyorum… Hayatımdaki tek bir davranışımda yargılayacaksın beni. Eğer bunu yapacaksan, -yapıyorsan- hiç durma sil beni. Hepinize diyorum, SİLİN BENİ! Ben sana, evet sana, kendimi vermiştim anlasana! İçim içimi yedi, uyuyamadım. Nasıl yaptım ben o hatayı nasıl?!

YOKOLMAK İSTİYORUM!

Hatırlamayın beni.

<<<
son paragraf doğrudan doğruya birine hitap ediyor herkes üstüne alınmasın!

10
Düşler Limanı / Hayat...
« : 02 Mart 2008, 09:50:31 »
      Küçük bir prens/prenses olarak geldik dünyaya. Herkes bizi çok seviyordu. Kimseyi tanımıyorduk, tanımaya da ihtiyacımız yoktu. Yalnızca tek bir insanı tanıyabilirdik kokusundan: Ağladığımızda yanımızda olan, acıktığımızda karnımızı doyuran, bizi sebepsizce seven tek bir insanı; annemizi… Burada el üzerinde tutuluyor, çok ama çok seviliyorduk.
   Aran birkaç yıl geçti. Artık iki ayağımızın üzerinde durabiliyor ve konuşabiliyorduk. Şimdi yanımızda anneden başkalarına da ihtiyacımız vardı. Bize şeker getiren, atta götüren, mamamızı eve getiren bir babaya. Artık dünyamız üç kişilikti ve başkasına ihtiyacımız yoktu. Hayat, bizim için yemek ve uyumaktan ibaretti.
   Sonra azıcık daha büyüdük. Okula başlamıştık. Büyük bir insan, bizi sınıf denen  yere topluyor, a’yı b’yi öğretiyordu. Şimdi hayatımızda anne ve babadan çok daha fazla insana ihtiyacımız vardı ve bir bir buluyorduk onları…
   Zaman geçtikçe “hayat” denen şeyin yemek ve uyumaktan ibaret olmadığını görüyorduk. Anne, bütün gün ev işleri yapıyordu ve bundan hiç mutlu değildi. Artık kendi işlerimizi görebildiğimiz için bize “git” demeye başlamıştı. Baba ise bütün gün işteydi. Eve gelince yorgun oluyordu ve o da “git” demekle yetiniyordu. Buna rağmen, hep bize iyi örnek olmaya çalışıyorlardı ve sevgilerinden hiçbir şey eksilmiyordu günden güne.
   Sonra biz, kötü sözler öğrenmeye başladık. Anne-baba hep iyiydi; ama çevremizde çok kötü şeyler vardı. Ve nedense biz hep kötüye gidiyorduk… Bazen asilik yapıp onları dinlemediğimiz de oluyordu. Başımızın dikine gitmeyi öğrenmiştik…
   Ve işin kötü yan yavaş yavaş büyüyorduk. Anne artık mamamızı yedirmiyor, tabak denen şeyle önümüze koyuyordu. Baba eskisi kadar güler yüzlü değildi ve hep yorgun oluyordu. Bizimle eskisi kadar ilgilenemeseler de, bazen sevmek için çağırıyorlardı yanlarına. Çoğu aman gidiyorduk, ama eskisi kadar sık değil. Çünkü şimdi oyun denen şeyi keşfetmiştik ve bundan büyük zevk duyuyorduk.
   Yaşımıza yaş ekleniyordu ve durmadan büyüyorduk. Yaşamın anne ve babadan ibaret olmadığını anlamıştık. Kimi zaman bir toptan, bir barbie bebekten zevk almaktı yaşamak, kimi zamansa durmaksınız ders çalışmak… ama yaptığımı her işin altında, eğlence yatardı mutlaka. Sanki eğlenmeden yaşamak imkânsızdı…

   Zaman geçiyor, geçiyordu…

   Daha da büyümüştük ve oyunun pek bir anlamı kalmamıştı bizim için. Çevremizde çok kişi vardı, ancak konuşacak vaktimiz yoktu insanlarla. Hayatın yükü yavaş yavaş biniyordu omuzlarımıza ve anne-baba öncelik sıramızda gerilemeye başlamıştı. Oysaki ortam ne kadar değişirse değişsin, onlar bizi çok, ama çok seviyordu…
   Şimdi okulu bitirmiştik. Bir işyerinde çalışıyorduk. Kendimize ait yeni bir evimiz, bir eşimiz vardı. Hatta bizde birer anne/baba olmuştuk. Artık kendi anne-babamızı hergün görmek yerine haftada bir aramayı tercih ediyorduk. Onlarsa bizi çok özlüyordu… aslına biz de onları özlüyorduk, ama o kadar çok işimiz vardı ki, bir türlü zaman ayırıp da gidemiyorduk.
   Oyunlarımızı özlemeye başlamıştık…
   Bir gün, öyle bir zaman geldi ki, anne ve baba dönmemecesine ayrıldı aramızdan… Onlara çok, ama çok ihtiyaç duyuyorduk ama bulmamız imkansızdı… O zaman işte, yaptığımız korkunç yanlışı anladık. Oysaki elimizden yanlarına gideceğimiz günü beklemekten başka çare yoktu !!

11
Düşler Limanı / Kaçış..
« : 18 Şubat 2008, 13:19:11 »
   Evet, kaçıyorum. Hepinizden kaçıyorum. Bazen kaçmak en kolay çözümdür.İstesen de, istemesen de…Biliyorum, güçsüzler kaçar. Ama ben güçlü değilim. Hiç olmadım..
   İnsanları kırmaktan başka bir işe yaramıyorum. Kocaman bir aptalım ben. İşte bu yüzden, kaçmak en kolayı. Kimseyi daha fazla üzmeden, kimseyi incitmeden. Biliyorum, özür her şeyi –hatta hiçbir şeyi –yerine getirmez. Dünyanın bütün özürlerini toplasam yine bir fayda etmez. Ama ben yine de özür diliyorum. Kırdığım, döktüğüm tüm insanlardan. Özellikle birinden.. Ona paramparça kalbimi bırakıyorum… Almak istemez, ama yine de dursun avuçlarında. Bir gün aklına gelirsem, bakar da anlar belki kalbimi..
   Evet, çok şeyler yaşadık biz. Büyüğü, küçüğü güçlüsü güçsüzü eleleydik. Parça parça döküldük.. Sizi çok seviyorum dostlarım. Ayırmadan, hepinizi. Bazılarımız, bazı şeyleri elde atmak için bazı şeyler yapmış olabilir. Ben onları bile ayırmıyorum. Çünkü isteyerek yapmadılar (umarım :P), yaptılarsa da bir şey söyleyemiyorum. Herkes kendi yaptığından sorumludur… Tıpkı benim gibi..
   İnsana en büyük ceza nedir bilir misiniz? Kendi cehenneminde yanmak... Ve ben kendime kocaman bir cehennem yarattım.. İnanın ki cayır cayır  yanıyorum burada.. Öyle bir yer ki burası, insanın gözyaşı bile dökülmeden uçup gidiyor.. Öyle sıcak, öyle dayanılmaz.. Yanıyorum.. Her yerim yanıyor.. Canımı yakıyor alevler ama bir şey yapamıyorum.. Bu alevleri ben yarattım. Bu koskocaman cehennemi ben yarattım. Boğuluyorum,ölüyorum.. Her saniye bir kere daha ölüyorum.. Bunu hak etmiştim. Hem de fazlasıyla. İşte bu yüzden kaçıyorum.
   Zamanım tükeniyor..
   
   Korkunç bir şey ben olmak. Kiminiz beni sevdiniz. Kiminiz sadece görmediniz.bense hepinizi seviyorum, hepinizi .. Böyle olsun istemezdim. Hiç istemezdim. Nasıl düşünüyorsunuz, her biriniz çok iyi biliyorum. Bunu okurken hanginiz ‘sallıyor’ diyor onu da çok iyi biliyorum ( Ve bu yazıda hiç, hiç kimseyi iğnelemiyorum bilmiş olun. ). Kırılanlar kimler onları da çok iyi biliyorum. Kiminiz ‘anlamazsın’ diyorsunuz, onu da biliyorum. Dışarı vurduğum kadar küçük değilim ne yazık ki.. Gerçeklerin farkına varacak kadar büyüğüm..  Anlamadığım nokta şu ki,  benden bir yaş büyükler nasıl her şeyi anlayabilecek büyükte de ‘ben anlayamam’ ?? Sanırım cevabını da biliyorum. Ama gözünüzde asla bilecek kadar büyümeyeceğim değil mi ?? Asla..
   Bundan sonra kesinlikle hiçbir halta bulaşmıyorum. İyi yada kötü, beni nasıl görüyorsunuz buna da karışmıyorum, ki zaten karışamam. İyi izlenim falan bırakmaya falan da çalışmıyorum. Artık bebek değilim. Üzgünüm ki büyüdüm..  Bana karşı söylediğiniz her sözün altındaki anlamı anlayabiliyorum. (Değil mi o kendini bilenler ??) Zahmet edip de yazımı sonuna kadar okuduysanız, teşekkür ederim. Ben artık sadece gariban bir üyeciğim..İlk zamanlardaki gibi..Evet belki yalnız olacağım, ama zaten bu cehennem kapılarını ikinci kişilere açmıyor.

   Buradayım. Hoşlanamayanlar var, biliyorum. Ama bazı şeylerin düzelmesi gerek. Düzelmezse gideceğim.. Zaten yokluğum bir şey fark ettirmeyecek, HİÇKİMSEYE !! Sorun var olmamda bunu anladım. Nasıl denir bilmem ki.. Nokta..  ;)
 

12
Kurgu İskelesi / Evrenlerin Geçiti~SON!!!
« : 31 Ocak 2008, 16:00:55 »
bölüm 1 === çok uzaklarda

   Ağlıyordu Almira. Yine gece yarısı korkunç bir kabusla uyanmıştı ve çok korkuyordu.Rüyasında annesini görmüştü.Arkasında raflardaki tozlu resimler kalmıştı yalnızca.Almira'ya yıllarca dadılar bakmıştı. Babasınn işleri yüzünden de sürekli oradan oraya taşındıklardan hiç doğru düzgün arkadaşı olmamıştı.
   Son zamanlarda gece rüyasında sürekli annesini görüyordu. Annesinin "Bana gel Galeçya " diye bağıdığını duyuyordu. Ama kalktığında hiçbirşey hatırlamıyordu. Bu da çok sinir bozucuydu.
   Kalktı ve oturdu.Ağlıyordu hala.Artık böyle rüyalar görmek istemiyordu. Ne olurdu annesi ölmemiş olsaydı ? Onu tanımayı çok ama çok isterdi..

   "Anneniz hala yaşıyor Galeçya." dedi bir ses. Almira dondu kaldı.Hiçbirşey söyleyemiyordu.Korkudan kaskatı kesilmişti. Sonra konuşanı gördü.
   Yabancı baştan başa bembeyazdı.Upuzun bir boyu vardı ve yere doğru dökülen beyaz bir elbise giymişti.Upuzun saçları bembeyaz olmasına rağmen, hiç de yaşlı durmuyordu. Saçlarının arasına sim gibi tanecikler serpiştirilmişti; ama Almira'nın şaşkınlığı onlarla ilgilenmesini engelliyordu.Kadının başında zarif bir taç vardı.Onu çok akıbetli gösteriyoru.
   "Benden korkmayın."dedi yabancı."Size zarar vermeye gelmedim." Sesi yumuşacıktı.Sanki onu duyuyormuş gibi değil de, içinden geliyormuş gibi hissediyordu.Dilara rahatladı.Korkusu geçmişti.Kadının sesi ona güven veriyordu."Sen kimsin?" diyebildi.
   "Gelin size göstereyim" dedi. Almira kalktı ve pencerenin kenarına, yabancının gösterdiği yere gitii."yukarıdaki yıldızları görüyor musunuz? İşte tam şurada, kuzeye bakın parlak olan.İşte ben O'yum."Almira dudak büzdü.
   "İnanmıyor musunuz? Ama ben gerçekten Kutup Yıldızı'yım.İsterseniz diğer yıldızları da çağırayım, arkadaşlarımla tanışın."
   "Hayır, hayır istemiyorum.Bana hemen buraya nasıl ve neden geldiğini anlat. Ve...bana..neden annemin yaşadığını söylediğini.."
   Almira'nın gözleri doldu ve kadının yüzü karardı."Sevgili Galeçya..Sizi doğduğunuz günden beri izliyoruz.Annenizi de gözlemiştik.Anneniz, bizim kraliçemizdi.Benimle gelin.Size herşeyi anlatacağım.

<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>

Burada kadının Almira'ya ülkesini anlatması gerekiyor(fazla mı uçuk oldu ;D)harap ve bitap bir ülkeyi. aklımda bir taslak var, ama nasıl bir yer oluşturabiliz, birlikte bakalım. VE yanlışlarım varsa söyleyin lütfen.

eee nasıl buldunuz benim dandirik hkayemin ilk bölümünün başını ??? ;D

13
Harry Potter / Zümrüdüanka Yoldaşlığı !!
« : 04 Ocak 2008, 21:06:38 »
kulüp başkanları = SeD ve veritaserum

Kulübümüzün konusu zümrüdüanka yoldaşlığı. Ama filmi yada kitabı değil. Yoldaşlığın kendisi. Burada yoldaşlıkla ilgili resim, yazı vs. paylaşımı yapacağız.

KURALLAR≈
Küfürlü konuşmak ve türkçemizi bozan kelimeler (örn= ediyor yerine "edio" ) kullanmak yasaktır. ;)


Eğlenceniz bol olsun  :D  ;)

James Potter = prisoner_of_azkaban
Lily Potter   =  veritaserum
Remus Lupin =roach
Minerva McGonagall  =  nymph
Alice Longbottom  = Neases
Aberforth Dumbledore Alastor Moody
Nymphadora Tonks = Isılwén
Molly Weasley = emmaw
Sirius Black  =  BaRTy CrouCH Jr
Albus Dumbledore = PhoenixMan
Fred Weasley =  brave_prens_1988
George Weasley= SeD
Minerva McGonagall = Luna Lovegood
Severus Snape = Mr thame Dumme
Emmeline Vance = pleasant^^
Marlene McKinnon = Jo_Kathleen
Olympe Maxime=Luna Lovegood
Dedalus Diggle
Elphias Doge
Mundungus Fletcher
Rubeus Hagrid
Sturgis Podmore
Benjy Fenwick
Dorcas Meadowes
Edgar Bones
Caradoc Dearborn
Frank Longbottom
Fabian Prewett
Gideon Prewett
Peter Pettigrew
Arabella Figg
Hestia Jones
Alastor Moody
Kingsley Shacklebolt
Arthur Weasley
Bill Weasley
Charlie Weasley



Lily'ciğimi kimselerle paylaşamam  :P gerisi sizin hadi aşağıya yazın ki bende karakterin karşısına yazayım  ;)


Sayfa: [1]