Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Scyther

Sayfa: [1]
1
Diğer Fantastik Eserler / Ateş Hırsızı / / Terry DEARY
« : 15 Ekim 2012, 08:42:48 »
             

Prometeus omuzlarını silkti ve kopmuş zincirleri üzerinden silkeledi. "Belki bu dünyada saklanmam," diye mırıldandı.

Üç kitaptan oluşan Ateş Hırsızı serisi 130'un üzerinde kitaba imza atan Terry DEARY nin eseridir.

Kitapta bir titan olan Prometeus'un Herkül sayesinde zincirlerinden kurtuluşu ve arkasından kovalayan Gazap isimli yaratıktan kaçışını anlatıyor.

Cumhuriyet Kitap: 130'un üzerinde kitaba imza atan İngiliz yazardan, zamanda gürültülü, parıltılı, entrikalı ve heyecanlı, Prometeus mitini yeniden keşfeden bir yolculuk hikayesi. Kitabı 11-14 yaş grubu kaçırmasın.

Radikal Kitap: Deary'nin muhteşem Ateş Hırsızı serisinin Tütkçe yayımlanmaya başlanması  kelimenin tam anlamıyla bizi ihya etti.

Sunday Herald: Entrika ve kargaşanın geleneksel anlatımla harmanlandığı, büyük bir hecesle bir çırpıda okunacak macera dolu bir hikaye.

Scyther: Çok üst düzey olmamasına rağmen okunması gereken hoş bir kitap.

2
Kurgu İskelesi / Avcıların Dostluğu
« : 19 Eylül 2012, 22:05:21 »
                                                             Avcıların Dostluğu

  Bölüm 1 – Dost Gözlü Yabancı

                                                    
  Rahatsız edici kadar yeşil ormanla dalga geçercesine esen rüzgar ve yaprakların arasından bir annenin evladını takibine benzeyen güneş ışıkları  arenada gladyatör izler gibi izliyordu büyük bir balta ve iki kaslı kolu.

“Hadi ! Yaklaş ve hemen atla üstüme beklemekten bıktım!” dedi  Avcı Na’ak.

Ughharhh* diye cevap geldi karşısındaki yaban domuzundan belli ki isteğini yerine getireceğini söylüyordu  nazikçe.

Tüm bunlar olurken çalıların arkasından bir çift iştahlı göz izliyordu ikiliyi. İzliyordu ve bekliyordu.

  Yabandomuzu ön bacaklarını kırıp arka bacaklarıyla vücudunu iterken baltayı sıkan parmaklardan çatırdı sesleri geliyordu. Yabandomuzu havalandığında baltasını geriye çekti, gözlerini kapadı ve nefesini biraz sonraki aksiyona yetecek kadar saklayıp geri kalanını verdi. Hepsinin tek bir amacı vardı baltasının her yerini yabandomuzunun etinin içinde hissedip avını ikiye yararken ki o zevk dalgasında boğulmak.

  Sol ayağıyla dönerek ve ormandaki aslanlara meydan okurcasına kükrerken baltasını savurdu. Yaptığı saldırı aslında baltasını sallamak değildi, attığı iri naraydı. Hatta o kadar kuvvetliydi ki boğazı depreme tutulmuş bir dağ gibi titriyordu. Sesindeki hırıltı bile ormandaki bazı hayvanları öldürebilirdi. Bağırışı ne kadar kudretli ise baltası da  o kadar keskindi.

  Havada dönerken kanının ellerinde biriktiğini ve bir an sonra gelecek olan etin katılığını hissedebiliyordu. Nefesi bitiyordu, aynı şekilde sabrıda. Öyle iyi yapıyordu ki bu işi normal birisi için sadece bir anlık olan bu olay onun için saatlerce zevkin doruklarına çıktığı bir meditasyon oluyordu. Fakat yolunda gitmeyen bir şey vardı. Eti hala hissedememişti. Büyü bozuluyordu, gerçek dünyaya dönüyordu, rüyadan uyanır gibiydi o an ve ilk defa yaşadığı ve muhtemelen son olacak talihsizlik başına geliyordu. Gücü kendisini deviriyordu. Bin bir zevk dalgasıyla savurduğu baltası onu da kapıp yere atıyordu kendini. Anı o kadar uzun yaşıyordu ki yere düşüşü sırasında yaban domuzunun yanında geçtiğini, bir düşmanı tarafından bıçaklandığını ve en kötüsü de avını ıskaladığını düşünebilmişti. Baltası ve iri vücudu nihayet yerle buluşmuştu. Yere çarptığında gözleri kapandı  birkaç saniye sonra açıldığında ise karşısında yaban domuzunu ağzı açık ve kanlar içinde yatarken  gördü. Avının ağzından oluk oluk akan kanı gördüğü an çalılardan bir alkış sesi duyuldu başta ne olduğunu anlayamamıştı fakat çalıların arkasından İskenderiye fenerini söndürecek kadar parlak ve bir o kadar karanlık iki gözü gördüğünde sinirinden deliye dönmüştü, baltasını toprağa vuruyordu ve karşısındaki gözlerin sahibine yanına gelmesi için küfürler yağdırıyordu.

“Şerefsiz! O benimdi hemen buraya gel ve önümde eğil ve af dilen! Yoksa kanınla yıkayacağım topraklı ellerimi!” diye bağırdı. Gözlerinden ateşler saçarak.

“Bu kadar sinirlenme minik! Sadece ufak bir şakaydı.” dedi reverans yaparken apaçık aşağılarcasına bakarak .

“Pis sırıtışını tek yumruğumla silebilirim biliyorsun çaylak.” dedi gülerek Na’ak baltasını dik olarak yere bıraktı ve bekledi.

“Bence denemelisin minik.” dedi

  Na’ak sözünü bitirmeden harekete geçmişti bile karşısındakinin kolları bağlıydı bunu da düşünmüştü Na’ak fakat unuttuğu çok ufak bir ayrıntı vardı. Karşısındaki onun en yakın arkadaşıydı ve güzel bir eğitim almıştı. Yumruğu arkasındaki havayı sürükleyerek hedefe doğru giderken bir anda kendini yerde buldu. Oradakiler için bile çok ani gelişen bu arbede “Kalk bakalım minik, bu gün yeterince yattın!” diyerek  uzatılan bir bilekle sona erdi. Na’ak uzatılan bileği kavradığında baltasını kavradığından daha yoğun bir şey hissetti. Bu dostluktu, kardeşlik, yoldaşlıktı.

“Görmeyeli çok ağırlaşmışsın artık sana minik demiyeceğim koca oğlan.” dedi Midkema çektiği cüssenin ağırlıyla zorlanarakta olsa.

“Sende görmeyeli birazcık çevikleşmişsin Usta Midkema.” Diye cevapladı Na’ak baş parmağını ve işaret parmağını birbirine paralel tutarak.

“Hadi gidelim acıktım.” dedi kaslı kollarını karnına vurarak ve yatan yabandomuzunu Usta’ya göstererek.
Midkema gülümseyerek üzerinde sineklerin üşüştüğü leşin yanına gitti kucaklamaya çalıştı fakat onun için biraz fazla ağırdı.

“Çeviklik her zaman işe yaramıyor he?” dedi Na’ak dalga geçer bir ses tonunda. Dostunu bir koltuğuna avını diğerine aldı ve geride bıraktıkları her şeyin onları izlemesine izin verdi.

                                                                      
      Sürç-i Lisan ettiysek affola.

3
Tartışma Platformu / Kronos'un Tutsaklığı
« : 10 Eylül 2012, 18:24:26 »
İyi forumlar herkese. :)

Arkadaşlar hepimiz Yunan Mitolojisini az çok biliriz, hakimiz. Bu mitolojide Kronos diye biri var.
Kimdir bu kronos?

İlk tanrılar olan Uronos ve Gaia'nın çocuklarından biridir egemenliği babasından almıştı ve tekrar oğluna kaptırmıştır. Düz ve detaysız olarak böyle anlatılır fakat biraz detaya inildiğinde Kronos'un zamanı yarattığı  ve amanla özdeşleşmiş olduğu söylenir.

Peki Kronos zamanla özdeşleşmişse onu hapis edip bekletmek  ne kadar doğrudur ? Zamanla özdeşleşen birine (her ne kadar maddi bir varlık olsa da) hapis cezası vermek ne kadar mantıklıdır ?

Bu konu kafamı kurcaladı. Biraz düşündüm hikayeler vb. yazılar yazdım ama bir de sizinle tartışmak istedim. :)

                                                                                       Sürç-i lisan ettiysek affola. :)

4
Kurgu İskelesi / Marangoz'un Doğuşu
« : 28 Temmuz 2012, 23:38:16 »
                                         Marangoz'un Doğuşu
                    
                                          Bölüm 1 - Ralph'ın Ormanı


  Kanın damarların içinde dolaştığı , buğdayın taşların arasında ezildiği ve insanların ‘’Refah için !’’ dediği bir dönem. İnsanların yaşamlarını yaşlı Dünya’nın sırtından  kazandıkları ,onun sırtındaki yerler için birbirleri ile mücadele ettikleri bir dönem.  
 Akşam yemeği sırasında herkes önlerindeki etleri iştahla yudumlarken , Baba Ernald önünde duran ve içi geçmek üzere olan şeftaliyi ısırdı , Ağzını şapırdatarak:

''Tanrı yardım ederse bütün hasatı  Henry’e satacağım ve çok iyi para alacağım.’’ dedi.

Anne Esilia  yüzünden rahatça okunabilen mutluluk ifadesiyle tam bir şey söyleycekti ki ailenin tek oğlu olan Ralph yüzündeki alaycı sırıtışı saklamak için başını öne eğdi ve tabaktaki etleri tahta kaşıkla ezerek:

''Kel Henry !’’ dedi ve göz ucuyla masada oturan aile fertlerine  baktı.

 Aslında bu bakış söylediği sözün annesinin yüzünde tebessüm oluşturup oluşturmadığını öğrenmek içindi zira annesi bu şekilde yapılan şakalara gülerse babasınında kızmayacağını anlardı. Annesinin yüzüne daha gelememişken sofradan kahkahalar yükselmeye başlamıştı bile . Baba Ernald iki elinide havaya kaldırıp indirirek ve başını aşağı yukarı sallayarak:

''Kel olması alacağımız parayı değiştirmiyor ukala Ralph. ’’ dedi.

Anne Esilia  göz kırparak:

’’Baban haklı Ralph konuşmalarına dikkat etmelisin !’’  dedi.

Annesinin koruması altında olduğunu anlayan Raplh  başını öne eğerken uzun saçları arasından annesine öpücük yollamayıda ihmal etmedi.

  Devimer ailesi Solera  şehirne bir fersah uzaktaki Eskaf kasabasında yaşıyordu. Bu kasaba çiftçileriyle ünlüydü şehrin yarısı yiyeceklerini bu kasabadan temin ediyorlardı ve tabii bazı soylularda. Kasabada sık sık av ve yemek pişirme turnuvaları yapılırdı . Bu seneki yemek pişirme turnuvasına tabi ki bayan Esilia da katılıcaktı. Son altı  yıldır jürinin en gözde yarışmacısıydı, bu kadar uzun süre olmasına rağmen  her sene evde aynı heyecan yaşanıyordu daha doğrusu Anne Esilia heyecanlanıyordu . Ralph ise her sene bir sürü angarya iş yapıcağı için içten içe turnuva hakkında söyleniyordu. Sabahın erken saatlerinde deneyimli ama bir o kadar da heyecanlı yarışmacı Esilia domatesler kurutuyor , türlü sebzelerin yaprakları teker teker ayıklıyor ve onlarca baş soğanın sadece cücüklerini alıyordu. Ralph  ise yatağında olabilecek en saçma pozisyonda uyuyordu. Raplh’ın deyimiyle Prenses Esilia elindeki bıçağı ve kestiği domatesi bırakarak merdivenleri çıktı , içerisinde kasabanın en pis kokan çoraplarının olduğu odanın kapısına geldiğinde elini burnuna götürmekten başka çaresi yoktu , kapıyı açtığında ise kokusunu almadığı ama tahmin ettiği , dışarsına göre daha sıcak bir hava Ralph’ın odasına hoş geldiniz diyerek yüzüne vurdu. Esilia’nın etrafa biraz baktıktan sonra bir eliyle burnunu tutuyor bir eliyle de etrafı toplayıp civarın en pis çocuğunu uyandırmaya çalışıyordu.  Ralph hala yatıyordu annesinin her dürtüşünde yatağının içine biraz daha gömülüyordu . Esilia odadaki pencereyi açtığında pencerenin dışına yuva yapmış bir güvercin gördü . Her ne kadar oğlunun korkacağını bilsede o an için yapacak başka bişey yoktu. Güvericini ellerinin arasına alıp oğlunun elinin üzerine koydu. Ralph annesinin eli sandığı güvercin ayağına dokunduğunda güvercinin kanat çırpışıyla  ve çıkardığı seslerden dolayı birden yataktan fırladı o kadar ki başını yatağın başına çarpmıştı. Anne Esilia uzunca güldü ve ellerini beline koyarak:

‘‘Giyinip , temizlenip sofraya inmeniz için beş dakikanız var Kral Ralph yoksa aç kalıcaksınız !’’ dedi.

Ralph güvercinin odada olduğunu unutmuştu gerinmek için ellerini iki yana açtığında sol eliyle güvercine vurdu odada yine bir muharebe başlamıştı hemen odadan çıkıp banyoya doğru yol aldı. Esilia ise arkasından bakarak onu ne kadar sevdiğini içinden geçirdi. Beş dakika sonra aşağıda , kahvaltı için mutfaktaydı annesinin gözlerinin üstünde olduğunu çoktan anlamıştı , masadan kalktı annesine doğru reverans yaparak:

''İstekleriniz benim için emirdir Prenses Esilia !'' dedi.

Aldığı iltifat ve vericeği görevin çoktan kabullenilmesinin verdiği mutlulukla gülümseyerek:

''Sevgili ormanından , aletlerinden ve tabiki senden malzemelerim için bir sandık istiyorum , bu sene biraz erken hazırlandım galiba bozulmalarından korkuyorum.’’ dedi.

 Yüzündeki gülümseme yerini endişeye bırakmıştı . Ralph ağzını yudumlarla doldurmuş  hem onları yutmaya çalışıyor hem de çantasını sırtına geçiriyordu. Annesinin yanına giderek:

'' İstekleriniz benim için emirdir prenses!’’ dedi ve annesinin yanağıyla dudağı arasında kalan ufak deri parçasına öpücük kondurdu . O ormanına doğru koşarken annesi ardından bakarak:

‘’Dikkatli ol !’’ diye bağırdı. Ralph arkasına bile bakmadan ormanına gitmeninde heyecanıyla:

'’Tamam anne !’’diye bağırdı.

  Bu genç delikanlı çok iyi bir marangozdu  tahtalarla uğraşmayı onlara şekiller vermeyi çok seviyordu hatta gününün yarısını ormanda geçirirdi. Ailseinin nerdeyse her ihtiyacını karşılayabiliyordu . Babası onun iyi gelirli bir tüccar olmasını ve refah içinde yaşamasını istiyordu fakat onun aklında çok farklı bir seçim vardı ne tüccarlık ne de marangozluk o bir asker olmak istiyordu daha doğrusu bir savaşçı . Turnuvalara katılmak ve ya kısa yolda mal taşıyan kervanları korumak istiyordu ama bunu ne babasına söyleyebilirdi ne de gerçekleştirebilirdi.

5
Tartışma Platformu / Ne ile yazarsınız ?
« : 25 Temmuz 2012, 13:48:33 »
İyi forumlar :)

Merak ettim acaba bizim yazarlarımız yazılarını ne ile yazıyorlar ? Bir anket oluşturup öğrenmek istedim katılıp görüşlerinizi bildirirseniz sevinirim . :)

Bence kalem ile yazmak çok daha iyi klavyede yazamıyorum ben şahsen. Ruhu olmuyo bence klavye ile yazdığımda :)

6
Tartışma Platformu / Harita için .
« : 23 Temmuz 2012, 15:27:48 »
İyi Forumlar arkadaşlar :)

Bir iki uzun hikayeden sonra ufak çaplı bir kitap yazmak istiyorum fakat hikayelerimi falan yazmadan önce olayların geçtiği yerlerin bir haritasını çıkarıyorum böyle yaptığımda daha da fazla giriyorum konunun içine. Şimdiye kadar elimle kağıtlara çizdiğim eciş bücüş haritalar yaptım .

Gerek bu yazımın kitap halinde olması gerekse daha profesyonelce yapacağımdan daha güzel ve detaylı bir harita yapmak istiyorum . Bildiğiniz bana yardımcı olabilecek bir program falan biliyorsunuz söylemenizi rica ediyorum.

Şimdiden Teşekkürler :)

7
Tartışma Platformu / Kurguda Yer ve Kişi İsimleri
« : 10 Temmuz 2012, 16:06:18 »
İyi forumlar arkadaşlar :)

Yeni bir kurgu üzerinde çalışıyorum bu aralar sihir ve büyüyle dolu ama içinde çok fazla yaratık vb. varlık yok. Takıldığım bir yer  var sizin fikrinizi almak istedim.

Olaylar kurduğum bir dünyada mı geçsin yoksa Türkiye ve dünya içinde gerçek yerlerde mi ?
Kahramanlar Ahmet , Mehmet vs. isimlerde mi olsun yoksa kurduğum isimlerde mi ?

Forumda çoğu kişinin kurgu olmayan isimlerle ve yerlerle yazılmasını istediğini biliyorum ama daha detaylı cevaplar arıyorum sizden yardım istemeyi uygun gördüm.

Yardımlarınız için şimdiden teşekkürler :)

8
Tartışma Platformu / Kurgu seçimi.
« : 29 Haziran 2012, 20:17:20 »
İyi günler iyi forumlar arkadaşlar.

Daha önceden bir şeyler karalıyordum halende vaz geçemedim. elime kalem kağıt aldıkça yazarım aklıma gelen kurguları.

Yazmak istediğim bi kitap var fakat kurgusu bakımından ikilemde kaldım. Yardım ederseniz sevinirim.

Kurtadamlar , Orklar ve Goblinler ittifakıyla Vampirler , Elfler ve Cüceler İttifakının karşı karşıya olduğu dinamik bir konu düşünüyorum sizce güzel bir iş çıkarmı ortaya konu bakımından ?

İkincisi ise büyücülerin üzerine kurulmuş bir kurgu betimlenen büyüleri falan içeren bir kitap.
Sizce hangisi kurgulandığında daha ilgi çekici okuyucuları okuduğu satırları daha yoğun yaşatıcak bir kitap olur ? yorumlarınızı bekliyorum. (bu arada çok acelem olduğu için düzgünce yazamadım kusuruma bakmayın)

Sayfa: [1]