Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - maviuçurtma

Sayfa: [1]
1
Şişedeki Mısralar / Dolunay
« : 06 Mayıs 2013, 18:10:41 »
Dolunay
Gökyüzündeki dolunay gibiydin benim için.
Orada olduğunu biliyordum.
Bir umut bakınıyordum.
Bazen gösteriyordun kendini,
Bazense kapkaranlık.
Ama her seferinde,
Gökyüzünü aydınlatabilsinler diye
Yıldızlarını bırakıyordun benimle.
Tıpkı anılarımız gibi.
Bazıları daha yakın ve parlak,
Bazılarıysa karanlıkta kaybolmuş.
Her biri seni hatırlatmakla mükellef.
Her gün, elçilerin
"Anımsa!" diyordu gözlerime.
Hoş, unutabildiğim de yok aslında.
Nasıl unutulur bilmediğimden.
Çünkü her güneşin batışı
Senin doğuşun oluyordu gökyüzüne.
Tıpkı bir dolunay gibi.


08.08.12

2
Hasret

Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.
Yüz yıldır bekliyor beni
                    bir şehirde bir kadın.
Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
Aynı daldan düşüp ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman,
                    yol yüz yıllık.
Yüz yıldır alacakaranlıkta
                    koşuyorum ardından.


Nazım Hikmet


---------------------------------------

Çocuklarıma

Diyelim ıslık çalacaksın ıslık
Sen ıslık çalınca
Ne ıslık çalıyor diye şaşacak herkes
Kimse çalmamalı senin gibi güzel

Örnegin kıyıya çarpan dalgaları sayacaksın
Senden önce kimse saymamış olmalı
Senin saydığın gibi doğru ve güzel
Hem dalgaları hem saymasını severek

De ki sinek avlıyorsun sinek
En usta sinek avcısı olmalısın
Dünya sinek avcıları örgütünde yerin başta
Örgüt yoksa seninle başlamalı

Diyelim zindana düştün bir ip al
Görmediğin yıldızları diz ipe bir bir
Sonra yıldızlardan kolyeyi
Düşlemindeki sevgilinin boynuna geçir

Say ki hiçbir işin yok da düşünüyorsun
Düşün düşünebildiğince üç boyutlu
Amma da düşünüyor diye şaşsın dünya
Sanki senden önce düşünen hiç olmamış

Dalga mı geçiyor düşler mi kuruyorsun
Öyle sonsuz sınırsız düşler kur ki çocuğum
Düşlerini som somut görüp şaşsınlar
Böyle dalgacı daha dünyaya gelmedi desinler

Dünyada yapılmamış işler çoktur çocuğum
Derlerse ki bu işler bişeye yaramaz
De ki bütün işe yarayanlar
İşe yaramaz sanılanlardan çıkar


Aziz Nesin


3
Genel Kültür / Yaşamaya Dair - Nazım Hikmet
« : 26 Nisan 2013, 22:32:05 »
I

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yani ağır bastığından.

II

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

III

Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için...

Nazım Hikmet


----

Bakış açımı genişleten çok sevdiğim bir şiir. Baştan sona severek okurum her seferinde.


4
Gezginler Kamarası / Rüzgara Kapılan Uçurtma
« : 25 Nisan 2013, 17:56:13 »
Nefes Aldı Derin
    Bir şair etrafında ne varsa ondan esinlenirdi. Bir taş, bir dalga belki, bir gülümseme, bir gözyaşı. Neden yazar bir insan? Keşfetmek için mi hayatı, anlamını? Sahi neydi bu hayat denilen? Çok şey duyup hiçbir şey dinlememek gibi bir şey miydi? Otobüsü yakalamak gibiydi belki. Mutluluğu yakalamak. Hepimiz bunun için çabalıyoruz değil mi? Mutluluğu bize getireceğine inandığımız ne varsa onun peşinden bitmek bilmeyen bir serüvene koşuyoruz. Ömür ise bu koşuşturmaya biçilen zaman.

    Yağmur yağıyor. Bir köpek kokusunu aldığı akşam yemeğinin peşinde. Bir çocuk heyecanla bir şeyleri işaret ediyor. Bir adamın tek derdi yaşayabilmek olmuş, o geceyi çıkarabilmek. Bir kadın mutlu. Bir kadın mutsuz, ağlıyor. Neydi ki mutluluk?

    Git, demişti rüzgar. "Git aman boşver". Boşvermişti çocuk. Yaşadı, hissetti. Yaşamı hissetti. Güldü, ağladı belki. Ağlayamadı bazen. Nefes aldı derin. Sigara istiyordu küçük, adamdan. Yaktı sigarasını, nefes aldı derin. Ağlayacaktı, ağlayamadı. Acısı yüzüne bir çentik daha attı. Düşündü küçük adam. Nefes aldı derin. Üşüyordu. Bir de seviyordu o kadını. Neredeydi o kadın, kiminleydi şimdilerde?

    Tam ortasındaydı her şeyin, yağmurun, soğuğun, yolun, ömrün. Sonra küçük adam yavaşça; nefes aldı derin.

5
Şişedeki Mısralar / Kaçımız Fark Edebildik?
« : 25 Nisan 2013, 17:20:29 »
Yazdıklarımı çok fazla insanla paylaşmam pek. Bunları yazarken ya da paylaşırken çekinmiyor da değilim. Sitede de yeniyim zaten ancak içimden geldi diyebiliriz.
 
Bütün şiirlerime bir başlık koyacak olsam Sadece Yazdım derdim sanırım.Buradan da anlaşılacağı gibi yazdıklarımın iyi olduğu gibi bir iddiam olmamakla birlikte yorumlarınızla şiirimi eleştirmenizi çok isterim.

Kaçımız Fark Edebildik
Her uçurtma gördüğünde şaşırıp gülümsemekti mutluluk,
Bir serçenin çırpınışlarını,
Günün yavaşça kayboluşunu izleyebilmekti belki de.
Kaçımız mutlu olabildik?
Bir rüzgar gülüne bakıp rüzgarı hissetmek,
Karanlıklar arasında kendini gösterebilen,
O bembeyaz martıyı görebilmekten söz ediyorum.
Kaçımız fark edebildik?
Ve kaçımız fark ettiklerini bir gülümsemeye dönüştürebildi?
Gülümsemesini bilmeli insan.
Hayat, nerede, ne zaman katılacak sana
Kim bilir..


14.07.12

Sayfa: [1]