Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Amèlie

Sayfa: [1] 2 3 ... 5
1
Gelmiyorum gibi bi seçenek yok evet, ki gelenlerin sayısını öğrenmek için yapılan bi anket zaten. Gelmeyen evde oturup şeker yesin. Bu konuya ilişmesin ağzını kırrım valla. Hath görelim parmaklarınızı

Heh bi de tarihi var bunun, gelen sayısına göre belirliycez onu ama muhtemelen 10-20 ağustos arasında bi yerlerde yapılcak işte

2
Sinema / Korkuyorum Anne
« : 21 Temmuz 2008, 15:28:15 »


Tür : Dram / Komedi
Gösterim Tarihi : 17 Mart 2006
Yönetmen : Reha Erdem
Senaryo : Nilüfer Güngörmüş , Reha Erdem
Görüntü Yönetmeni : Florent Herry
Yapım : 2005, Türkiye , 128 dk.


Oyuncular

Ali Düşenkalkar (Ali) , Işıl Yücesoy (Neriman) , Köksal Engür (Rasih) , Şenay Gürler (İpek) , Arzu Bazman (Ümit) , Turgay Aydın (Keten) , Aydoğan Oflu (Aytekin) , Bülent Emin Yarar (Kasap) , Ozan Uygun (Çetin) , Esra Bezen Bilgin (Selvi)  
 
Bol karakterli hikayesi ile insanlığın evrensel bir resmini çizmeye çalışan bir film Korkuyorum Anne. Eski bir apartman dairesinde, ekseninde bir kaza sonucu hafızasını kaybetmiş Ali Düşenkalkar'ın bulunduğu birbirinden değişik karakterler. Hafıza kaybı ile beraber insan olmayı yeniden keşfediyor Ali ve etrafında yaşayanlarda bu serüvenden etkilenip kendi insanlıklarının farkındalığına ulaşıyorlar. Filmin yan hikayesi ise elden ele dolaşan bir kayıp yüzüğün hikayesi.

Bol ödüllü olmasına rağmen uzun zaman vizyon izleyicisi ile buluşamamış bu film, dönemin diğer Türk filmlerinden oldukça özgün ve öncü bir yönetim stili ile ayrılıyor. İnsan olma hali bir vücudun parçaları gibi bölünüp, filmin finalinde tekrar bir araya getiriliyor sanki...
 

"Bir üye"mizin profilinde korkuyorum anne diye çığıran "bir üye" mize hediye ediyorum konuyu, ahahhahahha

3
Müzik / Suede
« : 21 Temmuz 2008, 12:33:53 »




Her şey Brett Anderson ve Mat Osman’ın 1981’de ‘Geoff’ adında bir grup kurmasıyla başladı. Ancak bu gerçek anlamda Suede’in başlangıcı değildi.Suede tarihi 1988’de Brett’in Londra’ya taşınmaya karar vermesiyle başladı.Brett, bir grup kurma teklifini kabul eden Mat ile üçüncü bir eleman arayışına girişti. Bunun için de Melody Maker Dergisi’ne gitarist ilanı verdi.İlana başvuranlardan genç gitarist Bernard Butler ikiliye katılma fırsatını yakaladı.Londra kulüplerinde çalan üçlü, seyirciden pek de iyi tepkiler almadı o dönemde.Bir süre sonra gruba Brett’in kız arkadaşı Justine Frischman da ikinci gitarist olarak dahil oldu ve o dönemde grubun adı Suave and Elegant idi.2 parçalık kontratları olmasına rağmen bu parçalar hiçbir zaman yayınlanamadı bu dönem içerisinde.

1991 yılında gruptan ayrılan Justine, halen gruptayken grubun adı Suede olarak değiştirildi.Justine ayrılmasıyla işler bir bakıma yoluna girmiş gibiydi. Simon Gilbert baterist olarak gruba alındı.Brett Anderson, Mat Osman, Bernard Butler ve Simon Gilbert, Suede’in ilk dönemki kadrosunu oluşturdu.1992 Nisan’ında Melody Maker’a ‘Britanya’nın En İyi Yeni Grubu’ unvanıyla kapak oldular.O tarihe kadar hiç single yayınlamadan böylesine bir başarı yakalayan Suede, Nude Records ile 7 parçalık bir anlaşma imzaladı ve ilk single ‘The Drowners’ 1992 Mayıs’ında geldi.

İngiltere listelerinde 49 numarada olan parçalarıyla hayli popüler olan Suede, ‘Metal Mickey’ ve ‘Animal Nitrate’ single’larıyla da başarılı bir grafik yakaladı.Bu dönemde Anderson’ın yaptığı ‘Homoseksüel deneyimi olmayan bir biseksüelim’ açıklaması da gruba olan ilgiyi arttırdı.Single’ların ardından Sex Pistols’ın «Never Mind The Blocks» albümden beri en çok merak edilen albüm olan «Suede» İngiltere listelerine bir numaradan giriş yaparken Mercury Prize’da ‘En İyi İngiliz Albümü’ ödülünü kazandı.İkinci albüm «Dog Man Star»ın kayıt aşamasında Bernard gruptan ayrıldı.

Grup elemanlarıyla kavga eden ve 1994’teki düğün törenine grup elemanlarını çağırmayan Butler, hiçbir şey söylemeden gruptan ayrıldı.Bu durum birçok eleştirmene göre Suede’in sonuydu. Ancak yaptıkları seçmelerin ardından gruba dahil ettikleri Richard Oakes ile Suede yeni bir döneme başlangıç yaptı.Debut albümleri kadar başarılı olamayan «Dog Man Star», Blur ve Oasis’in yükselme dönemine denk geldi ve Suede, Blur ile kıyasıya bir rekabete girişti.Bu olayın en kötü dönemi ise Damon Albarn’ın Brett Anderson’ın eski kız arkadaşı Justine ile çıktığı dönem oldu.

Albarn, sadece Brett için ‘Charmless Man’ isminde bir parça bile yazdı.Bu olayların ardından güçlerini toparlamak için bir süre ara veren grup, Neil Codling’i kadroya dahil etti.Yeni kadronun yarattığı «Coming Up» 1996’da yayınlandı ve albüm, Suede için muhteşem bir geri dönüş albümü oldu. ‘Trash’, ‘Beautiful Ones’, ‘Saturday Night’, ‘Lazy’ ve ‘Filmstar’ albümün hit single’larıydı.Suede diskografisinin en büyük ataklarından biri de 1997’de yayınladıkları «Sci-Fi Lullabies» adını taşıyan 27 parçalık b-side toplamasıdır.Bu çalışmanın önemi, Suede’den başka hiçbir grubun single’larının b-side’ları için böylesine muhteşem parçalar yazmamasıdır.Elektronik sound’un kullanıldığı ve önceki çalışmalara oranla farklılıkların yer aldığı «Head Music», Suede tarihinin yeni bir dönemiydi.Suede’in yaratıcılığının çeşitliliğinin sergilendiği çalışmadan ‘Electricity’, ‘She’s in Fashion’, ‘Everything Will Flow’ ve ‘Can’t Get Enough’ single’ları yayınlandı.Festivallerin değişmez gruplarından olan Suede, 2002 yılında «A New Morning» adını verdikleri albümü yayınladı.


4
Sinema / Ben Bir Robotum Ama Sorun Değil
« : 16 Temmuz 2008, 15:56:36 »


Tür : Dram
Yönetmen : Chan-wook Park
Senaryo : Chan-wook Park
Görüntü Yönetmeni : Jeong-hun Jeong
Müzik : Yeong-wook Jo
Yapım : 2006, Güney Kore , 105 dk.


Oyuncular

Byeong-ok Kim , Su-jeong Lim (Young-gyun) , Dal-su Oh 
 
Bir akıl hastanesinin her biri kendine has özellikteki onlarca hastası arasında, kendisini cyborg zanneden genç bir kızla insanların ruhunu çalabildiğini iddia eden bir erkek hasta bulunmaktadır. Hayatın bildik gerçekliğinden kopmuş bu iki insanın sıradışı yakınlaşmaları, tamamen başka bir gerçeklik üzerine kurulmuş hastane ortamı tarafından da desteklenir.

İntikam üçlemesi filmleri Haklı İntikam, İhtiyar Delikanlı ve İntikam Meleği ile Kore Sineması'nın son yıllardaki yükselişinde önemli bir pay sahibi olan Chan-wook Park, yeni filmi ile yine bir rüzgar estirmeye devam ediyor.
 

5
Duyurular / ~KR Istanbul Zirvesi~
« : 10 Temmuz 2008, 19:14:01 »
Simdi biz düsündük tasindik didik ki niye bulusmuyoruz hc olarak, böyle sanal sanal nereye kadar sonuçta di mi?  Agustosta da gelicek çok kisi var sanki istanbula, onun disinda burda olan da var zaten. Bulusucaz iste kisacasi, Sophie insaniylan benim istedigim otoban kenarinda mangalimizi alip, kene önelemi olarak paçalarimizi çoraplarimizin içine soktuktan sonra piknik yapmak ama daha kaç kisi gelebilir ne olur ne biter bilemedigimiz için simdilik sadece buluscaz diyelim buna. Ee simdi nedir durum bi dökülün bakalim. Tarih de katilima göre belirlenicek issallah, böyle iste

6
Sinema / Istanbul'da Yazlik Sinema Geceleri
« : 10 Temmuz 2008, 11:49:17 »
İstanbul'da Yazlık Sinema Geceleri

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bağlı şirketlerinden Kültür A.Ş’nin yürüttüğü proje kapsamında, İstanbul’un farklı ilçe ve beldelerinde 6 filmin toplam 135 gösterimi yapılacak.

Sultanbeyli Kent Meydanı’nda başlayacak Yazlık Sinema Günleri’nde; Beyaz Melek, Orton, Donkişot, Müzeli Bir Gece, Kabadayı ve 120 filmleri izleyici ile buluşacak. Film gösterimi öncesinde ayrıca amatör müzik grupları da mini konser verecek.

Yazlık sinemaya gelen vatandaşlara, ücretsiz patlamış mısır, çekirdek ve gazoz da ikram edilecek.



Harika harika harika. Son zamanlarda gecirdigim en güzel geceydi. Plastik sandalyeler, vazgeçilmez olarak çekirdek gazoz ve patlamis misir. Istanbul büyüksehir belediyesine sevgi, saygi, tesekkür ve öpücüklerimi yolluyorum burdan efendim. Beyaz Melek ve Kabadayi gösterildi dün gece, mükemmeldi ya. Iki filme de pek olumlu gözle bakmiyodum açikcasi ama öyle bi ortamda izledim ki bayildim bayildim. Çekirdek çitlayip gazozunu yudumlarken, teyzelerin birbirlerine anlamadiklari yerleri anlatmasini, duygusal yerlerde herkesin elinde mendil burnunu çekmesini, hoppidik ergenlerin filmle dalga geçer tavirlarini, aglayan bebekleri, her seyi o kadar içten bi tebessümle izledim ki. Çok güzel bir nostalji gerçekten, Istanbul'da olanlariniz kesinlikle kaçirmasin, nerdeyse her ilçeyi dolasicaklar zaten.

7
Güncel / Internet Movie Bata Dase Kapatildi!
« : 09 Temmuz 2008, 11:48:24 »
Son hatırladığım Webrazzi.com da Imdb.coma erişim engellendi ama?? başlıklı haberi gördüğüm. Akabinde geçirdiğim 15 dk.lık cinnet anından bir şey hatırlamıyorum ama Akay ın dediğine göre ?öüüüüğğrrraaağğğğ! yeter uleyynnnn!? şeklinde çığlıklar atmış, masayı yumruklamış ve akabinde bayılıp kalmışım.

Neyse ki insan her şeye alışıyor dostlar. Artık bu site kapatmalara da alıştık. Ancaaaak imdb.com gibi dünyanın en büyük sinema sitesi, kanuna uymayan ne gibi bir şey içerebilir? Neden kapatılmak istenir?


Webrazzi.com dan Arda Kutsal yazısında bunu şöyle belirtmiş:

Dünyanın en büyük sinema sitesi olan imdb.com?la ilgili Mahsun Kırmızıgül?ün yönetmenliğini yaptığı "Beyaz Melek" filminin korsan kopyalarının internetten dağıtıldığı iddiasıyla bir site kapatma başvurusu yapılmış. Yapılan başvuru imdb.com, torrentturk.com, frmdivx.com, divxcity.org ve turkdivx.net sitelerinin erişiminin engellenmesi talebini kapsıyormuş.

Yani imdb.com korsan içerik dağıtıyormuş! Yuhh diyorum, oha diyorum, çüş diyorum! Daha neler neler diyorum da yazamıyorum!

Yalnız imdb.com sitesi erişim yasağı kararına rağmen hala açık. Neden mi? Çünkü yüce Türk adaleti imdb.comu kapatalım derken adresi yanlış yazmış ve imBD.com u kapatmış! imbd.com sitesi ise içinde herhangi bir yayın bulunmayan, internet tabiriyle park edilmiş bir domain.

Komik değil mi?

Yahu canım hakimlerim, avukatlarım, savcılarım ve bilirkişilerim! Merak ediyorum da, bu site kapatma kararları verilmeden önce internet tarayıcınızın adres satırına toplamda 20 karakteri geçmeyen bir adres girip bu adamlar ne yapar ne eder, içerikleri nedir diye 10 dakika bakıyor musunuz acaba?

~Delininkuyusu|Emir Akin dan alintidir.

Ahahahah diyorum ben buna sadece :D

8
Müzik / Yelle
« : 08 Temmuz 2008, 13:47:58 »



Klibinde ve sahne performanslarında tecktonik dansa yer vermesiyle ünlü olan Yelle’in müzisyenlik hikayesi Myspace'te Paris'li hip hop grubu TTC'ye “Short Dick Cuizi” isimli şarkıyı göndermesiyle başladı. Hemen sonrasında prodüktör ve yakın arkadaşı GrandMarnier’in yardımıyla “Short Dick Cuizi” parçasını elden geçirerek hit single’ı "Je Veux Te Voir"ı yarattı. Ardından da çıkış albümü “Pop-Up”ı kaydetti.

1994 yılının hit şarkısı Short Dick Man’in samplelarının altyapıda kullanıldığı şarkı MTV’de bir anda en çok çalınan şarkılardan biri oldu. 2007’de Fatal Bazooka’nın "Parle à ma main" şarkısına eşlik eden Yelle ekim ayında Mika’yla birlikte Avrupa turnesine çıktı. 2008 Şubat ayında ise BBC Three Show’da Lily Allen and Friends’ bölümünde ‘À cause des garçons’ şarkısıyla sahne aldı. MTV 24-30 Mart tarihleri arasında Yelle’i “haftanın sanatçısı” olarak tanıttı.

Fransa'da başlayan yeni bir dans akımı olan tecktonik dansın en ünlü isimlerinden Yelle, ilk olarak en ünlü parçası “A Cause des Garçons”un klibinde ilgi çeken bu dans türüne yer verdi.  Onun öncesinde “tecktonik” kısa süre içerisinde internetteki ünlü video siteleri aracılığıyla yayılan bir dans türüydü. Yelle ile birlikte yeraltından çıkarak müzik piyasasında tanınmaya başlayan Tecktonik dans; hip hop, techno ve cyberpunk’ın karışımı olarak nitelendiriliyor. 2000 senesinde Fransa’nın Metropolis isimli gece klübünde ortaya çıkan tecktonik, ağırlıklı olarak glowsticking ve popping figürlerini barındırıyor.

~mtv.com.tr

9
Müzik / Beck
« : 08 Temmuz 2008, 13:40:19 »



Beck Hansen 8 Temmuz 1970’de doğdu. Çocukluk döneminde fazla arkadaşının olmaması, vaktinin çoğunu müzikal anlamda doğal yeteneğini keşfetmesini sağladı. 1988 yılında kaydettiği ilk kasedinin adı “Banjo Story” idi. Geçimini sağlamak için kısa süreli, düşük ücretli işlerde çalışan –hatta bu süre içinde kulübede yaşayan- Beck, aynı zamanda müziği keşfetmeye devam etti. Sokakta müzik yaptığı dönemlerde bir yandan da kayıt yapmaya devam etti ve sonun bir plak şirketi sahibi tarafından keşfedildi.

İlk albümü “Mellow Gold”u 21 Mart 1994’de çıkardı. Oldukça önemli olan bu albümün sırrı, sanırım “Beck” denildiğinde herkesin ilk olarak aklına gelen “Loser” adlı şarkıyı içeriyor olması. Aynı zamanlarda “Stereopathetic Soulmanure” adlı plağı çıkaran Beck, bu çalışmasında ev kayıtları, canlı kayıtlar ve deneysel seslere yer verdi.

İkinci albüm “Odelay” 24 Haziran 1996’da çıktı. “Loser” başarısından sonra bu albümden de “Where It’s At”, “Devil’s Haircut” ve “The New Pollution” gibi hitler çıkartan Beck, dinleyici kitlesini oldukça genişletti ve ve albüm satışları 2 milyonu aştı.

2 Kasım 1998’de çıkan 3. stüdyo albüm “Mutations”, “Odaley” kadar başarılı olmadı. 2 haftadan biraz uzun sürede kayıtları tamamlanan “Mutations”, folk ve blues ezgileri taşıyor.

Bir yıl aradan sonra, 22 Kasım 1999’da çıkan 4. albüm “Midnite Vultures” da “Odaley” kadar başarılı olmasa da eleştriler hep olumluydu. Albümdeki “Debra” adlı şarkı Prince’in “Raspberry Beret” şarkısından esinlenerek yapılırken, “Get Real Paid” ise Kraftwerk’ün “Computer World”ünden alıntıdır.

23 Eylül 2002’ye gelindiğinde raflarda karşılaştığımız “Sea Change”, Top 200’de 8 numaraya gelerek altın plağın sahibi olurken, Rolling Stone’un “Tüm Zamanların En İyi 500 Albümü” listesinde de 440. sırada yerini aldı.

21 Mart 2005’de şimdiye kadar elde edilmiş en iyi liste başarısı sağlayan “Guero” albümü çıktı. Birçok eleştirmene göre bu albüm, Beck’in “Odaley”e geri dönüşü olarak kabul edildi. Beastie Boys sample’larının kullanıldığı, The White Stripes’dan tanıdığımız Jack White’ın şarkı sözlerine yer verildiği albümün ilk single’ı “E-pro” oldu.

2 Ekim 2006’da son albümü “The Information” çıktı. Albümden çıkan ilk single Amerika'da “Nausea” olurken, İngiltere'de “Cell Phone’s Dead” oldu. 2007'nin sonlarına doğru yayımlanan "Timebomb" sayesinde En İyi Solo Rock Performansı kategorisinde Grammy'ye aday gösterilen sanatçı, ardından yeni albüm çalışmalarını hızlandırdı.

"Modern Guilt" isimli yeni Beck albümü 7 Temmuz’da piyasaya sürüldü. 2006 yılında çıkan The Information’ı takip eden "Modern Guilt", 10 şarkıdan oluşan 30 dakikalık bir albüm. Albümünün prodüktörlüğünde Danger Mouse, konuk sanatçılar arasında da Cat Power bulunuyor.

~mtv.com.tr

Bilen oldugunu sanmiyorum ama hiç duymadiysaniz bile eternal sunshine of the spotless mind in soundtracki olan olaganüstü sarki everybody's gotto learn sometimes i bilirsiniz, heh iste onu söyleyen muhtesem yaratik da bu :P Süperdir beck ya, timebomb, loser felam müthis müthis

10
Müzik / Hellogoodbye
« : 08 Temmuz 2008, 13:31:33 »



2001 senesinde Forrest Kline (vokal, gitar) tarafından bir kayıt projesi olarak hayata geçen Amerikalı synth pop grubu Hellogoodbye, ismini the Beatles parçası “Hello, Goodbye”dan alıyor. Jesse Kurvink (klavye)’in katılımıyla bilgisayar ile birlikte ilk synth pop bestelerine imza atmaya başlayan grup, ilk başta bu işi sadece çevredeki arkadaşları eğlendirmek için yapıyordu. Ancak yaptıkları bestelere olan ilginin artmasıyla birlikte ikili, şarkılarıyla bazı internet sitelerinde yer almaya başladı.

Hayranlarının hazırladığı “Parachute” adlı EP’nin çeşitli yollarla dağıtılması sonucunda konserlerle ismini duyurma kararı alan Kline ve Kurvink, 2002 senesinde yanlarına Aaron Flora (davul) ve Marcus Cole (bas gitar)’u da alarak performanslarına başladı. 2004 senesinde Drive-Thru Records ile anlaşan Hellogoodbye, senenin sonunda kendi isimleriyle aynı ismi taşıyan ilk resmi EP’sini yayımladı. EP’de yer alan “Call n’ Return” adlı parçaya bir de video klip çeken grup, EP ile iyi bir şatış grafiği yakalamayı başardı. EP sonrasında davulcu Aaron Flora gruptan ayrılırken, kadroya daha o zaman 16 yaşında olan Chris Profeta eklendi.

2006 senesinde “Zombies! Aliens! Vampires! Dinosaurs!” adlı ilk albümünü Matt Mahaffey ve Jeff Turzo prodüktörlüğünde yayımlayan Hellogoodbye, albümle Amerika listelerinde 13 numara olmayı başardı. Albümden piyasaya sürülen single “Here (In Your Arms)” ile Amerika listelerinde 14 ve İngiltere listelerinde 5 numara olan grup, parçaya çekilen video kliple de müzikseverlerden beğeni topladı. Albüm sonrasında Japonya ve İngiltere’de Houston Calls ve Plain White T. gruplarıyla performanslarda bulunan dörtlü, 2006 senesini dijital olarak yayımladıkları “Remixes!” adlı remix EP’siyle sonlandırdı.

2007 senesinde yine dijital olarak “Zombies! Aliens! Vampires! Dinosaurs!” albümünde yer alan “All Of Your Love” parçasının remixlerinden oluşan “All Of Your Love Remixes” adlı EP’yi piyasaya süren Hellogoodbye, en son Boys Like Girls grubuyla birlikte Amerika’da performanslarda bulundu. Ağustos ayında İngiltere’deki Leeds ve Reading festivallerinde sahne alan grup, sonrasında Amerika’ya geçerek New Jersey’deki The Bamboozle festivaline katıldı.

Grup, yeni albümü "Zombies! Aliens! Vampires! Dinosaurs! And More!" için stüdyoda bulunuyor.







Tek kelimeyle müthisler :D

11
Müzik / The Long Blondes
« : 08 Temmuz 2008, 13:18:09 »


The Long Blondes, Sheffield’da kurulmuş, 5 kişiden oluşan İngiliz indie rock grubu. Long Blondes sadece müzikleri ile değil, aynı zamanda romantik bir çekiciliğe sahip punk imajları ile de bilinir. Grubun solisti Kate Jackson’ın The Guardian gazetesinin stil bölümünde sık sık haberleri yapılır. Jackson, NME dergisinin her sene çıkarttığı «cool» listesinde 2005’te 39, 2006’da ise 7. sırada yer aldı. Soliste sıralamadaki yeri hakkında sorulduğunda, «Büyük olasılıkla yeterli kıza sahip olmadıkları için listedeyim. Sıkıcı erkekler tarafından istila edilmiş durumdaki listeye çekici bir dokunuş getirecek birine ihtiyaçları vardı.» dedi.

Grup Üyeleri

* Dorian Cox – gitar ve klavye
* Reenie Hollis – bas gitar ve geri vokaller
* Emma Chaplin – ritm gitar, klavye ve geri vokaller
* Kate Jackson – vokal
* Screech Louder (gerçek ismi: Mark Turvey) - davul

Kariyerleri

13 Nisan 2006’da Rough Trade Records’la anlaşan grup, 2006 yazında ilk albümleri Someone to Drive You Home’u kaydettiler. Çıkış tarihi 6 Kasım 2006 olan albümü Pulp’ın eski basçısı Steve Mackey hazırladı. Albümün çıkışından önce, Haziran 2006’ta ilk single’ları «Weekend Without Makeup» yayınlandı. Bu single ile listelerde 28 numaraya ulaştılar. İkinci single’ları «Once and Never Again» ise 23 Ekim 2006’da çıktı ve İngiliz listelerine 30 numaradan girdi.[3] 2006 yazı boyunca İngiltere’de Carling Weekend, Leicester’s Summer Sundae ve Ireland’s Electric Picnic gibi pek çok festivalde konser veren grup, 2007 yazında İstanbul’da yapılan Radar Live Festival’e de katıldı ve 2 Temmuz 2007’de bir konser verdi.

Ekim ayında Erol Alkan’la birlikte ikinci albümleri için Londra’da çalışmaya başlayan The Long Blondes, 19 Aralık 2007’de yeni albümlerinin isminin «Couples» olacağını duyurdu. Albüme ait ilk single olan «Century«‘nin 24 Mart 2008’de çıkmasının ardından Couples 7 Nisan 2008’de yayınlandı.

Tarzları
The Long Blondes’un şarkılarında 60’ların popu, post-punk, new wave gibi akımlara ve Buzzcocks, The Ramones gibi grupların etkilerine çok sık rastlanır. Sheffield’dan çıkmış bir başka grup olan Pulp da Long Blondes’a öncülük etmiştir. Bu öncülük, grubun ilk albümlerini hazırlayan ismin Pulp’ın basçısı Steve Mackey ile de yakından ilgilidir. Grubun her şarkısında biraz önce sayılan farklı etkenlerden biri ya da birkaçı görülebilir. Grubun solisti Jackson’ın vokali The Slits’ten Ari Up, Blondie’den Deborah Harry ve Au Pairs’e benzetilirken; Dorian Cox’un geri vokalleri ise Pulp’ın eski solisti Jarvis Cocker’a çok benzer. Grubun müziklerinde gitarların ve bas gitarın etkisi belirgindir. Yine de grup, Burt Bacharach, Holland-Dozier-Holland, Chinn and Chapman ve Stock, Aitken and Waterman gibi müziklerinin dinleyiciye sunduğundan daha farklı esin kaynakları olduğunu iddia eder. Kariyerlerinin ilk yıllarında web sitelerinde «Biz The Beatles, The Rolling Stones, Jimi Hendrix, The Doors ya da Bob Dylan dinlemiyoruz. Her birimiz bir enstrüman seçtik ve çalmayı öğrenmeye çalışıyoruz.» açıklamasında bulundular. Bu açıklama web sitelerinde yayınlandıktan sonra adı geçen sanatçılara bir eleştiri olarak değil geçmişten türeten çağdaş müzik arenasının doğasına bir yorum olarak algılandı.[4]

Pek çok The Long Blondes şarkısının sözlerinde günlük yaşam ve ilişkiler konu edilir. «Once and Never Again«‘deki «Senin için saçlarımı kestirdim», «Senin yaşındaki bir kızı hissetmeyi ne kadar seviyorum» gibi mısralarda lezbiyen imalar sezilir.[5] «You Could Have Both» isimli şarkılarında Scott Walker’ı «Aziz Scott Walker» olarak anan grup, aynı şarkıda «Birini sevebildiğini biliyorum. Peki neden iki kişiyi sevemiyorsun diye şarkı söyleyen kimdi?(My Love Life» in the like «And who was it who sang, I know that you love one, so why can’t you love two?)» diyerek Morrissey’in «My Love Life» isimli şarkısına gönderme yaparlar.[6] «Lust in the Movies» Edie Sedgwick, Arlene Dahl ve Anna Karina’dan bahseder. İkinci albümleri «Couples«‘taki «Erin O’Connor» isimli şarkı ise manken Erin O’Connor hakkındadır.

12
Sinema / Fight Club ~ Dövüs Kulübü
« : 08 Temmuz 2008, 09:04:37 »


Tür : Aksiyon
Gösterim Tarihi : 10 Aralık 1999
Yönetmen : David Fincher
Senaryo : Jim Uhls , Chuck Palahniuk (Kitap)
Görüntü Yönetmeni : Jeff Cronenweth
Müzik : The Dust Brothers
Yapım : 1999, ABD , 139 dk.


Oyuncular

Brad Pitt (Tyler Durden) , Edward Norton (Anlatıcı) , Helena Bonham Carter (Marla Singer) , Meat Loaf (Bob) , Zach Grenier (Richard Chesler) , Richmond Arquette (Stajyer) , David Andrews (Thomas) , Rachel Singer (Chloe)  
 
Dövüş kulübünün ilk kuralı, dövüş kulübü hakkında konuşmamaktır. Dövüş kulübünün ikinci kuralı da, kulüp hakkında konuşmamaktır...

Filmin baş kişisi, sıradan hayatının girdaplarında bunalımlar geçiren bir sigorta müfettişi olan Jack, Kanserli olmadığı halde, uykusuzluğunu yenmek ve hayatına anlam katmak adına, kanserlilere moral destek sağlayan terapi gruplarına katılır. Orada, Marla Singer adlı bir kızla garip bir yakınlık kurar.

Bir iş gezisi dönüşü ise, Tyler Durden adlı egzantrik karakterle tanışır. Durden, Jack'in olmak isteyip de olamadığı adam gibidir. Tyler'ın girişimleriyle bir yeraltı faaliyeti olarak başlayan dövüş kulübü, Jack'e hayatında yepyeni kapılar açacaktır... Ve tabii, bu kapılardan ister istemez Marla geçecektir... Fakat... Tyler Durden gerçekte kimdir?
 

Konusu olmadigini görünce icim acidi. :P  Edward Norton ve brad pitt in mükemmel oyunculuguyla zenginlesmis, elestri dolu leziz bir film. Izleyin izletin efendim.

13
Başka Kurgular / Anna Karenina - Lev Nikolayeviç Tolstoy
« : 04 Temmuz 2008, 15:35:55 »


Anna Karenina, Rus aristokrasisine mensup şık ve güzel bir kadındır. Kibarlığı ve saygıdeğer kişiliği ile çevresinde hayranlık uyandırmaktadır. Kocası, yüksek bir devlet memurudur. Anna Ka-renina’nın monoton bir evlilik hayatı vardır; bütün mutluluğu evinde ve çok sevdiği çocuğunda bulmaktadır.
Bir gün, Anna Karenina’ya, ağabeyi ile yengesinin aralarının açıldığı haberi gelir. Anna onları barıştırmak için Moskova’ya gider. Orada Vronski adında yakışıklı, genç bir kontla tanışır. Kontun, Anna’nın akrabası olan bir genç kızla seviştiği haberi ortalıkta dolaşmaktadır. Aslında Kont Vronski, ilk görüşte Anna’ya hayran olmuş ve genç kadına kur yapmaya başlamıştır. Önceleri ilgisiz davranmaya çalışan Anna, bir süre sonra dayanamaz, Vronski’nin aşkına karşılık verir. Bu durum birçok dedikoduya neden olur. Genç kadın bunları umursamaz. Hatta durumu, kocasına bile anlatır. Ağırbaşlı, dedikodudan korkan bir adam olan kocası, karısının itirafları karşısında sarsılır, ama belli etmez. Çevreye karşı itibarlarının sarsılmaması için boşanmayı reddeder. Kocası, Anna’ya, çocuğunun geleceğini düşünerek bu ilişkiye son vermesini ister. Fakat Anna, Vronski’yle birlikte İtalya’ya kaçar.
Anna ile Vronski İtalya’da gözlerden ırak yaşarlar. Dönüşlerinde hiç kimse onlarla arkadaşlık yapmak istemez; dışlanırlar. Bu durum Anna’nın sinirlerini iyice bozar. Sevgilisiyle aralarında huzursuzluk başlar. Vronski de kayıtsız, içe dönük bir kişi olmuştur. Anna, Vronski’nin artık kendisini sevmediğini düşünmeye başlar. İyice bunalıma girer. Yaptıklarından büyük pişmanlık duyar ve sonunda intihar eder.
Anna’nın ölümünden sonra Vronski de manevi bir çöküntü içine girer. Çareyi orduya yazılmakta bulur.

Oldukça güzel bir Tolstoy romanı daha. Anna'nın hayatının içine girmeden önce iyi düşünün, çünkü biraz sıkıcı :P Yine de güzel romanlardandır.

14
Sinema / Casanova
« : 04 Temmuz 2008, 15:21:12 »


Tür : Dram / Macera / Romantik
Gösterim Tarihi : 31 Mart 2006
Yönetmen : Lasse Hallström
Senaryo : Jeffrey Hatcher , Kimberly Simi , Michael Cristofer
Görüntü Yönetmeni : Oliver Stapleton
Müzik : Alexandre Desplat
Yapım : 2005, ABD , 108 dk.


Oyuncular

Heath Ledger (Casanova) , Sienna Miller (Francesca) , Jeremy Irons (Pucci) , Oliver Platt (Papprizzio) , Lena Olin , Charlie Cox (Giovanni) 
 
18. yüzyılda aşkın ve tutkunun şehri Venedik’te genç bir kadın kendi kaderine ağlamaktadır. Hem aşkı hem sadakati yaşayacağı erkeği bir türlü bulamamış olan Francesca Bruni, cazibesini kimsenin reddedemediği Casanova’ya gönlünü kaptırmayan tek kadın olur.

Adı efsane olmuş ve Katolik kilisesini kendine düşman edinmiş yakışıklı Casanova hayatının ilk şokunu yaşamaktadır. Hayatı boyunca ilk defa reddedilmiş ve kaderin cilvesi, kendisini istemeyen tek kadına aşık olmuştur.

Bir tarafta bu aşkın kıvılcımları, diğer yanda kilisenin ajanları… Casanova bir köprünün tam ortasındadır. Ya sağ salim karşıya geçecek ya da zindanlarda çürümeye mahkum edilecektir.
 

Heath Ledger'ı da andıktan sonra gidiyorum. Açmıycam daha fazla konu, başkasının açtığını açınca hevesim kırıldı. :P  Casanova yı da yirim.

15
Sinema / Bir Geyşa'nın Anıları
« : 04 Temmuz 2008, 15:14:07 »


Tür : Dram / Romantik / Tarihi
Gösterim Tarihi : 10 Şubat 2006
Yönetmen : Rob Marshall
Senaryo : Akiva Goldsman , Ron Bass , Robin Swicord , Doug Wright , Arthur Golden (Kitap)
Görüntü Yönetmeni : Dion Beebe
Müzik : John Williams
Yapım : 2005, ABD , 145 dk.


Oyuncular

Zhang Ziyi (Sayuri Nitta) , Ken Watanabe (Başkan) , Kôji Yakusho (Nobu) , Michelle Yeoh (Mameha) , Kaori Momoi (O-kami) , Youki Kudoh (O-Kabo) , Li Gong (Hatsumomo) , Kenneth Tsang (General) 
 
İkinci Dünya Savaşı’ndan bir yıl önce, yoksul bir ailenin kız çocuğu bir geyşa evinde hizmetçi olarak çalışmaya başlar.

Gizemleri günümüze kadar korunan, saklı ve bir o kadar da büyülü bir dünyada büyüyen kız çocuğu, rekabetin bitmediği, hataların affedilmediği bir dönemde efsanevi geyşa Sayuri’ye dönüşür.

Dönemin en güçlü erkeklerini parmaklarında oynatan Sayuri, rakiplerinin tuzaklarına aldırmaksızın gerçek aşkın hayalleriyle yaşamaktadır.

Rob Marshall’ın yönettiği Oscar ödüllü senarist Akiva Goldsman'ın Arthur Golden’in aynı adlı çok satan romanından uyarladığı yapıt altı dalda Oscar adayı.
 

Sayfa: [1] 2 3 ... 5