Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Persephone

Sayfa: [1]
1
Harry Potter / Bunları biliyor musunuz ?
« : 29 Mayıs 2010, 02:53:35 »
Orijinal birinci kitapta JK'in Slytherin kaptanı Marcus Flint'i 6. sınıf öğrencisi yazdığını, ve 3. kitapta hala Marcus Flint'i kullanma hatasını yaptığını, hayranlarıyla yaptığı sohbetlerden birinde bir hayranı kendisine bunu sorduğunda da durumu kurtarmak için "Marcus Flint sene tekrar etmek zorunda kaldı" şeklinde bir açıklama yaptığını biliyor muydunuz? Peki ya bu hatanın ilk kitabın Türkçe'ye çevirisi sırasında 5. sınıf öğrencisi olarak düzeltildiğini biliyor muydunuz?

JK Rowling'in 4. kitaptaki Priori Incantatem bölümünde, Harry'nin anne ve babasını Harry'nin asasından yanlış sırada çıkardığını, bu hatanın Türkçe'ye çeviri sırasında düzeltildiğini biliyor muydunuz? Sanırım kitaplar Türkçe'ye geç çevrildiği için çok da kızmamalıyız, en azından bazı hataların düzeltilmiş halini okuyoruz.

Avusturya'daki Hexenschule isimli okulun gerçekten de, Hogwarts gibi, öğrencilerine sadece büyücülük öğrettiğini biliyor muydunuz? Bu okuldaki öğrencilere büyü yapma, iksir yapma, doğa, astroloji, astronomi, meditasyon ve kehanet konularının öğretildiğini,ve öğrencilerin 6 dönem sonunda, dersleri başarıyla tamamlarlarsa Büyücü Diploması alıp mezun olduklarını biliyor muydunuz? Eh, tabi mesleklerini nasıl açıkladıklarını merak ediyor insan.

Amerika'daki bir firmanın gerçekten de Bertie Bott'un Binbir Çeşit Şekerlemeleri'nden ürettiğini - ve şekerlemelerin gerçekten de hemen hemen her tadı , örneğin kusmuk, sümük içerdiğini - biliyor muydunuz?

Peki film çekimleri sırasında kullanılan şekerlemelerin de gerçekten de her tattan olduklarını biliyor muydunuz? (Bu konuda Rupert Grint'in (Ron) bir söyleşide söylediklerini hatırladım "Evet, gerçekten de iğrenç tadı olan bir şekerleme rastgelmişti bana ve hala ne içerdiğini bilmiyorum".)

Kanada'daki Carleton Üniversitesi'nde bir edebiyat öğretmeninin dersinde Harry Potter'ın 4 kitabını ve yine aynı tarz kitaplar olan Hobbit ve Narnia serisini okutup incelettiğini biliyor muydunuz?

Eski Spice Girl Geri Halliwell'in Harry Potter'dan esinlenip Scream If You Wanna Go Faster CD'sindeki "Circles Round the Moon" parçasını oluşturduğunu, ve bunu yaparken de bu parçanın Harry Potter ve Felsefe Taşı filminin soundtrack albümünde yer almasını umduğunu biliyor muydunuz? Elbette ki parça, soundtrack albümünde yer almadı J

Filmin Amerika'daki isminin Sorcerer's Stone, İngiltere'deki isminin Philosopher's Stone oldugunu ve bu sebeple de taştan bahsedilen her sahnenin iki ayrı şekilde seslendirilmek (hatta belki çekilmek) zorunda kalındığını biliyor muydunuz?

Herkesi etkileyen Quidditch maçı sahnelerinin filmde 9 dakika sürmesine rağmen, esasen planlanmasının 3 ay ve sonra da çekiminin bir 6 ay daha sürdüğünü biliyor muydunuz?

İngiltere'deki 8-9 yaşlarındaki çocukların, gözlüklü kahramanları Harry Potter'a benzeyebilmek umuduyla, göz muayenesi yaptırma ve gözlük takma isteklerinde inanılmaz bir artış olduğunu biliyor muydunuz?

Erised aynasının (bizde Kelid diye çevrilmişti) üzerindeki yazıyı (Erised stra ehru oyt ube cafru oyt on wohsi) tersten okuduğunuzda "I show not your face but your hearts desire" olduğunu biliyor muydunuz ? (yani Türkçe'si "senin yüzünü değil kalbinin arzusunu gösteriyorum", ve Türkçe'ye çeviren de bunu farketmiş olmalı ki Erised yerine Kelid yani dilek yazmış ama tabi o cümleyi de böylece mahvetmiş oluyor L )

Profesor McGonagall'ın ilk ismi olan Minerva'nın Yunan bilgelik Tanrıçası Athena'nın Latincesi olduğunu biliyor muydunuz?

Kral Arthur'dan önceki zamanlarda Voldemortis isimli çok kötü bir büyücü olduğunu ve tahminen Merlin tarafından yenilgiye uğratıldığını biliyor muydunuz? (Merlin kim, Kral Arthur kim demeyiniz lütfen!)

Voldemort'un Fransızca'da "flight of death" yani ölümün uçuşu anlamına geldiğini biliyor muydunuz? (JK'in eskiden Fransızca öğretmeni olduğunu söylememe gerek var mı bu arada?)

Running Weasley isimli bir adama ait bir hikaye olduğunu, bu adamın hiçbir satranç oyununu kaybetmediğini ve sonunda bir fare!!! tarafından öldürüldüğünü biliyor muydunuz? (Aman Tanrım, Ron - Scabbers (Kılkuyruk-Peter Pettigrew) olamaaaaaaaaaaaz! L )

Argus'un bin göze sahip bir Yunan Tanrısı olduğunu biliyor muydunuz? (hadememiz Argus Filch, iyi isim seçimi olmuş - bu arada ben biryerlerde bunun Tanrı değil de bir canavar olduğunu okumuştum sanki)

Draco'nun ejderha şeklinde, Sirius'un ise köpek şeklinde birer takımyıldız olduklarını biliyor muydunuz?

Yunan mitolojisinde Nimbus'un , toprağa değdiğinde Tanrı veya Tanrıça'ya dönüşen fırtına bulutu olduğunu biliyor muydunuz?

Patronus'un "protector - koruyucu" anlamına, expecto'nun ise "I expect-bekliyorum" anlamına geldiğini ve bir araya getirilip Expecto Patronum dendiğinde "I expect protection - Koruma bekliyorum" denmiş olduğunu biliyor muydunuz?

Apparate (bizdeki cisimlenmek) ve Disapparate (bizdeki buharlaşmak) büyülerinin İngilizce Appear (ortaya çıkmak, görünmek) ve Disappear (gözden kaybolmak, yokolmak) kelimelerinden geldiği sanırım çok açık. Peki, Harry Potter kitaplarındaki birçok büyü, bitki ve yaratık isminin İngilizce veya Latince kökenli olduğunu biliyor muydunuz?



H.P. serisinde geçen neredeyse bütün büyü sözlerinin İngilizce kaynaklı olduğunu biliyor muydunuz?

Lumos, Illuminate (Il-luminate) yani aydınlatmaktan geliyor.

Avada Kedavra'daki Kedavra, Cadaver, yani ceset kelimesinden geliyor. (Aynı terim Türkçe'de "çok soğuk" anlamında, kadavra diye var)

Stupefy, tamamen manalı bir İngilizce kelime, anlamı ise "aptallaştır".

Ennervate de öyle, "zihni geri ver" diye çevrilebilir.

Imperius Latince kaynaklı, Imperio, yani Güç kelimesinden geliyor.

Expelliarmus ise expel, yani uzaklaştır, uzak tut kelimesinden. (burada hemen ben bir ekleme yapmak istiyorum; arm silah anlamında da kullanılıyor. get armed - silahlanmak felan. Yani Expel = Uzaklaştır , Arm = Silah Sonuçta Expelliarmus = Silahı uzaklaştır gibi birşeyler oluyor. Eh, büyücülerin silahları da asaları olduğuna göre...)

Engorgio ve Reducio, Engorge (geliştir, büyüt) ve Reduce (küçült, azalt) kelimelerinden geliyor

Petrificus Totalus da neredeyse tamamen anlamlı. Petrify Totally, yani tamamen dondur, durdur.

Ayrica Nimbus'a ek olarak şunu söyleyebiliriz. Nimbus, modern meteorolojide bir bulut ismidir ve hızıyla ünlüdür.

2
Kurgu İskelesi / Cuore Mangiare
« : 20 Aralık 2009, 02:46:11 »
    
                                                      CUORE MANGIARE


        
              VENEDİK'TE ÖLÜ SAYISI ARTIYOR!..

   Gazetelerin manşetlerini süsleyen bu dehşet verici başlık, okuyanları iliklerine kadar titretiyordu. Onları bu kadar korkutan şey ölü sayısının fazlalığı değil, insanların ölüm biçimiydi. Bulunan her ceset kimliği belirlenemez şekilde parçalanıp, Venedik'in ücra ve arka sokaklarına atılmıştı. Bu ölüm şekli her göreni dehşete düşürüyor, insanları daha da ürkek yapıyordu. Polisler bu olayların arkasındakini bulamayışlarından dolayı halk arasındaki güvenirliğini kaybediyor, kendi kabuklarına çekiliyordu...
  Ama bazı insanlar vardı ki, bu yaratıkla karşılaşmamak için dışarı çıkmayan ürkek soyluların aksine onu bulabilmek, onunla bir an göz göze gelebilmek amacıyla her gece o ürkütücü ve karanlık sokaklarda dolaşıyor, tanrı gibi gördükleri bu yaratığı arıyorlardı. Bu insanlar toplumun çoğu zaman kaçık ve ya gotik etiketine maruz kalmış araştırmacı kişiler oluyordu çoğu zaman. Her ne kadar aptal ve kötü gösterilseler bile diğer "normal" insanlardan daha cesur daha kararlıydılar. Diğerlerinin aksine bu yaratığın canavar değil tapılacak bir canlı olduğunu düşünüyorlar, hissediyorlar ve biliyorlardı.
  Karanlık ve dondurucu bir soğuk vardı o gece yine şehirde. Zaten bu canavar ortaya çıktığından beri hep böyleydi Venedik geceleri. Eskiden insan sesleri yükselen sokaklar şimdi ürkütücü bir şekilde boştular. Ama Lillith diğer bir kaç arkadaşı ile birlikte dışardaydı o gece. O ve arkadaşları her gece bu yaratığı arıyordu, fakat şimdiye kadar hiçbir sonuç vermemişti bu aramaları... Ama o gece Lillth diğerlerinden çok daha şanslıydı belki de çok şanssız.
  Aramaktan yorulmuştu herkes. Her gecenin ardından umutları biraz daha kırılıyordu. Ama Lillth inanıyordu bu yaratığı bulacaklarına, bulacağına... Lillth, bir süre için gruptan ayrılmıştı. Tam o anda taze kan kokusuyla irkildi ve kokuyu aldığı karanlık sokağa doğru sessizce ilerledi. Sonunda kendini oldukça ürkütücü ve karanlık bir sokakta buldu. Yerde yatan şeyi hayal meyal görüyordu. Çünkü o anda düşündüğü tek şey gecelerce aradığı, bulmak için çırpınıp durduğu yaratığın biraz önce kendi durduğu yerde durması, bu sokakta dolaşmasıydı. Kendini bu düşüncelerden kopardığında etrafına bakmayı başarabildi. Gördüğü şeylerden dolayı gözleri dehşetle büyüdü ve sessizce cesete doğru ilerledi...
  Kadının uzuvları parçalanıp, sokağın köşelerine fırlatılmış ve kafası vahşice vücudundan koparılmıştı. Ama cesetteki en ilgi çekici şey göğsündeki koca yarıktı. Yaratık, onun göğsünü parçalamış ve kalbini yerinden çekip almıştı. Lillth büyük bir merakla, o zavallıyı incelemek için eğildi ve elini biraz önce yerinden çekip alınmış kalbin yerine koydu. Eli o kanlı yarığa deydiği anda hissettikleri inanılmazdı. O anda duyduğu vahşetle karışık hazzı sadece bir şey bozabilirdi...
  Duyduğu gecenin sessizliğini yırtan bir çığlıktı. Böyle bir sesi hayatı boyunca işitmemiş, bu çığlıktaki acıyı hayatı boyunca hissetmemişti. Öyle bir acıydıki bu!.. İnsan bu acıyı hissettikten sonra kolayca kalbini söküp, atabilirdi...
  Aslında bu çığlığın tek sebebi yaratığın, Lillth'in büyük bir heyecanla atan kalbinin onda iştah uyandıran sesiydi. Açlığı asla bitmiyordu... Her an her dakika açtı ve böyle yaşamaktansa ölmek daha iyi olurdu büyük ihtimalle. Ama malesef ölüm onun için yalnızca hayal olabilirdi. Çünkü onun ölmesinin tek yolu yediği onca kalbin karşılığı olarak kendi kalbinin karşılığı olarak kendi kalbinin yerinden çıkarılıp, parçalanmasıydı. Bunu yapacak kimse olmadığı için ölmek onun için imkansızdı...
  Lillth konuşmak istiyordu ama sanki dudaklarına ulaşamıyordu. Yaratık daha fazla dayanamayıp, Lillth'e doğru ilerledi. Lillth başına gelecekleri biliyordu ama umursamıyordu. Böyle kutsal bir yaratık tarafından öldürülüceğini düşündükçe içinde büyüyen heyecan ve mutluluk daha da çekici  bir av haline getiriyordu. Daha fazla dayanamayan yaratık arka ayakları üzerinde yaylandı ve Lillth'in üzerine atladı. Yaratık onun kollarını ve bacaklarını koparırken düşündüğü tek şey bundan daha özel ve heyecanlı bir ölüm olamayacağıydı. Yaratık kafasını koparmak için harekete geçtiğinde, üzüldüğü tek şey bu yaratığın kalbini yiyişini göremeyeceği düşüncesiydi. Bu son düşüncelerden sonra bir şey düşünemedi. Çünkü ölmüştü...
   Onun kalbini çıkarıp büyük bir iştahla yedi Cuore Mangiare. Evet adı Cuore Mangiare'di ve ondan daha acımasız bir yaratık yoktu, en azından o öyle sanıyordu. Güneşin doğmak üzere olduğunu anlayınca gündüzlerini geçirdiği bataklığa gitmek için avından uzaklaştı Cuore Mangiare. Ertesi gece yapacaklarını düşünerek...



   *** Arkadaşlar bu benim yazdığım ilk fantastik hikaye. Büyük bir deneyimsizlik ve heyecanla yazdığım bu kısa hikayeyi sizlerle paylaşmaya karar verdim. Umarım beğenirsiniz...

Sayfa: [1]