Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar -

Sayfa: [1]
1
Yeraltı Edebiyatı / Zayıf mıyız?
« : 06 Ekim 2017, 17:56:58 »
Sadece görüneni mi dikkate alır bu bünye? Yoksa içsel sesimizin yer aldığı o derinlerde yatan  vücudumuzu da dahil eder mi? sakinlik mi bizi arar o saatlerde? Gemi kalkarsa limandan karayı görmek için ne kadar uzaklaşmak gerekir? Deli soruları sadece deliler mi sorar? bir cevabı varmıydı?

2
Gezginler Kamarası / 20 ağustos
« : 04 Ekim 2017, 09:26:09 »
Pazar mesailerini severim. Sakin ve sessiz geçer, işine odaklanırsın. Öğle yemeği sonrası türk kahvesi yaptım, tabiki her zamanki gibi orta şekerli. Aklıma düştü ansızın. Türk kahvesini o sevdirdi bana. İçime bir sıkıntı düştü,karanlığa büründüm. Odaklanamıyorum hiçbir şeye. Masamda onun okuduğu kitap duruyor hani her sayfasına dokunduğu kitap. İçine notlarını aldığı, hayal kurduğu kitap. Her ne kadar polisiye cinayet romanlarını sevsede her zaman katili bende önce bulurdu. Belki kitabın arasında saç teli kalmıştır. Denk gelmedim ama umut yoksa ne kalır geriye hayattan. Ben yine karanlığa düştüğüm anlara döneyim. İçim acıyor sanki. Ne yapmalı ne yapmalı ne yapmalı diye düşünürken havanın hafifi yağmurlu olduğunu gördüm. Oysa sabah hava gayet güzeldi. Kafamı çıkartsam yağmura geçer mi? Bilmiyorum. Hadi bir dene bakalım diyip kendimi cesaretlendirdim. Hafifçe kapıyı açıp ellerimi iki yana kaldırıp yüzümü gökyüzüne kaldırdım. Olmuyor geçmiyormuş. Sadece sakinleşiyorsun ve az da olsa ıslanıyorsun. Neyse ki mesai zar zor olsada bitti. İşte en zor kısım şimdi başladı. Eve gitsen aklına gelecek olan o olacak. Gitmesen kime nereye gideceksin. İki arada bir derede kalmak kadar kötü bir şey var mı? Belirsizlikler her zaman yorar, yıpratır beni. Son karar Kadıköy diyorum ve emektar çantamla yola çıkıyorum. Nereye gidilir Kadıköy'de onunla gittiğimiz mekanlara mı? Yoksa izi olmayan yepyeni bir yere mi? Yeni bir yer mantığıma yatıyor. Zaten bir cafeye mekana alışkanlığınız varsa sen canın istediği için gitmezsin oraya. Orası seni çeker. Yeni yerlere ise daha farklıdır. Canın istediği için gidersin mekana bağlı değilsindir. Tabi her iki durumda da artı ve eksi yönleri yok değil o konuda ayrı. Bahariye caddesinden yukarı çıkıyorum. Her yer insan. Fütursuzca insan. Kimi makyajlı kimi salaş kimi bakımsız. Ama hepsi bir amaç uğruna bir yere gidiyor ya da geri dönüyor. Mutlular ya da mutsuzlar. Karar değiştirip sahile doğru inmeye karar veriyorum. Yine kalabalık ama bu kez önümde dikkatimi çeken aksak bir adam var. Hani yaşlı değil ama gençte değil. Muhtemelen evine dönmeye çalışıyor çünkü yüzünde bütün günün yorgunluğu var. Geniş alnında bir kaç damla ter var. Birkaçı akıp gidiyor yüzünün sol tarafından. Düşünsenize dünyadaki herkesin bir kusuru var ve o kusurlar herkeste farklı. Kiminin az önümdeki adamın gibi gayet belirgenken kiminin görünmeyecek seviyede. Birini dünyanıza aldığınızda kusurlarını bulup o kusurları severseniz o şekilde kabul ederseniz mutluluk yakın mıdır? Belkide yakındır. Sonuçta hiç kimse mükemmel değildir mükemmel olamazda değil mi? Sonunda aksak adamı geçip köşeden bozma küçük bir restorana giriyorum. Neden girdime dair bir fikrim yok. Belki bir çorba içerim. Belki bir çay bilmiyorum, bilemiyorum. Kare masalar beyaz masa örtüsü eski tip sandalyeler eski bir radyo ve ağır bir yemek kokusu. Zamana meydan okuyan bir bulaşıkçı. Mercimek çorbası geldiğinde üç kaşıkta bitiriyorum. Sevimsiz ama yorgun kasiyere hesabı ödedikten sonra çıkıyorum. Beni çağıran geceye adım adım gidiyorum.

3
Gezginler Kamarası / AĞUSTOS
« : 29 Eylül 2017, 23:26:27 »
Ağustos
Cumartesi sabahı 8 de kalkılır mı? İçin daralıyorsa kalkıyormussun. İnat ettim az daha uyuyayım diye olmadı. Kalktım ağzımda ekşimsi bir tat. Sanki tüm gece kezzap içirdiler bana. Mutfağa indim. Annem dünyalar güzeli annem kahvaltı hazırlamış ama kahvaltı etmek istemiyorum. Evde duramıyorum. Hızlıca siyah kotumu çektim dolaptan öylesine bir gömlek seçtim. Dişlerimi yıkadım. Evden kaçarcasına çıktım. Nereye gideceğimi ya da ne yapacağımı bilmiyorum. Gelen ilk otobüs kadıkoye gidiyordu atladım. Yarı dolu otobüste saçlarını fönlemiş parmakları ojeli ablanın yanına oturdum. Hiç anlamam cumartesi günü sabahın 9 da bu kadar hazırlık nasıl ne zaman kaç saatte yapılır. Ben perşembe suratıma suyu zor vuruyorum oysa. Hafiften uyku hali geldi derken yanındaki abla parmaklarına bakıyordu sürekli. Dikkatimi çekti haliyle. Bende parmaklarına baktım. Bakmam dikkatini çekti galiba hemen ardından kötümü olmuş dedi. Uyanamamış ağzı zehir kokan ben şaşkın. Oysa rakı beyazını severim. Hayır dedim gayet güzel hem bence rakı beyazı güzeldir. Güldü ve yolculuk boyunca parmaklarına bakmaya devam etti. Kadıköye indikten sonra dahada daraldım nasıl daralmam. Onunlayken hemde hemen tüm vakit burda geçti. Hemen sağda Beşiktaş iskelesi saat 9 45 civarı. Atladım vapura, açtım kitabımı temiz hava mis. Gayet iyi geldi. Hemen sağımda bu kez kasketli bir amca var. Elinde simit acıktığımı hissettirdi. Ben simite baka baka yolculuğu bitirdim. Beşiktaşa indim ve akaretlerde duraksadım. Nereye gideceğimi bilmiyordum.sağdaki yoldan girdim öylece. Boş boş yola bakarken sağda butik cafenin birine çantamı attım. Masada küçücük bir menü. Duvarda posterler tablolar ve tabiki yana yana mutlu gözüken sevgililer, aileler. Ne alırsınız diyen bir tatlı söz. Kafamı kaldırdım aynı ona benzeyen gözler bunlar. Elleri yanlarında sallanıyor hafifçe. Ojeli ve bordo ojeli hemde. Yaklaşık on saniye konuşamadım. Çay dedim açık ve tost. Döndü ve gitti. Arkasından bakakaldım. Şaşkınlık sürem sona erdiğinde aylak adamı okumaya başlamıştım ki yine geldi. Ellerini masaya koydu ve tostunuz geliyor diyip çayı bıraktı. Ah o eller hafiften ince. Bilekte kuş dövmesi. Narin ve hızlı eller. Çayı aldım ve kitabı okumaya devam ettim. Aylak adamın dediği gibi korkarak seviyoruz. Korkarak yaşıyoruz. Korkarak bakıyoruz. Herşeyimiz korkakça. Şimdi gidip altı parmaklı garsonla rakımı içeyim.

Sayfa: [1]