Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - muaet

Sayfa: [1] 2 3 ... 15
1
@Blackout harika yazmışsınız, başkalarının yorumlarını görmek çok hoşuma gitti. Jasnah konusunda ne diyorsunuz? Artık bağ kuranların kırılmış -broken- bireyler olduğunu biliyoruz. Sizce Jasnah'ın geçmişindeki olay ne idi? Kitapta Jasnah'ın çocuk yaşta delilikvari bir dönemden geçtiğini öğreniyoruz. Sebebi ne olabilir acaba?

2
Bitti. Çok çok dolu bir kitaptı. Sanderson'un üç beş gizemi sakız gibi uzatmamasını, okuyucuyu tatmin edip üstüne daha da gizem serpiştirmesini seviyorum. Kitap harika başlıyor. Gavilar'ın neden Parshendilerce hedef gösterildiğinin sebebini öğreniyoruz. Amaram'ın ve Gavilar'ın da oluşum içerisinde olduğu bu Knights of Honor, başlangıç olarak eski tanrıların dönüşünü dayanak olarak alıyor. Gavilar, atası Sunmaker'ın beceremediğini başarıp, bütünleşmiş bir Roshar kurmak istiyor. Bu da ortak bir düşman olan Voidbringer'ları geri getirmekten geçiyor. Gavilar bu hususu Eshonai'ye açıyor toplantı öncesi, Parshendiler de durum kontrolden çıkmadan Gavilar'a suikast düzenlemek istiyorlar, düzenliyorlar da. Ama tabii bu, Voidbringer'ların dönüşünü durdurmuyor.

Peki kim Voidbringer'lar? Odium neyin nesi? Heraldlar neredeler? Renarin'in garipliği? Thrill'in olayı ne? Dalinar'ın nimeti ve laneti ne idi? 3 Bondsmith'ten birisi Dalinar, diğer ikisi neyin nesi? Elkohar daha kıymetli bir kral olabilecek mi? Kholinar'da olan biten ne? Dalinar'ın karısı? Bir insanın atabileceği en önemli adım ne? Bir insanın söyleyebileceği en önemli söz ne?

Bol spoilerlı bir inceleme yazısı olacak, ona göre okuyun.


Dalinar'ın Geçmişi

Gavilar, Dalinar ve Sadeas'ın gençliği hakkında bölümler okudukça Sadeas'ın neden bir ve ikinci kitaplarda Dalinar ile ters düştüğünü anlıyoruz. Dalinar ve Sadeas'ın arkadaşlığında, arkadaşlığı bozan taraf Sadeas değil. Sadeas aksine çizgisine koruyan bir abimiz. Geçmişlerini okuduğumuzda Sadeas'ın orada da aynı derece zalim olduğunu görüyoruz. Değişen kısım, Dalinar.

Dalinar bizim ilk iki kitapta gördüğümüz gibi her zaman Savaş Kuralları'nı takip eden birisi değil. Blackthorn lakabını bahçede gül gibi açtığı için almıyor kendisi. Gençliğinde, savaş alanlarını yakıp yıkıyor, Thrill'in etkisinde, gözünü kan bürümüş şekilde saldırıyor, orduların saflarını bertaraf ediyor. Korkulan birisi kendisi. Zaten görülerden sonra bu kadar alay konusu olmasının sebebi de bu kanımca. Kurt kocayınca derler, köpeklerin maskarası olur derler. O misal. Dalinar Shardlara gerek kalmadan savaş alanını fırtına gibi süpürüyor, Gavilar, Sadeas ve Dalinar üçlüsü önce kılıç zoruyla, sonra diplomasiyle krallıklarını genişletiyorlar. Dalinar ise Evi ile (Evet Karısı) bir politik evlilik amacıyla evleniyor. Evi ve abisinin shardları var ve Dalinar bunları elde etmek için Evi ile evleniyor. Ancak Evi Pagan inancına sahip bir insan ve düşünceleri, savaş ve onur ile tutuşan Alethilerin aksine daha insancıl. - Evi demişken, Dalinar'ın anılarının yavaş yavaş geri gelmeye başladığını söylemiş miydim? İlginç değil mi? - Dalinar'ın savaşa olan tutkusundan Evi memnun değil, bu hususta çokça konuşma ve tartışma geçiyor aralarında. İşin sonu ise çok hoş bitmiyor. Dalinar öfke ile binlerce insan, çocuk, kadın, erkek, parshmen dolusu şehri kelimenin tam anlamıyla yakıp kül ediyor. Sıkıntı şu ki, karısı bu münakaşayı durdurmak için o şehre gidip oranın veliahtıyla görüşme yapmak istiyor. Sonrası malum, Evi oranın insanları ile birlikte yanarak can veriyor. Dalinar deliriyor efendim. Yıllar boyu o insanların yanışları kulaklarından gitmiyor, çocukların ağlayışları, kadınların haykırışları, Evi'nin yakarışları kulağından gitmiyor. Bu sesleri susturmanın tek yolu ise kafayı bir güzel çekmek. Hatırlarsınız, birinci ve ikinci kitapta Gavilar'ın ölümünden kendini suçlamasının sebebi bu. O dönem bildiğiniz alkolik, Kral'ını koruyacak durumda değil. Nitekim en sonunda Nightwatcher'a gidip dilekte bulunuyor. Nightwatcher düşündüğümüz gibi Cultivation değil. İkisi arasındaki ilişki daha çok Stormfather ve Honor arasındaki ilişki gibi. Nightwatcher Dalinar'a seçenekler sunuyor, kırılmayan kılıçlar, müthiş güçler, bükülmez bilekler ancak Dalinar'ın istediği tek bir şey var. Mağfiret. Mağfiret diliyorum diyor. Bu günahlarımdan bağışlanamaz mıyım? Nightwatcher böylesi bir dileği yerine getirmeye alışık değil. Bu defa sahneye Cultivation çıkıyor. Dalinar'a dileğini bahşediyor. Tek bir şartla. Evi'yi ondan, hafızasından silmek şartıyla. Dalinar ben Evi'yi hiç hak etmedim ki diyerek kabul ediyor.

“Unfortunately, I’m certain I didn’t make the best choices I could,” Dalinar said. “But you wouldn’t change them. If you did, you’d be a different person.” I did change them, Dalinar thought. I erased them. And I did become a different person.
"Ne yazık ki, yapabileceğim seçimlerin en iyisini yapmadım," dedi Dalinar. "Ama değiştiremezdin ki. Değiştirseydin, şimdiye farklı bir insan olurdun." [dedi Taravangian] Değiştirdim, diye düşündü Dalinar. Sildim onları ve farklı bir insan oldum.


Kitap boyunca okuduğum en keyifli bölüm - ki kendisi Dalinar'ın geçmişinden - açık ara ile 19. Bölüm (Yok efendim Çorumlu olmamla bir alakası yok.) idi! Müthiş, sesli güldüm kaç defa :D Herhangi bir şey söylemeyeceğim, okuyun.



Oluşumlar (Güncelleme)

Ghostbloods: Ne oldukları hala belirsiz bunların. Oathbringer çoğu açıdan çok doyurucu bir kitap idi. Ne yazık ki bu oluşumla alakalı kitap içerisinde çok fazla bilgi edinemedik. Şimdilik tek bildiğimiz Shallan'ın hala onlar için çalışıyor olduğu, istese de istemese de.

Knights of Radiant: Oluşum gittikçe güçleniyor. Tüm krallıklardan daha bağımsız bir oluşum olan KoR, bünyesinde güncel olarak 9 farklı Order bulundurmakta. 10. Order'ın kim ya da ne olacağı (Büyük ihtimalle Willshaper, Venli olarak çıkacak karşımıza) belli değil ancak ileriki kitaplarda epey büyük bir rol oynayacağını düşünmekteyim.

Knights of Honor: Brightlord Amaram'ın ve Gavilar'ın bulunduğu ekip, eğer ki başka büyük üyeleri yoksa bu kitapla birlikte tarihin tozlu raflarında kendine yer buldu. Zira Amaram ÖLDÜ. Sonunda.

Taravangian ve The Diagram takipçileri: Diagram'ın içerdikleri hala çözülebilmiş değil. Taravangian'ın yorumlamaları yanlış, çıkarımları çarpık, neler olacağı belli değil. Belli olan tek şey artık Diagram'ın Odium lehine çalışacağı. Nasıl mı? Çok büyük sıkıntı bunlar çok :D

Jasnah Kholin: Jasnah'ın kendi başına bir oluşum olacağını ve kimseye ses seda etmeden diyar diyar gezeceğini düşünmüştüm. Öyle olmadı, kendisi Urithiru'ya dönüp yardım etmeyi seçti. Şimdi ise kendisi işgal altındaki Kholinar'ın Kraliçesi.


Parshmanler ve Voidbringerlar

"I don’t have traditions,” Sah said. “Or society. But still, my ‘freedom’ is that of a leaf. Dropped from the tree, I just blow on the wind and pretend I’m in charge of my destiny.”
"Geleneklerim yok," dedi Sah. "Ya da kavmim. Yine de 'özgürlüğüm' yaprağınkinden ibaret. Düşmüşüm ağaçtan, rüzgarda savruluyor ve kaderimin dümeni bendeymiş gibi davranıyorum."


Parshmenler kim peki? Gerçekten kötülük habercileri mi, şeytan mı bunlar? Değiller efendim. Düşünülenin aksine parshmanler insanlara saldırmıyor, yakıp yıkmıyor, öldürmüyor. Kimsenin canında malında gözleri yok. Çoğunun amacı yeni gelmiş özgürlüklerini kaybetmemek, bir şekilde yaşama tutunmak. Zira kendi ağızlarından kölelik zamanlarını anlatışlarına göre, çok daha haksız değiller. Kaladin bir süre onların yanında nasıl kişiler olduklarını, nasıl düşüncelere sahip olduklarını keşfetme, gözlemleme fırsatı buluyor. Ve kanımca Roshar'ın asıl yerlilerinin Parshmanler olduklarını düşündüğümüzde aslında çok da haksız sayılmazlar. Evet doğru duydunuz. Yerlileri insanlar değil. Voidbringerlar da sonuç olarak onlar değil. Voidbringer diye bahsettiklerimiz aslında İNSANLAR. İlginç değil mi? İnsanlar başka dünyalardan Roshar'a geliyorlar, Tanrılarını da yanlarında getiriyorlar. Tanrılarını. Odium'u. Sonradan insanoğlu Honor'a dönüyor ama o arada geçen olayları bilmiyoruz henüz.

Şimdi kitabın sonunda müthiş bir etik sorusu açığa çıkıyor. İnsanlık bu savaşı sürdürmede gerçekten haklı mı? Yani sen başka dünyadan gelip adamların dünyasına salça oluyorsun, sana o şahıslar evlerini açıyorlar yardım ediyorlar, sen ise felaket getiriyorsun. Recreance'in oluşumunda bu bilginin de etkisi olduğu düşünülüyor. 4. Kitapta sık sık etiksel sorgulamalar göreceğiz gibi duruyor, görmek de isterim zaten.

“Beware the otherworlders. The traitors. Those with tongues of sweetness, but with minds that lust for blood. Do not take them in. Do not give them succor. Well were they named Voidbringers, for they brought void. The empty pit that sucks in emotion. A new god. Their god. These voidbringers know no songs. They cannot hear Roshar, and where they go, they bring silence. They look soft, with no shell, but they are hard. They have but one heart, ant it cannot even live.”

“Öbür dünyalılara karşı tetikte olun. Hainlere karşı. Onlar ki dillerinden bal, zihinlerinden kan arzusu akar. Onları misafir etmeyin. Onlara yardım etmeyin. Onlara ki Yokluk getiren denmiştir, çünkü yokluk getirmişlerdir. Duygu çeken bomboş bir çukuru getirmişlerdir. Yeni bir tanrıyı, kendi tanrılarını. Bu yokluk getirenler müzik bilmezler. Roshar’ı duyamazlar ve gittikleri her yere sessizlik getirirler. Yumuşak görünürler, kabukları yoktur ama serttirler. Sadece bir kalpleri vardır ama onda da can yoktur.”


“You must find the most important words a man can say. Those words came to me from one who claimed to have seen the future," “‘How is this possible?’ I asked in return. ‘Have you been touched by the void?’ “The reply was laughter. ‘No, sweet king. The past is the future, and as each man has lived, so must you.’ “‘So I can but repeat what has been done before?’ “‘In some things, yes. You will love. You will hurt. You will dream. And you will die. Each man’s past is your future.’ “‘Then what is the point?’ I asked. ‘If all has been seen and done?’ “ ‘The question,’ she replied, ‘is not whether you will love, hurt, dream, and die. It is what you will love, why you will hurt, when you will dream, and how you will die. This is your choice. You cannot pick the destination, only the path.’”

"Bir insanın söyleyebileceği en önemli sözleri bulmalısın. Bu sözler bana geleceği gördüğü iddia edilen birisinden geldi. "
"'Bu nasıl olur?' diye karşılık verdim. 'Yokluk mu dokundu sana?'"
"Cevap olarak güldü. 'Hayır, güzel kral. Gelecek, her insanın yaşadığı ve senin yaşaman gereken geçmiştir.'"
"'Yani önceden yapılmışları tekrarlamaktan başka bir şey yapamaz mıyım?'"
"'Bazı durumlarda öyle. Seveceksin. İnciteceksin. Düşleyeceksin. Ve öleceksin. Her insanın geçmişi senin geleceğindir.'"
"'O zaman ne önemi var tüm bunların?' diye sordum. 'Tüm her şey görülmüş ve yapılmışsa?'"
"'Olay' diye yanıtladı, 'sevip sevmeyeceğin, incitip incitmeyeceğin, düşleyip düşlemeyeceğin ya da ölüp ölmeyeceğin değil. Olay neyi seveceğin, neden inciteceğin, ne zaman düşleyeceğin ve nasıl öleceğin. Seçimin budur. Varacağın yeri seçemezsin ama gideceğin yolu seçebilirsin."


Talanel'e ne mi olmuş? Olay şöyle, her savaşın sonunda bütün Herald'lar voidbringerlar ile Damnation'a gidiyor ve orada işkence çekiyorlar. İnsan oğlu belli süre boyunca bu kötülüklerden uzak kalıyor, ta ki Herald'lardan birisi dayanamaz olana, kırılana kadar. Sonrası yine bu şeytani sprenlerin serbest kalmasıyla sonuçlanıyor. Tarih tekerrür ediyor yani. Ancak Herald'lar fark ediyorlar ki işkenceye dayanamayanlar hep kendilerinden biri oluyor, hiçbir zaman ilk kırılan Talanel olmuyor. Son defasında karar veriyorlar ki, ilk ölmüş olan Talanel çeksin ıstırabı. Ve Talanel tüm bu işkenceye, 9 kat işkenceye tamı tamına 4500 yıl tahammül ediyor. Dünyadaki insanlara hazırlanmaları için büyük bir fırsat sunmuş oluyor. Kendisi ve başka bir Herald olan Ash arasında bir konuşmada, kendisi Ash'e teşekkür ediyor, ne büyük bir yardım yaptınız insanlara beni bırakarak diyor. Hala kin gütmüyor adam. Adam diye yazılır, Talanel diye okunur kısacası.

"The burdens of nine become mine. Why must I carry the madness of them all? Oh, Almighty, release me."
"Dokuzunun çilesi benim oldu. Neden hepsinin deliliğini ben taşımalıyım? Ah, Almighty, kurtar beni."



Birkaç hususta daha yazmak istiyorum ama toparlamam lazım onları.

3
OATHBRINGER



Hazır yeni kitap çıkmış ve ben de okumaya başlamışken, eğer ki benim gibi şu anda okumakta olan kişiler var ise, bir sohbet edelim istedim. Zira henüz 3 bölüm okumuş olmama rağmen kitap dopdolu başladı. Gavilar neden öldürüldü? Odium'un şampiyonu kim? Sadeas'ın ölümünden sonra ordugahın durumu ne olacak? Ve en önemlisi de "badass" bir Dalinar var karşımızda, keyifle okutuyor Dalinar'ın gençliği kendisini :D. Okuyan arkadaşlar varsa şöyle bir format belirleyelim;

Spoiler aralığı: Bölüm 8'e kadar;

Okurun yorumu.

Başka okuyan yoksa da zaten kitabı bitirince ufak bir inceleme yazarım. ^^

4
Müzik / Ynt: Adı Hatırlanmayan Şarkılar
« : 20 Kasım 2017, 00:49:01 »
Ne izledim yahu ben :D

5
Oyunlar / Ynt: Genel Oyun Tartışmaları
« : 29 Ekim 2017, 14:26:56 »
Sauron da loliye dönüşsün bari, tam olsun.
:D :D

Artık hangi AAA oyunlarından düzgün bir şeyler bekliyoruz ki zaten. Şu anda -hemen hemen- her büyük bütçeli oyun popüleritenin esiri olmuş durumda. Yapımcılar oyunun ne kadar çok sattığına bakıyorlar, oyuncular ise 3 - 4 yıl sonra dönüp de bu oyunların yüzlerine bakmıyorlar. Zira onları çıktıkları an revaçta kılan grafik, zamanın gerisinde kalmış oluyor. Tekrar tekrar oynatacak ne bir hikaye ne de özgün bir oynanış katıyorlar.

6
Röportajlar / Ynt: Scott Lynch Röportajı
« : 25 Eylül 2017, 20:22:12 »
Ellerinize sağlık, keyifli bir çeviri olmuş.

7
Teşekkürler sayın mit.

Ben Zaman Çarkı ile geç tanışanlardanım, seriye başlamam bundan 8 yıl evveli buluyor. Henüz güncele geldiğimde ise Gece Yarısı Kuleleri Türkçe'ye çevrilmemişti. Yine de Zaman Çarkı'nı beklemenin hissiyatını ucundan yakaladım diyebilirim.

Işığın Anısı çevrildikten ve çevrildiği gün alıp ertesi geceye bitirdikten sonra Brandon Sanderson'a çok kızmıştım, olmamış becerememiş demiştim kendime. Sanırım çok sevdiğim bir seriyi bitirmenin, daha fazlasını bulamayacağımın, Rand'ı, Mat'i, Perrin'i, Nynaeve'i bir daha okuyamayacağımı, onlarlaa gülüp onlarla ağlayamayacağımın acısını Sanderson'a yıkmıştım. Sanki bu durumun sorumlusu oymuş gibi. Seriyi ve Sanderson'un tamamladığı kitapları tekrardan bu defa kendi dilinde okudukça, onun ne kadar kitapların ruhuna sadık kaldığını  anladım, ne kadar iyi bir iş çıkardığını ve Jordan'ın eşinin nasıl iyi bir tercih yaptığını da.

Sanderson kıymetli bir yazar, ona da bu değerli mektubu için teşekkür ederim.

Jordan düşten uyanalı 10 yıl oluyor ama anısı unutulmayacak.

Yıka mızrakları - Güneş doğarken.
Yıka mızrakları - Güneş batarken.
Yıka mızrakları - Ölmekten kim korkar?
Yıka mızrakları - Tanıdığım hiç kimse!

Yıka mızrakları - Yaşam bir düştür.
Yıka mızrakları - Her düş elbet biter.

8
Şimdi ben de tor.com'dan gelen e posta ile öğrendim durumu. İlginç bir etkinlik değil mi? Okuyasım da var ama ben haftada bir bölüm okuyacak alışkanlığa sahip bir okur değilim. Bir oturuşta tüketmekten haz alıyorum daha çok. Bekleyeceğim sanırım 3. kitap çıkana kadar.

9
Tarihi henüz kesin değil. Güzel bir sürpriz planlıyoruz o yüzden kesin tarih veremiyorum. Fakat bir aksilik olmazsa üçüncü kitap  (Elflerin Kanı) en geç eylül başı sizlerle.

Büyük bir Witcher evreni haritası geliyor deyin!

10
Konuyla ilgili tüm açıklamalar üçüncü kitapta sizleri bekliyor :)

Üçüncü kitap da ağustos veya eylül başı gibi sizleri bekliyor :)
Merakla bekliyoruz efendim. :)

11
Kader Kılıcı gerçekten de güzel bir kitaptı, okuyalı bir ay falan oldu gerçi ama son hikâye oldukça karışıktı.
Spoiler: Göster
Ciri'nin gelişini önceki hikâyeden oturtabiliyorum ama Triss'in ölümünü -ki kendisinin sadece adı geçmişti daha önce- ve Yennefer'ın da sanırım, tam yerleştiremiyorum çünkü ikisinin de romanlarda var olduğuyla ilgili bir şeyler duyduğumu hatırlıyorum.
Yani son hikâyeyi tam olarak nereye yerleştireceğimi şaşırmış durumdayım, savaş bitti mi devam mı edecek vs...

Kafamda deli sorular, var mıdır beni aydınlatabilecek birileri? :)

Evet Trissle ilgili olan durum benim de kafamı karıştırmadı değil, kendilerini oyunda da sıkça görmüştük çünkü.

12
Cosmere (Brandon Sanderson) / Ynt: Sissoylu - Brandon Sanderson
« : 29 Haziran 2017, 11:11:59 »
Güzel haber. Sissoylu serisine başlamak istiyorum ancak sanırım üçüncü kitapla ilgili o kadar çok olay olmuş ki, gözüm korktu doğrusu.

13
Zaman Çarkı / Ynt: Zaman Çarkı - Sohbet
« : 11 Haziran 2017, 03:22:16 »
Seriyi ciltli mi yoksa ince kapak mı tavsiye edersiniz , ciltli ile ince kapak puntoları nasıl , okuma yönünden hangisi daha güzel , kitaplık açısından hangisi daha güzel duruyor ?

Kesinlikle ciltlileri tercih edin. Zaten ince kapak aldığınızda ikiye bölünmüş halini alıyorsunuz, bu sebeple tek kitap olan ciltli versiyonu almakla karton kapak almak arasında ciddi bir para farkı kalmıyor. Hafızam beni yanıltmıyorsa ciltli versiyonlarda yazılar daha sık, karton kapaktaki seyrek satır aralıkları benim biraz canımı sıkmıştı açıkçası.

14
Serinin ilk kitabı olan Gece Nöbeti'ni henüz bitirdim. Aç karna iyi gitti diyelim :D

Kitap keyifli, üç parçaya bölünmüş hikayelerin hepsinden keyif aldım ancak beni en çok etkileyen üçüncüsü oldu. Uzun zamandır bir karakterin içsel tahlilinden bu kadar etkilenmemiştim. Anton'un elinin kolunun nasıl bağlı olduğunun, dış etkenlerin karışmaları olmadan, sınıf ayrımı olmadan saf bir duygu olan aşkı dahi nasıl tadamayacağını, hayal ederken bile başı dönen güçlere sahip insanların planlarında nasıl bir o yana bir buyana savrulduğunu karakterle birlikte ben yaşadım, ben aynı sıkıntıya düştüm. Ne çektin be Anton reyiz!

Epey güzeldi, şimdi ikinci kitaba başlayacağım bakalım.

Göklerden gelen edit: Gündüz nöbeti ve Alacakaranlık nöbetini bitirmiş durumdayım. Bu adamların psikolojik tahlillerini beğendiğimi söylemiştim, fikrim değişmedi. Gündüz nöbetindeki o İgor ve Anton'un başbaşa konuştukları bölüm yok mu... Polisiye sevmem, kitaptaki tüm hikayelerin bu potada eritilip önümüze konuluyor olması da o sebeple ilgimi çekmiyor ancak adam okutuyor kendini. Alacakaranlık Nöbetini gündüz nöbetinden daha çok sevdim, Anton'un mutlu bir aileye kavuşmuş olması sevindirici.

Şimdi sırada son nöbet var. Yerdeniz serisini çok severim, Fırtınakıranın yukarıda bahsettiği olayı da merak etmedim değil. Okuyup ilgili yorumumu yapacağım sonrasında.

15
İki kitabı da hızlı bir şekilde kısa aralıklarla okumuştum şu an öykü ile ilgili bir çok şeyi hatırlamıyorum ama şu hala aklımda ki hikayeyi çok yaymıştı ve ikinci özellikle kitap sayfalarca gereksiz detaylarla dolu bir kitaptı. Hikaye son bir kitap ile bitirilebilecek sonlarında olan bir kitap gibi değil de hala giriş kısmından gelişme kısmına geçiş yapan bir hikaye gibi. Yazarın tarzını da düşünecek olursak toplamda üç kitap ile seriyi istenilen şekilde toparlayıp bitirebileceğini hiç sanmıyorum.
Ben kendisinin Kralkatili Üçlemesi ile Kvothe'nin şu ana kadar ki hikayesini tamamlayacağını -yani han açana kadarki zamanı kapsayan zamandan ve kendi özgeçmişini anlatışından bahsediyorum- sonra çıkaracağı kitap ve serilerde bu andan sonrasını konu edineceğini sanıyorum. Tabii başka kitap yazabilirse.

Sayfa: [1] 2 3 ... 15