Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Rosemary

Sayfa: [1] 2 3 ... 19
1
Sinema / Ynt: Bright
« : 27 Aralık 2017, 04:17:29 »
Bay_Karamsar, filmi ciddi bir şekilde açarak başına biraz baktım ama nayııır. Sohbet havasındayken arkadan açmalık bir filme benziyor. Kalanını kahvaltılarda veya bir şeyler atıştırdığım zamanlarda bitirmeyi düşünüyorum. Bu Smith de bir yükselemedi gitti canım.

2
Tartışma Platformu / Ynt: Ödünç Kitap Verme Sorunsalı
« : 27 Aralık 2017, 04:01:40 »
yavanna, süper kitaplar. Oradaki yüzüğü de adını hatırlamadığım bir siteden zamanında bir arkadaşıma hediye etmiştim. Yüzük kutudan çıkınca ne kadar şahaneydi ya. Arkadaşım sevinçten göklere çıkmıştı. Yandaki başka arkadaşlarım da mükemmel tasarımlı yüzüğü görünce delirmişlerdi. Herkes sırayla boynuna takmıştı hahaha. Bir arkadaşım da yüzüklü fotoğrafını, güç bende artık, diyerek kardeşine yollamış ve liseli kardeşi fotoğrafı görür görmez akşamın o saatinde koşarak yanımıza gelmişti. Yüzüğü görünce ciddi söylüyorum nutku tutulmuştu. Dediği ilk şey de, bunu bana sat abi, olmuştu. Şaşkın ya.

Bence o kadar da önemli bir mevzu değil. Ben biri kitap isteyince kitabın manevi değeri yoksa veya baskısı tükenmemişse direkt veriyorum. Elbette gidip de dönmeyen çok kitap oldu böyle ama ben bunu eksiklik olarak görmüyorum. Camus'yu hatırlarsınız diyor ya, insanlar ne kadar az okurlarsa o kadar çok kitap alırlar, diye. Eksikliği fark edilmeyecek bir kitapsa sorun yok bence, üstelik bir daha okumayı düşünmediğim bir kitabı direkt veriyorum. Bence kitaplara sahip olmak abartılan bir şey mühim nokta kendince önemli kitaplara sahip olmaktır. Mesela benim kitaplıktaki kitap sayısı ne kadar kitap satın alsam da yılın tamamında aynı gibidir çünkü kitaplık taşınca hemen oradan birkaçını alır hediye ederim.

Akıllı arkadaşlarımız kitabı gerçekten zamanında getiriyor ama bir de pek akıllı olmayanlar var, ki bence asıl bunlara kitap vermeliyiz. Bir keresinde gençlik kulübü gibi bir ortamda pek akıllı olmayan bir tip benden kitap istedi ve ben de düşünmeden tamam dedim. Sonra samimi arkadaşım dedi ki, bu çocuk kitabını ya getirir ya getirmez verme bence, ben de arkadaşıma dedim ki, giden bir kitap varsın gelmesin ama belki o kitap bu şaşkının hayatını değiştirir. Belki çoğunun hayatını değiştirmedi ama olsun giden sonuçta bir kitap, içindeki düşünceleri hâlâ bende. Şu an bile biri kitap istediğinde baskısı tükenmiş olanlar, hediye gibi özel şeyler veya sürekli bakındıklarım haricindekileri düşünmeden veriyorum. Varsın gelmesin.

Ama bir gün lisansüstünden denk geldiğim bir kadın birkaç akademik kitap istemişti. Bilirsiniz akademikler daha da pahalı. Ona da vermiştim ama kalleş karı getirmedi geri. Ona kızgınım bakın. Bu hadiseden sonra aşırı pahalı kitapları da paylaşmama kararı aldım. Yani dediğim gibi, yokluğu manevi veya maddi bir değer kaybına yol açmayacak ise ben hep verme taraftarıyım çünkü hani derler ya belki kuş taşa değer diye, ha işte, ondan olur da bir kişi daha kazanmış oluruz.

Kitap verme hadisesiyle ilgili en acıklı öykümü de anlatayım, biraz uzundur. Bence herkes bir öyküsünü anlatsın böyle, memleketteki insan manzaralarını görmüş oluruz.

Bir gün -üniversite 3- sınıfta oturuyordum. Elimin altında henüz bitirmiş olduğum kitap vardı ve onun üzerine düşünmekteydim ve bir taraftan da onunla ilgili almış olduğum notlardan örülü kâğıdı incelemekteydim. Sonra İhsan gelip oturdu yanıma. Severim İhsan’ı. Efendi,  delikanlı, doğru sözlü bir insandır. Kafası derini almaz ama sözleri derinden gelir. Bu sebepten kendisine Baba İhsan derdim. Sürekli kumaş, takım falan giyerdi ama öyle yeni parlak şeyler değil, baba yadigârı saygın şeylerdi. Kitabı ona övünce dedi ki, ver ben de okuyayım. Ben de ona dedim ki, kitap emrinde Baba İhsan. Neyse Baba İhsan kitabı aldı. Ertesi gün geldi dedi ki, yüz sayfa civarında okudum şimdilik çok anlamlı gidiyor. Şaşırdım, Baba şaşırtmıştı beni. Kitap üzerine bayağı konuştuk ve üstelik bu her gün böyle sürdü. Ha bu arada verdiğim kitap Nietzsche Ağladığında’ydı. Ben tabii Nietzsche’nin diğer kitaplarını da okumuş olduğumdan Baba İhsan'ı türlü derin konularda da bilgilendiriyordum ve o da hakikaten müthiş dinliyordu. Bugün söylediğim şeyin üzerine düşünerek ertesi gün yeni fikirlerle geliyordu. Bu süreç bir hafta falan sürdü. Hem o bilgilendi hem ben. Çok şahane mutlu olmuştum bu kitabı Baba İhsan'a verdiğime. Neyse gelelim Baba İhsan'ın kitabı bitirdiği güne. Ben amfinin en arka sırasında oturmuş ve oradan hocanın masasına kadar sorunsuz şekilde gidebilecek mükemmel kâğıt uçağı tasarlıyordum. Ben aşırı süper kâğıt uçağın tasarımına dalmışken birden Baba İhsan belirdi karşımda ve dedi ki, kitabı bitirdim çok güzeldi eyvallah. Ve kitabı önümdeki sıranın üstüne koyduktan sonra pat diye dönüp gitti. Başka da bir şey demedi. Çok şaşırdım gerçekten. Baba İhsan ne yapmıştı az önce. Yoksa Baba İhsan'a bir yamuk yaptım da beni mi cezalandırıyordu böylesine bir tavırla. Yaklaşık bir haftadır kitap üzerine çok güzel şeyler paylaştıktan sonra final böyle olmamalıydı Baba İhsan. Senin oturaklı kişiliğine yakışmadı. Ön sırada oturan Kesik Fehmi yapsaydı bunu neyse de sen yapmamalıydın Baba İhsan. O an ciddi ciddi sana Baba demeyi bırakmayı düşündüm Baba İhsan. Neyse şoku atlattıktan sonra kitabı elime aldım ki bir de ne göreyim. Kitap yaklaşık üç gün çayda bekletilmişti, o derece. Sayfalar çok kötü, böyle şişmiş, patlıcana dönmüştü. Muhtemelen Baba İhsan kitabı masaya bıraktıktan sonra kendisine demli bir çay alarak tekrar masaya dönmüş ama o asil duruşuna yakışmayan bir şekilde çayı dökmüştü kitabın üzerine. O andaki, Baba İhsan gibi kendini bilen, mert birinin alabileceği panik hâlini düşününce gerçi hâlâ gülmem geliyor. Beni yine güldürdün Baba İhsan. Ama keşke adamlığına yakışır bir şekilde kitaba çay döktüğünü söyleseydin Baba İhsan, inan minnacık bile kızmazdım sana, kızamazdım. Sen ki beni bir keresinde müdavimi olduğun kahvehaneye götürmüştün hani, dönüp demiştin ki, usta iki Osmanlı ama hatırlısından olsun, diye. Yaa, bunlar unutulur mu Baba İhsan. Senin canın sağ olsun giden bir kitap olsun. Ama keşke hayatındaki tek yamuğu da yapmamış olsaydın bana. Her şeye rağmen Baba İhsan'sın sen ve öyle de kalacaksın. Ha bu arada, kitaba dökülenin çay olduğunu nereden anladın diyebilirsiniz. Ben Baba İhsan'a hiç sormadım ne dökmüş olduğunu. Ama cevabı yine bir gün Baba İhsan'larda sobanın kenarında oturup çay yudumlarken Baba İhsan'ın ta kendisi vermişti: Babalar çay içer.

3
Sinema / Ynt: Bright
« : 27 Aralık 2017, 02:35:28 »
Filmin fragmanı ve Orklar Aramızda'dan bayağı eğlenceli bir film gibi gözüküyor. Yalnız fragmanın ilk kısmı tam bir zenci filmi gibi dururken sonrası talak-ı selase'ye bağlıyor gibimsi. Umarım tam bir zenci filmi çıkar da havaya ateş açarak izlerim bunu. Aşağıdaki gibi şeyler de varsa müthiş olur.

I ain't no super hero, I ain't no Marvel comic
But when it comes to game I'm atomic
At dropping it straight, point blank and untwisted
No imagination needed, cause I lived it
This ain't no fucking joke, this shit is real to me
I'm Ice-T, Original Gangster

4
Televizyon / Ynt: The Walking Dead
« : 25 Kasım 2017, 01:11:00 »
Bugün bir arkadaşım vatsaptan Walking Dead'le ilgili komik bir resim paylaştı benimle ve kendime sordum, hakikaten ya bu dizi ne zaman başlayacak, diye. Bir de araştırınca gördüm ki ilk beş bölümü çıkmış bile. Niye hiç yazmıyorsunuz ya, hiç olmadı bu başlığa girip fuçuhenza diye yazmış olsaydınız yine anlardım. Olmadı sınıfta kaldınız, gerçek fantastikçilik bu değil. Okkadar.

5
Sinema / Ynt: En Son İzlediğiniz Film?
« : 25 Kasım 2017, 01:02:32 »
yavanna, ahah öyle büyük bir şey değil ama bence oldukça tatlı bir anı. Bu aralar ona uygun bir başlık açarak yazayım. Hem böylelikle birçok kişi o başlık altında film anılarını yazabilir.

6
Sinema / Ynt: En Son İzlediğiniz Film?
« : 22 Kasım 2017, 01:20:55 »
yavanna, vay be sevindim bak bunu duyduğuma, ağabey de adam gibi adammış desene. Benim de küçükken en sevdiğim şey soba, çay ve çekirdek üçlüsü eşliğinde Türk filmi izlemekti. Çay sobanın üstünde fokur fokur kaynarken ben de ne heyecanlanırdım Battal ile Ustam Hammer güreş tutarken.

Bir de o zamanlar aile çevresinde bir tek bizde vcd-player vardı ve dayım yanlışlıkla erotik yüklü bir film kiralayıp sevinçle bize gelip "hele bi' çay koyun da şu filmi ağız tadıyla izleyelim" demişti ve sonrasında ne gülmüştük hey gidi hey. Haftada en az birkaç gün sinema günü olurdu bizde. Dayı, teyze, kuzen, aile dostları kim varsa toplanırdı. Ama dayım ve dayımın kankası (tam olarak annemin halasının oğlu olur) sayesinde gerçekten çok nefis filmler izlemiştik. De Niro, Tom Hanks, Robin Williams gibi adamları onlardan öğrenmiştim. Dayım her Tom Hanks filminde istisnasız "bu namussuz yaman artist" derdi. Sene 2002 ya da 2003'tü galiba ve Yüzüklerin Efendisi'nden ilk defa haberdar olmuştuk. Yüzük'ü izlediğimizde ev o kadar kalabalık olmuştu ki hem sobaya bir şey atmamıza gerek kalmamış hem de filmi ayakta izlemiştim, aslında bunu uygun bir yerde uzun uzun anlatayım çünkü bayağı ilginç şeyler barındırıyor.

Foto da yakıyor cidden. Cüneyt Arkın özellikle 70 öncesi filmlerde gerçekten çok yakışıklı ve genelde tatlış filmlerde oynamış. Sonrasında zaten karizmaya dönüşüyor.

7
Sinema / Ynt: En Son İzlediğiniz Film?
« : 16 Kasım 2017, 17:20:23 »
Son zamanlarda, Cüneyt Arkın'ın yarım yamalak izlediğim filmlerini şöyle baştan güzelce izleyeyim dedim. Aşağıdakileri izledim.

Oğul (1974)
Kuşçu (1973)
Vatandaş Rıza (1979)
Öğretmen Kemal (1981)
İnsan Avcısı (1975)
Kin (1974)

Cüneyt Arkın gerçekten çok büyük adam. Henüz hayattayken değerini bilmeli ve filmlerini izlemeliyiz. Ben zaten filmlerinin yarısını küçükken televizyondan izlemiştim. Büyüyünce de geri kalan filmlerini bir bir bitirdim. Gelelim yukarıda filmlere.

Oğul ve Kuşçu çok zayıf filmler, senaryo anlamında da bayağı fakirler. Bilginiz olsun Oğul'da Kahraman Kıral da var.

Bu listedeki en sağlam filmler Vatandaş Rıza ve Öğretmen Kemal. Vatandaş Rıza, klasik şekilde yumruğuyla adalet getiren Cüneyt baba filmlerinden ayrı bir noktada ve hatta bu filmde tek bir yumruk atmadan adaleti sağlamıştır Rıza. Öğretmen Kemal ise 1930'ların Türkiye'sinde geçiyor. Kemal öğretmenin, cehaletin hâkim olduğu bir bölgede talebe yetiştirme mücadelesini konu alıyor. Filmin en vurucu noktası ise Kemal öğretmenin Atatürk'ün ölüm haberini aldığı kısımdı. Cüneyt Arkın'ın muhteşem oyunculuğu o sahneyi zirveye taşımış, izlerken gözlerim dolmuştu.

İnsan Avcısı ve Kin ise klasik surata bak süngüye davran filmleri. Cüneyt babanın kötüyü gördü mü affetmediği, döner tekme manyağı yaptığı filmler. Ben bu iki filmi de sevdim, bu tarz kötülerle mücadele filmlerine asla hayır diyemiyorum. Hani Yıkılmayan Adam'da bardaki züppe gençler yaşlı dayıyla dalga geçmişti de Cüneyt baba gençleri terbiye etmişti. Sonrasında yaşlı dayı Cüneyt'in yanına gelerek, aradığım sensin evlat, demişti. Cüneyt de, aradığın kim ki gazi babam, diye cevaplamış yaşlı dayı ise şöyle demişti, ezilenin yanında ezenin karşısında olan. Belki şimdinin modern zamanında bu tarz şeylerin yeri pek yok ama olaya tarihsel bakarsak insan etkilenmeden duramıyor.

Bir de arkadaşlarımla Cüneyt Arkın filmlerini konuştuğumuzda kimi arkadaşlarım filmlerde çokça mantık hatası bulunduğunu söylüyor ve haklılar da. Ama bence bu filmlerde mantık aramak yerine verilen mesaja ve içerdiği samimiyete bakmalıyız. Varsın hiç kurşunu bitmesin Cüneyt babanın, varsın çatılardan atlasın, varsın yayanken bile peşindeki atlı kendisine yetişemesin. Belki yabancı filmlerden çok zevk aldık izlerken ama mertliği, sevgiyi, dostluğu, aşkı bu filmlerden öğrendim ben evvela. Hâlâ gözlerim dolarak izlerim çoğu Türk filmini. Vay be bu filmlere bulaştım mı hep duygusal konuşuyorum. Size bir sır da vereyim; bir gün Alın Yazısı filmindeki Ökkeş oğlu Haydar'ın, vagonda yaralı bir şekildeyken, güzel anılarını düşünmeden önceki görüntüsünü alarak çerçeveletip eve asacağım. Bir tarafta Haydar, ötekinde Euronymous, diğerinde Liv Ullmann, berikinde ise Lemmy, çok ilginç olacak gibi.

Ek: O görüntü için buraya bakabilirsiniz.

8
Liman Kütüphanesi / Ynt: İndirimler
« : 16 Kasım 2017, 16:07:34 »
Haha yazık ya adamlara, umarım bir yanlışlık yapmamışlardır da zarara uğratmamışızdır onları.

Ama kitap efsane cidden hatta ateş ediyor desem daha doğru olur. Baskı süper, çeviriden zaten hiç şüphem yok. Henüz giriş kısmında rahmetli yerine müteveffa sözcüğünü seçmeleri bile bizi ne derece muhteşem bir çevirinin beklediğini gösteriyor. Bir de keşke iki katı kalınlıkta olsaydı kitap, diğer İş biyografilerine göre biraz ince kalmış gibi.

9
Televizyon / Ynt: Stranger Things
« : 15 Kasım 2017, 02:33:18 »
Demin çok ilginç bir şey keşfettim. Spotify'da Stranger Things'in soundtrack albümünü dinleyeyim dedim ve rastgele bir şarkıyı başlattım. Şarkı durağan gidince biraz ileri alayım derken bir de ne olsun aman aman, ekran kararıyor ve elimizdeki fenerle etrafı aydınlatıyoruz. Şarkıyı dinlerken normal ama ileri almaya çalışınca Upside Down'a gidiyoruz. Ya da şarkıyı açın ve beş saniye falan bir şeye dokunmayın ekran anında değişiyor. Bir deneyin bence, bağımlılık yapıyor. Sırf şu ekran görüntüsü için soundtrack albümünü günlerce dinleyebilirim.

10
Televizyon / Ynt: Stranger Things
« : 15 Kasım 2017, 02:07:33 »
Bay_Karamsar, haklısın. Bölümün düşük puanlanmasının bir sebebi de bir önceki bölümün bayağı heyecanlı bir yerde bitmiş olması olabilir. Ben diziyi izlerken öyle canavar çıksın da bizim ahali hele bir kapışsın onunla isteğinde olmadığımdan, yan hikâye veya parçacıklar aşırı hoşuma gidiyor. Ekip de gerçekten çok sağlamdı. Umarım gelecek sezon Onbir'i ziyaret etmek için kurabiyeler eşliğinde Hawkins'e gelirler.

Miss Tiky'yi bilmemene şaşırdım. Ortaokul veya lisedeyken dinlemeyeni dövüyorlardı. Sana öğreten ben olduğum içinse biraz suçluluk hissettim doğrusu.  :)

Onbir'in Jimmy Fallon'ın programındaki şahane rap performansını görmüşsünüzdür. Kaçıranlar için aşağıya bırakıyorum, tadını çıkarın. Şarkı sözleri de ayrı bir güzel. Yanda çıkan bağlantılı videolara da bir göz atın bence. Jimmy'le birlikte bayağı güzel şeyler çekmişler.

https://www.youtube.com/watch?v=ZE7TS2Rituo

11
Televizyon / Ynt: Stranger Things
« : 14 Kasım 2017, 02:17:32 »
Ben diziyi inanılmaz sevdim ve her anını aşırı heyecanla izledim. Belki mantıksız veya eksik olan yerler vardır -ecnebiler listelemiş bazılarını- ama bunlara çok takılmadığım için beni hiç rahatsız etmedi diyebilirim.

Onbir'in Home veya Mama demesi çok hoş değil mi ya? Böyle tutup yanaklarından havaya fırlatacaksın, o derece tatlı.

The Lost Sister bölümü ise bence sezonun en iyisiydi. Imdb'de çok düşük almış, hayret. Şimdiden çok kez dönüp izlemeye başladım bu bölümü. Özellikle The Runaways'in girmesiyle uçmaya başladı, müthiş manyaklaştı. Ha bu arada ekipte grubun dövüşçüsünü oynayan siyahi iri yarı adam ise efsane vücut geliştirmeci Kai Greene.

Bir de Çılgın Max'in yerde yatan ağabeyine sopayı uzatarak say it! demesi size de bir şeyleri hatırlattı mı? Evet, Dağ ve Yılan. Ağabey bir an Max'in bacağına davranacak diye ödüm kopmuştu.

Dizide çalan müzikler ise çok hoş, çoğuna aşina olmam da aşırı hoşuma gidiyor ve beni gururlandırıyor. Yukarıda Max'in abisine ne gerek var gibi bir şeyler okudum sanki, çok ayıp ama, o olmasaydı onca nerd'ün olduğu yerde Metallica girebilir miydi diziye haha. Umarım gelecek sezon Motörhead, The Damned, Bryan Adams, Dire Straits, Bon Jovi falan da çalarlar.

İlginç bir şey de diyeyim. Arkadaşımla geyiğine Onbir'i hangi Türk layıkıyla oynar üzerine burnumuzdan kan gelene kadar beyin fırtınası yaptık. Birçok isim saydık ama hepsini eledik. Sonra dedim ki arkadaşıma, buldum, dedi ki kim? dedim, Miss Tiky. İşte Miss Tiky'yi bilenler burada ufak bir kahkaha basmalı. Arkadaşım elimi sıkarak beni tebrik etti. Evet, ciddi olarak şunu düşündük ki dizi on yıl falan önce çekilseydi Miss Tiky Onbir'i oynayabilirdi. Hem daha gizemli, daha hüzünlü ve üstelik sesi de yanık. Miss Tiky kim mi? Buyrun. Yanındaki hırboyu gözmezden gelip Miss Tiky'nin hüznüne odaklanın bu arada.

Son olarak şunu demek istiyorum: Bitchin'.

12
Liman Kütüphanesi / Ynt: İndirimler
« : 09 Kasım 2017, 01:29:19 »
Tolkien biyografisini ben de görür görmez ışık hızıyla üyelik işlemini tamamlayarak sepete attım ve tam alacağım derken 4 küsur lira kargo ücretini görünce az daha vazgeçiyordum, ciddiyim, ama yine de bastım siparişi. Gerçi hâlâ hazırlık sürecinde ama umarım yollarlar. Bakalım bakalım.

Bugün Bombadil'den de haberdar olunca anında bkm'yi açtım ama sonra hayal kırıklığıyla kaplı bir hüzün oluştu ne yazık ki. Bi' karadut & böğürtlen patlatınca kendime geldim gerçi. Umarım bu bir alışkanlık olmaz da her yeni kitap haberinde bkm'ye uğramam direkt.

13
Eğlence & Mizah / Ynt: Kütüphanenizden Kareler
« : 23 Ağustos 2017, 17:22:07 »
Hah hah tam üstüne bastın. Böylelikle Bizans'ın şerefini sen kurtarmış oldun. :)

14
Eğlence & Mizah / Ynt: Kütüphanenizden Kareler
« : 22 Ağustos 2017, 18:28:25 »
O zaman bana, "Şişenin adı Jack Daniels. Neden John dedin ki, karıştırdın herhalde?", diye sorsana hele.

15
Eğlence & Mizah / Ynt: Kütüphanenizden Kareler
« : 22 Ağustos 2017, 17:12:03 »
yavanna, ahah tahmin edebiliyorum ya, ne çılgınlıklar dönmüştür şimdi. Yalnız şişeye neden Jack değil de John dediğimi kimse sormadı ya :(, vay ki vay, müthiş bir espri (bana ait olmayan) patlatacaktım ama olmadı. Neyse bi' sonrakine artık haha.

Sayfa: [1] 2 3 ... 19