Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Qian Xing

Sayfa: [1]
1
Kurgu İskelesi / Ynt: Ejder Kanı - Kayıp Ruhlar Sandığı
« : 24 Ağustos 2014, 18:34:28 »
Ben yeni bölümde neler olacağını düşündükçe heyecanlanıyorum. Acaba Carnarel ne yapacak? Folwin köşeye sıkıştı gibi. Bakalım neler olacak :) Çok iyi bir kurgun var bence. Yeni başlamışsın bu işlerde, iyi gidiyorsun. Tebrik ederim seni.

2
Kurgu İskelesi / Ynt: Ejder Kanı (Amatör Öykü)
« : 19 Ağustos 2014, 16:22:45 »
İlk bölümü okudum sadece.

Aslında güzel bir kurgu var gibi. Ama ilk bölümde Folwin ve Carnarel de elf olmalarına rağmen farklı konuşuyor. Mesela Carnarel`ın tarzı çok daha yakın elf diline. Bunun dışında çok daha ayrıntılı yazmanızı isterdim. Şimdi diğer bölümleri okuyacağım, ona göre değerlendirme yaparım. Elinize sağlık.


3
Kurgu İskelesi / Ynt: Huzura Kavuşmak
« : 16 Ağustos 2014, 14:20:44 »
Yorumlarınız için teşekkür ederim. Yazdıkça elbette ki daha iyi olacağım. Bir de bunu sadece ikinci tekille yazmamıştım. Ayrıca üçüncü tekil de yazmıştım, ama bu şekilde yayınlamak istedim.

4
Kurgu İskelesi / Ynt: Huzura Kavuşmak
« : 16 Ağustos 2014, 10:55:30 »
Dediğim gibi ilk öykü çok fazla soru işareti bırakmış. Biraz aceleye gelmiş galiba. Neyse sağlık olsun, daha iyilerini yazacağım inşallah. Yorumunuz için teşekkür ederim.

5
Kurgu İskelesi / Ynt: Huzura Kavuşmak
« : 16 Ağustos 2014, 08:41:36 »
Okuyan arkadaşlar, yorumlarını mesaj olarak bana yollarsa sevinirim. Tabii isteyen buraya da yapabilir.

6
Çizgi / Ynt: Çizimlerim
« : 15 Ağustos 2014, 15:55:44 »
O son resim büyüledi beni. Tebrik ederim, başarılı.

7
Liman Kütüphanesi / Ynt: Kitap: Yenisi Mi Makbul, Eskisi Mi?
« : 15 Ağustos 2014, 14:49:35 »
Yeni kitabın kokusu beni delirtiyor. Alıyorum kitabı, saatlerce kokluyorum. Aman allahım, deli oluyorum o kokuya. Sayfaları çevirip çevirip kokluyorum. Kokusunu beğenmediğim kitabı da almıyorum :D Şaka tabii.

Arkadaşıma kitap verirken acayip pişmanlık duyuyorum. O his çok kötü. "Keşke vermeseydim, ya bir şey olursa, ya kitabı vermezse, ya kaybederse?" Uzayıp gider. Ama beni en çok "acaba kitabın arasına bir şey saklamış mıydım?" endişesi korkutur.


8
Kurgu İskelesi / Ynt: Yaşlı Upirin Başına Gelenler
« : 15 Ağustos 2014, 14:10:56 »
Ben bu işlerden pek anlamam ama yine de yorum yapacağım.

Öncelikle hocam, sen amatörlükten terfi etmişsin. Akıcı ve kendini okutan bir öykü. Tebrik ederim. Özellikle-benim zorlandığım-diyalogların gerçekçi ve çok hoş.

Devamını bekliyorum.

9
Kurgu İskelesi / Huzura Kavuşmak
« : 15 Ağustos 2014, 11:45:35 »
Sabah erkenden kalkmaya alışkın değildin. Ama bu sabah bir değişiklik yaptın, ve sabah erkenden uyandın. Belki sabırsızlıktan, belki de kavuşacağın huzurun heyecanından. Saate hiç bakmadın. Gereği yoktu zaten. Şu an "huzura" kavuşmak senin için daha önemliydi. Ne dün yaşadıkların, ne de ondan öncesi...pek bir önemi yoktu.

Soyundun. Küveti sıcak suyla doldurdun ve narin bedenini sabunlamaya başladın. Özellikle ellerini. O kirli işlerini gören ellerini defalarca sabunladın. Sen anlamsız bir biçimde öbür dünyaya gittiğinde, bu parmakların, bu "acımasız" ellerin sebep olduğu vahşet kalacaktı geride. Bunu için defalarca yalvardın, af diledin "hiç kimse" denilen varlığa. O "hiç kimse" mutlaka seni duymuştu, ama sen onunla daha tanışmamıştın. Kim olduğunu, neye benzediğini görmemiştin. İnsanın tanımadığı birinden af dilemesi garip diye düşündün.

Tamamen temizlendiğini hissettiğinde banyodan çıktın. Kurulandıktan sonra, dün akşamdan hazırladığın beyaz gömleğini, rengi solmuş kot pantolonunu ve siyah bez ayakkabılarını giydin. Şimdi hazırdın. Huzura kavuşmaya, yeni durağını keşfetmeye. Ama nasıl? Nasıl kavuşacaktın huzura? En önemli sorunun cevabını vermemiştin daha. Balkondan atlayıp intihar edebilirim diye düşündün. Ama sonra, binlerce kez denendi dedin. Seninki daha farklı, sade ve anlamlı olmalıydı.

Silah, yüksek dozda eroin? Daha önce okuduğun bütün intihar vakalarını aklına getirdin. Hepsi denenmişti. Özellikle banyoda yapılan intiharlar meşhurdu. Ama sen öyle bir şekilde huzura kavuşmalıydın ki, senin arkandan da bu tekrarlanmalı, bir moda haline gelmeliydi. Sonra bu düşünceyi de iptal ettin. Çünkü geride  bıraktığın bir eser, bir vahşet vardı zaten. O sırada uzun süredir çalmayan telefonun, melodik bir sesle çalmaya başladı. Sanki şarkı söyler, seni uğurlar gibi bir hali vardı. Seni özlemeyeceğim dostum, o kulaklarındaki kiri bir daha görmeyeceğim için sevinçliyim.

Telefonu açtın. Çok heyecanlıydın. Karşıda ki ses, sevdiğin kadının, sana meleklerin kanat çırpınışı gibi gelen sesiydi.

"Alo? Ahmet orada mısın? Seni özledim."

Ne diyeceğini bilemedin. Sen de onu özleyecektin. O an telefonun ellerinden kaydığını hissettin. Zaman hızla geçiyordu.

"Şu an müsait değilim, sevgilim," dedin ve telefonu kapadın. Sonradan pişman da olmadın değil. Keşke söylemek istediklerimi söyleyecek cesareti bulsaydım diye pişmanlığını dile getirdin. Zaman hala akıyordu bu arada. Sevgiline karşı sergilediğin kaba hareketi bir kenara bıraktın ve şu "huzura" kavuşacağın anı düşünmeye başladın. Acaba evi mi yaksam? dedin bir an. O sırada kapı zili çalmaya başladı; tıpkı telefon gibi melodik bir tınıyla.

Yine mi? diye dert yandın. Kapının deliğinden baktığında komşunu gördün. Salih Amca, sabırsız bir yüz ifadesiyle kapının önünde dikiliyordu. Açtın kapıyı.

"Buyur Amca? Bir şey mi oldu?"

"Rahatsızlık veriyorum evladım, kusuruma bakma", diyen Salih Amca, elindeki su faturasını sana doğru uzattı. "Yazıları küçücük yazmışlar, okuyamıyorum. Sana zahmet..."

Faturanın tutarını okudun. Salih Amca, memnuniyetle sana teşekkür edip evine yollandı. Sen de nazik bir şekilde kapıyı kapadın. Artık "huzura" kavuşacağın anı düşünmeye başlayabilirdin.
Kendimi asarsam olmaz, yapıldı. Belki de bileklerimi kesebilirim.

Acımadan yaptığın vahşet anları aklına geldi. O zamanlarda hayalgücünün ne kadar kuvvetli olduğunu fark ettin. Ama şimdi hayal edemiyordun, beyinin o bölümü işi bırakmıştı.

Bu düşünceleri bir kenara bıraktın. Buzdolabını açtın ve dünden kalan yoğurdu kaşıklamaya başladın. O sırada başın dönmeye, ellerin tir tir titremeye başladı. Dehşet verici bir panikle ayağa kalktın. Sana bir şeyler oluyordu. Hayır, böyle değil, böyle değil diye bağırıyordun. Beynine bıçak saplanır gibi ağrılar giriyordu. Ayakta duramıyordun. Koşmak , bağırmak istiyordun. Kızgın alevler sarmıştı sanki vücudunu. Birden yere yığılıverdin. Ben böyle düşünmemiştim, haksızlık. O sırada kapı zili gürültüyle çalmaya, telefon da siren sesini andıran bir çığlıkla bağırmaya başladı. Köşeye sıkışmıştın. Yattığın yerden kalkmaya çalıştın. Ama neden? Ben huzura kavuşarak ölecektim, bu bir oyun.

Beynin durmuş gibiydi. Kendini bir anda boşlukta hisseder gibi oldun. Yerde yüzüyormuşcasına çırpınıyordun. Gözlerinin önünde ufak kara noktacıklar belirmeye başladı. Gidiyorum, ama yanlış gidiyorum diye sızlandın.

Son kez derin bir nefes aldın. Gözlerin tamamen karanlığa esir düştüğünde ve bedenin boşlukta çırpındığında "huzura" kavuşmanın nasıl bir şey olduğunu anladın.

SON



Sayfa: [1]