Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Gece Dirilen

Sayfa: [1]
1
Yorumlarınızı belirtirseniz eksiklerimin farkına varırım :)

2
Sinema / Film Sahnelerinden Yaptığım 1 Dakikalık Klipler
« : 30 Mayıs 2017, 17:34:26 »
Merhaba arkadaşlar. Hobi amaçlı bir işe başladım; film, dizi sahnelerinden 1 dakikalık klipler yapıyorum. En son Joker klibi yaptım. Görüşlerinizi belirtirseniz sevinirim.

Kötülüğü Sevdiren Karakter Joker https://m.youtube.com/watch?v=eCjop5rmmp8

Edit: Hiç bir kazancım yok bu kanaldan, tamamen hobi


3
Pek fazla hikaye okuyan biri değilim o yüzden eleştirirken gözden kaçırdığım şeyler olabilir. Yazım tarzın bir öyküye göre hatalı gelmedi roman olsa karakter tasviri falan arardım. Dış görünüş, betimleme vs. Ufak tefek yazım hatalarını görmezden gelecek olursak bir kısım bana eksik geldi. Katil Enver'i nereden tanıyor? Zeki biri olduğunu falan nasıl biliyor son kısımda? Enver'le bir tanışıklığı falan varsa onu belirtmeliydin bence. Onun dışında okuması keyifli bir hikayeydi :)

Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Kısa bir hikaye olduğu için pek fazla detay veremedim, betimlemelerim zayıf oldu. Aslında bu hikayeyi vakit geçirmek amacıyla hızlıca karaladım, biraz da o yüzden eksiklikler oldu. "Dedektif Cavit - Alt Katta Cinayet" hikayemi okuyabilirsiniz, hoşunuza gideceğini düşünüyorum

4

1.BÖLÜM: İLK GÖZLEMLER, KARMAŞIK CİNAYET
İsmet arabayı karlı yolda zar zor sürerken, kısık bir ses tonuyla "Seni bu saatte rahatsız ettiğim için kusura bakma dostum, cinayetin işleniş tarzı imkansız gibi durmasa seni bu saatte zorlamazdım. Olayı görünce bana hak vereceksin" dedi. Cavit yüzünü buruşturarak "Bırak şimdi özür dilemeyi! Ne kadar erken o kadar iyi. Şimdi olayı bildiğin kadarıyla anlat" dedi. İsmet arabayı yolda tutmaya çalışıyordu. Boğazını temizledikten sonra konuşmaya başladı. "Selda adında zengin bir iş kadını ufak bir parti veriyor. Partiye en yakın arkadaşlarını çağrıyor. Eve toplandıklarında saat 18:00'ı gösteriyor. Herkes son derece eğleniyormuş, ortada hiç bir şüpheli durum yokmuş. Gece 22:00'da evin hizmetçisini Derya'nın alt kattan çığlık sesi duyulmuş. Herkes aşağı koşmuş. Derya, depo olarak kullanılan odanın önünde ağlıyormuş. Kapıyı göstererek "İçeri de" demiş. Odanın kapısı içeriden kilitliymiş, şu zincirli kilit modellerinden; zaten hizmetçi kız da yerde yatan maktülü kapının aralığından görmüş. Selim adlı adam hemen kapıyı omzuyla kırmış ve korkunç manzara ile karşı karşıya kalmışlar. Yerde yatan maktül Selda'nın kocası Enver'den başkası değilmiş. Enver'in o akşam iş gezisinde olması gerekiyormuş. Oradaki işim bir saat sürdü. İşte bütün olay bundan ibaret" dedi. Cavit ellerini ovuşturarak "Peki şüpheli sayısı kaç? Şüpheliler hala evde mi?é diye sordu. İsmet "Evet, hala evdeler. Hava çok kötü, gece boyunca evde kalacaklar. Şüpheliler toplam da 10 kişi" dedi. Cavit gülümseyerek "Çok güzel" dedi. Kar giderek etkisini arttırıyor, bir fırtınanın sinyalini veriyordu. Bir buçuk saat sonra Cavit ve İsmet olay yerine gelmişlerdi.

Cavit eve girer girmez her yere gözünü gezdirdi. Herkes ağlıyordu. Cavit hemen alt kata indi. Olay yeri inceleme uzmanları hala araştırma yapıyordu. Cavit eldivenleri eline giydikten sonra etrafı didik didik aramaya başladı. "Başkomiserim maktülü götürmek zorundayız. Yollar kapanacak gibi" İsmet olumlu bir şekilde kafasını sallayıp "Götürün" dedi. Cavit hemen atladı "Durun bir saniye! Maktülü benim de incelemem lazım" dedi. Cavit büyük bir dikkatle maktülü incelerken kendine kendine konuşuyordu "Boğaza atılan derin bir kesik. Kalbin üzerine saplı bırakılan bir bıçak. Darp izi yok, herhangi bir boğuşma izi yok. Maktül, katili tanıyormuş. O kişiden böyle bir hamle beklemediği için kendini savunamadan her şey bir anda oluvermiş" maktülün başından kalkarak "Tamam götürebilirsiniz" dedi, ardından olay yeri inceleme uzmanı Sercan'a "Bütün incelemeleriniz bitti değil mi? Yani istediğim yere dokunabilirim" diye sordu. Sercan gülümseyerek "Evet, işimiz bitti" dedi. Olay yeri inceleme ekibi evden ayrıldıktan sonra maktül de evden çıkarıldı. Odada sadece İsmet ve Cavit kalmıştı. Cavit "Sabaha kadar evden kaçan olmaz değil mi? Kaç tane görevli var?" diye sordu. İsmet kendinden emin bir şekilde "Merak etme, evde 5 tane görevli memur var; sabaha kadar nöbet tutacaklar " dedi. Cavit odanın içinde dönüp duruyordu. Odanın tek bir penceresi ve tek bir girişi vardı. Odanın içinde ıvır zıvırlar doldurulmuştu. Cavit hem sesli düşünüp hem İsmet'e olayı detaylandırmaya başladı.
"Maktül, katilini tanıyordu. Katil tamamen canice saldırmıştı. Odanın tek bir girişi var. Kapı hem içeriden, hem dışarıdan kilitlenebiliyor; ayrıca kapının ardına ekstra zincirli kilit mekanizması takılmış... Acaba bunun bir sebebi var mı? Katil içeriden kilitli ve penceresi kapalı odadan nasıl kaçmış olabilir? Baca yok! Duvarlarda kırık yok! Yerde açılan gizli bir geçit tarzı bir şey yok!"

Cavit bir anda pencereye doğru yöneldi "Olayın karmaşıklığını defalarca dile getirmekte fayda yok! İnceleme zamanı" dedi. İsmet suratını ekşiterek "Telefonuma mesaj geldi. Kar fırtınası çıkmış; yollar kapanmış. Yarın bile açılamayabilirmiş. İyi ki şüphelileri evden çıkarmadık. Sorgulamadan sonra serbest kalacaklardı ve belki de katil bu karmaşıklığı kullanarak kaçacaktı" dedi. Cavit sanki İsmet'i duymuyordu. Dikkatle pencereyi inceliyordu. "Senin çocuklar bir şey bulabildi mi?" diye sordu. İsmet "Kayda değer bir şey yok" dedi. Cavit heyecanlı bir ses tonuyla "Şuraya bak" dedi, pencerenin alt tarafındaki ufak noktayı gösterek. İsmet dikkatle baktı "Bu ne?" diye sordu. Cavit gülümseyerek "Silikon damlası" dedi. Cavit kafasını pencereden dışarı uzattı. Bir insan rahatlıkla bu mesafeden atlayabilirdi. Cavit hemen dışarı koştu, İsmet'te peşinden gitti. Cavit durduğunda karşısına baktı. Cinayetin işlendiği odanın penceresi net bir şekilde gözüküyordu; aradaki mesafe çok azdı. Cavit bulunduğu yerdeki ağacı ve çevresini dikkatle incelemeye koyuldu "Kar üzerini kapatmış olabilir. Belki de hiç böyle bir hata yapmadı" diye söyleniyordu, bir anda "İşte" diye haykırdı. Elindeki misina parçasını gösterdi. "Şimdi rahatlıkla evdekileri sorgulayabiliriz" dedi...

5
HİKAYEYİ TAMAMEN OKUYANLAR YORUM YAPARSA SEVİNİRİM  :)

4. Bölüm: FİNAL
Enver'in evine geldiklerinde saat 22:40'tı. Enver arabadan inerken "Yarın olay yerine giderken beni almayı unutma"dedi. Rasim sinirli bir ses tonuyla "Umarım bu sefer haksız çıkarsın" dedi. Enver eve girdiğinde çalışma masasının başına geçti. Kendi kendine yüksek sesle konuşmaya başladı "Eşcinsel bir seri katil; Sherlock Holmes hayranı, şifrelere meraklı, cinayetleri fark edilmekiçin işliyor. Hata yapmasını bekleyemem" Enver dosya üzerinde biraz daha çalıştıktan sonra uyudu. Sabah kapının çalınmasıyla uyandı. Kapıyı açtığında karşısında Rasim duruyordu. "Dediğin oldu. Bu sabah cinayet ihbarı geldi." dedi. Enver "Hazırlanıyorum" dedi. 5 Dakika içerisinde evden çıkmışlardı.

Rasim "İşte burası" dedi. Enver yüzünü buruşturarak "Ama burası görgü tanığının evi" dedi. Rasim üzgün bir ses tonuyla "Evet. Mehmet ve babası öldürülmüş" dedi. Enver hemen eve koştu. Mehmet ve babası yerde kanlar içinde yatıyordu. Boğazları kesilmişti ve vücutlarında bıçak darbeleri vardı. Enver cesetleri incelerken "İşte bu" diye haykırdı. Cebinden çıkardığı bir çakıyla, yaşlı adamın kazağının bir parçasını kesti. "Gel benim Rasim" dedi. Arabayı Enver sürüyordu. 45 Dakikalık bir yolculuğun ardından Enver "Geldik" dedi. Rasim meraklı bir şekilde "Burası neresi" diye sordu. Enver emniyet kemerini çıkarırken "Eski bir dostumun evi. Ben cinayetlerde ne kadar uzmansam o da kozmetik işinde o kadar uzman" dedi. Rasim hiç bir şey anlamamıştı. Enver ve Rasim iki katlı bir evin zilini çalmaya başlamıştı.

"Enver bu ne kadar güzel bir sürpiz böyle"
"Zehra fazla vaktimiz yok! Bana yardım et!"
"İçeri girin"
Enver hiç soluklanmadan kazaktan kestiği parçayı Zehra'ya verdi. "Bunun üzerinde bir ruj lekelesi var. Bana markasını söyleyebilir misin?" diye sordu. Rasim "Bu imkansız!" dedi. Enver gülümseyerek "Dostumun kusuruna bakma, ona her şey imkansız geliyor" dedi. Zehra gülümseyerek "Gelinle benimle" dedi. Evin üst katına çıktılar. Zehra bir odanın kapısını açtı. İçeride yüzlerce kozmetik ürünü vardı. Rujlar yazan dolabın kapağını açtı. "Yarım saat sürer" dedi. Yüzlerce ruju elinde tuttuğu parçanın üzerindeki ruj iziyle karşılaştırdı; bir saatin sonunda "Umduğumdan uzun sürdü. Bu pahalı bir ruj markası. İstanbul'da en fazla 3 mağazada vardır" dedi. Enver hızlıca "Hemen markayı ve mağazaların adreslerini yaz" dedi.

Enver ve Rasim oradan ayrılınca, Enver "Onu yakaladık" dedi. Zehra'nın verdiği adresleri tek tek kontrol ettiler.

"Bu ruj modelini yakın bir zamanda sattınız mı?"
"Kontrol etmem lazım. Pahalı bir markadır bu, herkes alamaz."
"Kontrol et çabuk"

Yetkili kişi kontolü yaptıktan sonra "Evet geçen hafta bir kişi bu ruju satın almış. İsmi Leyla. Hazırladığımız faturada gerekli bilgileri yer alıyor" dedi. Rasim hemen yardımcısını aradı "Sana birinin ismini, T.C numarasını vs atacağım o kişinin adresini bulmaya çalış. Acele Et!" dedi. 15 Dakika sonra Rasim'in telefonuna adres gelmişti.

Rasim arabayı çalıştırırken "Her şey çok düzenli gidiyor" dedi. Enver gülümseyerek "Çünkü öyle olması gerekiyor "dedi, sonra ekledi "Çünkü bunu katil istiyor" Bir buçuk saat sonra Rasim "Adres burası" dedi. Kapısıaçık eve girdiler. Karşılarında 1.85 - 1.90 boylarında, iri yapılı bir kadın duruyordu.
"Beni bulacağınızı biliyordum; Enver gibi zeki bir insan o ruj detayını atlayamazdı" dedi.
Rasim "O insanları sen mi öldürdün?" diye sordu.
"Evet"
"Neden peki?"
"Hikayemi kısaca özetleyeyim size.  Ben eşcinsel bir kadınım. Bir sevgilim vardı; güzel bir kızdı. Ne oldu biliyor musun? Ailesi tarafından öldürüldü. Ben hayatım boyunca herkesten gizli yaşadım. Artık fark edilmek istiyordum, bunu sevgilime benzeyen kızları öldürerek yapmak istedim. Gazetelerde benim işlediğim cinayetler yer alıyor"

Enver sert bir ses tonuyla "Neden yakalanmak istedin?"

"Her şeyi yakından takip ediyordum. Dosyayı inceleyen başkomiser Rasim'i araştırmıştım. Ne yalan söyleyeyim senden yardım isteyeceğini düşünmemiştim. Eğer sen işin içine karışmasan öldürmeye ve şifrelere devam ederdim, çünkü senin beni elbet yakalayabileceğini biliyordum. Eğer gerçekten bir hata yapıp yakalansaydım kendimi aptal gibi hissederdim... Ama sana bıraktığım ruj izinden beni yakalayabileceğini biliyordum. Tam anlamıyla bir zafer kazanmış değilsin dedektif. Herkes beni fark edecek, ardık saklanmak zorunda değilim" dedi. Ardından cebinden çıkardığı bıçağı kendi boğazına sapladı, bunu yapmadan önce "Ölüm sadece bir başlangıç" diye bağırmıştı.

Enver cebinden çıkardığı sigarayı yakarken "Buraları sen halledersin Rasim. Benim yapabileceğim bir şey kalmadı... Bu arada katilin cebinde her şeyi anlattığı bir mektup olabilir; cinayetleri kendisinin işlediğini kanıtlamak isteyecektir" dedi. Enver olay yerinden ayrılırken Rasim destek için telsizden anons yapıyordu...

6
3. Bölüm: Görgü Tanığı

Rasim telefonunu açtığında Enver bir şeyler düşünüyordu. Rasim ayağa fırladı "Tamam, tamam geliyorum; daha doğrusu geliyoruz" dedi. Enver meraklı bir şekilde "Ne oldu?" diye sordu. Rasim paltosunu giyerken "Bir görgü tanığı varmış. Adam merkeze gelmek istememiş, onun evine gideceğiz" dedi. Rasim ve Enver evden çıkmıştı. Saat 19:37'ydi. Hava buz gibiydi; rüzgar her estiğinde insanın içi titriyordu. Bir ay içerisinde 4 cinayet işlenmişti. İnsanlar tedirginleşiyor ve akşamları sokağa çıkarken iki kere düşünüyorlardı. Bir saatin sonunda Rasim arabayı durdurdu "İşte burası" dedi. Bir polis arabası bekliyordu. Polis arabasının içinden genç bir polis dışarı çıktı "Hoş geldiniz Başkomiserim" dedi ardından Enver'e dönerek "Sizi tanıyorum siz..." Enver araya girdi "Evet evet dedektif gibi bir şeyim" dedi. Rasim ve Enver yeşil renkle boyanmış, 3 katlı apartmana girmişlerdi. Görgü tanığı 2. katta oturuyordu. Enver, Rasim'e "Zile basma! İçeride hasta var, rahatsız olmasın" dedi. Rasim şaşkın bir surat ifadesiyle kapıya hafifçe vurdu. Kapıyı 30-35 yaşlarında bir adam açmıştı "Buyurun" diyerek Rasim ve Enver'i içeri davet etti. Enver direk lafa girerek "Zaman her şeyden daha önemli; gördüğün her şeyi anlat" dedi. Görgü tanığı böyle bir tepkiyle karşılaşınca heyecanlanmıştı. Rasim "Derin bir nefes al ve gördüğün her şeyi düzgünce anlat" dedi. Görgü tanığı koltuğa oturduktan sonra konuşmaya başladı

"Adım Mehmet. Babamla birlikte bu evde yaşıyorum. Babam maalesef hasta, bakıma muhtaç; ona en iyi şekilde bakıyorum. Bazı akşamlar, babamı uyuttuktan sonra kafamı dağıtmak için sokağa çıkıp dolaşıyorum. 4 Gün önce yine böyle dolaşmaya çıktım. Gittiğim belli yerler vardır. Bir saat dolaştıktan sonra eve dönüyordum, bir sokaktan sert bir fren sesi geldi; birine çarpttılar sandım, hemen oraya doğru koştum. Gördüklerim resmen beni dondurmuştu. Arabanın içinden biri çıkmıştı; 1.85 - 1.90 boylarında, iri yapılı, uzun paltosu olan, kafasında da bir şapka vardı. Arabanın bagajından bir kızı çıkardı ve yolun ortasına bıraktı. Arabanın sesiyle kendime gelmiştim. Hemen kızın yanına koştum. Kusmamak için kendimi zorladım; kızın kafası kesilmişti ve bıçak yaraları vardı. Korkudan eve koştum" Rasim araya girdi "Cinayeti siz mi ihbar ettiniz?" diye sordu. Mehmet üzgün bir ses tonuyla "Maalesef hayır. Korkudan kimseye bir şey demedim ama vicdanım içimi kemiriyordu. En sonunda polisi aradım. Hem korkudan, hem de babamı bırakamadığım için merkeze gelmek istemedim" dedi. Enver sesini yumuşatarak "Peki arabanın plakasını gördün mü? Katilin suratını gördün mü? Erkek miydi kadın mıydı?" diye sordu. Mehmet derin bir şekilde içini çekerek "Dediğim gibi donup kalmıştım. Plakayı göremedim. Katil kendini saklıyordu ama bana kalırsa erkekti, bir erkek gibi cüsseliydi" dedi.Rasim "Teşekkürler. Arkadaşlarım bir de senin yazılı ifadeni alacak" dedi.

Rasim ve Enver, Mehmet'in yanından ayrılıp arabaya bindiklerinde Enver "Pek bir şey elde edemedik" dedi. Rasim arabayı çalıştırırken "Evin içinde hasta olduğunu nereden bildin?" diye sordu. Enver "Sadece bir tahmindi" dedi, sonra tahminini açıklamaya başladı "Görgü tanığı merkeze gelmek istemiyordu; ya korkuyordu, ya da evde birini tek başına bırakmak istemiyordu.  Eminim bize selam veren genç polis, yaşlı adamın yanında kalabileceğini söylemiştir ama Mehmet bu konuda kendinden başkasına güvenemiyordu. Bir insan evde kimi yalnız başına bırakmak istemez? Çocuk, yaşlı, hasta... Mehmet'in kapısının önünde iki tane ayakkabı duruyordu; biri yeni model bir şeydi, diğeri daha çok yaşlıların tercih ettiği bir modeldi. Ayakkabı eskimemişti ama üzerinde toz tabakası vardı, uzun süre giymediği açıktı. Gerekli parçalar bana resmin bütününü vermişti bir anda; evde tek başına bırakılamayacak bir insan, kapının önünde yaşlı bir adamın ayakkabısı, ayakkabının uzun bir süredir giyilmediği, sahibinin sokağa çıkamadığını gösteriyordu... Bunlar benim aklıma direk hasta bir yaşlıyı getirdi" dedi. Rasim her zaman ki gibi, hayranlıkla "Mükemmel" dedi. Enver suratını buruşturarak "O zaman buna bayılacaksın" dedi, cebinden bir sigara çıkardıktan sonra devam etti "Yarın büyük bir olasılıkla bir ceset daha bulacaksınız" dedi. Rasim arabayı durdurdu "Ne" diye haykırdı. Enver camdan dışarı bakarken "Bunu da gözden kaçırdığını söyleme! 4 haftadır 4 ceset buldunuz, yani her hafta bir ceset... Peki bunlar hangi gündü? Çarşamba - Çarşamba - Perşembe - Perşembe... Yarın günlerden Çarşamba. Eğer katilin profilini düzgün analiz edebildiysem yarın bir ceset bulacaksınız. Bunu engellemenin bir yolu yok!" dedi. Ölüm gibi bir sessizlik oluşmuştu.




7
2. BÖLÜM: KATİLİN PROFİLİ, ŞİFRELERİN YÖNTEMİ
Rasim ifadesiz bir suratla "Ne demek istiyorsun?" diye sordu. Enver elindeki notlara hayranlıkla bakarak "Anlamsız gibi duran bu harfler aslında bir şeyler anlatıyor" dedi. Çalışma masasının çekmecesinden bir kağıt ve kalem çıkarıp Rasim'e verdi "Buraya alfabeyi sırasıyla yaz" dedi. Rasim ne olduğunu anlamıyordu ama Enver'in dediğini yapmaya başlamıştı. Rasim afabeyi alt alta yazdıktan sonra "İşte bitti"dedi. Enver hemen çalışma masasının başına geçti. İlk önce şifrelere bakıyor, daha sonra alfabeye bakıyordu; bir yanda da notlar alıyordu. 5 dakika sonra "Tam tahmin ettiğim gibi" dedi. Rasim meraklı gözlerle Enver'e bakıp "Ne yazıyor?" diye sordu. Enver önünde duran notları ileri sürerek konuşmaya başladı

"İlk kurbanın cebinde bulduğun şifre 'EMU ODĞLR EMÖH ÜHUM ODYMÖ SÖDEMÖMU' böyle anlamsız harflerden oluşuyordu. Burada asıl yazan şey 'Bir Kadın Bile Seri Katil Olabilir' İkinci kurbanın cebinde bulduğun şifre 'ĞJTÖ İCYİCYGŞGEGHGRZOTOF' burada ise 'Beni Durduramayacaksınız' Rasim araya girip "Peki bunları nereden biliyorsun?" diye sordu. Enver suratını buruşturarak "Bir şeyleri açıklığa kavuştururken lütfen sözümü kesme... Şifrelerin yöntemini açıklayacağım, sabret! Nerede kalmıştım? Ha. Üçüncü kurbanın cebinde bulduğun şifre 'TKBKÖ TVEVÖVB' yani 'Sizin Suçunuz' ve son kurbanın cebinde bulduğun şifre "ÖMDMP HŞVÇE' burada ise 'Kızıl Dosya' yazıyor" Enver konuşmasını bitirdikten sonra bir sigara yaktı.

Rasim'in meraklı bakışlarına kayıtsız kalamayarak "Şifreleri nasıl çözdüğümü merak ediyorsun. Bu eski bir şifreleme yöntemidir; alfabedeki harfleri kaydırman gerekir. Şifreyi hazırlayan kişi bir sayı belirler, mesela "5", A harfini 5 sıra kaydırırsak "E" harfini elde ederiz. Katilin verdiği şifrelerin yöntemi de aynıydı" dedi. Rasim'in kafasında hala soru işareti vardı "Peki katilin belirlediği sayıyı nereden bildin?" diye sordu. Enver gülümseyerek "Zeki bir katille karşı karşıyayız. Katil her şifre için farklı bir sayı belirlemiş; belirlediği sayıları da kendisi vermiş zaten... Kurbanların vücütlarındaki bıçak darbelerine bak" Enver maktüllerin fotoğrafları Rasim'e uzattı. "İlk kurbanın vücüdünda 4 tane bıçak yarası var. İlk şifredeki harfleri 4 sıra kaydırınca bu cümleyi elde ettim, diğer şifreler içinde aynısı geçerliydi; maktüllerin vücütlarındaki bıçak yarası kadar harf atladım." dedi. Rasim şaşkınlığını gizleyemeyerek "Bu... Bu çok karışık" dedi. Enver meraklı bir ses tonuyla "Çözülen şifreler hakkında ne düşünüyorsun? Sence ne anlatmak istemiş?" diye sordu. Rasim biraz düşündükten sonra "İlk şifreye göre katil bir kadın ama diğer şifreler hakkında bir fikrim yok" dedi. Enver ayağa kalkttı" Doğru! Bir kadın! Ama resmin bütününü görmen lazım. İyi dinle şimdi"

"'Bir palyaço bile seri katil olabilir' Bu söz tanıdık geldi mi? Evet, ilk şifredeki söze benziyor. Bu söz John Wayne Gacy, nam-ı diğer Palyaço Katil. John Wayne Gacy erkek çocuklarına ilk önce tecavüz ediyor, daha sonra onları öldürüyordu. John Wayne Gacy bir eşcinseldi.  Katil İkinci şifresinde ise bizi açıkça tehdit ediyor 'Beni durduramayacaksınık' diyerek. Üçüncü şifresinde ise bazı şeylerin bizim suçumuz olduğunu söylüyor. Son şifresinde ise 'Sherlock Holmes' adlı hayali karakterin geçtiği bir kitabın ismini vermiş. Şimdi resmin bütününü görme zamanı sevgili dostum.

Karşımızdaki seri katil bir kadın; eşcinsel bir kadın. Kurbanların boğazını o kadar derin kesebildiğinde göre güçlü kuvvetli bir kadın, iri yapılı biri olabilir. Bizi suçlu buluyor, çünkü hayatında birçok kez dışlandı; psikolojisini derinden sarsan darbe ailesinden gelmiş olabilir veya sevgilisinden -sevgilisi öldürülmüş olabilir- Sherlock Holmes hayranı, belki de kendini Sherlock Holmes'ün suçlu hali olarak görüyor. Ve bazı kaynaklara göre Sherlock Holmes karakteri eşcinseldir. Kurbanlarını hep kadınlardan seçiyor, hepsi de birbirine benziyor... Bilinçaltı nasıl çalışıyor bilmiyorum ama sevgilisinin intikamını böyle alıyor olabilir; ona benzeyen kızları öldürerek onu yücelttiğini düşünüyor olabilir.

Şimdi bütün olayı toparlarsak: İri yapılı, eşcinsel bir kadın katil, ailesinden gördüğü eziyetin intikamını insanlarını öldürerek alıyor, ya da öldürelen sevgilisini böyle yüceltiyor -ki bu bana daha makül geliyor- Sherlock Holmes hayranı ve kendini onun kadar zeki görüyor; verdiği şifreler ve arkasında delil bırakmaması bunu kanıtlıyor. Bu zamana kadar hep saklanarak yaşadı, artık farkedilmek istiyor" Enver konuşmasını bitirdiğinde Rasim koltuğa çakılı kalmıştı. Evin içinde derin bir sessizlik vardı. Sessizliği, Rasim'in telefonundan gelen ses bozdu...

8
Merhabalar arkadaşlar :) Yeni yazmaya başladığım bir dedektif hikayem var, bu hikayeyi taze taze sizlerle paylaşacağım. Kısa bir hikaye olacak. Umarım hoşunuza gider. Yorumlarınızı ve eleştirilerinizi (Amatör olduğumu unutmazsanız sevinirim :) ) yaparsanız sevinirim.

1. BÖLÜM: GİRİŞ:
Başkomiser Rasim elindeki gazeteyi sallayarak "Dünkü cinayetle birlikte toplam sayı 4 oldu!" dedi. Enver evin içinde volta atan arkadaşını inceliyordu"Evet, takip ediyorum gazeteleri" dedi. Başkomiser Rasim kaşlarını çatarak "Bana yardım et, bu iş umduğumdan daha karışık" dedi. Enver ayağa fırladı "Yılların başkomiseri Rasim uzun yılların ardından eski dostu Enver'den yardım istiyor" dedi kinayeli bir ses tonuyla. Rasim yüzünü ekşiterek "Şuan burada başkomiser kimliğimle değil, senin arkadaşın olarak karşındayım ve dosthane bir yardım istiyorum. Masum insanlar ölüyor Enver, yardım et!" dedi. Enver duvardaki çocuk tablosunu düzeltirken "Bildiğin her şeyi anlat! Sana yardım edeceğim." dedi.

Başkomiser Rasim ve Enver çocukluktan beri arkadaşlardı. Hayattaki tek hayali polislik olan Rasim, bu dileğini yerine getirmişti. Enver ise hayallerden uzak bir insandı; babasından kalmış olan mirasla hayatını idare ediyordu. Enver'i farklı kılan özelliği gözlem yeteneğiydi. Başkomiser Rasim bazı olaylarda -çok karışık cinayet davalarında- Enver'den yardım istiyordu. En yakın dostunun kapısını yine aynı sebepten çalmıştı.

Başkomiser Rasim kendini koltuğa bıraktı, derin bir nefes alarak konuşmaya başladı:

"Bir ay önce telsize bir cinayet ihbarı anons edilmişti. Olay yerine doğru giderken içimden 'Acaba bu sefer hangi sudan sebepten dolayı cinayet işlenmişti' dedim. İnsanlar artık canı sıkılsa birini öldürüyor" Enver araya girdi "Haklısın ama bu sosyal mesaj verici cümleleri bırakıp bir an önce asıl olaya gelsen" dedi. Rasim kafasını 'tamam' dercesine sallayıp konuşmasına devam etti "Olay yerine vardığımda kanım donmuştu. 20'li yaşlarında genç bir kız yerde kanlar içinde yatıyordu; boğazı o kadar derin kesilmiş ki kopacak gibiydi, vücüduna birçok kez bıçak darbesi almıştı. Farklı bir şey olduğunu anlamıştım. Bir hafta sonra başka bir cinayet anonsu yapıldı. Yine aynı manzara ile karşı karşıyaydım; sonraki iki cinayette de hiç bir şey değişmemişti. 4 olayda da kurbanlar birbirine benziyordu, cinayet işleniş tarzı aynıydı, sanırım bir seri katille karşı karşıyayız" dedi. Enver evin içinde dönüp duruyordu. Rasim'in yüzüne bakarak "Olay yerlerinde ilgini çeken bir şeyler var mıydı?" diye sordu. Rasim cebinden bazı notlar ve fotoğraflar çıkardı "Evet, var. Her kurbanın cebinde bir not buldum, büyük bir ihtimalle bunlar bir şifre. Bunlarda olay yerinde kurbanların çekilmiş fotoğrafları"dedi. Enver kaşlarını çatarak "Demek şifre ha" dedi. Enver ilk önce fotoğrafları inceledi, sonra şifreleri inceledi. Enver gülümseyerek "Dahiyane" dedi, bırakmaya çalıştığı sigarasından bir nefes çektikten sonra devam etti "Karşımızda dikkat çekmek isteyen bir katil var. Rasim bu katil fark edilmek istiyor" dedi.






9
Kurgu İskelesi / Ynt: Öldürülen Köpek (Öykü)
« : 01 Mayıs 2017, 16:41:39 »
Öncelikle foruma hoş geldiniz.  :)

"Bu hikayede öldürme istediğinin korkunçluğunu okuyacaksınız." Öncelikle bu uyarı niteliğindeki cümleyi silmeniz şiddetle tavsiye edilir.

"...en bu köpeği öldürüp sonsuz sessizliğe gönderecektim. Onu bu gece öldürmeyecektim, biraz daha yaşamasına izini verecektim." Bu cümle okunurken rahatsızlık veriyor ve akıcılığı baltalıyor. Metin boyunca sıkça yapılmış, art arda yapılan uzun ve lüzmu olmayan çekimlemeler yazıda robotik bir his uyandırıyor.

Noktalama işaretleri içinde olmayan virgüller, noktalar, soru işaretleri, ayrı yazılmayan onca kelime ve ek vs...  Hikayeyi okumak adım başı düşe, takıla yürümek gibi. Bu konudaki bariz eksiğinizi oturup TDK ya da düzgün bir kaynaktan yazım ve imla kurallarını sanki bir araştırma yazısı okuyormuş gibi inceleyip sürekli uygulamak ve kendi adıma da sürekli yaptığım "iyi" Türk yazarların kitaplarını okurken dümdüz okumak yerine nerede ne yaptığına dikkat ederek, gerekirse bir sayfayı on dakikada okuyarak irdelemeniz. Ben kaplumbağa süratiyle okurum mesela bu açığımı kapamak için ve işe yaradığını görebiliyorum. Ne kadar iyi bir okur olursanız o kadar iyi yazar olabilirsiniz.  
 
Son eleştirilerimde -bakarsanız görebilirsiniz- hep imla ve yazım hatalarına bir iki cümle ile yer ayırıp geçmeye çalışıyorum lakin dediğim gibi sizinki kurgunuzu ve hikayenin bütünlüğünü sağlam baltalamış.

Foruma tekrardan hoş geldiniz, kendinizi geliştirmek için müthiş bir yer Rıhtım. İlhamınızın devamını ve hep daha iyisini temenni ederim.

Öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim. Bu hikayeyi yazalı 2 yıl gibi bir süre oldu; bariz hatalarımın olduğunu biliyorum, özellikle noktalama işaretleri :) Nasıl olsa artık buradayım, bol bol yazıp (tabii bol bol okuyarakta) hatalarımı düzelteceğim. Güzel yorumunuz için tekrar teşekkür ederim :)

10
Kurgu İskelesi / Öldürülen Köpek (Öykü)
« : 01 Mayıs 2017, 15:32:19 »
Merhaba arkadaşlar bu hikayeyi 2 yıl önce, başka bir forumda (Reklam olmasın diye ismini vermiyorum) yazmıştım. Acemice yazılmış bir hikaye olmasına rağmen, burada paylaşacağım ilk hikayemin bu olmasını istedim.

Bu hikayede öldürme istediğinin korkunçluğunu okuyacaksınız

“HAV…”
 “HAV…”
 “HAV…”

Karşı komşunun köpeği her zamanki gibi beni gecenin bir yarısı uyandırmıştı. Köpek o eve geleli henüz 1 ay olmuştu ama hemen hemen her gece bu işkenceyi yaşıyordum. Köpeğin sahibi olan kadını birçok kez uyarmama rağmen bir çözüm bulmamıştı. Karar vermiştim; her gece beni rahatsız eden, uykumu bölen bu köpeği öldürüp sonsuz sessizliğe gönderecektim. Onu bu gece öldürmeyecektim, biraz daha yaşamasına izini verecektim. Bölünen uykuma tekrar dalmaya çalışırken köpek hala havlıyordu.
Sabah erkenden uyandım. Pencereden baktığımda köpeği görebiliyordum. Bütün gece havlayıp beni rahatsız eden yaratık şuan uyuyordu. Gündüz bir şey yapamazdım, bir gören olabilirdi. Onu sonsuz sessizliğe bu gece gönderecektim.

Vakit öğlen olmak üzereydi. Birisi kapımı çalmaya başlamıştı. Kimseyi beklemiyordum. Kapıyı açtığımda şaşırmıştım. Karşımda, o pis yaratığın sahibi kadın duruyordu. Neredeyse hiç uğramazdı bana.

 “Buyurun” dedim şaşkınlığımı belirterek
 “Biraz vaktiniz varsa konuşabilir miyiz” dedi

 Kapının önünden çekilerek içeri davet ettim. Karşılıklı oturduk.

  “Sizi dinliyorum” dedim.

Mahcup bir şekilde “Köpeğim için sizden özür dilemeye geldim. Geceleri çok havlıyor. Dün gece çok fazla havladı ama merak etmeyin bir çözümünü bulacağım”

 “Kusura bakmayın daha öncede aynı şeyi söylemiştiniz fakat bir çözüm bulamadınız”

 “Haklısınız ama bu sefer gerçekten bir çözüm bulacağım”
 
"Umarım bulursunuz hanımefendi”

 İçimden “Merak etme bu gece ben çözeceğim bu konuyu” dedim.
Kadın  mahçup bir şekilde evden ayrildıktan sonra akşam yapacağım şeyleri düşünmeye başladım. Heyecanım ve korkumunun yüksek olmasından dolayı saat hızlı ilerliyordu.
Nihayet gece olmuştu. Pencereden bahçeyi ve evi gözetliyordum; köpek yerinde yoktu. Büyük bir ihtimalle bahçenin arka tarafına götürmüştü. Kendi kendime “Ne yani çözüm olarak köpeği bahçenin arka tarafına mı götürdü bu kadın, böyle yaparak sesinin duyulmayacağını mı sanıyor” dedim. Bu beni daha çok sinirlendirmişti. Neredeyse yarım saattir pencereden evi gözetliyordum. Ve nihayet evin ışıkları sönmüştü.

Büyük ve keskin bir bıçakla bahçeye doğru yürüdüm. Şuana kadar köpek hiç havlamamıştı, acaba öleceğini mi hissetmişti? Aslında bunu düşününce vicdanım sızlamıştı ama artık çok geçti, bir ay boyunca bana çektirdiği işkencenin bedelini ödeyecekti. Köpeğin tasmasını koparacaktım, böylelikle  sahibi köpeğin kaçtığını düşünecekti; aslında benim bahçemde cansız bir şekilde yatıyor olacaktı. Bahçenin kapısını kolayca tırmanıp içeri girmiştim. Arka tarafa doğru yürüyordum, içimde gereksiz bir ürperti vardı.

Bahçenin arka tarafına geldiğimde neredeyse korkudan bağırıyordum. Nedenini elbette merak ediyorsunuz; köpek kafasından bir ağaca bağlanmıştı, gözleri açıktı ve kan çanağına dönmüştü. O an arkamda birinin ayak seslerini duydum. Arkamı döndüğümde köpeğin sahibi kadın duruyordu.

 “Nasıl, çözümümü beğendin mi ?” diye sordu.

 “Neden böyle bir şey yaptın” dedim. Sesimde meraktan çok korku vardı.

 “Köpeğimi çok severdim; onu öldürebileceğimi hiç düşünmedim. Her şey öğlen sana gelmemle değişti; ruhuma bir canavar fısıldamıştı sanki... Kendi köpeğimi öldürmem gerektiğini söylüyordu bana; elindeki bıçağa bakılırsa canavar sadece bana fısıldamamı"

 “Aslında o canavarın ta kendisiyim. Şu köpeği gömelim"


Sayfa: [1]