Bölüm 1: Bela LugosiYarasalar terk etti kuleyi
Kurbanların kanı kapladı geceyi
Kırmızı çizgili kara kutuda
Defnettiler Bela Lugosi'yi30 Kasım 2010 - Casino De Paris / Paris / FransaParis, aşk ve romantizmin şehri.
Her yıl, bu mevsimlerde sayısız turist aşklarını tazelemek ya da duygularını sonuna dek yaşamak için bu şehre gelirler. Champs Elysees'de bir kahvaltı, Eiffel Kulesi manzaralı bir akşam yemeği ve şarap... Bunların hepsi ölümlülerin Paris denince akıllarına gelen şeyler, bir vampir için ise Paris; Toreadorların memleketi demektir.
Daniel için de bu farklı değildi. Paris'ten; aptal aşıklar ve duygusal Toreadorlardan nefret ederdi. Fiziksel olarak oldukça çekiciydiler aslında, şimdiye dek yaşadığı ilişkilerin en ateşlilerini Toreadorlarla yaşamıştı. Fakat ilk gecenin sonunda duyduğu, "Hayatımın sonuna kadar seninle olmak istiyorum" cümlesi sonsuza kadar yaşamayı düşünen Daniel için büyük bir saçmalıktı.
İşin ucunda intikam olmasaydı Daniel hiç bir şekilde Paris'e adımını bile atmazdı. Ama sonunda kadim dostu ve düşmanı Alexander Black'in izini bulmuştu. Yüzyıllar önce, Romanya'da yaşananlardan sonra her yerde onu aramış ve sonunda bulmuştu. İntikam soğuk yenen bir yemekti ve bu yemek artık buz gibiydi.
Casino De Paris, şehrin pek de merkezinde sayılmazdı. Hiç bir penceresinden Eiffel Kulesi gözükmüyordu ki bu Paris'teki bir mekanın kalitesini belirleyen bir şeydi. Pek popüler olmadığı, şehirden yeterince uzakta olduğu düşünülürse bu mekan vampirler için vazgeçilmez bir yerdi. Hemen hemen her gün mekan tıklım tıklım dolu olurdu ama bugün Casino De Paris'in önünde uzunca bir kuyruk vardı. Toreadorlardan oluşan bir müzik grubu, Nouvelle Vague'un konseri nedeniyle Fransa ve komşu ülkelerdeki vampirler buraya üşüşmüştüler. Uzaklardan sırf bu konser için gelenlerden birisi olarak Daniel, 67 model kırmızı Plymouth'unu mekanın otoparkına parketti ve arabanın bagajını karıştırmaya başladı.
Bagaj bir sirki andırıyordu. Hem çok renkli hem de fazla tehlikeli şeylerle doluydu. Bagajdaki yığının üzerine serilmiş olan siyah deri ceketi alıp giyen Daniel, bir kaç silahı kenara kaydırıp bağajın tabanına saçılmış ıvır zıvırları karıştırmaya başladı. Tılsımlar, bıçaklar, biblo ve küçük resimlerden oluşan yığının dibinde yırtık bir gömleğe sarılmış halde bulunan bir mühürü alıp cebine attı ve bagajı kapattı.
Daniel sıraya girmeyip de direk kapıya doğru ilerlediğinde sıradan bir çok itiraz yükseldi. Daniel hiç birisine dönüp bakmadı bile. Kapıya ulaştığında neredeyse bir kurtadam kadar iri olan güvenlik görevlisi tarafından durdurulduğunda bile ağzını açmadı. Cebinden mührü çıkartıp güvenlik görevlisine göstermesi yeterliydi, koca adam kenara çekilip onu içeriye buyur etti.
Müzik sesi dışarıdan oldukça boğuk geliyordu ama içeri girildiğinde ses gayet netleşti. Rüya gibi bir ses, "Bela Lugosi öldü." diyordu ve Daniel mührü tekrar cebine atarak koridorda ilerlemeye başladı. Kırmızı duvarlara dayanmış öpüşen çiftler, beslenen vampirler ve uyuşturucuyla uçmuş bağımlıların arasından sallana sallana yürüdü Daniel ve konser salonunun büyük kapısına gelene kadar durmadı. Büyük kapıya ulaştığında ise içeri girmedi, sola döndü ve kırmızı duvarı yoklamaya başladı. Küçük bir klik sesiyle beraber, duvarda bir bölme açıldı ve yine kıpkırmızı bir hol onu karşıladı. Kırmızı halıda muzaffer bir komutan edasıyla ilerleyen Daniel ona seslenildiğini duyunca durdu.
"Hey! Sen! Nereye gittiğini sanıyorsun, burası özel bir loca."
Daniel'ın önünde ve arkasında iki tane izbandut belirmişti. Elleri silahlarındaydı ve oldukça tehlikeli gözüküyorlardı.
***
Grubun performansı fantastikti. Öyle ki, sadece izleyiciler değil grup da uçmuş gibiydi. Bu yüzden olsa gerek sahnenin üst taraflarındaki bir özel locanın kapısının büyük bir sesle kırılması kimsenin umrunda değildi.
Alexander'ın yanında oturan üst düzey kişiler ayağa fırlasa da kapının kırılması Alexander'ı pek etkilememişti belli ki. Yavaşça arkasını döndü ve yerdeki iki cesete baktı. Sonra bakışlarını ayakta dikilen, az önce kapıyı kırmış olan, üstü başı kan lekesi olmuş adama kaydırdı ve kaşları çatıldı.
"Ben de tanıdık, eski bir koku duyduğumu düşünüyordum tam." dedi yavaşça ayağa kalkarak. Yanındakilere dönüp locadan ayrılmalarını rica etti ve tekrar Daniel'a döndü. " Romanya'da ölmüş olman gerekmez miydi? O binayı bizzat, kendi ellerimle yakmıştım."
"Şaşırdın mı?" dedi Daniel, kaşları çatık takım elbiseli adama yaklaşarak. "Öyle kolay kolay ölmeyeceğimi bilmen gerekti, dostum." Son kelimeyi öyle iğneleyici söylemişti ki, Alexander kelimenin kendisine battığını hissetmişti.
"Otursana, bu grup bir şahane."
Daniel sadece kahkaha atmakla yetindi. "Buraya müzik dinlemeye gelmediğimi biliyorsun Alexander."
"İntikam?" Alexander'ın sesi meraktan çok bir gerçeği dile getirir gibi çıktı.
"Bak, beni biraz olsun tanımışsın." Daniel biraz daha yaklaştı.
"Ah, evet. Seni çok iyi tanıyorum Daniel. Sen bizim ırkımızın yüz karasısın. Her şeye eğlence gözüyle bakan, kana susamış bir yaratıksın. Bir kurtadama bile daha çok saygı duyuyorum, lütfen alınma."
Daniel yine kahkaha attı. "Bir kaç kurtadamla karşılaşmıştım, öyle çok da abartılacak bir şeyleri yok."
Alexander küçük bir çocuğa acıyarak gülümseyen bir anaokulu öğretmeni gibi kafasını salladı. "Hiç değişmemişsin. İstanbul'daki kavgamızdan sonra da, Roma'daki talihsiz olaydan sonra da, Romanya'da ki işkenceden sonra da. Sonsuza kadar böyle çocuk kalacaksın ve ben sonsuza kadar senin adam olman için çabalayacağım sanırım."
"Sonsuza kadar değil." diyerek bağırdı Daniel ve Alexander'a doğru koşturup onu kucakladı. İkili locadan düştüler ve sahnenin tam ortasına çakıldılar.
***
Nouvelle Vague'un Paris konseri, grup tarihinin en sansasyonel konserleriydi. Konser bazı teknik nedenler yüzünden kısa sürmüş olsa da kalabalığı oldukça tatmin etmiş, seyircilerin akıllarına kazınmıştı. Konser bitip de kalabalık dağıldıktan saatler sonra mekanın otoparkında sadece tek bir araba kalmıştı; 1967 model kırmızı bir Plymouth.
Güneşin doğmasına saatler kala, otoparkta birisi belirdi. Adam üzerinden tren geçmişe benziyordu. Suratı tanınamaz haldeydi ve üstü başı arabası kadar kırmızıydı. Üzerinde o kadar çok kan vardı ki, sanki heryerinden kanıyor gibiydi.
Daniel söve söve arabasına yaklaştı. Bu kadar sinirlenmesinin sebebi yediği dayak değildi, bir kere daha Alexander'ın işini bitirememişti. Bir kere daha kavgaları bir sonuca bağlanamamıştı. Bir kere daha iki taraf da yaşıyordu. Daniel kendi kendisine bir dahaki sefere bu işi bitireceğine dair sözler verirken arabası büyük bir patlamayla havaya uçtu ve patlamanın etkisiyle Daniel savruldu.
Yaraları ve savrulma nedeniyle acıdan kıvranan adam sert bir sesle irkildi.
"Demek şu meşhur Daniel sensin. Bay Black senin hakkında her şeyi anlattı. Belli ki biraz abartmış."
Siyah takım elbiseli bir adam, silahını Daniel'ın kafasına doğru tutmuştu. Alexander her zaman yedek planı olan birisiydi ve belli ki bu adam "b planı"ydı. Alexander yine kendi işini başkasına yaptırıyordu ve bu sefer yarım kalmış işini bitirmesi için ghoulunu yollayarak büyük bir hata yapmıştı.
"Belli ki her şeyi anlatmamış." dedi Daniel, acıdan dolayı boğuk bir sesle. Ve birden ayağa fırladı. Böylesine ölümcül yaralanmış bir adamdan beklenmeyen bir çeviklikle takım elbiseli adamın üstüne çullandı ve elinden silahını kaptı. Şimdi yerde diz çöken ve kafasına silah dayanan kişi Alexander'ın ghouluydu.
"Adım gibi eminim ki, Alexander bu olaydan sonra hemen şehir değiştirecek. Ve bizim Alexander, hiç bir zaman doğaçlama yapmaz. Daha bu şehre gelmeden, bu şehirden sonra nereye gideceğini planlamıştır bile. Söyle, nereye gidecek?"
Ghoulun tüm dikkati alnına dayanmış silahtaydı.
"Bak, sırf Alexander'ın itisin diye seni öldürmeyeceğim. Eğer konuşmazsan, o zaman işler değişir."
Belki bu sözler, belki Daniel'ın böylesine yaralı halde bile böylesine güçlü olması, belki de Daniel'ın adam farkına varmadan adamın zihnine girmesi Alexander'ın ghoulunu etkiledi.
"Po..Port More."
Daniel bir an için şehrin nerde olduğunu düşündü. Sonra bakışlarını tekrar diz çökmüş adama çevirdi ve gülümsedi.
"Beni tanıyor musun?"
Adamın kaşları havaya kalktı, bu soru duymayı beklediği son şeydi belki de.
"Ee..evet. Sen, Daniel'sın?"
"Güzel." dedi Daniel ve silahı ateşledi. Beyni yerlere saçılmış adam yere yığılırken Daniel silahı yere attı.
"Bu arabamı havaya uçurduğun içindi."
______________________________________________________________
Not: Baal'ın "Gölge"sine yan bir hikaye olarak yazıldı.
Not2: Dinleyiniz; Nouvelle Vague - Bela Lugosi's Dead
Not3: Daniel karakteri için bkz:
Daniel DrakeNot4: Ayrıca başlık için bkz:
Bela LugosiNot5: Biraz daha not yazarsam, hikayeyi geçecek notlar.