Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Lordmuti

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 55
31
Kitabı genel olarak beğendim ama serinin final kitabının finali olarak biraz sönük kalmış. Devamı gelebilecek bir şekilde bırakılmış, yazarın tercihi sanırım daha sonra zaten 5. kitap da çıkmış. Daha vurucu bir şekilde bitebilirdi sanki.

Nöbet serisinden alışkın olduğumuz iyi/kötü arasında bir yerde, grilikler içinde dolaşmaya devam ediyoruz. Önceki kitaplarda aslında iyi ve kötünün sorgulanması, farkları ve ortak noktaları daha detaylı işleniyordu. Eski kitapların üçer bölümünün her birinde böyle felsefi sorgulamalara daha fazla giriliyordu. Bu kitapta olay biraz şekil değiştirip tüm büyücüler dünyasını etkileyen daha genel bir tehdide karşı savaşmaya, bir arayışa[*]quest[/*] dönüşmüş, iyi/kötü felsefeli olayları biraz arka plana itilmiş. Bu durumdan rahatsız değilim, sadece belirtiyorum.

Kitabın ilk bölümünde büyük bir gizem var, tüm büyücülük dünyasını ilgilendirecek kadar büyük. Hem gece hem de gündüz nöbetinin liderleri durumun araştırılmasını istiyorlar bu nedenle. Herkes birbirinden şüphelenip kimin elinin kimin cebinde olduğunun zor anlaşıldığı ilk kısım benim kitaptaki favori kısmım oldu. Zaten ilk bölümün sonlarında da kitabın tüm bölümlere yayılacak ana konusu belli oluyor.

İkinci kısım biraz filler gibi geldi, bölüm boyunca çok fazla şey yaşanmıyor. Olan şeyler de son sayfalarda olup bitiyor. Belki de bu kitabı üç ayrı bölüm değil de tek bir kitap olarak düşünmek lazım. Son Nöbet'in anlattığı şey, üç farklı olay ve bunların en sonda birbirine bağlanması değil eski kitapların aksine. Tek bir olay var ve bununla alakalı farklı şeyler yaşanıyor gibi düşünmek daha doğru olur.

Üçüncü kısım da ortaya çıkan şeylerin birbirine iyice bağlandığı, çoğu soruya cevap verildiği ve asıl gizemin çözüldüğü bölüm. Bu bölümde ciuv ciuv büyülü savaşlardan çok bulmaca çözmeye çalışıyorlar aslında, bir zeka savaşı var. Başta söylediğim gibi sonu biraz daha şekilli, değişik bir şey olabilirdi. Biraz sönük buldum. Devamı gelecekse çok önemli değil ama tüm serinin finali bu olacak derseniz yeterli gelmiyor bence.

Bir de güncel popüler fantastik eserlere, filmlere falan baya çok gönderme var bu kitapta. Sanırım Rus yazarımız kitabın artık tüm dünyada meşhur olduğunu düşünüp içine böyle şeyler eklemiş :D Hoş olmuş, çok sırıtmıyor bunlar. Belki de Rusya'nın Batı kültüründen yavaş yavaş etkilenmesi sonucu böyle şeyler kitaplara girmeye başlamıştır o dönemde, bilemiyorum.

Genel olarak başarılı bir kitap, 8/10 diyorum. Nöbet serilerini okuyanlar tabii ki alıp okusun, işiniz ne :D İyi ve kötünün keskin sınırlarla ayrıldığı fantastik şeylerden sıkılanları, şehir fantastiğiyle ilgilenenleri ve fantastik içinde felsefeli bazı düşünceler okumayı sevenleri -sığ şeyler değil, Lukyanenko iyi işliyor bu konuyu. Çok sığ olanları ben de sevmiyorum- serinin ilk kitabı Gece Nöbeti'ni okumaya davet ediyorum. Ayrıca Gece Nöbeti Rus Harry Potter'ı falan değil, tanıtımlara bakıp bu yanılgıya düşmeyin. Tek ortak noktaları içinde büyücüler olması, yoksa çok ayrı kategorilerde bu iki seri.

Aşağıda kitapla alakalı çok fena spoiler var ona göre.

Spoiler: Göster
Bilmeceyi ilk gördüğüm anda "hııı alacakaranlığın 7. katı aslında gerçek dünya, bu taç denen şey de aslında gerçek dünyada saklı. Merlin kadar güçlüysen 6'dan direkt gerçek dünyaya geçebiliyorsun. Zekiysen tek tek gidip yine buluyorsun tacı" diye düşünmüştüm. Tastamam benim düşündüğüm gibi çıktı olay. Hazal Yerdeniz'in sonundan baya esinlenilmiş demiş. Vallahi Yerdeniz'i okumama rağmen sonunda ne olduğunu hiç hatırlamıyorum Hazal[*]vurmayın[/*]. Sanki onlar da öteki dünya gibi bir yere gitmişlerdi, çöller falan vardı bir şeyler vardı ama bir özet geçersen ben de öyle miymiş değil miymiş görürüm :D

Yani bilmiyorum belki ben çok zeki bir insan olduğum için bunu düşünmüşümdür -sanmıyorum- ya da bu işte çemberin başı sonu olmaz geyiği artık çok bilinen bir şey olduğu için anında aklıma bu gelmiştir bilmiyorum. Ama Gesarlar Zavulonlar bunu düşünsün yani, o kadar ilim irfan sahibi adamlar olmuşlar.

Sonra Ayna olsun diye iyiler tarafından İskoçya'ya getirilen ilk bölümde görünen sirkçi çocuk var. Bu da bence şekil olsun diye eklenmiş, yazarın üstüne çok düşünmediği bir şey olarak kalmış. Sonraki bölümlerde hiçbir şeye bağlanmadığı gibi ilk bölümde de gereksiz drama yaşatmaktan başka pek işe yaramıyor. Sayesinde işte İskoçya iyiler başkanının olaydaki rolü biraz belli oluyor o kadar.

Bir de kardeşim Merlin'in mezarını koruyorsun, garip olay oluyor. İlk iş neden gidip orayı kontrol etmezsin? Hadi onu kontrol etmedin, bizim gariban Anton'a neden anlatmadınız? Yazık vallahi hiçbir şey bilmeden gitti oraya. Bir de bilip de söylemiyorlar, aman öyle değildir diyerek geçiştiriyorlar olayı. Biraz saçma buldum. Bu Gesar, Zavulon falan biraz saçma derecede aşırı sırcı. İlk kitaplarda Anton fakir büyücüydü, leveli düşüktü, manası azdı diye bir şey anlatmıyordunuz. Ulan artık Anton da büyük büyücü, söyleyin işte ne olacak?

Neyse sirkçi çocuk Egor'u getirdi İskoçya iyiler başkanı ama, Merlin'in dirilince aynanın ona karşı savaşacağı ne malum? Merlin gelse iyi kötü dinlemeden her şeye dalsa ne olacak? Ya da Merlin dirilince hemen kaçsa, başka yerde daha sonra savaşsa ne olacak? O anda ayna büyücü olamayacak eleman, boş yere gelmiş olacak. Hadi iyiler için daha kötüsü, Merlin belki kötülüğe tövbe edip iyiler için çalışacak, bu sefer de ayna onu yok edecek ve iyilere zarar vermiş olacaksın. Bunları ben düşünebiliyorsam benden kat kat zeki ve deneyimli olan büyücülerin de düşünebilmesi lazımdı. Nöbet serisindeki entrikaları başarılı bulurum ama burası biraz zayıf kalmış.

32
Tartışma Platformu / Ynt: Kapaklar sizi ne kadar etkiler?
« : 28 Şubat 2017, 13:10:11 »
Üstünde yarı çıplak kadın/erkek ya da rujlu dudak, rimelli göz vs. gibi şeyler olan ve asıl amacı seksi çağrıştırmak olan kitap kapaklarını sevmiyorum.

Kapağın üstünde kitabın içeriğiyle alakalı minimalist bir tasarım olması bana hoş görünüyor. İthaki bilimkurgu serisi ve Elantris'in ilk kapağı gibi mesela.

Bunlar dışında kapağa çok takılmam, asıl olarak yazara ve kitabın adına bakarım. Bilmediğim bir kitapla da karşılaşınca hemen telefonumu açar, neymiş diye ararım :D

33
Gökyüzü Dolu Şapka:

Terry Pratchett favori yazarlarımdan biri ve her Diskdünya kitabını bitirdiğimde neden favorim olduğunu tarif etmek için farklı bir neden buluyorum.

İnceleme yazmaya çalıştım bir on dakika, yazıp yazıp sildim. Söylenebilecek o kadar şey var ki kitap ve kitabın yaptığı şeyi ne kadar iyi yaptığı hakkında; ne yazsam kitabı anlatmaya yetmeyecek. Belki yarın gündüz gözüyle bir şeyler yazmayı denerim ama şimdilik bu kadar. Genel olarak Diskdünya serisini herkes okumalı. O kadar ince işlenmiş bir mizah ve anlatım var ki, muhteşem.

Tiffany Sızı serisini ise herkese önermekle birlikte özel olarak benim aksime henüz çok fazla kitap okuyup palazlanmamış ya da daha kibar bir tabirle henüz yaşı kemale ermemiş okurlara öneriyorum. Keşke ben fantastik edebiyata bu seriyle başlasaymışım. Zamanında Harry Potter'ın bizim neslimize yaşattığı deneyimin çok daha muhteşemini Tiffany Sızı ile yaşayabilirsiniz. İlk kitap Küçük Özgür Adamlar'dan başlayın ve bu kitapla devam edin.

34
Pazartesi Cumartesiden Başlar - Strugatski Biraderler

Strugatski Biraderleri İthaki sağ olsun okuduk. Rus bilimkurgusunun nasıl bir kafa yaşadığını da bu kitaplar sayesinde görme fırsatımız oldu. Ben beğendim, hatta yazarların daha önce okuduğum kitabı Kıyamete Bir Milyar Yıl'a göre bu kitabı daha çok sevdim diyebilirim.

Kitapta üç bölüm var ve bence bölümler gittikçe güzelleşiyor. İlk bölümü okurken biraz üfleyip püflemiştim ama ikinci ve özellikle üçüncü bölümde kitap gittikçe beni daha fazla memnun etti. Bölümlerden spoiler vermeden bahsedeyim.

İlk bölüm biraz daha fantastik mi desem saykodelik mi desem, böyle bir tarzda. Aslında kitabın genelinde de bir kontrollü delilik havası var ve bundan memnunum; ancak ilk bölümde ekstra çılgınca şeyler oluyor. Bölümün sonuna gelene kadar bilimkurgu diye aldık, fantastik çıktı diye şaşırabilirsiniz. Bu bölümde daha çok sevdiğim şeyler dönemin Rus bürokrasisini, insan ilişkilerindeki naifliği ve halkın düşünce yapısını anlatan kısımlar oldu.

İkinci bölümde felsefi bir görüş bir deney yapılarak ispatlanmaya çalışılıyor. Tabii deney büyülü/bilimsel/felsefik, karışık bir düzlemde gerçekleşiyor aslında. Burada yapılan deney ve bunun üstüne konuşulanlar, insan doğası hakkında yapılmış iyi tespitler olarak benim gözümde ayrı bir anlam ifade etti.

Üçüncü bölümde ise günümüz için belki alışılageldik, klişe denebilecek bir zaman yolculuğu/paradoksu konusu işleniyor. Böyle dedim ama kitaptaki en sevdiğim bölüm de burası oldu. Değerlendirirken kitabın yazıldığı yılı (1965) göz önüne almak lazım, bu dönemde yazıldığında böyle bir fikir ortada bile yoktu, belki klişeyi bu kitap yarattı. Dikkatli bir okur olursanız son bölümdeki bu konuyla alakalı olarak ipuçlarını önceki bölümlerden yakalayabilirsiniz.

Genel olarak memnun olduğum bir kitap oldu. Strugatskilerin biraz fantastik ve bolca mizahla bilimkurguyu harmanlamayı iyi başardığını Kıyamete Bir Milyar Yıl'dan sonra tekrar gördüm. 8/10 puan veriyorum. Bilimkurguyla ilgili insanlara kitabı tavsiye ederim. Yeni bilimkurgu okurlarına ise önerim öncelikle daha klasik eserleri okusunlar (Asimov, Herbert, Clarke, Heinlein vs.) sonra bu kitaba geçebilirler.

35
Evet, güzel bir başlık olmuş burası. Ben de Witcher'dan bahsetmek istiyorum. "Lesser Evil", Ehvenişer olarak çevrilmiş. Ben başarılı buldum, siz ne diyorsunuz sormak istedim.

Zamanında bizim sitede bu öykü çevrildiği zaman "Daha Küçük Kötülük" olarak çevrilmişti ve bundan hiç hoşlanmamıştım. http://www.kayiprihtim.org/portal/projeler/the-witcher-daha-kucuk-kotuluk/ O zaman kendi kendime "Kötünün İyisi" olsa daha iyi olur demiştim. Tabii çeviren kişiye kızmıyorum yanlış anlaşılmasın. Hatta allah razı olsun sayesinde o öyküyü de okumuş olduk zamanında :D Ama ehvenişeri görünce daha bir güzel geldi gözüme.

36
9/10, çok güzel kitap.

Burada zamanında çevrilmesi için ne kampanyalar düzenlemiş, ne kıyametler koparmıştık ama bir türlü kitap bize ulaşamamıştı. Kısmet bugüneymiş. Açıkçası çevirisi konusunda şüphelerim vardı; ancak kitabın ön sözünü okuduktan sonra biraz rahatladım. Çevirmen ve yayınevi başarılı bir iş çıkarmışlar, kitap boyunca da sıkıntılı bir durumla karşılaşmadım.

Witcher'ı ilk olarak oyunlarından tanıyan biriyim. Özellikle son oyundaki atmosfere ve yan görevlere bayılıyorum. Bu kitaptaki bazı öyküler oyunda yan görev olarak karşıma çıksa hiç şaşırmazdım. Bu açıdan oyunu yapan kişilerin Sapkowski'nin evrenini çok iyi anlayıp kullandığını söylemekte de fayda var.

Bu kitaptaki öyküler de hem Witcher evrenini anlatma açısından hem de gerçek dünyadaki masallara olan bazı göndermeleri açısından oldukça başarılı. Ayrıca Geralt'ı anlamak için de okunması gereken bir kitap. Çünkü Witcher olarak uyması gereken kuralların yanında kendine has bir ahlak felsefesi var Geralt'ın. Bu ahlaki duruşu "Lesser Evil" (Ehvenişer olarak çevrilmiş kitapta. Hem anlam olarak hem şiirsellik olarak ağza laps diye oturuyor, güzel çeviri) öyküsünde en iyi işlenmiş şekliyle görüyoruz. Diğer öyküler de genel olarak başarılı.

Favorilerim ilk ve son öyküler. İlk öykü Witcher'ı; bu Witcher'lık mesleği nedir, toplumda nasıl bir yer edinmiştir ve Geralt kimdir sorularını çok güzel bir şekilde cevaplaması açısından çok sevdim. Son öykü The Last Wish (Son Dilek)'i de Geralt ve Yennefer'ın hikayesine yapılan başlangıç olması ve sonlara doğru ortaya çıkan ufak şaşırtmacası açısından çok sevdim. (#TeamYen)

Witcher nedir, ne yapar, bu kitap nasıl bir evrende geçiyor gibi soruları anlatması açısından güzel bir başlangıç kitabı olmasının yanı sıra, benim gibi önceden oyunu oynayıp daha sonra kitaba başlayan okuyucular açısından da bir nostalji oluyor kitaptaki öyküleri okumak. Önce oyun mu kitaplar mı diye sorarsanız ben de size Star Wars'u hangi sırayla izliyorsun diye sorarım. 1 2 3 4 5 6 diye izleyenler önce kitapları okusun, 4 5 6 1 2 3 diye izleyenler ise önce oyunu oynasın. Ben ikinci tayfadanım, gelecekteki olayları bilerek okumaktan rahatsız olmuyorum aksine vaay burada da bu varmış diyerek seviniyorum. Karar sizin.

Witcher oyunlarını oynadıysanız kitabı koşarak gidip alın. Oyunlarla bir alakanız yoksa, bu kitap edebi açıdan da tek başına oldukça yeterli bir eser. İyi/kötü savaşı, seçilmiş kişi gibi konuları işleyen epik fantazilerden sıkıldıysanız Witcher evreni ve özellikle Geralt karakteri sizi bekliyor.

Son olarak:

When the time of the White Frost comes, do not eat the yellow snow.

37
Evet, dün kitabı almıştım. Elimdeki Dune Çocukları'nı da bitirdim. Bugün başlıyorum Son Dilek'e. Beklentim tavan yapmış durumda, çok heyecanlıyım. Kitabı okurken çok gaza gelip hele ley lele lele ley diye kalkıp deli gibi şarkı söyleyebilirim.

Kadınlarınızı saklayın, Rivialı Geralt geliyor!

38
Diğer Bilimkurgu Eserleri / Ynt: Dune - Frank Herbert
« : 09 Şubat 2017, 09:36:44 »
Üçüncü kitap Dune Çocukları'nı yeni bitirdim. Dune serisi hakkındaki duygularım biraz karışık.

İlk kitap çok güzeldi, ikinci kitap güzeldi, üçüncü kitap içinse ortalama üstü diyebilirim. Ama bilim kurgudan gittikçe uzaklaşıyormuşuz gibi hissediyorum. Kitaptaki din/politika/entrika kısmı o kadar ön planda ki; bilimsel her şeyi kaldırıp büyüyle değiştirseniz, olay uzayda değil de fantastik bir dünyada geçse işlenen senaryo aynı şekilde, anlamından hiçbir şey kaybetmeden var olabilir. Gezegendeki iklim değişikliği ve bunun yarattığı etkiler dışında gerçekten bilimsel diyebileceğimiz pek bir şey yok kitapta maalesef. Dune Çocukları için uzayda geçen, dini bol Game of Thrones bile diyebiliriz :D

Kitapta bir süre sonra beni sıkan bir mistisizm, gizemcilik havası var. Karakterlerin hepsi çok büyük öngörülere sahip, bazıları resmen geleceği görebiliyor ve buna göre bir şeyler yapıyor. Karakterlerin bu üstün yetenekleri, okuyucunun - ya da sadece benim, bilemiyorum - sebebini anlayamadığı işler yapmalarına sebep oluyor. Yapılan işlerin neden o şekilde yapıldığı ya hiç anlatılmıyor ya da çok uzun süre sonra dolaylı olarak anlatılıyor. Bir de herkes karşısına çıkan bir sorunun üstünde sadece kendi kendine düşünerek sonunda doğru cevaba ulaşıyor; ama cevap yine çoğu zaman bize söylenmiyor. Bölüm başlıyor, karakter birileriyle ya da kendi kendine konuşuyor. Sonra onun düşünce akışını görüyoruz ve sonunda işte böyle olmalı diyor; ama bu bize anlatılmadan cart diye bölüm bitiyor. Özetle karakterlerin karar verme süreçlerine, düşünce akışlarına bu kadar önem verilip vardıkları sonucun açıklanmaması beni kitap boyunca rahatsız eden bir tercih oldu.

Kitapta yöneticilerin yapması gerekenler, liderlerin alması gereken zor kararlar, halkı yönetmek için din nasıl kullanılır vb. kısımlar genellikle başarılı işlenmiş ve gerçek dünyada da şu anda benzeri yaşanan şeyler mevcut. Halkı kontrol etmek için dini kullanan yozlaşmış rahiplerden tutun zenginliğini korumaktan başka bir şey düşünmeyen CHOAM şirketine ve etliye sütlüye karışmayız deyip her şeye burunlarını sokan Uzay Loncasına kadar bu evrendeki pek çok kurum ve kuruluş gerçek dünyada da karşılık bulabilen şeyler. Ayrıca Dune serisinin önceki kitaplarından alışkın olduğumuz her bölümün başında bir alıntı/özlü söz/kıssa vs. bulunması geleneği bu kitapta da devam ediyor. Burada yazan şeyler de kitabın hem kendi evreni için hem de gerçek dünya için geçerli olabilecek şeyler, okuması çoğu zaman keyifli. Bazı kısımlar kutsal kitaplardan alınan ayetleri de andırmıyor değil.

Dune serisine başladıysanız ve devam etmek istiyorsanız okuyun, sizin için güzel bir kitap. Zaten serinin üçüncü kitabı olması nedeniyle bilim kurguya yeni başlayanlara bu kitabı değil ilk kitap olan Dune'u önermek lazım. Puanım 6/10, çünkü "bilim" kurgu yönü biraz zayıf ve benim damak tadıma göre biraz fazla mistisizm içeriyor; ancak işlediği politik konular hakkında 76 yılına göre oldukça başarılı ve Game of Thrones'la yarışabilecek bir entrikalar ağına sahip.

39
Duyurular / Ynt: Proje: Öykülere İlan-ı Aşk
« : 04 Şubat 2017, 17:26:12 »
Bu güzel proce için kırbaçlı hanımı kutlarım.

Isaac Asimov'un The Last Question (Son Soru) adlı öyküsüne dm'den yürümek istiyorum. http://multivax.com/last_question.html

Asimov'un tarzını, özellikle robotlarını ve onlar aracılığıyla ağır bilim kurguyu sosyal bilimlere vs. bağlamasını severim. Asimov'un bu öyküsünde süper işlem gücüne sahip bir bilgisayar inşa edilmiş. Bu bilgisayar gün geçtikçe de farklı medeniyetler tarafından geliştiriliyor, döneminin en gelişmiş bilgisayarı olarak varlığını sürekli sürdürüyor.

2061'den itibaren gelecek zaman boyunca çeşitli dönemlerden ve uygarlıklardan kesitler şeklinde ilerleyen öyküde, her bölümde bilgisayara bir soru soruluyor ancak bilgisayar bu sorulara aynı cevabı veriyor. Böyle söyleyince fantastik bir şey gibi durdu, spoiler vermemek için soruları veya cevabı söylemiyorum. Öyküyü okursanız her bir sorunun ve verilen aynı cevabın bilimsel olarak da ne kadar mantıklı olduğunu kendi gözlerinizle görebilirsiniz.

Öykünün beni tam olarak tavladığı yön ise en son bölümü. Zaman sıçramaları şeklinde gide gide bir noktaya varıyoruz. Bu anda bilgisayar sonunda bir cevap veriyor. Ve bu son kısım öykü boyunca devam eden "bilim kurgusal gelecek kehanetleri" ve bilimsel bakış açısını bir anda felsefeyle alakalı bir kısma çekiyor ki, muhteşem. Çok muğlak anlattığımın farkındayım ancak yazdıklarım bile aslında fazla, öyküyü okuyup neler olduğunu kendiniz mutlaka görmelisiniz.

Güzel başlayıp ilginçliğini giderek arttıran, sonunda da vaaay diyerek hayran kaldığım nadir öykülerden birisi oldu The Last Question.

40
Eee dolar yükseldi arkadaşlar olacak o kadar.

Ben çok sevindim, koşarak gidip kitabı alacağım. Oyunlar mı önce kitaplar mı önce sorusuna gelirsek ben kitapları okumadan önce oyunu oynadım. Oyundan sonra kitapların özetlerini, içlerinde geçen karakterlerin başından geçen bazı şeyleri falan okudum wikilerden. Tamamen bilmiyordum her şeyi ama genel hatlarıyla konuya hakimdim yani ikinci oyundan itibaren.

41
Tartışma Platformu / Ynt: Fantezide Bilimin Yeri?
« : 26 Ocak 2017, 15:47:57 »
Yaa bak hakikaten kafaloji :D Büyüye normalden çok farklı bir bakış var Diskdünya'da. Bazı büyüler büyü değil, karşındakini büyü olduğuna inandırdığın için çalışıyor vs. Cadılar büyülerini ellerinde ne varsa onunla yapabiliyorlar mesela, malzeme listeleri uyulması gereken şeylerden ziyade yol gösterici gibi :D

Bir de buhar devrimi dönemlerini anlatan kitaplarını çok merak ediyorum, teknolojiye de böyle güzel bir yönden bakıyordur Pratchett eminim ki.


42
Diğer Fantastik Eserler / Ynt: Kan Yemini - Brian McClellan
« : 26 Ocak 2017, 14:10:00 »
Kitabı geçenlerde rafta görmüştüm. Kapakta Brandon Sanderson reyizin ben beğendim yazısını görünce dedim ki tamam bu kitabı alıyorum. İyi ki de almışım. Son zamanlarda en çok keyif alarak okuduğum fantastik kitap oldu. Puanım 8.5/10

Kitap tanıtımlarından falan barutlu tüfekli büyücülü karışık bir evren olduğunu görmüşsünüzdür. Barut kullanan tipler de aslında büyücü gibiler, bunlara damgalı diyorlar. İmtiyazlı denen, normal dnd büyücüsüne benzeyen ateş topu atan, yıldırım düşüren tipler var. Bir de maharetli denen büyücüden çok x-men mutantlarına, inhuman güçlerine benzer ama çok aşırıya kaçmadan, mütevazı güçleri olan tipler var. Bunların kendi aralarındaki etkileşim, büyülerin kuralları vs. hoşuma gitti. İlk kitapta her büyülü gücün detayı tam olarak anlatılmamış, bazı şeyleri hem biz hem de kitaptaki karakterler bilmiyor. Devam kitaplarında bunlar açığa çıkar, çıktıkça biz de öğreniriz.

Kitap temel olarak üç karakterin gözünden anlatılan bölümler şeklinde ilerliyor. Bir tanesi Tamas, barut büyücüsü devrimci general. Bu bölümlerde siyasi olaylar, politik manevralar ve bazı yerlerde aksiyon sahneleri var. Diğer karakter Adamat, bu da Tamas'ın tuttuğu bir dedektif. Tamas'ın başından bir şeyler geçiyor, sonra da Adamat'a görev veriyor ve biz de dedektiflik, araştırmacılık sahneleri izliyoruz. Son karakter de Taniel, Tamas'ın oğlu. Bu eleman da barut büyücüsü. Bunun bölümlerinde de bol bol aksiyon var, babasının verdiği görevlere gidiyor, düşman imtiyazlı büyücüleriyle falan savaşıyor. Bu bölümlerde kuşatmalar, savaşlar, çatışmalar sürüyle mevcut.

Kitaptaki yeni büyü sistemi ve işte barutlu ateşli silahların olması hoş. 1800'ler Avrupasına benzer bir ortam var teknolojik açıdan. Fransız devrimini andıran, krala karşı yapılmış, gücü halka vermeyi planlayan bir devrim var. Bazı yönlerden Tamas'ı Atatürk'e benzetmemek elde değil. Başarılı bir asker bir savaşçı aslında. Krallık sisteminin çarpıklığını görüyor. Sisteme reset atıyor ve gücü kendine almaktan kaçınıyor, idareyi halka ve meclis benzeri bir yapıya vermek istiyor. Tamas reis bizi diskoya götür.

Karakterleri de başarılı buldum. Ana karakterlerin yanında gezen baya civcivli yan karakterler de var. Tamas'ın koruması, Taniel'in ex-nişanlısı :D, İmtiyazlı Bo, adını unuttuğum uzak diyardan gelen konuşmayan büyücümsü kız, Adamat'ın koruması boksör eleman vs. ilgi çekici olaylara dahil oluyorlar.

Sonuç olarak fantastikte farklı bir tat arıyorsanız Kan Yemini sizin için biçilmiş kaftan. Okuyun, okutun.

43
Tartışma Platformu / Ynt: Fantezide Bilimin Yeri?
« : 26 Ocak 2017, 01:45:11 »
Elinden ateş topu atan adam mantıklı da taramalı tüfekli taret yaratan adam mı mantıksız? Yani termodinamik yasalarına ters iş yapmak mantık çerçevesinden taşmadı ama benim söylediklerim taştı öyle mi :D

Bence hayal gücüne ket vurmuşsun. Vurma. Çakralarını aç, daha çok eğlenirsin.

Tabancalı tüfekli büyücü örneği istiyorsan Kan Yemini diye bir kitap var forumda da tartışılmaya başlandı, okumanı öneririm.

44
ALLAH DİYEN LORDMUTİ

45
Tartışma Platformu / Ynt: Fantezide Bilimin Yeri?
« : 15 Ocak 2017, 09:51:22 »
Yeterince gelişmiş bir teknoloji, büyüden ayırt edilemez. -Arthur C. Clarke

Ben büyüyü bir pozitif bilim olarak görüp büyücüye de bilim insanı gibi bir rol veren eserleri seviyorum. Hatta yarın bir gün fantastik kitap yazacak olursam büyüyü bu şekilde ele alırdım.

Fayırbol atıyorum tarzı büyüyü seven de vardır, su moleküllerini oktagonal şekilde dondurup bir sürü minik prizma yaratarak gün ışığının yansımasını arttırdığı için tüm vampirleri bir anda yok ettim tarzı büyüyü seven de vardır.

Düşünsenize büyüyle iki üç tane otomatik taramalı tüfekli taret yaratıp onlar düşmanı oyalarken kaçmalı bir kitap olsa güzel olmaz mı? Büyülü hekırlarla büyüsüz hekırların savaşları falan olsa, kuantum bilgisayarları mesela kullanıp garip şeyler yapılsa. Anti-madde bükücüsü teröristler olsa. Ya da "rööö herkesi keseceğim üstlerine de işeyeceğim" iblisleri yerine büyüyle falan yan boyuttan gelmiş, dünyayı kendilerine göre terraform yapmaya çalışan iblisler olsa.[*]Fikirleri çalıp kitap yazabilirsiniz :D[/*]

Büyüye bilim gibi yaklaşılmasını seviyorsanız Rüzgarın Adı'nı okuyun, oradaki büyü sistemi çok iyi. Favori büyü sistemim bile olabilir yani bu sistem. Kitapları sevmemdeki en büyük neden buydu.

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 55