16
Kurgu İskelesi / Geçmişin Son Kalıntıları 1-5
« : 21 Mart 2011, 23:17:26 »
GEÇMİŞİN SON KALINTILARI
BEŞİNCİ BÖLÜM;
ZAMAN FARKI
Bir kişi kendi kendiyle sesli konuşursa kişilik bölünmesi olarak düşünülebilir… Bir kişi kendinden kaçıyorsa, karakteristi özelliklerinden hoşlanmadığı içindir… Bir kişi kendi kendine dokunuyorsa bu da cildini mi keşfetmeye girer? Bunu bilmiyorum ancak bu bahsettiklerim tek bir ruhun, tek bir bedeni, iki kişi olarak saymasıyla olan şeylerdir… Ancak iki aynı ruhun ve bu ruhu saran iki aynı kılıfın bir arada bulunması hiç de iyiye alamet değildir! Cesedi gördükten sonra asansörden çıkıp cesedi incelemeye giden bu fantastik Delilah'lı dörtlü, karşılaştıkları şey karşısında küçük dillerinin (Senezata ve Canx için geçerli olmasa da) üzerindeki iki yana uzayan kıkırdak benzeri yapıyı yutmak üzereydiler. Bunun sebebi ise cesedin, Loi’nin ta kendisine ait olmasıydı. İlk önce bir klon olarak düşünseler de Loi’nin, kendi cesedine yaklaşmasıyla aralarında elektron parçacıklarının yer değiştirmesi durumu gayet rahat açıklıyordu. Senezata ve Canx hemen Loi’yi cesetten uzaklaştırdılar ve;
—Canx, sen Keata ile birlikte Loi’nin cesedini incele ve doku örneği al; mümkün olursa karbon sayısından hangi Loi’nin gelecekteki ve hangsinin geçmişteki olduğunu öğrenebiliriz.
—Bunun gelecekteki olduğu gayet belli, eğer geçmişteki olsa şu an burada canlı olarak bulunmazdı değil mi?
—Emin olmak zorundayız Canx…
Fazla sorgulamayıp, Keata’nın yanına giden Canx, işe bir tutam saç teli alarak başlar. O sırada Senezata bir şok halinde bulunan Loi’yi bir üst kata çıkarır. Burası eskiden konferans salonuydu. Şimdi ise bir duvarı olmayan ve içindeki tüm eşyaların yanmış olduğu bir harabe… Loi ayaklarının güçsüzleştiğini hissetti ve yere çöktü. Senezata onu yakaladı ve yavaşça yatırdı. Loi ağlamaklı bir sesle:
—Ben..ben ölüyorum Senezata, bunlar benim son günlerim!
—Sakin ol dostum böyle bir şey olmayacak hangi sebepten öldüğünü keşfedeceğiz ve işaretler kendini gösterdiğinde seni oradan uzaklaştıracağız…
—Hayır! Bu işe yaramaz! Eğer ölmem gerekiyorsa zaten öleceğim bunu sen de biliyorsun, beni kandırmaya çalışma! Ama ben Keata’yı gerç…
Konuşmanın devamını getirmedi, Senezata zaten sürekli aklından geçenleri biliyordu, ona anlatmasının bir faydası yoktu. Loi başını diğer yana çevirdi ve gözünden bir damla yaş süzüldü. O anda “ding” sesiyle açılan asansörden Canx ve Keata çıktı. Senezata merakla Keata’ya baktı.
—(Loi’ye bakarak) Lordum!... Sanırım ölüm sebebiniz… ( çantasından tuhaf şekilde bir hançer çıkararak) Bu hançer!
Loi yavaş yavaş ayağa kalkar. Gözleri hyroch taşı gibi açılmış hançere bakıyordu.
—Sakın hançerin ucuna dokunma! Onu hemen yere koy!
—Loi neler oluyor?
Loi koşarak Keata’dan hançeri kapar ve 3-4 metre ilerisine savurur. Mekanik kolundaki iyon saati evrensel saatle tam 11:13:108’i göstermekteydi.
“11:13:109” —Keata! Senezata! Geri çekilin! “11:13:110”, “11:13:111”, “11:13:112”, “11:13:113”!
Hançerin sapında kırmızıyken yeşile dönen küçük sinyal ışığıyla birlikte hançerin tpkı bir yılanın dişlerinden zehir gelmesi gibi, hançerin uçlarından fosforlu yeşil denilebilecek bir sıvı salınımı gerçekleşti ve ardından da Loi şaşkınlıkla bağırdı;
—Henüz ölmedim!
— Henüz ölmedin de ne demek? Alt katta sana ait bir ceset var!
—Kolu mekanik miydi?
—Ben… aslında ben hançeri bulduktan sonra… koluna pek dikkat ettiğimi söyleyemem, üstünde uzun bir ceket vardı!
—Keata! 9 yıl önce bu binada bir Nagoi ajanı beni etkisiz hale getirdi ve koluma bu hançeri sapladı ancak hiç gücüm kalmadığından onu çıkaramadım bile ve ardından bilincim kapandı. Uyandığımda hastanedeydim, kolum sadece sarılıydı ve şirkette çalışan birkaç arkadaş yanımda duruyorlardı. O hançerin kolumdan ne zaman çıktığını ve hastaneye ne zaman götürüldüğümü hatırlamıyorum…
—…Çabuk alt kata!
Oraya gittiklerinde cesedin bulunduğu yerde sarı, Loi’nin cesedinin şeklinde bir enerji alanı yavaş yavaş sönmekteydi. Tahminler bu enerji alanının bir iyon bulutu olduğu yönündeydi.
—Yani az önce burada bulunan ceset geçmiştendi ama bilinmeyen bir nedenden ötürü şimdiki zamana geldi ve biz onun hayatını mı kurtardık? Yani senin?
Keata’nın oldukça aklı karışmıştı, Loi ise tam tersine her şeyi şimdi anlamıştı.
—Evet, yani bir bakıma… Ama bu durumda ya burada olmamız bir tesadüf değil, yada bu yarı ölü Loi’nin burada olması bir tesadüf değil!
O anda dışarıda bir tür motor sesi duyarlar ve hepsi üst kata çıkıp yıkılmış duvardan dışarıya bakar. Tuhaf görünümlü bir araç tıpkı o ceset gibi sarı bir iyon bulutuyla kayboluverir! İz bırakmadan…(6 saniyelik bir iyon bulutu hariç.)
BEŞİNCİ BÖLÜMÜN SONU
BEŞİNCİ BÖLÜM;
ZAMAN FARKI
Bir kişi kendi kendiyle sesli konuşursa kişilik bölünmesi olarak düşünülebilir… Bir kişi kendinden kaçıyorsa, karakteristi özelliklerinden hoşlanmadığı içindir… Bir kişi kendi kendine dokunuyorsa bu da cildini mi keşfetmeye girer? Bunu bilmiyorum ancak bu bahsettiklerim tek bir ruhun, tek bir bedeni, iki kişi olarak saymasıyla olan şeylerdir… Ancak iki aynı ruhun ve bu ruhu saran iki aynı kılıfın bir arada bulunması hiç de iyiye alamet değildir! Cesedi gördükten sonra asansörden çıkıp cesedi incelemeye giden bu fantastik Delilah'lı dörtlü, karşılaştıkları şey karşısında küçük dillerinin (Senezata ve Canx için geçerli olmasa da) üzerindeki iki yana uzayan kıkırdak benzeri yapıyı yutmak üzereydiler. Bunun sebebi ise cesedin, Loi’nin ta kendisine ait olmasıydı. İlk önce bir klon olarak düşünseler de Loi’nin, kendi cesedine yaklaşmasıyla aralarında elektron parçacıklarının yer değiştirmesi durumu gayet rahat açıklıyordu. Senezata ve Canx hemen Loi’yi cesetten uzaklaştırdılar ve;
—Canx, sen Keata ile birlikte Loi’nin cesedini incele ve doku örneği al; mümkün olursa karbon sayısından hangi Loi’nin gelecekteki ve hangsinin geçmişteki olduğunu öğrenebiliriz.
—Bunun gelecekteki olduğu gayet belli, eğer geçmişteki olsa şu an burada canlı olarak bulunmazdı değil mi?
—Emin olmak zorundayız Canx…
Fazla sorgulamayıp, Keata’nın yanına giden Canx, işe bir tutam saç teli alarak başlar. O sırada Senezata bir şok halinde bulunan Loi’yi bir üst kata çıkarır. Burası eskiden konferans salonuydu. Şimdi ise bir duvarı olmayan ve içindeki tüm eşyaların yanmış olduğu bir harabe… Loi ayaklarının güçsüzleştiğini hissetti ve yere çöktü. Senezata onu yakaladı ve yavaşça yatırdı. Loi ağlamaklı bir sesle:
—Ben..ben ölüyorum Senezata, bunlar benim son günlerim!
—Sakin ol dostum böyle bir şey olmayacak hangi sebepten öldüğünü keşfedeceğiz ve işaretler kendini gösterdiğinde seni oradan uzaklaştıracağız…
—Hayır! Bu işe yaramaz! Eğer ölmem gerekiyorsa zaten öleceğim bunu sen de biliyorsun, beni kandırmaya çalışma! Ama ben Keata’yı gerç…
Konuşmanın devamını getirmedi, Senezata zaten sürekli aklından geçenleri biliyordu, ona anlatmasının bir faydası yoktu. Loi başını diğer yana çevirdi ve gözünden bir damla yaş süzüldü. O anda “ding” sesiyle açılan asansörden Canx ve Keata çıktı. Senezata merakla Keata’ya baktı.
—(Loi’ye bakarak) Lordum!... Sanırım ölüm sebebiniz… ( çantasından tuhaf şekilde bir hançer çıkararak) Bu hançer!
Loi yavaş yavaş ayağa kalkar. Gözleri hyroch taşı gibi açılmış hançere bakıyordu.
—Sakın hançerin ucuna dokunma! Onu hemen yere koy!
—Loi neler oluyor?
Loi koşarak Keata’dan hançeri kapar ve 3-4 metre ilerisine savurur. Mekanik kolundaki iyon saati evrensel saatle tam 11:13:108’i göstermekteydi.
“11:13:109” —Keata! Senezata! Geri çekilin! “11:13:110”, “11:13:111”, “11:13:112”, “11:13:113”!
Hançerin sapında kırmızıyken yeşile dönen küçük sinyal ışığıyla birlikte hançerin tpkı bir yılanın dişlerinden zehir gelmesi gibi, hançerin uçlarından fosforlu yeşil denilebilecek bir sıvı salınımı gerçekleşti ve ardından da Loi şaşkınlıkla bağırdı;
—Henüz ölmedim!
— Henüz ölmedin de ne demek? Alt katta sana ait bir ceset var!
—Kolu mekanik miydi?
—Ben… aslında ben hançeri bulduktan sonra… koluna pek dikkat ettiğimi söyleyemem, üstünde uzun bir ceket vardı!
—Keata! 9 yıl önce bu binada bir Nagoi ajanı beni etkisiz hale getirdi ve koluma bu hançeri sapladı ancak hiç gücüm kalmadığından onu çıkaramadım bile ve ardından bilincim kapandı. Uyandığımda hastanedeydim, kolum sadece sarılıydı ve şirkette çalışan birkaç arkadaş yanımda duruyorlardı. O hançerin kolumdan ne zaman çıktığını ve hastaneye ne zaman götürüldüğümü hatırlamıyorum…
—…Çabuk alt kata!
Oraya gittiklerinde cesedin bulunduğu yerde sarı, Loi’nin cesedinin şeklinde bir enerji alanı yavaş yavaş sönmekteydi. Tahminler bu enerji alanının bir iyon bulutu olduğu yönündeydi.
—Yani az önce burada bulunan ceset geçmiştendi ama bilinmeyen bir nedenden ötürü şimdiki zamana geldi ve biz onun hayatını mı kurtardık? Yani senin?
Keata’nın oldukça aklı karışmıştı, Loi ise tam tersine her şeyi şimdi anlamıştı.
—Evet, yani bir bakıma… Ama bu durumda ya burada olmamız bir tesadüf değil, yada bu yarı ölü Loi’nin burada olması bir tesadüf değil!
O anda dışarıda bir tür motor sesi duyarlar ve hepsi üst kata çıkıp yıkılmış duvardan dışarıya bakar. Tuhaf görünümlü bir araç tıpkı o ceset gibi sarı bir iyon bulutuyla kayboluverir! İz bırakmadan…(6 saniyelik bir iyon bulutu hariç.)
BEŞİNCİ BÖLÜMÜN SONU