Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Kanashii Uchiha

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 7
16
Severek okuyorum bu tip hikayeleri.
Yorucu olmuyor, kişiyi sıkmıyor.
Uzunluğu yeterli; anlamı derin oluyor.Elinize sağlık ^^

17
Gezginler Kamarası / Ynt: Üç Nokta Derinliğinde Cinnet
« : 30 Ocak 2012, 23:29:15 »
Üç Nokta Derinliğinde Cinnet

Hep böyle başlar zaten sevişmeler de, pazartesi sabahları da; önce merak, ardından azap, sonrası cinnet. Gidişat bu yönde olur çoğunlukla.
Anlamsızlığı sorgulamakla, anlamsız bir yaşamın içinden soyutlanmak arasında kaldığınız günlerde ne yaparsınız? Farklı cevaplar var bu konuda. Oysa susmayı tercih edenlerde çoğunlukta. Bir dönem sonra cinnet geçirenlerin arasında olabilirsiniz mesela.
Sorgular mısınız o zaman, merak eder misiniz?

Cevap yanlışsa ölmeyi hak edenlerden de olabilirsiniz, büyük ödülü kazananlardan da. Ne kadar şerefli bir dünyada yaşıyoruz değil mi? Bravo. Aslına bakarsanız sıradan gidiyor her şey. İç geçirilerek anımsanacak ve ya alkışlarla karşılanacak bir durum yok ortada. Garipsedikleriniz kadar umursasanız çok daha farklı bakabilirsiniz çok basit gördüğünüz şeylere. Ancak kısa yolu seçiyor bu tembel çağın yeni çok hücreli canlısı.

Şimdilerde egolarımız yön veriyor hayata. Moda bu yaklaşım. "Ben varsam evren var" Kavramı. Ne ilginç değil mi? Halbuki tarih çağları, benim yeryüzüne gelişimden çok öncelerine dayanıyor. İnanın bana, yaptığım hesaba göre Dinazorlar bile henüz orta yaşlı sayılırlar. Aslında ironik, fakat şimdilerde hiç kimse, işin o yüzünü görmüyor. Böylesi daha lüks ve janjanlı görünüyor.

Ah! Bir dakika, bir dakika. Ne söylediğim anlaşılmıyor değil mi? Neden bahsettiğim hakkında hiç bir fikriniz yok! Olsun ben denedim.En azından bundan sonra beni yargılarken, iki kere düşünmeniz gerekecek benden geriye kalanlarla. 

Düşünmek dedim de; kritik-analitik düşünme dediğimiz hadise var mesela. Bir konu, sorun ya da problemi alt başlıklarına ayrıştırıp, tümden gelime başvurarak ve her bir başlığı ayrı ayrı irdeleyip eleştirerek, ve her biri arasındaki bağlantıları gerçekçi kanıtlarıyla ortaya koyarak, yani tüme varımla düşünmek ve değerlendirmektir de diyebiliriz buna. Burada düşünme eyleminin kaliteli olması gereklidir. Yoksa istemsiz, refleksi bir düşünme sözkonusu olur. Eğer baştan başlayıp sona kadar devam etsem sıkılacaktım muhtemelen. İşte bunu becerebilmek için anlattım bunca şeyi;yoksa hepiniz bana, karımı neden öldürdüğümü soracak; sormaya cesaret edemediğinizde ise meraklı gözlerle bakıp, ardımdan dedikodumu yapacaktınız. Sırtınızdan büyük bir yükü, kısmende olsa kaldırdım.Eminim.

Biliyor musunuz aslında birbirimizle anlaşabilmek bu kadar kolayken, bu yolu o kadar nadir kullanıyoruz ki. Oysa birbirimizi öldürme işlemi temelinde daha yorucu ve sıkıcı. Bana öyle geliyor sizi bilemem. Dedim ya en azından denedim.

Unutmadan karımı neden öldürdüğüme gelince , mutlaka merak ettiniz. Ne zaman etmezsiniz ki...Varsayımlarınız, yorumlarınız oldu muhakkak. Bilirim ...
Ancak bunu size yine de söylemeyeceğim. Benimde bir özel hayatım var ne de olsa; değil mi?




Timsah Aldemar'ın Günlüğü'nden
Serengeti Milli Parkı - Tanzanya



***




   
Spoiler: Göster
Alıntı
Bakıcı Ramirez Gueta'nın Gün Sonu Raporu:
Aldemar bu günlerde oldukça garip tavırlar sergiliyor.Stressli.Yemek yemiyor. Halsiz ve iştahsız.
Sık sık koruluğun sonundaki çamurlu bölgeye gömülüyor.Son çiftleştiği dişi halen kayıp.
                                                                                                 






18
Aylık Öykü Seçkisi / Ynt: Seçkiden Öneriler
« : 29 Ocak 2012, 13:54:41 »
Flod yapma endişesindeyim ama yazmasam olmazdı ! Bağışlayın.

Bu soğuk pazar öğleden sonrasının ilk önerisi eskilerden ;

Şerit - MİT

http://oyku.kayiprihtim.org/serit-mit/

Okuyun , vakit ayırın ve ne kadar kıymetli olduğunu anımsayın zamanların. Gözlerim dolarak okudum. Kullanılan yumuşacık, mükemmel bir dil. Hatasız. Kurguda hiçbir boşluk bulunmuyor ve içinde sıcacık insanı saran bir şeyler barındırıyor,dümdüz ... Okuyun ve hayata bakış açınızı bir daha gözden geçirin.

Ben Michael Kwanuke'nin Home Again'i eşliğinde okudum. Deneyin bayılacaksınız.
Şurdan dinleyebilirsiniz...

 http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=kJ4s3G7hgR4


Dört Mevsimin Hanımları - Fırtınakıran 

Tasvirleri betimlemeleri, derin ve renkli anlatımı ile gözlerden kaçmaması gereken bir öykü.İnsanı düşün gerçek olduğuna inandırışı ile favorilerimden.
Ustaca verilen diyaloglar hem temayı yaşatıyor; hemde vermek istediği mesajı sağlam bir yapı ile okuyucuya sunuyor.

http://oyku.kayiprihtim.org/dort-mevsimin-hanimlari-firtinakiran/


Yazık ... Çok Yazık - Magicalbronze

Beklenmeyen zamanlarda çocuk hikayeleride büyüklerinki kadar can yakabilir. Böyle bir durum var bu hikayede işte.Üzülmeli mi, merak mı etmeli? Karar veremiyor okuyucu. Zaten verilmek istenen noktada bu kadar başarılı olunmasının nedeni de bu. Sade bir anlatımla ama kahramanın diliyle bütünleşerek hikayeyi ortaya dökebilmek.
Deneyin; Satır aralarında King'in başka dünyalara geçen Jake'iyle bile karşılaşabilirsiniz.

http://oyku.kayiprihtim.org/yazik-cok-yazik-magicalbronze/

19
Dün kontrol ettiğimde ulaşabiliyordum KR. 
Radyosuna .. bakalım, bu gece bende dinleyeceğim ^^
Ulaşılan uğurlu linki de paylaşayım dinlemek isteyenler için ...

ya ben bağlanamıyorum radyo2.kayiprihtim.org değil mi?

Evet orası. Yukarıdaki yeşil duyuruya basarak da direk gelebilirsiniz aslında.

Hatta şöyle yapayım:

http://radyo2.kayiprihtim.org/

20
Sinema / Ynt: 84. Oscar Ödül Töreni
« : 28 Ocak 2012, 03:22:57 »
Favorilerim Hayat Ağacı, Hugo ve Artist...
Demir Leydi de Merly Streep ve Scorsese'nin başarılı olmasını ümit ediyorum.
Ancak Brad Pitt'i sevmeme rağmen Hayat Ağacı dururken Moneyball ile aday olması tam bir şaşkınlık sebebi oldu bende...

21
Alıntı
Asla kendini küçümseme. Sen hala Beatrice’sın, ben hala Dante. Sonumuz benzemesin sadece.

Nereden biliyorsun bir cümlede insanın doğup ölebileceğini ; nereden buluyorsun bir cümleyle insanın yeniden eskiye döneceğini?

22
Düşler Limanı / Ynt: Maviyi Seven Kız
« : 28 Ocak 2012, 00:52:11 »
Nasıl başlamak gerekir ki böyle bir öyküye ....
Ben, kafamın içinde yaşayan ve  ''iç ses'' diye tabir ettiğim gevezeye;
 ''Yorum istemez, sen sus; yeter!'' diyerek başladım bir şeyler karalamaya.

Aşık olmanın anlamlandırılamaz derece de sıcak anlatıldığı bir öyküydü bu. Herkes aşık olmaz, olsa da mavi bir aşk olmaz onların ki ...
Ama Nil farklıydı. Tarık... Tarık çok daha farklı.
Anlatım şeklini, betimlemelerini, benzetmelerini; çevre-kişi-durum tasvirlerini öyle ince ve öyle hoş yapmışsın ki ; EGO otobüslerinde cam kenarı koltuklardan birindeymiş gibi ilerledim tüm hikaye boyunca. Sıkılmadım okurken. Bütün halde yazılan paragraflardan, okuduğum yeri kaybetmekten ve bitme/başlama noktalarından nefret ediyor olsamda ,bölük pörçük okuduğumu düşündüğüm zamanlarda kendimi cezalandırarak tekrar tekrar okudum hikayeni. Bir yerleri kaçırmaktan korkarak.

Alıntı
“Ne kadar da mavi bir gün, değil mi?”
   O an ne o sorunun anlamını, ne mavinin hangi renk olduğunu, ne de bir günün aslında kaç güne denk olduğunu hatırlayabildim. Sorunun tamamıyla retorik olması bir yana – fikrimi sormuyor, günün maviliğini en az onun kadar takdir edip etmediğimi merak ediyordu – sadece dünyada böyle bir sorunun varlığı bile o an için olasılık dışıydı.

Nasıl insanı içine çeken bir sorudur o öyle. Her şeyi başlatan bu soru oldu bende.

Tarık'ın gözlerinden dünyaya bakmaktan çok büyük bir keyif duydum. Özenli cümleler, abartılmamış ama önemsetecek kadarda oranlı kullanılmışlardı. Böyle bir yazıda fazlası abartı ve aşırı olacaktı. Dozu tutturabilmiş olman gerçekten tebrik edilesiydi.

Mavi ve Maviyi seven kız'ın  sık sık tekrarındandır, bazı yerlerde yoruldum.  Ortaya çıkan koskocaman tamlama gruplarından oluşmuş olsa gerek bu yorgunluk hissi, ama yine de bu zorluk dahi, hikayeyi yarıda bırakma isteği doğurmadı bende. Gerekliliktir bu. Biliyorum. Sempatik ve akıcı anlatım bunu tekrar ettirdi bana sıkça.
 "Bu gerekli; vermek istediğini ancak bu halde verebilir. Mavi şart!"  dedim kendi kendime.

Ve sabrımın nihayetini aldım elbette...ortalara doğru ilerlerken adını koyamadığım bir his sardı yazının tamamını.

Alıntı
Hiçbirini yapmadım. Onun yerine, hani tam bir şey söylemek için ağzınızı açarsınız; ama sözcükler çıkmaz ve bunu farkettiğiniz an küçük düşmemek için bir anda ağzınızı kapatırsınız ya, bunu defalarca tekrarlayarak otobüsteki diğer insanlara balık taklidi yaptığımı kanıtlamaya çalıştım.

Bu cümle ile birlikte masumane bir anlatımı gördüm satırlarda, o adını veremediğim his buydu işte.Anlatım öyle masum ve kırılgandı ki ....

Tam ne kadar da duygusal diye düşünürken şurada yer alan gerilim ; 

Alıntı
Sadece birinin gelip ne istediğimi sorması gerekiyordu. Bu kadar basitti. Muhtemelen ellili yaşlarında, saçlarındaki beyazları umursamadığı için boyatmayan şirin bir bayan gelecek ve bir şey isteyip etmemediğimi soracaktı (gözümün ucuyla baktığımda kalkmakta olan geç çiftin kapının yanından mutfağa doğru gittiklerini haber vererek kafeden çıktığını gördüm), ben de ona mavi elbiseler giyen ve maviyi çok seven bir başka bayanı aradığımı anlatacaktım. Elbette kadın hiçbir şey anlamayacaktı (bir an yerimden sıçramama neden olacak şekilde demin dışarıda kitap okuyan genç kız hızlıca balkon kapısını açıp içeri girdi, kafeyi boydan boya geçti ve çıktı), özür dileyecek ve sorumu tekrarlamamı isteyecekti. Ben de bir kere daha yaptığım aptallıktan ve utançtan yerlerin dibine girerek ona adını bile bilmediğim ve hakkında bir kanıya sahip olduğum tek şeyin mavi rengine olan ilgisi olduğu bir kızı nasıl bulabileceğimi soracaktım (Orta yaşlı adam iki masa önümde yavaş yavaş toparlanıyordu). En başta çok şirin bulduğum o bayan bir anda sinirden küplere binecek, “Benimle dalga mı geçiyorsun sen be adam?” diye üzerime yürüyecek ve orayı hemen terk etmezsem polis çağıracağını söyleyerek beni tehdit edecekti (Orta yaşlı adam çıkarken kapıyı arkasından kapattı).
Bir an büyük bir tedirginlik hissettim. Kafede benden başka kimse kalmamıştı. Etrafıma bakındım. Belki bir yerlere saklanmış, köşede duran, tuvaletten çıkan birileri vardır diye düşündüm. Yanıldım.

İşte bu , bir boksörün yere düşüp nakavt olacağını hissettiği saniyelerde, birdenbire içinde duyduğu azmin etkisiyle yeniden ayağa kalkmasını sağlayan ivmeydi. Verilmişti. Kanlı canlı oradaydı. Satırlar gözüme girip duruyor ve kendine çekiyordu. Tempo budur! Eline sağlık.

Kurgudaki insanı zorlamaya, kafa karıştırmaya ihtiyaç duymayan ilerleyiş, çevresel ve gereksiz geçişlerin verilmeyişi, aralarda bulunan bağlama paragraflarında sunulan açıklamalar; yeter seviyede, yerli yerlerinde ve düzenliydi.Ne eksik ne fazla.
 Bir kaç yerde imla yanlışlıkları, bir iki yerde de zamir, sıfat eksikliği gibi küçücük olumsuzluklar farkediliyorsada, o kadar da rahatsız edici değildi. Sonuçta amatörce yapılan yanlışlıklar değildi, sadece gözden kaçmış olabilir...

Hikaye hakkında spoiler içerir!

Spoiler: Göster
Son söz ; Maviyi seven ve Maviyle ölen kızın ardından bakan bir adamın cümleleriydi sarsıcı olan. Kızın ölmesinden çok Tarık'ın hayatında kalan mavi boşluk üzdü beni. Hüznün içine yerleştiği kavramın Nil'e yakıştığını görüyorum. Farklı olsaydı; ıı ıh... bu kadar hoş olmazdı.



23
Sevgili aile dostunun son durumunu merak ettim. o_O
 Zira kendisi hakkında ciddi endişeler taşımaktayım.Dilerim suyunu değiştirmeye ve
kendisine uygun bir zevce edinebilmeye fırsatın olmuştur. (=

24
Sinema / Ynt: En Son İzlediğiniz Film
« : 27 Ocak 2012, 23:10:12 »
Yemek Esnasındaki Filmler Dizini :
Bu haftanın katoloğu şöyle ilerledi;

Demir Adam 1-2 = Sanatsal yaklaşım ya da herhangi bir sinema sever kaygısı düşünülmeden çekilmiş, (bence) olağan bir film. Bir kaç efekt birkaç da gülümseten diyalogdan ibaretti desem yeri var.

Salgın: Diğer berbatların arasında kendine daha yüksek sırada bir yer edinebilen bir film oldu bu. Mükemmel değildi. Kurgusundaki bir takım boşluklar ve kopukluklar olmasa balki de daha sürükleyici ve çekici olabilirdi kimbilir...

Gunless: Gülümseyerek izleyip stress attık. Çekirdek ve kola ikilisiyle beraber zaman öldürdük. Nefesimizi tutturamadı.

Azap yolu: Gerçekten güzeldi.Eski olması, üzerinden geçen yıllar, ilerleyen teknoloji güzelliğinden hiç birşey götürmemişti.Kimi duygusal yerlerde izleyeni derinden etkileyen müziği ve karakterleriyle görsel bir şölendi.İzleyin izlettirin derim. U.U


25
Çizgi & Anime / Ynt: Resim hangi animeden?
« : 26 Ocak 2012, 12:54:27 »
Ahh teşekkürler '^^'

Soru:

Spoiler: Göster

26
Çizgi & Anime / Ynt: Resim hangi animeden?
« : 26 Ocak 2012, 12:42:32 »
Tora Dora olması lazım ama ...  o.0
Şey galiba OVA dan bi sahne bu 
 Ben To No Gokui sanırım!

27
Seçki de ve bloglarda yazılan, çeşitli paylaşım sayfalarında ve ya facebook da beğenerek okuduğum yazıların muhakkak ödüllendirilmesi; varsa irite eden yönlerin yazının sahibine iletilmesi gerektiği kanısındayım. Aslında akıllarda yer eden yönlerin ya da lüzumsuz olan tarafların, anlaşılamayan yerlerin sorulması ve ya dikkatlerden kaçan küçük şeylerin yazı sahibine iletilmesinde, yazıyı yazan kişinin  gelişimi yönünde fayda sağlayacağını düşünüyorum.  Bu yazarı mutlu ederken çalışma azmine katkıda da bulunacaktır. İnancım bu yönde ama siz bir şey anlatırken başka bir şey anlayan; ya da tam değindiğiniz noktaya ulaşamadan eleştirdiğiniz kişiyi savunanlar bu durumu zorlaştırıyor, hatta imkansız kılıyor bazen.

Kendimi vererek okumak ve düzgün yorumlar yaparak yazara katkıda bulunabilmek aslında benim için çok önemli. Fakat gözüme takılan yerleride yazarla paylaşabilmeyi sorular yöneltip tahminlerde bulunabilmeyi, tam anlamlandıramadığım yönleri yazarın kendi ağzından dinlemeyi, kendi sözleriyle yönlendirilmeyi çok isterim. Ama günümüz insanının kibirli yaklaşımı, farklı bakış açılarını görmekten korkması, alçak gönüllülükden yoksunluğu kimi zaman bende ki yorum yapma isteğini yok ediyor. Oysa iyi ya da kötü benimde bir fikrim var. Yazar denen şahsına münhasır kişinin de benim duygu dünyamda büyük bir yeri varsa, elbette ki onunla sohbet edebilmek ve yargılama yapmadan sıkılıp usanmadan benimle bütünleşebilmesini isteyenlerdenim bende. Kimi zaman bunu becerebiliyor olsakta çoğu yazar arkadaş buna izin vermiyor maalesef. Çünkü taktıkları at gözlükleriyle baktıkları yaldızlı aynalarda sadece kendilerini görmekle meşguller.

Bazen yorumlarımı iskeleden birilerine ulaştırıyorum. Fakat şu ana kadar seçkide okuduğum 40 dan fazla hikayeye yorum yapmadım. Beğenmediklerime de Begendiklerime de bir şeyler karalayabilmeyi isterdim aslına bakarsanız. Maalesef birtakım noktalar beni bundan alıkoydu. Aslında çekindim demek daha doğru olur. En sıkıntı duyduğum konu ise seçki de önemli yöneticilerin yazmış oldukları hikayeleri değerlendirememekle alakalı oldu. Yanlış anlaşılmaktan, şirin görünmek için bir şeyler söylemiş gibi olmaktan büyük yeis duyuyorum aslını isterseniz. Bu nedenle seçki de yer alan devasa güzel öykülere yorum yapmaktan alıkoyuyor bu durum beni. Özel mesajla rahatsız ederim düşüncesinden ötürü kimseye bir şeylerde söylemedim. Bu nedenle görüşlerimi kendime saklayıp, zamanı geldikçe öneriler yapmakla yetineceğim. '^^'

Abuk subuk, mesaj sayısını yükseltme kaygısıyla yorumlar yapanlara ve ya anlamsız yönde, insanı yaralamaya ya da şevkini kırabilecek tarzda yorum yapmaya da karşıyım. Oysa bazen, yazıyı  sadece olumsuz nokta bulmak için mercek altına aldığı belli olan eleştri stillerine rastlıyorum. O kadar açık bir sureti var ki yazılan satırların, ne insanda yazma şevki kalır o yorumdan sonra, ne de paylaşma azmi bulur yazar kendinde.Yani yalnızca hata aramak için yapılan yorumlar ne kadar uzun olsa da (ki uzun yorum içi boş olduktan sonra hiç bir şey ifade etmiyor.) maalesef yazarıda yorumlayanı da bir yerlere ulaştırmıyor.

Kayıp rıhtımda bunu bir noktaya kadar aşabildim. Alçak gönüllü tavırları ve sıcak yaklaşımlarıyla, kendine özgü kişiliğiyle saygı duyduğum Sevgili M. İhsah Tatari buna güzel bir örnek oldu. Bir yorumun ardından kısada olsa üç beş satırla o yorum üzerine sohbet edebilmek fikirlerinizi kanlı canlı samimi bir yazın işçisiyle paylaşabilmek hem bana onur verdi hemde bir yazarın nasıl olması gerektiği konusunda ki düşüncelerimi pekiştirdi. Herkes herşeyi eşit oranda bilir ya da aynı şekilde bir düşünce tarzı sergiler diye bir kaide yok. Farklı da bakabiliriz. Ama rahatca yorum yapabildiğimiz ve yaptığımız yorumlara bir cevap alabildiğimiz sürece o yazara bağlanır ve takipçisi oluruz diye düşünen gruptanım.

28
Bleach i uzun zamandır bölüm biriktirmek uğruna izlemiyordum.Sabırla bekliyordum ^^
Bende en çok,
 
Spoiler: Göster
Stark ve Ulqi de üzülmüştüm  :/ ama merak da ettim şimdi Gin'in vedasını...
Neyse ayrıntı almasam da sorun değil. [kaşınmıcam; tutar biri bir şey yazar şimdi hevesim pufff oluverir. xD]

29
yayınlanan bir listeye de itiraz etmesem çatlarım. ;D
O zaman hemen itirizamı yapıyorum.Ey Time Dergisi hani bu listede Siyahlı Adam nerede söyle bakem :D :D :D :D

Çok haklı bir yaklaşım.

Batının Kötü cadısı yerine Bence de Flagg o listede yer almalıydı. Gargamel gereksiz olmuş bence.  :hemk

30
''Gladiatör'' de;
Spoiler: Göster
 General Maximus 'un  ölümü ve arkada çalan harika fon müziğini anımsıyorum da ...

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 7