Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Kanashii Uchiha

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 7
31
Sinema / Ynt: En Son İzlediğiniz Film?
« : 24 Ocak 2012, 06:37:59 »
Hafta sonu eskilerden iki film izleme imkanım oldu.
Önce Geri Sayım'ı izledim.Aman aman, mükemmel bir film değildi ama sonuna dek götürdüm.Tahmin edilemez bir kurgu değildi.Zaman doldurmalık. Yemek esnasında günün yorgunluğunu atacağınız türdendi.

Pazar akşamı Arena ya da  bakma imkanım oldu şöyle bir. Zaman geçirilesiydi sadece, derin izler yaratmıyordu. Kafa dağıtmak için açılıp sesi kısılacak türden.

Bu gece de Maundy'e  başladıysam da henüz bitiremedim. Sadece başlangıç jeneriğine yetişebildim. Hakkında bolca duyumum vardı. (olumlu yönde )
Güzel olduğunu ve uzak doğu filmlerini sevenleri tatmin edebildiğini duymuştum.Fakat yinede, aldığı bu övgüler dahi,  uykuya yenik düşmeme engel olamadı (=
Merak Edenlere ;
Spoiler: Göster
 Afişi de Şöyle bir şeydi.




32
Sabaha karşı 05: 37 sıralarında Rıhtıma gelip de şu satırları okuyunca
henüz uykudan yeni uyanmış ve kola şişesine sarılmış bi vaziyette ekrana odaklandım. ( yalnız gülmeden de edemedim; belirteyim.)
Resmi ilk anda açmamıştım; yazıyı okuduktan sonra sevgili balığınızın halet-i ruhiyesini  ve hangi tarzı tercih ettiğini merak edince açtım resmi. Zira karşılaştığım stil beni yalnızlıktan dibe vurmaya eğilimli ve yaşadığı hayata dair umudu olmayan bir canlının fanusuyla karşılaştırdı. Galiba yeni bir eşe/sevgiliye ihtiyaç duyuyor. Dengesizliğinin altında yatan gerekçe bu olabilir kimbilir.... Şu an intihar konusunda bende endişelenmiyor değilim o.O
Suyunu değiştirmek faydalı olabilir mi ?
Yeni bir izdivaç da hayata daha bir umutla bakıp, normal yüzme tarzına
 geri dönüşünü sağlayabilir. (=

(Lüzumsuz Bir Not: Belki de çok kişiliklidir!)

33
Kurgu İskelesi / Ynt: Hızır'ın Çırağı -10-
« : 23 Ocak 2012, 04:49:07 »

Yazımından beri bayadır zaman geçmiş bir hikayeydi Hızır’ın Çırağı.Elbette bir yönlendirme olmasaydı,
onu bulmam bir miktar zaman alabilirdi. Ama iyi ki yönlendirilmişim.

Rahatlıkla tavsiye edebileceğim ve Türk Mangası olmaya aday gösterebileceğim bir hikayeydi bence. Her okuduğum bölümle daha fazla bağlandığımı belirtmeden edemeyeceğim. Yorum yapmadan da elbette durmak imkansızdı.
Fakat;  ben , bir 8’nci sınıf öğrencisine ders verir edası ile yorum yapmaktan hoşlanan biri olamadım hiç. Bu nedenle ayrıntılı yorumlar yapmayı yeğledim her daim. Ama bunu yaparken, çekindiğim süreçlerde olmuştur elbette. “Neysem oyum” diyen hikayeler okuyup, olduğum gibi yorumlar yaptım pek çok zaman. Doğrularıma yol verip, yanlışlardan ders almayı  bilerek; bir beceriksizin ruh hali ile okudum tanıştığım her yeni hikayeyi. Zaten öykücünün işi de beni; yeni kahramanlarla, yeni halisülasyonlar da, bambaşka zamanların bambaşka evrenlerine götürmek değil miydi?

Bu nedenle yorumlarımda kusurlu bir yanım varsa  şimdiden affola. ^^

Çırak ve Spiral Diyar – Giriş

Hayli farklı bir dünya da, hayli ilginç karakterlerin egemenliğinde devam eden bir kurgu bu!
Kısa gelen ve tasvirin betimlemenin eksikliğiyle sarmalanmış olsada kısa ama yaratıcı ve çekici olmuş giriş bölümü.Kendini tekrar eden kelimelerin karmaşasıyla, bazı yerlerde biraz içerlemiş gibi dursa da, genele baktığımızda dikkat çeken yönleri de var ve  akıcı bir şekilde kendisiyle beraber sürüklüyor okuru.

İlk Bölüm

Vücudunun aldığı spiral şekil ve yolculuk ediş tarzını kıskandım açıkçası, deneyebilmek isterdim. Satırlarında ki amatör ruhu gözlemlediğim cümle bozuklukları olduysa da sıkılmadım okurken. Tasvir eksikliği ve daha derinden bir şeyler öğrenebilme umuduyla ve de merakla okudum bu ilk  bölümü.

Sayıları neden yazıyla değil de rakamla vermeyi tercih ediyorsun bilemiyorum. Fakat söylemeden edemeyeceğim  “5 Garson” yerine “beş garson” olması sanki daha bir hoş, daha bir nahif gözüküyor. Bu bölümde dikkatimi çeken bir şeyde virgül eksikliği oldu.Neden cimri davrandın ki onları kullanırken. Anlam kaybı derinliği bozuyor. Oysa ki bu kadar yaratıcı bir zeka, üç beş virgülün ihanetine mağlup olmamalı bence!

Bazı yerlerde konuya giriş yapmak için acele etmiş gibi görünsen de;
-Ey yazar ! ilerleyen bölümler de bunu aşacaksın hissediyorum. Zaten Lilyum ile başlamıştım ben seni okumaya.Bu ondan daha eski bir öykün değil mi? Yanılmıyorumdur umarım. Demem o ki bahsi geçen hikaye deki “ilerlemiş tarzını” göz önünde tutarak okumaktayım bölümlerini. Tahmin ediyorum aralarda yorum yapan diğer rıhtım sakinleri de ufak tefek hatalarından bahsetmişlerdir. Bu nedenle eskileri çok fazla karıştırmayı düşünmüyorum. 

Bölüm 2

Giriş + 2 Bölüm boyunca bazı cümlelerin kendi içlerinde ki uyum o kadar stil sahibi ve o kadar sevimli durmuş ki, yazıyı okuyanı içine çeken sihirli noktanın bu olabileceğini bile düşündürdü bana .Her ne kadar aralarında uygun zamanlamayla kullanılmış olması gereken   noktalı virgüller ve virgüllerden yoksun olsa da,  sıralı cümlelerle renklendirmeyi doğru yönde yapman, bölüme hareket katmış.

Seçilen ana karakterler kurguyu “sıradanlaşma” hastalığına yakalanmaktan kurtarırken; hikayenin olduğu kadar anlatıcısının da ilginç bir kişiliği  olduğunu vurguluyor kendince.Seçimlerinin radikalliği yönünden de tebrik etmek istiyorum seni. Şu an diğer bölüme geçerken, “daha karşıma kimler çıkacak acaba?” diye sormaktan alıkoyamıyorum kendimi. o.O

Lisefi de tanımak istiyordum bu bölümde aslında. Kaç yaşındadır? Nerede yaşar? Nelerle uğraşır? Mesela geldiği dünyadan da biraz bahsedebilirdin sanki ..

Bölüm 3

Modern zamanların “Lisef Harikalar Diyarında”sıyla tanıştım bu bölümde. Ve Hızır’ın çırağı bana beyaz kocaman tavşanı anımsattı bir anda. (:  Lisef’i yüzü uyku mahmurluğunun esaretinden kurtulamamış, en şapşal ve en masum haliyle canlandırdım gözümde. Ve Naruto’ ya benzeyen kocaman mavi gözleri ve sarı sarı saçları olduğunu ekledim hayalime ister istemez.

Alemlere akan Leonan beni gülümsetti; ilahi Wanderer  ^^

Bölümler uzadıkça okuduğum şeyden tat almaya başladım.Sıcak çikolata dikkatli ve iyi bir seçim olmuş. İskender’in olaya karışması ise  “işte bu” dedirtti bana . Lisef ve yanındakilerin karşısına çıkacak en farklı ve  hiç aklıma gelmeyecek bir karakterdi B.İskender. Beklenmedik ve riskli girişimler bence, fakat işe yaramış ve ani saldırıyla beraber gelişi akıcılıktan sürükleyiciliğe ilerletmiş öykünü.

Bölüm 4

Bu bölümün bende en yankı uyandıran noktası, adını İkidir  duyduğum SÖZGEÇ ‘i kafamda bir yere oturtamamış olmamdı. Şeklini şemalini bir şeye benzetemediğimden ve tasvirini yazının içinde göremediğimden sadece merakla satırları kurcaladım. Tabi ki yoktu. Olsaydı ... Olsaydı...

Yeşil ışık parçacıkları Peter Pan’ı  ve Thinkerbeli anımsattı bana. Doğru yolda mıyım bilemiyorum.  Peki ya yazar doğru yolda mı ? Vermek istediği bu muydu acaba? Merak ettim.

Uzun bölümler olması hoşuma gidiyor. Kelime tekrarları ise hızla azalıyor. Aynı paragrafın içinde birden fazla aynı kelime/kelime grubunun tekrarı akıcılığını boğuyor maalesef Wanderer.

Sıfat tamlamaları kullan. Evet onlardan yoksun yazıyorsun nedense. o.O
 Genç adam , yaşlı hoca, yorgun delikanlı, ilginç kitapçı,  vs... Aklıma gelen sıradan tamlamalar bunlar, özellikle düzenlemedim. Örnekti sadece. Sende bunlara yer ver. Kahraman isimlerini ardı ardına kullanmak yerine, onları detaylı tamlamalarla da ifade edebilirsin.

Okurken 4’ncü bölümün bende uyandırdığı olumsuz ve yorucu hissi oluşturan yetimhane olayının ortaya çıkışıydı. Daha verimli bir noktayla bağlanabilirdi. Zekice bir kurgulamayla geçmiş düzenlemesini daha özgün yapabilirdin diye düşünüyorum aslında. Bir ara H.P gibi diye düşünsem de önyargının insanları baltalayacağına inandığımdan düşüncelerimi bir kenara teptim ve devam ettim.
 En hoşuma giden nokta ise Ab-ı Hayat’a düşen İskender oldu şüphesiz. ^^

Hmm Kamar (Mavi olan) süper seçilmişti. Bayıldım.
Fakat Ollilian ‘ıda görmek isterdim. Bayan olabileceğini düşünüyorum ama ... ? o.O

Bölüm 5

 Sabrın sonuna bu bölümde selametle adım attım. Yetimhanede oluşu sebebiyle Lisef’i daha ufak hayal etmiştim ben.

Okuyan Adam da Hasanla tanışmak güzeldi. Bir ara Hassan Sabah’a mı bağlayacaksın diye sevindiysem de sonuçta onunla alakası olmadığını gördüm. Karakterlerini tanıtmıyorsun, sadece dizi özeti gibi anlatıyorsun. Oysa bolca kendi yorumunu ve Lisef’in yorumunu katmalı; onları, çevrelerini ve tepkilerini anlatmalısın. Kurgu sürükleyici bir şekilde devam ediyor, yaratıcılık had safhada ama kısa oluyor çünkü sadece olayların akışını içeren özetlere yer veriyorsun.
Dilerim diğer bölümlerde karakter analizlerine daha sık ve daha derin yer verme imkânı yakalamışsındır.

Bölüm 6

Geçiş bölümü olduğunu olaydan ve ilerleyişten hissettiren bir bölümdü. Ayrıntıcı anlatım yine eksikliğini hissettirse de, fark ettirmeden Hızır’a bir adım daha yaklaşılmış oluşu güzeldi.
Aaaa nereye gidiyoruz ?
Hızır’a tabi; hooop geldik!!! gibi bir hataya düşmeden, sağ gösterilip sol vurulmuştu. Özellikle sevdiğim bir nokta oldu bu.

Yazıda cümle bozuklukları yer alıyordu yine. Düzeleceklerse bir an önce düzelmeliler, alışkanlık olmadan kökleşmeden. Sonra onları ortadan kaldırman çok zor olacak. İmla kurallarına bir an önce el atmalısın.

Bölüm 7

Tamam, kabul. Yüklem ve zaman hataları vardı, tekrarlarda vardı hatta içeri girme aktivitesi anlatılırken gereksiz bir boğma durumu meydana gelmişti; ama birde güzel yan vardı ki, konuşma satırları cümlelerden ayrılmıştı bu bölümde. Bu bana gelecek bölüm için devam etme isteği ve umut vaat etti açıkçası. Gelişmenin iyisi kötüsü olmaz  ^^ 

Cümlenin içine kakalanılmış diyaloglar gözlerimi zorladığından mıdır, yoksa ekrandan okurken satırlar birbirine karıştığından mıdır, artık her nedense hiç sevmem cümle içindeki diyalog cümlelerini. Hele o tırnak işaretini kaybettiğim anlarda iyice iş çığırından çıkar. Kim ne diyor?, Hangi cümle adamın lafıydı?, Şu son konuşan kimdi? diye başa döner, iki kez daha okurum. Bu arada okuduğum noktanın da tadı kaçar tabi. İlk verdiği his kaybolur, büyüde bozulur. Tırnak işaretleri mühim. Birde aralarda cümle arası mimiklere niye yer vermiyorsun sayın yazar?  Hangimiz karşımızdaki vatandaşla bir paragraf okur gibi konuşuyoruz? *.*
 Birtakım cümleleri gereksiz uzattığında şık olmayan bir görünüm oluşuyor.Tabi bu gereksiz uzatımlar, sebepsiz yere ek ve bağlaçların kullanımına, cümlelerini bağlamak için isimleri tekrar tekrar kullanmana ve kafanda ki cümleyi satırlara dökerken zorlanmana yol açıyor. İşte bu noktada da dikkatin dağılıyor. Bence bu tip hatalara düşmemek için yazım esnasında, tıkandığın yerlerde biraz ara vermeli; kafanı boşalttıktan ve kosantrasyonunu yeniledikten sonra yazına geri dönmelisin. 
Örnek; “Sonunda gesinti alçaldı, alçaldı, alçaldı ve tam olarak istenilen noktaya indiğinde Lisef yan tarafta Kamar’ın da kendisinden bir kaç saniye sonra da olsa yere konduğunu gördüğüne sevindi.”

Bölüm 8

Bu bölüm ‘o’ ya adanmış gibiydi. Kısalığı geçiş bölümü olmasından olabilir. Ama bana rahatsızlık değil, adeta huzur veren bir bölüm oldu bu. Kısalığını bile görmezden geldim okurken. Gökkuşağının altında ki o tepe, Kamar’ın yağmurda ıslanmayışı, kapının üzerinde ki güzel cümle; gökkuşağını böyle kısa ve güzel betimleyişin;  kapıdan yayılan ışık huzmesinin Hızır’ı barındırması, oldukça etkileyiciydi. Diğer bölümlerde yer alan  o masalcı tarz ve  çocuksu ifadeler bu bölümde yoktu. Olsaydı yakışmazdı zaten. Onlar olmaları gereken yerlerde güzeller.   

Bölüm 9

Benzetmeleriyle keyif veren bir bölüm oldu 9. Kişilerin iç dünyalarını yansıtması yönünden de hoşa giden olgularla karşılaştım bu bölümde. Bölümün başlangıcında ki konuşma sahnesinde yer alan Hızır’ın cümleleri özenli ve güzeldi. Tarzı, görünümü, şekli tam kıvamındaydı. Tebrik ederim. Başlangıç noktası havada asılı kalmıyor ya da  Hızır’ın tavırları bu kadar yaratıcı bir hikayeyi basitleştirmiyordu.

Wanderer; vermek istediğin duyguyu yakalamakta zorlanmıyorum. Farklılığın kıstaslarını yakalıyorsun, ama cümleler ... onlar önemli. Bunu çok söyledim , başının etini yedim belki de biliyorum. Fakat tüm bunlar ortadan kalktığında, inan çok hoş bir kalem çıkacak ortaya. Ben buna inanıyorum. Güzel fikirlerin, mahir bir zekan var çünkü.

Bu arada yalnızlığa yapılan vurgular, göndermeler çok hoşuma gitti. Kamar’ın cool ve güçlü görünümününde bir bedeli olmalıydı elbette. İnsanlığa uzak görünümü ve gücüne istinaden, derinlerde ki yumuşak noktaları yalnızlık duygusuna atıf yaparak şekillendirmen hoşuma gitti. Kaleye takılan isim ve arkasından gelen muzip Kamar tavrı benim ona biraz daha ısınmamı ve yakın hissetmemi sağladı. ( *Bkz. Kamar Fanı* )


Bölüm 10


Başlarken vurdun beni bu defa! Tek düzelikten uzak bu giriş cümlesi kısa ve özdü. Övgüyü hak ediyordu doğrusu. Ayrıca bu bölüm uzunluğuyla da göz dolduruyordu. Fakat en önemli ayrıntı olan “Ejdercik”lerin beni benden aldı. (: 

Kimin neye ve neden düşman olduğunu açıklayacağın , dört elementin sırlarına değineceğin, bölümlerin yakın olacağını hissediyorum. Ancak bayadır ara vermişsin hikayene umarım bir devamı olur.

Zamanın olsa ve bu bölümü yeniden düzenlesen aslında o kadar şık durur ki anlatamam. Değişik ve yeni şeyler aktarmak istemiş ama aynı zamanda da bağlantı noktaları geliştirmeye çalışmışsın. Fakat bölümün zorluğundan ve cümle bozukluklarından olsa gerek, bazı yerler karma karışık olmuş. Sanki anlatmak istediklerini harmanlayamamış gibisin.

Gelişim evrelerinden geçerek ilerlediğini gördüm bu bölümde. Zaman sende ki seni kaybettirmeden olgunlaştırıyor satırlarını. Bundan 10 yıl sonra, neleri nasıl yazacağını düşünüyorum da.... Bekleyip göreceğiz, usanmadan. 

Son Söz: Olillian‘ı halen merakla beklemekteyim.   

Eline/emeğine ;  klavyene ve zihnine sağlık sevgili Wanderer .
 

34
Kurgu İskelesi / Ynt: L.H.T.
« : 23 Ocak 2012, 04:29:16 »
Uyanarak yapılan bir giriş daha  (=
Başka bir konu da , bu tip başlangıçları çok sık kullandığını söylemiştin bir aralar; sanırım yanılmıyorum. Neyse gelelim L.H.T'ye..
 
Girişi ve yemekhane kısımları gayet dikkat uyandıran noktalarla doluydu. Orada ayrıca yakaladığın
 sanal gerçeklikle oluşturulma olayını ayrıca sevdim, belirtmem gerekli! Çekici ve hızlı bir
bölümdü aslını istersen. Merak uyandıran tarafları bolca vardı. Anlatım akıcı ve
 sürükleyiciydi. Fakat, sanki bir çırpıda anlatıp bitirmek istermişsin gibi de hissettim aslında.
 Bu iyi mi, kötü mü ? Yoksa olması gereken bir şey mi? Tam bilemedim.

Meg'in gözlerinden anlatım tarzı (kız olduğunu da düşünerek) seni zorladı mı
merak ettim? Merakımı  cezbeden ikinci husus ise öykünün adı oldu. Bir kısaltma
olduğunu biliyoruz ama neyin kısaltmasıydı acaba? Bunu sormadan
edemeyeceğim. Belki de sorulmaması gereken bir şeydir.Bilemedim şimdi. xD

Birde nedense haberleri verdiğin kısıma takıldım azıcık. Haber başlıklarının sayısı fazla gibi sanki.
Aslında kötü durmuyor. Ama böyle ne bileyim, tarif edemedim... Bu arada "Laik Amerika" çizgisinden
 farklı bir konfederasyonla karşı karşıyayız gibi geldi sanki. Doğrumuyum ? Eğer doğruysa
ilginç bir açı elbetteki bu da.. Yedekler derken klonlardan da bahsediyor olabilirsin
sanırım. Tabi bu sadece bir teori. Tahmin yürütmeden de duramıyor ki insan. Sürükleyici olmuş.
Unutmadan merakımı çeken bir diğer nokta da işe yaramaz yedek. Altından neler çıkacak acaba?

Güzel olacağına inandığım bir öykü bu. Yeni bölümü sabırsızlıkla beklemekteyim. Eline sağlık Malkavian.

Not: Aslında doğum günü çocuğu sendin ve bizim sana bir hediye vermemiz
gerekiyor kanımca. Fakat sen bizden önce davrandın! (:


35
Kurgu İskelesi / Ynt: Yarasa Sinyali
« : 21 Ocak 2012, 04:46:09 »
Bu akşam Batman: Kara Şövalye filmini tekrar seyrederken aklıma geldi "Yarasa Sinyali".  Gecenin köründe "bu nu kim yazmıştı yahu ?" diyerek sayfa karıştırdım. Neden sonra aklıma geldi favorilere bakmak. c:
Sonlara doğru, B. Joker'i çatıdan sallandırırken aklımdan geçenleri süzgeçlemişsin resmen. ^^ Aylar önce ilk okuduğumda da aynı şeyleri hissetmiştim, bu gecede anımsamak  güzel oldu. Eline sağlık (:

36
Müzik / Ynt: Günün şarkısı
« : 21 Ocak 2012, 03:59:08 »
A.Timez / Velonica ~~

37
Aylık Öykü Seçkisi / Ynt: Seçkiden Öneriler
« : 16 Ocak 2012, 04:27:08 »
Yeni gelenlerden biri olarak ilk hedefim her aya ait olan seçkilerin,
her birinde yer alan tüm hikayeleri ; üşenmeden, eksik bırakmadan ve atlamadan bitirmekti elbette.
Bu nedenle  yanıma bir defter ve kalem alarak başladım işe. Her birini okuduktan sonra
tek tek notlar alarak sunmak istedim aslında. Seçkilerde yer alan öykülerin her biri birbirinden kıymetli tabi ki. Ama aralarda bazı hikayeler o kadar etkileyici ve hoş ki
gerçekten gözden kaçırılmamalı ve muhakkak okunmalılar diye düşünüyorum.

Kendimce ufacık bir liste oluşturmaya çalıştım. Belki de sıkılırsınız diye düşünerek listemin tamamını olmasa da bir kısmını forum sakinleriyle paylaşmak istedim. Vakit bulur ve göz atarsanız çok keyifli olduklarını sizde gözlemlersiniz diye düşünüyorum.

Olasılık Mezarlığı - Aşkın Güngör
http://oyku.kayiprihtim.org/olasilik-mezarligi-askin-gungor/

-Kurgunun hoşluğu ve verilen gerilimle birlikte, okuyanın ruh dünyasında oluşturduğu hassasiyet hem Kayıp Rıhtım'ı bulmama; hemde buraya üye olup kendimi geliştirmeme neden olmuştur.
Seçkinin beğenerek okuduğum ilk öyküsüdür.

Kızıl Ahali Ekspresi - DarLy OpuS
http://oyku.kayiprihtim.org/kizil-ahali-ekspresi-darly-opus/

-Bu öykü Darly Opus fanı olmamı sağlamış ve yazar okuyucuya hissettirdiği kasveti, elle tutulur ve gözle görülür bir hale getirme becerisi ile beni öyküye hayran bırakmıştır.

Çölün Yüreği - Mit
http://oyku.kayiprihtim.org/colun-yuregi-mit/

-Akıcılığı, duruluğu ve "bu ses de neyin nesi?" dedirterek meraka sokan gidişatı ile
su gibi hızlı tükenen bir öykü. Okunmalı.

41'nci Gün - Magicalbronze
http://oyku.kayiprihtim.org/41-gun-magicalbronze/

-“ Ben kısaca CADI.
Celladın.
Aynan.
Dadın.
Işığın.”

Bu Akrostiş için dahi okunur.
Yaratıcı.
Sürükleyici, etkileyici ve farklı. Sıradanlık çizgisini aşmış bir öykü. Es geçmeyin derim.

Ufak Bir Müdahale - Mit
http://oyku.kayiprihtim.org/ufak-bir-mudahale-mit/

-Yine sempatik ve gülümserken düşündürmeye de iten bir öykü. Her şey tam kıvamında. Seçilen karakterler ve uyumları imrendiriyor okuru.
Belki yetenek, belki tecrübe ama adı her ne ise,
güzel bir pazar günü, bir fincan kahve eşliğinde; rahat bir koltuğa gömülerek,
 keyifle okunulası bir öykü. Dikkatlerden kaçmamalı.

Gölgelet : Kurşun Asker - DarLy OpuS
http://oyku.kayiprihtim.org/golgelet-kursun-asker-darly-opus/

-Ait olmadığı bir dünyada, ait olmadığı bir ruhsal dengede, kesinlikle kendine ait olmayan bir tınıyla yazdığı için (spoiler vermek istemeyen yorumcu!) muhakkak okunası bir DarLy OpuS öyküsü daha.Kendi sınırlarını ve çizgilerini görmek isteyenler bir göz atsın derim.

Dedem Tavan arasını Niye Kapattı? - Mehmet Berk Yaltırık
http://oyku.kayiprihtim.org/dedem-tavan-arasini-niye-kapatti-wyern/

-Yani böyle sempatik bir anlatım varsa muhakkak okunmalı diye düşünüyorum.
Gülümserken tamda içimizden birileri dedirten bir öyküydü. =)

Deccal - Melahat Yılmaz
http://oyku.kayiprihtim.org/deccal-melahat-yilmaz/

-Hüznün kol gezdiği hikayeleri de seviyorum. Deccal'de onlardan bir tanesiydi. Etkileyici cümlelerle okuyanı sarıyordu.Anılarınız, yaptığınız iyi ya da kötü şeyler bir bir aklınızın limanında su yüzüne çıkıyordu okurken. İlham da veren bir yanı vardı.Cümlelerde ki keskin etki yedikten sonra kokusunu genzinizde , tadını damagınızın kıvrımlarında hissettiğiniz bir meyve gibiydi. Okunası. Göz ardı etmeyin derim.

İnsanlığın Dirilişi - Black Helen
http://oyku.kayiprihtim.org/insanligin-dirilisi-black-helen/

Vurucu cümleleriyle, insanı sarsan sonuyla; sorgulayan, yargılayan, bakan ve gören tarzıyla dikkat çekici bir üslubun harmanlanması. Okurken yorulmuyor ama sonrasında bir anlığına da olsa merak ediyorsunuz: umut var mı? Spoilerden kaçınarak okuyun demekle yetineceğim. ^^


38
Kurgu İskelesi / Ynt: Lord Engord
« : 15 Ocak 2012, 14:06:01 »
Çok kaliteli bir öykü olmuş. Sağlam, düzenli, yaratıcı.
Atlantis ve Mu ile ilgili bir şeyler okumayı daima sevmişimdir.
Katıldığınız yarışmanın neticesi nasıl oldu bilmiyorum, ancak beğenerek
 okudum. [Birazda kıskanarak (: Kıskanarak çünkü ; bende Atlantis ile ilgili , zamanında bir şeyler döktürmüştüm
ama 'Lord Engord' kadar hoş görünmedi şu an gözüme. :hemk ]

Bence sonu güzel toparlanmıştı. Ben mutlu sonlara çokta fazla sempati duyan birisi
olamadığım için özellikle beğendim. Elinize sağlık.

Spoiler: Göster
Başka güzel öykülerinizi de okudum. Şu ana kadar tüm hikayelerinizi bitirmemiş olsamda, "Yeşil" beğendiklerimden biri.  "Sûr" ve "Tanrı'dan Birkaç Sözcük" de çok hoşuma gitti benim. Burada da yayınlansalar güzel olur diye düşünüyorum.
Dilerim yazın hayatınız başarılı geçer ve dilediğiniz yerlere ulaşmakta zorluk çekmezsiniz. ^^

39
ama tadı başkaydı o zamanların. :)

Kitap okurken vize saatini kaçırıp, raporlu olarak sınavlara giren biri olarak yazıyorum şu satırları.King'in Büyücü ve Cam küresi yeni çıkmıştı o vakitler.(Ben zaten geç kalırım hep ama ... ^^) Yine de katılıyorum.Tadı başkaydı o vakitlerin.

şimdi de pek değişiklik yok aslında. Artık test çözmek yerine "yarına yetişecek raporları hazırla sonra kitabını oku", "öykünün ikinci bölümünü yazmadan önce düzeltilecek kodları hallet" sınırlarım var.   hayat böyle, sevdiğiniz şeyleri illaki bir şeylerin arasına sıkıştırmak zorundasınız.

 Şimdide uyanamayıp işe geç kalıyorum ara sıra. Saatlerce açılmayan trafiğe şükürler olsun.
En azından suçu kakalayabilecek bir bahanemiz oluyor xD
Ders, okul, sınav ve ya iş fark etmiyor. Sanırım sorumluluğu sıkı sahiplenmek gerekiyor. Yine de okumak bir bağımlılık. Hiç kurtulmazsınız umarım. ^^

40
Şişedeki Mısralar / Ynt: Tüm şiirlerim
« : 12 Ocak 2012, 13:32:10 »
Ben okurken zorlanmadım, yorulmadım, sıkılmadım. Bitsin diye sonunu da gözlemedim.
Akıcı , sakin ve vurucu dizelerdi. Herbirine ayrı emek verilmiş, ayrı özenilmiş olsa da arada elbette en'ler vardı. Özellikle beğendiklerim de aşağıda alıntıladıklarım oldu.
 
Alıntı
*Derler ki unutmamalı insan geçmişini.
Peki geriye baka baka yürüyen düşmez mi?*


Sempatisi içindeki ironi de gizli; çok iyi yakalanmış.

Alıntı
*Bu Dünya'da üç büyük gerçek vardır.
Doğmak, yaşamak, ölmek.
Ve bir küçük detay vardır; yaşarken ölmek.
Ben ne öldüm, ne de yaşıyorum.
Ben yaşadıkça ölüyorum...*

~~

Alıntı
*Ben olmak kolay değil,
Sen bana sen olmayı öğret*


Doğal! Sakin ve sade.

Alıntı
*Senin için bir dilek tuttum bak...
İsminin baş harflerini bir şişeyle denize saldım.
Bir cevap beklerken,
Şimdi de sandalda uyuya kaldım.*

Masum bir tavrı var dizelerinin.Nedense dinlendirici geldi bana bunu okurken.


Alıntı
*İnsanlar hükmediyor yıldızlara,
Şimdi ben güneşin ta kendisi,
Hep gece olsa, soğuk olsa,
Kör olmaz mı uğur böcekleri?*

Çok beğendim.
Şiirin tamamını beğendim aslında. Ama son daha bir alımlı , daha bir vurucu olmuş.
Dilerim yazmaya ve yayınlamaya devam edersin. Ellerine sağlık. ^^

41
Kurgu İskelesi / Ynt: Kaçak
« : 10 Ocak 2012, 15:34:41 »
Nedendir bilinmez, gıptayla okudum hikayenin bu ilk kısmını.Yazmak sorumluluk istiyor.Bunu hissettim ortalara bir yerlere geldiğimde.Belki King'in Silahşör'ünün kız versiyonuyla karşılaşmış gibi hissettiğim içindir, kimbilir.

Bence de devamı gelmeli.Sığ bir yorum yapmaktan imtina ederek yazıyorum bunları.Haksızlık etmekten korkarım çünkü.
Yerli yerinde betimlemeler, bir gidip bir gelen anılar keyif verici ve sarmalayıcıydı. Kaçakları merak ederek ve
bir an önce devamını okumayı dileyerek ellerine sağlık diyorum.İnanıyorum ki diğer bölümde bizimde
"İhtiyar"dan öğreneceğimiz birçok şey olacak. ^^


42
Kurgu İskelesi / Ynt: DÖNÜŞ
« : 10 Ocak 2012, 12:31:38 »
         
      Devam edecek....... :hemk
                                           

En fazla dikkatimi çeken bu oldu. İkidir görüyorum.
Alıntı
:hemk
Neden bu smili?

!?...

"Dönüş" Hakkında da bir şeyler söylemek gerekirse;

Malkavian'a katılmamak elde değil. Günlük hayatta ki konuşma tarzını, doğallığı sağlamak için bende kullanıyorum. Ama bunun Msn diliyle yazışır gibi yazının bir yerlerine sokuşturarak yapılabileceğini düşünmüyorum.

-de Bağlacı hakkında biraz fikir sahibi olmaya ihtiyacın var anladığım kadarıyla. Virgül konusunda da bu geçerli. "Neden imlaya bu kadar takılıyorsunuz ?" Diyebilirsin. Bence yazı işine yeni girenlerde ilk tamamlanması gereken eksik bu. İmla yazının canlı durmasını, okunurluğunu, yani yazıya duyulan saygıyı arttırıyor. Daha anlamlı oluşunu , daha kolay okunmasını sağlıyor. Zaten dümdüz yazıyorsun.Yani duygu ve ya tanımlama , betimleme yapmadan gidiyor yazı. Bu bir yerden sonra sıkıcılığa götürebilir. Olay örgüsüne hızlı giriş yapmışsın. Kötü değil ama ...

Yazında şık olmayan noktalar var. Zaten dört tane cümleyi bir bölüm diye vermek ya da nasıl desem,
"ya uykum geldi devamını sonra yazarım" şeklinde bir tavır pek iyi durmuyor. Sen onu ciddiye alırsan, o da seni ciddiye alır.

Orda bir yerlerde köpeklerden bahsediliyordu o ilgimi çekti. Nereye kayboldular? Merak ediyorum.
Konuşanın kimliğini de öğrenmek isterim elbette. Çocuğun baya ufak olduğunu düşündüm. Doğrumu bilemiyorum. Bölümlerini biraz uzat.
Son olarak hissettiğim şu ki ; senden iyi fikirler çıkabilirmiş gibi geliyor. Eline sağlık ^^

43
Kurgu İskelesi / Ynt: ÇOK BAŞLI İFRİT
« : 10 Ocak 2012, 12:03:22 »
Yorum yapmak için oldukça kısa ama es geçilmeyecek derecede de "insanı dürten" bir adet  hikayemsi-yazımsı-bölümümsü şey! Ne olduğu konusun da çok fazla fikir sahibi değilim.İşte yazdıklarının bende yarattığı etki bu oldu. Devamı olursa, yazarsan ne olduğunu da anlayabiliriz.

Tarz hoşuma gitmedi dersem sana haksızlık etmiş olurum. Ancak; cümle bozuklukları, küçük büyük harf kullanılmayışı, bazı yerlerdeki edim eksiklikleri yazının büyüsünü bozuyor.

"Aktaracam, olacam, uyuyacam, gömülecem"lerin yazının gidişatı gereği olduğu kanısındayım.Fakat küçük harf kullanma konusunda neden bu kadar ısrarcılık? 
Tamam anlıyorum; iç dünyasını verdiğin canlı, muhtemelen bu dünya ya ait değil. Bu lehçe ya da telaffuz da onun getirisi ama yazıya da bu şekilde aktarımı , yani imla düzenlemeleri olmadan aktarımı hoş durmamış.
Telaffuzu farklıdır mutlaka.Katılıyorum. Bir iblis, ifrit , akuma ya da öcünün benim gibi konuşmasını; ruhunu yabancı bir varlıkla paylaşan birinin benim duygularımı paylaşmasını beklemiyorum.Ama onların oralarda dahi yazım kuralları vardır. Leyla ve Mecnun varsa noktalı virgül ve ya soru işareti de vardır, buna eminim.
Zor olduğunu görebiliyorum, dilerim bu şekilde devamını getirmekte güçlük çekmezsin.

Alıntı
Yoksun işte. Yokluğun, dağlarda günlerce Leylasını arayan Mecnunun başını göğe kaldırıp baktığında, gözünden akan gözyaşı kadar  acı verici .

Betimlemeler, kelimelerin çok sevimli; benzetmelerin çok anlamlı.
Eksikler giderilir ya da yazının devamında girişle ilgili bir açıklığa kavuşursa iyi gidecek.Merak uyandırma konusunda başarılı olduğunu görüyorum. Bir "devam" vardır umarım.



44
Ben okuduğu şeyin ilk cümlesini önemseyenlerdenim.Bu nedenle her daim beni vuran cümleleri görmeye çalışarak, büyük bir açlıkla başlarım okumaya.Paragrafın sonuna geldiğim de şayet beni sımsıkı yakalayan bir cümle olmadıysa öteler ve daha sonra, bir şans daha vermeye çalışırım okuduğum şeye.

Karşınızdakinin üzerinde bıraktığınız ilk izlenim önemli sanıyorum.
Bu nedenle, kendi yazılarımda yukarıda yazdıklarımı kural edinmeye çalışsam da bunu başaramam.
Maalesef, Allah ne verdiyse; hoppala bir dalış yaparım, başlangıç noktaları ansızın gelir.Sıkıcı olmayacak bir süreçle devam ettirebilmek önemlidir benim için.

Herhangi bir kahramanın hareketi olabilir başlangıç. İlla ki "esas çocuk" olması zorunlu değil.
Uyur,uyanır, sigara içer, sevişir ya da küfür eder.Bazen boş boş bakar, bazen yürür.
Bir ortamın, mekanın ve ya bir iklim elemanının betimlemesi de olabilir, herhangi bir karakterin yüzünde ki herhangi bir mimik de.Aslında her hikaye başlangıcını da kendi seçiyor ve yazara üflüyor zannımca. Okurun neyi okumasını istiyorsanız, ona neyi vermek istiyorsanız onunla başlıyor yazılar.

45
Ve insan bağnazlığın sadece Türklere özgü bir davranış olmadığını öğrendi!
Etkileşimden kaçmak, tembellik ve dar çerçevelerde bakılması; bu ve bunun gibi daha pek çok yasak listelerinin oluşmasına neden olacaktır. Oysa ki bu tip kitapların bilimsel keşiflerin üzerine gidilmesinde dahi etkisi olduğu su götürmez bir gerçek.
Ayrıca;
benim açımdan (işim için) çok faydalı oldu bu listeyi okumak.
Güzel ve bilgilendirici bir çalışma;  eline sağlık ve teşekkürler Fırtınakıran. 
Haberdar olmamı sağlayan Black Helen'e de teşekkürler.



Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 7