Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - ryuk

Sayfa: [1] 2
1
Radyo Kulesi / Ryuk'un Radyosu - Anket
« : 20 Kasım 2016, 15:46:00 »
Bundan sonra yapacağım yayınlar için siz dinleyicilere de danışmak isterim.

Çünkü Radyocu Ryuk olarak işi bana bırakırsanız bir çok konu üzerinde saatlerce konuşabilir, konudan konuya çılgınca geçiş yapabilir, bilimin farklı dalları arasında sörf yaparken, oyun incelemelerine yer verebilir, kendim dahil o an bilgisayar başında bulunan herkesin devrelerinin yanmasına neden olabilirim.

İşte tüm bunlardan dolayı, bu sefer de rıhtım halkına sormak istedim :)

2
Oyunlar / Thief
« : 12 Haziran 2016, 00:21:00 »
Daha Assassin's Creed vb. yok iken, Thief vardı.



Eski ve sağlam FRP'cilerin gönlünde taht kurmuş oyunlardandır Thief (diğerleri: Baldur's Gate, Planescape Torment ve Fallout).

Rüzgarın uğuldadığı karanlık sokaklarda dolaşmak, gölgelerde saklanmak, kayıp sırların peşine düşmek ve tam olarak fantastik hikayelerdeki bir hırsızın hissetiklerini yaşamak isteyenler için oynanmaya değerdir bu oyun.

İntrosu şahanedir ;D

Metal age tadında bir atmosferi vardır, buharlı makineler ve çeşitli icatların yanında büyünün de var olduğu bir dünyadır burası. Usta hırsız Garret, farkında olmadan kendini karmaşanın içinde bulur.




Hikayesi:


Spoiler: Göster
Üç ana faction mevcut

Hammerite tapınakçıları: Ortaçağdaki tapınak şövalyeleri gibi görünen  teknokratlara benzerler, teknolojiye inanırlar ve kutsal metinleri de genellikle bilimsel formüller vb içeren kitaplardır. "The builder" adını verdikleri bir peygamberleri vardır. Builder insanlığa binalar yapmayı, doğanın güçlerine hükmetmeyi öğretmiştir ve onun takipçilerinin görevi de bu teknikleri daha da geliştirerek medeniyeti sağlamlaştırmaktır. İlk şehirleri inşa edenler yine onlar olmuşlardır. Sembolleri çekiçtir.

Paganlar: Doğaya ve yaşama inanırlar. Hammerite'lardan nefret ederler, çünkü onlar doğaya ve yaşamın özüne ihanet etmiş, onu kirletmişlerdir. Şehirler inşa ederek toprak anayı lekelemişlerdir. "Builds your walls of dead stone; Builds your roof of dead wood; Builds your dreams of dead thoughts..." derler Hammerite'ların peygameri için. Onara göre şehirler, insanlığı ve tüm yaşamı felakete götürecektir.

Keeper'lar: Gizli bir topluluktur ve kendilerine biçtikleri görev, insanlık var oldukça onu korumak, bu sırada olan biten her şeyin kaydını tutmak ve dünyanın sırlarına vakıf olmaktır. Hiçkimsenin bilmediği bir gizemi olsa olsa bir Keeper biliyordur.

Garrett, Keeper'lar tarafından daha çocukken göze çarpan yetenekleri sayesinde keşfedilmiş ve aralarında yıllarca eğitim görmüştür. Sonra onlardan ayrılıp (belki de kaçıp) kendi yoluna gitmek istemiş, fakat görünen o ki başaramamıştır.

Olaylar gelişir ;D


 
Daha fazlası için: Tıklayın

3
Güncel / Ekşi Sözlük'de İsyan
« : 08 Mart 2016, 18:42:48 »
Uzun zamandır severek takip ettiğim platform olan Ekşi Sözlük'de bu günlerde isyan var.

Kimi üyeler yazmayı bırakarak, kimi yazdıklarını silerek, kimi de hesabını kapatarak sözlüğü terk ediyor ve site en kaliteli üyelerini kaybediyor.

Kişisel fikrim şimdiki durumun buz dağının görünen kısmı olduğu. Çöküşün en büyük nedenini ise sözlüğün daha çok para kazanmak için kalitesinden ödün vermesi.

Bir şey, para kazanma aracına dönüştüğünde ticarileşir (zaten amatör  ruhu kaybetmek de bu değil midir? ), hedef kitle belirlenir ve üretilen şey her ne ise, bu hedef kitleye satmaya yoğunlaşılır. Sadece bununla kalınmaz, hedef kitle genişletilmeye çalışılır.

Daha çok reklam alabilmek için her şeyi yapmayı göze aldı yönetim. Kontrolsüzce yeni yazar aldılar. Öyle ki bilgi ya da herhangi kaliteli bir şey içermeyen yazılar yazan üyelerin entrylerinin arasında boğuldu bilgi içeren entyler. Sözlüğün kaliteli yazarları, kalitesizler tarafından adeta zerglendi (bkz: zerg rush).

Sözlüğün bu şekilde kalitesinin düşmesi ile bir miktar yazar ve okur küstürüldü. Zaman içinde, yönetim çoğu trole dokunmazken, incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerle kaliteli üyeleri uçurmaya başladılar. Durumdan rahatsız olanların sayısı daha da arttı.

Son olarak, sözlük üyelerinin fikri alınmadan, berbat bir tema getirildi. İnsanların yapıcı eleştirileri ve itirazlarına karşı yönetim son derece saygısız bir tutum sergiledi.

Ekşi Sözlük yönetimi, sözlüğü özel kılanın üyeleri olduğunu unutmuş gibi davranıyor, yönetici "Beğenmiyorsanız çekin gidin. Sizin yerinize tonla adam doldururum buraya." havasında. Farkında değil ki içi boş nicelik asla dolu niteliğin kalitesine sahip olamaz.

Böyle giderse sanırım Ekşi Sözlük azalarak bitecek. Siz ne düşünüyorsunuz?


4
Sinema / Beğendiğiniz Film Sahneleri
« : 26 Aralık 2015, 00:35:06 »
Arama motorunu kullandım ve bu tür bir başlık bulamadım. Umarım yanılmıyorumdur.

Burada, sevdiğimiz film sahnelerini paylaşabiliriz.

Terminatör'ü çok severim. Özellikle ilk filmi. Zaman yolculuğu, 2. filmdeki cıva gibi eriyip şekil değiştiren robot falan değil, (son film zaten hayal kırıklığıydı onu saymıyorum) gelecekte, insanların makinelere karşı savaşını gösteren sahneler için izledim tüm filmleri. Evet, sadece bunun için.

O ümitsiz ortamı, yok olmaya karşı elindeki her şeyle sonuna kadar mücadele eden insanlığı daha iyi işleyen bir an göremedim çünkü başka hiçbir yerde! Öyle bir anda olmanın hissini daha iyi yaşatabileni de!

Bu ilk olan

Bu da ikincisi

Arka plandaki müzik çok etkileyici. Özellikle son derece basit, fakat vurucu ezgilerle yapılmış.

Ayrıca görülüyor ki etkileyici sahneler çekebilmek için süper yüksek teknolojiye ve pahalı sistemlere ihtiyaç yokmuş. Çılgın efektler olmadan da güzel bir görsellik yakalanabiliyormuş.

İşte gerçek yaratıcılık budur.

5
Radyo'da bu konu üzerine çokça konuştuk, tartıştık. Artık işi yazıya dökmeye karar verdim (evet, yine maglor'u ben gazlıyorum bu işler için).

Burada bilimsel düşüncenin nasıl olması gerektiğini, amatör bilim insanı olmak isteyenlerin nasıl bir yol izleyebileceğini anlatacağız. Kendi adıma konuşarak; öyle anlatımlarda bulunmak istiyorum ki bu konulara tamamen yabancı biri bile (elbette istekli ise) başlayacak bir nokta bulabilsin kendine ve rahatça ilerleyebilsin. Çeşitli kaynaklar (kitaplar, belgeseller vb.) da önereceğiz.


Başlangıç için, maglor ile birlikte yaptığımız yayının kayıtlarını dinleyebilirsiniz:

1. Bölüm

2. Bölüm

3. Bölüm



Not: Söylediğimiz her şey tartışmaya açıktır. İddialarımızın değişmez mutlak doğrular olduğunu söylemiyorum.

Katkıda bulunmak isteyenler beri gelsin. Eppur si muove!

6
Diğer Fantastik Eserler / Jack London - Yıldız Gezgini
« : 07 Şubat 2015, 12:38:53 »
Fantastik Kurgu Rehberi'nde, okunması gerekenler listesinde önemli bir kitaptan söz etmiştim. Bu kitap uzun bir süredir basılmamaktayıdı ve bulmak da çok zordu.


Yıldızlar Korsanı'ndan söz ediyorum!

Spoiler: Göster



Artık, İş Bankası Yayınları tarafından "Yıldız Gezgini" adıyla basılmakta.

Spoiler: Göster



Çok güzel bir kitaptır bu! Dilerim ki siz de okurken benim kadar zevk alırsınız.

7
Fırtınakıran'ın da benim de uzun süredir radyoda söyleyip durduğumuz "eleştirmen" ve  "bilirkişi" ihtiyacını karşılamak üzere elimi taşın altına koyuyorum ;D

Bu yazı, hiç karşılaşamadığım ve bu dünyadan ayrıldığı için karşılaşamayacağım, fakat "keşke zamanında karşılaşsaydım ve ondan bir şeyler öğrenebilseydim" dediğim Metin Demirhan'a adanmıştır.

Eleştirmen ya da bilirkişilere neden gereksinim duymaktayız? Bu soruya hepimiz yanıt aramalıyız. Kendi adıma, şöyle yanıtlayabilirim: Fantastik edebiyat, dışarıdan görüldüğü kadar basit değil. Bu türde ilerlemek isteyenler çoğunlukla popüler kültürün üretimi olan kalitesiz ürünlerin arasında boğulmakta, kaliteli eserlerle tanışamamakta ve sonunda fantastik edebiyattan sıkılmaktadır. Bir çok kişi için fantastik edebiyat "bir dönem ilgilendiğim ama sonra sıkıldığım bir şey işte, ejderhalar büyücüler falan var" şeklinde dile getirilmektedir.

İşte, bu güzel edebiyat türüne ilgi duyanların, okyanuslara açılıp, maceralar yaşayıp yeni kıtalar keşfedemeden kıyıda boğulmasının önüne geçecek kişilerdir eleştirmen ve bilirkişiler.

Aşağıda yazacaklarım dayatma içermemektedir, kişisel düşüncelerimdir ve zamanla değişebilirler:

Hem eleştirmen hem de bilirkişiler;

Konu hakkında bilgili ve birikimli olmalılar. Öyle ki seri üretimle meydana gelen ve piyasaya sürülen ürünler ile, ciddi bir süreç ve emeğin sonucu ortay konan eseri birbirinden ayırabilmelidirler.

Fantastik edebiyatın, onu özgün kılan kendine has ağırlığının farkına varabilmiş olmalılar. Bu ağırlığı ve özgünlüğü taşıyan eserleri tanıyabilmeliler.


Eleştirmen ve bilirkişinin işlevlerini kendimce tanımlarsam:

Eleştirmen, eserleri doğru şekilde eleştirebilmeli ve tanıtabilmelidir, ürünleri ise yerden yere vurmaktan çekinmeyecek cesarete sahip olmalı ve onlara sivridilli eleştiriler yöneltebilmelidir.

Bilirkişi, gerçekten bilgi ve birikim sahibi olmalıdır. Bilgisini ve birikimini en doğru şekilde acemilere aktarabilmeli ve fantastik edebiyatın (ve bu kültürün) ruhunu yaşatmalıdır.


İkisi birden olmak mümkün elbet, ama bazı kişiler yapıları gereği birine daha yatkın olabilirler. Yayınlarımda özellikle üzerinde durduğum "bilirkişi nasıl olunur" sorusuna cevap vermek istiyorum:

*İlk olarak bunun uzun bir süreç olduğu göz önünde bulundurulmalı, aceleci olunmamalı.

*Dört büyük yazarın eserleri mutlaka okunmalı. Bu yazarlar H. P. Lovecraft, Robert E. Howard, Tolkien ve Edgar Allan Poe'dur. Bu yazarların hepsi de fantastik edebiyatın farklı dallarında özgün ve öncü kişilerdir. En önemlisi hangisi diye sormayın, hepsi önemli ve bence "bilirkişi olmak istiyorum" diyen biri hepsini okumalı.

Not: Dört büyük yazarın eserlerinin hepsini birden ard arda okumak zorunda değilsiniz, zamana yaymanızı öneririm.

Bunların yanında diğer önemli isimler olarak adlandırabileceğim (zamanla yenileri eklenebilir bu ikinci listeye) kişiler Ursula K. Le Guin, Frank Herbert, Neil Gaiman, Clive Barker gibi yazarlar da mümkün olduğunca okunmalı. Özellikle Le Guin'in "Yerdeniz" serisi ve Frank Herbert'ın "Dune" serisi (hepsi olmasa da ilk iki kitap okunabilir) önemlidir.

Bilirkişi olmak için yola çıkanlar kendilerini sadece "fantastik" ile sınırlandırmamalı, farklı unsurlar ile de birikimlerini çoğaltmalıdır. Dünya klasikleri, bilimkurgu edebiyatı,  matematik-fizik-biyoloji gibi bilimler, satranç, go vb. beceri-zeka oyunları, tarih, sosyoloji, antropoloji, arkeoloji gibi bilimler, felsefe, resim-müzik-sinema-çizgiroman gibi sanatlar  ve bunlara benzer alanlardan ilgilerini çekenler üzerine çalışmalar yapmalıdırlar.

Altın kural: To make up a good idea, you must know about a lot of ideas. (saygı duyduğum bir insanın duvarında asılıydı bu söz)


Ek:

Fantastik kültüre giriş rehberi

Fantastik kültür sadece kitaplarla sınırlı değildir. Filmler, oyunlar ve müzikten oluşan bir bütündür. Önerilerimi takip etmek için buraya bakabilirsiniz.

8
FRP Genel / Al-Qadim
« : 21 Aralık 2014, 03:14:05 »
Bu başlığı görünce, artık Al-Qadim'den söz etme zamanının geldiğine karar verdim.



Önce fon müziği lütfen :)






Ah! Batıdaki ormanların, yeşil çayırların çocukları... Onlar doğudaki şehirlerin baharat kokan sokaklarının, çölün ve engin bir deniz gibi ufku kaplayan kumun gizemlerini pek az bilirler!

Spoiler: Göster



Spoiler: Göster



Spoiler: Göster


Alaaddin'in lambasını, Binbir gece masallarını düşünün. Ve çok daha fazlasını hayal edin. Gecenin cinlerini, Kimsenin bilmediği mağaralarda düğümlere üfleyen büyücüleri...

Spoiler: Göster


Spoiler: Göster


Spoiler: Göster


Spoiler: Göster


Al-Qadim TSR'ın Dungeons&Dragons kapsamında çıkardığı bir rol yapma sistemidir. Vahalarda yaşayan çöl elfleriyle, ticaret kervanlarını yağmalayan bedevi misali ork kabileleriyle; gözünü budaktan sakınmadan palasını çekip maceraya atılan kahramanlarıyla, uçan halıların üstünde seyahat eden büyücüleri, çöllere düşmüş mecnunları, dervişleriyle efsunlu bir dünyadır diyar-ı kadim.

Spoiler: Göster


Spoiler: Göster


Spoiler: Göster



Kural kitaplarından birine Buradan ulaşabilirsiniz. Serüveninizin şanslı olması dileğiyle :)

Spoiler: Göster



Spoiler: Göster

9
Radyo Kulesi / Ryuk'un Radyosu - Çarşamba 21.00
« : 14 Ağustos 2014, 18:32:57 »
Bölümdeki başlıkları incelediğimde, her yayıncının kendi programı için ilginç isimler bulduğunu gördüm. Ne yazık ki kendi yayınım için böyle ilginç bir isim henüz bulamadığım için bir süre bu isimle devam edeceğim :)

Programda, bilgi sahibi olduğum konularda bildiğim ne varsa (ve bir radyo yayınında ne kadar anlatılabilirlerse) anlatacağım. Temel olarak fantastik kurgunun ne olduğu, ne için olduğu, fantastik kurguya merak duyanların bu alanda nasıl ilerleyebileceklerine ilişkin önerilerimin yanında kılıç kullanma sanatları, dövüş sanatları hakkında bilgi verecek, bunların dışında şimdiye kadar meşgul olduğum diğer uğraşlardan bahsederken (ilginizi çekebilecek olanları ve yarar görebileceğinizi düşünerek), yaşam teorileri ve metalcilik hakkında ise sadece konuşacağım ;D



10
Eğlence & Mizah / Distopya Korkuları
« : 17 Temmuz 2013, 10:13:38 »
İnsanlığın geleceğine ilişkin ne gibi korkularımız, komplo teorilerimiz var?

Örneğin görüyorum ki artık çoğu evde eskisi gibi ansiklopediler yok. İnsanlar gazeteleri ve dergileri internetten takip ediyor. Bazılarımızın kitaplıkları bile tamamen elektronik.

Elektronik yazın, kolayca değiştirilebilir, kırılabilir (hacklenmek). Böyle olduğunda geçmişi kim hatırlayacak?

Ansikolpedilerimiz yerine wikipedi'den arıyoruz geçmişe dair şeyleri. Ya bir gece ansızın siliniverir, değiştiriliverirse o wikipedi? Ya da elektronik kütüphanenize kayıtlı kitaplarınız birden bire uçuruluverirse? Bir virüs ya da kırılma, belli eserleri tüm veritabanlarından siliverirse?

George Orwell bahsetmişti gerçi bundan. Fakat ben,  insanların tamamen elektronik kitaplıklar kullandığı bir yakın gelecekte bir saldırı sonucu insanlık yazınının temeltaşı sayılan eserlerin uçurulmasından korkmaktayım.


Evet. Evimde ansikolpedilerim var hala.

11
Genel Kültür / Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« : 25 Haziran 2013, 21:08:42 »
Giriş

Pasif Direniş ve Şiddetsizlik: Gandhi




Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız. Alkışlar önüne kansız elle çıkınız. - Mahatma Gandhi

Mohandas Karamçand Gandhi, Atatürk'ten sonra belki de en saygı duyduğum liderdir. Aslında kendisi "lider" olarak adlandrılmaktan hoşlanmazdı sanırım ama bu konumuzun dışında. Kendisinden Sansritçede "büyük" anlamına gelen "maha" ve "ruh" anlamına gelen "atma-atman" dan türetilmiş "mahatma", yani "ulu ruh" diye bahseder onu sevenler.



Buradan kendisi ile ilgili genel bilgiye sahip olabilirsiniz.

Gandhi neden önemli bir kişidir? Çünkü belki de insanlık tarihinde ilk kez bu adam sayesinde kitleler sömürüden, kölelikten, hayvan yerine konarak aşağılanmaktan tamamen barışçıl yollarla kurtulmuşlardır.

Davasının felsefesini şöyle anlatır:

"Onlara karşı koyacağım, fakat bu öldürerek olmayacak. Kazanayım ya da kaybedeyim, elime kimsenin kanı bulaşmayacak. Ben, onlara itaat etmeyi reddececeğim. Kendilerinde olmadığı için benden zorla almak zorunda oldukları emeğimi onlara sunmayacağım.
Beni dövecekler, bana işkence edecekler, belki de beni öldürecekler. Eğer bunu yaparlarsa ellerine geçen sadece soğuk cesedim olacak. İtaatim ve emeğim değil."

Ona göre kötüler çok güçlü olabilirler, bir an için belki de hiç yenilmeyecekmiş gibi görünebilirler ama dürüstlüğün ve azmin karşısında, sonunda mutlaka yenilirler.

Einstein, Gandhi hakkında şöyle söylemiştir: " Bu ufak-tefek adamın elinde büyük icatlar yoktu, ordular yoktu. O kararlılığı, barışçıllığı ve azmi ile halkını kurtuluşa götürmüştür. Gelecek nesiller, dünya üzerinde böyle yüce birinin yaşamış olduğuna belki de inanamayacaklardır."

Hayatını anlatan bir film çekilmişti. İzlemenizi öneriyorum. Filmde Gandhi'nin düşünceleri ve barışçıl mücadelenin esasları yeterli düzeyde işlenmiş.



Açtığım her başlıkta olduğu gibi buraya da zaman ilerledikçe eklemeler yapacağım. Şimdilik sadece bir genel bilgilendirme idi amacım. Sürecek :)

Spoiler: Göster

12
Genel Kültür / Satranç & Go
« : 22 Mayıs 2013, 10:29:47 »
Son birkaç aydır, yaşamı ciddiye alan biri için çok saçma sayılacak birşeye kafa yoruyorum.

Satranca mı yoğunlaşsam daha iyi olur yoksa goya mı?

Şibumi'de sürekli "satranç tüccarların, go filozofların oyunudur" denir. satranç-Go tartışmasının sürüp gittiği yerlerde Gocular "satranç çatışma ise go savaşın kendisidir" derken satranççılardan henüz buna bir cevap gelmemiştir (geldiyse de benim haberim yok). Fakat içlerinden şöyle geçirdiklerini tahmin ediyorum: "kafanızı uzakdoğu felsefi deyişleriyle o kadar bozmuşsunuz ki, gerçek bir oyun oynamak yerine bir tahtanın başıan geçip gözlerinizi kısarak böyle beylik laflar etmek alışkanlığınız olmuş"

Hiçbir şeye aşırı anlam yüklenmesi hoşuma gitmiyor. "satranç/go sadece oyun değildir, hayatın kendisidir aslında" gibi ifadeler saçma geliyor. Bence ikisi de birer oyun. İkisi de güzel oyunlar. temelde bazı farklılıkları var elbet. Örneğin:

*Satrançta kurallar çok fazladır. Bu, oyunu kısıtlamaktadır ve artık Bobby Fischer'in de söylediği gibi artık açılış teorisi, oyun ortası teorisi vb... öyle gelişmiştir ki satranç bir hamle çalışma, açılış ezberleme yarışı haline gelmiş gibidir.  Günümüzde iyi bir satranççı olmak için (eğer olağanüstü bir zekanız yoksa) en büyük gereklilik, satranç kitapları ile ders çalışmak, belli açılışları, belli hamle dizilerini ezberlemektir. Yani satanç artık bir zeka oyunu olmaktan çıkmış, bilgi ve hafıza oyunu olmuştur çoğu usta için.

*Go ise daha serbesttir. Kurallar çok azdır, öğrenmeniz en fazla beş dakika sürer (Buraya gocuların gözlerini kısarak söylediği diğer bir söz olan "goyu öğrenmenin bedeli beş dakika, goda ustalaşmanın bedeli ise bir ömürdür" ü eklemeliyim). İlginçtir ki ilk oyununda oyunu öğrendiği kişiyi yenenlerin sayısı oldukça fazladır, çünkü yapılabileceklerin sınırı neredeyse yoktur. Go, zeka ya da bilgi oyunu değil; içgüdü oyunudur. Hamle ezberlemek-ezberlemeye çalışmak(belli başlı bazı hamleler dışında), oyununuzu ileri değil geri götürür; çünkü fazla düşünmek ve ezber, içgüdülerinizi zayıflatır. Bu oyunla ilgili en büyük sorunum, oynayacak kişi bulamam.


İki oyun mizaç olarak birbirinden çok farklı. Genellikle birinde ustalaşan diğerini pek iyi oynayamıyor. İkisini de iyi bir şekilde götürebilen çok az sayıda insan var.

İkisini de seviyorum, ikisine birden ayırabilecek zamanım yok (hayır, satrançta da goda da iyi değilim).

Böylece itiraf etmiş oldum. İnsanların daha doğal şeyler üzerinde düşünüp, onların peşinden koştuğu (karşı cins, okul, para vb...) dünyada, bir süredir kafamı bu kıyaslama yoruyor.

13
Kurgu İskelesi / Ryuk'un Öyküleri
« : 19 Şubat 2012, 21:44:30 »
Eski cdlerimi karşıtırırken karşıma çıkan bu öyküyü çok uzun zaman önce yazmıştım. Bir türlü devamı gelmedi.  


"Yazılmış şeylerden, ben yalnız kanla yazılmışı severim.
Kanla yaz; göreceksin ki kan, ruhtur." Nietzsche - Böyle Buyurdu Zerdüşt



Ara sokaklardan birine döndüm. Son kontroller tamamdı. İçimden saydım: "şişe yanımda,kitap yanımda,yüzük takılı,her şey tamam... İyi bakalım nerde bunlar?"

Fazla aramama gerek kalmadı. Buraların bilinen tinercilerinden biri köşede uyuklamakla meşguldü.

Yanıma gelip sigara istedi. Olmadığını söyledim. Onu kızdırmak için iyi bir de küfür salladım bunun yanında. O da beklediğim şekilde davrandı ...

Cebinden bir kelebek çıkarıp küfrederek bana doğru bir hamle yaparken ben de geriye doğru bir adım atıp gizlediğim sopamla kafasına sertçe vurup sersemlemesini sağladım. Gerisi çok kolay oldu... Sol bacağımla dengesini bozup onu kontrolüme çektikten sonra duyulan tek ses çatırtı ile kırılan bir boyuna aitti . Hala yaşıyordu; kimse boynu kırıldıktan sonra hemen ölmez. Yapacağım şey de canlı olması gerekti zaten.

Gümüşten bir bıçakla şah damarını kestim. Sağ elimde tuttuğum şişeye dolan sıcaklığı hissetmemle kitabı okumaya başlamam bir oldu.

Bu mantra kanın istediğim şekilde kristalleşmesi içindi; istediğim zaman tekrar sıvı hale getirebiliyordum ve uygun şekilde okumayı öğrenmek için çok uğraşmıştım.İşim bittiğine yerdeki et yığınını kanalizasyon kapağından içeri salladım. en azından kokmaya başlayıncaya kadar kimse bir şey anlamazdı . Aslında sokak çocukları üstünde yaptığım bu şeyin bir kaç nedeni vardı. Canlı hedef üstünde antrenman yapmalıydım ve ortadan kaybolduklarında onların peşine düşecek kimseleri yoktu.

Tabi bunları ne yapacağım ben?

Kan güç demektir... Hayatı içinde barındıran güç. Öldürdüğüm herifin sadece kanı değil; ruhu da akmıştı az önce şişeye. Ben de bunu onun yalnız bana itaat etmesi ve kapılardan geçerken yamında taşıyabileceğim bir silaha sahip olmak için kullanacaktım. Silahım ruhumun bir hizmetkarı olacaktı ;başla bir ruh , başka bir beden;onu asla benim kullandığım gibi kullanamayacaktı .

--------------------

Sarı apartmana doğru yürüdüm. Çelik kapıyı açıp kapıcı dairesinin karşısındaki daima karanlık olan evime girdim. Yemek yedikten sonra gerekli eşyaları toplamaya koyuldum. Kan şişeleri,gerekli işlemelerin nasıl çizileceğini gösteren kağıtlar,bir kaç "kitap".

İşlemelerin özelilği(sigil) onların benim ruhumun desenleri oluşuydu. Her kıvrımlarının,her çizginin bir anlamı vardı orada. Bunlar da çelik üzerine tarafımdan işlenecekti.

Sabahın altısında gereken eşyayı topladıktan sonra çeliğe şekil vereceğim yere doğru yola çıktım. Alevi canlandırdım, coşkuyla büyümesini, etrafı sıcak bir kızıllığa boyamasını sakince fakat kalp atışlarım hızlanarak izledim. Çeliği dövmey başladım sonra. Tekrarlayan bir ritm ile yineledim çekiç darbelerini alevlerin kızdırdığı metale, onu bir süre kendi halinde bıraktım sonra korların içine, için için yansın, yakıcı sıcakla terbiye olsun diye. O sırada içi kan dolu kazanı kendi mantralarımla "kutsadım". Kendi ruhumla...

Alevler ve yakıcı sıcaklıkları çeliğe iyice işledikten sonra bu sefer yine mantralar eşliğinde içi kan dolu kazana daldırdım onu. Döktüğüm kanların sıcaklığını emmesiyle cızırdayan metalin sesi de dualarıma eşlik ediyordu...  Bir kaç işlemden sonra geriye tek bir şey kalmıştı.

Son olarak kendi Koluma attığım çizikten akan bordo denecek kadar koyu kan; kılıcın üstündeki işlemelere doluyordu her damlada.çeliğin üzerine açtığım desenler üzerinde ilerledi ağır ağır,diğer kan zerrelerini yutarak.benim kanım, sadece kanı değil, ruhları da yutacaktı bundan böyle. benim kanım; diğerlerine egemendi kılıcımın üstünde. Ve onu hisseden her tende .

14
Liman Kütüphanesi / Beş Çember Kitabı - Go Rİn No Sho
« : 06 Şubat 2012, 12:47:48 »


Miyamoto Musaşi ( "Musashi" diye yazıyor her yerde ama ben "Musaşi" yazmayı tercih ediyorum) Japon tarihinin en epik karakterlerinden biridir. Dört yüzyıl süren Japon içsavaşı ortasında doğmuş, 13 yaşından itibaren sayısız düelloya ve meydan savaşına katılmış, tek bir sefer dışında (bkz: kendo hakkındaki yazım) hiç yenilmemiştir.

Usta, kitabın başında şöyle der:"Otuzuma geldiğimde, geçmişime bir göz attım. Önceki zaferlerim, stratejide ustalaşmış olmamdan kaynaklanmıyordu. Belki doğal bir yetenek ya da yazgının buyruğuydu, ya da başka okulların stratejilerinin zaafları nedenileydi. Ondan sonra gece gündüz ilkeyi araştırmaya koyuldum ve elli yaşıma geldiğimde, strateji yolunu kavradım."

Musaşi için artık yenilecek rakipler, düşmanlar kalmamıştır. Artık sıra kendini yenmeye gelmiştir. Bunu şöyle ifade eder: "Bu günkü sen, dünkü benliğin üzerinde bir zaferdir." Bu düşünce ile bir dağa inzivaya çekilir. Burada yıllarca düşünür ve çalışır. Resim, şiir ve hat sanatlarında kaydadeğer eserler vererek (eserleri müzelerde sergilenmektedir) bir kılıç ustasının yanında bir filozof, sanatçı olduğunu gösterir. Musaşi artık "kalemin ve kılıcın efendisi" anlamına gelen "kensai" mertebesine yükselmiştir.

Japon kültüründe sadelik önemlidir. Musaşi'nin "savaşçının yolu" olarak tanımladığı yolda ise sadelik her şeyden önemlidir. Bu yüzden Beş Çember Kitabı'nı da sade ve anlaşılır bir dilde yazmıştır. Kitap hem savaşçının yolu hakkında bir fikir edinmek hem de meraklı olanlar için birkaç güzel kılıç tekniğini öğrenmek için ideal bir kaynaktır.

Bir de sanırım şöyle bir anime yapılmış Musaşi hakkında.

15
Müzik / Tenhi
« : 26 Aralık 2011, 21:35:00 »
1996 yılında kurulmuş Finlandiya'lı grup. Üyeleri metal kökenli (güzel grupların neredeyse hepsinde olduğu gibi). Yaptıkları müzik son derece sade ve etkili; sanki her şarkı doğrudan bir olayı ya da durumu temsil ediyor gibi gelir bana. İnsanın üzerinde LARP sırasında ya da kitap okurken iyi etkiler bırakıyor Birkaç örnek parça bağlantısı ekliyorum. Umarım beğenirsiniz.

erdemli birinin öfkesi

çöllere düşmüş gibi hissederim bunu her dinlediğimde :)

bu da yağmur şarkısıdır benim için

yalnızlık
 

Sayfa: [1] 2