16
Kurgu İskelesi / Aletheia
« : 25 Eylül 2016, 00:17:50 »
Tanıtım: Üniversiteye yeni girmiş bir genç kız olan Aletheia, aradığını burada da bulamamıştır. Hayatındaki boşluğu burası da dolduramayacaksa, acaba ne yapmalıdır? Bir gün, oturduğu şehrin gizemli varlıklarca saldırıya uğramasıyla her şey değişir ve kendisini bir hayatta kalma mücadelesi içinde bulur. Saldırının arkasındakiler kim ya da nedir ve içine sürüklendiği bu yol, onu nereye götürecek?
Tür: Aksiyon, Bilim Kurgu, Survival (Hayatta Kalma)
İyi okumalar.
Bölüm 1 - Serengeti
Sınıfta otururken dalgınca bir halde pencereden bakıyordu. Öğretmeni, odaklanmış bir şekilde konuyu anlattığı halde onun ilgisini çekmiyordu. Sol tarafındaki camın dışında bulunan, salınan ağaçlar daha davetkar görünüyordu. Normalde bu yeşil cümbüşe dönüp bakmazdı bile ama nedense o anda, dünyadaki en ilginç şeymişçesine onları inceliyordu.
"Affedersin, dersim seni ilgilendirmiyor mu?" diye sordu, hoca. Sesinde tepkisellik vardı.
"İyi değilim, hocam," diye yanıtladı, o da, yalan söylerek.
Cevabını umursamayan hoca, derse devam etmeye koyuldu. Otoritesini ortaya koymuş ve bu çıkıntıya haddini bildirmişti.
Öğrenci, üniversiteye daha yeni girmişti fakat şimdiden dünyadan bıkmıştı. "Bütün hayatım bu mu olacak?" diye düşündü. Belki bu daha üst seviye eğitimde bir anlam bulabileceğini düşünüyordu fakat yine, boşluğun hükmü altına girmişti. Hayatından anlamı ve değeri alıp götüren o şeyin.
Ağaçları tekrar seyre daldığı sırada bir şey dikkatini çekti. Uzaklarda bir yerde, binaların ötesinde gökte bir ışık gördüğünü sandı. İlk başta bunun bir yanılsama olduğunu düşünürken, ışık yoğunlaştı. Sınıftaki diğer öğrenciler de bunu fark ederek camdan dışarı bakmaya ve şaşkınlık nidaları belirtmeye başladılar. Tahtaya yansıttığı slaytları otomatiğe bağlamış şekilde okumakta olan hoca, olan bitenin farkına çok geç vardı.
Bu esnada ise, ışık kütlesi yere yaklaştı ve ilerideki binaların ardında yok oldu. Bunu bir sarsıntı izledi. Çarpmanın sarsıntısı.
"Meteor!" diye haykırdı, birisi.
Bundan emin olmayan kız, bir şey demedi.
"Beni bekleyin," diyen hoca, bu anormal olayın farkına varmıştı ve ne yapacağı hakkında bilgi almak için dışarı çıkmaya gidiyordu. "Beni bekleyin!" diye komut verdi.
"Gidip resmini çekelim. İnternette ünlü oluruz," diye gevşekçe bağırdı birisi.
"Boş verin be. Olabildiğince uzaklaşalım, gençler," diye başka birisi öneride bulundu, ihtiyatla.
Bunları umursamayan kız, yavaşça sınıftan dışarı çıktı. Zeminin bir üstündeki kattaydılar ve hocalar bir köşede toplanmış, aynı bilinçsizlikle tartışıyordular. Onlardan da bir hayır gelmeyeceğini anlayınca, kendisini binanın dışına attı ve hızlıca yürümeye başladı. Bol miktarda dikilmiş olan yeşil ağaçların arasından geçen yolda koşarken, eve ulaşmanın bir yolunu düşünüyordu. Sınıftakiler ya da bölümündekiler için tasalanmıyordu o anda.
"N'oluyor, bir ses duydum," diyen birisini geçti, cevap vermeden.
Bir kaç dakika sonra toplu taşıma araçlarının kalktığı yerdeydi, en iyi şansı buydu ne de olsa. Derken, onu duydu. Dehşet ve korkuyla atılmış bir çığlık. Bilinçaltının derinliklerine kadar nüfuz eden bu ses, içinde bir adrenalin patlamasına yol açtı. Neydi bu, kimdi, nereden geliyordu ve ona ne kadar uzaklıktaydı? Bütün bunları düşünürken, sesin biraz önce bulunduğu binanın, kendi bölümünün o taraftan geldiğini kavradı. O sırada, bu çığlığa yenileri eklenmeye başladı.
"Hassiktir. Ne yapacağım?" diye düşündü.
Bölüm 2 - Beyaz Gömlek
Gökten düşen parıltıyı gördükten sonra, şehre gitmek için toplu taşıma araçlarının kalktığı yere gelmişti fakat şu an bunun çok da doğru bir seçim olup olmadığını sorguluyordu.
"O da neydi?" diye seslendi birisi o esnada, gelen ikinci bir çığlık üstüne.
N'olduğunu bilmeyen fakat kötü bir şey olduğunu sezen kız, etrafına bakındı. Okuduğu üniversite ve onun bulunduğu şehir bir tepedeydi. Şehirle iç içe olsa da, onun bir ucunda -en yüksek kısmında- bulunan okulun bir tarafından aşağı doğal ve dik bir yokuş uzanıyordu. Yüzlerce metre aşağıda ise göllerle dolu, kara ağaçlarla kaplı genişçe bir orman vardı.
O esnada birilerinin, kendi geldiği tarafı işaret ettiğini gördü ve arkasını dönüp baktı. Koşturan bir sürü -çoğunlukla genç- kişi, canhıraş bir şekilde onlara doğru geliyordu.
"Kaçın!" diye bağırdı, gelmekte olanlardan birisi.
Koşturanlardan bir kaç kişi yere düştü fakat panik içindeki insanlardan hiç kimse onları kaldırmaya uğraşmadı. Hatta, üstlerine basarak yola devam ettiler. Acıyla inleyenlerden birisinden gelen çatırtı, kemiğinin kırıldığını ilan etti. Bu görüntüyü izleyen herkesin içini bir korku hissi kaplarken, sürü psikolojisi etkisini gösterdi ve başkaları da koşturmaya başladı.
Onlardan biraz uzakta olduğu için daha sakin kalabilen kız, kafasını sağa sola oynatarak insanların neden kaçtıklarını görmeye çalıştı. Çoktan bir karar vermiş olması gerekiyordu fakat o an, merak hissi ona üstün gelmişti. Uzakta, koşanların arkasında bir karaltı görür gibi oldu. İlk başta yanlış gördüğünü, aklının bir oyunu olduğunu zannetti. Ancak karaltı hareket etti ve ileriye sıçradı. En arkadaki oğlan, onunla birlikte yere yapıştı. Neler olduğunu göremiyordu ama beyaz gömlekli bu gencin üstünün bir anda kızıla boyandığını fark edebildi.
İşte o anda, diğerlerini ele geçirmiş olan his kızı da pençeleri arasına aldı. Bu tehlikenin ne olduğunu öğrenmek için beklememeye karar vererek şehirden yüzünü döndü ve yokuşa doğru koşturdu. Bu sırada kalabalık, araçların bulunduğu alana varmıştı. Kimileri koşturmaya devam ederken, bir çok kişi birbirini ittirerek araçların içine girmeye çalışıyordu. Genç adamın biri, başka bir tanesinin yüzüne dirsek vurarak onu yere yapıştırdı. Orta yaşlı bir akademisyen ise, kızın birinin yüzüne tokadı basıp öne geçmişti. Okulda çalışan koca kıçlı ve göbekli orta yaşlı kadınlardan birisi ise, büyük kütlesini kullanarak kalabalığı yardı ve aracın içine girdi.
Güvenli bir şekilde inmek için tutunacak bir şey aramaya zamanı olmayan kız, diğer herkesi boş vererek çitlerin üstünden tırmanıp atladı. Diğer taraftaki, çimlerle kaplı, geniş ve uçuruma benzer yokuşun başına ulaşmıştı. Şu anlık başka birisi görünmüyordu etrafında.
Derken bir silahın sıkıldığını duydu ve keskin eğimli alandan aşağı, aceleyle, inmeye başladı. Kontrolu kaybetmemeye ve aynı anda hızlı olmaya çalışıyordu. İlk başta zorlansa da bunu sağlayabildi ama saniyeler geçtikçe daha da hızla gitmeye başladı. Bir yerden sonra ayaklarını durduramaz halde aşağı doğru koştururken buldu kendini.
"Siktir, siktir, siktir! Bu sefer kesin öleceğim!" diye düşündü içinden.
Yerdeki bir taşa takılmasıyla beraber düşmesi ve dönerek yuvarlanmaya başlaması bir oldu. İçgüdüsel ya da şans eseri bir şekilde, başını korumak için kollarıyla kafasının iki yanını kapadı. Yerdeki yeşil çimenler ve ıslak toprak ağzının içine girerken, onun emrinde olması gereken uzuvları iyice itaatsiz biçimde, arada bir kendi başlarına savruluyordu. Ne kadar zaman geçtiğini anlayamadan bir süre devam etti böyle, tek bildiği ona sonsuz bir işkenceymiş gibi geldiğiydi. Bir yerden sonra, ölüp kurtulmayı diler oldu. Derken, yarım saniyeliğine havalandığını hissetti ve bu isteğinde ne kadar hatalı olduğunu anladı.
"Küt!" sesiyle beraber bir şeye çarparak dururken, ciğerlerindeki hava atmosfere karıştı ve bilincini kaybetti.
Tür: Aksiyon, Bilim Kurgu, Survival (Hayatta Kalma)
İyi okumalar.
Bölüm 1 - Serengeti
Sınıfta otururken dalgınca bir halde pencereden bakıyordu. Öğretmeni, odaklanmış bir şekilde konuyu anlattığı halde onun ilgisini çekmiyordu. Sol tarafındaki camın dışında bulunan, salınan ağaçlar daha davetkar görünüyordu. Normalde bu yeşil cümbüşe dönüp bakmazdı bile ama nedense o anda, dünyadaki en ilginç şeymişçesine onları inceliyordu.
"Affedersin, dersim seni ilgilendirmiyor mu?" diye sordu, hoca. Sesinde tepkisellik vardı.
"İyi değilim, hocam," diye yanıtladı, o da, yalan söylerek.
Cevabını umursamayan hoca, derse devam etmeye koyuldu. Otoritesini ortaya koymuş ve bu çıkıntıya haddini bildirmişti.
Öğrenci, üniversiteye daha yeni girmişti fakat şimdiden dünyadan bıkmıştı. "Bütün hayatım bu mu olacak?" diye düşündü. Belki bu daha üst seviye eğitimde bir anlam bulabileceğini düşünüyordu fakat yine, boşluğun hükmü altına girmişti. Hayatından anlamı ve değeri alıp götüren o şeyin.
Ağaçları tekrar seyre daldığı sırada bir şey dikkatini çekti. Uzaklarda bir yerde, binaların ötesinde gökte bir ışık gördüğünü sandı. İlk başta bunun bir yanılsama olduğunu düşünürken, ışık yoğunlaştı. Sınıftaki diğer öğrenciler de bunu fark ederek camdan dışarı bakmaya ve şaşkınlık nidaları belirtmeye başladılar. Tahtaya yansıttığı slaytları otomatiğe bağlamış şekilde okumakta olan hoca, olan bitenin farkına çok geç vardı.
Bu esnada ise, ışık kütlesi yere yaklaştı ve ilerideki binaların ardında yok oldu. Bunu bir sarsıntı izledi. Çarpmanın sarsıntısı.
"Meteor!" diye haykırdı, birisi.
Bundan emin olmayan kız, bir şey demedi.
"Beni bekleyin," diyen hoca, bu anormal olayın farkına varmıştı ve ne yapacağı hakkında bilgi almak için dışarı çıkmaya gidiyordu. "Beni bekleyin!" diye komut verdi.
"Gidip resmini çekelim. İnternette ünlü oluruz," diye gevşekçe bağırdı birisi.
"Boş verin be. Olabildiğince uzaklaşalım, gençler," diye başka birisi öneride bulundu, ihtiyatla.
Bunları umursamayan kız, yavaşça sınıftan dışarı çıktı. Zeminin bir üstündeki kattaydılar ve hocalar bir köşede toplanmış, aynı bilinçsizlikle tartışıyordular. Onlardan da bir hayır gelmeyeceğini anlayınca, kendisini binanın dışına attı ve hızlıca yürümeye başladı. Bol miktarda dikilmiş olan yeşil ağaçların arasından geçen yolda koşarken, eve ulaşmanın bir yolunu düşünüyordu. Sınıftakiler ya da bölümündekiler için tasalanmıyordu o anda.
"N'oluyor, bir ses duydum," diyen birisini geçti, cevap vermeden.
Bir kaç dakika sonra toplu taşıma araçlarının kalktığı yerdeydi, en iyi şansı buydu ne de olsa. Derken, onu duydu. Dehşet ve korkuyla atılmış bir çığlık. Bilinçaltının derinliklerine kadar nüfuz eden bu ses, içinde bir adrenalin patlamasına yol açtı. Neydi bu, kimdi, nereden geliyordu ve ona ne kadar uzaklıktaydı? Bütün bunları düşünürken, sesin biraz önce bulunduğu binanın, kendi bölümünün o taraftan geldiğini kavradı. O sırada, bu çığlığa yenileri eklenmeye başladı.
"Hassiktir. Ne yapacağım?" diye düşündü.
Bölüm 2 - Beyaz Gömlek
Gökten düşen parıltıyı gördükten sonra, şehre gitmek için toplu taşıma araçlarının kalktığı yere gelmişti fakat şu an bunun çok da doğru bir seçim olup olmadığını sorguluyordu.
"O da neydi?" diye seslendi birisi o esnada, gelen ikinci bir çığlık üstüne.
N'olduğunu bilmeyen fakat kötü bir şey olduğunu sezen kız, etrafına bakındı. Okuduğu üniversite ve onun bulunduğu şehir bir tepedeydi. Şehirle iç içe olsa da, onun bir ucunda -en yüksek kısmında- bulunan okulun bir tarafından aşağı doğal ve dik bir yokuş uzanıyordu. Yüzlerce metre aşağıda ise göllerle dolu, kara ağaçlarla kaplı genişçe bir orman vardı.
O esnada birilerinin, kendi geldiği tarafı işaret ettiğini gördü ve arkasını dönüp baktı. Koşturan bir sürü -çoğunlukla genç- kişi, canhıraş bir şekilde onlara doğru geliyordu.
"Kaçın!" diye bağırdı, gelmekte olanlardan birisi.
Koşturanlardan bir kaç kişi yere düştü fakat panik içindeki insanlardan hiç kimse onları kaldırmaya uğraşmadı. Hatta, üstlerine basarak yola devam ettiler. Acıyla inleyenlerden birisinden gelen çatırtı, kemiğinin kırıldığını ilan etti. Bu görüntüyü izleyen herkesin içini bir korku hissi kaplarken, sürü psikolojisi etkisini gösterdi ve başkaları da koşturmaya başladı.
Onlardan biraz uzakta olduğu için daha sakin kalabilen kız, kafasını sağa sola oynatarak insanların neden kaçtıklarını görmeye çalıştı. Çoktan bir karar vermiş olması gerekiyordu fakat o an, merak hissi ona üstün gelmişti. Uzakta, koşanların arkasında bir karaltı görür gibi oldu. İlk başta yanlış gördüğünü, aklının bir oyunu olduğunu zannetti. Ancak karaltı hareket etti ve ileriye sıçradı. En arkadaki oğlan, onunla birlikte yere yapıştı. Neler olduğunu göremiyordu ama beyaz gömlekli bu gencin üstünün bir anda kızıla boyandığını fark edebildi.
İşte o anda, diğerlerini ele geçirmiş olan his kızı da pençeleri arasına aldı. Bu tehlikenin ne olduğunu öğrenmek için beklememeye karar vererek şehirden yüzünü döndü ve yokuşa doğru koşturdu. Bu sırada kalabalık, araçların bulunduğu alana varmıştı. Kimileri koşturmaya devam ederken, bir çok kişi birbirini ittirerek araçların içine girmeye çalışıyordu. Genç adamın biri, başka bir tanesinin yüzüne dirsek vurarak onu yere yapıştırdı. Orta yaşlı bir akademisyen ise, kızın birinin yüzüne tokadı basıp öne geçmişti. Okulda çalışan koca kıçlı ve göbekli orta yaşlı kadınlardan birisi ise, büyük kütlesini kullanarak kalabalığı yardı ve aracın içine girdi.
Güvenli bir şekilde inmek için tutunacak bir şey aramaya zamanı olmayan kız, diğer herkesi boş vererek çitlerin üstünden tırmanıp atladı. Diğer taraftaki, çimlerle kaplı, geniş ve uçuruma benzer yokuşun başına ulaşmıştı. Şu anlık başka birisi görünmüyordu etrafında.
Derken bir silahın sıkıldığını duydu ve keskin eğimli alandan aşağı, aceleyle, inmeye başladı. Kontrolu kaybetmemeye ve aynı anda hızlı olmaya çalışıyordu. İlk başta zorlansa da bunu sağlayabildi ama saniyeler geçtikçe daha da hızla gitmeye başladı. Bir yerden sonra ayaklarını durduramaz halde aşağı doğru koştururken buldu kendini.
"Siktir, siktir, siktir! Bu sefer kesin öleceğim!" diye düşündü içinden.
Yerdeki bir taşa takılmasıyla beraber düşmesi ve dönerek yuvarlanmaya başlaması bir oldu. İçgüdüsel ya da şans eseri bir şekilde, başını korumak için kollarıyla kafasının iki yanını kapadı. Yerdeki yeşil çimenler ve ıslak toprak ağzının içine girerken, onun emrinde olması gereken uzuvları iyice itaatsiz biçimde, arada bir kendi başlarına savruluyordu. Ne kadar zaman geçtiğini anlayamadan bir süre devam etti böyle, tek bildiği ona sonsuz bir işkenceymiş gibi geldiğiydi. Bir yerden sonra, ölüp kurtulmayı diler oldu. Derken, yarım saniyeliğine havalandığını hissetti ve bu isteğinde ne kadar hatalı olduğunu anladı.
"Küt!" sesiyle beraber bir şeye çarparak dururken, ciğerlerindeki hava atmosfere karıştı ve bilincini kaybetti.