Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Scyther

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 11
46
Kurgu İskelesi / Ynt: Hades'in Oğlu
« : 14 Ekim 2012, 23:28:07 »
Öncelikle yazma cesaretini gösterdiğin için tebrik ederim. Buraya bir yazı koyup okunulmasını beğenilmesini beklemek büyük bir özgüven gerektirir bence. Hiç okunmamış, yorum yapılmamış, beğenilmemiş bir yazı utanç nişanın bile olabilir.

Sana tavsiyem yazmanın o büyülü aynasında kendine bakmadan önce bir ayna edinmelisin. Yazım ve imlanda hatalar var.

Çok fazla devrik cümle var. Devrik cümleler okuyucuları çok yorar ve kızdırır (tabi bir stil değilse).
Noktalamaların bazıları hatalı. Çok fazla duraksamışsın.

Dediğim gibi ilk önce öğren sonra yaz. Tarifini bilmeden pasta yapamazsın. ;)

47
Güncel / Ynt: Dünyaya 2 Kez Gelen Adam
« : 14 Ekim 2012, 23:19:07 »
Ben terasta yukarı bakamıyorum adam nerelere çıkıyor. :D

48
Düşler Limanı / Ynt: Olduğum Yerdeyim
« : 14 Ekim 2012, 22:41:33 »
Çok hoş, çok güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık. :)

Yazmaya yeni başlayanlarda çok yüksek oranda olan hataları yapmamışsınız.

En önemlisi de paragraf ve bölümlere ayrılmış olması yazıyı güzel ve okunaklı yapmış. Tebrik ediyorum.

49
Kurgu İskelesi / Ynt: Avcıların Dostluğu
« : 14 Ekim 2012, 22:37:20 »
Teşekkür ederim. :) Aslıdan birkaç anlamda açlığını gideriyor diyebilirim. :)

50
Kurgu İskelesi / Ynt: Marangoz'un Doğuşu
« : 14 Ekim 2012, 19:25:52 »
Teşekkür ederim. :) Ölmüş konumu dirilttin. :P

51
Kurgu İskelesi / Ynt: Menekşe
« : 13 Ekim 2012, 18:50:01 »
Düşüncemi yanlış yansıttım galiba özür dilerim. Şekil biçiminden kastım paragraflara ayırmak, paragrafa başlarken bıraktığımız boşluklar ve dediğiniz gibi bölümler.

Bunları yaptığınızda yazınız çok daha profesyonel gözükür, güzel gözükür ve insanı okumaya ikna eder.

Şahsen ben anlattığım şekilde ki yazıları okumayı tercih ederim seçim hakkı sunulsa.
Daha yenisiniz (en azından forumda) bu tür şeyleri eleştiri olarak değilde tavsiye olarak görürseniz hem siz yararlanırsınız hem de sizin yazılarınıza yorum yapacak kişiler.

52
Yüzüklerin Efendisi / Ynt: Boromir'in Ağıtı
« : 13 Ekim 2012, 14:39:14 »
Güzelmiş. Ellerinize kollarınıza sağlık arkadaşlar. :D
Boromir'i seviyorum ben ya. :D

53
Güncel / Ynt: Metal Fırtına Gerçek Mi Oluyor?
« : 13 Ekim 2012, 14:37:21 »
Tartışma platformu pek bu tip konular görmese de -bence görmemeli- bence için rahat olsun. :)

Bu arada Metal fırtına tek bir kitaptan oluşmuyor bildiğim kadarıyla. Toplamda sekiz kitabı var. Tabi tamda emin değilim.

Neyse sen içini ferah tut.

54
Tartışma Platformu / Ynt: Mitolojik Roman
« : 13 Ekim 2012, 14:32:10 »
Roman (!) yazıcaksınız ve fikir önerisi mi istiyorsunuz ? :)

Yinede bir yardımım dokunsun. :)

Bütün mitolojiyi Hades'in gözünden anlat bence. :D

55
Kurgu İskelesi / Ynt: Menekşe
« : 11 Ekim 2012, 18:23:37 »
Özür dilerim okuma fırsatım olmadı ama şekil biçimi açısından biraz daha düzeltebilirseniz çok daha albenili bir yazı olur.

56
Denora Forbin arkadaşımızı pek tanımasam da yanındaki kişilerden kalemindeki kudret belli oluyor diyebilirim. :)

Affınıza sığınarak eleştiri yapmak isterim. Lütfen affedin. :(

Bölüm 1
Değişmez Otlar, Değişmez Yüz


Tabi ki eleştirilerime katılmak, onları onaylamak zorunda değilsiniz. Burada yazdıklarımın neredeyse hepsi kendi fikrimdir, kendimce olmasını istediklerimdir.

Giriş biraz hızlı gibi geldi bana. İlk cümlede olaya giriş yapmaktansa mekana giriş yapmak bence daha olumlu sonuç getirir.

"Sanki yıllardır bildiği bir kokuydu, ancak aynı zamanda hiç bilmediği bir koku." Aynı görevde iki kelime veya kelime grubu kullanmak hoş bir şey değildir bence anlatımı bozar ve matlaştırır.

"Cüce neyle yüz yüze geleceğini düşünmeye çalışıyordu, bunu yaparken baltasını sıkıca kavradı." Bilmiyorum sizde benim gibi misinizdir ama ben kitabı okumaktan çok izlemeyi tercih ederim. Bu bölümde de sanki stop motion oldu. Cücenin düşünceli yüzü ve balta. biraz daha yayarak ve yumuşak bir anlatım bence giriş bölümü için mükemmel olur.

Bu bölüm bana biraz hızlıca ve yetiştirilmiş bir yazı gibi geldi.   


Bölüm 2
Ejderbiçen, Ejderhalar ve Kahramanlar


"İlk bakışta uzaktan tam olarak seçemese de otların arasından yüz hatları tam olarak görünür bir şekilde ortaya çıktığında anlaması çok da zor olmadı." Cümleyi okudum ve söylediğim cümle şu "Huu, cümleye bak tren gibi." :D biraz uzun olmuş gibi.

"Bir ejderhayı kucaklayıp, onu kızgın lavlar üstüne fırlatmak her canlının harcı olmasa gerek. " Bence bu tür güzel kurgulu ve yazarın (bu konuda yazarların) amacı okuyucuya atmosferi birebir yaşatmak istediği yazılarda kesinlikle bu tür cümlelere karşıyım (yanlış yorumluyor da olabilirim, eğer öyleyse lütfen söyleyin). Yazarın fikri olan cümleler yani. Bence yazar asla fikir söylememeli hatta yazılarında kendini o kadar soyutlamalı ki okuyucu yazıyı okurken dahi okuduğunun farkında olmamalı. Bu cümlede bana biraz yazarı hatırlattı. Tabi ki bunlar sadece benim fikirlerim.

Bölüm 3
Büyücü, Asa, Buz Oda ve Efsunlu Ev


"Bir zamanlar dünya üzerinde nefes almakta olan son ejderhayı katleden adama döndü. ''Bana yardım etsene evlat,'' asasını zemine düşürdü ve... " Yerine şöyle bir cümle kurulabilirdi bence.

"Asasını zemine düşürdü ve bir zamanlar dünya üzerinde nefes almakta olan son ejderhayı katleden adama döndü.
"Bana yardım etsene evlat!" dedi ... "

bu bölümde pek bir şey bulamadım  . :P

Bölüm 4 ve 5 için eleştirilecek pek bir şey bulamadım

 Devam etmesi gerekir arkadaşlar !                                               Sürç-i Lisan Ettiysem Affola.


57
Kurgu İskelesi / Ynt: Avcıların Dostluğu
« : 20 Eylül 2012, 16:44:26 »
Eleştirilerin için çok teşekkür ederim. :)


Güzel bir cümle ancak aynı cümledeki ikinci izliyordu dile takılıyor. Daha farklı bir kelime kullanabilirdin. (seyrediyordu odaklanmıştı takip ediyordu) ya da bu şekilde cümle yerine gözleri tarife de gidebilirdin. Kıpırtısız, aç iki göz. Vahşi bir kurdun avını beklemesi gibi bekliyordu. gibi

Şöyle diyebilirim beğendiğim fantastik yazarları veya başka yazarlarda gördüğüm bir kalıptı diyebilirim. Çok ta hoşuma giden bir kalıp olduğu için durumları anlatırken böyle kalıplar kullanmayı seviyorum.

Gene aynı şekilde farklı bir kelime kullanmanız daha güzel olabilirdi.

Burada tamamen haklısınız eksiği daha sonraki yazılarımda kapatıcağıma eminim.

Cesur yürek filmi mi? Evet haklısınız bayağı bir benziyor. :)

Eleştiri almak güzeldir. :) Kızmam tabi ki hatta eleştirilerinizi gülümseyerek okuyorum çok hoşuma gidiyor. Eksiğim ve eleştirilecek yönlerim olması benim iyiye doğru gittiğimi gösterir bence. Bu ilerleme de sizin sayenizde oluyorsa ne mutlu bana. :) Çünkü çevremde bu yaptıklarım dikkate alınacak şeyler değiller hatta dalga konusu bile olur rahatlıkla. :(

Eleştirin için tekrar teşekkür ederim. :)

58
Kurgu İskelesi / Ynt: Avcıların Dostluğu
« : 20 Eylül 2012, 07:01:30 »
Yorumunuza sağlık. :)

En sonda belirttiğim gibi ikilemde kalarak yazdım aklımın bi ucunda okulda neler olacağı vardı. :)
Düzeltme yapmadan koydum akşam saatlerinde tamamen düzeltirim.

Size bu halini okuttuğum için çok özür dilerim. :)

Evet devam düşünüyorum. Midkema ismini kullandığım bir öykü bu kadar çabuk bitmesin istiyorum. :D İsmin sahibine haksızlık olur.

59
Unutulmuş Diyarlar / Ynt: Fey
« : 19 Eylül 2012, 22:28:25 »
Hemde ne işe yaramak. :) Çok sağol  tekrar tekrar . :)

60
Kurgu İskelesi / Avcıların Dostluğu
« : 19 Eylül 2012, 22:05:21 »
                                                             Avcıların Dostluğu

  Bölüm 1 – Dost Gözlü Yabancı

                                                    
  Rahatsız edici kadar yeşil ormanla dalga geçercesine esen rüzgar ve yaprakların arasından bir annenin evladını takibine benzeyen güneş ışıkları  arenada gladyatör izler gibi izliyordu büyük bir balta ve iki kaslı kolu.

“Hadi ! Yaklaş ve hemen atla üstüme beklemekten bıktım!” dedi  Avcı Na’ak.

Ughharhh* diye cevap geldi karşısındaki yaban domuzundan belli ki isteğini yerine getireceğini söylüyordu  nazikçe.

Tüm bunlar olurken çalıların arkasından bir çift iştahlı göz izliyordu ikiliyi. İzliyordu ve bekliyordu.

  Yabandomuzu ön bacaklarını kırıp arka bacaklarıyla vücudunu iterken baltayı sıkan parmaklardan çatırdı sesleri geliyordu. Yabandomuzu havalandığında baltasını geriye çekti, gözlerini kapadı ve nefesini biraz sonraki aksiyona yetecek kadar saklayıp geri kalanını verdi. Hepsinin tek bir amacı vardı baltasının her yerini yabandomuzunun etinin içinde hissedip avını ikiye yararken ki o zevk dalgasında boğulmak.

  Sol ayağıyla dönerek ve ormandaki aslanlara meydan okurcasına kükrerken baltasını savurdu. Yaptığı saldırı aslında baltasını sallamak değildi, attığı iri naraydı. Hatta o kadar kuvvetliydi ki boğazı depreme tutulmuş bir dağ gibi titriyordu. Sesindeki hırıltı bile ormandaki bazı hayvanları öldürebilirdi. Bağırışı ne kadar kudretli ise baltası da  o kadar keskindi.

  Havada dönerken kanının ellerinde biriktiğini ve bir an sonra gelecek olan etin katılığını hissedebiliyordu. Nefesi bitiyordu, aynı şekilde sabrıda. Öyle iyi yapıyordu ki bu işi normal birisi için sadece bir anlık olan bu olay onun için saatlerce zevkin doruklarına çıktığı bir meditasyon oluyordu. Fakat yolunda gitmeyen bir şey vardı. Eti hala hissedememişti. Büyü bozuluyordu, gerçek dünyaya dönüyordu, rüyadan uyanır gibiydi o an ve ilk defa yaşadığı ve muhtemelen son olacak talihsizlik başına geliyordu. Gücü kendisini deviriyordu. Bin bir zevk dalgasıyla savurduğu baltası onu da kapıp yere atıyordu kendini. Anı o kadar uzun yaşıyordu ki yere düşüşü sırasında yaban domuzunun yanında geçtiğini, bir düşmanı tarafından bıçaklandığını ve en kötüsü de avını ıskaladığını düşünebilmişti. Baltası ve iri vücudu nihayet yerle buluşmuştu. Yere çarptığında gözleri kapandı  birkaç saniye sonra açıldığında ise karşısında yaban domuzunu ağzı açık ve kanlar içinde yatarken  gördü. Avının ağzından oluk oluk akan kanı gördüğü an çalılardan bir alkış sesi duyuldu başta ne olduğunu anlayamamıştı fakat çalıların arkasından İskenderiye fenerini söndürecek kadar parlak ve bir o kadar karanlık iki gözü gördüğünde sinirinden deliye dönmüştü, baltasını toprağa vuruyordu ve karşısındaki gözlerin sahibine yanına gelmesi için küfürler yağdırıyordu.

“Şerefsiz! O benimdi hemen buraya gel ve önümde eğil ve af dilen! Yoksa kanınla yıkayacağım topraklı ellerimi!” diye bağırdı. Gözlerinden ateşler saçarak.

“Bu kadar sinirlenme minik! Sadece ufak bir şakaydı.” dedi reverans yaparken apaçık aşağılarcasına bakarak .

“Pis sırıtışını tek yumruğumla silebilirim biliyorsun çaylak.” dedi gülerek Na’ak baltasını dik olarak yere bıraktı ve bekledi.

“Bence denemelisin minik.” dedi

  Na’ak sözünü bitirmeden harekete geçmişti bile karşısındakinin kolları bağlıydı bunu da düşünmüştü Na’ak fakat unuttuğu çok ufak bir ayrıntı vardı. Karşısındaki onun en yakın arkadaşıydı ve güzel bir eğitim almıştı. Yumruğu arkasındaki havayı sürükleyerek hedefe doğru giderken bir anda kendini yerde buldu. Oradakiler için bile çok ani gelişen bu arbede “Kalk bakalım minik, bu gün yeterince yattın!” diyerek  uzatılan bir bilekle sona erdi. Na’ak uzatılan bileği kavradığında baltasını kavradığından daha yoğun bir şey hissetti. Bu dostluktu, kardeşlik, yoldaşlıktı.

“Görmeyeli çok ağırlaşmışsın artık sana minik demiyeceğim koca oğlan.” dedi Midkema çektiği cüssenin ağırlıyla zorlanarakta olsa.

“Sende görmeyeli birazcık çevikleşmişsin Usta Midkema.” Diye cevapladı Na’ak baş parmağını ve işaret parmağını birbirine paralel tutarak.

“Hadi gidelim acıktım.” dedi kaslı kollarını karnına vurarak ve yatan yabandomuzunu Usta’ya göstererek.
Midkema gülümseyerek üzerinde sineklerin üşüştüğü leşin yanına gitti kucaklamaya çalıştı fakat onun için biraz fazla ağırdı.

“Çeviklik her zaman işe yaramıyor he?” dedi Na’ak dalga geçer bir ses tonunda. Dostunu bir koltuğuna avını diğerine aldı ve geride bıraktıkları her şeyin onları izlemesine izin verdi.

                                                                      
      Sürç-i Lisan ettiysek affola.

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 11