Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Rüzgar Adam

Sayfa: 1 2 3 [4]
46
Kurgu İskelesi / Ynt: Rüzgar Adam
« : 26 Temmuz 2012, 00:21:17 »
Sen öyle diyince 1 ile 2 arasına baktım aslında bölümü ben kesmisim yani 1 bölüm her ikisini de kapsıyor ikiye bölmüşüm.İki bölüm arasında bağlantıyı silmiş olmalıyım.İkisinin arasına veya ikincisinin girişine ne koyarsam koyayım şuan ki gibi durmayacağının kanısındayım.Önerini dikkate alacağım 3 bölümü yazarken belki 2 bölümün başını düzenleyebilirim.

Spoiler: Göster
The Warrior Way hangi karaktere benziyor bana ileti yolu ile ulaşırsan sevinirim.Dediğin karakteri incelemek istiyorum da

47
Kurgu İskelesi / Ynt: Rüzgar Adam
« : 25 Temmuz 2012, 23:38:32 »
Spoiler: Göster
Aynı şarkıya devam yapabilirsem ilk 4 bölümü aynı şarkı eşliğinde yazmayı düşünüyorum.


2 Bölüm

     Kısa sürede kasabanın dışına çıkmıştı. Gündüz vakti insanlar dışarıda dolaşmıyordu. Hava öldürücü derecede bir sıcaklığa sahipti. Kulağının içinden bile ter damlası damlıyordu yere. Aylardan beri bu toprağa tem damlalarından başka hiçbir şey düşmemişti. İnsanlar bahçelerinde eski kuyularda ki suları içiyorlardı.

    Kasabanın nüfusu çok azalmıştı çoğu insan buradan kaçmaya çalışırken kalanlar ise susuzluk ve açlıktan ölmüşlerdi.Kasabanın çıkışında kuzey de kalan çöl tepelerinin orada birkaç kaktüs bitkisi kalmıştı su ihtiyacı karşılayabilecek, işte onlarda bittiğinde bu kasaba tamamen yok olacaktı. Bacaksızın ayakları kumlara batsa da ufak tepeyi tırmanmıştı. Yutkunsa bile boğasından midesine su gitmeyecek kadar susuz kalmıştı. Tepenin diğer tarafına geçtiğinde ise adamın üzerini aramak için yere eğildi. İlk aradığı pantolonun cebiydi. İki cebine de ellerini aynı anda sokup çıkardı karıştırmamıştı bile.

     Tek bulduğu bir silah mermisiydi. Adamın üzerinde bir mermi çıktığına göre bir silahı da olmalı diye düşünmüştü. Yaka ceplerini iyice aradı belki bir bütün halde olmadığı düşünerekten böyle bir şey yapmıştı. Bütün çabaları sonuçsuzdu. Adamın üzerinden bir mermi ve bir dinardan başka hiçbir şey yoktu. Bacaksız dinarı cebine koydu en son adamın pantolonunu çıkarmayı düşündü belki iç çamaşırının arasına bir şeyler saklamış olabileceğini düşünüyordu. Bir ümitte olsa bir şeyler çıkmasını bekliyordu özellikle para edebilecek bir şeyler. Ter yüzünden bedenine yapışmış kot pantolonu biraz zorlukla çıkarmıştı. 

      Pantolonu çıkardığı anda apış arası kokusu duyulmaya başlamıştı. Adam yolculuktayken kaç kez pişik olduğunu tahmin bile edemiyordu. Yinede pis kokudan dolayı elini burnuna götürmemişti. Bazen kendi sininde böyle koktuğunu düşününce o kadar da kötü bir koku sayılmazdı, en önemlisi alışmaktı bu kokuya o bunu çoktan yapmıştı. Adamın iç çamaşırında da hızlı bir şekilde indirmişti fakat umduğunu bulamamıştı. Adam hadım edilmiş kasığının üzerinde H harfi çizilmişti.

      Bu harfin anlamı Hegon Bölgesinde yaşadığını gösteren bir kanıttı. Bu adam Hegon bölgesinden kaçarak birçok insan’ın yapamadığı yapmış ama hayatta kalmayı başaramamıştı. İç çamaşırı tekrar kapatmıştı kasıklarını. Elini kasıklarının üstünden adamın karın boşluğuna soktu biraz daha derinlere inince eline sert bir şey gelmişti. Hemen yakalayabildiğini yavaş bir şekilde çekti elinden kaymaması gerekiyordu. Adamın üzerine tamamen soysaydı, işi çok kolay olacaktı. Adamın bu sıcakta neredeyse kışlık kıyafet giymesi dikkatini çekmişti. Biraz daha elini aşağıya doğru kaydırdı, bulduğu şeyin ucunu tamamen kavrayarak hızlıca kendisine doğru çekti sonunda elindeydi. Gözlerinin önünde sallıyordu.

       Bir hazine bulsa bu kadar sevinmezdi. Bulduğu şey bir hazineden daha değerliydi. Bir mermi ve bir silah en az bir lokma ekmek ve bir bardak su kadar değerliydi hatta daha değerliydi silahlar bunları zorla alabilirdin. Bacaksız hak ettiği ekmeği almak istiyordu. Bu gece tok uyumalıydı gökyüzünde yıldızlara karnı tok bir şekilde bakarak uyumak hayaliydi. Bu hayalini gerçekleştirmek yine kendisinin elindeydi. En son gömdüğü kadının başına geldi yerdeki küreği aldı. Bugüne kadar 60dan fazla insan gömmüştü fakat sadece görünürlerde 8-9 tane mezarlık vardı. Diğerlerinin yerini çöl rüzgârları kaybettirmişti.

     Adamın son gömdüğü kadının arka tarafına gömmeye karar vermişti. Toprak ölülerden doları biraz zenginleşmiş sertleşmiş kum haline gelmişti, yinede kazmaya ihtiyaç duyulmadan eşilebiliyordu. İlk kazmayı sertleşmiş toprağa vurdu kazmayı derinlere daldırıp ağzına kadar kumla birlikte yan tarafa attı. Kazmayı ikinci kez daldırdı bu sefer daha fazla toprak alarak attı. Toprak eşildikçe sertleşmesi gerekirken yumuşuyordu. Bu işi kısa sürede bitirebileceğinden emindi. Bir yandan şarkı mırıldanıyor, bir yandan da kazmaya devam ediyordu. Midesinin gurultusu artık duyulmuyordu. İki günde bir lokma kusulmuş ekmek parçası yiyebilmişti. O sırada uzaklardan gelen bir ses duydu. Kafasını gökyüzüne doğru kaldırmıştı.

      Gökyüzünde hareket eden siyah bir noktacık gözüküyordu. Sürekli olarak kendisine yaklaşmakta olduğunu fark etmişti. Ölmüş adamın kokusunu kilometrelerce öteden almış bir kuştan başka bir şey olamazdı bu. Bacaksız oldukça kararsız kalmıştı. Adamı acele ile gömmeye kalksa bu sefer kendisi bu kuş ile boğuşmak zorunda kalacaktı. Bacaksız bütün ihtimalle düşünmeye başlamıştı. Bir akbaba olsa oldukça şanslı sayılırdı onu yakalayıp yiyebilirdi bile. Bir atmaca olsa diye düşündü sonra kendi kendine başını sallayarak güldü. Uzaklardan bir nokta şeklindeki kuş küçük bir atmaca olamazdı. Akbaba olma ihtimali de vermiyor bu susuz topraklarda akbabalar grup halinde dolaşıyordu. Geriye diğer yırtıcı kuşlar kalıyordu. Aklına ilk geçen yırtıcı kuş ise kartaldı.



48
Kurgu İskelesi / Ynt: Rüzgar Adam
« : 25 Temmuz 2012, 21:48:00 »
Vaktim olduğu zaman gerekli düzenlemeleri yapmaya çalışacağım.

49
O an dinlediğim müziğe göre yazıyorum benimki biraz farklı.

50
Kurgu İskelesi / Bacaksız[11/24]
« : 25 Temmuz 2012, 04:55:15 »
Spoiler: Göster
Ég Átti Erfiða Æsku adlı müziğe göre yazılmıştır.Bu Tarz bildiğiniz müzikler var ise lütfen bana özel ileti yoluyla ulaşabilirsiniz...



                                      



      Buraya geldikten sonra bütün hayallerinden vazgeçmişti çevresi tamamen dağılmış o eski arkadaşları artık yanında değildi uçsuz bucaksız bu evrende tek başına kala kalmıştı. Şimdi adını bile bilmediği bir kasabada bir otelde salonda denilebilirdi buna tuvalet temizliyordu. Eski günleri aklına gelince kendi kendine gülüyor,dalga geçiyor sonra tek bir noktaya uzun süre bakmaya başlıyordu. İçeriden bu dış dünya kolay gözükmüştü fakat kolay değildi, bütün sevdiklerinin geride bırakmanın acısını kalbine gömmüştü.



       Eskilere dalarken kafasını sağa sola hızlı bir şekilde çevirerek olanları bir kenara fırlatmış gibi düşürdüğü fırçayı eline alıp tekrar kaldığı işine geri dönmüştü. Hızlı bir şekilde temizliyordu aksi takdirde Baston bacak Betty kızacak ona bugünlük ekmeğini vermeyecekti. Bu otelde para için çalışmıyordu zaten Betty kimseye para vermezdi çalışanlara her gün çalıştığı kadar ekmek veriyordu. Betty’nin dediği yapılmazsa o gün ekmek vermiyor aç bırakıyordu.



        Çalışanların hepsi Betty dediklerini yapmak için elinden geleni yapsa da bazı isteklerini yapılmadı zaman çalışanları aç bırakıyordu. Bazı çalışanlar açlık yüzünden ölmüştü. Tuvalet temizliğini bitirmek üzereyken ‘’Bacaksız buraya gel hemen!’’ İsmi bacaksız değildi fakat Betty ona bu şekilde sesleniyordu. Hemen ayağa kalkıp elindeki fırçayı kovanın içine attı. Kapıyı açıp içi su dolu kova ile birlikte dışarıya çıktı. Kapıyı sessiz bir şekilde kapattı. Gündüzleri Salon boş oluyordu, birkaç kişi dışında kimse gelmezdi gelenlerin çoğu yabancı kişilerdi. Günde bir veya iki yabancı gelir oda kiralarlar birkaç gün kaldıktan sonra giderlerdi. Sürekli kalan müşterisi yoktu odaların çoğu boştu. Odalar daha çok geceleri zevk eğlenceleri için kullanılıyordu.



       Betty koltuğunda oturmuş ayaklarını tahta sehpanın üzerine atmıştı. Baston olan ayağı yerdeydi, Bacaksız karşısına dikilmişti. Betty oldukça şişman yanakları tombul dudağına sürdüğü ruj ağzından taşmış yanaklarına bulaşmıştı. Normalde komik bir görüntü oluşturmasına rağmen her zaman asık suratı ile yüzündeki o ruj karmaşasını insana komikliğini unutturabiliyordu. Bacaksız ellerini birbirine kavuşturmuş boynunu eğmişti. Betty neredeyse üç insan genişliğinde boyu da 2 metre civarıydı belki de daha fazlaydı. Bacaksız onun hakkında duyduğu tek şey eskiden Soylular için çalışmış olmasıydı. Bu kasaba da istediğini yaptırabilmenin gücünü Soyluların verdiğini düşünüyordu.



       Betty sinirli bir tavırla ‘’Git dışarıda salon’umun önünde ölen adamı kasabanın dışına göm’’ Bacaksız hiçbir şey söylemeden Betty’nin yanından uzaklaşmıştı. Boynunu kaldırıp yürümeye başladı salon’un çift taraflı açılan kapısının iki eli ile açtıktan sonra kapının tam önünde merdivenlerinin önünde ölen adama baktı. Yanında iki cüsseli adam önlerine bakıyordu. Bunlar Betty köpek olarak tabir ettiği adamlardı Betty tuvalete gitmelerine izin vermese oldukları yere sıçacak kadar Betty bağlıydılar. Bacaksız onlara hiçbir şey sormadı zaten sorsa bile dönüp yüzüne bile bakmazlardı.



       Onlar sadece Betty’ye ve ara sıra gelen önemli kişilerle konuşurlardı. O da Betty istediği için. Bacaksız adamın kafasının olduğu yere gelerek eğildi. Elleri ile adamın başını yokluyordu. Adamın kafasını kendisine doğru biraz çevirdi. Ağzını açtı kafasını biraz aşağıya indirdi. Burnu ile koklamaya başladı. Adamın açlıktan öldüğünü anlamıştı. Bu sefer bir çalışan değil sıradan bir yabancıydı. Ayağa kalktı adamın ayaklarını tuttu. Merdivenlerden aşağıya attı. Adam çapraz bir şekilde uzanıyordu salon’a karşı. Bacaksız ölü adamın ayaklarını yeniden tuttu. Ona arkasını dönerek sürüklemeye başladı.



        Kasabanın giriş yönüne doğru götürmeye karar verdi zaten bütün ölen adamları oraya götürüyordu. Bu işi pek çok kez yapmıştı. Ölü insanları kasabanın girişindeki ufak tepeye götürüyor oraya gömüyordu. Başına da bir tahta parçası dikiyordu. Şimdiden o ufak tepe mezarlık gibi olmuştu. Gömdüğü her adam veya kadın’ın başına tahta dikiyordu. Rüzgâr kasabanın giriş tarafından neredeyse hiç esmediği için Tahtalar yerinden fırlayıp uçsuz bucaksız çöle karışmıyordu, yinede birkaç ayda bir eksinini ve bütün mezar tahtalarını götürdüğüne şahit olmuştu. Bacaksız adamını kasabanın dışına sürüklerken her zaman söylediği ‘’Boş ver dünya’’ şarkısını söylüyordu.Verilen görevi en hızlı şekilde gerçekleştirmek için oldukça hızlı bir şekilde hareket ediyordu.Tepeye vardığında ise adamın önemli eşyası olup olmadığına bakacaktı.






51
Kurgu İskelesi / Ynt: Dunganga
« : 25 Temmuz 2012, 01:54:15 »
Çok akıcı bir şekilde yazıyorsunuz bir sonraki bölüm için merakta kalmamak mümkün değil.

52
Kurgu İskelesi / Ynt: Mete Han
« : 24 Temmuz 2012, 17:42:13 »
Bu tarz konuları seviyorum çok farklı bir giriş olmuş umarım arayı fazla açmadan yayınlarsın sonraki bölümü.

53
Kurgu İskelesi / Ynt: Okyanusta bir gül ağacı
« : 23 Temmuz 2012, 05:17:34 »
Umarım devamını getirirsin tam yerinde bırakmışsın.

54
Kara Kule / Ynt: 1- The Gunslinger - Silahşör
« : 23 Temmuz 2012, 04:39:12 »
Kitabı henüz yeni okuyorum Siyahlı adam çölde kaçıyordu silâhşor de peşindeydi şu cümlesiyle beni benden almıştır.Şuanda 40-50 sayfalardayım gerçi kitabın çoktan bitirmiş olmam gerekiyordu.Aynı sayfaları 4-5 defa tekrar okumuşluğum vardır.

Sayfa: 1 2 3 [4]