Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar -

Sayfa: [1] 2 3 ... 35
1
Yenilmez'in kapağı sarstı beni. Heyecanlandım. Kitaba öncelikle nesne olarak sahip olmak istiyorum. Edebi kaygılarım sonra geliyor şu an. Kapak tasarımı kime aitse helal olsun.

2
Müzik / Ynt: Şarkı Sözleri
« : 26 Eylül 2017, 18:57:32 »
Ed Sheeran - Shape of You [Türkçe çevirisi (?)]

Yari sen bulun mu sandın izbede
Çeşme başına var da gör güzeli
Suyunu doldururken sen eş dost
Testiler gelir gider, uzatır muhabbeti
Yarim bir baksan içimi yaksan
Versen bana bir umut döndürsen talihimi
Tutsan elimi, sevda dile gelse
Çeşme başı olsa bir düğün yeri
Hem oynasam hem söylesem böyle

Ah ceylanım, seni sevdiğimi bilmez misin
Sevdan yüreğimle bir biçim
Gel durma düş peşime
Deli desinler dert etme
Bağla dilimi dudaklarımı mühürle
De ki sar belimi sarmala bedenimi
Gel, durma gayrı düş peşime

Boyun boyuma huyun huyuma
Ahen-keşimsin* ahengim eşimsin
Yüreğim sana düştü, sen yüreğime
Endamına kurban olayım
Mahremim ol belini sarayım
Yatak yorgan sen koksun
Ömrümü yeni baştan alayım

Endamına kurban olayım
Oy aman yar aman
Endamına kurban olayım
Oy aman yar aman
Endamına kurban olayım

Bir sevda destanı başladı üç günde
Buluştuk çayırlığın berisinde
Elleri dert görmesin neler getirmiş yarim
Yedik içtik muhabbet sevda ile dert terkisinde
İçimde babası verir mi derdiyle
Akşamı ettik yola düştük eşek semerinde
Bir türkü yakmışım hem ağlarım hem söylerim böyle

Ah ceylanım, seni sevdiğimi bilmez misin
Sevdan yüreğimle bir biçim
Gel durma düş peşime
Deli desinler dert etme
Bağla dilimi dudaklarımı mühürle
De ki sar belimi sarmala bedenimi
Gel, durma gayrı düş peşime


*ahen-keş: mıknatıs (farsça)

3
Bunlar da benden:

1. Yerkürenin Ölüm Gecesi
2. Evcil Erkekler
3. Fani

Dünyanın Doğum Günü - Ulu Ursula
Yaban Kızlar - Ulu Ursula
Ölümsüz (Bundan emin değilim ama Catherynne M. Valente sanırım.)

Bu arada ben sıramı savıyorum, buyrun. (Yav ben bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştim bu oyunun.)

4
Her ne kadar "eş anlamıyla veya zıt anlamıyla" desem de anlamsız bir oyunla yine karşınızdayım.

Kitap isimlerindeki sözcükleri eş anlamı veya zıt anlamıyla değiştireceğiz, sonra da tahmin etmeye çalışacağız.

Başlıyorum (eş anlamlılarını mı yoksa zıt anlamlılarını mı kullandığımı söylemeyeceğim ki daha zor olsun):

1. Sıçanlar ve Arka Ayakları Üzerinde Yürüyen Akıllı Varlıklar
2. Kabahat ve Eziyet
3. Yaratığın Seslenişi

Spoiler: Göster
1. Fareler ve İnsanlar
2. Suç ve Ceza
3. Canavarın Çağrısı

5
Duyurular / Ynt: Bir Aylık Aranın Ardından, Döndük!
« : 01 Ağustos 2017, 15:21:33 »
Harika olmuş, ellerinize sağlık, site ile forumun farklılığı göze batıyordu. Bu haliyle hem modern hem de daha sade.

Tek bir isyan:
Benim "Kahramanın Yol Türküsü Dinleyicisi" imzam nerede peki!

6
Eğlence & Mizah / Ynt: İkiz Kapaklar
« : 06 Temmuz 2017, 22:10:46 »

İnsan, Tanrı ve Ölümsüzlük - Sir James G. Frazer
Caliban'ın Savaşı - James S. A. Corey

Spoiler: Göster

7
Televizyon / Ynt: Hangi dizileri seyrediyorsunuz?
« : 27 Haziran 2017, 09:41:33 »
Preacher (Fantastik, Dram, Korku, Komedi, Aksiyon) 2.sezon başladı.

Bundan bahsetmeyi nasıl unutmuşum. Hasretle yeni sezonu bekliyordum. Muhteşem.

8
Televizyon / Ynt: Hangi dizileri seyrediyorsunuz?
« : 26 Haziran 2017, 09:42:42 »
In Treatment (2008-2010 / 3 Sezon / 106 Bölüm)

Bir psikoterapistin hayatını anlatıyor bu dizi. Başlarda hastalara yoğunlaşsa da terapistin hayatının da mühim noktalarına değiniyor. Hastalar belirli bir sırayı takip ediyor: Laura, Alex, Sophie, Jake ve Amy çifti. Bu sıralama tekrarlıyor ve biz hastaları daha yakından tanıyoruz. Tabi yeni sezonlarda yeni hastalar da görüyoruz.

Dr. Paul Weston rolünü benim çok sevdiğim Gabriel Byrne oynuyor. Hem de öyle güzel oynuyor ki. Bir kaç bölüm sonra Gabriel Byrne'ün, o sarsılmaz, her şeyi kontrol altında tutabilen, deneyimli terapistin gözlerinin ardındaki çaresizlik anlarını müthiş yansıttığını fark edeceksiniz.

Her bölüm 25 dakika sürüyor. Neredeyse tamamı bir odada geçtiği düşünülünce daha uzun sürmesi sarkmalara sebep olurdu sanırım.

Bu diziye bir şans verin derim.

9
Başka Kurgular / İnsana Hiç Rahat Yok Kendinden - Grace Paley
« : 22 Haziran 2017, 18:52:03 »
İnsana Hiç Rahat Yok Kendinden
Grace Paley
Çevirmen: Aylin Ülçer
YÜZ KİTAP, 2016
166 s.

Çevirmeni Aylin Ülçer yüzü suyu hürmetine almıştım bu kitabı. Kendisi ne çevirdiyse, sevdiğim türde olsun olmasın, ilgimi çeksin çekmesin okuyorum/okuyacağım. Onun yerlileştirmeleri, bulduğu karşılıklar bende hayranlık uyandırıyor.

Bu itkiyle okurken birden kitabın kendisini de sevmeye başladığımı fark ettim. Paley'nin günlük hayatı anlatırken kullandığı zaman zaman acıklı zaman zaman alaycı dili hoşuma gitti.

11 Öyküden oluşan eserin tamamında güçlü kadın öykü kişileri öne çıkıyor. Bu "güçlü" sıfatının çok kullanılıp içinin boşaltıldığının farkındayım. O yüzden hemen nasıl "güçlü" olduklarının altını çizeyim:
Tüm baş kişiler kendi seçimlerini yapıyor ve bunların sonuçlarına cesurca göğüs geriyor.

Onlar delice sevdikleri erkeklere canları tak edince "Hadi Güle Güle, Uğurlar Olsun" diyebiliyorlar.

"Hem Genç Hem İhtiyar Bir Kadın" olarak tutkularının peşinden gitseler de olgunlukla dizginleri ellerine alabiliyorlar.

Yeni bir hayat kursalar bile eski eşlerine duydukları sevgi bitmediyse onları sevgiyle kabul edebilecek kadar olgunlar.

Sınıftaki "En Gür Ses"e onlar sahipler ve bu gür ses sadece erkek egemen topluma karşı değil, azınlık olmanın derdiyle de çıkıyor.

"Hayattan Bir Beklenti"leri yok çünkü istediklerini elde edebilecek kudretteler. Eşleri erkekliklerini kanıtlamak için savaşa gitse bile toplumun onlara biçtiği "kadınlık" görevlerinin ötesinde bir varlık gösteriyorlar.

Çocuklarını nasıl yetiştirdikleri hakkında afaki konuşan erkeklerin ağızlarına paylarını bir güzel veriyorlar. O çocuklar ki yeri geliyor annelerinin "karşısında" yeri geliyor "yanlarında" duruyorlar. Her birinin güçlü kişilikleri var.

Bu güzel eserde tek bir öykü var ki kitabın genel çizgisinden sapıyor: "Hepimizi Maymuna Çeviren Zaman"
Başlık her ne kadar yaşlanmaya dair bir işaret verse de öykü "absürt" bir hava içinde akıyor. Baş kişi Eddie'nin ilginç deneylerinin arkasında alaycı bir savaş karşıtlığı seziliyor.

Gerçi tüm öykülerin bir yanı savaşla ilgili. Savaşla dağılan yuvalar ve ekonomik buhran.

Yukarıda az çok anlatmaya çalıştığım halleri daha iyi anlayabilmeniz için bazı alıntılar bırakıyorum. Bu cümleler öyle güzeller ki yerlerinden sökülünce bile etkilerini kaybetmiyorlar:

"Rosie, ah Rosie," dedi bana bir gün. "Gül yüzündeki saatten anladığım kadarıyla, otuzuna gelmiş olmalısın." (s. 17)

Bunu ilk önce annemin yüzünde fark ettim, zamanın çürük elyazısı, yanaklarına bir aşağı bir yukarı kargacık burgacık çiziktirilmiş, alnına ileri geri karalanmıştı ve bu yazıyı bir çocuk bile okuyabilirdi -ihtiyar, ihtiyar, ihtiyar yazıyordu. Ama yüreğimi asıl parçalayan, bu acı gerçeği Vlashkin'in o harika yüz ifadesi üzerine karalanmış görmek oldu. (s. 18)

"Nereye gidiyorsun Peter?" Anna antreden seslendi ona, gürültücü çocukların ve unutulmuş şemsiyelerin yurdundan. (s. 46)

"... O çocukların sesleri pek cılız; hem neden bağırsınlar ki onlar? İngilizceyi, doğuştan sular seller gibi biliyorlar. Melekler gibi altın sarısı saçları var. Oyunda rol almaları o kadar önemli mi sence? Noel... yeryüzünün bütün malı mülkü... hepsinin sahibi onlar zaten." (s. 56)

Zavallı ihtiyar anam, boğazına benden kocaman bir parça düğümlenmiş halde, gözü arkada gitti öbür tarafa. O sırada askerdeydim ama anladığıma göre son sözleri şu olmuş: "Freddy'yi Eleanor Farbstein ile tanıştırın." Kadındaki cürete bakın hele. Beni bir mal gibi vasiyetine eklemiş resmen. Kız kardeşimi asker tıraşlı o reklam yazarına, o gastronomi uzmanına bırakmış. Babamı teyzelerin merhametine terk etmiş. Sıra bana gelince, ki güya onun en kıymetli varlığı, gönlünün buzdolabındaki en iyi et parçasıydım, tutmuş beni de Ellen Farbstein'a bırakmış. (s. 63)

On gün sonra Girard, "Babam nerede?" diye sordu.
"Bana soru sorma ki sana yalan söylemeyeyim." (s. 72)

Benim anlatacak kayda değer bir şeyim yoktu. Hele şimdi, John konuyu böyle gözümün içine içine sokunca, hayatımın yanıp kül olmuş her gününün dumanı utançla tütmeye başlamıştı ve o duman yüzünden güzel geçen sayılı anları bile tam olarak göremiyordum. (s. 75)

Vücudunun bölümleri, ister görünür, ister örtülü olsun, gözü okşuyordu. Çocukluğun ve ihtiyarlığın bütün abartılı kemikleri, genç kızlığın sıcacık ahenginde uykuya dalmıştı. (s. 93)

Gece uyumadan önce farkında olmadan dua ediyorum. Kalktığımda da öyle. Tanrı'ya dua etmiyorum, çocukluğun o birleştirici hatırasına dua ediyorum. Faith, sen ihtiyar dedenin Kadiş duasını okuyuşunu unutabilir misin hiç? Hayır, sonsuza dek kulağında kalacaktır o ses. (s. 112)

Sonra da, Alcatraz hapishanesinde siyah beyaz parmaklıkların ardına hapsedilmiş bir kral gibi ebediyen mezara gömülmüş kalbim, oğlumun kısa, tombul parmaklarının arasından sızan ışıkla çizgi çizgi aydınlandı. (s. 127)



Çeviriye ve düzeltiye diyecek söz yok. Tek bir düşük cümle tek bir yazım hatası bile görmedim. Editör Derya Önder'e de buradan saygılarımı sunuyorum.

Hele baskısı. Ah öyle güzel bir baskısı var ki kitabın. Kapak tasarımı, çizimi, dokusu; sayfaların rengi, dokusu, yazı düzeni; her şeyiyle harika bir baskı. Kapak tasarımı ve çizimini yapan Melis Rozental'ın ellerine sağlık.

10
Arkadaşlar Artemis baskısını bugün kitapçıda ayaküstü inceledim, diğer çevirilerle farklarına bakacaktım bir de ne göreyim. Bu kitapta başka öyküler de var. Bu, I Am Legend and Other Stories baskısının Türkçe çevirisi. Yani bu kitabı alırsanız Ben, Efsaneyim dışında fazladan aşağıdaki öyküleri de okuyabileceksiniz (hepsinin Türkçeleri aklımda değil ama bunlar olduğuna eminim):
Buried talents
The near departed
Prey
Witch war
Dance of the dead
Dress of white silk
Mad house
The funeral
From shadowed places
Person to person


Keşke kapağa bunu yazsalarmış, çok büyük hata.

11
Yayınevleri Soru Hattı / Ynt: İthaki Yayınları Soru Hattı
« : 17 Haziran 2017, 10:31:35 »
Sorulara bu denli hızlı yanıt veren bir yayınevi sorumlusu hiç olmamıştı. Çok teşekkürler. Soruma gelirsek:
Vakıf ne zaman... Şaka şaka. Kahramanın Sonsuz Yolculuğu ne zaman gelir raflara acaba, en azından tahmini bir tarih?

12
Duyurular / Ynt: Yeni Yazılar Duyurusu
« : 14 Haziran 2017, 21:25:33 »
Cemalettin "Bay Karamsar" Sipahioğlu, Alfred Bester'ın İthaki Bilimkurgu Klasikleri serisinden çıkan efsanevi eseri Kaplan! Kaplan!'ı inceledi. Yetmedi, çeviri karşılaştırması yaptı. O da yetmedi, kitapla ilgili birbirinden ilginç anektotlar sundu.

Muazzam bir inceleme olmuş. Çok emek sarf edilmiş. Romana aşığım ben ama sondaki notlarda bahsedilenlerin çoğunu bilmiyorum. Çeviri karşılaştırması benim aklımdaydı ama siz önce davranmışsınız. Ellerinize sağlık Cemalettin Bey. Sayenizde daha çok okura ulaşacak bu muhteşem roman.

13
Eğlence & Mizah / İkiz Kapaklar
« : 14 Haziran 2017, 02:09:27 »
Son yıllarda, özellikle butik yayınevlerinin kapaklara gösterdiği özen mutluluk verici ve hayranlık uyandırıcı. Bunun yanında özensiz demesek de kolaya kaçan yayınevleri de var. Belki bu sebepten belki de tamamen tesadüfen birbirlerinden hayli farklı kitapların kapakları birbirlerine benzeyebiliyor. E, benim de işim gücüm yok, bulup buraya ekliyorum, sizden de beklerim.

04:00 - Hikmet Hükümenoğlu
Boşluk Kuruntusu - Mehmet Erikli

Spoiler: Göster



Çürük ve Harabe 1 - Jonathan Maberry
Beyaz Elmalar - Jonathan Carroll

Spoiler: Göster

14
Bir dizi ya da liste yapıldığında ister istemez görüş farklılıkları olacaktır; herkesi aynı anda memnun edemezsiniz biliyorum ama aynı yazardan 3 kitap... İnsan Su Adamı gibi farklı bir şey bekliyor. Ne bileyim bir Japon Bilimkurgusu falan. Bu dizi başımın tacı, dilim kurusun emeklerini görmezden gelirsem. Sadece bir yazardan 3-4 eser yayınlanacaksa aradan uzun süre geçse, verilen emek farklı eserlere yönlendirilse, çeşitlilik artsa diye geçirirken içimden kendimi burada buldum.

15
Kurgu İskelesi / Ynt: Siyavuş Birdenbire Geberdi
« : 12 Haziran 2017, 00:44:36 »
Kısa olmasına rağmen okuması keyifli, ilginç bir öykü.

Çok kısa öykü, ülkemizde pek üstüne düşülmeyen bir tür (Tür mü? Ah bu türleştirmeler). Ferit Edgü'den okumuştum bu tarz öyküleri. Ama onlar hep tamamlanmamışlık duygusu veriyordu, hislere yöneliyordu, şiire yakındı.

Sizin öykünüz çok kısa öyküde sık karşılaşılan bu eksiklik hissini vermedi, bana bir "olay"dan bahsetti ve bir "hikaye"si vardı.

Elinize sağlık.

Sayfa: [1] 2 3 ... 35