Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar -

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 35
16
Eh, bu benim için yeterli :) Umarım yüzüme gözüme bulaştırmam.

İyi geceler.

Şimdiden çevirmeye başlamışsınız sanırım:
"Eh, bu benim için yeterli"

Metnin aslı şöyle mi?
"Well, that's enough for me"

Şaka bir yana. Çevirirken "Eh,.../lanet olsun/üzgünüm/ne yaptığını sanıyorsun" gibi Amerikan ifadelerden kaçınırsanız sevinirim.

17
Başka Kurgular / Ynt: Sadık Hidayet - Kör Baykuş
« : 09 Haziran 2017, 00:37:09 »
Bu kitap bir girdap.

O tekrarlayan ifadeleri okudukça bu imge daha çok yer etti zihnimde.

Kimi görüntüler, sesler, durumlar dairesel bir şekilde tekrar ede ede beni merkeze doğru sürükledi. Takibi zor bir imgeler silsilesine daldığımı fark ettiğimde bunu bir meydan okuma olarak kabul ettim ve kitabı bir bulmaca gibi ele aldım. Kitap bunu talep etti mi yoksa ben mi gönüllü oldum bilmiyorum. Onu anlamaya, çözmeye, akla yakın hale getirmeye çabaladım. Merkeze, her şeyin başladığı yere varmaya çalıştım. Bunda da başarılı olduğumu düşünüyorum ama kitap bitince elime geçen zafer duygusu solmaya başladı yavaş yavaş.

Anlatıcının zihinsel bulanıklığının, hayallerinin, rüyalarının, tasarılarının içindeki tekrarlayan patikaları takip ederek hedefe ulaşmaya çalışmak beni çok heyecanlandırdı. Sayfaları hızla çevirdim. Ama bitirdiğimde sanki bir şeyleri es geçmişim gibi hissettim. Çünkü amacım kaybolmaktı. Batı edebiyatında deneyimlediğim matematiğin ötesinde bir ruh arıyordum. Ama yine hesaplanmış, kurulmuş bir hikayenin içinde buldum kendimi.

Bu, yazarın bile isteye kurduğu bir şey miydi yoksa benim ipucu diye gördüğüm yinelemeler şiirsel bir ahengin unsurları mıydı? Batı edebiyatından edindiğim okur tepkilerini bu esere de mi göstermiştim yoksa eserin içinde zaten bu izler mevcut muydu? Kitaba dönüp baktığımda kendimi onun seyrine bıraksaydım daha farklı ve doyurucu bir tat alır mıydım merak ediyorum.

Yine de suçlayamıyorum kendimi. Sadık Hidayet'in biyografisini okuyunca yazarın İran'da doğmasına karşın zihnini Belçika'da ve Fransa'da geliştirdiğini varsaydım. Çok düz bir bakışla karşımdakinin Doğu ile Batıyı birleştiren bir yazar olduğunu düşündüm. Gerçi bu Sadık Hidayet'i tanımlarken kullanılan beylik bir ifade ama Kör Baykuş özelinde bunun doğru olduğunu düşünüyorum.

Kör Baykuş'ta gizemli, şiirsel, hislere yoğunlaşan bir taraf var ama diğer yanıyla anlatıcının ruhsal bir çözümlemesini de yapıyor. Bazı imgeler aklıma sürekli Freudcu çıkarımlar üşüştürdü. Rüyalar ve sanrıların içinde çocukluğa dönüş, korkular, nefret, kıskançlık, babayı yok etme, anneye duyulan tutku, cinselliğin örtülü ve açık sunumları vardı. Kitabı hayran hayran okurken zihnimin gerisinde bir ses bunların fazla hesaplanmış olduğunu söylüyordu.

Anlatıcı karşımdaki deri kanepeye uzanmış kendini bana açıyordu sanki. Anlatılanların girdabının dibine doğru inip hastayı sağaltmıştım. Bu bana büyük zevk verse de asıl isteğim bir dervişin eteğinin dibine oturmak ve onun bana anlatacaklarını bir esinti gibi etrafımda hissetmekti. Onun beni sağaltmasını istemiştim.

18
Çıt Yok - İsmail Güzelsoy

Nitelikli bir dil, merak uyandırıcı olay örgüsü, ilginç karakterler.
Horozlar, vampirler, konsoloslar aynı romanda olur mu? Olmuş vallahi. Daha nelerle karşılaşırım bilmiyorum (sayfa 117/302).

Yüzümüzü batıya döndük, çeviri edebiyat aşkıyla "lanet olsun / eh, kulağa hoş geliyor / kendine iyi bak dostum / oh, bu harika ahbap" ifadelerinin kol gezdiği "Türkçe" metinler deviriyoruz. Çünkü onlarda macera, heyecan, aşk, yaratıcılık gırla.

Halbuki kafamızı topraktan çıkarıp Türkçe üretilen edebiyata şöyle bir baksak neler var neler. Hızla akan, heyecanlı, fantastik, gizemli, ilginç kitaplarla dolu edebiyatımız. Hem de doğru, nitelikli, şen bir Türkçe'yle yazılmışlar.

Çıt Yok da onlardan biri. Okuyunuz, okutunuz.


Kör Baykuş - Sadık Hidayet

Çağdaş İran edebiyatının önemli metinlerinden biri bu eser. Bu kısacık kitabın karmaşık yapısında müthiş bir çekicilik var. Hikayenin içine giriyor ve bir anda kendinizi gizemi çözmek için zihninizi işletirken buluyorsunuz. İpuçlarını toplayıp anlatının merkezini bulmaya çabalıyorsunuz. Çok heyecanlanıyorum okurken (sayfa 62/95).

19
Yayınevleri Soru Hattı / Ynt: İthaki Yayınları Soru Hattı
« : 06 Haziran 2017, 20:52:34 »
Sorularımıza incelikle ve sabırla yanıt verdiğiniz için teşekkürler.

Bazen "şunu niye yayınlamadınız daha, o kitap hayatımın merkezinde, tüm dikkatimi onun yayınlanıp yayınlanmadığına verdiğim için hayattan zevk alamıyorum" ya da "kitaplarınızı satın aldığım için tüm yayınevini satın almış sayılırım, o yüzden ben ne istersem o, ne zaman istersem o zaman" minvalinde ifadeleri okurken ben bile sinirleniyorum ki siz ne haldesiniz bilmiyorum.

Sabır diliyorum size.

Gelelim soruma:
Alfred Bester'ın daha evvel yayınlanmış ama baskısı tükenmiş kitaplarını yayınladınız, ellerinize sağlık. Peki hiç çevrilmemiş eserleri? Var mı böyle bir plan? Çevrilir mi? Ne zaman olursa olsun, beklerim. Keşke olsa (ve bilumum yalvarış/yakarış ifadesi).

20
Liman Kütüphanesi / Ynt: İndirimler
« : 06 Haziran 2017, 15:34:31 »
Bugün İdefix'te kargo bedava. Tek kitap alacaklar için güzel fırsat.

21
Sinema / Ynt: En Son İzlediğiniz Film?
« : 06 Haziran 2017, 08:24:58 »
Triangle (2009 / Christopher Smith)

Önce basit bir gerilim olarak başlayan sonra garip ürkütücü bir döngüye giren film beni gerçekten çok etkiledi. Daha iyi oyuncularla daha iyi bir görsel nitelikle çekilmiş olsaydı "kült" denilen mertebeye gelebilirdi kanımca. Daha iyi anlamak için ikinci kez izlenmesi şart.

Twelve Monkeys (1995 / Terry Gilliam)

Beni bu filmden ne uzaklaştırdı bilmiyorum ama Gilliam'ın filmleri bende benzer bir etki bırakıyor. Çok karanlık olmaları belki. En sonunda oturup izlemeye başladım 12 Maymun'u. Dikkatli izlemem gerektiğini, zaman yolculuğu kavramının akıl karıştırıcı bir şekilde kullanıldığını (hangi film basit bir şekilde kullanmış ki gerçi) biliyordum. İzlemeye başlar başlamaz içine aldı film beni. Olayları takip etmek büyük keyif verdi, bir yandan da "kolaymış yahu" dedim. Her şey açık ve anlaşılırdı. Filmin eski olmasına bağladım. Sanki o zamanlar zihin bulandıran filmler yapılamazmış gibi.

Filmin, bendeki hubris'i (affedin yabancı sözcükleri kullanmayı hiç sevmem ama bu teatral sözcük buraya çok yakıştı) alaşağı etmesi uzun sürmedi; her şey yavaş yavaş karmaşıklaşmaya başladı ve ben ipin ucunu kaçırdım. Tabi bu haliyle bile izlemelere doyamadım, o ayrı.

Senaryo ve yönetim şahane. Oyuncular muazzam. Bruce Willis, o zamanlar basmakalıp roller oynamayan iyi bir oyuncuymuş. Tabi bunda Gilliam'ın da payı büyük. Aklı karışık zaman yolcusunu çok iyi canlandırmış Willis. 12 Maymun'dan bahsedip Brad Pitt'ten bahsetmemek olmaz. Bir "kaçığı" oynamak sanıldığından kolaydır aslında. Sarhoş, uyuşturucu bağımlısı, eşcinsel, alzheimer hastası gibi kalıp roller vardır sinemada ve oyuncular bunları ufak farklarla tekrar ederler. Lakin Pitt öyle güzel oynuyor ki rolün gerçekliği değil ona bakmanın keyfi sarıyor sizi. Tekrar tekrar izledim o sahneleri. Jeffrey Goines'in akıl tutulmalarının arasından sızan zeka parıltılarını izlemek müthiş zevkliydi.

22
Yayınevleri Soru Hattı / Ynt: İthaki Yayınları Soru Hattı
« : 01 Haziran 2017, 21:32:41 »
Yeni bir Glen Duncan kitabı var mı yayın listenizde? Olsun lütfen. Olmalı.

Ve Kıyamet Az Sonra'nın devamı olan Kill Baxter çevrilecek mi? Çevrilsin lütfen. Çünkü müthiş bir şehir fantastiği.

23
Ek: Kitap kapak çizimleri Berat Pekmezci'ye ait, son zamanlarda dikkat çeken mühim bir çizer: https://www.instagram.com/pekmezci/

Bence kapakları çok güzel. Basılı hallerini görene kadar bekleyin. Burada çiğ durabilir ama kağıt üzerine basılınca daha güzel duracaktır. Ayrıca önceki baskıların siyahlığı her ne kadar "cool" dursa da bu seri için fazla karanlık ve yaratıcılıktan uzaktı. Bu kadar komik bir serinin böyle siyahlar içinde olması doğru değildi. Bu hali çok daha güzel.

Eski kapaklara yakından baktığınızda, çok sade olmasına karşın kitabın içeriğine çok az gönderme yaptıklarını göreceksiniz. Her birinde sadece tek figür:

Otostopçunun Galaksi Rehberi: Bavul
Evrenin Sonundaki Restoran: Ne olduğu anlaşılmayan ateş topları
Hayat, Evren ve Her Şey: Ortasında 42 yazan bir yuvarlak
Elveda ve Bütün O Balıklar İçin Teşekkürler: Bir yunus
Çoğunlukla Zararsız: Dünya (en azından küçük bir dünya resmi olsaydı, çoğunlukla zararsız addedeceğimiz bir dünya)

Ayrıca dünyadaki diğer baskılara bakınca bizimkinin harika olduğu görülebilir:
https://www.goodreads.com/work/editions/3078186-the-hitch-hiker-s-guide-to-the-galaxy?page=1

26
Liman Kütüphanesi / Ynt: İndirimler
« : 17 Mayıs 2017, 09:55:25 »
Genellikle D&R da görmeye alışmıştık ama bu sefer idefix 9,90 TL kampanyası başlatmış. Biraz göz gezdirdim, çok güzel kitaplar var. Mesela:

Mongoliad Serisi
Dresden Serisi
Aşk ve Ölüm Şarkıları
2312
Leviathan Uyanıyor
Kül Dağı'ndaki Kütüphane
Tepki
Leibowitz İçin Bir İlahi[*]Yoksa bu şaheseri hala okumadınız mı?[/*]
Pir-i Lezzet
Köpek ve Yıldızlar
Finneganın Vahı
Süperpoze

Bunlar ilk anda gördüklerim, daha epey bir kitap var. Kampanya 30 Haziran'a kadar sürecekmiş ama bu süreçte muhtemelen bazı kitapları çıkarıp yenilerini ekleyeceklerdir.

Ve bugün kargo bedava.
İdefix'e güven olur mu bilmem ama insanın içi kıpır kıpır oluyor.

27
Diğer Bilimkurgu Eserleri / Bu Ölümsüz - Roger Zelazny
« : 15 Mayıs 2017, 23:36:13 »


Bu Ölümsüz - Roger Zelazny

Özgün adı: This Immortal
Çeviri: Sönmez Güven
1. Basım: Eylül 2000

Dünya nükleer felaketler yüzünden yıkılmış harabe olmuş, insanlar başka gezegenlere göçmüşler hayatlarından da memnunlar. Yeryüzünde sadece değişime uğramış hayvanlar ve insanlar var, o yüzden hem tehlikeli hem de gizemli bir yere dönüşmüş. Bu durum onu başka gezegenlerin ırkları tarafından turistik bir durak olarak algılanmasına sebep olmuş. İnsanlar tarafındansa çok önemsenmeyen tarihi bir miras.

Hikayemiz Dünya'yı gezmek isteyen bir Vegalı (Vega gezegeninden gelen bir ırk) ve ona refakat eden bir ekibin etrafından şekilleniyor. Romanın baş kişisi bu ekibin lideri ve Dünya'daki tarihi mekanlardan sorumlu Conrad Nomikos. Hikayenin başında anlaşıldığı üzere ölümsüz, bu da onu işinde doğal olarak uzman yapıyor. Onun ölümsüzlüğü başka insanlar tarafından sezilen ama kanıtlanamayan bir olgu. Kendisi de gizliyor zaten.

Vegalı Dünya'yı gezerken ekibin başına gelmeyen kalmıyor, hepsi ölümle yüz yüze geliyor, en çok da Conrad. Siyasi meseleler yüzünden planlanan suikastler, güreşçi robotlar, değişim geçirmiş insanlar, devasa yaratıklar... Bu kısımlar büyük bir heyecanla okunuyor ve hızla kitabın sonuna geliniyor ama...

Bu karmaşa okur olarak beni rahatsız etti. Kitap, kullandığı temalar ve dil itibariyle hızlı değişimler gösteriyor. Ana bir tema olmaması da kitaba dair bir okuma tavrı geliştirmenizi engelliyor.

Sanki fantastik temalar işe koşmak istiyor yazar ama bir yandan da bilimkurgu sosu eklemek istiyor. Kabadayı bir tavırla "karar ver artık" diyecek değilim, böyle yazmak istemişse yazarı yargılayamam ama bu hız ve çeşitlilik kitabın akılda kalıcılığını azaltıyor.

Mesela Vega hükümetinin dünyanın bir çok bölgesini satın alması ve insanları Vega'ya kabul ederken onları mülteci konumuna düşürmesine dair siyasi rahatsızlık ve bu rahatsızlıktan doğan gizli bir örgüt var ama hikaye bunun üzerinde pek durmuyor.

Conrad ölümsüz ama neden, nasıl? Bunu anlatmak zorunda değil diyelim, peki kitabın sonunda ortaya çıkan işlev dışında bu ölümsüzlüğün kitaba katkısı ne?

Conrad'ın eşine duyduğu sevgi kitabın başında yoğun ama... Bir dakika tamam tamam her şey aydınlığa kavuştu. Conrad'ın Yunanlı olmasından anlamalıydım, ya da sürekli Yunan efsanelerine gönderme yapmasından.

Bu kitap Oydsseus destanının ya da evinden uzaklaşan kahramanın bin bir badire atlatarak yeniden eve dönmesinin zayıf bir tekrarı. Peki bir Yunan mitini bir bilimkurgu kitabına nasıl taşıyıp o efsanevi yaratıkları nasıl geri getireceğiz? Nükleer bir felaket sonucu Dünya harabeye dönerse ve bu küllerin içinden tavuklar mutasyon geçirip Anka Kuşu gibi ortaya çıkarsa bu destan için gerekenler hazırdır. Kitapta Anka Kuşu falan yok tabi ama değişime uğramış köpekler, timsahlar, yarasalar ve hatta ördekler var. İnsansılar, vampirler, zombiler bile var.

Conrad da güçlü kuvvetli, akıllı bir kahraman, hepsini alt edebilecek yetilere sahip. İşlem tamam. Kitap boyunca kahramanlıkla ilgili onlarca konuşma yapan Conrad açık açık formülü veriyor aslında:
"Pekala, Hasan, seni şanslı kerata," dedim. Şu anda bir adet kendin-yap'lı Kahramanlık Modeli kazanmış durumdasın, canavarı da bedava. İyi şanslar." s. 140

Hatta kahramana eşlik eden roman kişileri bile bir formül üzere kurulmuş. Bu formül de açık açık dillendiriliyor Moreby tarafından:
"Eh, bizim de elimizde bir ozanın dili, iki amansız savaşçının kanı, çok seçkin bir bilim adamının beyni, ateşli bir siyasetçinin safralı karaciğeri, ve bir Vegalının ilginç renkteki eti var -" s. 136

Her ne kadar onlara kişilik verilmemişse de bu ekipte kadınlar da var: Ya erkeğe bağımlı ya da sinsiler. Klişe!

Aslından yazarın, yaptığı mitsel-cover'ı bu denli gözümüze sokması (her ne kadar ben geç anlasam da) kitaba bir mizah duygusu katıyor. Conrad da çok şakacı ve iğneleyici bir roman kişisi. Bu yüzden okurun bu karmaşanın içinden eğlenmiş çıkması olası.

Daha bahsedecek çok şey var ama ben de anlatırken karıştırdım, affedin, sizi kitaba dair karmaşık duygularla bırakıyorum.

Çeviri ve düzelti eki:

Kitabın çevirisi şahane, Sönmez Güven'in eli dili dert bulmasın. Sadece bir bariz hata gördüm "radio"nun "telsiz" yerine "radyo" şeklinde çevrilmesi gibi.

Bayıldığım yerlileştirmeler vardı:
"Trip and break your neck."
"Umarım boynun altında kalır."
s. 138

"Therefore, we must plan an escape, else we will be served up on a chafing dish."
"Dolayısıyla, ya bir kaçış planı düzenleriz, ya da akşam yemeğine köftelik kıyma oluruz."
s. 138

Procrustes kicked him several times, and me once for good measure.
Procrustes onu birkaç kez, hatırım kalmasın diye beni de bir kez tekmeledi.
s. 153

Bu güzel karşılıkların yanında anlamadığım bir yerlileştirme vardı:
Hasan adındaki roman kişisi Conrad'ı (çok) eskiden beri tanıyor ve ona Conrad yerine Karacı diyor. Bunu anlamamıştım. Conrad o uzun ömründe bir çok isim almıştı ama Karacı ne demek? Özgün metne baktım: Karagee

Neden Karacı diye çevrilmiş anlamadım. Hasan, Conrad'la ilk karşılaştığında Conrad'ın adı Karaghiosis'miş, çevirmen bu ismi Karagozis şeklinde Türkçe'leştirmiş, olabilir, güzel bir karşılık.
Özgün metinde Karagee, Karaghiosis'in kısaltılmış hali muhtemelen. Dolayısıyla Karacı gibi Türkçe'si de anlamlı bir karşılık yerine Karagi kullanılabilirdi.

Off, buna mı taktın diyebilirsiniz, "işim gücüm yok" diye karşılık veririm.

Kitabın düzeltisi de çok iyiydi, sanırım sadece üç yerde yanlış yazımla karşılaştım. Şu anki yayınevlerinin Metis gibi nitelikli yayınevlerini örnek alması gerek. Bu kitap 17 yıl evvel böyle tertemiz yayınlanmış ama şimdi "büyük" dediğimiz bir çok yayınevi (örneğin İthaki), son okuma yapmadan yayınlayabiliyor bazı kitaplarını.

Milliyetçi ek:
"Karagozis eski Yunan gölge oyunundaki bir karakterin adıdır, Avrupa'nın Punch ve Judy oyunlarındaki Punch gibi. Kılıksızın ve soytarının tekiydi." s. 84

Yahu pes! Kahveye, baklavaya bizim dediniz, hadi neyse ama güzelim gölge oyunumuzu kaptırmayız!

28
Eğlence & Mizah / Ynt: Hangi Kitabın Kapağı?
« : 09 Mayıs 2017, 17:27:13 »
Yeni kitaplar:
Spoiler: Göster

29
Kurgu İskelesi / Ynt: Kıpkısa Kulübü
« : 29 Nisan 2017, 08:53:13 »

Dünyalar yapıp evrenler kuruyoruz. Dilemek yetiyor. İnsanlığımızdan kurtulduk ama sıkıntımız bizim gibi baki kaldı. Yazgısıyla oynayacak insan bulmak çok zor artık. İnsandan çok tanrı var.

30
Tartışma Platformu / Ynt: Kapaklar sizi ne kadar etkiler?
« : 22 Nisan 2017, 18:29:22 »
Benim için de genellikle mühim olmasa da bazen çok etkiliyor, kitaptan soğuyorum yahut fazla etkileniyorum.
Örneğin Saatleri Ayarlama Enstitüsü:
Bendeki baskısı şuydu:
Spoiler: Göster


O denli soğumaya başladım ki üzerine bir kılıf geçirdim.

Halbuki şu güzelliğe bakınız (sanırım bu kapak kullanılmadı bu çeviride ama olsun, benim gönlüm bundan yana):
Spoiler: Göster




Bu kapaksa öyle güzel ki kitap o denli iyi olmamasına rağmen bir çok yerde arayıp sonunda buldum kitabı:
Spoiler: Göster




Ya bu? İnsanın içi mutlulukla doluyor.
Spoiler: Göster


Bu kitabın eski baskısına defalarca denk gelmeme rağmen almadım, hem de çok ucuz olmasına rağmen:
Spoiler: Göster


Dahası da var ama konu amacından sapmasın.

Ek: ErKo Yayınevi ne basarsa bassın almayacağımın teminatıdır bu kapaklar:
http://www.idefix.com/Yayinevi/erko/s=3361

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 35