Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Ejderfelaketi

Sayfa: [1] 2 3 4
1
Oyunlar / Sword Coast Legends
« : 26 Şubat 2015, 14:55:51 »


Wizard of the  Coast şirketi  2015'te yeni bir bilgisayar oyunu çıkarıyor: Sword Coast Legends. Unutulmuş Diyarların Kılıç Sahili'ni keşfedip koruyacağımız, maceralara atılacağımız 1-4 kişilik rpg oyunu. 5 ırk ve 6 sınıf seçeneği ile, klasik DnD kurallarıyla, kendi karakterimizi yaratıp serüvenlere atılıp kendi destanımızı yazacağımız bir oyun olacağa benziyor.

Oyun henüz ön-siparişte. Steamden de satılacakmış, ABD fiyatı 40 USD, Türkiye'de ne kadarla piyasaya girer bilmiyorum.

 Oyunun belki de en önemli kısmı, oyun öncüllerine göre ayrı bir yenilik getiriyor. Dungeon Master olmamıza olanak sağlayacak harikulade bir özellik. Kendi haritamızı tasarlayıp arkadaşlarımız oynarken onlara çeşitli fenalıklar yapabileceğimiz zindan efendisi olabileceğiz. Bir nevi kendi 'board game'mimizi yaratabileceğiz.


Tanıtım Videosu:
https://www.youtube.com/watch?v=jZmyUfDP1no

Resmi sitesi:
https://swordcoast.com/

Screenshotlar. (Resimler çok büyük)
Spoiler: Göster


2
Kurgu İskelesi / Arşimet'in Anısına
« : 18 Şubat 2015, 02:17:18 »
Yıl; MÖ120, Yer; Roma.

“ Cossenzalı bir hoplitin hikayesidir bu çocuklar.

Siraküza krallığı yüz yıldır parlak bir dönem yaşıyordu, Latin kralları ona biat etmişti. Roma, Valentia, Arminuum tek tek düşmüş, ve hepsi Siraküza'ya bağlamıştı. Alalia'da Etrüskler'in Roma'dan kurtulan kolu yaşıyor ve Siraküza tahtına dosttu. Galya'nın güneydin Masalya'da bir Yunan kolonisi de vardı o da kralın dostuydu tıpkı doğudaki Knossos gibi. Böylece Siraküza'dan esen bir yel Galya'daki Masalya'ya ve Ege'deki zeytin adalarına kadar ulaşıyordu. Elbette bu Büyük Grekya'da kurulan güçten rahatsız olanlar da vardı. Hayır hayır, kahrolası bar-bar keltler değil Onlar zaten hep Galya'dan İtalya'ya ve Masalya'ya seferlere çıkıyorlardı. Padova'daki Venetiler kralımız tarafından yenilmişti ve Siraküza tahtına bağlanmaya mecbur bırakıldı.Keltler değildi. En kötüsü Hellas'ta Sparta ve Atina ve Pella, Makedonya. O zamanlar bu üç krallık Makedonya çatısı altında İlirya'dan Trakya'ya hükmediyordu. Belki Büyük Grekya ile Trakya Makedonya birlik olsa dünyada konuşmayı bilen kalmazdı. Ama zaman böyle akmadı. Atina denizcileri Spartalı yükleriyle Knossos'a saldırdı. Knossos'daki Minotor düşmanları Siraküza'dan destek bekledi ve destek gecikmedi. İskender'in terkinin 157. yılında'da Sparta'ya takip senesinde ise Atina ve Makedonya'ya savaş açtı Siraküza kralı Alfeos oğlu Antikles.

 Bir hoplit dedim ve size tarih anlattım. Neden bilinmeden yorum yapmayınız.

 İskender'in Babil'de ölümünden sonra 146 sene sonra Cossenza'da doğdu anasının koyduğu adı değişmeden önce Euisteus'tu. Olimpos'ta pir olsun, hükümdarımızın isteği ile Arşimet adı verildi tıpkı diğer birçok Yunan'a olduğu gibi. Birindisi'de doğuya yönelmek için kurulan alaylara alındı ve orada eğitildi. 16 yaşında bir hoplitti. Tıpkı diğer binlerce Yunan silah arkadaşı gibi.  İskender'den sonraki 162.  yılda Makedonya-Atina donanması Birindisi önlerinde battı, bunun üzerine Büyük Grekya'dan İlirya sahillerine akınlar başladı. Padova'daki kuvvet İader'e giderken, Brindisi'de kurulan Medusa'nın Başı İyeleri Epidamnos'a akın edecekti. Ve böylece Arşimet de bir daha evine dönüp dönemeyeceğini bilmeden yelken açtı Büyük Grekya'dan.

 Seferin yönü değişti Apollonia'ya çevrildi dümenler, Atinalılar Epirlerden alıp sömürdüğü, Güneş ve Işığın yayıyla duran Tanrısı Apollo'un adı verilmiş şehre doğru. Halbuki Panteon'da Apollo Atena'nın üstünde kabul görüyordu Siraküza Kutsal Zeus Tapınağı'nda. O sene, İlirya sahilleri yakılıp yıkıldı, ordu büyük bir altın ganimetiyle ve arkasında yıkık bir eyalet bırakarak Brindisi'ye geri döndü. Ciddi bir savaş yaşanmamıştı bile, Atina ne denizde ne de karada güçlüydü. Sparta sahilleri ise Knossoslu dostlar tarafından tutulmuştu. Brindisi'ye dönüp dağıtılan ganimetle güle geze oynayamadan Arşimet tekrar sefere çıktı. Knossoslu dostlar bir türlü Sparta'yı dize getirememiş. Yüremesin Zeus, orada olduğundan Yunanlar ona sırtlarını dönmek istemiyordu ve tek taraftan da Sparta düşmezdi. Fakat Knonsoslu yoldaşların unuttuğu Zeus ne Corinth'teydi ne de Olimpos. Siraküza'da kralımızlaydı. Medusa'nın Başı İyeleri Knossoslu Cyclops Avcıları ile beraber Sparta'ya girdi. Ve Yüce Zeus bizim yanımızda olduğunu ayağa kalkmadan gösterdi. Ordu Sparta'da da kalmadı, Sparta mülkiyeti Giritten gelme dostlara bırakıp geri döndüler. Fakat Brindisi'ye varmadan rotaları değişti İlirya'da büyük bir makedon ordusu toplanmıştı, yönlerini değiştirdiler bu gençler savaşmadan ganimet ve zafer görmüşlerdi. Ne Sparta ne de Apollonia'ya savaş denebilirdi bu gireceklerinin yanında. 10.000ler savaşı derler, Epidamnos ile Apollonia arasındaki çukurda, 4000lik Büyük Grekya ordusu'na karşı 4000'i Pella'dan batıya ilk defa geçmiş sözde İskender'in oğulları ve 2000 ise Atina altınları ile İyonya ve Hellas'ta toplama paralı yunanlardı. Aralarında eski Epir askerleri ve hatta Ardiyav balkan barbarları bile vardı. Onlardan her şey olurdu belki bir ordu dışında.

 Savaş üç çatışmada oldu, üçünde de üstün geldi Arşimet ve arkadaşları. Atinalı ordu, beklenildiği gibi, ilk dağılanlardı. Pellalılar ise sahile sıkıştı ve öldüler. İskender görmesin onun çocuklarını, savaşın sonunda 7000'den fazla ölü vardı.


  Arşimet yurda dönmeyi artık çok istiyordu. Favori kerhanesinde şarap içip sevişmeyeli üç yılı aşmıştı. Zırhlar içinde elde mızrakla üç yıl. Kendi birliği olmasa da dağılan birlikler vardı, parasını harcayamadan ölmek, vah mağluba. Para için savaşmıyordu, parası zaten çoktu. O bir hoplitti ve Poseydon'un kutsadığı kral adına savaşıyor ve Ares için öldürüyordu. Yani yaşamak için savaşıyordu.  Ancak yeni bir emir uçtu güvercin ayaklarında. Pella-Atina birleşik ordusu yenildikten sonra Batı'da düşman garnizonu kalmamış. Apollonia'nın fethinden bahsediliyordu kamplarda. Bu ne demek  Neopoli'den gelme zeytinle Cossenza yulafını dişleyen herkes anlardı. Apollonia fethedildiğinde kendileri orada kalacaktı. Makedonya'da. Büyük Grekya'daki evlerine değil burada yağmaladıkları bir şehire yerleşecekler ve belkide burada ölecekler. Arşimet'in de diğer bin asker yunanın da yapacağı bir şey yoktu. Elvede İtalya.

 Yıl kaç oldu çocuklar, 168 mi? Evet o sıralar. Apollonia, ve Epidamnos kentleri artık Siraküza bayraklarıyla dalgılanıyordu. Oraya göçler oldu, yerel yunanlar Poseydon'a biat ettirildi. Atina Atena'sı ve Pella Zeus'undan ya da Epir Dionysos'undan daha kabul edilir bir tanrıydı. İlirya'daki İader ise Padovalı Venetiler tarafından işgal edilmişti. Orası Pella'ya bağlıyken bile yerel halk yunanca bilmezdi. Keltlerle de anlaşamıyorlar. Barbarlar o kadar saçma sesler çıkarıyorlarki öbürleriyle bile anlaşamazlar. Fakat İlirya'da Delminium'da hala Makedon sancağı vardı. Fakat Makedonlar için işler gayet de kötüydü. Tuna'yı Getler aşmıştı Odesos'tan Navisos'a tüm Trakya ateş hattındaydı. Scordisler ise Makedonlara ayrı belaydı. Bizim Venetiler'in 4 yıl süren Delminium kuşatmasını da sayabiliriz. Makedonya kaybetmişti. Yüce İskender'in çocukları bunlar değildi. Oradan millerce uzakta da olsa Kralımız Antikles İskender'in ve Poseydon'un soyundandı. Bu hikaye ayrı bir konu olsa da Herkül'ün Dionysos Amca ile Hindistan seyehatine çıkarken Poseydon'un kızını görürler Kilikya'da. O kızın yolculuğu Kıbrıs'tan Siraküza'ya uzanır ve bu yolculukta ona eşlik eden denizci antik kralımız Erastheosteres ile evlenir ve Eursyteus adıyla anılan gemide doğma kralımız gelir. Poseydon'a yalvaran torun-kral dedemizin yüreğinin kapısını açar ve bize güzel yeller bahşeder. Siraküza'da bize hayat bahşeder. 

 Evet, doğru hatırlattın, bu Tanrılarımızın değil Arşimet'in hikayesi. Atina kuvvetleri ile bir dizi muharebeden sonra Atinalılar geriler ve Larissa düşer. Knososlu Spartalı güçler Atina'yı Mora'dan atıp Atina'yı kuşatır ve ele geçirir. Yılların hür cumhuriyetine bakın hele, zenginleri egedeki zeytin adalarına göçmüş ve geriye Asur'dan İyonya'dan ve Hellas'tan gelme vatandaş olamamışlar şehri olmuş. Knosos kralına Atina'da kalın burayı başkent yapın deseler de, o Atina'nın yozlaşmalar şehri olduğunu ve burada duran her krallığın kasasının rüşvetçi memurlar ile eşleri tarafından parçalanacağı kehanetinde bulunur.

 Atina Krallığna bağlı paralı asker ise keklik avlanır gibi avlanır. Bu sırada Phillipepolis'te Getler Makedonya'nın büyük ordularını yok etmiş ve Trakya'nın kalbini elegeçirmişti. Pella savunmasızdı. Arşimet'in de içinde bulunduğu güçler Pella girdi. Makedon İmparatoru adamları tarafından çoktan öldürülmüş ve kapıya atılmıştı. Arşimet ve diğer binlerce Siraküza hopliti eski imparator'un cesedine basarak teslim olmuş şehre girdiler. İskender'in gelişi diye Pella'da yaptıkları karşılama Arşimet'in bu hayatta en sevdiği olaydı herhalde. Pella bu sayede yağmalanmaktan ve aşağılanmaktan kurtuldu ve kendi isteği ile Siraküza'nın en doğu şehri oldu. Kızları ve oğlanlarını Arşimetlere hediye eden, kırılmamış şarap küpü bırakmayan ve her türlü balığın kızartılıp yendiği Pella günleri. Ah o sahili. Arşimet için en körfeze bakan sahilde, akşamları kızıla çalan saatlerini sever. Arşimetin cebi doludur fakat tüm Pella ya da Thesselonika anlaşmış gibi hoplitlerimize para harcatmaz. Arşimet orada bir kızla tanışır, tamam çok fazla kızla ve oğlanla tanışır ama bir tanesi Laeriyas...  Apollonia'li bir şarapçının kızıymış, Atina orduları tarafından çok ufak yaşta köle edilip Pella'da bir malikhaneye satılmış. Yunanlar ne zamandır köle oluyor, Poseydon bizi sakın, Pella'nın düşüşünde Trakyanın kaybedilmesiyle zenginliğini yitiren malik, her şeyini bırakıp Tasos'a kaçmış. İstila ordusu sayesinde özgür kalan yunan kızı Laeriyas ise kendini Arşimet'e hediye etmiş biricik kurtarıcısına. Arşimet'in eğlendiği oğlanlar ve kızlar gibi olmayan Laeriyas Arşimet'in kendisini yanına almasını sağlatmış. Bir hoplitin karısı olmak bir köle daha da yükselemezdi herhalde. 4 yıl sınırda Getler'in hızını alamama ihtimaline karşı bekledi Arşimet ve alayı. Laeriyas bu sırada bir oğlan ve bir ölü kız doğurdu. Oğlanın adı Alertimes'ti. Hayır hayır, benim ismim bu kişiden gelmiyor çocuklar.


 Knosos'un Mısırlı sözde İskender çocuklarıyla başı dertteydi. Güneyli düşmanlara karşı Pella'daki orduyu Atina'ya kaydırıldı. Ve böylece Arşimet Laeriyas'ı ile beraber Atina'ya göç ettiler. Arşimet'in Girit'e gitmeden önce Laeriyas'a ve doğacak oğluna bir hizmetçi ve parasını bırakıp Girit'ten firavunistleri atmaya koyuldu. Atina'da kalan Laeriyas ile Alertimet değişik bir yaşama başlamışlardı. Alertimes'i okula yazdıran Laeriyas yazmayı ve okumayı sağladı. Arşimet'ten uzun bir süre haber gelmedi. Alertimes ise Sokrat'ın düşüncelerini öğrenmiş ve yazıcılıkta ilerlemişti. Yıllar sonra, sanırım 183. yılda İskender'in ardından, Alertimes'in 15. yaşında Brindisi'den gelen bir ticaret gemisi Alertimes'e de bir haber getirmişti. Terhis bir hoplit'in yazıcı Alertimes'e anlattıkları Alertimes'in seyahatine başlatacaktı. Babasıyla beraber bu hopli önce Giritte Mısır'a karşı mücadele etmiş, sonra Kirene'ye uzak güneydeki eski bir Yunan şehrine sefere çıkmışlara amaçlarına ulaşamadan Ege'ye dönüp Rodos'taki Mısır egemenliğini yıkmışlar ve Efes'i Knosos'la beraber almışlar. Ordu kuzeyde keltlerin Cenova'ya girmesi üzerine Büyük Grekya ve adıyla kralına bağlı olan tüm askerler Neopoli ve Arminium'a çağrılmıştı. “Babanız size haber dahi veremeden Roma'ya gitti. En son Roma'yı yağmalayan Averni keltlerinden kurtardık ve ben malulen terhis oldum.” Bu sözler üzerine Atina kurdukları yaşamı bırakan Alertimes yazıcılıktan ayrıldı ve Siraküza'ya giden bir gemide annesiyle beraber yola çıktı. Yolculuk çok uzun ve zorlu sürdü. Siraküza'dan Neopoli ve oradan da Roma'ya. Laeriyas kocasına hasretlikten ve uzun deniz yolculuğundan bitap düşüp hastalanmıştı Roma'dayken. Arşimet'ten haber alan Alertimes kuzeyde Padova'da olduklarını öğrenir. Fakat oraya gidemez. Roma'daki latin kral Roma'yı savunamamış ve Avernilerden kurtaran Siraküza burayı kendine bağlı bir şehir yapmıştı. Kalabalık ve Latincenin çok konuşulduğu bu yerde Yunan katip ihtiyacı vardı, Atina'da Sokratın felsefesini görmüş bir katip kaçırılmazdı. Hemen valilikte yazıcılık görevine alındı Alertimes. Padova'ya mektup yazar, babası okuma yazma bilmese de biri ona okur herhalde, ordu generaline makamını da kullanarak Roma Vilayetinden, diyerek başlayan bir mektup gönderir. Ve cevabı ise ancak 185. yılda alabilecektir.

 Padova'daki ordu Alplerden gelme Raet ordusunu savaşıp yenmiş ve onların vatanına doğru kovalamaya başlamış. Arşimet de ordudaydı. Galyaın kuzeyinden gelme Nervilerin istila ettiği şehir Medhlan'ı almadan Alplere tırmanır Siraküza orudusu. Dönüşte Nervilerle hesaplaşacak herhalde, Raet kabilesini güçlenemeden Koria'yı başlarına yıkmak için.   Fakat alplere tırmanan hoplitlerin işleri diledikleri gibi gitmez. Raetlere yetişemezler ama yine de Koria'yı istila ederler. Fakat Nerviler'in bir pusuna yakalanır ve tüm ordu Koria demir cevheri ganimetiyle yok olur.  Arşimet ise Cossenza'da başlayıp Pella'da taçlanan yaşamı Koria-Medhlan Dönüşü konuşmayı bilmeyen keltler tarafından biter. Söylenene göre pusudan sağ kurtulanlar alplerin kuzeyinden dolanıp yurda dönmek ister fakat Raetlere yakalanırlar, başlarında Arşimet adlı bir hoplitin son çığrışı bir kelt deyimi olur.

“Burada ölemem!!!”

Arşimet'in Anısına.”



                  Atinalı Öğretmen Roma Katibi Alertimes

3
Unutulmuş Diyarlar / Rise of the King, RA Salvatore'dan
« : 03 Şubat 2014, 21:40:02 »
 Unutulmuş Diyarlar denince hemen akla gelen "yazı makinası" üstadımız, Drizzt ve nice önemli karakterin yaratıcı RA Salvatore, Compaions Codex serisine yeni bir kitap daha ekliyor. Bizim Laika The LastThreshold'u dahi basamadan batadursun,  RA Salvatore Night of Hunter'ın 4 Mart 2014'te piyasaya sürülmeden serinin ikinci kitabını Rise of the King (Kralın Yükselişi) yazmış ve 5 Ağustos 2014'te çıkıyor.   


Kitapta, Mithril Salonu yüce kralı Bruenor Battlehammer'ın kanlı geçmişi olan Bol-ok Ork Krallığı ile arasında geçenler anlatılıyor.



2014'te çıkacağı kesinleşen kitaplar:

The Reaver- The Sundering 4- Richard Lee Byers 4 Şubat 2014
Night of Hunter-Companions Codex 1- RA Salvatore 4 Mart 2014
The Sentinel- The Sundering 5- Troy Denning 1 Nisan 2014
The Herald- The Sundering 6(son)- Ed Greenwood 3 Haziran 2014
Rise of the King- Companions Codex 2- RA Salvatore 5 Ağustos 2014

Ejderfelaketi'nden üzücü not: Bunların hiçbirinin de Türkçeye kazandırılacağına inanmıyorum. The Sundering 1 Th Companions'un Türkçeye çevrileceğine inanma gafletine düşmüş biri olarak bu sefer boşa umutlanmıyorum.


4
 Türkçeye çevrilme hızımıza yazma hızıyla tur bindiren RA Salvatore 4 Mart 2014'te yeni kitabını yayımlamaya hazırlanıyor. Companions Codex serisinin ilk kitabı olacak Night of Hunter ile Drizzt ve dostlarının macerası tam hız devam ediyor.



Arka kapak yazısını sizinle paylaşmak isterim fakat önceden uyarayım daha önceki kitaplarla ilgili spoiler içermeyen bir cümle bile yok. İki kitap geride kalmış Türk okuyucusuna bu yapılır mı?

Spoiler: Göster
"R.A. Salvatore's New York Times best-selling saga continues as dark elf Drizzt Do'Urden returns to Gauntlgrym with old friends by his side once again, as they seek to rescue Bruenor's loyal shield dwarf-turned-vampire. But not only do Drizzt and his allies face a perilous journey through the Underdark and the dangers of the undead that lie within, but they must cross through a colony of drow, who would like nothing better than to see Drizzt Do'Urden dead."

Sencer Coşkun'un arka kapak çevirisi:
"R.A Salvatore’un New York Times En Çok Satanlar listesindeki serisi, kara elf Drizzt Do’Urden’in, yeniden doğmuş eski dostları Salon’un Yoldaşları ile Gauntlgyrm’e dönmesiyle devam ediyor! Amaçları ise Bruenor’un vampire dönüşmüş olan sadık dostu Thibbledorf Pwent’i huzura kavuşturmak… Ancak Drizzt ve dostları sadece Karanlıkaltı’nın tehlikeleri ve yaşayan ölülerle değil, Gauntlgyrm’e yerleşmiş olan ve  Drizzt Do’Urden’i öldürmek üzere köşe bucak arayan drow kolonisiyle de yüzleşmek zorunda kalacaklar!" 



5
Oyunlar / Neverwinter oynayanları görelim.
« : 03 Mayıs 2013, 22:41:03 »
 Hepinizin malumudur ki 30 nisanda D&D en yeni bilgisayar oyununu Neverwinter MMORPG'yi çıkardı. Bakalım bizim kayıp rıhtım ailesinde bu oyunu oynayanlar kimler?

Ben Beholder server'ında oynuyorum. BIGKILLER@Okurgezer oynayan arkadaşlarım ekleyin beraber parti kurup dungeonlar yıkalım. Benim karakter great sword fighter, Tiefling'dir.

 Bilgi almak isteyenler için resmi sitesi: http://nw.perfectworld.com/ Haydi kitaplardan ve oyunlardan tanıdığımız Kışgörmez'i; Valindra ve zombilerinden, Ashmedeous ve müritlerinden, fareadam ve Nasher asilerinden temizleyelim.

6
Kurgu İskelesi / Karanlık Sokaklarda
« : 03 Nisan 2013, 16:46:03 »
           Önsöz
 Pek hikaye okumadığım ve yazmadığımı biliyorum fakat son zamanlarda baya popüler olan Neverwinter ile ilgili bana bir ilham geldi. Ve bu ilhamı biçimlendirmek için Kayıp Rıhtım'dan başka bir yer aklıma da gelmedi. R.A. Salvatore'un Kışgörmez Destanı ve Neverwinter PC oynunun bu ilhamda küçümsenemez bir yeri vardır. Hikayemi okuyacağınızı ve eleştireceğinizi ummaktayım. Böylece Kurgu İskelesi'ndeki yerimi görebilirim. Şimdiden teşekkürler.

Not: Hikayemdeki anksleopedik bilgiler, mekanlar ve bazı kişiler "D&D 4th Edition Neverwinter Camping Setting" kitabından alınmıştır.

Kışgörmez Haritası(Belki bakarsınız.)
Spoiler: Göster


   Kötü Yollar Kötü Anılarla Başlar

  Sağanak yağmurun altında pelerinine bürünmüş hızlı ilerleyen Hassan restore edilmemiş Kışgörmez harabelerindeki sığınağına doğru gidiyordu. Esmer teni ve kısa boyuyla klasik bir Calishite olan Hassan elde ettiği bilgiyle kesinlikle ödüllendirilecekti. -en azından o öyle düşünüyordu.-  Yağmur görüş mesafesini sınırlandırıyordu ve yağmurun şırıltısı çevresindeki sesleri örtüyordu. Koşar adım giden Hassan takip edildiğinden bihaberdi.

  Peşinde Ölü Fare Kaçakları'nın umut vaat eden hırsızı Trakul Carter vardı. Trakul, Hassan'ın güvenli bir mesafe gerisinden geliyordu. Trakul Hassan'ın aksine geleceği değil geçmişi düşünüyordu.  Bundan üç kış önce daha bir çocukken babası Demirci Petgret Carter'ın ölümünü görmüştü. O gün de bugün gibi yağmurluydu. Ve şimşekler çakıyordu.  Bir çete haraç için babasının dükkanı mahvetmiş. Güçlü bir Derinsulu olan Petgret çetecilere karşı koymaya çalışmıştı. Ama adice öldürülmüştü. Ve eşkıyalardan saklanan Trakul'un gözleri önünde. O gün karar vermişti o çeteyi yok edip sahip olduğu tek yakını babasının intikamını almaya.

 Düşüncelerini bir kenara bıraktı. Peşinde olduğu avı yıkılmış bir binanın önünde durdu. Etrafını kolaçan ettikten sonra bir kalası kaldırarak büyük bir gedikten eğilerek içeri girdi ve kalası yerine koydu. Ceylan onu sürüye götürmüştü. Avcının gözleri parladı. İntikam yakındı. Görevini tamamlamıştı ve doğruca geriye şehrin neredeyse öbür tarafında, liman bölgesinde yer alan Yeni Gün Hanı'na rapor vermeye. 
...

  Şehrin yeniden kuruluşundan sonra umut dolu isimler vermek Kışgörmez'de moda olmuştu. Bu gelenekte ortaya çıkmış olan Yeni Gün Hanı boş sayılırdı. Havanın soğukluğu ve yağmuru çoğu müşteriyi kaçırmıştı. Hancıya selam verip tezgahın arkasından geçerek bir odaya girdi Carter. Odada görüşü engelleyen bir paravan ve onun önünde onu bekleyen iki kişi duruyordu. Carter içeri girdi ve başını öne eğik bir şekilde bekledi. Sonunda ona bakma tenezzülünü gösteren Belfire adındaki iri yarı bir insan ona baktı ve “Evet?” dedi sesindeki tonlamayla Carter'a bu üst yönetim ofisine neden geldiğini soruyordu. Carter: “Buldum!” sesi fazla şiddetli çıkmıştı hemen sesini kısarak devam etti “Oloven'in inini buldum.” dedi. Oturan öbür kişi-Martin- paravana dönerek “Efendim, ne buyurursunuz?” dedi ve “Eğer izin verirseniz saldıralım.” diye ekledi. Kısa bir sessizliğin ardından paravandan kalın -inasan için çok kalın- bir ses geldi: “Hazırlanın.  Yarın gece üstlerine çökün.”

  Efendi'nin buyruğu Carter'ı sevindirmişti. Bir terslik çıkacağından ve babasının gecikmiş intikamını alabileceğinden kuşku duyuyordu. Ama yarın üç senelik intikam alıncaktı. Oloven'in Kazıkçıları'nı yok etmelerine bir gün beklemek gibi son bir adım kalmıştı. Carter  mutluydu. Martin Carter'a dönerek,  sevecen bir şekilde “Ev'e git ve iyice dinlen.” dedi. Carter başını sallayarak odayı ve hanı terk etti.

  Carter, Kara Göl'ün güneyindeki evlerden birinin önünde durdu. Ev iki katlı, modern bir İllusk evine benziyordu. Ama Carter için önemli olan evin üstü değil altıydı. Evin kapısını çaldı. Kapıyı evin oğullarından biri açtı. Carter'ı görünce tanımıştı. Ama gene de şifreyi sordu. Carter isteksizce ve son sözcüklerini ağzında yuvarlayarak neredeyse duyulmayacak bir sesle “Fare kızartmasının yanında domates sosu iyi gider” dedi. Carter içeri girdi ve ardından kapı kapandı. Doğrudan merdivenlere yöneldi. Bu evde daha fazla kalmak istemiyordu. Ölü Fare Avcıları'na bir kapı görevi gören bu evi ve yaşayanlarını sevmezdi. Kendi paralarından kesilerek ev sahibine ödenen 'konaklama ve beslenme parası' ile zengin olmuş eski Kışgörmez yerlisi Pete Chand'ı hiç sevmezdi.


 
  Merdivenlerden inerek kendi Ev'ine varmıştı. Şehrin yıkımından sonra yerleşmeciler tarafından kullanışsız bulup terk ettiği bir lağım sistemiydi. Temizlenmişti en azından artık bok kokmuyordu. Burası onun tek gerçek eviydi. O kara günden sonra evsiz kalan Carter'ı buraya almışlardı ve aileden biri gibi davranmışlardı. Hele Martin Carter'ın abisi gibiydi. Onu kollamış, eğitmiş ve bugünlere gelmesini sağlamıştı. Martin ile tanışıklığı babasının ölümünden sonraki gün başlamıştı.

 Carter babasının yaptığı bir hançeri almış ve bütün gün o çeteden- babasının katillerinden- birini aramıştı. Akşama doğru  keçi sakallı katili yalnız bir şekilde görmüştü. Onu acemice takip etmiş ve  dar bir sokağa giren katile saldırmıştı. Katil kendisi takip eden bu  acemiyi önceden fark etmiş ve onunla karşılaşmak için bu ara sokağa girmişti. Yani Carter'ın saldırısına karşı oldukça hazırlıklıydı.  Carter'ın hançer tutan elini havada yakaladı ve serbest sağ eliyle Carter'ın karnına sert bir yumruk attı. Daha on üç yıl geçirmiş olan Carter vuruşun etkisiyle arkadaki duvara uçmuş ve sertçe çarpmıştı. Katil kınından kılıcını çekerken sanki durumun vahimini anlatacak bir şekilde demir sesi çıkarmıştı. Küçük Carter kafasını kaldırmışve yakındaki eceline bakıyordu. Adam iki adım geldi. Kılıç tutan sağ elini geriye çekti. Ve adama sağdan bir adam-hayır bir çocuk- hızlıca çarptı. Dengesini kaybeden adam iki adım sendeledi. Ve bu sırada Carter'ın elini tutan çocuk “Koş diye bağırarak” onu çekmeye başladı. Carter Tymora'nın şansını sorgulamadı ve koşmaya başladı. Adam peşlerinden geliyordu. Bir ara sokağa giren Martin aniden durmuştu. Carter buna anlam veremeden Martin Carter'ı bir lağım deliğine itti. Ve ardından kendisi iki metreyi aşan delikten atladı.Yere düşen Carter mızmızlanamadan Martin onu susturdu. Ve yukarıyı dinlediler. Katil deliğin yanından geçmişti. Artık güvendeydiler. Bir sessizliğin ardından Carter hüzülü bir sesle “Teşekkürler” dedi. Martin ona gülümseyerek “Üzülme, seni evine götüreceğim” dedi. Carter “Benim bir evim yok” dedi. Ve babasını haraç için öldüren adamlardan ve bu adamında onlardan biri olduğundan bahsetti o lağım deliğinde. Hikayesi bittikten sonra Martin Carter'ın sırtını sıvazlayarak “Merak etme. Seni bizim  eve götürüreyim. Orada arkadaşlar da var hem.” dedi. Carter yaşlı gözlerini silerek “Gerçekten mi? Ama ailen bir şey demesin.” dedi  masumca. Martin, Carter'ı dürttü ve “Ne diyecekler? Hatta mutlu olacaklar. Hadi erkek adam ağlamaz kalk da gidelim.” dedi.   Carter kendinden dört yaş daha büyük Martin'i takip ederek sevecen aile düşleri kurdu. Bir saat sonra bütün hayalleri yıkılıp Toril'in gerçek yüzünü görecekti. Bir suç ailesinde bir hırsız evlat olacaktı.


   Tehdit Mektubu

Sabah yediği ekmek ve peynirli uyduruk kahvaltıdan sonra temiz hava almak dolaştı. O gün hiç çalışmadı ve nehirden limana kadar yürüyüş yapıp ruhunu dinlendirdi. 'Bugün güzel bir yemek yemeliyim' düşüncesiyle Yeni Gün Hanı'na yöneldi. Kapıdan girecekti ki kukuletasını çekmiş bir pelerine gömülmüş yaşlı bir adam tahta bastonuyla kendisni durdurdu. Şaşıran Carter hemen savunmaya geçecekti ve hatta sağ eli arkasındaki hançere doğru hareket etti fakat ihtiyar bir mektubu Carter'ı uzatarak: “Bunu  hancıya ver iyi yürekli delikanlı” dedi. Sol eliyle mektubu alan Carter daha soru soramadan ihtiyar yaşına göre çevik bir şekilde yanından ayrıldı. “Heey! İhtiyar!” diye bağırsa da ihtiyar geri dönmedi. Carter bu olayı önemsemeden hana girdi.    Hancının yanına giderek mektubu orta yaşını aşmış sakalları çenesinden sarkan ve herkesin 'dede' diye hitap ettiği hancıya verdi. Hancı 'bu ne' der gibi Carter'ı baktı. Carter: “Bilmiyorum, kapıda bir ihtiyar bunu sana vermemi istedi” dedi. Hancı birkaç şaşırma ve sonu hayırlı bitmesiyle ilgili söz söyledikten sonra kağıdı açtı ve okudu. Yüzündeki neşe gitti ve soldu. Carter 'hayrola' diye soracakken hancı arkasını döndü ve arka odaya yöneldi. Carter yemek yemek için mutfağa geçti ve kendisini ilgilendirmeyen büyük ihtimalle para ile ilgili bir mesele olduğunu düşündüğü mektubu umursamadı. 

 Hancı kaıpıyı tıklatarak içeri girdi. İçeride Belfire, Martin, karga burunlu bir büyü eğrici olan Maryan ve paravanın arkasında Efendi vardı. Bütün yöneticiler tam takırdı. Herhalde yapacakları saldırıyı planlıyorlardı. Hancı “Efendim galiba bu size gelmiş” dedi ve mektubu yakınında duran Maryan'a uzattı. Belfire paravanın deliğinden mektubu içeriye uzatacaktı fakat Efendi'nin sesi duyuldu: “Oku, Belfire. Ve 'dede' çıkabilirsin” Dede sözcüğünü vurgulamıştı. Bu vurgulamadan çekinen hancı koşar adım odayı terk etti.

 Hancının ayrılmasından sonra Maryan mektubu sesli okumaya başladı:

 “Yapacağınız eylemi iptal edin!
 Bu sizin yararınıza olacaktır.” 
 Sonra Belfire ekledi: “Efendim, mektup kırmızı mürekkeple yazılmış ve sonunda bir sembol var. Kırmızı kanatlı bir kılıç sembolü, efendim...”

 “Bu ne demek şimdi. Bizi resmen tehdit ediyorlar. Salaklar! Kiminle uğraştıklarını göstereceğim onlara.” diye sinirle ayağa kalkıp böğürdü Belfire.  Demir bir eldiven ahşap kolçağa vuruldu. Bu Efendi'nin sesiydi. İri ve deli Belfire bile korkuyla oturağına sindi. “Belfire, hancıyla konuş bu mektubu kim getirmiş öğren.” bu sözü üstüne Belfire hızla odayı terk etti. Efendi konuşmasına devam etti: “Ve Martin şimdilik saldırıyı iptal ediyorum. Adamlara söyle rutin işlerine dönsünler.”Bunun üzerine de Martin adamlarına haber vermek için odayı terk etti.

 Martin handan çıkacaktı ki Belfire'ın Carter'ın üzerine çullanmış onu yakasından tutp havaya kaldırmış bir şekilde gördü. Ve hemen Belfire'ın yanına gidip “Ne yapıyorsun? Aklınımı kaçırdın” dedi ve Carter ile Belfire arasına girdi. Belfire bağırarak; “Kağıdı buraya bu getirmiş. Ona kaç yıl baktık piç bizim arkamızdan işler çeviriyor.” dedi.  Belfire Carter'ı eskiden beri sevmezdi bu yüzden Martin dediklerine tam inanmayarak döndü ve Carter'a 'açıkla' der gibi baktı. Carter: “Dediğim gibi, kapının önünde bir ihtiyar bana bunu hancıya ver dedi ve uzaklaşıp gitti.”. “Ve sen de onu durdurmadın isim cisim sormadın” diye araya girdi Belfire sinirli bir şekilde. Martin bıkkın bir şekilde “La bi dur!” dedi ve devam etmesi için Carter'a işaret verdi. Carter  başka bir şey yok der gibi başını öne eğdi. Bunun üzerine Martin Belfire'a döndü ve tehditkar bir bakış attı. Ardından Carter'ı kolundan çekerek handan dışarı çıkardı. Biraz sonra Carter “O mektupta ne yazıyordu ki Belfire bu kadar kızdı” dedi masum bir şekilde ve yavaşça. Martin: “Alacak verecek işi, ve Belfire her zamanki gibi sinirli başka bir şey yok” dedi. 

 Liman bölgesinden ayrılmış, Ev'e doğru gidiyorlardı. Martin  “Efendi bu geceki saldırıyı iptal etti.” dedi. Bunun üzerine şaşkınlığını hemen belli eden Carter isyan eden bir tonda “Ama, neden? Babamın intikamını alacaktık, ne oldu? Diye geveledi. Martin “Senin aklın Efendi'nin işlerine ermez” dedi her zamanki gibi efendiden saygıdeğer bir tonda  bahsederek. “Ve intikamını alacağız. Hem de bu gece. İkimiz. Tabi hala istiyorsan?” diye ekledi. Hayali yıkılmış olan Carter bu sözle başta şaşırdı ve sonra samimi bir şekilde “Elbette istiyorum.” dedi. Bunun üzerine Martin “Sessiz ol ve dönene kadar başkalarına söyleme. Bu gece şu işi bitirelim. Sen de rahat et ben de.” dedi. Carter gene sabahki ruh haline dönmüştü artık ne mektuptan dolayı yediği azar ne de başkalarının gelmeyeceği umrundaydı. Sadece babasının ölümünü ve ettiği intikam yemini düşünüyordu. Artık bu bağdan kurtulma zamanı yaklaşıyordu.




7
Fen Bilimleri adlı dershanede bir YGS denemesinde sorulmuş ve akıllara nasıl olur dedirten muheşem sorudur. Bu soruyu hazırlayan Matematik öğretmeni nasıl bir hayal gücüne sahipse artık. Bulunduğu yerde kesinlikle harcanıyor.

İşte o soru.

8
Unutulmuş Diyarlar / Netheril İmparatorluğu
« : 24 Şubat 2013, 15:41:19 »
Giriş
 4. nesilde sıkça karşılaştığım, Tilverton'u Zhentil Kalesi'ni harabeye çeviren bu gökten inme krallığı merak ettim. Merakımı gidermek için araştırdım ve sizin de merak edebileceğinizi düşünerek bu yazıyı hazırlıyorum. Romanlardan spoiler içermeyecek şekilde hazırlayacağım ve özellikle Kışgörmez Serisinde karşılaşacağımız bu ülke ve insanları hakkında üstünkörü bilgiler vereceğim.


Netheril İmparatorluğu veya son zamanlarda aldığı adıyla Gölge Krallığı (Empire of Shadow) Anauroch çölünün içinde bu ülkenin adıyla anılan Gölge Denizi'nin kıyısına kurulmuş ve önce doğuya sonra ise batıya doğru yayılmış ve etkinlik göstermiştir.

3. Nesil haritasında Anauroch Çölü(büyük kum denizi)


4. Nesil haritasında Netheril.



Netheril'in Tarihi

 Ülkenin tarihi -3000 DR'lere kadar inmektedir. Faerûn'un ilk devleti sayılabilecek bu ülke büyücüler oligarşisi tarafından yönetilmektedir.(Magocracy) -1471 DR'de inşa edilen başkenti Thultanthar Faerûn'da havada duran yegane şehirdir. İlk pantheon'a (tanrı grubuna) sahip olan bu ülkenin en büyük ilahı büyü tanrıçası Mystra'nın eski adı olan Mystryl'dir.  Bu uçan şehir ve halkı ile ilkel ve yabani Faerûn'dan ayrılmış teklonoji ve bilimde tüm dünyayı geçmiştir. Hatta güçlü bir büyücü olan kibirli Karsus kendisini Faerûn'da tanrı ilan etmiştir. Mystryl Karsus'un bu davranışına kızmış ve Büyü ağını (weave) kullanarak uçan şehrin büyüsünü yok etmiştir. Tarihe Karsus'un düşüşü olarak geçen bu olay -369 DR'de Netheril krallığını yıkmıştır. Ve o zamanlar çöl olmayan Anauroch ise bu düşüş ve büyük patlama ile üzerindeki bütün canlılar ile beraber yanıp kül olmuştur.



Tarih sahnesinden bir anla silinen bu tarihi kadim krallığın 1372 DR'de tekrar hayat bulabileceğine kim inanırdı. Evereskalı soylu bir elf olan büyücü Galaeron Nihmedu dünyanın kaderini değiştirecek bir şey keşfetti. Yılların unuttuğu bu ülke aslında yok olmamıştı. Düşüşten hemen önce Karsus büyüsü ile halkını ve şehrini(başkent Thultanthar) Gölge Düzlemine taşımıştı.(Kozmoloji'nin 3 ana bölümünden biri olan Negatif Enerji Bölümünde yer alan dış bir düzlemdir. Öbür iki bölüm. Ana Madde Düzlemi ve Tanrıların bulunduğu Astral Deniz'dir.) Bunu keşfeden elf büyücü yıllarını harcayarak sonunda perdede bir delik açtı -ki bu delik on üç yıl sonraki Büyüvebasınındaki felaketlerin bir sebebi olacaktı.- Ve uçan şehir Thultanthar ismini Gölge Şehri olarak değişmiş bir şekilde Faerûn'a geldi.(1 Çekiç 1372 DR)



Netheril'in Geri Dönüşü

Gelenlerin arasında Gölge Düzlemi varlıkları ile insanlar bulunuyordu. Bu gökten inme imparatorluk çok kısa bir zamanda Anauroch çölünü ve yaşayanlarını kontrol altına aldı. Medeniyetin unuttuğu bedevi Bedineler bu yeni krallığa katıldılar. Anauroch çölünün içinden geçen Kara Yol(Black Road) adlı ticaret yolu egemenliğ için Zhentil Kalesi ile savaştılar. Adlarını ise Çölün güneyinde yer alan Tilverton adlı bir şehre yaptıkları baskında duyurdular. On bin nufuslu şehrin üstüne ölüm gibi çökmüş ve çoğunun ilk defa gördüğü ırklarla donatılmış ordusuyla Tilverton'u harabeye çevirmiştir.

 1385 DR'de Yalanlar Prensi Cyric büyü tanrıçası Mystra'yı öldürmüş ve bu ölümle ağ çökmüştü. Ki bu Ağ Toril'le bir köprü kurmuş Gölge Düzlemini uzak tutuyordu. Ağ yok olduktan sonra Gölge Düzlemi Toril'in üstüne düşmüştür. Bundan sonra Gölge Düzlemine Gölgeçöküşü(Shadowfell) denmektedir.  

Büyüvebasında kökeni ağ olan büyüler çalışmaz hale gelmiş ve bazı tanrıların ölmesi ile rahipleri güçsüz ve umutsuz kalmıştır.(Mystra, Deneir vs.) Bu kaos ortamında gücünü Gölgeçöküşünden aldığı için büyüsünü kaybetmeyen Warlock ve Güçlü Netheril İmparatorluğu Zhentil Kalesini işgal etmiş ve harabeye çevirmiştir. Zhentil Kalesinde bulunan Bane'in kilisesi ise Aydeniz'i kıyısında olan ve bu işgal ordusundan uzakta olan Mulmaster'a taşınmıştır. Zhentarim ise Cyric'in adamları tarafından yönetilen ve bu yeni güçler altında eski gücünü koruyamayan bir yer altı örgütüne dönüşmüştür.

Warlock, Tiefling, Shade, Shadovar ne demektir?

Tiefling: Kökeni Dokuz Cehennem, Abyss, Narfell gibi alt düzlemlere dayanan kötü ruhlu insansılardır.(Humanoid/Fiend) Kötü eğilimlilerdir.  En belirgin özellikleri kafalarındaki boynuzlardır. Bunlar şeytan(demon) veya iblis(devil) olmadıklarından ölebilirler ve bir tanrıya tapabilirler. Örneğin Erttu gibi bir tanarri yenildiğinde ölmüyor ve sürgüne gidiyor fakat bu Tieflingler ölüyorlar ve Şeytani tanrıların yanına gidiyorlar. Zaten Toril'deki kaos ortamının yaratılmasında Toril'de görülen bu çift başlılıktır. Hem Toril tanrıları hem de Alt Düzlem tanrıları etkin haldedir.



Warlock: Gölgeçöküşü ile Toril'in birleşmesi sonucunda büyü gücü de çift başlılık göstermektedir. Büyü gücünün kökeni Toril olanlara Büyücü(Wizard) ya da Sihirbaz(Sorcerer) denirken, kökeni  Gölgeçöküşü olanlara ise Warlock(Türkçeye çevrilmedi.) denir. Kendine ait büyüleri olan bu sınıf ayrıca 4. nesil frp oyunlarında da çok popülerdir.



Shade(Gölge): Gölgeçöküşünün yerel halkının adıdır. Kısa boylu uzun kollu yürüyen ölü(undead) yaratıklardır. Hayalet Kral kitabında tasvir edilen yaratıklardır.

Shadovar: Sözlük anlamıyla Netheril'in başkenti Gölge Yerleşke sakini demektir. Shade, Netherilli insanlar tieflingler bu gruba girerler.Netherese ile eş anlamlıdır. Kullanım alanı ise farklıdır. Netheril'in yayılmasında kullandığı yer altı örgüte Shadovar denmektedir.



9
Unutulmuş Diyarlar / Drizzt Efsanesi Seçme Öyküler
« : 03 Şubat 2013, 21:49:59 »
İngilizcesi "The Collected Stories: The Legend of Drizzt" olan RA Salvatore'un yazdığı kitap yurt dışında şubat 2011'de piyasaya çıkmış. Drizzt Efsanesi ile ilgili romanlarda anlatılmamış fakat Dragon Magazine'de(D&D'nin dergisi) yayımlanmış kısa hikayeler bu kitapta toplanmıştır.


 Bu kitabı özgün dilinde okumuş bir arkadaşımdan öğrendiklerim kadarıyla bu kitapta; Guenhwyvar'ın geçmişini ve nasıl oniks heykelcikle bütünleştiğini, Irluadoonu -Mielliki'nin Salon'un Yoldaşları için hazırladığı özel cennet- Artemis Entreri'nin Damara'da yaşadığı ve Kışgörmez serisini de etkileyecek olan bir anısını, Bruenor Battlehammer'ın daha sakalsız bir cüceyken yaşadığı yurdu Mitril Salonu'nun gri cücelerin(duergar) eline geçmesi ve Ejderha Shimmergloom'un-Gümüş Damarlar kitabında geçen ejderha- Mitril Salonu'na yerleşmesi gibi bir çok, kitaba konulmamış öykü yer alıyor. Kitap on iki öyküden ve üç yüz yetmiş sayfadan oluşmaktadır.-Arkadaştan sadece bu dört öykünün içeriğini öğrenebildim.-

Türkçe'ye çevrileceğini düşünmesem de insan gene hevesleniyor böyle kitapları görünce.

 

10
Unutulmuş Diyarlar / Kalkan Şövalyeleri
« : 17 Kasım 2012, 10:06:04 »
Kalkan Şövalyeleri Kılıç Sahilinde kurulmuş siyasi bir suç yapılanmasıdır. Baldur Kapısı, Tethyr ve Amn'da köklü bir yapı oluşturan örgüt kuzeyde Derinsu'ya ve güneyde ise Calimport'a kadar uzanmayı ve tüm Kılıç Sahiline hükmetmeyi amaçlıyordu.

Kılıç Sahili:


Tehtyrli çıkarcı tacirler tarafından rakiplerini saf dışı bırakmak içn oluşturulan örgüt bir çok soylu ve tüccarın katılımıyla  ilk amacından saparak ülkelerin kaderinin değiştirecek bir siyasi suç örgütü haline geldi. Tethyr kraliyet ailesi bile zamanında değiştirecek güce kavuşan örgütün yayılmasını güneyde Calimshan'ın düzensiz alt teşkilatlanması -loncalar teşkilatı- ve sultan'ın baskısı kuzeyde ise Derinsu Lordları ve Faerûn'u korumaya ant içmiş Arpçıların üstün çalışmaları tarafından durdurulmuştur.

Yayılmacı siyasetine devam eden Kalkan Şövalyeleri bir alt-üst sistemi kurmuşturlar. Her Kalkan Şövalyesi sadece görev ve ödül aldığı bir üstünü tanır. Böylece yakalanma durumlarında o esir düşen adamın tanıdığı üstün ya saklanması sağlanır ya da öldürülür, böylece örgütün içeriği ifşa olmadan zararlı eylemler yapabilmektedirler.

11
Unutulmuş Diyarlar / Neverwinter Serisi Dört Kitap olacak!
« : 12 Kasım 2012, 15:38:31 »
Hepimizin şu sıralar çıkmasını beklediği Neverwinter serisinin ilk kitabı olan Gauntlygrm daha çıkmadan R.A. Salvatore 5 Mart 2013'te piyasaya çıkacak olan serinin dördüncü kitabını yazmıştır. RA Salvatore belli ki boş durmamış ve dördüncü kitabını yazmış. Kitabın özgün adı:The Last Threshold(son eşik)

Arka kapak yazısı:
Spoiler: Göster
"In the final book of the #4 New York Times best-selling Neverwinter Saga, Drizzt Do’Urden navigates a winding path littered with secrets and lies. Tangled up in his companion Dahlia’s dark secrets, the ties that once held her close to Drizzt threaten to tear as her bonds to his former foe, Artemis Entreri, continue to grow. Meanwhile, in the caverns of Gauntlgrym, the drow Tiago Baenre enlists the help of Bregan D’aerthe in his quest to destroy Drizzt. While making promises they may not keep, the agents of the elite drow mercenary group hide plans of their own. Determined to stand for what’s right in the Realms once again, Drizzt forges a new road north—toward Icewind Dale. Will his new companions follow? Can he fight the darkness alone? Either way, he knows now where he’s headed—back to the only place that’s ever felt like home."



Benim tahminime göre birkaç ayda yeni bir kitap yazılıp tamamlanamayacağından(son kitabı ağustosta yayımlanmıştı) RA Salvatore dördüncü kitabı çıkarmaya önceden karar vermiş ve son kitabı piyasaya çıkmadan o yazmaya başlamış.  

Kitabın kapak resmi:


Hatırlatma:Neverwinter Serisinin kitapları: Gauntlygrm(2010), Neverwinter(2011), Charon'un Pençesi(2012) ve The Last Threshold(2013).
 

12
Filmler / Hobbit Beklenmedik Bir yolculuk nerede biter?
« : 10 Kasım 2012, 19:30:55 »
Hobbit üçlemesinin ilk filmi olan Beklenmedik bir yolculuk sizce nerede biter. Ben Smaug'un ölümüyle biteceğini düşünüyorum. 2. filmde Beş ordular savaşı ile Hobbit dışı konuları 3. filmde ise Yüzüklerin Efendisi girişini anlatacaklarını düşünüyorum.

13
Oyunlar / Third Age Total War
« : 24 Ekim 2012, 12:54:43 »
Third Age Total War, Medieval 2 Total War Kingdoms ek paketine yapılmış bir hayran modudur. Mod Yüzükler'in Edfendisinin yaratıcısı JRR Tolkien'in yarattığı dünya olan Orta Dünya'da geçmekte ve Orta Dünyanın müşterek kuvvetlerinden biri olup fethetmeye dayalı çok güzel bir oyundur. Mordor,Gondor,Rohan gibi çok bilinmiş devletlerden kuzeyde unutulmuş Gundabad Orkları veya doğuda Rhün gibi devletleri de alabilirsiniz. Lotr Total War oynayanlar için bu oyun görütü, askeri birim ve oynanış açısından çok daha güzeldir.

Kötüler arasında bir ittifak olup papalık makamı da oyunda bulunuyor. Karanlık Efendi Sauron istediği yere sefer ilan edip kötüleri çağrabiliyor birbiriyle savaşan kötüleri afaroz edebiliyor.

Ve oyunda hobbitler de bulunmaktadır:(Eriador devletdinde bazı bölgelerden(bree ve hobbitton) çıkmaktadır.)
Hobbit okçusu:


Devletler:
Gondor
Rohan
Mordor
İsengard
Rhün
Harad
Dumanlı Dağ Orkları
Orman Elfleri
Yüksek Elfler
Cüceler
Eriador.

Oynanabilir devletler bunlar olup oynanamayan tek devler "eşkıyalar"dır.-Tabiki siz descr_start dosyasını değiştirebilirsiniz.-

Oyunda Yüzük Kardeşliği kampanyası da bulunup isteyen 9 yoldaş ile yüzüğü yok etmek için mordor'a doğru maceraya atılabilir. Fakat bu kampanya asıl Total War strateji oynuna pek yakışmamaktadır. Sonucunda bu macera oynu değil strateji oynudur.

Ayrıca size benim de severek oynadığım Third Age Total War'un alt modu olan Forgotten Realms of Middle Earth'ten bahsedeceğim.Bu alt mod ile oynanabilir devletlere dört tane daha eklenmiştir ve yeni askeri birimler ve şehirler ile oyun genişletilmiştir.Cüceler ayrı iki devlet. Mavi Dağlar Cüceleri ,Erabor Cüceleri, özgün modda isengard'a bağlı olan Dunland bu modda ayrı bir devlet olmuştur.Orman Elfleri ikiye ayrılmıştır:Kuytuorman Elfleri ve Lorien Elfleri.

Rohan:


Minas Trith:


Mordor:


Not:Bu mod özgün oynu bozmaz. İstediğiniz zaman rahatlıkla silip yükleyebilirsiniz ve bu mod kuruluyken özgün medieval'ı da oynayabilirsiniz.

İlgililere(Türkçe sayfadır):http://www.totalwar-turkiye.com/twforum/index.php?board=223.0

14
Unutulmuş Diyarlar / Buzyeli Vadisi
« : 22 Ekim 2012, 17:53:38 »
Drizzt Efsanesi Buzyeli Vadisi serisini okuyanları büyüleyen, soğukluğuyla ürperten, canavarları ve barbarları ile ve sürgüne giden eşkıyaları ile medeniyetin kuzey sınırının da kuzeyinde bulunan ve bitmeyen amansız rüzgarıyla kulaklarınıza uğuldayacak bir yer Buzyeli Vadisi...

Buzyeli Vadisi kuzey ve doğusunda Reghed Buzulu batısında denizciliğe elverişsiz hareketli buz denizi ve güneyinde ise geçişi imkansız Dünya'nın Omurgası Dağları bulunan ve kuzey rüzgarları ile adeta yontulan Kelvin Yığını dışında hiç bir engebeye sahip olmayan büyük bir düzlüktür. Üç mevsim kar ve bir mevsim çamur ile kaplı olan tarıma elverişsiz toprağı olan ve merkezinde yaşam olan üç gölün ve bir tepenin bulunduğu bu soğuk diyar misafirlerini pek güzel karşılamaz.

Buzyeli Vadisinde merkezde bulunan üç gölün-Maer Dualdon,Lac Dinneshere ve Kızıl Sular- etrafına kurulan dokuz kasaba ve bu kasabaların tam ortasında bulunan bir kasaba ile on küçük kasaba insanları, Kelvin Yığını Cüceleri, kuzey tundraların cengaver barbarları,akılsız tundra yaratıklarını-yeti,dev solucan gibi-  ve Dünya'nın Omurgası Dağlarında yaşayan goblin ve türevlerini barındırmaktadır.

Geçimlerini balıkçılık ve ticaret ile sağlayan bu köy konfederasyonu on kasabanın birer sözcüsünün yazı ay da bir kışın üç ay da bir konfederasyonun başkenti olan Bryn Shander'de yaptıkları toplantılar ile yönetilir. Kasabaların adları:Bryn Shander, Caer-Konig, Caer-Dineval, Termalaine, Targos, Doğulimanı, Dougan Kovuğu, Good Mead, Yalnız Orman, Bremen.

Medeniyetin olduğu on küçük kasaba:


Kelvin Yığını cüceleri sınırlı olan madeni işleyerek kap kacak ve silah yapan çalışkan cücelerdir. Mitril Salonu'nun düşüşünden sonra buraya gelen Bruenor Battlehammer tarafından yönetilmektedir.

Kelvin Yığını, Yalnızorman ve Maer Dualdon:



15
Unutulmuş Diyarlar / Drizzt Efsanesi Kutu Oyunu
« : 16 Ekim 2012, 17:52:50 »
Drizzt Efsanesi(the legend of Drizzt) wizard of the cost şirketinin Zindan ve Ejderhalar(dungeons and dragons) konulu yapmış olduğu ah olsa da oynasak dedirten masaüstü FRP tarzlı çoğu kutu oynundan daha kapsamlı bir kutu oynudur. Ünlü yazar RA Salvatore'un yarattığı iyi drow kolcu Drizzt ile eski maceraları tekrar yaşamayı ve yeni maceralara atılmayı konu eden 2-5 kişilik kutu oynu 42 plastik figürden 200'ü aşkın oyun kartından ve 20 önlü arkalı farklı haritadan oluşmaktadır.

Hırsız Regis,Barbar Wulfgar,Şampiyon Bruenor, Savaşçı Catti-Brie ve Kolcu Drizzt oynanabilir karakterlerdir ve oyun grubunuzdan biri Drizzt'i seçerse maceranıza Drizzt'in dostu dişi panteri Guenhywar'ın da eşlik edecğini unutmayınız. Düşmanlarımız çok sık görülen goblin ve orklardan; yochlol, Buzölüm ve şeytani Balor Erttu'ya kadar çeşitli canavarlardır.Artemis Entreri ve Jarlaxle Baenre de düşman olarak karşımıza çıkmaktadır -ne yazık ki oynatamıyoruz.Wizard of the Cost, hayranları artan Artemis,Jarlaxle ve Anthrogate'ti oynatabilmemiz için "Karanlıkaltından Kaçış"(Escaping Underdark) adlı başka bir kutu oyun daha yapmıştır. -

Atıldığımız yolculukta Karanlıkaltı drowlar ve driderlarından Buzyeli Vadili barbarlara ve oradan da Hepkırlar trollerine kadar çeşitli düşmanlarla karşılaşabileceğimiz bir oyundur.

Oynunuzu görevlere ayırıp zevkle oynayıp bitirdikten sonra sıkılmayın diye Wizard of the Cost -biraz da kendi cebini düşünerek- başka oyunlarla bu karakterleri birleştirmenize imkan sağlamaktadır.

Oyun Figürleri:
Spoiler: Göster


Oynanabilir Karakterler:





Sayfa: [1] 2 3 4