Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Dúrgonath

Sayfa: 1 [2] 3 4
16
Sinema / Black Swan - Siyah Kuğu
« : 16 Mart 2011, 22:32:42 »



Yönetmen: Darren Aronofsky
Senaryo: Mark Heyman, Andres Heinz, John J. McLaughlin
Sinematografi: Matthew Libatique
Müzik: Clint Mansell[*]Ve tabii ki Piyotr İlyiç Çaykovski.[/*]
Yapım Tarihi: 2010
Tür: Psikolojik Gerilim
Süre: 108 dakika
IMDB Puanı: 8.5/10

Başroller
Natalie Portman , Vincent Kassel, Mila Kunis


Konu
Tekniği kusursuz bir balet olan Nina Sayers, kumpanyasının yeni sezonunda bir olaylar zinciri sonucu baş balerin olur ve Çaykovski'nin ünlü "Kuğu Gölü" balesinin modern bir yorumunda rol alır. Fakat Nina'nın hem Beyaz Kuğu Odette'i, hem de Siyah Kuğu Odile'i canlandırması gerekmektedir. Rolün ağırlığı altında, Nina'nın akıl sağlığı bozulur.

17
Müzik / 123
« : 11 Mart 2011, 21:36:24 »

müzikal yolculuklarına 2004 yılında başlayan 123, ya da başka bir deyişle "bir, iki, üç", sınırlı sayıda konserler vermesine rağmen hatırı sayılır bir dinleyici kitlesi elde etti.

grup, çıkış albümleri "aksel"i 2009 kasımında çıkardı. "aksel" 14 şarkı içeriyor, ve bu şarkılar aksel adında bir çocuk, bir baykuş ve bir balinanın öyküsünü birbirini takip eden bir sırayla anlatıyor. "aksel" aynı zamanda 230 sayfalık, çizimleri 'huban korman' tarafından yapılmış bir cd/kitap.

2010 mayısında, grup "stereo love" adında bir ep (extended play) piyasaya çıkardı. bu ep yıllar önce kaydedilmiş 6 parça içermektedir.

2010 sona ermeden hemen önce, 123'ün üçüncü albümü "arve" yayınlandı. "arve" 15 şarkıdan oluşmaktadır ve "aksel" ile başlayan öykünün ikinci kısmıdır. "arve" de "aksel" gibi, 'ırmak altıner' tarafından çekilmiş fotoğraflardan oluşan 190 sayfalık bir cd/kitap halinde sunuldu. norveçli trompetçi 'arve henriksen' bu albümdeki "arve" adındaki bir şarkıda konuk sanatçı olarak bulunmaktadır.

"anja" başlıklı bir albüm daha "aksel" ile başlayan öyküyü tamamlamak için yapılacak, fakat bundan önce grup dördüncü albümleri olan "lara"yı 2011 sonbaharında piyasaya sürecekler.

bu grup sizi şaşırtabilir, bir anda göz yaşlarına boğabilir ya da neşelendirebilir.

yumuşak nefesli vokallerden vahşi ride zili vuruşlarına ya da tozlu bir harmonyum'un sevgililerle dolu bir vadide geçen bir rüyasına kadar, 123 size bir çok farklı canlı atmosfer sunabilir.

kendinizi evinizde hissedeceksiniz.

123 ile sürüş güvenli.

123'ü dinlemek renkler içinde hareket etmek gibidir. onlar her an her şeyin olabileceği yenilikçi bir vizyona sahipler.

(123'ün üç üyesi aynı zamanda geçmiş yıllarda dandadadan'ın "sen bana birini android" (2006) ve tamburada'nın "fantastik" (2004) albümlerindeki çalışmalarından da hatırlanabilirler. bu gruplarla türkiye ve avrupa'da "berlin jazz festival, istanbul jazz festival, akbank jazz festival, simdi-now (stuttgart), rock'n coke, 0090 kunstenfestival (antwerp) ve bridge to turkey festival (münih)" gibi çeşitli festivallerde sahne aldılar.)




berke can özcan (davullar, vokaller)
burak ırmak (rhodes, org)
feryin kaya (bas, gitar)
dilara sakpınar (vokaller, lido org, glockenspiel)




18
Televizyon / Shameless
« : 20 Şubat 2011, 00:37:54 »

Aslen İngiliz menşeli bir yapım olan, fakat Showtime kanalı tarafından Amerika'ya aktarılan shameless, "tam anlamıyla ve tamamen utanmaz" bir ailenin sınırlardaki yaşamını anlatıyor. Kısaca özetlemek gerekirse, Frank Gallagher, karısı tarafından terk edilmiş altı çocuklu bir aile babası, New York'un bir kenar mahallesinde yaşama tutunmaya devam ediyorlar. Fakat ne tutunmak! Her biri birbirinden çılgın yan karakterlerle mizahi bir yeraltı edebiyatı eserini andıran bir atmosfer oluşturan dizi; kendi tanımımla "bu kadar iyi olması iyi olmayan" bir yapım. İngiliz versiyonundan henüz tadamadım, fakat sanırım 88 bölüme kadar ulaşmış. İlk bölümü bu gece izlemiş biri olarak ağzımın suları akmadı değil. Umarım Amerikan versiyonu da 88'i, hatta daha fazlasını görür.

Karakterleri tanımak, ve ilk bölüm hakkında biraz bilgi almak isteyenleri şöyle alayım, (şpoylır alört):
Spoiler: Göster

Gallagher ailesinin ayyaş, işe yaramaz babası tek tek karakterleri anlatmaya başlıyor.
Öncelikle;

Fiona dan başlıyor, ''Benim en büyük dayanağım! Annesinin tüm iyi huylarını almıştır! Sinir hastası bir kahpe olması dışında tabi.''

Lip, ''Çok zeki çocuk, bütün dersleri A ve iftihar listesinde. İleride kesin çok büyük bir adam olacak!'' (Bunu dedikten sonra flashback ile Lip in kanun kaçağı gibi polislerden kaçtığını görüyoruz.)

Ian, ''Çalışkan, işine bağlı, hırslı, çok iyi bir iş disiplinine bağlı! Bu özelliklerini nereden almış hiç bilmiyorum!(Askeri okulda eğitim aldığını gösteriyor ama biz Ian nın aslında ilk bölümde gey olduğunu ve müslüman patronu ile yattığını öğreniyoruz.)

Carl, ''Carl'ı o kadar iyi tanımıyorum. Hayvanları çok sever. Sokakta bulduğu kimsesiz hayvanları sürekli alıp odasına götürür.(Bu sahnede kopmuştum![*]Ben de .d[/*] Carl ın elinde bir sokak kedisi; başında kaynak maskesi ve elinde kaynak aleti var.)

Debbie, ''Tanrı nın lütfu. Tam bir melek. Bütün yıl Unicef için para biriktirir ve bazılarını gerçekten onlara bağışlar.''

Liam, ''Bir star olacak. Bir biyolog değilim ama ilk destekçime benziyor biraz. O ve karım çok yakınlardı.(Burada Liam ın kara tenli olduğunu görüyoruz ve çocuğun aslen kendisinden olamayacağını anlıyoruz.)

Ken ve Veronica, ''Harika komşularım. Birbirleri için yapmayacakları şey yok! Birbirlerine yapmayacakları da!(Bu sahnede Veronica nın bele takmalı bir vibratörle Ken'i becerdiğini görüyoruz.)

ve en son baba Frank kendisinden bahsediyor, ''Baba, öğretmen, akıl hocası, küçük geminin kaptanı. Çok şeyimiz olmayabilir ama hepimiz, her birimiz bu hayattaki en önemli şeyi biliyoruz: partinin hasının nasıl yapılacağı!!''(o sırada kameradan geniş açıyla, mahallelinin bir arabayı yaktığı ve polislerin geldiğini görüyoruz)

[*]kaynak:ekşisözlük[/*]


Bunun dışında, aslında göründüğü gibi olmadığını anladığımız, ve ne yazık ki şimdi adını unuttuğum, Fiona'nın aşığı bir abimiz var. O tipe dikkat edin, ilk bölümün sonlarına doğru bir yerde suratınızda kocaman bir gülümsemeyle çakılıp kalmanıza neden oluyor .d


e2'de yeni bölümleri cuma akşamları saat 23.00'da, tekrarları ise bir gün sonra yine saat 23.00 da.
Bence izlenir. Dizi izleme özürlü biri olan beni bile ilk bölümden bu kadar kendine bağlaması bunun bir göstergesi.

Son ve ufak bir uyarı, yaşı küçük arkadaşlara çok önermeyebilirim, en azından yanınızda aile bireyleri varken. Hakkınızda garip düşünceler edinebilirler .d



Ekstradan bilgi ve kısa bir inceleme için (spoiler'sız):
http://alaskadanbirisi.blogspot.com/2011/01/shameless-bir-showtime-bombas.html

19
Müzik Haberleri / The King of Limbs (Radiohead)
« : 14 Şubat 2011, 17:43:43 »

Radiohead, albümler arasında blog olarak kullandıkları "dead air space" sitesinde uzun zamandır bekleneni yaptı ve en son albümleri The King of Limbs'i duyurdu.

Albüm, sitesinde dünyanın (belki de) ilk "Gazete Albümü" olarak adlandırılmakta. Ön satışa iki biçimde konulmuş; "Gazete Albüm" versiyonu (içinde bir sürü çizim ve benzeri şeyler var) ve bildiğimiz dijital platformdan indirilen versiyon.

Albümün içeriği hakkında, dead air space'in çeşitli yerlerinden çekip çıkarabileceğiniz şarkı sözü parçaları, birkaç tamamlanmamış akor dizisi ve çok sayıda çizim dışında -sanırım- verilen bir bilgi yok. Grubun ikinci gitaristi Ed O'Brien, "Çok eğlenceli olacak, bekleyin ve görün." şeklinde bir açıklama yapmıştı.

Albümün dijital versiyonu 19 Şubat günü indirilmeye açık olacak, fakat ön sipariş vermeniz mümkün. Şayet gazete versiyonunu satın alırsanız, 9 Mayıs'ta kargoya verileceği belirtilmiş.

Kendi yorumum:
Spoiler: Göster
Oh my god, oh my god, oh my god, oh my god, oh my god, oh my god, oh my god, oh MY god, see, I found a new way of saying it, I told you I would find a new way of saying it, oh my god, oh my god, oh MY god, oh my god.

20
Çizgi Roman & Manga / Fantastik "Üç"lü
« : 28 Ocak 2011, 14:30:43 »

Marvel'in elli yıllık süresi ile en uzun soluklu çizgi roman serilerinden olan Fantastik Dörtlü, 588'inci sayısında Johhny Storm'un, ya da kitlelerin tanıdığı adıyla İnsan Meşale'nin, ölümü ile yayın hayatına veda ediyor.

Serinin yazarı Jonathan Hickman'ın bu ölümü bir buçuk yıldır planladığı bilinmekte. Fakat karakterleri öldürüp sonradan tekrar hayata döndürmek çizgi roman şirketlerinin en eski taktiklerinden biri olduğu için, her şeye hazırlıklı olmak gerek. Serinin devam edip etmeyeceği konusu da muallakta. "Fantastik Üçlü" şeklinde, bir nevi spin-off haline getirilebileceği konuşuluyor.

Kendi yorumumla: Hiçbir zaman FD serisinin büyük bir hayranı olmamışımdır, ancak çoğunluğun sevdiği eleman olan Meşale'nin ölmesinin serinin birçok takipçisini kaybetmesine neden olabileceği görüşündeyim.

Kalanlar yeni kostüm olarak üzerinde "We used to be hot." (Eskiden ateşliydik.) yazan tişörtler kullanabilirler.

21
Kurgu İskelesi / Rëat.
« : 29 Ağustos 2010, 00:05:34 »
0  başlangıç

  Yaşlı kurt elindeki sivri kaya parçasıyla ateşi karıştırıyordu. Yılların tozuyla kaplanmış gibi duran kırlaşmış kürkü, gözleri ve ağzının içi gibi belli belirsiz, donuk mavi bir hareyle parlıyor, ama ateşin-güçlü bir büyüyle yaratılmış bir ateş için bile-olağandışı parlaklığında, bakmasını bilen gözler için görülebiliyordu. Normalden pek de farklı sayılamayacak bir durumdu aslında bu. Yine de ateşin varlığı, mağaranın ağzında dikilip yağmurun altında sınırsızca uzanan Işıksız Orman'ın çeşit çeşit ağaçlarının yapraklarını simsiyah bir deniz gibi dalgalandırmasını izleyen genç kızın kurda baktığında ondan dalga dalga yayılan mavi hareyi görmesini engelleyemiyordu. Onun gözlerinin bildiği bakmaktan fazlasıydı. Yaşına göre ağır görünen, ama büyük bir ustalıkla taşıdığı zırhının eklenmesiyle irileşen gölgesi, mağaranın duvarlarında bedeninden kopup kurdun karıştırdığı ateşin sayesinde duvarlarda ve tavanda oynaşan diğer şekilsiz gölgelere katılmak istercesine bir o yana bir bu yana savruluyordu.

  Yağmur yağmayı başka bir güne erteledi. Yaşlı kurt ateşi karıştırmayı bıraktı. Genç kız ise zaten hareketsiz olan duruşunu değiştirmedi. Mağaranın tavanında ve deliklerinde kıvranarak sürünmekte olan canlılar bile bir an durdu ve bekledi.

  Ve sonra, yaşlı kurt gülmeye başladı. Hayatında ilk kez gülermiş gibi çekingen fakat kuvvetli kahkahalarla, kürkü ve omuzları titreyerek. Yağmur dışında her şey eski devinimine döndü. Orman'ın yaprakları daha ritmik ve bakanın zihnini uyuşturan bir şekilde dalgalanmaya devam etti. Sürüngenler iç rahatlığıyla basit ama yararlı yaşamlarını sürdürdü.

  Genç kız zırhı tangırdayarak kurda döndü. Tam ona neye güldüğünü soracaktı ki, ormandan belli belirsiz, bal gibi tatlı ve bir o kadar akışkan flüt ezgileri dalları ve çiçekleri okşayarak, dağın eteklerindeki otları titreterek yayıldı. Kız sorusunu değiştirmeye karar vermişti ki, kurdun yanında dikilerek flüt seslerini dinlediğini fark etti. Onun nasıl bir anda yanında peydah olduğunu sormayacak kadar çok zaman geçirmişti onunla. Kurt, kulaklarını oynatarak "Pa'nt'lar." dedi, "Yağmur sonrası ayinlerini yapıyorlarç Onları ilk gördüğünde, itiraf etmeliyim ki sana pek dostane davranmıyorlar. Sol arka pençem halen aksıyor. Yine de, şimdi onlardan birkaçını parçaladığım için üzülüyorum. Seni aralarına kabul ettiklerinde hiç olmadığın kadar rahat ve güvende hissedeceksin. Ne de olsa, bütün Orman'ın yöneticileri onlar."

  Bir süre ormandan yayılan flüt seslerini ve incecik, neredeyse bebek sesine benzeyen ve bir o kadar anlaşılmaz bir dilde şarkılar söyleyen gırtlakları dinlediler. Kız ilk sorusuna dönmeye karar verdi: "Neye gülüyordun?" Kurt tekrar kulaklarını oynatıp sırtını dikleştirdi, hafifçe topallayarak ateşin yanındaki yerine geri döndü. Bir an aynı sivri kayayı eline almakta tereddüt eder gibi kolunu uzatıp durmuştu ki, pençesiyle ateşin diğer tarafındaki bir kayayı işaret etti. Kız sakin ve güçlü adımlarla ona sunulan yere ilerlerdi, çok fazla ses çıkarmamaya dikkat ederek yavaşça oturdu.

  Kurt derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı:

  "Şu anda içinde bulunduğumuz tesadüfe gülüyorum. Bu tesadüfün öyküsünü bilenlerin çoğu şu anda topraktan fışkıran çeşit çeşit bitkinin damarlarında, ağaçların gövdesindeki halkalarda ve bulutların içinde gözle görülemeyecek parçalar halindeler. Bu öykü o kadar eski ki; sen, ben, hatta şu engin Işıksız Orman'ın efendileri Pa'nt'lar bile doğmadan önce yaşandı. Bu öyküyü öğrenmek için yola çıkıp can verenlerin sayısı tüm Rëat'ın ordularını tek seferde yere serebilecek bir orduya eşdeğer. Öyküyü bilip de hayatta olan şu anda iki kişi var; birisi benim, ve ötekisi de senin anlayacağın şekilde hayatta olmasa bile asla ölmeyecek olan birisi. Ve bizzat; senin, benim ve Pa'nt'ların öyküleri de dahil olmak üzere, bu ve bütün öykülerin yazarı.

  "Ve şimdi, ormanın bile kulaklarının sağır olduğu bu dağda, sağır sürüngenlerle dolu bu mağarada, bilenlerin sayısı üçe çıkacak."

  Genç kız hiçbir heyecan belirtisi göstermeden oturuşunu değiştirdi. Yaklaşık beş saniye süren ama yıllarca devam etmiş gibi hissettiren bir sessizlikten sonra kız konuştu: "Beni neden seçtiğini biliyorum Fangolfin. Öyküyü sırtlanacak kadar güçlü olduğumu düşünüyorsun. Ve belki de artık ölmeye başladın. Kabus Geçidi'nin yeni bekçisini seçmen gerekti. Anlıyorum ve teşekkür ediyorum-"

  Fangolfin kızın sözünü kesti. Gözleri ve ağzının içindeki mavi hare kuvvetlenirken bir kükreme koyverdi. Ve haman ardından, hızlı hızlı ve heceleri bastırarak konuştu: "Hayır, hayır, hayır lanet olsun! Bana ulaşmak için yola çıkanlar daha yarı yolda düşüp geberdi! Birçoğunu Orman'ın kuytu köşelerinde kendi pençelerimle doğradım! Sen--sen sadece şanslısın. Sen yolda doğduğun için şanslısın. Ve sana saldıramazdım. Çünkü... Sende Elor'un kanı var."

  İşte şimdi kız büyük bir gürültüyle oturduğu kayanın üstünden mağaranın zeminine kayacak kadar şaşırmıştı.

  "Evet, Rohsan. Sen On Ata'nın safkan torunlarındansın. Ve dolayısıyla, beni öldürebilecek tek kişi. Uyuyan Adam beni bitmeyen bir ömürle onurlandırdı. Ama... Ama ben artık gitmek istiyorum. Rëat'ın bütün bu karmaşası beni tüketiyor. Savaşlar... Sahte tanrılar... Aydınlık Taraf'ın sahtekarlıkları... Karanlık Taraf'ın vahşiliği... Bütün tanıdıklarım Boşluk'un ötesine geçtiler, ve benim artık onlarla buluşmam gerek. Sona çok yaklaştık, ve bunda senin ırkının payı yadsınamayacak derecede büyük. Uyuyan Adam'ın ikinci ve son kez uyanışına az kaldı. Şimdi kulaklarını aç ve dinle; anlatacaklarım uzun."

  Rohsan tekrar kayaya yerleşti.

  "Dinliyorum."

22
Güncel / Kıyamet Kopacak Diyollaa.
« : 12 Ağustos 2010, 03:26:24 »
Ehem, şimdi olayı ben de tam bilmiyorum. Asıl ilginç olan noktayı daha sonra belirteceğim.

Sanırım, tam da bu sabah (12 Ağustos Perşembe) Saat 1 sularında, bir televizyon kanalındaki bir programda "kıyamet bilimcisi" (ilginç meslek, hangi alandan öğrenci alıyor acaba üniversite bölümü) bir amca "25 saat sonra büyük bir felaket olacak" tarzında açıklamalarda bulunmuş.

İnsanlık abartıyı sever, katlana katlana kıyamete kadar getirmişler olayı.

ASIL İLGİNÇ OLAN NOKTA:

Bu programdan yaklaşık bir üç-dört saat kadar önce, nereden estiyse

eğer
deseydim ki
takvimler Cuma’yı vurunca
biz
öleceğiz.
kaçınız inanırdı ki bana?


Şeklinde bir şeyler çiziktirmiştim.

Tırstım mı?
Elbette.

Siz ne diyorsunuz peki bu duruma?

23
Eğlence & Mizah / Z҉A҉L҉G҉O
« : 10 Ağustos 2010, 16:29:28 »
ZALGO.

Zalgo, "meme" (miim diye okunuyor) tabir edilen, bir takım forum ve "imageboard" sitelerinden çıkıp yayılan birçok internet fenomeninden biridir, fakat diğerlerinin aksine, sıradan olmayan bir ürkütücülüğü vardır.

Zalgo, kendini genelde insanlar arasında popüler olan masum çizgi roman bantlarının (Garfield ve CTRL+ALT+DEL üzerinde en çok oynananlar sanırım) bir anda Lovercraft tarzı korku (ve komedi) ögelerine bürünmesiyle gösterir. Bazıları Zalgo'nun Lovercraft'la hiçbir alakasının olmadığını söyleseler de, Cthulhu Mitosu ve Lovercraft öykülerine sürüyle göndermeler içerir Zalgo. Hatta, "Zalgo'ya tapın, kahvaltıda Cthulhu'yu yiyin!" şeklinde bir slogan görmüştüm bir kere.

Aynı zamanda, normal resimlerin bozulmuş halleri de Zalgo'nun işidir. Bu yüzden de Zalgo, çağımızın internetinde bozulma ve kaos'un yeni adı olarak geçmektedir.

ZALGO YAZISI.

Alıntı
T҉̵̞̟̠̖̗̘̙̜̝̞̟̠͇̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̿̿̿̕̚̕̚͡ ̒̓̔̕̚o invoke the h҉̵̞̟̠̖̗̘̙̜̝̞̟̠͇̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̿̿̿̕̚̕̚͡ ̒̓̔̕̚ive-mind re҉̵̞̟̠̖̗̘̙̜̝̞̟̠͇̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̿̿̿̕̚̕̚͡ ̒̓̔̕̚presenting chaos. Invoking҉̵̞̟̠̖̗̘̙̜̝̞̟̠͇̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̿̿̿̕̚̕̚͡ ̒̓̔̕̚ the feeling of ch҉̵̞̟̠̖̗̘̙̜̝̞̟̠͇̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̿̿̿̕̚̕̚͡ ̒̓̔̕̚aos. With out ҉̵̞̟̠̖̗̘̙̜̝̞̟̠͇̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̿̿̿̕̚̕̚͡ ̒̓̔̕̚order.҉̵̞̟̠̖̗̘̙̜̝̞̟̠͇̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̿̿̿̕̚ ̌̍̎̏̐̑̒̓̔̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̿̿̿̚̕̕̚̕̚͡ ͡҉҉ ̕̚͡ ̒̓̔̕̚ The Nezperd҉̵̞̟̠̖̗̘̙̜̝̞̟̠͇̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̿̿̿̕̚̕̚͡ ̒̓̔̕̚ian hive-mind of chaos. Zalgo. He w҉̵̞̟̠̖̗̘̙̜̝̞̟̠͇̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̿̿̿̕̚̕̚͡ ̒̓̔̕̚ho Waits Behind ҉̵̞̟̠̖̗̘̙̜̝̞̟̠͇̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̿̿̿̕̚̕̚͡ ̒̓̔̕̚The Wall. ҉̵̞̟̠̖̗̘̙̜̝̞̟̠͇̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̿̿̿̕̚̕̚͡ ̒̓̔̕̚ ҉̵̞̟̠̖̗̘̙̜̝̞̟̠͇̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̿̿̿̕̚̕̚ ͡ ̒̓̔̕̚,

H҉̵̞̟̠̖̗̘Ȅ̐̑̒̚̕̚ IS C̒̓̔̿̿̿̕̚̚̕̚̕̚̕̚̕̚̕̚OMI҉̵̞̟̠̖̗̘NG > ͡҉҉ ̵̡̢̛̗̘̙̜̝̞̟̠͇̊̋̌̍̎̏̿̿̿̚ ҉ ҉҉̡̢̡̢̛̛̖̗̘̙̜̝̞̟̠̖̗̘̙̜̝̞̟̠̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̊̋̌̍̎̏̐̑ ͡҉҉

H҉̵̞̟̠̖̗̘Ȅ̐̑̒̚̕̚ IS C̒̓̔̿̿̿̕̚̚̕̚̕̚̕̚̕̚̕̚OMI҉̵̞̟̠̖̗̘NG > ͡҉҉ ̵̡̢̛̗̘̙̜̝̞̟̠͇̊̋̌̍̎̏̿̿̿̚ ҉ ҉҉̡̢̡̢̛̛̖̗̘̙̜̝̞̟̠̖̗̘̙̜̝̞̟̠̊̋̌̍̎̏̐̑̒̓̔̊̋̌̍̎̏̐̑ ͡҉҉

Z҉A҉L҉G҉O̚̕̚ Z҉A҉L҉G҉O̚̕̚ Z҉A҉L҉G҉O̚̕̚

Zalgo'yu invoke etmek için kullanılan çağrılardan en ortak olanı bu sanırım. Tabi yazıyı eli yüzü düzgün bir biçimde görebilmek her babayiğidin harcı değil. Siberuzay menşeli fenomenlerin çoğu gibi, işletim sisteminizde gerekli parçaların bulunması gerekiyor (ki bende yok, babamın laptop'unda görebiliyorum). Bu parçalar da, Windows7 ile gelen 11 adet MUI (Çokludil Kullanıcı Arayüzü) Dil Paketleri. XP'ye yüklemenin bir youlunu bulamadım ancak Vista için Wİndows kendi sitesinde yükleme linkleri sunmuş.

ÇIKIŞ NOKTASI.

Zalgo'nun çıkış noktasının SomethingAwful adlı, bunun gibi daha bir çok meme'in doğum yeri olan bir internet sitesinin Shmorky adlı kullanıcısı olduğu sanılıyor. Shmorky, daha önceden de dediğim gibi klasik popüler çizgi roman bantlarıyla dalga geçmeyi seven biriymiş. Zalgo adının ilk kullanıldığı bant da Nancy'nin bir sayısının parodisiymiş, hemen altta veriyorum. İçerik çok hoş değil, o yüzden "enter at your own risk".

Spoiler: Göster






Birkaç tane de örnek verip konuyu kapatayım.

Spoiler: Göster





(Zalgo yazısı normalde böyle gözüküyor işte.)




























24
Eğlence & Mizah / Bu Adamı Hiç Rüyanızda Gördünüz Mü ?
« : 20 Temmuz 2010, 19:55:05 »

Her gece, bütün Dünya'da, yüzlerce insan bu yüzü rüyalarında görüyor. Eğer bu adam rüyalarınızda size de gözüküyor ise, ya da elinizde bu kişinin kimliğini saptamak adına herhangi bir bilgi varsa lütfen bizimle temasa geçin.


Viral'miş diyorlar. Gerilla Marketing projesiymiş.

2006 Ocak ayından bugüne kadar, dünyanın birçok şehrinde en az 2000 kişi bu adamı rüyalarında gördüğünü iddia etti.

Şu anda bu adamı gören insanlar arasında bir ilişki ya da ortak özellik tespit edilebilmiş değil. Dahası, rüyasında bu adamı görenlerin hiçbiri yaşayan bir adamı bu portredeki adam olarak tanımlayamamış.

25
Sinema / KOYAANISQATSI (Life Out Of Balance)
« : 11 Temmuz 2010, 17:07:16 »

koyaanisqatsi:(Hopi Kızılderili Dili'nde) dengesiz yaşam, karmaşa, bir başka hayat biçimini gerketiren yaşam.

Bu filmde diyalog ve karakterler yok.

Senaryo, "insanlık ve medeniyet"in hikayesinden ibaret.

Çıkaracağınız mesaj tamamen size bağlı, ancak içinde bulunduğunuz hayatın aslında "hayat" olmadığını, "medenileştikçe" bir elektrik devresindeki elemanlara döndüğümüzü, hep aynı şeyleri yaptığımızı, aynı şeyleri yediğimizi, aynı şeyleri giydiğimizi, kısacası "tekrarladığımızı" mutlaka anlayacaksınız.

Eskiden içinde yaşadığımız Doğa'nın; artık içinde yaşadığımız değil onunla bir olduğumuz, hayatımızı kolaylaştırmak maskesi altında alışkanlıklara bizi mahkûm eden Teknoloji'yi beslemek amacıyla bizzat "insanlık" tarafından kullanılışına şahit olun.

"topraktaki değerli şeyleri kazmak,felaketi davet etmektir.
arınma günü yaklaştığında tüm gökyüzü...
... örümcek ağlarıyla örülmüş olacaktır.
günün birinde gökyüzünden bir kap kül atılabilir ki...
... o küller toprağı yakıp, okyanusları kaynatacaktır."


Şu kapıdan lütfen: http://video.google.com/videoplay?docid=5539613947839465921#


Tür: Belgesel, Deneysel Film
Yönetmen: Godfrey Reggio
Müzik: Philip Glass
Prömiyer: 4 Ekim 1982
IMDB Puanı: 8.1/10

26
Diğer Bilimkurgu Eserleri / Genesis - Bernard Beckett
« : 07 Temmuz 2010, 00:18:36 »

Bilinç nedir?
Bizi insan yapan nedir?
Cevabı bildiğinizi düşünüyor olabilirsiniz.
Ancak yanılıyorsunuz.

2041 İlk küresel toz fırtınaları.
2050 Son Savaş'ın ilk silahı ateşlendi.
2051 Büyük Deniz Perdesi tamamlandı
Devlet kuruldu.
2052 İlk salgın ortaya çıktı.
2077 Son Savaş başladı.

Anax, tarihini bildiğini sanıyordu. Bilmek zorundaydı. Üç Sorgucu karşısındaydı ve dört saatlik zorlu sınavı henüz başlamıştı. Anax, tüm eğitimine karşın, ona öğretilen tarihin tüm öyküyü anlatmadığını keşfetmek üzereydi...

Felsefi sorgulamaların teknoloji ile dramatik olarak çakıştığı ve insan olmanın ne anlama geldiğinin tartışmaya açıldığı bir gelecekte geçen, büyüleyici bir yaratıcılığa sahip kışkırtıcı bir kitabı keşfetmek üzeresiniz.

Amazon.com, Guardian ve birçok uluslararası yayın tarafından 21. yüzyılın CESUR YENİ DÜNYA'sı olarak gösterilen, 26 dile çevrilmiş bir distopya.

Diyaloglar, akıcı üslup ve benim çok sevdiğim bir konu olan "distopya"yı işlemesi nedeniyle bir çırpıda yiyip yuttum bu kitabı. Hayatımda okuduğum en sürükleyici, yaratıcı ve şaşırtıcı kitaplardan. Alıp okuyun, kaybetmek bir yana bir çok şey kazanacaksınız.

Kapak tasarımı da ayrı güzel.

27
Müzik / Wintersleep
« : 04 Temmuz 2010, 20:13:36 »
wintersleep.


2001'den beri Kanada'daki inlerinde kış uykuları sırasında gördükleri rüyaları şarkılaştıran, adından belli olabileceği gibi sakin, akustik gitar bazlı indie rock üreten, kimi zaman böbreklere kimi zaman bel altına çalışan, güzide bir grup.

Bir arkadaşımın tanımıyla "akşam geç saatlerde dolmuşla eve dönerken en arka koltukta uyuyakalmamak için savaş veriyormuşsun gibi" hissettiren çok güzel şarkılara sahipler.

Vokalistin biraz kulak gıdıklayan ses tonundan rahatsız olmazsanız öneririm.

ÜYELER:
    Loel Campbell – davullar (2001–günümüz)
    Mike Bigelow – klavye (2005–2006), bas gitar (2007–günümüz)
    Paul Murphy – gitar, vokaller (2001–günümüz)
    Tim D'Eon – gitar, klavye (2001–günümüz)
    Jon Samuel – klavye, art vokaller, gitar (2006–günümüz)


DİSKOGRAFİ:

Wintersleep (2003)



    "Sore" – 3:28
    "Snowstorm" – 2:50
    "Avalanche" – 4:05
    "Butterfly" – 4:10
    "Home" – 2:29
    "Caliber" – 5:16
    "The Dead" – 1:18
    "Wind" – 2:38
    "Orca" – 3:36
    "Assembly Lines" – 3:08
    "Ambulance" – 3:34
    "Motion" – 7:47


untitled (2005)



    "Lipstick" – 2:35
    "Jaws of Life" – 3:05
    "Insomnia" – 4:16
    "Nerves Normal, Breath Normal" – 7:23
    "Faithful Guide" – 3:34
    "Danse Macabre" – 5:19
    "Fog" – 1:37
    "Listen (Listen, Listen)" – 3:13
    "Migration" – 3:54
    "A Long Flight" – 4:50
    "People Talk" – 2:45



Welcome to the Night Sky (2007)



    "Drunk on Aluminium" - 4:02
    "Archaeologists" - 3:37
    "Dead Letter & the Infinite Yes" - 4:08
    "Weighty Ghost" - 3:39
    "Murderer" - 4:23
    "Search Party" - 4:12
    "Astronaut" - 2:18
    "Oblivion" - 2:58
    "Laser Beams" - 4:17
    "Miasmal Smoke & the Yellow Bellied Freaks" - 8:09


New Inheritors (2010)



    "Experience the Jewel" – 4:37
    "Encyclopedia" – 2:48
    "Blood Collection" – 5:01
    "New Inheritors" – 4:29
    "Black Camera" – 3:27
    "Trace Decay" – 4:59
    "Mausoleum" – 6:21
    "Echolocation" – 4:01
    "Terrible Man" – 3:37
    "Preservation" – 4:38
    "Mirror Matter" – 4:09
    "Baltic" – 5:18

VİDEOGRAFİ:

    2003: "Caliber" (Yönetmen: Brian Borcherdt)
    2004: "Sore" (Yönetmen: Sean Wainstein, Ghostmilk Studios)
    2005: "Danse Macabre" (Yönetmen: Sean Wainstein, Ghostmilk Studios)
    2006: "Jaws of Life" (Yönetmen: Sean Wainstein)
    2006: "Fog" (Yönetmen/Animasyon: Mirco Chin)
    2006: "Lipstick" (Yönetmen: the 4030 CREW)
    2006: "Faithful Guide" (Yönetmen: Sean Wainstein, Ghostmilk Studios)
    2006: "Insomnia" (Yönetmen/Animasyon: Jesse Luke)
    2007: "Weighty Ghost" (Yönetmen: Sean Wainstein)
    2008: "Oblivion" (Yönetmen: Darren Pasemko)
    2010: "Black Camera"

Son olarak, ben bu grubu Fog'la sevdim. Bi dinleyin, 1.30'luk bişey zaten.

28
Düşler Limanı / Desperaux.
« : 03 Temmuz 2010, 22:41:01 »
Garip adamdı Desperaux.

Çoğumuz narkoleptik bir şizofren ve manik-depresif olduğunu düşünürdük. Daha az süslü ve anlaşılır kelimelerle anlatmak gerekirse: kaçık, çatlak, yırtık, tahtası eksik, uçmuş, deli.

Günün herhangi bir saatinde yanağından salyalar sızarak kafasını yasladığı yerde Morpheus'un diyarına adımını basabilme yeteneğine sahipti. Zirkonya'nın devrik kralı Zebub'un tek oğlu olduğunu-zaten bu yüzden adı "Prens Desperaux"ya çıktı ya-, ülkesine girdiği anda "gomlis"ler arafından kellesi vurulacağı için burada kısılıp kaldığını, sırtından çıkarmadığı siyah, tüylü pardesüsünün altnda gizli tek bir siyah kanadı olduğunu, gri saçlarının aslında iki yıl önce bembeyaz olduğunu ve kedilerden nefret ettiğini iddia ederdi. Genelde donuk-iç dünyasını tamamen maskeleyen-grimsi mavi ve uykulu bakışlara sahip gözleri vardı. Bir yudum kahve ile birden masaların üzerine ve masaların üzerinde zıplayan, "Krala Bağlılık Yemini"ni ve "Zirkonya Vatandaşlık İlkeleri"ni bağıra çağıra sayıklayan ve hiçbirimizin duymadığı bir dilde şarkılar söyleyen bir tipe dönüşürdü - gözlerindeki donukluğu kaybetmeden.

Dişilerle arası iyi değildi, erillerle arası iyi değildi, bazı insanlar onun aseksüel bir hermafrodit olduğunu ve Oedipus Kompleksi'nden nasibini aldığını fısıldaşırlardı aralarında.

Daha hiç kimse gerçekleri -gerçekleri- sormaya cesaret edememişti henüz oysa.

Öylesine bir gün, öylesine bir anda gittim yanına. Öylesine.

Dudakları çatlamıştı çatlamasına, ama o suyu arsenik yerine koymakta ve dudaklarını kemirmekte ısrarcıydı. Fırınlanmış yufka gibi görünüyordu dudakları: Hastalıklı bir sarı tonunda, tanıdık bir coğrafyanın tanıdık bir köşesinden bir manzarayı andıran çatlaklar - tıpkı yufkanın kenarları gibi.

Konuşmaya başladık. Satır atlayarak konuşuyordu, ya da şarjörden mermi kaçıran bir mitralyöz gibi. Anlaşmaya çalıştık, olmadı.

Sonraki gün gelmedi.

Amfideki kurumuş, beyaz salya izleriyle kaplı sırası boştu.

Bir sonraki gün aynı yerde siyah ve bir kuş için gereğinde fazla uzun bir tüy bulduk.

Ve bir daha adını bile anmadık. Zihnimizde bir şehir efsanesine dönüşmüştü. Adını üç kez söylesek tek kanadını açıp arkamızda belirecekti sanki.

Desperaux.

Desperaux.



Bi naneye benzemiyo, ama yine de...

29
Müzik / Korhan Futacı!
« : 01 Temmuz 2010, 18:54:28 »

  Korhan Futacı, 1977 yılında İstanbul'da doğdu. Müziğe altı yaşında flüt çalarak başladı. On dört yaşında alto saksafonla tanışan Korhan Futacı, 1993 yılında NaaPJazz'ı kurdu. MSÜ Resim Bölümü mezunu olan Korhan Futacı, 2001 yılında kurduğu Tamburada grubu ile birçok yerde konserler verdi. 2004 yılında grup ile birlikte ''Fantastik'' adlı albümü yayınladı. 2005 yazında Tamburada'dan 3 arkadaşı ile birlikte Dandadadan grubunu kurdu. Dorian isimli küçük bir barda çalmaya başlayan grup hızla dinleyici kitlesini genişleterek birçok önemli organizasyonda yer aldı. Dandadadan 2006 yılında ''Sen Bana Birini Android'' adlı albümünü yayınladı. Albüm Yüxexes yazarları tarafından 2006 yılının en iyi albümü seçildi.2008 baharında Dandadadan projesinin rafa kaldırıldığının açıklanmasının yanında Kujo adlı grupla kayıtlar yayınlayan Korhan Futacı tüm bunların yanında Kreş, Çilekeş, Yasemin Mori gibi isimlere albümlerinde eşlik etmiştir.

  Son olarak kendi solo projesi olarak Kara Orkestra ile birlikte Mayıs 2010'da Korhan Futacı ve Kara Orkestra albümünü yayınlayan Korhan Futacı, Kara Orkestra ile birlikte konserler vermeye devam etmektedir...
(Facebook hayran sayfasından alıntıdır)

  Yeterli bir tanıtım olmadı, ama kendisi hakkında bu kadar bilgi vermiş.

  Ben kendi düşüncelerimi şöyle özetleyeyim: son zamanlarda Türk alternatif/deneysel müziğinin başına gelen en iyi şey! Yakınlarda çıkan ve kulağa hoş gelen neredeyse her şeyin altında bu adamı bulmak mümkün. Saksafonu konuşturabildiği yetmezmiş gibi mükemmel ötesi bir vokal yeteneğine de sahip, tabi ciğerlerini saksafonla geliştirmiş olması bunu meşrulaştırıyor.

  Şu sıralar "Geleneksel Mahşer Günü"nün klibi DreamTV'de dönüyor, rast gelirseniz bir bakmanızı öneririm. Onun haricinde, DANdadaDAN etiketi altında yaptığı şarkılar da oldukça enfes (tatmak isteyenlere bkz. Zın Zın, Tezkere, Kutbu Kuzey ve Kara Araba adlı parçalar).

  Tamburada'yı henüz dinleyemedim, Kujo ise adını çok duyup da listeme aldığım gruplardan biri. Korhan Bey'in de içinde olduğunu öğrenince en kısa zamanda bakma zorunluluğu hissettim içimde tabi .d

  Bu arada, DANdadaDAN'dan geri kalanların kurduğu ve benim yine henüz dinleyemediğim 123 diye efsanevi bir grup var, albümlerini ele geçirdiğim anda burada sizlere tanıtacağım.

  Sevgilerimle.

30
Radyo Kulesi / Ágætis byrjun.
« : 09 Haziran 2010, 10:18:17 »

Bu iyi bir başlangıç.

Yayınlar belirsiz bir süre boyunca programa bağlı olmaktan ziyade "pop-up" tarzı anlık yayınlar şeklinde devam etmektedir.

Sayfa: 1 [2] 3 4