Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Cobain

Sayfa: 1 [2]
16
Tartışma Platformu / Ynt: Yeni Bir Dünya Yaratmak
« : 24 Mart 2014, 15:58:36 »
Irklar oluşturmak yerine Taht Oyunlarındaki gibi bir şey yapsam olabilir mi? Yine fantastik bir şeyler yapmış olurum. Aklımda bir diyar yaratıp üzerine şimdilik 1-2 hanedanlık eklemek. Bayrağı, sistemi, düzeni farklı olan hanedanlıklar...

17
Tartışma Platformu / Ynt: Yeni Bir Dünya Yaratmak
« : 16 Mart 2014, 13:52:53 »
Kesinlikle elf, cüce felan olmayacak. Tamamen kendi ırklarımı yaratacağım. Yorumlarınız için teşekkür ederim.

18
Tartışma Platformu / Yeni Bir Dünya Yaratmak
« : 15 Mart 2014, 12:00:12 »
Aklımda Tolkien`in yaptığı gibi fantastik dünya yaratmak var. Ama bir türlü nereden başlamam gerektiğini bulamadım.

Fantastik bir dünya yaratırken nereden başlamalıyız? Veya fantastik bir dünya yaratma aşamaları nelerdir?

19
Kurgu İskelesi / Ynt: Kış Meleği
« : 14 Mart 2014, 16:40:05 »
Kış Meleği Bölüm 1
Süvariler kısa sürede, Tragon ve adamlarının etrafını sardı. Aralarından bazıları cesurca davranarak, süvarilerin arasından sıyrılmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Süvarilerin ustaca kullandığı mızrakların hedefi olarak, can verdiler.

Olup biteni anlayamayan Tragon, kılıcını yere atmak için bir hamle yaptı. Onu yanlış anlayan süvarilerden biri, uzun ve altın süslemeli yayıyla, Tragon`u boynundan vurdu. Tragon, kanlar içinde yere yığıldı. Onun cansız bedenini gören arkadaşları teslim olmak için kılıçlarını yere bıraktılar.
Ancak atlılar hala üstlerine doğru gelmekteydi. Elinde yayı bulunan süvarilerin, oku fırlatılmaya hazırdı. Düşmanın yapacağı herhangi bir hamlede yaylarını salacaklardı.
Elinde mızrak olan süvariler ise mızraklarını, adamların boyunlarına doğrultular.
Tragon`un adamları af dilemek için eğildiler. Öldürülmemek için ellerinden geldiğince yalvardılar. Ancak süvariler onları anlıyormuş gibi gözükmüyordu.
Adamlar çok yalvarmalarına rağmen, süvarilerin okları fırlatıldı. Bazıları kafasından, bazıları boynundan vurularak, yere yığıldı.

Elleri kolları bağlı esirler ise yaşananları dehşet içinde izliyordu. Az sonra onlarda öleceklerdi. Süvarilerden lider görünümlü biri atından indi. Miğferini çıkardı ve altın gibi parlayan sarı saçlarını savurdu. Genç ve yakışıklıydı.
Yavaşça esirlerin yanına yaklaştı. Kılıcıyla ipleri kesti. Esirler ilk başta şaşırdılar ama sonra kurtuldukları için sevindiler. Ancak sevinçleri kısa sürdü. Diğer süvariler atlarından inerek, onları bileklerinden sıkıca bağladılar. Esirler kurtulmaya çalışsa da bu zordu. Bilekleri, ağaç kökleriyle bağlanmıştı ve kurtulması zordu.
Süvariler kısa süre bilinmeyen lisanda, tartışmaya başladılar. Tartışma kısa sürdü ama fazla hararetliydi. Tartışma bittikten sonra, esirler atların üstüne bağlandılar.
Süvariler tekrar atlarına bindi. Atlarını mahmuzlayarak yola koyuldular.

Esirler hiç bilmedikleri yollardan, şaşkınlıkla ve bazende korku içerisinde seyrederek geçtiler. Büyük bir düzlüğe çıktıkları sırada, gökyüzü yarı karanlıktı ve rüzgar serinlemişti. Atlılardan biri atından indi. Altın işlemeli miğferini çıkardı. Gözlerini bir avcı gibi kısarak, puslu dağların ardına baktı.
Bu sırada liderleri ile arasında bazı konuşmalar geçti. Ancak konuşmaları hızlı ve anlaşılması zor dildeydi.
Gözcü tekrar miğferini kafasına geçirdi ve atına bindi. Süvariler her zamankinden daha hızlı bir şekilde atlarını sürmeye başladılar. Hava kararıyordu ve uğursuz bir şeyin kokusu hissediliyordu.

Süvarilerden biri arkalarından onu takıp eden siyah kukuletalı adamı gösterdi. Süvariler liderlerinin emriyle iki grubu ayrıldılar. Bir grup dağın olduğu tarafa doğru giderken, diğer grup mağaraların olduğu yere yöneldi. Kukuletalı adam ise ortalıktan kaybolmuştu.

20
Kurgu İskelesi / Ynt: Kış Meleği
« : 08 Mart 2014, 12:31:28 »
Yorumlarınız için teşekkürler. Kaldığı yerden devam edecek. Aslında tam olarak yapmak istediğimi yapamamışım. Giriş kısmı aceleye geldi, üstünden geçemedim.

21
Kurgu İskelesi / Kış Meleği Bölüm 1
« : 08 Mart 2014, 08:39:19 »
Kış Meleği

Kış Meleği Giriş
Spoiler: Göster
Soğuk ve rüzgarlı bir geceydi. Kar taneleri hızlanarak yeryüzüne inmeye devam ediyordu. Üstelik gün boyunca hiç dinmemişti. Gutor ve adamları uzun ve kalın gövdeli bir ağacın altına ateş yaktılar. Birbirlerine sarılarak, birbirlerini ısıtmaya çalıştılar. Ancak üstlerindeki yamalı ve yırtık pırtık kıyafetler, insanın içini donduran soğuk havaya karşı gelemiyordu.
Grubun en irilerinden, Andersen, parçalanmış çizmelerini çıkardı. Ayağında oluşan yaraları kontrol etti. Ayağının altları feci şekilde kanıyordu ve durumu iyi değildi.

"Şu ayaklarımın haline bakın," diyerek ayağını havaya kaldırdı.

Gruptaki en yaşlı kişi olan, Kızıl Tragon, kolundaki keskin kesiği gösterdi.

"Bu halde, ne kadar vakit yaşarım bilinmez."

Onların bu konuşmasından sıkılan, Gutor araya girdi. Biraz sesini yükselterek:"Şunu kesin! Adamların morallerini düşürüyorsunuz."

Tragon, hiddetle ayağa kalktı. Kar taneleri o kadar hızlı yağıyordu ki göz gözü görmek zorlaşıyordu.

"Bizim için bir kurtuluş yok zaten. Senin sayende son ümitlerimizde tükenmiş oldu."

"Ne yani beni mi suçluyorsun? diyerek bir bakış attı Gutor.

"Tabii ki seni! Bizi yanlış yola sokan sendin. Ve bizi tehlikelere atan yine sendin. Şu halimize bak! Soğukta dönüp öleceğiz farkında değilsin."

Gutor, Tragon`un haklı olduğunu biliyordu. Hepsi onun yüzünden olmuştu. Eğer adamlarını, belirledikleri noktadan götürmek yerine başka bir yoldan götürmeseydi, şimdi köye varmışlardı.

Kendisini suçlu hissederek, gruptan uzaklaştı, Gutor. Onun ormanın derinliklerine doğru gittiğini gören kardeşi, Elder bağırmasına rağmen onu engelleyemedi.

"Onun için endişelenme, nasıl olsa ormanı çok iyi tanıyor," dedi Tragon, küçümser bir ses tonuyla.

Elder sinirlenmişti. Hışımla kılıcını çekti. Daha gençti ve kendini kanıtlamaya meraklıydı.

"Çok konuşuyorsun, Tragon. Senin o dilini kökünden koparacağım! Cesaretin varsa kılıcını çek!

Tragon, bir dakika bile tereddüt etmeden kılıcını çekti. Diğer adamlarda ayaklandılar. Elder`in yandaşları ve Tragon`un dostları göz göze geldiler. Ateşin etrafında dönerek, en doğru hamleyi yapacakları anı kolluyorlardı. İlk hamleyi, Tragon gerçekleştirdi. Elindeki küçük ve paslanmış bıçağı bir hamlede, Derrick`in boğazını sapladı.
Derrick kanlar için yere yığıldı. Elder ve yandaşları naralar atarak diğer grubun üstüne saldırdı. İki tarafta, soğuk havanın etkisiyle uyuşmuştu. Kılıçlarını savurmakta zorlanıyorlardı.

Kısa süreli dalgınlığı yüzünden, Elder, adamlardan biri tarafından tekme yedi. Sırtına aldığı darbe yüzünden, mücadele alanın dışında donmuş vaziyette olan derenin yanına yuvarlandı. Kılıcı ise başka bir taraftaydı ve ulaşılması zordu.
Adam ucundan kan akan baltasıyla ona yaklaşıyordu. Ağzından bazı küfürler savruldu. Baltasını havaya kaldırdı. Elder, korumasız olduğu için pes etti ve ölüme razı oldu. O baltanın, yere inmesinden sonra, Elder`in kafası, kanlar içinde havada süzüldü.

Elder`in yandaşları sayılarının az olması nedeniyle pes ettiler. Bu arada, Gutor hala ortalıklarda yoktu. Elder ve yandaşlarını bağladılar. Vakit ilerledikçe, Tragon meraklanıyordu.
Çünkü hala Gutor`dan bir iz yoktu.

Tam ayaklandıkları sırada, ormanın derinliklerinden acı bir çığlık duyuldu. Kısa süre sonra, dört bir taraftan, eli mızraklı atlılar ortaya çıkıverdi.

Kış Meleği Bölüm 1
Süvariler kısa sürede, Tragon ve adamlarının etrafını sardı. Aralarından bazıları cesurca davranarak, süvarilerin arasından sıyrılmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Süvarilerin ustaca kullandığı mızrakların hedefi olarak, can verdiler.

Olup biteni anlayamayan Tragon, kılıcını yere atmak için bir hamle yaptı. Onu yanlış anlayan süvarilerden biri, uzun ve altın süslemeli yayıyla, Tragon`u boynundan vurdu. Tragon, kanlar içinde yere yığıldı. Onun cansız bedenini gören arkadaşları teslim olmak için kılıçlarını yere bıraktılar.
Ancak atlılar hala üstlerine doğru gelmekteydi. Elinde yayı bulunan süvarilerin, oku fırlatılmaya hazırdı. Düşmanın yapacağı herhangi bir hamlede yaylarını salacaklardı.
Elinde mızrak olan süvariler ise mızraklarını, adamların boyunlarına doğrultular.
Tragon`un adamları af dilemek için eğildiler. Öldürülmemek için ellerinden geldiğince yalvardılar. Ancak süvariler onları anlıyormuş gibi gözükmüyordu.
Adamlar çok yalvarmalarına rağmen, süvarilerin okları fırlatıldı. Bazıları kafasından, bazıları boynundan vurularak, yere yığıldı.

Elleri kolları bağlı esirler ise yaşananları dehşet içinde izliyordu. Az sonra onlarda öleceklerdi. Süvarilerden lider görünümlü biri atından indi. Miğferini çıkardı ve altın gibi parlayan sarı saçlarını savurdu. Genç ve yakışıklıydı.
Yavaşça esirlerin yanına yaklaştı. Kılıcıyla ipleri kesti. Esirler ilk başta şaşırdılar ama sonra kurtuldukları için sevindiler. Ancak sevinçleri kısa sürdü. Diğer süvariler atlarından inerek, onları bileklerinden sıkıca bağladılar. Esirler kurtulmaya çalışsa da bu zordu. Bilekleri, ağaç kökleriyle bağlanmıştı ve kurtulması zordu.
Süvariler kısa süre bilinmeyen lisanda, tartışmaya başladılar. Tartışma kısa sürdü ama fazla hararetliydi. Tartışma bittikten sonra, esirler atların üstüne bağlandılar.
Süvariler tekrar atlarına bindi. Atlarını mahmuzlayarak yola koyuldular.

Esirler hiç bilmedikleri yollardan, şaşkınlıkla ve bazende korku içerisinde seyrederek geçtiler. Büyük bir düzlüğe çıktıkları sırada, gökyüzü yarı karanlıktı ve rüzgar serinlemişti. Atlılardan biri atından indi. Altın işlemeli miğferini çıkardı. Gözlerini bir avcı gibi kısarak, puslu dağların ardına baktı.
Bu sırada liderleri ile arasında bazı konuşmalar geçti. Ancak konuşmaları hızlı ve anlaşılması zor dildeydi.
Gözcü tekrar miğferini kafasına geçirdi ve atına bindi. Süvariler her zamankinden daha hızlı bir şekilde atlarını sürmeye başladılar. Hava kararıyordu ve uğursuz bir şeyin kokusu hissediliyordu.

Süvarilerden biri arkalarından onu takıp eden siyah kukuletalı adamı gösterdi. Süvariler liderlerinin emriyle iki grubu ayrıldılar. Bir grup dağın olduğu tarafa doğru giderken, diğer grup mağaraların olduğu yere yöneldi. Kukuletalı adam ise ortalıktan kaybolmuştu.

22
Kurgu İskelesi / Ynt: Bodrum Katı
« : 21 Ocak 2014, 19:53:46 »
Yorumlarınız ve ilginiz için teşekkürler. Diğer bölümlerde tırnak işaretlerine özellikle dikkat edeceğim. Yorumunuz için tekrar teşekkürler.

23
Kurgu İskelesi / Ynt: Bodrum Katı
« : 21 Ocak 2014, 16:57:28 »
Uzun süredir yazmıyorum imla hataları olabilir. Hatasız yazmaya özen gösterdim. Bu arada yorumunuz için teşekkürler. Ayrıca hikayemi devam ettirmeyi düşünüyorum.

24
Kurgu İskelesi / Bodrum Katı
« : 21 Ocak 2014, 16:38:46 »
Öncelikle merhabalar. Forumda yeniyim. Evde çok sıkıldım ve bir şeyler karaladım. Ne yazacağımı bilemedim. Doğru mu ettim yanlış bilmiyorum ama yayınlamaya karar verdim. Umarım beğenirsiniz. Devamını getirmeyi düşünüyorum. Uzun süredir yazı yazmadım hatalarımı söylerseniz sevinirim.

Bordum Katı
Elimde babamın tenis raketiyle evimizin bodrum katına indim.
Mutluyum.
Sabırsızım.
Heyecanlıyım.

Hiç vakit kaybetmeden bodrum katının lambasını yaktım. Köşedeki masanın üstünde duran radyoyu son sesine kadar açtım. Radyoda en sevdiğim grup olan Pearl Jam çalıyordu. Tenis raketini elektro gitar olarak hayal ettim. Elekto gitar tutar gibi tuttum raketi. Bir an için her şeyi unutmaya karar verdim. Annemin ve babamın kavgalarını, okul arkadaşlarımın benimle geçtikleri dalgaları...
Hepsini unuttum.
Mutluydum.
Ve hep öyle kalmak istiyordum.
Evet, şimdi ilk kez kendimi bir rockstarı olarak hayal ettim. Önümde binlerce insan, bana bağırıyor, beni öpmek istiyorlardı. Ama ben onlara yüz vermiyorum. Hatta biraz öfkeliyim. Parmaklarımı, sanki elektro gitar çalar gibi  tenis raketinin üstünde haraket ettiriyorum. Bu şarkıyı Pearl Jam söylemiyor.
Ben söylüyorum.
İnsanlar beni dinliyor, bana saygı duyuyorlar.
Benim için çığlık atıyorlar ama ben onları önemsemiyorum.
Çığlık atıyor, bağırıyorum.
Tüm öfkemle.

İnsanlar benimle beraber dans ediyorlar. Artık elimde elektro gitar var. Ben evimizin bodrum katında değilim. Ben büyük bir konserdeyim.
Saçlarım dağınık ve pis.
Ama önemli değil.
İnsanlar ilk kez benimle birlikteyken eğleniyorlar.
Şimdi gerçekten rockstarıyım. Elekto gitarımla havalara uçuyor ve çığlık atıyorum.
Hayranlarım öyle delicesine bağırıyorlar ki müziğin sesi az geliyor. Gidip sesini açıyorum.
Şarkının sözlerini içimde hissediyorum.
Annemle babam yine kavga ediyorlar. Ama ilk kez umurumda değiller.

Konserin en heyecanlı anında bir terslik oluyor. Kimse beni dinlemiyor. Müziğin sesi kesiliyor. Mikrofona haykırıyorum, bağırıyorum ama sesim çıkmıyor. Bir şey yolundan değil.
Ah hayır!
En büyük konserimi berbat ettim.
Şimdi insanlar bana üzüm atıyorlar.
Burada bir hiçbir şey yolunda değil.
Bana yumurta atmaları gerekirdi. Üzüm ne anlama geliyor?

Suratıma aldığım bir üzüm darbesiyle hayaller dünyasından, sefil dünyama geri döndüm. Ağabeyim duvara dayanmış kahkahalar atarak gülüyordu. Müziğin sesini kesen oydu, biliyordum.
Eğleniyordu.
Beni küçümsüyordu.
Benden nefret ediyordu.

Kendini gülmemek için zorladı. Ama elinde değildi. Onun için fazlasıyla komiktim. Bana doğru yaklaştı. Şimdi sert görünüyordu. Elimdeki tenis raketini aldı. Bir köşeye fırlattı. Başımı öne eğdim. Onun yüzünü görmek istemiyordum.

''Sen kendini rock yıldızı felan mı sanıyorsun? Sakın böyle hayallere kapılma, çünkü sen pisliğin önde gidenisin!

İşte bu çok sertti. İçimde bir şey eksilmişti. Sanırım bu kendime olan güvendi.
Ağabeyim, fırlattığı rakete baktı ve gülmeye başladı.

"Sen tenis raketini elektro gitar sanan ilk sefilsin! Şunu kafana sok! Sen asla bir rock yıldızı olamazsın! Kimse seni sevmez, kimse senin o iğrenç suratına bakmaz. Anladın mı?

Gözümden akan yaşları sildim. Kaşlarımı çatarak ona baktım.

"Anladın mı sersem? diye sordu bir kez daha.

"Ben bir rock yıldızı olamam," dedim.

"Tekrar et.

"Ben bir rock yıldızı olamam.

Artık ağlıyordum. Ağabeyimi iterek, bodrum katının merdivenlerini tırmandım. Koşarak odama çıktım. Ağabeyim hala arkamdan gülüyordu.

İğrençti.

Hiçlik.

Kendimi odama kapadım. Yatağımın altına uzandım. Hıçkırarak ağlamaya başladım. Hem ağabeyimden hem de kendimden nefret ediyordum.
Sonra tanrıya döndüm ve şunu sordum.

"Benim burada ne işim var?

''Beni neden bu dünyaya yolladın ki?

Sayfa: 1 [2]