Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - serhan1310

Sayfa: 1 ... 3 4 [5] 6
61
Kurgu İskelesi / Ynt: Casino Real ( 3 Yeni Bölüm Eklendi)
« : 15 Şubat 2014, 12:45:55 »
Sonunda introsunu oldukça beğendiğim casinodayız dedim :) ve bir sürü soru işareti oluşturmayı başardın. introyla karşılaştırınca bahis konusunun bu kurtarılan adamların hayatları olduğunu düşündürüyor bana ama ters köşede olabilirim. merak ettiğim kısa soluklu bir şey mi olacak yoksa daha derin ve uzun bir hikayeye mi sahip.

62
Kurgu İskelesi / Ynt: Minnas
« : 15 Şubat 2014, 12:13:33 »
sabırla sonuna kadar okudum dilbilgisi hatalarını dile getirmeyeceğim zaten biliyorsun ama bu şekil bir anlatımın içine çok fazla betimleme koyarsan okuması daha zor ve sürükleyici etkisi daha az oluyor. Betimlemelerden daha fazla diyaloglara yansıtabilirsen tasvirleri daha sürükleyici olur fikrimce. Devamında sanırım biraz daha hareketli bir bölüm bizleri bekliyor.

63
ıcınde vampırler oldugu ıcın basta es gecıp okuduktan sonra tek solukta bıtırererek eeee sımdı dıye mausu caresızcw asagı surukleyıp devamını arama durumuna dustum. Yaslı adam oyle sıgara ıcıyokı benımde ıcessım geldı ılk basta marlboronun eskı reklam fılımındekı meshur kovboyu canlandı gozumde. Bankadakı catısma sahnesı cok ıyıydı. Matrıx 1 fılmındekı o meshur slow motıon catısma canlandı adeta. Onemsız bır soforun bıle aractakı hareketını tasvırın bır hıkayeden daha cok sankı fılım senaryosu hıssı uyandırdı bende kı bu benım gercekten sevdıgım bır olay. Devamını merak ettım neden nıye ve artık su vampırler amaclarını acıklansın yaff :)

64
yorumun ıcın tesekkurler. Sunu belırtmelıyımkı begenılmedıgını dusunup hasır altı etmeyı planlarken, tesvık edıcı takıbınden dopıng alarak devam etme kararı verdım.

65
Kurgu İskelesi / Ynt: FULÛ
« : 14 Şubat 2014, 08:29:29 »
kabıle kurgusu ılgınc geldı fakat ardarda gelen sıralı cumlelerın sonlarında   cıktı,asıldı,bırakdı vs. Sureklı dı dı seklınde sonlandırman bır sure sonra sıkıcı bır etkı yaratıyor. Imla hatalarını ıse yazmanun heyecanına kapılıp benımde sıklıkla yaptıgım gıbı kendını kurguya kaptırmandan oldugunu dusunuyorum.

66
 On yıl önce

   “Hadi oğlum geç kalacağız partiye.” diyen Aybars marketin dışında içtiği sigaranın dumanından halkalar yapmaya çalışıyordu. Siyah bir kot üstüne sevdiği metal müzik gurubunun tişörtünü giymişti.

   Bülent, dışarıda bekleyen iki arkadaşının sabırsızlığına aldırmadan, marketin raflarındaki çerezlere göz gezdirmeye devam etti. İki arkadaşından en iyi Serkan’la anlaşıyordu. Neredeyse her konuda aynı fikirlere sahiptiler ve ikisi de mistik, gizemli ve sıra dışı şeylere oldukça meraklıydılar.

   Sonunda çerez almaktan vazgeçip kasadaki adamdan bir paket camel istedi. Adam, uzun yıllardır bu işi yapıyor olmanın verdiği, otomatikleşmiş bir hareketle sigara paketini uzattığında Bülent cüzdanını arabada unuttuğunu fark etti.

   “Bir saniye cüzdanı arabada unutmuşum” diyerek marketten çıktı. Adamın muhtemelen arkasından bir küfür ettiğini belli belirsiz duysa da aldırmadı.

   “Sonunda” dedi Aybars.

   “Bekle oğlum sigaram yok, arabadan cüzdanı alacağım.”

   Serkan, daha fazla vakit kaybetmek istemediğinden “Oğlum boş ver bende sigara var.  Songül’ün doğum gününe geç kaldık. Durmadan mesaj atıyor.” Dedi.

   “Tamam be, sana da Songül’üne de…”

   Üçü de arabaya bindikten sonra Serkan arabayı çalıştırıp tam gaza basacakken Bülent “Durun bir saniye” dedi.

   Sabırsızlaşan Serkan “Yine ne oldu?” diye söylendi ama arabayı da hareket ettirmemişti.

   “La tam bu anı daha önce de yaşamıştım. Gaza basıp gidiyorduk.”

   “Sayende hala gidemiyoruz.” Diye alayla güldü Aybars.

   “Şu matrix filmindeki dejavu sahnesi geldi aklıma. Sağlam filimdi. Bir ara nostalji yapıp üç filmi birden izleyelim mi?”

   “Olabilir.” Diye Serkan’ın teklifini aklındaki yapılacaklar listesine ekleyen Bülent, cüzdanını kapıp bir anda arabadan dışarı fırlayarak koşar adım markete yöneldi.

   “Ne yapıyorsun.” Diye arkasından bağırdı Serkan.
   “Sigarayı alıp geliyorum hemen.”

   Arabaya geri döndüğünde, Serkan arabayı dostluk parkının yanındaki yol üstü marketten, ana yola doğru sürmeye başladı. Yol boyunca dizili sıra sıra çam ağaçları, gölgesinde kalmış oyuncakları hava karardığında oldukça tekinsiz gösteriyordu.

   “Oğlum sigara var dedik ya ne gerek vardı? Saat on buçuk oldu” diyen Serkan bir yandan arabayı sürüyordu.

   “Ya dedim ya bu anı daha önce yaşamıştım diye. Fark ettim ki bunu her insan yaşıyor ama olanı değiştiremiyor çünkü belirdiği gibi kaybolan bir düşünce.”

   “Eeeee.” Diye araya girdi Aybars.

   “Eeesi sigarayı almadan gitmedik ve bir dejavu’ yu değiştirdim.”

   “İyi bok yedin. Kıçın murada erdi mi?” diye güldü Serkan, sert bir virajdan sağa doğru dönerken. O sırada Aybars teybin içindeki heavy metal gurubun cd sini çalıştırarak aralarındaki saçma diyaloğa müzikle son verdi.

   Yarım saat sonra Yenimahalle’ye vardıklarında saat akşam on bir olmuştu. Tipik bir memur semtiydi. Yaz ayında olmalarına rağmen hafta içi günlerde sokaklar her zaman olduğu gibi bomboştu. Serkan yolu şaşırmıştı ve ara sokaklarda tanıdık bir yer bulabilmek umuduyla bilinçsizce ilerliyorlarken, önlerinde aniden beliren adama çarpmamak için sert bir fren yaptı.

   Karşılarındakinin bir adam olmadığını üçü de aynı anda fark etmişti.

   “O ne lan.” Diyen Serkan, arabanın tam karşısında, boyu bir buçuk metreyi geçmeyen ve iri gözleriyle kendilerini izlemekte olan şeye şaşkınca bakıyordu.

   Kısa bir anlık duraklamadan sonra Serkan aracı geri vitese takıp uzaklaşmak istedi ama araç stop etmişti ve çalışmıyordu. Panik içinde sürekli kontağı çevirip marşa basıyordu ama nafile.

   “Cin mi oğlum bu?”

   “Cin diye bir şey yoktur?” dedi Aybars. Ateist olduğu için bu tür şeylere de inanmıyordu. “Belki de dünyaya düşmüş bir uzaylıdır ha?” diye sorarken içlerinde tek korkmamış gibi görünen oydu.

   Bülent karşılarındaki varlığa zihninde kulaksız ismini verdi. Kulaklarının olması gerektiğini düşündüğü yerde sadece şekilsiz iki delik vardı. Üstünde hiçbir giysi olmasa da cinsiyetine dair bir şey belli olmuyordu. İri gözlerinin tam ortasından, burun olabileceğini düşündüğü, ufak bir çıkıntı aşağı doğru kıvrılıyordu. Ayaklarına baktı. Ters değil diye rahatladı. Hemen her hikâyede cinlerden ters ayaklı olurlar diye bahsedildiğini duymuştu.
 
   “Korkmayın” dedi Kulaksız. Ama bu mantıksızdı. Bir şey söyleyebilmesi için bir ağzının olması gerekiyordu.

   “Serkan sende duydun mu?” diye sordu korku ve heyecanla. Birçok insanın aksine hep sıra dışı bir şeylerin parçası olmak istemişti ve şimdi tamda böyle bir durumdaydı.    

   “Duydum, Aybars haklı belki de gerçekten bir uzaylıdır ve telepati kuruyordur.” Heyecandan farkında olmadan kekelemişti.

   Bir kahkaha yankılandı zihinlerinde. Ardından yoğun bir öfke hissettiler.

   Aybars sinirle “Oğlum ver şu levyeyi gidip kafa göz dalalım şu g.tten bacaklıya.”

   “Bu sizin içi hiç iyi olmaz. Zaten düzeni bozdunuz. Ama bizimde kurallarımız var o yüzden sizi silmeyeceğiz”

   “Ne istiyorsun lan bizden?” diye bağırdı Serkan. Hala çaresizce arabayı çalıştırmayı deniyordu.
 
   “Zihninizi bir adım öne çıkardınız ve kilidi kırdınız.”

   “Ne yaptık lan. Adam gibi konuş.”

   “O sigara için gereğinden fazla oyalandınız.”

   “Nesin lan sen şaka mı? Korku filmi replikleri gibi konuşmayı bırak ta kameraları göster el sallayalım olsun bitsin.”

   “Korkmanıza gerek yok. En azından şuan için…” zihinlerinde yankılanan kulaksızın sözlerindeki tehdidi iliklerine kadar hissetmişlerdi.

   “O zaman bırak ta yolumuza gidelim ve bu olay tuhaf bir kafayı bulma hali olarak kalsın.”

   “Bazı şeyler için geç. Bazı şeyler için erken. Zaman saat döndüğünce işler, bir çarkı yerinden oynattığınızda saat durur, zaman durur. Önce anlamalısınız sonra saat çalışır.”

   “Neyi anlamalıyız” diye sordu Bülent. Korku duygusu giderek kaybolurken merakı hat safhaya tırmanmıştı.

   “Düzen tıpkı bir saat gibi işler. Milyonlarca çarktan oluşan bir saat. Bu çarklardan birini yerinden oynatırsanız düzeltmek için o küçük çarkı bulmak gerekir, çünkü düzeltmezsen saat çalışmaz ve bazen o çarkı bulmak için başka birçok çarkı yerinden çıkarman gerekir.”

   “Eee şimdi bir sigara aldık ve düzen mi bozuldu?” Bülent’ e dönen Aybars “Dejavu’ yu bozdun ha” dedi. İçten içe eğleniyordu. “Atalım paketi gitsin o zaman.”

   Bir anda kendilerini yolda buldular. Marketten çıktıktan sonraki keskin virajdalardı. Serkan bir anda kendine gelerek direksiyonu kırdı ve karşıya geçmekte olan bir yayaya hızla çarptı. Daha olayın şokunu üstünden atamadan yine ıssız yolda buldular kendilerini. Karşılarındaki kulaksız bıraktıkları yerde duruyordu.

   “Ne oluyor lan burada, öldük mü? Yoksa” dedi arka koltukta oturmakta olan Bülent. Belki de araftayız diye düşündü. Ya da öldükten sonra böyle bir kaos mu başlıyordu?

   “Oyalanmasaydınız olması gerekenlerdi bu.”

   “Eğer birisine çarpacaksak oyalandığımız daha iyi olmamış mı?”

   “Belki de daha net anlamalıyım. Çokta uzak olmayan bir zamanda tıpkı sizin gibi bir adam programı değiştirdi. Tren raylarından bir çocuğu kurtardı.”

   “Kim olsa bunu yapardı. Bu insani bir refleks.” Diye araya girdi Serkan. Yine de kulaksızın anlattıklarına dikkat kesildi.

   “Yıllarca unutulmayacak olaylara neden oldu.”

   “O kadar meşhur olmuşsa kesin tanıyoruzdur” dedi Aybars.

   “Alois Schicklgruber”

   “Bu saçma soyadlı adamı hiç duymadım.” Diye cevapladı Serkan. Tarih derslerinde içlerinden en iyisi hep o olmuştu.

   “Ah evet duydunuz. Alois büyüdü ve otuz dokuz yaşında soyadı Hitler oldu. Sonra evlendi, beş çocuğu oldu ama ikisi hayatta kaldı. Bunlardan birisi oğlu Adolf Hitler.”

   Uzun bir sessizlikten sonra  “Aman tanrım kelebek etkisi teorisi.” Dedi Bülent şaşkınlıkla. Teoriyle aynı ismi taşıyan filim aklına gelmişti.

   “Bununla bitmedi dünya üzerindeki etkileri. Onu kurtaran adam o esnada yere düşünce felç oldu. Eğer olmasaydı bir kızı olacaktı ve o kız kanserin kesin tedavisini bulacaktı. Yerinden oynayan bir çark ve milyonlarca yaşam ile milyonlarca ölüm yer değiştirdi.”

   Bu gerçek olamaz diye düşündü Bülent “Başka böyle bir olay oldu mu?” diye sordu merakla.

   “Pek çok kez…Atom bombası mesela, sonra Çernobil faciası olmasaydı sonsuz bir enerji kaynağı bulunacaktı, dünya savaşları, otuz sekiz yıldır durdurulamayan Türkmenistan doğal gaz yangını, Endonezya çamur patlaması…vs. daha pek çok şey.”

   Duyduklarını kavramaları uzunca bir vakit aldı. Hepsinin aklında oluşan soru aynıydı şimdi biz neye sebep olduk ve ne olacak.

   “Olacak olan döngü sizi o kişiyle yine bir araya getirecek. Her şeyi düzeltebilir ya da büyük bir felaketin parçası olabilirsiniz. Sınırı geçtiğiniz için dejavu dediğiniz olayı hayatınızın her anında hissedeceksiniz ama tek bir değişikliğin nelere mal olabileceğini unutmayın. Ve artık bizleri de her zaman görebileceksiniz, ama işlerimize karışacak olursanız” bir anlık duraksadı kulaksız. Ne demesi gerektiğini bilmiyormuş gibiydi. “iyisi mi karışmayın.” Dedi sonunda sadece.

   “Sen nesin?”

   “Sizin için kulaksızım.”

   “Peki şimdi ne yapmamız gerekiyor?” Diye bağırdı, Serkan ama kulaksız ortaya çıktığı gibi bir anda kaybolmuştu. Tekrar çalana kadar varlığını unuttukları müzik üçünün de yerinden sıçramasına sebep oldu. Araba tekrar çalıştığında durdukları yerde değil de, doğum gününe gitmek üzere yola çıktıkları Songül’lerin evinin önünde buldular kendilerini.

   Hepsi olanlara inanmaz gözlerle birbirlerine bakıyorlardı. Arabanın dijital saatine baktıklarında saat 23:01’ i gösteriyordu. Bu imkânsız diye düşündüler. Neredeyse bir saattir kulaksızla konuşuyorlardı ama zaman hiç geçmemişti. Tam saatinde partiye yetişmişlerdi. Akıllarındaki hiç bir soruyu dile getiremeden dalgın hareketlerle araçtan inip, hiçbir tat alamayacakları kesinleşen partiye katıldılar…


ON YIL SONRA (günümüz)

67
Kurgu İskelesi / Ynt: Casino Real
« : 13 Şubat 2014, 21:08:48 »
Merak uyandırıcı ve sürükleyici. Bende oluşturduğu tek olumsuzluk “Kapıdan çıh, sağa dön yürü yürü, goridorun sonunda solda..” cümlesi oldu. Başta şivesiz konuşan sonra birden bire konuşma tarzı değişen bir imaj yarattı bende.

68
Kurgu İskelesi / Ynt: Kara DESTAN
« : 13 Şubat 2014, 20:56:42 »
Bende okurken ilk başlarda yüzüklerin efendisinden, dokuzları ve minas morgulun büyücü kralını anımsatırken sonrada diğer arkadaşların belirttiği gibi deccal, baal gibi isimler çok göze batıyor ve virgüller konusunda bana hem yerinde kullanılmamış hemde  eksik kullanılmış geldi. Tüm bunlara rağmen isimlerdeki düzeltmelerle beraber bir kurgu içerisinde olduğu zaman bana göre okunabilirliği var

69
   Bölüm büyük hata

   Uyandığında hiç uyku sersemliği hissetmedi. Bülent, hemen her insanın yaşadığı bu duyguyu hayatı boyunca hiç tatmamıştı. Doğruca banyoya gidip yüzünü yıkadıktan sonra, diş macununu farkında olmadan ortasından sıkınca “Allah kahretsin” dedi. Bu anı daha önce de yaşamıştım diye aklından geçirirken, aynadaki aksine bakarak “DEJAVU” dedi. Kelimeyi oluşturan her harf dudakları arasından tiksintiyle süzülmüştü. Vakit kaybetmeden üstünü değiştirip işe gitmek üzere evden ayrıldı.

   Sokağa çıktığında Ankara’ yı gerçekten de hiç sevmediğini düşündü. Kendisini gören site bekçisi yanına geldiğinde, adam daha ağzını açmadan ne diyeceğini biliyordu. Tıpkı birkaç metre uzakta top oynayan çocuğun her an düşmek üzere olduğunu ve kolunu kıracağını bildiği gibi…

   “Dejavu” dedi tekrar farkında olmadan.  Sanki bu kelimeyi yeterince söylerse olayların seyri değişebilecekmiş gibi.

   “Buyurun Bülent Bey.” site bekçisi kendisine bir şey söylendiğini sanmıştı fakat o sırada acı dolu bir yakarış adamın dikkatini dağıttı. Adam oyalanmadan yere düşen çocuğun yanına koşarken “Bu ay site aidatları…”

   “ Yirmi lira arttı” diye adamın sözünü tamamladı Bülent. Bir şeylerin olacağını bilip de engel olamamanın verdiği buruk acıyı tekrar hissedip çaresizliğine küfür ederek birkaç sokak aşağıdaki metro istasyonuna doğru yürümeye başladı. İçinden çocuğun yardımına koşmak geçse de bunu yapamayacaktı. Birkaç adım ilerlemişti ki cep telefonunu eline aldı. Tam beklediği anda çaldı telefon. Ne bir saniye önce ne bir saniye sonra… Bu aslında iyi bir şeydi ama bir kez olsun şaşırmayı her şeyden çok istiyordu. Dünyanın programlı düzeninden sapabilmeyi… Ama bunu kesinlikle yapmaması için uyarılmıştı.

   “Efendim”

   Arayan Şule’ydi. İşe başlayalı birkaç gün olan kız oldukça acemiydi. Daha önce birkaç barda garsonluk tecrübesi vardı ama Zehirde çalışmak için bundan çok daha fazlası gerekirdi. Bülent kızı istemese de ortağı işe alması için ikna etmişti. Kızın trajik hayat hikâyesi Serkan’ı oldukça etkilemişti ve bir şekilde onu kurtardığını düşünüyordu.

   “Bülent Bey, bir polis memuru geldi ve sizi sordu.” Dedi kız. Sesinden oldukça telaşlı olduğu belli oluyordu.

   “Konu neymiş söyledi mi?”

   “Dün bar müşterilerinden biri ölü bulunmuş?”

   “Bizimle ne ilgisi varmış?”

   “Bir şey söylemedi ama burası çok karışık. Bir sürü polis var ve acilen sizinle ve Serkan Beyle görüşmek istiyorlar.”

   “Serkan’ı ben ararım. Endişelenmene gerek yok, muhtemelen rutin bir sorgulamadır. Barın güvenlik kayıtlarına filan bakacaklardır. Bir saate orada olacağımı söyle onlara.”

   Bülent telefonu kapattığında metro istasyonuna varmıştı. Gelen trenden birkaç saniye önce inmiş, telaşlı bir kalabalık yanından geçerken, Serkan’ı aradı. İkinci aramasında telefon açıldı.
 
   “Ne haber Serkan?” diye sıradan bir şekilde selamladı.

   “Fabrikadayım. Beklediğimiz mantarlar hala gelmedi ve talep edilen üretim miktarını karşılayamayacağız.”

   “Bir saat içinde mekâna gelebilir misin? Sanırım ufak bir sorun var.”

   “Önemli mi?”

   Bülent, Şule’yle olan konuşmasını anlattığında Serkan hiç cevap vermedi.

   “Orda mısın?”

   “Sanırım daha büyük bir sorunumuz var.”

   “Ne demek istiyorsun.”

   “Ben… Ben biliyorum yapmamam gerekiyordu ama. Kızım Melis… Kulaksızları onun yanında gördüm. O daha küçücük bir çocuk. Sen olsan, sen de aynı şeyi yapardın. Durdurmaya çalıştım ama onlar… Onlar, biliyorsun dinlemezler. Ben de yapmam gerekeni yaptım.”

   Bülent diyecek bir şey bulamadı. Aklına hiçbir şey gelmiyordu. On yıl önce o lanet olası sigarayı hiç almamalıydım diye düşündü. Uyarılmışlardı.

   “Alo Bülent orda mısın? Bak gerçekten üzgünüm ama onların bizi denemesine tahammülüm kalmadı. Eşimi aldıklarında izin verdim biliyorsun. Ama kızım.”

   “Bir saat sonra mekânda buluşalım. Şu polisleri başımızdan savdıktan sonra beraber düşünürüz.”

   Telefonu arkadaşının yüzüne kapatan Bülent “Allah Kahretsin” diye bağırdı. Bu davranışı, Batıkent metrosunun çevresindeki kalabalıktan birkaç umursamaz bakış kazanmasına neden olmuştu. Ardından hiçbir şey olmamış gibi istasyonun merdivenlerinden inip gişelerden geçti. Çok geçmeden gelen trene binip, iki kişilik koltuklardan birisine yerleştiğinde, kulaksızlarla ilk karşılaştığı on yıl önceki günün hatıraları da onunla beraber son istasyon Kızılay’a kadar takip etti…



70
Kurgu İskelesi / Ynt: Bilinmemesi Gereken
« : 13 Şubat 2014, 13:25:26 »
t cetvelı olayı superdı gercekten guldurdu, akıcılık gızem ve espırı bır arada. Devamını beklıorum

71
Kurgu İskelesi / Ynt: Esinlenilmiş Gerçekler
« : 12 Şubat 2014, 16:47:37 »
akıcı eglencelı ve yarattıgın evrenı konusma metnı seklınde aktarman hos olmus. Normal bır tasvırle bukadar bılgı aktarımı cok daha zor olurdu. Serıyı merakla beklıyenler arasına ekle benıde.

72
Kurgu İskelesi / Ynt: Esinlenilmiş Gerçekler
« : 12 Şubat 2014, 16:47:23 »
akıcı eglencelı ve yarattıgın evrenı konusma metnı seklınde aktarman hos olmus. Normal bır tasvırle bukadar bılgı aktarımı cok daha zor olurdu. Serıyı merakla beklıyenler arasına ekle benıde.

73
Kurgu İskelesi / Ynt: Zuah Mühürleri (4. bölüm eklendi)
« : 12 Şubat 2014, 16:16:57 »
tesekkurler dunhan. Hafta sonu yenı bolumu yazıcagım. Yogun ıs temposundan dolayı saglam olduguna ınandıgım kurguyu yorgunken yazmak ıstemedım. Bu yuzdendırkı hafta ıcı daha cerez olduguna ınandıgım kanal zehır e basladım.

74
Kurgu İskelesi / Ynt: Kıpkısa Kulübü
« : 12 Şubat 2014, 12:48:17 »
ıslaktı sacları, umutları ve bogulan korkuları gıbı. Islaktı; buradakı dıger her sey gıbı...

75
Kurgu İskelesi / Ynt: KANAL ZEHİR (bir gerilimin güncesi)
« : 12 Şubat 2014, 00:19:25 »
Iyi bir gozlemcisin. Yapilan yorumlarca vardigim genel kani hayali bir evrende cinsellik ustu kapali hatlarla olunca ve yerindeyse hos karsilaniyor ama gunumuz korku gerilim unsurlari icerik olarak zaten direk daha ust bir yas sinirina hitap ettiginden biraz daha detaylandirilabilir. Bu gerilimin icerisinde gercekciligi bir nebze artiran detaylar verme ozgurlugu sunuyo. Yazmadan once beklentileri arastirmak gibi bir huyum var :) degerlendirdigin icin tesekkur ederim. Iki kez hakkaten fazla deginmisim ama burada siz dostlarin elestirileri sayesinde bu tur sivrilikleri duzeltebilecegime inaniyorum.

Sayfa: 1 ... 3 4 [5] 6