Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - estarriol

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 7
46
Vakıf Serisi / Bağlantılı Seriler ve Eserler
« : 16 Nisan 2012, 00:38:47 »

Galaktik İmparatorluk Serisi

Merkezi Trantor olan ve Samanyolu Galaksisi'ni insanlık tarihinde ilk kez bir araya getirmiş olan Galaktik İmparatorluğun gelişme ve yükseliş dönemini konu alan eserler dizisidir Galaktik İmparatorluk Serisi. Günümüzden on binlerce yıl sonrasını konu alan bu romanlar, hem Vakıf'ın üzerine inşa edileceği Galaktik İmparatorluğun gelişmesini izleme imkanı sunuyor bizlere, hem de yazıldığı dönemin siyasi atmosferinden, yani İkinci Dünya Savaşı sonrasından esintiler barındırıyor.

- Zamandan Kaçış (Pebble in the Sky)
- Tanrılar ve İmparatorlar (Currents of Space)
- Sonsuzun Tohumları (Stars Like Dust)

Robot Serisi

Robot serisi tanıtımı için tıklayınız.

- Çelik Mağaralar (The Caves of Steel)
- Güneşin Tanrıları (The Naked Sun)
- Şafağın Robotları (The Robots of Dawn)
- Kurtarıcı (Robots and Empire)

Diğer Bağlantılı Eserler

Bu bölümde yer alan eserler, aslında ne vakıfla, ne de diğer serilerle doğrudan bağlantılı olanlar. Burada yer alacaklar, çünkü yukarıdaki eserlerden biriyle yahut birkaçıyla bazı ortak noktalara sahipler. Bu ortak noktalar, robotlar da olabilir, imparatorluk da, Asimov'un kullanmış olduğu diğer temel kurgusal elementler de.

- Ben, Robot (I, Robot)

47



Yazarı:
Isaac Asimov

İlk basım tarihi: 1952

Ülkemizdeki basım tarihleri: 1954 (Çağlayan Yayınevi), 1984 (Altın Kitaplar Yayınevi)

Bağlı olduğu seri: Galaktik İmparatorluk Serisi


Tanrılar ve İmparatorlar bizi 34500 lü yıllara, yani başkenti Trantor olan o büyük imparatorluğun, galaksinin büyük kısmına hükmediyor olduğu bir çağa götürüyor. Ve hikaye her zamankinden karamsar başlıyor : İmparatorluğa bağımlı olmayan gezegen Sark, Florina adlı gezegeni sistematik biçimde sömürmektedir. Florinalılar uzun zamandır, “kryt” adı verilen bir tekstil hammadesini üretmeye zorlanmaktadır ve halkın çoğunluğu bu uğurda köle-işçiler haline getirilmiştir. Ayrıca Sarkitlerin bununla da kalmayıp Flornianları kendilerine denk olmayan bir ırk olarak görmeleri söz konusudur. Bu yöntem ve hal sayesinde kontrol edilemez biçimde zenginleşen Sark’ı saf dışı bırakma girişimleri sonuçsuz kalmış, bu süreç içerisinde Sark, gücüne güç katmıştır. Florina ise yalnızca kendi yüzeyinde yetişen ve gezegeni kaçınılmaz bir biçimde sömürge haline getiren “kryt” yüzünden çaresiz durumdadır.

İşte bu karanlık atmosferin ortasında bir adamın belirmesiyle gerçek hikaye başlayacaktır: Uzun zamandır Florina'nın işçi toplumuyla beraber yaşamakta olan bir adam... Hafızasını yitirmiş ve kendine yetebilmekte ciddi sıkıntılar yaşayan bu adam, Rik, kendi bilmese de, taşıdığı bilgiyle romanın kilit adamı haline gelmektedir.

Rik, aslında bu gidişata dur diyebilecek bilgi ve yeteneğe sahip, Arzlı bir bilimadamıdır. Ve bir tabula rasa olarak uyandığı bu dünyanın kaderi onun ellerindedir. Tabi önce kim olduğunu hatırlamalı ve neden Florina'da olduğunu keşfetmeli. Zira vakit daralıyor ve tehlike yaklaşıyor. Florina sanıldığından çok daha büyük bir tehlike altında ve sebebini keşfedebilecek yalnızca bir kişi var: Uzamsal Analist Rik...

Diğer İmparatorluk eserleri gibi Soğuk Savaş döneminde yazılmış olan bu romanı İmparatorluk Serisinin kalanından ayıran yanı bana kalırsa sömürgeciliğe göndermeler yapıyor, hatta sömürülen Afrika ülkelerinden yana alenen bir tavır dahi takınıyor olması. Ters bir yaklaşımla bir çeşit Amerikan propogandası yaptığını söylemek bile mümkün. Ama asıl şaşırtan propogandayı "Stars, Like Dust..." adlı romana saklamak için burada bitiriyorum yorumumu.

Yakında ülkemizde de tekrar basılması ve keyifle okumanız dileğiyle.

-Bu hatırladığım gerçekten korkunç bir şey, ama hatırladığım zaman, daima doğru hatırlarım. Bu öğleden sonra aklımda beliriverdi.
-Evet?
-Dünyadaki herkes ölecek. Florina'daki herkes...

48
Vakıf Serisi / Ynt: Vakıf ve Bilimkurgu
« : 15 Nisan 2012, 04:36:15 »
Yorumunun son paragrafında kurduğun cümleleri hak ediyor olduğuma bir an inandım Hazal, çok mutlu bir an oldu benim için, teşekkür ederim. :) Umarım ileride bundan daha güzel yazılar yazarım ve şimdikinden daha az şımarırım.

Asimov'a ilişkin sözlerinin arasında kendisinin tepkisini ortaya koyduğundan bahsetmişsin, bu tür bir görüşü daha önce başka bir yerde görmüş olmamakla birlikte katılıyorum, hatta belki yazıda da öyle bir izlenim vermiş olabilirim, vermiş isem, bu benim görüşümdür onu eklemiş olayım.

Vakıf kelimesinin ve bir siyasi yahut parasal rejim olarak vakıfın etkisi beni de cezbediyor açıkçası. Kulağa kapitalist gelmiyor bir kere. Şovenist hiç değil sonra. Ama öyle fazla demokratik de durmuyor. Kısaca ne fazla hırçın, ne fazla romantik. Tam kararında bir yapı. Belki de İstanbul'daki martıları beslemek için dahi Vakıflar kuran insanların torunları olduğumuzdan yatıyordur kafamıza, bilemedim.

Bir de yazının saflığına ve açıklayıcılığına ilişkin yorumlara kanmamaya davet ediyorum forum halkını. Fırtınakıran burada böyle izleyici gibi duruyor ama fahri redaktör olarak kendisinin yazıda payı büyüktür. Paparayı yemeden düzgün yazamıyorum ben çünkü. :D Bu haline tek başına gelmiyor bu yazılar kısacası. O sebepten ayriyeten teşekkür ederim size Hanımefendi.

49
Vakıf Serisi / Ynt: Vakıf Serisi Soru Hattı
« : 14 Nisan 2012, 21:18:47 »
Soru geldi ! :D Hakikaten mutluyum şu an. Hemen cevap verelim hanımefendiye.

Başlangıç olarak sorunun doğrudan yanıtını vermek gerekirse Asimov'un kaleminden çıkmış olan diğer birçok eser gibi "Ben, Robot" da Vakıf Serisi ile bağlantılıdır. Bağlantılıdır çünkü, Robotlar, insanlığı Galaktik İmparatorluğun kurulmasına götürecek olan tarihsel süreçte yadsınamaz bir rol sahibidirler.

Soruyu yine de ben biraz genişleteyim, bu arada fazla ileri gitmek istemeyenler burada inebilirler. :D
Şimdi durum şöyle: "Ben, Robot" kitabı, içlerinde zaman zaman aynı karakterleri rol alıyor olsa da, kurgusal olarak birbirinden bağımsız olan öykülerden oluşan bir kitaptır.

Kısaca anlatmak gerekirse, Susan Calvin' in US Robotics firmasında çalışmış olduğu yıllar içerisinde şahit olduğu, haberdar olduğu yahut başından geçen ilginç olaylardan bahsetmektedir "Ben, Robot".

Bu noktada Vakıf açısından önemli olacak adımlar atılmıştır tabi ki. İlk "Pozitronik Beyin"i yapan, "Üç Robot Yasası"nı (Kitaptaki Runaround adlı hikayede bu yasalar ilk defa anılmışlardır.) hayata geçiren, hatta "Hiper Atomik Motor"u yapıp da uzaya açılmayı mümkün kılan şirket hep US Robotics olmuştur çünkü. Sırf bu sebeple bağlantılı bir eser olarak anılabilir "Ben, Robot".

Vakıf Bölümünü sitemizden takip edenlere ufak bir müjde vermek istiyorum, yakın bir zamanda Ben, Robot adlı kitaba dair bir başlık açmayı düşünüyorum. Dolayısıyla kitapla ilgili en iyi detayları o yazıya saklamak isterim müsaadenizle. Umarım cevabım şimdilik yeterli olmuştur :).

50
Kurgu İskelesi / Ynt: Amaterasu: Beyaz Kurdun Kaderi
« : 14 Nisan 2012, 00:33:56 »
Gerçek bir destan girişi olmamış mı? Bir de hani binlerce sene önce yaşanmış bir kahramanlığı "Birinin bu kahramanlığı anlatması gerekiyordu çünkü." tadında aktarmışlar gibi durmuyor mu?

Birinci ağızdan anlatılması meselesine gelince, katıldım ben ona. Bazen dava çok ağır olduğunda, davayı yürüten kahramandan başkası anlamaz, anlatamaz ya, öyle bir hava verdi bana. Bir de ilk kez bu tür içeriğe sahip bir öyküde toplumsal yozlaşmaya karşıt bir arka plana rastladım.

Öyküde yalnız bir destekçi var, ama biz de gerçek hayatta destekçiniziz hanımefendi. Çok hoşuma gitti. Başladığı gibi devam etsin istedim.

51
Vakıf Serisi / Zamandan Kaçış - (Pebble in the Sky)
« : 12 Nisan 2012, 12:11:54 »



Yazarı:
Isaac Asimov

İlk basım tarihi: 19 Ocak 1950

Ülkemizdeki basım tarihleri: 1984 (Altın Kitaplar Yayınevi), 1983 (Baskan Yayınları)

Bağlı olduğu seri: Galaktik İmparatorluk Serisi


Emekli bir terzi olan Joseph Schwartz, her gün yürüdüğü sokaklardan birinde yürürken bir Nükleer Laboratuvar kazasının kurbanı olur. Felaketler yaratan bu kazaların ortaya çıktıkları her an insanların hayatlarını kökünden değiştirdiğini hepimiz biliriz. Ama bu defaki daha başka olacaktır... Zira Schwartz, zamanın -romandaki bir karakterin tahminine göre- 50.000 yıllık bir dilimini bir anda geride bırakmıştır.

Kendini bu uzun zamanın ortaya çıkardığı yeni bir dünyanın ortasında, farklı bir dilde konuşup farklı işlerle meşgul olan insanların arasında bulur. Bu kadarıyla da kalmamıştır başına gelenler. Ciddi bir hafıza kaybı da söz konusudur Schwartz için. Ve çevresindeki yardımsever! İnsanların kendisinin zihinsel açıdan problemli, hatta belki de engelli olduğuna kanaat getirmeleri, başına geleceklerin bununla bitmediğinin habercisidir. Çünkü tedavi adı altında ona uygulanan prosedür beklediği kadar masum değildir.

Romanın, özellikle Vakıf'ı okumuş kimseler açısından ilginç olan bir yanı var ki o da Dünya'nın son döneminde geçiyor olması. Çünkü -sebebi hiç belirtilmiyor olsa da- büyük radyoaktif bölgeler var Dünya'da Schwartz'ın sıçradığı bu çağda. Böylece efsanevi Arz'ın akıbeti hakkında biraz daha bilgi sahibi oluyoruz. Ayrıca Dünya ve onun ayrımcılığa maruz bırakılan halkı, Galaktik İmparatorluk tarafından asi ve terörist bir ülke olarak mimlenmiş bulunuyor ve "The Sixty" prosedürünü alenen uygulayan tek ülke olma özelliğini koruyor. Schwartz'ı en çok ilgilendiren kısmı da bu belki : zira bu prosedür altmış yaşına gelen insanların öldürülmesini öngörüyor ve o altmış iki yaşında.

Pebble in the Sky, diğer İmparatorluk romanlarıyla karşılaştırıldığında, bu seriyle daha az bağlantıya sahip olduğu kanaat getirebilecek bir kitaptır. Ama bu onun, serinin heyecan dozu en yüksek kitabı olmadığı anlamına gelmez.

Yakında ülkemizde de tekrar basılması ve keyifle okumanız dileğiyle.

Hiç kimse, kendi kimsesiz aklının devasa ve karmakarışık koridorlarında, kimsenin ona erişip onu kurtaramayacağı o yerde kaybolmuş bir adam kadar kaybolmuş değildir. – Isaac Asimov, Pebble in the Sky

52
Çizgi & Anime / Ynt: Deadman Wonderland
« : 10 Nisan 2012, 00:29:45 »
Samimi konuşmak gerek, diziye başladığımda beklediğimi alamayacağımı düşünmüştüm.

Tamam, hiçbir animede rastlamadığım bir sertlik derecesine sahipti, tamam, gidişatı kökünden değiştirecek şoklar vardı bolca, tamam aksiyon hep doruktaydı, ama birşey eksikti hep.

Hissettiğim eksikliği şöyle tarif etmeye çalışayım: Hani bazı animelerde rastlarsınız, karakterler, kurgu ve diğer bileşenler fevkaladedir, ama arka planda bunları bile gölgede bırakacak bir mesaj vardır. Belki herkes farklı bir mesaj alır bu durumlarda ama, genellikle alınan mesajın uyandırdığı hayranlık değişmez. İşte bu mesajı bekledim uzun süre animeyi izlerken.

Sonra geç de olsa farkettim ki, sorun animenin kendisinde değil, bendeymiş. Ganta' da, Minatsuki' de ararken, Wonderland'in kendisinde buldum aradığımı (Yine saol Hazal :P O filmi de izle artık lütfen). Ama işin kötü yanı ben bunu bulduğumda animenin son bölümü de bitmişti. Tam alıştığınızda ayrılma vakti gelmiştir ya, o hesap oldu benimkisi yine. Animenin, biterken ağızda bıraktığı hafif acı tadı çok sevdiğimi söylemeliyim bu arada.

Shiro'nun varlığı tek başına o hissi yaratıyor insanda zaten. Onun o cıvıl cıvıl haliyle hapishanenin yarattığı o garip kontrast insanın nasıl hissedeceğini bilememesine yol açıyor çünkü. Sonra Crow gibi bir karakter var, bıçak gibi bir adam, doğru ve tehlikeli. Ayrıca eğlenceli ve alaycı olduğu kadar gerçekçi ve materyalist. Bu ikisi dizideki favori karakterlerim.

Dizinin beni kendine en fazla bağlayan tarafı bütün o fantastik hallerin yanında hikayenin her nasılsa gerçekçiliğini kaybetmeyişiydi. O kadar sert bir biçimde sokuyor ki gözümüze kafamızı çevirdiğimiz gerçekleri, Branches of the Sin hiçbir gerçekdışılık katmıyor diziye. Deadman Wonderland, üçüncü sayfa haberlerinden yola çıkıyor hayatı anlatmak için, hayli rahatsız edici biçimde. Ve istismara uğramış çocukların, anne baba katillerine, insanlık için yaptıkları boşa çıkan kimselerin canavarlara dönüşmesine sahne oluyor her bir bölüm. Sert yanlarını buradan alıyor bilhassa.

Beğenmediğim bir kaç yanından da bahsetmek isterim. Öncelikle cinsellikle alakalı öğelerin diziye gereksizce serpiştirildiğini gördüm şaşırarak. Şaşırdım, çünkü her sanat dalında olduğu gibi animelerin de bir parçasıdır cinsellik, ama böyle eserin içeriği ile cinsel öğelerin ilişkisini kurmakta başarısız olununca eserin yaratıcıları, sanki bir pazarlama aracına dönüşüyor bu sahneler. Rahatsız edici bir durum. Bunun yanında animenin, mangasının bir özeti olduğunu açıkça hissettiren sıçrayışlar var, orta ve son bölümlerde. Ana karakterlerin bir kısmını yeterince göremeden serinin bittiğini fark etmek bir hayal kırıklığı oluşturuyor insanda.

Ama bunlara rağmen izlenilesi olduğunu düşünüyorum alt düzey bir animesever olarak. Özellikle kurguyu içselleştirmek kolay oluyor izlerken. Ne de olsa hepimiz zehir gibi de olsa yiyoruz o şekeri her gün, bir vakit daha hayatta kalabilmek için.

53
Vakıf Serisi / Ynt: Vakıf Nedir?
« : 07 Nisan 2012, 01:37:01 »
Vakıf serisini zevkine güvendiğim insanların tavsiyeleri üzerine okunacaklar listeme eklemiştim. Bu yazıyı okuduktan sonra kitabın neden bu kadar ısrarla tavsiye edildiğini de anlamış oldum.

Öncelikle Kaze' e yanıt vererek başlamak isterim: Bu küçük yazı seriye olan ilginizi biraz pekiştirebildiyse bu durum beni hayli mutlu eder, umarım keyif alırsınız bu güzel eserlerden.

Nihbrin' in Fırtınakıran'ın yerinde sorusuna verdiği özlü cevaba da katılıyorum, çok eklenecek bir şey kalmamış bana maalesef :) Ama spoiler ihtimalinin sınırlarını zorlayarak şunlar söyleyebilirim:

..... Neden yönetimsel açıdan vakıfı seçiyorlar? Yıkılmak üzere olan bir imparatorluğun ardından mesela neden cumhuriyet, demokrasi gibi seçenekleri değerlendirmiyorlar?

..... Bir de sanırım bu imparatorluk 25 milyon gezegenden oluşuyor. Bu kadar büyük bir oluşum neden yeniden merkezi otoritenin emri altında olmak istesin ki? .... Ancak monarşi kendini toplayana kadar bir bekçi gibi anladım ben bu cümleyi. Böyle alışılmışın dışında bir düzenden sonra neden tekrar monarşiye geçilsin, sorusu aklıma çok takıldı.

Diye sormuşsunuz hanımefendi :), bir defa şunu ortaya koymak isterim ki, imparatorluğun yıkılacağını önceden sezmek, bırakın avamı, sarayın kendisinin dahi kolay kolay başarabileceği bir iş değildi. Bundan dolayı ortaya çıkacak felaketlere karşı önlem alınması gerektiği fikrine katılmak ne imparator ne de çevresi için söz konusu olamazdı. Bu şartlar altında, vakıf dışında bir örgüt biçimi yalnızca ayrılıkçı bir kuvvet oluşturmak olurdu. Bu da gerileme döneminde de olsa, yeterince tehlikeli olabilecek bir imparatorluğun tepkisini üzerinize çekmek demektir. Hepimiz hatırlarız, bizim cumhuriyetimizin temelleri de aslında benzer sebeplerle Osmanlı Devleti tarihten silinmeden evvel kurulmuş müdafaa-i hukuk cemiyetlerine, vakıflara dayanmaktadır.

Peki imparatorluk tarafından dağıtılma tehlikesi ortadan kalktıktan sonra neden vakıf olarak devam edildi yönetim biçimine? Belki yazım böyle bir soru da ortaya çıkarıyordur kafalarda, onu da açıklayalım, aslında Vakıf, ilerleyen zamanlarda artan gücünün ve sorumluluğunun etkisiyle, silahlanmaya başlayacak ve yönetiminde değişikliklere gidecektir. Vakfın sınırı adlı eserde bu dramatik değişimi belirgin biçimde gözleyebilmek mümkündür.

Gücünün doruğundaki Vakıf, artık bir belediye başkanının kaprislerine boyun eğen bir encümen kuruluna sahiptir. Vakıf artık yarı demokratik - yarı oligarşik bir Federasyondur ve kim bilir belki de ileride bir imparatorluk olacaktır. Kısacası insan, hala insandır. Az da olsa açık bir kapı bulduğunda gizli emellerini açığa çıkarmakta ve eski haline geri dönmeye başlamaktadır. :)

Geleyim diğer sorulara. Bir defa Seldon' un Planı gerçekte 30000 yıllık bir kaosun süresini 1000 yıla indirgemek üzere ortaya atılmıştır. Buna göre ilk imparatorluk yıkılacak, ve Vakıf sayesinde 1000 yıl içerisinde yeni bir imparatorluk kurulunca galaksi tekrar bir dirliğe kavuşacaktır. Yani bir devrim amaçlamamaktadır aslında Seldon. O, gösterişli hayallerin adamı olmaktan ziyade minimalist bir aile babasıdır bu yüzden benim gözümde. :D Ne de olsa o aslında bir toplum bilimci yahut siyaset bilimci değil, sadece bir matematikçidir. Bir değer  fonksiyonunu minimize etmek için doğru parametreleri bulmaya adamıştır kendini, kitaptaki deyişe paralel konuşacak olursak. Üzerine düşeni de başarıyla yapmıştır bu anlamda. "Yeni bir yönetim biçimi ortaya çıkar mı çıkmaz mı?" sorusunu da bir Demir Yumruk takipçisi olarak, "Okursun" şeklinde cevaplıyorum. :D Şaka bir yana umarım en yakın zamanda okursun ve çok keyif alırsın.

54
Vakıf Serisi / Vakıf Nedir?
« : 06 Nisan 2012, 11:18:40 »


Kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğumuz şey ne kadar değerli olursa, onu kaybetmemek için vermekten çekinmeyeceğimiz emeğin boyutu o denli büyük olacaktır. Onun başına gelebilecekleri engellemek için her tür önlemi almaktan kaçınmayacağımız açıktır. Ve şayet bizim gibi bir özneyse bu bahsettiğimiz, onun haberi olsa da olmasa da nice fedakarlıklara gireriz. O, karşı karşıya olduğu tehlikeden haberdar olsa da olmasa da biz, vereceğimiz kararda yalnızızdır.

Bir İmparatorluk Çöküyor

Hari Seldon bu açıdan bakıldığında aslında yalnız bir adam sayılabilirdi. Çünkü çökmekte olan bir imparatorluğun başkentine gelmişti ve Chetter Hummin sayesinde azametleriye aklını başından alan devasa Trantor sütunlarının yıkılmak üzere olduğunu farketmişti. Büyük bir sorunla karşı karşıyaydı. Ve bu sorunu çözebilecek kişinin, geleceği gören denklemler üretmeye aday bir matematikçi olarak ancak kendisi olabileceğini düşünmüştü ve bu yükü taşımak için inisiyatif almaya hazırdı.

Sorun bir hanedanın ortadan kalkması veya -milyon yıllarca hüküm sürmüş olsa da- bir yönetim biçiminin değişmesi değildi. Sorun, bu kadar uzun süredir bir merkezi yönetim ile idare edilen Samanyolu galaksisinin, her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğu bu zamanda merkezi otoriteden yoksun kalması olasılığıydı.
Galaktik İmparatorluk tarafından idare edilen binlerce takımyıldız, gözlerini hırs bürümüş korsanların, hükmetme hevesiyle milyonların geleceğini tehlikeye atabilecek tiranların ve akla gelmeyecek galaksi dışı tehlikelerin açık hedefi haline gelmek üzereydi, hem de hesaplamalar doğru ise 30.000 yıl boyunca.

İnsanlık için bir Umut

Vakfın kurulması fikrine yataklık eden işte böylesi bir ortamdı. İnsanlık milenyumlar sonra tekrar, sığınabileceği bir çatıya  ihtiyaç duyuyordu. Adına Galaktik Ansiklopedi denilecek bir eserin oluşturulması maskesi altında, galaksinin köşesinde bir gezegene, Terminus’a yerleşilecekti. Ve Trantor’ dan uzakta, Terminus’ ta yeni bir merkez inşa edilecekti. İnsanlık için ortaya çıkan bu yeni umudun hangi misyonları üstleneceği belirlenmeye başlamıştır aslında Hari Seldon’ un zamanında. Seldon’ un planına göre,

- İnsanlığın refahı tehlikededir, 30.000 yıl sürecek bir kaos ihtimali yok edilmek zorundadır.
- Milyon yıllar içerisinde oluşturulan medeniyet, bilim ve kültür, yok olma tehlikesiyle yüz yüzedir. Ortak mirası muhafaza edebilecek bir korunağa ihtiyaç vardır.
- Bütün evreni tehdit etmesi muhtemel saldırganlara karşı insanlığı korumak ancak evrensel bir birlikle mümkün olabilir ve bu birliğe Vakıf yataklık etmek zorundadır.  

Vakfın Yapısı

Vakıf nasıl bir yapıdır peki? Tüm bu gücü nereden alabilmektedir? Öncelikle bilinmesi gereken şey Vakıf’ ın, Galaktik İmparatorluğun yerini geçici süreyle de olsa almaya namzet olduğudur. Ama bu hiçbir şekilde onun bir monarşi biçimde hareket etmesi anlamına gelmez. Ondan sıradan bir devlet olarak bahsetmek dahi yersiz olacaktır bilindik tanımlara dayanarak.

Vakıf, yönetim erkini, kuvvete değil zekaya,  ordu hamlelerine değil diplomasiye, taht kavgalarına değil entrikalara borçlu olduğu için Vakıftır. İmparatorluktan bağımsızlıklarını ilan eden tiranlara, nükleer teknolojinin devlerine ve hatta imparatorluğun kendisine karşı savaşırken aslında onun tek bir dayanağı vardır : Vakıf denilince akla gelen ilk şeydir o da; emanetçiler, “Vakıf” ın değerlerine kurucuları nasıl sahip çıktıysa, aynı prensiplere dayanarak, aynı ciddiyeti taşıyarak sahip çıkacaktır.

55
Çizgi & Anime / Ynt: Fullmetal Alchemist
« : 06 Nisan 2012, 02:19:51 »
Ömrümde sonuna kadar takip etmiş olduğum ilk anime "Full Metal Alchemist" tir herhalde. (Bunun internet erişimine geç kavuşmuş olmamla bir bağlantısı var tabi ama o ayrı.)

Ağlattığı doğrudur, yukarılarda anılmıştı, ben de tasdik ederim. Ama öyle çok şey anlatıyor ki, ağlatması işten bile değil diyor insan durup düşününce. Kardeşliğe, anneye, adanmışlığa, karalılığa, devlete, başkaldırıya, apartheide[*]devlet bazında uygulanan ırkçı ayrımcılık[/*], feragate, açlığa, gözü dönmüşlüğe ve daha bir sürü şeye ilişkin öyle çok şey anlatılıyordu ki, dizi bittiğinde ben bir başka benim gibi hissetmiştim.

Hala birkaç Japonca kelimeyi, bölümlerin neredeyse hepsini ve sarışın subayımızın "Alex Luis Armsutrongu!" demesini hatırlıyorsam, bu benim hafızamdan çok, yapıtın kalitesindendir diyorum.

Taraf olunan çok şey var bu dizinin senaryosu yazılırken. Gariptir, hemen hemen hiçbirine karşı bulamadım kendimi. Sanki ailemden birileri yazmış gibiydi. Tek kötü yani bir daha bu hisleri alabileceğim bir anime bulamayacak olma düşüncesini uyandırması bende.

Bir ara hafıza kaybına uğrayıp FMA yı tekrar izlemezsem aynı keyfi tekrar yaşayabileceğimi sanmıyorum.

56
Vakıf Serisi / Ynt: Robot Serisi
« : 06 Nisan 2012, 02:02:26 »
Robot serisine ilişkin bu bilgilendirme yazısı tamamlanmıştır. İlgilenenlere duyurulur. Sıra geldi Vakıf ve Asimov' a ilişkin diğer başlıklarımıza.

57
Vakıf Serisi / Ynt: Vakıf Serisi Okuma Rehberi
« : 03 Nisan 2012, 02:39:28 »
Açıkçası seriye henüz başlamamış ama okumayı düşünen biri olarak ideal okuma sırası konusunda kafam karıştı. Seriyi bitirmiş olanlar söz konusu listelerle ilgili yorumda bulunabilirler mi?

Öncelikle Vakıf serisinin ülkemizde tanınmasına adına yapılmış birer katkı olarak hem Don Quijote' un incelemesinin, sonra da sorduğunuz sorunun ne kadar değerli olduğunu vurgulamak isterim.

Okuma rehberi seçimimize gelince, ortada bir anlaşmazlık olduğu açık. Bunun sebepleri üzerinde biraz durmak istiyorum müsadenizle. Sizin de belirtmiş olduğunuz gibi anlaşmazlığımız açık, Prelude bölümünün, yani ana kitabı öncelemesi için daha sonradan yapılan bir arka-hikayenin seriye başlamak için uygun olmayacağı görüşünde Don Quijote.

Alıntı yapılan: Don Quijote
Romanlar hakkında ipucu vermemek için daha fazla açıklama yapmıyorum. Ama siz siz olun serilerin bütün kitaplarını okumadıysanız (Foundation and Earth ve Forward the Foundation hariç) Prelude to Foundation‘u okumayın.

Şeklindeki sözleriyle de bunu açıkça belirtiyor. Yine bu sözlerinden anladığım kadarıyla, -ki kendisiyle ilgili tek malumatım yazısından edindiğim bilgilerden ibarettir- yeni Vakıf' çıların okuma heyecanını baltalamış olmamak için ayrıntıya girmekten çekiniyor. Bu durumda neden böyle düşündüğü sorusuna ilişkin tek ipucu kalıyor, o da:

Alıntı yapılan: Don Quijote
Ah… Yapılacak en kötü şeyi yaptı İthaki. Kronolojik sırayı takip etti. George Lucas, Star Wars‘lara Episode 1′den başlasa bu kadar berbat etmezdi.

Şeklindeki ifadesi. Bu ifadede belirtmiş olduğu üzere, kendisinin bu yaklaşımının aslında birçok diğer yapıt için geçerli olduğunu görüyoruz. Yani bir seriyi takip etmek için (Episode) denilen kurgunun gelişimine paralel sıranın uygun olmadığı kanaatinde kendisi. Maalesef katılamıyorum kendisinin bu görüşüne.

Gelelim neden katılmadığıma. Bir kere -hayli ilginç buldum bu durumu- Star Wars u kendisi gibi ben de izledim, ve yine muhtemelen tasvip etmeyeceği üzere kurgusal gerçekleşme sırasını takip ettim. Tıpkı Asimov' un Vakıf Serisini okurken yapmış olduğum gibi. Ve inanın bu seçimimden hayli memnunum. :)

Neden mi? Her şeyden önce bir seriyi kurgusal sırasıyla okumanın o seriyle arada hem mantıksal hem de duygusal bir bağ kurmak açısından hayli önemli olduğunu belirtmek isterim. İkincisi teoremlerin, karakterlerin ve bazı buluşların serideki öneminin oturmasının Prequel i okuyan bir kişi (Hele ki bu kişi Asimov ve romanlarına yabancı ise...) için çok daha kolay olacağı gerçeği. Bu sizin okuduğunuz edebi eserin inceliklerine karşı hassas hale gelmenize zemin hazırlayacaktır. Ülkemizde Asimov kitaplarına ulaşmanın çok da kolay olmadığını düşünürsek bu etkenin öneminin daha iyi ortaya çıkacağını düşünüyorum.

Peki neden bir prequel, seriye başlamak için yanlış tercih denilebilir? Bunun sebebi hiç kuşkusuz spoiler tehlikesidir. Birçok kişi prequelleri spoiler vermek konusundaki kötü şöhretleri sebebiyle sakıncalı bulmaktadır. Ama daha önce de söylediğim gibi romanları ben de okudum, ve bahsedilen bu kötü etkiye maruz kaldığımı pek söyleyemeyeceğim açıkçası. Daha fazlasını burada yazmak isterdim, ama bu gerçekten spoiler vermek olur :)

Şu kadarını söyleyebilirim (Star Wars evreninde at koşturayım haddim olmayarak) : Anakin in çocukluğundan başlayıp Vader' ın Noooooo! diye haykırışına kadar geçen bütün o zamanı gerçekçi bir sırayla izleme olanağı bulmak, her şeyi Vader' ın gözünden görmek benim için yeterliydi aslında. Bu durum neyin yanlış neyin doğru olduğuna kendim karar vermemi sağladı ve iyiyi ile kötüyü o boğucu çerçevelere sokmamı engelledi çünkü.

Ve sizi temin ederim, Luke' un Vader' ın oğlu olması, Leia ve Luke un kardeşliği, Yoda hakkındaki gerçek gibi büyük spoilerların hiçbirine denk bir kaybınız olmuyor Vakıf Evreninde.

Tüm bu söylediklerime şunu eklemeyi bir görev biliyorum ki bu seçimi yapacak olanlar biz ne kadar fikir beyan etsek de sizlersiniz. Benim bu konudaki tavsiyem, kendi karakterinize ve genellikle yaptığınız seçimlere uygun bir tercih yapmanızdır.

Gerçek hayatın kronolojisinden feragat ettiğimiz açık, aldığımız risk ortada. Ama kurgusal evrenin kronolojisini takip etmek bana daha büyük bir keyif veriyor, yaptığım takas benim için adil bir ticaret oluyor çoğunlukla. Seçim sizin derim, sonuçta ister spoiler riskinden kaçının ve flashback yöntemiyle okuyun seriyi, ister serinin gurusu haline gelin ve arada geçen önemli ayrıntıları kaçırmadığınızdan emin olarak okuyun, Vakıf Serisi' nden büyük keyif alacağınızı umuyorum.

58
Başka Kurgular / İçimizdeki Şeytan - Sabahattin Ali
« : 31 Mart 2012, 23:19:20 »

İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizdeki şeytan yok... İçimizdeki aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...

İnsanın, kendini erdemli olduğuna ikna etme çabasını gözünün yaşına bakmadan boşa çıkarıyor bu kitap.

Kitapta anlatılanlar, tüm sayfalara ustalıkla yedirilmiş o yoğun öz kadar bağlıyor insanı kendine. Her karakterde başka bir açığımla karşılaşmak ağır geldi bana. Okuması kolay, kaldırması zor bir kitap.

Değişmek için bir sebep arayan ve geri çevrilmez biçimde yozlaşmaya başlayan bir adam. Tahammülle sefer arasında bir genç kız ve onun sevdiği adama gözlerini kapatarak tutunuşu. Bir yanda unutamadıkları günahlarıyla burkulan kalpler, diğer yanda olmayan iyiliklerinin propogandasıyla meşgul et ve kemik yığınları var Sabahattin Ali' nin çizdiği bu 30' ların İstanbul' unu anlatan portrede.

Kitabı okumadan evvel içinde bulunduğunu sandığı kısımda bulamayınca insan kendini, kolay olmuyor  devam edip bitirmek.

Çok beğendim, ama benim gibi günahlarına göz kapamayı seçmiş olanlara tavsiye etmem. Kimse rüyasından uyanıp rahatından olmasın durduk yere.

Nietzche' den bir alıntıyla bitirelim en iyisi:

Bir zamanlar ihtirasların vardı ve onların kötü olduğunu söylerdin. Ama şimdi yalnızca Erdemlerin var: senin ihtiraslarından doğdular.

59
Vakıf Serisi / Robot Serisi
« : 31 Mart 2012, 22:42:43 »
Robot serisi, tıpkı Vakıf Serisi gibi, Asimov ismiyle özdeşleşmiş bir diğer önemli bilimkurgu yapıtıdır. İşte her ne kadar 1986 yılından bu yana ülkemizde basılmıyor olsa da, birçoğumuz için güncelliğini korumaya devam eden Robot serisi ve kronolojik sıralaması. Romanların okuma sırası olarak bu kronolojik sırayı dikkate alabilirsiniz. Bu arada aslında arada binlerce yıllık bir zaman dilimi bulunsa da, İmparatorluk ve Vakıf serilerinin içinde bulunduğu evrene bu eserlerin de dahil edildiğini belirtelim.

Robot Serisi
The Caves of Steel (Çelik Mağaralar, Ölü Gezegen) 1954
The Naked Sun (Güneşin Tanrıları) 1956
The Robots of Dawn (Şafağın Robotları) 1983
Robots and Empire (Kurtarıcı) 1985

Dünyalı "agorafobik" sivil polis Elijah Baley ve "Humaniform" robot R. Daniel Olivaw' ın yaşadığı maceraları konu alan bu romanlar, Uzaycı dünyalar ile giderek daha kalabalık hale gelen Arz arasındaki anlaşmazlıklara ve çatışmalara rastlayan bir zamanı konu almaktadır.

Elijah Baley, Asimov' un birçok öyküsünde görmeye alıştığımız türden bir dahi... Az bilgiyle, yetersiz gözlemle ve zor çalışma şartlarında çok isabetli kararlar verebilen bir Dünyalı. Tek göze batan eksiği, bulunduğu çağın tipik bir hastalığı olan "agorafobya" (açık alan fobisi) dan muzdarip olması. :)  R. Daneel Olivaw ise bir robotta bulunan her fevkaladeliğe sahip. Ama bu robotik yeteneklerin ve insandan zorlukla ayırt edilebiliyor olmasının yanında başka gizemli yetenekleri de olabilir :).

Serinin ilk kitabı Çelik Mağaralar. Elijah Baley ve R.Daneel Olivaw ile tanışın. Onlar da bu kitapta tanışacaklar. Diplomatik bir cinayeti çözmek üzere işbirliği yapıyorlar şimdi. Kurban hayli ilginç bir özelliğe sahip, New York dış dünyalar gözlemevinde yaşayan bir büyükelçi o. Hem de dünyadaki robot kullanmını kısıtlayan yasalara karşı savaşan bir büyükelçi... Birçok bilinmeyenin ortaya çıkması bu cinayetin çözülmesine bağlı...

Bu ilginç karakterlerle vakit geçirmeyi daha da çekici kılan hiç şüphesiz atıldıkları maceralar. Serinin her bir romanı çözülmeyi bekleyen bir sırla başlıyor.

Örneğin okuduğunuz roman "Şafağın Robotları" ise, onları Auroralı Profesör Han Fastholfe' nin Humaniform robotu R. Jander Parnell' in öldürülmesi olayını çözmeye çalışırken bulabilirsiniz.

Yok, "Güneşin Tanrıları" ise okumak istediğiniz kitap, evrenin en sevilen toplumu olmadığımız gerçeğine hazırlanın, zira istikametimiz Solaria. Ünlü dedektif ve robot dostu Daniel, bir Solaria sakininin etrafı robotlarla çevrili iken ve olay yerinde hiç silah bulunmadığı halde ölü bulunması durumuna açıklık getirmek zorunda bu defa.

"Kurtarıcı", yani "Robots and Empire" adlı romanda ise hedefimiz tekrar Solaria. Tekrar bir Baley ile birlikteyiz. Fakat bu defa onun yedinci kuşaktan torunu ile karşılaşıyoruz. Ve bir Uzaycı-Dünya sakini ve iki asır önce ölmüş olan Elijah Baley' nin sevgilisi Gladia ile karşılaşmak, onun için bir serüvenin başlaması anlamına geliyor. Han Fastholfe' den Gladia' ya miras kalan robotlar Giskard ve Daneel ise hala işlevsel, ve yaklaşan bir tehlikeye karşı harekete geçmek üzereler.

Unutmayın; karşılaştığınız ne olursa olsun, söz konusu robotlar ve Asimov ise, görünenin ardındaki sebepler sizi mutlaka şaşırtacaktır.

60
Vakıf Serisi / Vakıf Serisi Karakter Atlası
« : 28 Mart 2012, 22:58:36 »

Vakıf Kurulurken

Cleon I: İmparator. Çöküş dönemi gelen görevini özellikle çevresinin desteğiyle uygun biçimde yönetmeyi başarmış olsa da, çok da parlak olamayan bir yönetici. Saray entrikalarıyla uğraşmak konusunda gönülsüzlüğü onu çok şeyden el etek çekmeye itmiş görünüyor.

Eto Demerzel: İmparator Cleon I zamanı'nın Başbakanı. "İkinci adam birinciyi yönetir." kuralının tipik bir örneği. Soğukkanlılığı ve gaddarlığıyla biliniyor.
 
Hari Seldon: Asrın ve sonraki asırların büyük Matematik dahisi. Psikotarih ve Vakıf fikirlerinin ortaya atıcısı ve uygulayıcısı. Heliconyalı bu ünlü akademisyen, ayrıca iyi bir Büklümleme ustası.  

Chetter Hummin: Gazeteci. Şaşırtıcı derecede nüfuzlu ve zeki bir karakter olan Hummin, idealizmiyle işine çok yakışıyor. Trantorun en güçlü bağlantılara sahip insanı. 45 milyarlık bu dev metropolü
kimse ondan iyi tanıyamaz.

Dors Venabili: Kaplan Kadın. Gelecekte Seldon' un eşi ve en büyük yardımcısı olacak ve ondan iki yaş olan bu Cinna' lı bayan, eşi gibi bir akademisyen, hatta bir Tarihçidir. Kocasını her şartta ve ne pahasına olursa olsun korumayı daima öncelediği için Kaplan Kadın olarak biliniyor.

Yugo Amaryl: Yaşamına Trantor' un Dahl Sektöründe bir maden işçisi olarak başlamış olan büyük bir deha. Kaderin bir cilvesiyle dehası keşfedildiğinde hayatı ummadığı biçimde değişecek.

Raych: Varoşların çocuğu Raych. Dahl' ın Billibotton bölgesinin sert mizaçlı bu küçük üyesi, yaşından beklenmeyecek bir olgunluğa ve kendinden çok büyüklerde dahi bulunması zor olan bir sadakate sahip.

Davan: Dahl' da onu kime sorsanız bilir. Ama yerini kimse söyleyemez. İmparatorluğun diğer yüzünü görmek isteyenler, durumu bir de yeraltının en güçlü adamından, yani Davan' dan dinlemeliler.


Vakıf İleri

Wanda Seldon: Hari Seldon' un torunu ve özellikle hayatının son zamanlarında en çok bağlanmış olduğu kişi... Dedesinin izinden gidişi, onun tek veliahtı olması açısından çok büyük bir önem arzediyor.  Bu durum, onu galaksinin geleceğini kurtarma görevinin temel aktörlerinden biri haline getiriyor.

Stettin Palver: Tarih bölümünden mezun olduktan sonra Trantor' da basit bir işte çalışmaya başlamış olan Palver, Hari Seldon' a yapılan bir saldırı sırasında tesadüfen oradadır ve gerçek bir Büklümcü olduğunu Profesör Seldon' u kurtararak gösteriverir. Bunun üzerine koruma olarak işe alınan Palver, hayatının aşkı Wanda ile tanışma fırsatını bulacaktır.

Vakıf

Salvor Hardin: Terminus' un gelmiş geçmiş en büyük valilerinden biri... Kendi zamanına kadar basit bir kütüphaneciler birliği olan Vakıf, Hardin ile birlikte tarihi boyunca unutulmayacak riskler alacaktır. Salvor Hardin, ileri görüşlülüğü, Seldon planına tapan akademisyenlere karşı duruşu ve soğukkanlılığıyla hatırlanacak çok önemli bir yöneticidir.

Eskel Gorov: Gorov ismi, bizi Birinci Vakıf' ın görmüş olduğu en çalkantılı dönemlerden birine, yani Tüccarların dönemine götürür. Eskel Gorov, usta ve gözüpek bir tüccar olarak, teknolojik gelişimi sert bir biçimde yasaklayan Askone gezegenine nükleer kaynaklar ticaretine gittiği için, bu gezegen yönetimi tarafından tutuklanır. Gittiği bu tabuların gezegeninde başından geçenler tüccar prenslerin çağının açılmasında belki de büyük bir pay sahibiydi.

Hober Mallow: Teknolojiyi elinde bulunduran Vakıf' ın zamanla zenginleşip çevresi üzerinde büyük bir ekonomik nüfuza sahip olması kaçınılmazdı. Bu gelişim tüccarların zenginleşmesine, bir tür burjuvazinin yükselişine önayak olacaktı elbette. Hober Mallow, sıradışı kariyerine sıradan bir tüccar olarak başladı ve bu kariyeri bir tüccar prens olarak bitirdiyse, bunun en önemli sebebi hiç şüphesiz bir Vakıf vatandaşı olmasıdır. Ama Korell gezegeninde karşılaştığı atomik silahlarla o zamanlarda çoktan çökmüş olduğu tahmin edilen İmparatorluğun bağlantısını kurmayı başarması da, onu farklı kılan birtakım özelliklerinin somut bir kanıtı niteliğindedir.

Vakıf ve İmparatorluk

Cleon II: Galaktik İmparatorluğun gerileme dönemi ve hatta belki diğer zamanları dahi onun kadar yetenekli ve gözü pek bir imparator görmedi. Bu sebeple ismi tarihe "Büyük Cleon" olarak geçecekti. Gelgelelim bu potansiyeli, zamanının büyük komutanı Bel Riose' un gölgesinde kalmasına mani olamayacaktı. İmparatorluğun yeni doğuş rüzgarları estirdiği bir dönem olan Cleon II' nin zamanı, aynı zamanda büyük çalkantılara gebeydi.

Bel Riose: Cleon II' ye hizmet eden ve zamanının en başarılı komutanı olma özelliğini taşıyan bu general,
kendini Galaktik İmparatorluğun hızını giderek artıran çöküşüne dur demeye adamıştı. Galaksideki imparatorluk karşıtı oluşumları incleyip araştıran Riose, Vakıf' ın koordinatlarını keşfetmeye ve toplayabildiği en büyük orduyla bu gezegenlere saldırmaya kararlıydı.

Katır: Galaktik Tarihin tamamında Katır kadar önemli bir şahsiyet var olmamıştır der Galaktik Ansiklopedi. Bu notun düşülmesinde en ufak bir abartı olmadığı bilinmelidir: Çünkü Katır, İmparatorluğun ve Vakıf' ın yüzyıllar harcayarak kurduğu sistemleri birkaç yıl içerisinde yok edebilecek kudrette bir komutandır. Kimliğine dair resmi kayıtlara geçmiş bir bilgi bulunmamakla birlikte, nereden geldiği ve gerçek amacının ne olduğu da bilinmeyen bu büyük güç, Seldon Planının karşısına çıkan engeller arasında hiç şüphesiz en büyüğüdür.

Bayta ve Toran Darell: Vakıf' tan gelen genç bir çift, Kalgan' a balayına gitme maskesi altında bir casusluk faaliyeti yürütüyorlardı. Toran ve Bayta Darell, aslında Tüccarlar için bilgi toplama amacını taşıyorlardı bu yolculukta. Ve bu sıradışı yolculuk, onları önce Katır' ın soytarısı Palyaço Magnifico Giganticus ile, sonra da Yüzbaşı Han Pritcher ile tanıştıracak duraklara sahipti.

Magnifico Giganticus: Katır' ın emrinde çalışmış bir saray soytarısı. Katır' dan görmüş olduğu eziyet ve kendi fiziksel bozuklukları onu her şeyden korkan bir zavallıya dönüştürmüştür. Visi Sonor adı verilen yüksek teknoloji eseri enstrümanla harikalar yaratabilen Magnifico, Bayta ve Toran Darell ile Kalgan yakınlarında, Katır' ın istilasına yakın bir zamanda tanışmıştır.

Captain Han Pritcher: Katır' ın tehdidi altındaki Vakıf Donanmasının en önemli askerlerinden biri de hiç şüphesiz Han Pritcher' dir. Demokratik eğilimlere sahip gizli bir yeraltı organizasyonun üyesi olmasına karşın, aslında ülkesi için canını tehlikeye atmaktan çekinmeyecek bir kahramandır ve bunu gösterecektir. Han Pritcher Vakıf Donanmasının gelmiş geçmiş en değerli yüzbaşılarından biridir.

İkinci Vakıf

Pelleas Anthor: EEG üzerine Toran Darell II, Jole Turbor, Dr. Elvett Semic ve Homir Munn ile yaptığı araştırmalar ile tanınan ve tıpkı diğerleri gibi Terminusta yaşayan bir bilim adamı. Grubun bütün diğer öğeleri gibi o da tüm eforunu İkinci Vakıf' ı bulmaya ve onu yok etmeye yöneltmiştir.

Toran Darell II: Zamanının en ünlü Elektronörolojistlerinden biri olan bu adam, Bayta ve Toran Darell' in oğlu ve Arkady Darell' in babasıdır. Karısının ölümünün ardından taşındığı Santanni' de bir süre yaşadıktan sonra Terminus' a yerleşmiş, burada Pelleas Anthor ve diğerleriyle tanıştıktan sonra o da kendini Ikinci Vakıfın galaksi üzerindeki etkisine bir son vermeye adamıştır.

Homir Munn: İkinci Vakıf' a karşı Terminus tarafından yürütülen faaliyetlerin kilit ismi olarak anılabilir. İkinci Vakıf' ı tesbit etme çabaları doğrultusunda Kalgan' a, Katır' ın sarayına yolculuk yapmaya karar veren Munn, yolu henüz yarılamışken, gemisindeki davetsiz misafirin farkına varır.

Arkady Darell: Ne Terminus, ne de Galaksi' nin başka bir gezegeni 15 yaşındaki Arkady Darell kadar zeki ve cesur bir kız görmemiştir. Bu özelliklere bir de macera tutkusu eklendiğinde olacaklar, onu kendi çağının en önemli insanlarından biri yaparken, sonraki çağların da büyük yazarları arasına sokacaktır. Herşey, onun babası  Toran Darell II yi dinlerken öğrendikleri üzerine harekete geçmek istemesiyle başlayacaktır.

Vakfın Sınırı

Golan Trevize: "Vakfın Sınırı" ve "Vakıf ve Dünya" romanlarının ana karakteri. Tüm serinin kilit isimlerinden biri. Tipik bir Asimov dahisi olarak az bilgiye sahipken ve zor şartlarda doğru kararlar alabilmesiyle ayrılıyor Vakıf' ın diğer vatandaşlarından. Ama bu yetenekleri hayatını pek de kolaylaştıracağa benzemiyor.

Janov Pelorat: Bilgiye obsesyon derecesinde bağımlı bir tarihçi. Golan Trevize' nin zoraki yol arkadaşı olan bu bilimadamı, istemeden başını ağrıttığı ortağıyla galaksinin derinliklerinde yol almak, ve efsanevi gezegen Arz' ı bulmak niyetinde.
 
Harla Branno: Terminus' un tarihindeki az sayıdaki kadın validen biri. Janov Pelorat' ı ve Golan Trevize' yi uzay boşluğuna sürerek gücünü pekiştirmeyi, aynı zamanda bu tarihçi ve asker ikilisinden yararlanarak İkinci Vakıf' ı bulabileceğini umuyor.
 
Sura Novi: Gerçek adı Suranoviremblastiran bu kadın, bir İkinci Vakıflı olan Stor Gendibal' ın hayatını kurtararak Vakfın kaderi içerisindeki yerini almıştır. Bundan sonra olacaklar ise hem onun, hem de Gendibal' ın hayatında büyük değişikliklere yol açacaktır.

Blissenobiarella: Golan Trevize' yi ve Janov Pelorat' ı karşılamak üzere Gaia tarafından oluşturulan komitenin tek üyesi. "Vakfın Sınırı" ve "Vakıf ve Dünya" adlı eserlerde adı en çok geçen kahramanlardan biri.  Bliss i gerçekten tanımak, Gaia' yı daha iyi anlamakla mümkün olabilir ancak. Bu yüzden burada verilecek her ayrıntı okuru haddinden fazla yönlendirmek olacaktır.

Dom: Tam adı Endomandiovizamarondeyaso diye başlar ve devam eder. Onu birçok farklı Gaialı farklı isimlerle çağırır. Hakkında bilinen tek şey, diğer tüm Gaialılardan fazla Gaia payına sahip olduğudur. Ve o, uzun bir süredir galaksinin öte yanından gelecek misafirlerini beklemektedir.

Gaia: Gaia, öznenin, tecrübenin, menfaatin, gerçeğin ve isteklerin paylaşılması, bütünleşmesidir. Gaia, tekleşmiş varoluştur. Ve kendi sakinleri dışında kalan insanların kolaylıkla paylaşamayacağı emelleri mevcuttur. Vakıf'ı bekleyen bu büyük tehditle yüzleşme görevi Trevize'ye ve Pelorat'a düşmektedir.
Spoiler: Göster
"Ben"e veda edenlerin, "Biz"e kucak açanların mutlu rüyasıdır Gaia. "Biz"in en saf ve en bölünmez halidir Gaia. Hayalin vardığı son nokta, minimalist distopyadır o. Gaia is Bliss, Bliss is Gaia.


Vakıf ve Dünya

Sarton Bander : Geleceğin Solaria' sının sayıca çok denemeyecek sakinlerinden biri. Bander Malikanesi diye anılan bölgenin yöneticisi konumundadır. Ziyaretçilere karşı çok da müşfik davranmayan bu kimse, diğer tüm Solarialılar gibi hermafrodittir ve kendisine neredeyse tıpatıp benzeyen oğlunu yerine geçirmeye hazırlanmaktadır.

Fallom: Sarton Bander' in tek oğlu olan, bir diğer Solarialı. Tek ebeveyni olan Sarton Bander' i çok az görmüş olan bu çocuk, robotların gözetiminde yetişmektedir ve gezegenindeki herkes gibi ısıyı sıradışı bir biçimde kullanabilme yeteneğine sahiptir.

R.Daniel Olivaw: Tam ismiyle Robot Daniel Oliwav. Fastholfe'nin insandan ayırt edilmesi imkansız robotu. Olağandışı düşünme yeteneği ve evrenin en büyük tecrübe birikimlerinden birini taşıyor olması onu içinde bulunduğu her durum için kilit bir karakter haline getiriyor.

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 7