Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - estarriol

Sayfa: 1 ... 5 6 [7]
91
Duyurular / Ynt: 2. İstanbul Zirvesi
« : 19 Temmuz 2009, 22:11:26 »
Çok eğlenceli bi buluşma olduğunu belirtme geleneğine ben de katılayım. Ayrıca 6 saatin nasıl geçtiği konusuna da herhangi bir açıklama getirememekteyim söyliym.:)

Valla buluşmaların geneli mi böyle yoksa benim şansımdan mıdır idari personelden baya biriyle tanıştım. Öncelikle izlenimlerimden gireyim.

Bi kere Magicalbronze un sohbetine doyum yok. Tavsiye edilir yani. Müdür diye demiyorum valla xD. Ayrıca enerjisine hayran kaldım. Akmar da bizi yemek hususunda yalvartmasından bahsedilmiş tüh!. Gerçi bu, bir kabı ve birbirine bağlı sayfaları bulunan herhangi bir nesne gördüğünde babasını tanımayışından da kaynaklanıyor olabilir xD. Harbi kitap hastası olduğuna Nezih' te gördüğü en az 10 kitabın ismini aşkla okuyarak "Bu kitabı hakikaten okumalı" demesinde dolayı kani olmuş bulunmaktayım.:D Bir de benden yazı sözünü şıp diye alarak ve Fırtınakıranın saldırılarını ustalıkla savuşturarak yönetim yeteneğini de kanıtladı.

Darly Opus la yaptığım az ve öz diyalog bana hayli bilgili ve kafa bir adam olduğu izlenimi verdi. Ayrıca hiçbir konuya fransız kalmadı ve hiç bir espriyi havada bırakmadı. Çaktırmıyo ama cin adam vesselam.

Hurin e gelince, kendisini sona bırakmamın sebebi anca yetişebilmiş olması. :P Onun da sohbetini bilhassa çok beğendim. Yarım saatlik bi sohbetle foruma bakış açımı temelden değiştirmiş olduğunu söyleyebilirm rahatlıkla. Dünya görüşü ile internet arasında bu kadar sağlam bi bağ kurabilmesi etkileyiciydi açıkçası. Hastaymış geçmiş olsun. Acil şifalar dilerim. Bir de hasta olmasa konuşması sayesinde ulaşabileceğim gazın dozajını hayal dahi edemiyorum artık:D

Kısaca toplantı beklediğimin hayli üstünde oldu. Saol Fırtınakıran ;D Beni koluna takıp getirdiğin için...

Eh.. ben biraz mesaj yazım gidip:P


92
Diğer Fantastik Eserler / Ynt: Yerdeniz Serisi...
« : 19 Temmuz 2009, 21:25:07 »
Yerdenizin konusunun büyümek olduğunu okuduğumda kabak gibi ortada olan bişeyi gözden kaçırdığımı farketmiştim.  Yerdenizi baştan aşağıya dolaşıp da dünkü halini çocukca bulmamak çok zor çünkü. Bu bi köy cadısı için de böyle, başbüyücü için de. Kitabın gelişimini iyi takip edemezseniz ilerledikçe sıkılmaya başlıyosunuz bu yüzden. Çünkü Ged 'in başına gelen zorlukların bir çoğunun kendi yaptıklarının doğal sonucu olduğunu keşfetmemek başarıların ve hüzünlerin damdan düşme bir hal almasına yol açabiliyor.

Kitabı ilk okuduğumda açıkçası bana en fantastik gelen yönü, karaktarlerin somutluğuydu. bu açıdan fırtınakıran'ın tesbiti çok haklı. Atmaca' nın Türküsü' nü (bir başka yayından çıkan, ilk iki kitabın özeti mahiyetinde bi kitap) okuduğumda 11 yaşında mıydım neydim. Ama hatırlıyorum, çevremdeki insanların çoğu Nemmerle, Ogion ya da Kurremkammeruk kadar bile gerçek gelmemişlerdi bana. Kitabın birçok ayrıntısında aynı somutluk göze çarpıyor. Öyle olmasa kitap bu kadar sade bir anlatımı kaldıramayabilirdi işin aslı.

İsimlerle ilgili durum da aynı gerçekçiliğin bir parçası değil mi? Birini tanımadan, güvenini kazanmadan, ruhuna hükmedebilir misiniz? Yahut siz izin vermedikçe başkaları size ne kadar işkence edebilir?

Açıkçası yerdenizde Le Guin, basit içgüdülerden ve başka evrenlerin kalıntılarından faydalanmayıp, koca bi evreni, bağımsız bir biçimde, yalnızca insan ve değişim üzerinden anlatmakla birçok fantastik edebiyat yazarının yapamadığını yapmış...

93
etrafta drow gibi düşünen insanlar görmeye alıştım bu yazılarla. hatta tam nefret ve kıskançlık alışıldık hale gelmeye başlamıştı yazılarda ki aksiyonun dozu arttı. iyi zamanlama. ayrıca bu bölümü sanki 10 yıl yazı yazıp zaman yolcuğuyla geri gelmiş biri yazmış. gelişmeyi ağzım ayrık bir biçimde izliorum :D tebrik ederim.

94
Kara Kule / Ynt: Diğer Bağlantılı Eserler: Sis
« : 16 Haziran 2009, 12:35:38 »
kitap oldukça iyiydi bence. Sis in de King hikayeleri arasında ayrı bir yeri olduğunu düşünmüşümdür hep. ilgi çekici yanı gizemi bir zorunluluk halinde sunmakta çok başarılı oluşuydu.sanki yazar da bilmiyodu arrowhead ile ilgili herhangi bir şey ve elinden geldiği kadar anlatmaya çalışıyordu bize insanların aslında değişmeyip, içlerinde gizli kalmış kimlikleri nasıl ortaya çıkardığını.

çünkü zamanla ne batıl inançlarından vazgeçiyorlardı ne de kinlerinden. korku, karakterleri elverdiğince yönlendiriyordu insanları. böylece değişen insanlar değil, korkularının ve tepkilerinin, açığa çıkmamak konusundaki kararlılıkları oluyordu. ister bir kasiyerin şefine çenesini kapamasını söylemesiyle olsun, ister içlerinde tutuculuğu gizleyen insanların başlarına gelen felaket için bir günah keçisi araması şeklinde, açığa çıkıyorlardı.

film genel olarak iyiydi ayrıca. hakaret fikrine ben de katılmayacağım sanırım :P oyunculuk ve görsel efektler açısından hiç de yabana atılamayacak bir film diyebilirim. ama amerikan seyircisinin dikkatini çekmek adına basit bi holywood taktiği olan "devlet sırrı" öğesinin üzerine fazla gidip herşeyi tek bir suçluya yıkmaları pek olmamış. yani öyküyü bi okuyun derim. o sonu bir görün.

95
Gondor... hatta yüzüğü almak dahi fena olmazdı. bir gün kaybedeceğimizi bilsek de gücü istiyoruz... insanız yapıyoruz... :P

96
Mitolojiler / Ynt: Voodoo İnancı Ve Büyüleri
« : 02 Haziran 2009, 19:44:30 »
ya hayatını elinde tuttuğunuz kişi hayatından vazgeçerse? linkteki kanada film festivalinden bir kısa film ve resmen sarsıcı olmuş. ayrıca ses efektleri ve animasyonlara da diyecek yok.

http://www.youtube.com/watch?v=2ePWK0qfisE&feature=channel_page

97
Oynayan Parmak adlı olanı da benim favorimdi. Belki de Risiko yu seviyor oluşumdandır bilemiyorum ... Gerçi yedinci sınıfta okuduğumu düşünürsek harikulade ayrıntılar şuan gayet silik kalıolardır muhtemelen.
Spoiler: Göster
Lavabo deliği de makas da fikirlerdi eşşiz fikirlerdi ama hatırladıklarım arasından. O iğrenmeyle karışık, insanın karnını ağrıtan ürpertiyi de hatırlıo gibiyim :D

98
Mitolojiler / Ynt: Cupid ve Psyche
« : 31 Mayıs 2009, 19:28:57 »
    Selamlar...
       Öncelikle yazı için teşekkürler Hazal. Muhtemelen aynı kaynaktan okuduk bu yazıyı ama buradaki kadar çekmemişti ilgimi doğrusu. Kesinlikle ufuk açıcı olmuş ;).
       Güzellik tanrıçasının neleri kıskandığını bir düşündüm de yazıyı okurken, Afrodit in dünyada yaşayan ve kendisinden daha güzel olduğu söylenen bir kız dan neden nefret etmiş olabileceğini farkettim galiba. Burada bahsedilen tanrı Afrodit, dış güzellik denen, o insanların dillerinden düşürmedikleri mağrur varlığı temsil ediyor olsa gerek. Güzel olduğu kadar kıskanç, kibirli, ahlaksız ve saldırgan tanrıça Afrodit, aslında televizyonda görülen ve güzel  olarak dayatılan yüzlerce manken yahut şarkıcıdan farklı bir şey değil yani. Hani içimizden birisi, hakkında “ulan o kadar abartıyorlar bu muymuş  yani” diyecek olsa, anında “sus sen de kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş” karşılığını alır ya, bu kadar iyi korunmaktadır işte afrodit. Peki ne bozabilir onun kıyas edilemezliğini? Yahut gerçekte kimdir onu Olympos un tepesine çıkartan?
   İnsanoğlu... Aşk güzelliğin çocuğudur evet, ama asla insanoğlu kadar sadakatle hizmet etmemiştir annesine. Ne de olsa insanların zayıflıklarından beslenmektedir Afrodit aslında. Ve herkes için değişebilecek olan, aslında her ruh ta farklı farklı biçimlenebilecek olan bu özelliği kendi tekelinde toplamayı başarmıştır. Şehvet, zamanla aşkın asla ulaşamayacağı bir hizmetkarlığa yükselmiştir Afrodit in yanında...  Ve birbirine bağlı ruhlar dahi sırf onun yüzünden ayrı düşer olmuşturlar. Ne uğruna mı ?  Geçici zevkler uğruna elbette. Ama bu kadarı yeterlidir Afrodit için. Kendisine nasıl yaklaşıldığı, değerinin neler ile ölçüldüğü ilgilendirmez onu. Tek istediği rakipsiz olmaktır. Mini etekle okula gelip koridordaki tüm erkeklerin kendisini seyretmesinden hoşnut olan kızın istekleri onun bu ufkunun bir yansımasıdır aslında. Peki günün birinde Ruh un güzellikte kendisine rakip olacağını hissederse ne yapar? İşte hikayede bu anlatılmaktadır bence...
   İnfaz emrinin Eros a verilmesi aslında Venüs ün kıskançlığın somut bir göstergesidir. Ne de olsa Aşk onun emrindedir ve rakipsizliğini tescillemek için Aşk eliyle ruh u cezalandırmaktan başka birşey yapmasına gerek yoktur.
   Fakat Tanrıçanın emellerini boşa çıkaracak bir kaza ile aşk kendini ruha teslim eder. Hikayenin buradan sonraki kısmı ise Aşk ın kendisiyle alakalı.
   Cupid in bu durum içerisinde ilk yapacağı psyche i sahiplenmek ve kendisine verilen emre karşı gelmek olur.  Cesaretinin bedeli olarak ise hem annesinden hem de sevgilisinden gizlenmelidir. Ama öte yandan gizlilik, kendi içinde bir büyü taşır. Ve aralarında bir aşkın filizlenmesine sebep olur. Psyche nin Cupid i görmeden sevmesi bu büyünün etkisiyledir hikayeye göre . Ama zamanla merak, büyünün etkisini bastırmaya başlar. Psyche nin bilmediği ise gerçekte birini sevmenin en kolay yolunun onu irdeleyip yormamak oluşudur. Terbiyeden yoksun Ruh, tüm iyi niyeti içerisinde Aşka kırıcı davranacak, zihninde oluşturduğu idea ile yetinemeyip somut bir cisimle karşılaşmak isteyecektir. Sorun aslında Ruh un bastıramadığı açlığında yatmaktadır yine. Güzeller güzeli bir sevgilisi olduğundan emin olsa onu görebilmek için bu kadar can atacak değildir. Zira kafasında oluşturup aşık olduğu sevgilisi mutmeyn kılmıştır onu...  Asıl sorun , gerçekte sevmekle yetindiği kişinin ona layık olup olmadığını bilme çabasıdır. Yani güvensizlik ve kanaatsizlik... Sonrasını tahmin etmek güç değil. Ortada bir kırık kalp ve bir pişman aşık kalacaktır.
   Aşk, Cupid çareyi basit olana, yüzeysel ve fedakarlık gerektirmeyene, Venüs e sığınmakta bulur. Ve uzun bir süreliğine orada hapsolur. Psyche, Ruh ise yaptıklarından son derece pişmandır ve çaresizlik içinde aynı kapıyı çalar. Ve bazı görevleri yerine getirmesi halinde isteğine kavuşacağı  Psyche e verilen görevler aslında aşk ın uğrunda yapılan özverilerdir. Bu imkansız görevlerin üstesinden gelmek, aslında ulaşılan sonuçlar açısından değil, kazanılan güç ve alınan eğitim açısından önemlidir. Son olarak da başına en çok bela açmış özelliğinden, merak ve açlığından imtihana sokulur. Ve bu imtihanın sonucu elimdir. Bir kez daha kaybetmiştir Psyche. Ama az önce de dediğim gibi, sonuç önem taşımamaktadır. Önemli olan yaptığının cezasını bu defa eyleminin doğal bir sonucu olarak çekmiş olmasıdır. Gerçek bir eğitimdir geçtiği bu defa.
   Bu arada Cupid, basitlik sürgününde gerçek aşkı özleyecek kadar uzun kalmış, yaralarından arınıp, sevgilisi affedecek güce ulaşmıştır. Sevgilisinin ızdırabıyla karşılaşan Cupidin içinde merhamet uyanır ve sevgilisini kucaklayıp yolcuğunda ona destek olur. Katetmesi gereken mesafede artık yalnız değildir Psyche. Sonsuza dek beraberce yaşadılar kısmında önce aklıma gelmişken, Aşk ve Ruh un bir de kızı olr hikayenin bir başka versiyonunda , adı Mutluluktur. Bütün bu hikayede geçenlerin sebebi , ve çekilen bütün acıların mükafatı olan mutluluk. Hala kafamda bir soru var diyebilirim: mutlu olmak için yapılanlardan hangisi daha zor acaba? Gerçek pişmanlığı tadıp kendini affettirmek için herşeyi yapmak mı? Yoksa sevdiğini her şartta affedebilecek bir tanrının merhametine sahip olmak mı?...

99
Mitolojiler / Ynt: Caine | İlk Vampir
« : 26 Mayıs 2009, 21:34:03 »
lilith , caine , abel ve mitte geçen olaylar hep yahudi mitolojisinden...  lilith onlara göre adem in ilk karısı ve ona karşı gelmesi yüzünden cennetten kovuluyor. bu olaydan sonra yine söylenceye göre şeytanın karısı olup, tıpkı onun gibi adem in düşmanı oluyor. dişi şeytan diye anılması da bundan. hatta ayıptır söylemesi bu ablamızı ilk feminist olarak adlandıranlar da yok değildir xD

100
Diğer Fantastik Eserler / Ynt: Küçük Vampir
« : 24 Mayıs 2009, 15:06:36 »
 güzel ve keyifli olduğu kadar gerçekti de. dolabımda bir vampirin dayanılmaz kokulu çoraplarını yahut mezarlıkta kalp şeklinde taşları aramama sebep olacak kadar hem de...
 Sevgili sınıf arkadaşım emir, senden önce okuduğum her bölümden sonra "Anton ısırılıp vampir oluyo" diyerekten duygularınla oynadığım için çok pişmanım . :D

Sayfa: 1 ... 5 6 [7]