Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Herr Mannelig

Sayfa: 1 ... 5 6 [7]
91
Kurgu İskelesi / Sör Mannelig destanı
« : 05 Ocak 2008, 22:38:01 »
Benim yazım değil ama buraya koyabileceğimi düşündüm zira bu İsveç mit'ini tamamıyle kendim çevirdim:

Çirkin bir dağ trollü soylu biriyle evlenirse ancak tekrar insan olabilecektir. O aşık olmadan evlenmeyi reddeder. Pagan bir trol olarak onuruyla yaşamaya devam eder. Bir gün Sör Mannelig’i görür ve ona aşık olur:


Erkenden, güneşin yükselmesinden önce bir sabah
Ve kuşlar o tatlı şarkılarını söylerken
Dağ trollü sevimli toprak beyine evlenme teklif etti
Ne var ki yanlış bir dili (anlatımı) vardı:

Sör Mannelig, Sör Mannelig benimle evlenmeyecek misin,
Size cömertçe verdiklerim karşısında?
Evet ya da hayır diye cevaplayacaksın
Bu kadarını olsun yapacak mısın?

Size gölgeli bir merada otlayacak
On iki ihtişamlı savaş atı vereceğim,
Ne ağzında gem olacak
Ne de arkasında eğeri

Size, Tillo ile terno arasında duran
On iki iyi değirmen vereceğim
Değirmenin taşları en kızıl pirinçten olacak
Ve tekerleri gümüş ladinden.

Size, on beş halkayla süslenmiş
En iyi mücevherlerden oluşmuş kılıcı vereceğim
Fethe çıktığınız toprakta,
Emrinizle sizinle çarpışacak.

Size, kumaş ya da iplikle örülmemiş
Ama en beyaz ipek ile işlenmiş
Parlaklığı giyilmek için en iyisi olan
Damgalanmış yeni bir gömlek vereceğim

Sör Mannelig dedi ki:

Bu hediyeleri memnuniyetle kabul ederdim
Eğer ki sen Hıristiyan bir kadın olsaydın
Ama biliyorum ki sen en çirkin dağ trollüsün,
Şeytanın ve yardakçılarının yavrususun.

Dağ trollü kapıdan koşarak çıktı
Feryat figan bağırıp ağlayarak
Ve dedi ki: Yakışıklı toprak beyinden aldığım cevapla,
Eziyetim bitebilir, özgür olabilirdim…

Sör Mannelig, Sör Mannelig benimle evlenmeyecek misin,
Size cömertçe verdiklerim karşısında?
Evet ya da hayır diye cevaplayacaksın
Bu kadarını olsun yapacak mısın?

Mannelig’in aklı trolde kalır; onunla evlenirse onun güzel bir kadın olacağını ona hediyeler ve adanmışlık teklif ettiğini bilse de gelenekleri uğruna onu reddetmiştir. Ardından Mannelig hiç kimseyle beraber olmaz, trol kahrından ölür. Kuzey Avrupa’nın asutra geleneğine dayanan bu destan Pagan köklerinde önemli yer tutar; Mit’in devamı imkansızlığı denemeyerek iki hayatın mahvolmasına sebebiyet veren Mannelig’in hüzünlü öyküsünü anlatır.

92
Kurgu İskelesi / Richard
« : 04 Ocak 2008, 22:40:41 »
Pek fantastik hikayem bulunmaz ama fanteziye en yakını bu sanırımı. Ayrıca bir sorum olacak burdan, deneme bölümünde sadece fantezi unsuru içeren denemeleremizi mi yayınlayabiliriz?

neyse işte aslında edebiyat ödevi olan hikayem :)

Kudüs önündeki neredeyse ne kadar kum varsa hepsini kaldıran; tozu dumana katarak yüz bin askerin ilerlemesini çok güç kılan, askerlerin kalın, sağlamlaştırılmış plaka zırhlarında ritim tutan, miğferlerinin açıklıklarından girip insanın buz kesmesine sebep olan rüzgar delice esiyordu gece vakti. Kudüs’e henüz miller vardı ancak birkaç metre ilerisini görmek bile imkânsızdı neredeyse sis yüzünden. Doğmak üzereydi güneş, gökyüzünü örten kapkara bulutların arasından sızıyordu birkaç zayıf ışık demeti. Kargalar uçuşuyorlardı ordunun ilerlediğinin ters istikametine doğru, haçlı ordusundan eksilen askerlerle ziyafet çıkarmak amaçlı. Rüzgârın gürlemesi, atların huysuz sesleri, toynakların ve botların yeri dövmesi, kargaların sinir bozucu gaklaması, yaralı askerlerin iniltisi ve savaşmaya can atan askerlerin meydan okuyan gürlemelerinden oluşan bir senfoni. Cenk meydanında daha ne sesler eklenecek bu senfoniye. Yıkım’ın senfonisine!

   “Ne korkunç bir manzara” tam olarak böyle düşünüyordu Richard. Onun aslan yüreği bile titriyordu bu manzara karşısında. Rakibini en iyi tanıyan oydu belki, bu yüzden kral sıradan askerlerden bile daha korkakça davranıyordu. Zeki olmasından belki, sırf bu savaşta bulunduğu için cennete gitmeyeceğini bildiği için. Gerçekleri gördüğü için! Bu korkusu, çekingenliği kızıl sakalının gizlediği yüzüne telaş, korku olarak değil sadece ciddiyet olarak yansıdı. Kır atının dizginlerini daha sıkı kavradı zırhlı elleriyle, atının böylece ordusunun temposunu arttırmak için dilini şaklatırken soluna baktı, diğer kralların at sürdüğü yere; kara atının üzerinde heybetle oturan, kara pelerinin kukuletasını yüzüne çekerek yüzünü gizleyen, gizemli korkunç bir görüntü oluşturan Novgorod kralı Dimitriv’e, tam plaka zırhı, metrelerce uzunluğundaki bir organıymış gibi beceriyle kullandığı mızrağı, haç şeklinde bir siperlikli miğferli İngiliz kökenli Fransız kralı Philip’e baktı Richard.

   Miller geride kalmaya başladıkça belindeki uzun kılıcı daha ağır gelmeye başladı Richard’a, dizginler elinde taş kesti resmen, atı huysuzlanmaya başladı, geriye doğru savrulan kırbaç gibi şaklayan pelerini kendisini de geriye doğru çekmeye başladı. Britanya’dan buraya neden gelmişti ki? Bir kez daha aynı sorularla bir paradoksa düşmek istemiyordu, boş verdi sadece. Vazgeçse ne olacaktı ki dünyanın bir ucundan bir ucuna çoktan gelmişlerdi artık, ne kadar sızlansa ve nispeten boş bulsa da davalarında haklı olduğunu biliyordu hem Richard. Sadece kazanabileceklerine pek inanmıyordu, canla başla savaşacaktı elbet yine de. Yüz bin askerin ölmesine, esir düşmesine nasıl izin verebilirdi?

Geriye baktı bu seferde; askerlerine. Kıbrıs, San Giova ve Acra savaşlarında on binlerce kayıp vererek artık Kudüs’e ulaşıp kalenin önüne dayanan,  zırhlarına işlenmiş hacı gururla taşıyan, yakında tozla değil kanla kirlenecek botlarını kaldırmakta zorlanmalarına rağmen savaş beklentisi ve heyecanıyla yürüyen yüz bini aşkın asker. Kılıçlarını kalkanlarına vurarak, baltalarıyla zırhlarını döverek, mızraklarını yere vurarak ritim tutan, zafer diye haykıran, tanrının adını haykıran, heyecanlanan atlarının üzerinde durmaya çalışan askerler. Kralları Richard’a teslim olun çağrısı için gelen elçiyi krallarının diplomatik sözlerinden önce kahkahalarla cevaplamış olan askerler.

Hayatları sivri metal parçalarının ucuna bağlı olan yüz bin insan. İnsanlar ki hayatları, atını ileri sürerek ordusunu tezahürat ve katatonik çığlıklarla yürüten, kızıl sakalının, miğferinin, tacının sakladığı yüzü kararsızlığın getirdiği asıklık ve zafere olan inancının getirdiği mutluluk hissiyle harmanlanmış, en az Salahaddin kadar bilge, onun kadar imanlı, onun kadar zeki olmasına rağmen onun kadar duyarlı olamamış olan bu asık suratlı adamın ağzından savaşın sonuna kadar asla dökülmeyecek olan şu iki kelimeye bağlı: Teslim olun!

93
Ejderha Mızrağı / Dragon Lance ( Ejderha Mızrağı)
« : 04 Ocak 2008, 22:25:49 »
Diğer Eserler başlığına atılmayı haketmeyecek kadar ünlenmiş, önemli ve kaliteli bir eser ejderha mızrağı serisi. 100e yakın kitabı, 60a yakın çevirisi var ancak elbette hepsini okumak zorunda değilsiniz. Üçlü seriler şeklinde ayrılmış kitaplar. Her bir seri genellikle başka karakteri anlatsana da genellikle Mızrak Kahramanları ve onların çocukları üzerinde döner hikayeler. Okumayana kesinlikle Destan üçlemesiyle başlamasını öneririm. sıkı Raistlin hayranıyımdır :)

Buyrun size okuma sırası:

Ejderha Mızrağı Destanı serisi (Güz alacakaranlığının ejderhaları, ilkbahar şafağı ejderhaları, kış gecesi ejderhaları)

Efsaneler üçlemesi (ikizlerin zamanı, ikizlerin savaşı, ikizlerin sınavı)

Raistlin tarihçeleri (ruhdöveni, silah kardeşliği)

İkinci Nesil

Yaz Alevi Ejderhaları

Yeni Çağın Ejderhaları serisi ( yeni çağın doğuşu, kasırganın günü, kargaşanın arifesi)

Dhamon Efsanesi serisi ( düşüş, ihanet, kurtuluş )

Ruhlar Savaşı serisi ( batan günenişin ejderhaları, kayıp yıldızın ejderhaları, yitik ayın ejderhaları )

Başlangıçlar serisi (karanlık ve ışık, kenderyurdu)

Tanışmalar serisi ( eş ruhlar, yol tutkusu, kara yürek, yemin ve ölçü)

Kaos Savaşı serisi ( sonuncu şef, gece göğünün gözyaşları, kukla kral, kan denizi yağmacıları, boşver dağı kuşatması)

Kang'ın Alayı serisi (kıyamet tugayı, ejderan kuralları)

Buzduvarı üçlemesi (haberci, altın küre, kış yurdu)

Kayıp Efsaneler serisi ( Vina Solamnus, Fistandantilus yeniden doğuş)

Kesişen Yollar serisi ( sır halkası, hırsızlar loncası, ejderhanın blöfü, ejderha adaları, hiçbiryerin ortasında)

Diğer Kitaplar (Huma destanı, kara dalamar, bir ejderha söylentisi)

çevrilenler bu kadar arkadaşlar. ayrıntılı bilgi isteyenler msnden yada özel mesajdan bana ulaşabilir...


94
Müzik / Darkthrone
« : 04 Ocak 2008, 22:24:26 »




1987 yılında black metal’in adı Darkthrone olarak değişirken Sonbahar ve Kış ayları, Darkthrone mevsimleri olarak adlandırılıyordu. Fenriz (bateri, vokal), Zephyrous (gitar), Dag Nilsen (bas gitar) ve Anders Risberget (gitar) kadrosuyla kurulan grup, müziğinde Celtic Frost’tan Deep Purple’a kadar bir çok gruptan ilham alıyordu ve genel olarak thrash ağırlıklı bir müzik yapıyorlardı.

1988 sensinde grubun ilk b*ktan demosu yayınlanırken Anders gruptan ayrılıyordu. Nocturno Culto ile kısa bir görüşme yapıldı. Bunun üzerine bir de Darkthrone’un canlı performansını izleyen Nocturno Culto, gruba katılmaya karar verdi. Grup bütün sene boyunca provalara devam etti.

1989 yılında yeni bir demo, “Thulcandra” kaydedilirken provalar ve ufak performanslar devam ediyordu. Grup, tarzını yavaş yavaş thrash’ten death’e doğru kaydırırken, bu zaman zarfı içerisinde vokal görevini Nocturno Culto üstleniyordu. Sonbahar’da grup bir canlı performansını kaydederken bunu “Cromlech” adıyla piyasaya çıkardı. Grup, bu konser demosunu bir çok firmaya yollarken, yılbaşında Peaceville Records gruba bir anlaşma öneriyordu..

1990 sensi Darkthrone için oldukça heyecanlı başladı. Cadaver ile birkaç konsere çıkan grup, bahar mevsiminde Danimarka da bile bir konser verdi. İlk albüm “Soulside Journey” İsveç’teki Sunlight Studios’ta kaydedilirken, kayıt aşamasında Nihilist (şu anki Entombed) grubunun büyük yardımları oldu. Grup death metalden iyice sıkılmaya başlamıştı.. Grup hala death çalıyordu fakat ağırlıklı olarak black metal dinliyordu. Dag dışında tabi, Dag’ın black metale bakışı “ne kadar az o kadar iyi” şeklindeydi. Bu oldukça ilginç bir durumdu çünkü grup teknik death metal sanatını oldukça başarılı icra ediyordu fakat çaldıkları müzik onlara yanlış geliyordu. 1990 yılının sonbaharında “Goatlord” albümünün çalışmaları başladı..

1991 yılında tamamlanan Goatlord albümü prova kaydı olarak eldeydi artık. Grup kalbinin sesini dinlemeye karar verdi ve Goatlord’u kaydetmedi. Black metal tarzında birkaç şarkı yazdıktan sonra Mayıs ayında Finlandiya turuna çıktılar. Tur sonrası Dag’ı ortadan kaldırmaya karar verdiler fakat Dag “A Blaze In The Northern Sky”ın provalarında çalmayı kabul etti. Yaz aylarında kaydedilen albümle beraber grup inanılmaz şevke geldi.. 1991 çok iyi bir sene olmuştu ve grup, black metal için yanıp tutuşuyordu. Aynı senenin sonuna doğru Euronymous, Helvete’yi açtı..

1992 yılının başından beri underground piyasada oldukça yükselen grup, hiç reklam yapma ihtiyacı hissetmedi ve içip, sıçıp “Under a Funeral Moon” albümünün provalarına devam ederken albüm ancak yazın kaydedilebilecekti. Nocturno ve Zephyrous Oslo’dan uzak durmaya kararlıydı. 80’li yıllarda tüm sıra dışı metal grupları, dergiler birbirleriyle bağlıyken 92 senesi biterken grup topu topu 2 röportaj teklifi geldi ki o teklifler de yeni yeni black metal dergisi hazırlayan adamlar tarafından geliyordu..

1993 yılında Euronymous öldürülünce Helvete kapandı ve Norveç black metali kendi başına kaldı.. Yine sonbahar kışa bağlanırken dördüncü albüm “Transilvanian Hunger” kaydedildi. Count Grishnack hapse girince, onun oldukça yalnız ve üzgün olduğunu düşünen Fenriz, Varg’a giderek şarkı sözü yazıp yazamayacağını sordu.. En azından bir süre için kendisini oyalayacağına karar veren Varg teklifi kabul eder ve Varg’ın sözleri sonraki albüme damgasını vuracaktır.

1994 yılında “Panzerfaust” piyasaya çıkar.. Grubun, Peaceville ile imzaladığı 4 albümlük anlaşma “Transilvanian Hunger” albümüyle sona ermişti. Moonfog ile oldukça yakın ilişkilerde olan Fenriz, birkaç firma ile daha görüştükten sonra Moonfog’un en iyi seçim olduğuna karar verdi ve “Panzerfaust” 1994 sonunda bu firmadan piyasaya çıktı.

1995 yılında “Total Death” albümü kaydedildikten sonra Darkthrone, Black Metal camiasının gidişini izlemek üzere biraz geri çekilme kararı aldı.. Gruba göre, popülaritesi gittikçe yükselen black metal piyasasında oldukça utanç verici işler olabiliyordu..

1996 yılında Nocturno Culto, Darkthrone ile son bir performansa daha imza atmak istedi. Yılın ilk aylarını bu konserin provalarına harcayan grup 1996’nın ortalarında konseri gerçekleştirdi. Konserin ardından Nocturno Culto ayrılmaktan vazgeçerken Fenriz de iki senelik bir asit yolculuğuna çıkıyordu..

1998 yılında Nocturno birkaç şarkı yaparken Fenriz’den şarkı sözlerini yazmasını istedi.. Geçen iki sene boyunca Fenriz sadece birkaç gruba öylesine şarkı sözleri yazmıştı.. Kasım/Aralık aylarında şarkı sözleri tamamlandıktan sonra “Ravishing Grimness” hazır hale geldi. Bu sırada aynı yıl içerisinde Moonfog etiketiyle bir de Darkthrone saygı albümü piyasaya çıktı.

1999 yılına geldiğimizde ise ikili yeni şarkılar ve oldukça sağlam sözlerle çalışmalarına devam ediyordu. Bu arada Fenriz’in black metal’e bateriyi geri getirme çabası “Ravishing Grimness” albümünde görülüyordu. Neyse, Nocturno bu dönemde Darkthrone’un en deli karakteriydi. Grubun maddi işlerinden, müzikal işlerine kadar her şeyle O ilgileniyordu. Yıllardır röportaj vermeyen grup tekrar röportaj verip vermeye karar verince birden kendilerini muhabir yağmuru altında buldular.

2000 yılı boyunca röportajlar devam etti. Darkthrone için işler biraz farklı gelişiyordu artık. Nocturno Culto sene sonuna doğru yeni albüm “Plaguewielder”in şarkılarını yazarken, Fenriz de şarkı sözlerini yazıyordu..

2001 yılı ise muhteşem bir Darkthrone yılıydı. Grubun, Kerrang dergisinde 3 sayfa röportajı yayınlanmış ve gruba hafta sonu İngiltere’de çalması için 30000 dolar ödenmişti. Hatta bu arada grup, bir sado/mazo filmine soundtrack yapması için teklif aldı.. Hatta albümde Cadaver vokalisti Apollyon ve Audiopain’den Sverre de misafir olarak yer alıyordu. Röportajlar bitmek tükenmek bilmiyordu. Moonfog ile sözleşme yenileyen grup yeni albümünün hazırlıklarına başladı.

2003 yılında “Hate Them” ve 2004 yılında “Sardonic Wrath” albümlerine imza atan ikili, Moonfog ile beraberliğini sona erdirip tekrar Peaceville ile anlaşma imzalarken, yepyeni Darkthrone albümü “The Cult Is Alive” grubun hayranları ve black metal camiası tarafından merakla bekleniyor.



Copy paste yaptığım bu biyografiden sonra Sör Mannelig olarak kendi yorumumu da ekliyim. Zannetmiyorum ki buradan Darkthrone dinleyen çıkar belki bilen olur diye açtım konuyu hiç olmadı merak eden olur falan diye. İnner Circle akımından çıkma Norveçli Black Metal gruplarından. Adı çok satanist olaylarda anılmasa da bildiğim kadarıyla İsa karşıtılar. Özellikle soğuk, kuzey savaşları ve metal müzik üzerine şarkıları var. Nocturno'nun screami çok sağlam. Kesinlikle dinlenilmesi gereken bir black metal grubu. Dimmu borgir sevipte darkthrone sevmeyen adama kmse blackçi demez. Death Metal namında Soulside Journey Black Metal namına Under a Funeral Moon, A blaze in the northern sky ve transilvanian hunger albümlerini öneririm. Unholy Black Metal resmen bir black metal marşı olmuştur...

95
Yazarlar / Margaret Weis
« : 01 Ocak 2008, 15:55:15 »
16 Mart 1948 günü dünyaya geldi. 1970 yılında yaratıcı yazarlık bölümünden mezun oldu. 1984 yılında Tracy Hickman`la Ejderha Mızrağı Destanı`nı yazdı ve bu seri ile tüm dünyada tanınan bir yazar oldu.

Eserleri

`` Tracy Hickman ile``
1984
Ejderha Mızrağı Destanı :: Güz Alacakaranlığı Ejderhaları (Bir Ejderha Söylentisi) :: Kış Gecesi Ejderhaları :: İlkbahar Şafağı Ejderhaları 1985
Efsaneler Üçlemesi ::İkizlerin Zamanı ::İkizlerin Savaşı ::İkizlerin Sınavı 1986 - 1987
Hikayeler 1 ::The Magic of Krynn ::Kender, Gully Dwarves, and Gnomes ::Love and War 1988
The Darksword Üçlemesi ::Forging the Darksword ::Doom of the Darksword ::Triumph of the Darksword 1989
The Rose of The Prophet Üçlemesi ::The Will of the Wanderer ::The Paladin of the Night ::The Prophet of Akran 1990
Ölüm Kapısı Serisi ::Ejder Kanadı ::Elf Yıldızı ::Ateş Denizi ::Yılan Büyücüsü ::Kaosun Eli ::Labirentte (1993) ::Yedinci Kapı (1994) 1992
Hikayeler 2 ::The Reign of Istar ::The Cataclysm ::The War of the Lance ::The Best of Tales, Volume One ::The Best of Tales, Volume Two 1994-1995
Ejderha Mızrağı Destanı 2. Nesil ::2. Nesil (1994) ::Yaz Alevi Ejderhaları (1995)
Anthologies (1995 -1997) ::Dragons of Krynn (1995) ::Dragons of War (1996) ::Dragons of Chaos (1997)

Don Perrin ile
Raistlin Tarihçeleri (1998 -) ::Ruhdöveni ::Silah Kardeşliği

Tek Başına Yazdıkları
Star of The Guardian (1990 - 1993) ::The Lost King ::King`s Test ::King`s Sacrifice (1991) ::Ghost Legion (1993)
Sovereign Stone (2000 - 2003) ::Well of Darkness (2000) ::Guardians of the Lost (2001) ::Journey into the Void (2003)


Ejderha Mızrağı gibi unutulmaz bir maceranın, Ölüm Kapısı gibi muhteşem bir edebi eserin yaratıcısı Margaret Weis ve Tracy Hickman'e her fantastik kurgucunun çok şey borçlu olduğunu düşünüyorum. Özellikle Ölüm Kapısı serisinde ağır ancak akıcı, müthiş bir dille anlatıyor bu güzel kurguyu. Ejderha Mızrağı serisinde dil Ölüm Kapısına kıyasla daha geride kalsa da sürükleyiciliği ile özellikle fantastik kurguya yeni başlayanların gözdesi olmasını sağlıyor Weis'in..

Sayfa: 1 ... 5 6 [7]