Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Darkness

Sayfa: 1 ... 16 17 [18] 19
256
Sinema / Ynt: En Son İzlediğiniz Film?
« : 24 Ocak 2008, 18:52:11 »
3 gundur hulk ızlemye calşyrm :(

257
Genel Kültür / korku türleri
« : 24 Ocak 2008, 02:23:31 »
Ablütofobi: Yıkanmaktan korkma
Agirofobi: Caddelerden ya da caddelerde karşıdan karşıya geçmekten korkma
Agorafobi: Açık yer ya da kalabalık korkusu
Ailurofobi: Kedilerden korkma
Akluofobi: Karanlıktan korkma
Akrofobi: Yüksek yerlerden korkma
Akustikofobi: Belirli seslerden korkma
Algofobi: Acı çekmekten korkma
Amatofobi: Toz korkusu
Amnezifobi: Hafızasını kaybetmekten korkma
Androfobi: Adamlardan korkma
Anemofobi: Fırtına korkusu
Antlofobi: Sel korkusu
Antropofobi: Insanlardan korkma
Apifobi: Arılardan korkma
Arakibutirofobi: Yerfıstığı ezmesinin, yerken, damağa yapışmasından duyulan korku
Araknofobi: Örümceklerden korkma
Aritmofobi: Sayılardan korkma
Asimetrifobi: Simetrik olmayan şeylerden korkma
Astenofobi: Güçsüz olmaktan korkma
Astrafobi: Şimşek korkusu
Ataksofobi: Düzensizlikten korkma
Atelofobi: Mükemmel ol(a)mamaktan korkma
Aviofobi: Uçuş korkusu
Ballistofobi: Silahtan ya da mermilerden korkma
Batofobi: Derinlik ya da yüksek binaların yanından geçme korkusu
Batrakofobi: Kurbağa, semender gibi çiftyaşayışlı (amfibyen) hayvanlardan korkma
Belonefobi: Iğnelerden korkma
Bibliyofobi: Kitaplardan korkma
Bromidrosifobi: Vücut kokusundan korkma
Brontofobi: Gökgürültüsünden korkma
Dentofobi: Dişçiden korkma
Dermatopatofobi: Deri hastalıklarından korkma
Eisoptrofobi: Aynalardan korkma
Elektrofobi: Elektrikten korkma
Emetofobi: Kusmaktan korkma
Entomofobi: Böceklerden korkma
Epistaksiyofobi: Burun kanamasından korkma
Eritrofobi: Yüz kızarmasından duyulan korku
Erotofobi: Cinsellik korkusu
Farmakofobi: Ilaçlardan korkma
Fazmofobi: Hayaletlerden korkma
Febrifobi: Yüksek ateşten korkma
Filemafobi: Öpmekten ya da öpüşmekten korkma
Filofobi: Sevmekten, âşık olmaktan korkma
Fobofobi: Korkmaktan korkma
Fotofobi: Işıktan korkma
Gametofobi: Evlenmekten korkma
Gefirofobi: Köprülerden geçmekten korkma
Gerontofobi: Yaşlı insanlardan ya da yaşlanmaktan korkma
Glossofobi: Topluluk önünde konuşmaktan korkma
Haptofobi: Dokunulmaktan korkma
Harpaksofobi: Hırsızlardan ya da bir suçun kurbanı olmaktan korkma
Helyofobi: Güneşten korkma
Hematofobi: Kan korkusu
Herpetofobi: Sürüngenlerden korkma
Hidrofobi: Sudan, yüzmekten ya da boğulmaktan korkma
Higrofobi: Nemden ya da yağmurdan korkma
Hipegiyafobi: Sorumluluktan korkma
Hipnofobi: Uyumaktan korkma
Hipofobi: Atlardan korkma
Homiklofobi: Sisten korkma
Homofobi: Eşcinsellerden korkma
Ihtiyofobi: Balıklardan korkma
Jinefobi: Kadınlardan korkma
Kakofobi: Çirkinlikten, çirkin şeylerden korkma
Kakorafiyafobi: Başarısız olma korkusu
Kanserofobi: Kanser olmaktan korkma
Kardiyofobi: Kalp hastalığından korkma
Karnofobi: Etten korkma
Katagelofobi: Dalga geçilmekten korkma
Kemofobi: Kimyasal madde korkusu
Keymafobi: Kıştan ve soğuktan korkma
Kimofobi: Dalgalardan korkma
Kinofobi: Köpeklerden korkma
Klimakofobi: Merdivenden düşmekten ya da merdivenlerden korkma
Klostrofobi: Kapalı yer korkusu
Koprofobi: Dışkı korkusu
Koulrofobi: Palyaçolardan korkma
Kremnofobi: Yüksek yamaçlardan ya da uçurumlardan korkma
Kriyofobi: Buzdan ya da donmaktan korkma
Kronomentrofobi: Saatlerden korkma
Ksantofobi: Sarı renten korkma
Ksenofobi: Yabancılardan korkma
Ksilofobi: Tahta şeylerden ya da ormanlardan korkma
Limnofobi: Göllerden korkma
Litikafobi: Davalardan ve mahkemelerden korkma
Logofobi: Belirli sözcüklerden korkma
Lökofobi: Beyaz renkten korkma
Manyofobi: Delirmekten korkma
Mastigofobi: Cezalandırılmaktan korkma
Mekanofobi: Makinelerden korkma
Melanofobi: Siyah renkten korkma
Mikrobiyofobi: Mikroplardan korkma
Mizofobi: Kirlilikten korkma
Monofobi: Yalnızlıktan korkma
Musofobi: Farelerden korkma
Nekrofobi: Cesetten korkma
Nelofobi: Camdan korkma
Niktofobi: Geceden korkma
Nozokomefobi: Hastanelerden korkma
Nüdofobi: Çıplaklıktan korkma
Obesofobi: Şişmanlamaktan korkma
Ofidiyofobi: Yılanlardan korkma
Okofobi: Taşıt araçlarından korkma
Osmofobi: Belirli kokulardan korkma
Pantofobi: Herşeyden korkma
Papirofobi: Kağıttan korkma
Paraskavedekatriafobi: Ayın onüçü ve cuma olan günden korkma
Patofobi: Hasta olmaktan korkma
Pedofobi: Çocuklardan korkma
Peladofobi: Kel insanlardan ya da kelleşmekten korkma
Penyafobi: Fakirlikten korkma
Pirofobi: Ateşten korkma
Plakofobi: Mezar taşlarından korkma
Pogonofobi: Sakaldan ya da sakallı kişilerden korkma
Politikofobi: Politikacılardan korkma
Porfirofobi: Mor renkten korkma
Potamofobi: Irmaklardan ya da su akıntılarından korkma
Potofobi: Alkollü içeceklerden korkma
Pteronofobi: Kuş tüyünden korkma
Pupafobi: Kuklalardan korkma
Radyofobi: Radyasyondan, X ışınlarından korkma.
Ranidafobi: Kurbağalardan korkma
Selenofobi: Aydan korkma
Siderofobi: Yıldızlardan korkma
Simetrofobi: Simetriden korkma
Skiofobi: Gölgelerden korkma
Sosyofobi: Toplumdan, genel olarak insanlardan korkma
Soteriofobi: Başkalarına muhtaç olmaktan korkma
Tafefobi: Diri diri gömülmekten korkma
Takofobi: Yüksek hızdan korkma
Talassofobi: Deniz ya da okyanus korkusu
Tanatofobi: Ölümden korkma
Teknofobi: Teknolojiden korkma
Teratofobi: Gebe kadının, biçimsiz, çirkin bir çocuk doğurmaktan korkması
Termofobi: Isıdan korkma
Testofobi: Testlerden ya da sınavlardan korkma
Tokofobi: Gebe kalmaktan ya da çocuk doğurmaktan korkma
Tomofobi: Ameliyat olmaktan korkma
Toksifobi: Zehir korkusu
Topofobi: Belirli yerlerden korkma
Travmatofobi: Yaralanmaktan korkma
Trikinofobi: Gıda zehirlenmesinden korkma
Triskaidekafobi: 13 sayısından korkma
Tripanofobi: Aşı ya da iğne olmaktan korkma
Trikopatofobi: Saç hastalıklarından korkma
Ürofobi: Sidikten korkma
Venereofobi: Zührevi hastalıklardan korkma
Venüstrafobi: Güzel kadınlardan korkma
Vermifobi: Solucanlardan korkma
Zelofobi: Kıskançlıktan korkma
Zoofobi: Hayvanlardan korkma
__________________

258
Sinema / Deja Vu
« : 23 Ocak 2008, 06:01:12 »
Carlin, polis teşkilatında çalışan önemli bir ajandır. New Orleans'ta meydana gelen bir patlamanın soruşturması kendisine verilince şimdiye kadar yaşadığı belki de en ilginç soruşturmanın bir parçası olacaktır. Amerikan polis teşkilatının geliştirmiş olduğu bir teknoloji, insanların geçmişleri dahil hayatlarını gözetleme imkanı vermektedir. Fakat şimdiye kadar hiç denenmemiş olan, zamanda geriye giderek olayların akışını değiştirme işlemidir.
 










yorumlar

danzel washington un süper performanslarından biri izlerken nefes aldığımı nasıl verdiğimi anlayamadım gercekten çok sürükleyici ve inanılmaz bir yapıt izlemeyenler çok şey kaçırmış olmalı... puan tabiki 10 üzerinden 10...


bence dejavu gerçekten harika üssü harika bir film değişik bir senaryo sürükleyici bir film.. ben gerçekten bu filmi çok beğendim ama ne yazıkki daha sonunu seyredemedim :( en kısa zamndada seyretmeyi düşünüyorum izlenmeye değer (******)

Zaman kavramıyla müthiş bir şekilde oynanmış ve çok sıkı takip edilmedikten, üzerinde düşünülmedikten sonra tam olarak anlanamayacak bir film.
Çıldırış (The Jacket) filminin daha farklı işlenmiş bir türü ama özgün kalabilmiş bir film

259
Sinema / Ynt: Amerikan Gangster
« : 23 Ocak 2008, 05:52:05 »
ben seyredlı yaklaşık 1.5 ay oldu süper denılemz ama surukleyıcı son 5 dakıkası ıcın bıle ızlenebılır

260
Güncel / Ynt: 20 Milyon Tonluk Göktaşı Geliyor
« : 21 Ocak 2008, 21:02:51 »
Tsunamiden korkmamıza gerenk yok, çünkü ; Cebelitarık boğazında akdeniz ve atlas birbirine karışmıyor..Dua edelimde yakınımıza düşmesin ..

haklısın bence cok onemlı bı olay ama bızım sıtedekler ısı tıcarete doktu yakında bahıs v.b seyler yapacaklarımdan suphem yok ;D

261
Güncel / 20 Milyon Tonluk Göktaşı Geliyor
« : 21 Ocak 2008, 17:54:25 »
20 Milyon Tonluk Göktaşı Geliyor
 
nsanları korkutmak için fazla bilgi verimiyorlar ama 20 milyon tonluk göktaşı Apophis, hızla dünyaya yaklaşmaya devam ediyor.
NASA’nın ’yeryüzünü bekleyen en büyük tehlike’diye nitelediği ve insanları korkutmamak için elindeki bilgilerin hepsini açıklamadığı 20 milyon tonluk göktaşı Apophis, hızla dünyaya yaklaşırken, bilimadamları da olası bir çarpışmayı engellemek için çalışıyor.

Adı Yunanca ’yok edici’anlamına gelen, 400 kilometre çapındaki bu göktaşını durdurmak için Armageddon ve Derin Darbe filmlerini anımsatan planlar yapılıyor. Bu planlar arasında göktaşına füze fırlatmak, çekim etkisi yaratarak yörüngeyi değiştirmek ya da nükleer bomba kullanmak var. İngiliz uzay şirketi Astrium göndereceği uyduyla, göktaşı hakkında daha net bilgiler elde edeceklerini açıkladı. Uluslararası Uzay Enstitüsü de en iyi planı yaratan şirkete 50 bin dolar ödül vaat etti. Apophis’in 2029’da dünyaya 36 bin kilometre uzaklıktan geçmesi bekleniyor. Bu mesafe iletişim uydularının yörüngelerinden bile yakın. Ancak göktaşının dünyanın çekiminden etkilenerek yön değiştirmesi ihtimali var. Bu olasılık 45 binde bir olarak hesaplansa da yine de büyük bir risk olduğu belirtiliyor. Göktaşının dünyaya çarpma ihtimalinin en yüksek olduğu gün ise 13 Nisan 2036.

DÜNYAYA EN SON 1908’DE GÖKTAŞI DÜŞTÜ

Ender de olsa dünyaya çarpan göktaşları 65 milyon yıl önce dinazorları yok etmişti. Dünya’ya son olarak 1908’de büyük bir göktaşı çarpmıştı. 2 bin kilometrekarelik bir ormanı küle çeviren göktaşı araziyi de dümdüz etmişti.

Hiroşima’dan 100 bin kat etkili

Apophis dünyaya çarparsa oluşacak felaket senaryosu şöyle: Hiroşima’ya atılan atom bombasından 100 bin kat fazla zarar verecek, dev bir krater oluşturacak, tarım alanları zarar görecek, denize düşerse oluşacak tsunami kıyılarda çok büyük yıkım yaratacak, oluşan toz bulutları bir yıl boyunca güneş ışınlarını engelleyecek.



262
Bilim & Teknoloji / Mouse Ve Klavye Devri Bitiyor
« : 21 Ocak 2008, 17:52:50 »


Günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelen bilgisayarlar artık işaret dilinden de anlayacak. ODTÜ ve Bilkent Üniversitesi öğretim üyelerinin desteğiyle ODTÜ Teknokent'te bilgisayara, tanımlanan işaretlerle...

habrın devamı ıcın

http://www.showtvnet.com/haber/teknoloji/05062007/mause.shtml

263
Araştırmacılar, ışığın ve diğer ışınım biçimlerinin bir nesne etrafında bükülme yolunu değiştirebilecek yeni maddelerin, bir nesnenin görünmez olmasını mümkün kılabileceğini belirtiyor.


Bir nesneyi gizlemek ve onu ışık, kızıl ötesi ışın, kısa dalgalar ve belki de sonardan gizlemek için deneysel ''öte-maddeleri'' kullanma fikri taşıyan iki araştırma ekibinin yolları araştırmaları sırasında kesişti.


Ekibin üzerinde çalıştığı teoriye göre, Star Trek filminde uzay gemilerini ya da küçük büyücü Harry Potter'ı görünmez kılan pelerinler, belki de gerçekten mümkün.


Bu fikir, elektromanyetik dalgaların en hızlı, ama zorunlu olarak en kısa olmayan, yolu aldıkları ışığın kırılma özelliğiyle başlıyor. Kırılma, çok bilindiği gibi, bir kaşığın suya daldırıldığında kırılmış gibi görünmesinin nedeni.


İngiltere'deki St. Andrew Üniversitesi'nden fizikçi Ulf Leonhardt, araştırmalarıyla ilgili olarak Bilim (Science) dergisinin bugünkü sayısında yayınlanan yazısında, ''bir ortamın, içindeki bir deliğin etrafındaki ışıkları deliğin etrafından geçmeye yönlendirdiği bir durumu düşünün'' diyor.


Bu durumda, ışık ışınları sanki düz bir çizgide ilerlemişler gibi nesnenin arkasına geçeceklerdir. Leonhardt, bunun sonucunda ''delik içine yerleştirilmiş bir nesne, gözlerden gizlenmiş olacaktır. Bu ortam, nihai görsel (optik) yanılsamayı yaratacaktır: görünmezlik'' diyor.


''Bu tür araçların üretilmesinin mümkün olabileceğini'' belirten Leonhardt, ''burada geliştirilen yöntemin diğer elektromanyetik dalgalar ve ses dalgalarından kurtulmak için de uygulanabileceğini'' kaydetti.

264
Bilim & Teknoloji / Ampulü Patlatan Türk buluşu
« : 21 Ocak 2008, 17:48:28 »
Türk araştırmacılar, Edison'un icat ettiği ampule alternatif nanoteknoloji ürünü ışık kaynağı üretti. Bu müthiş buluş Bilkentli araştırmacıların imzasını taşıyor. ”Ayarlanabilir beyaz ışık” teknolojisi ile Edison’ın icat ettiği Ampuller tarih olacak. Edison’ın keşfi olan ampuller ısıyı ışığa dönüştürüyordu. Türk imzası taşıyan buluş ise üretilen nanokristalli ledler ile elektrik enerjisini direkt ışığa çeviriyor. LED (Light Emitting Diode, Işık yayan Diyot) tabanlı ışık kaynaklarının ömrü 23 yıl sürecek. Türklerin müthiş buluşu otomobillerin aydınlatma sistemini de kökten değiştirecek.
Üstelik bu yeni ışık kaynağı yüzde 90 oranında enerji tasarrufu sağlıyor. Yeni buluş, enerji tasarrufu ile küresel ısınma sorununa da çözüm yolunda katkı sağlayacak. Bu müthiş çalışma, dünyanın en prestijli dergileri arasında bulunan ''NANOTECHNOLOGY'' dergisinin 14 Şubat 2007 baskısında da kapak konusu oldu.
Müthiş buluş, Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü ve Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Hilmi Volkan Demir ile öğrencileri Sedat Nizamoğlu, Tuncay Özel ve Emre Sarı'nın imzasını taşıyor.
Demir, başkanlığını yaptığı araştırma grubunun, nanokristal kullanarak beyaz ışık üretimini dünyada ilk kez ayarlanabilir renk özellikleri ile başardıklarını kaydetti.
LED'lerin günümüzde ampulsüz trafik ışıkları, kamera, mikroskop ışık kaynakları gibi kullanım alanları olduğunu ifade eden Demir, “LED'ler, evlerimizde kullandığımız ampuller ve florasan lambalarının yerine geçecek. Keşif, geleceğin iç mekan ve otomotiv aydınlatma fonksiyonlarını tamamen değiştirecek nitelikler taşıyor” dedi.

BİR ÖMÜRDE 4 AMPUL
Yeni teknoloji ürünü ışık kaynaklarının çok uzun yıllar dayanabildiğini ve elektrik enerjisini bire on oranında az kullandığını belirten Demir, ”Ampullerin dayanaksızlığını evimizde ne sıklıkta ampul değiştirdiğimizi düşünerek kolayca anlayabiliriz. Bir LED'i günde 12 saatten 23 yıl süreyle kullanabilmemiz mümkündür, bu da ortalama yaşamda sadece 4 defa ışık kaynağını yenilemek anlamına geliyor” dedi.
LED'lerle tüm dünya elektrik harcamasının yüzde 50 miktarında azaltması öngörülüyor. Dünyada üretilen tüm elektriğin yüzde 20'si aydınlatmada kullanılıyor. Tüm bu nedenlerden dolayı nanokristal katkılı beyaz ışık kaynakları hem bilim dünyasında hem de endüstride büyük ilgi çekti. Bu müthiş buluşun tasarımı, modellemesi, fabrikasyonu, deneysel karakterizasyonu ve kuramsal analizi de dahil olmak üzere tüm basamaklarının Bilkent Üniversitesi'nde gerçekleştirildi. Şimdi geriye sadece üretmek kaldı.

265
Istiklal Marşi'mizin Hiç Bir Yerde Bulamayacağiniz Açiklamasi

İSTİKLAL MARŞI’NIN BAŞKA YERLERDE BULAMAYACAĞINIZ AÇIKLAMASI

İstiklal Marşı’nın son kıt’ası hariç diğer kıt’aları işgal dönemini anlatır. Bu nedenle bu kıt’alarda; ümit, teşvik, öğüt gibi milli hisleri güçlendirecek unsurlar vardır. Son kıt’ada, işgalden kurtuluş ve zafere ulaşmış olmanın verdiği coşku ve gurur aktarılır.
1. KIT’A
1.MISRA: Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
İstiklal Marşı “ Korkma!” sözüyle başlar. Türk milletine “Endişen yersiz..”mesajı verilir. Türk milleti endişe içindedir. Tutunacak dal aramaktadır. Çünkü işgal altındadır. Uzun süren savaşlar nedeniyle yetişmiş asker( Sadece Çanakkale’de verdiğimiz şehitleri bile düşünürsek…), silah, cephane, yiyecek, giyecek ve baş(lider) sıkıntısı çekmektedir. Tüm bunların yanında morali çökmüştür. İşgalin verdiği acı onun endişesini artırmaktadır. En büyük korkusu, bağımsızlığını kaybetmektir. Şair burada Türk ulusuna ümit vermektedir.
“Al sancak sönmez.” diye kurallı bir cümle oluşturduğumuzda, “ sönmez” sözü nedeniyle Türk Bayrağı’nın yanan bir aleve( renginden ve dalgalanışından) benzetildiğini ve bu alevin sönmeyeceğini anlayabiliriz Türk Bayrağı yanan bir alev gibi alacakaranlığı aydınlatmaya devam edecektir. Neden alacakaranlık dedik? “ Şafak” sözcüğü Arapçada güneşin batmak üzere olduğu an anlamına gelir. Türkçede ise tam tersi, doğmak üzere olduğu andır.( bkz. Kamus-ı Türki ) Şair İstiklal Marşı’nın 1. kıt’asındaki “şafak”ı Arapça anlamıyla; son kıt’asındaki “şafak”ı ise Türkçedeki anlamıyla kullanmıştır. Neden 1. kıt’ada güneşin batışı anlamına gelir? Çünkü burada Türk devleti işgalden dolayı; batmak üzere olan güneşe benzetilmiştir. Türk devleti güneş’le; bu devletin içinde bulunduğu hal de şafak’la özdeşleştirilmiştir. Alev karanlığı aydınlatır. Alev (yani Türk Bayrağı) eskisi gibi güçlü dalgalanmamaktadır; bu nedenle “ yüzen” sözcüğü kullanılır. Alev güçlü yanıyor olsaydı dalgalanırdı( bkz. 10. kıt’a). Şair aslında şunu söyler.
“Endişelerinde haklısın; her şey kötü görünüyor: Ama korkma, Türk bağımsızlığının sembolü olan bu bayrak asla gönderden inmeyecektir.”

2.MISRA: Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
Bu mısrada da şair, “sönmek” sözcüğünü rastlantı olarak kullanmamıştır. “En son ocak sönmeden( burada “ocağı sönmek” deyimi kullanılmıştır.) yani ocağı temsilen aile; yok olmadan dağılmadan, ya da başsız kalmadan Türk milleti yok olmaz” denmiştir. “ Ocağı tütmek” deyimi de aynı cümlede yer almaktadır. Yani yaşamını sürdürebilecek durumda olmak. Toparlarsak, “Son aile, son kişi yok olana kadar ümidini kaybetme; çünkü tümüyle yok edilmeden bu millet esir alınamaz” denmiştir.

3.MISRA: O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
“O”zamiri Türk Bayrağı’nı işaret eder. Bu mısrada “Yıldızı parlamak” deyimi kullanılmıştır. Bu deyimin anlamı; bulunduğu durumdan çok daha iyi bir duruma gelmek, herkes tarafından tanınmak, ün kazanmak, takdir edilmek vb. dir. Türk Bayrağı’nda bulunan yıldıza da atıf yapılmıştır. Buradaki yıldız, Türk milletinin geleceği(istikbali ) anlamındadır. Şair sonuç olarak Türk milletine öyle der: “ Türk milletinin geleceği, bayrağında bulunan yıldız gibi hep parlak ve şanslı olacaktır.”

4. MISRA: O benimdir, o benim milletimindir ancak.
“ O” zamiri yine Türk Bayrağı yerine kullanılmıştır. Bu mısrada açık olarak kastedildiği gibi; her bağımsız milletin, bu bağımsızlığı simgeleyen bayrağı vardır. Ve hiçbir millet bir başka ulusun bayrağına özenmez. Türk milletinin bayrağı da sadece Türk milletine aittir.


2. KIT’A

1.MISRA: Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Bu kıt’ada ve mısrada Türk Bayrağı kişileştirilmiştir. Yani bayrak bir insana benzetilmiştir. Hem de hilal kaşlı, güzel, nazlı bir sevgiliye…Bu sevgili bir genç kızdır. Ancak yüzünü ve hilal kaşlarını çatmıştır. Sanki olan bitenden hoşnut değildir. İstedikleri, bekledikleri olmadı diye naz yapmaktadır.
Elbette şair burada benzetme ve kişileştirme gibi san’atları kullanarak şiiri süsleme yoluna gitmiştir. Bu tarz süslemeleri şiirin bütününde görmek mümkündür. Şair ümitsiz ve endişeli bulduğu Türk milletine bu yolla yalvarmakta ( Kurban olayım…), onlara ümit vermektedir.

2. MISRA: Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet bu celal?
Şair kişileştirmeye devam ediyor ve bayrakla konuşmayı sürdürüyor. Türk milleti kahramandır. Türk ırkı kahramandır. Böyle bir ırka yüzünü asamazsın, gülmelisin. Bu öfken, bu hiddetin niye?
Bu mısralarda şair ümidini kaybetmek üzere olanlara kızıyor ve onlara Türk milletinin geçmişini hatırlatarak; kendilerine gelmelerini istiyor. Nitekim Kurtuluş Savaşı öncesi ümidini kaybedip “Bazı ülkelerin mandalığını kabul edelim” diyenler çıkmıştır bu milletten ve yönetenlerden… Şair bir bakıma onlara olan kırgınlığını dile getiriyor.

Şair kişileştirmeye devam ediyor ve bayrakla konuşmayı sürdürüyor. Türk milleti kahramandır. Türk ırkı kahramandır. Böyle bir ırka yüzünü asamazsın, gülmelisin. Bu öfken, bu hiddetin niye? Bu mısralarda şair ümidini kaybetmek üzere olanlara kızıyor ve onlara Türk milletinin geçmişini hatırlatarak; kendilerine gelmelerini istiyor. Nitekim Kurtuluş Savaşı öncesi ümidini kaybedip “Bazı ülkelerin mandalığını kabul edelim” diyenler çıkmıştır bu milletten ve yönetenlerden… Şair bir bakıma onlara olan kırgınlığını dile getiriyor.
3.MISRA: Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Türk milleti asırlar boyu savaşlarda niye kanını döktü? Niye canını verdi? Bağımsızlığını sürdürmek ve bağımsızlığının sembolü olan bayrağını tüm dünyada güçlü bir biçimde dalgalandırmak için… Hiç kimse canını bir hiç uğruna vermez. Canını bağımsızlık uğruna, özgürlük uğruna düşünmeden verenler sonunda bu milletin ümitsizliğe kapıldığını görürlerse haklarını helal ederler mi? Üstelik can hakkını… Bunun bedeli ancak aynı biçimde can verilerek ödenir.

4. MISRA:Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal!
İslami inanca göre Allah ; Allah , vatan, millet, adalet, insanlık adına canını vermeyi helal saymıştır. Bu uğurda can vermeye hazır olanlara ya da mücadele edenlere; korkmamalarını, eninde sonunda isteklerine kavuşacaklarını; çünkü Allah’ın onlarla beraber olduğunu müjdelemiştir. Buna inanan Türk milletinin, bağımsızlık hakkıdır. Bu mutlaka olacaktır.

3. KIT’A
1 MISRA: Ben ezelden beridir, hür yaşadım, hür yaşarım.
Bu mısrada şair Türk milletinin başlangıcı olmayan geçmiş zamandan beri bağımsız ve özgür yaşadığını hatırlatır. Daha sonraki mısralardan da anlaşılacağı üzere Türklerin ana yurdu Orta Asya’dan çıkışları ve dünyaya yayılışları bu kıt’anın ana konusudur.

2.MISRA: Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Bu mısrada da Türk’ün öz güvenine vurgu yapılmaktadır. Öyle ki, tüm dünyanın bildiği bir gerçek vardır; Türk esir alınamaz. Bunu bildiği halde Türk’ü esir almayı düşünen olsa olsa bir delidir. Hem de aşırı, ölçüsü olmayan bir akılsızdır. Bu milleti esir almayı düşünen biri çıkarsa şaşarım. Çünkü böyle bir şeyin olması imkânsızdır.
3.MISRA: Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım,
“ Bent” suyu kontrol altına almak için yapılan set anlamına geldiği gibi kendi tesir ve emri altına alma anlamına da gelir. Bu mısrada her ikisi de kastedilmiştir. Türk akınları çok güçlü akan suya(sele) benzetilerek, Türk’ün önüne hiçbir engel konulamayacağını; eğer konulursa bu milletin onu aşıp geçeceğini söylemektedir. Nitekim coğrafi yönden de düşünürsek; Türkler her türlü engeli aşarak Anadolu’ya ulaşmışlardır.
4.MISRA: Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.
İşte bu mısrada açıkça Ergenekon Destanı’na atıf vardır. Bu destana göre Türkler yurtları dar gelince etraflarını çeviren dağları eriterek, delerek çıkmışlar ( bkz. Ergenekon Destanı) ve Avrupa içlerine kadar yayılmışlardır. Ayrıca bu göç sırasında büyük denizleri, dağları gerçek manada da geçmişlerdir. Türk akıncıları, sel gibi her engeli geçerek ilerlemiştir. Tüm bunları bilmez mi ki bu çılgınlar beni esir alabileceğini düşünürler.

4. KIT’A:

1.MISRA: Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
“ Garp” batı ülkeleri yerine kullanılmış bir sözcüktür. Batı ülkelerinden kasıt da işgal güçleridir. Batı ülkelerinin görülebilen her yerini, etrafını çelik zırhlı duvar( yani teknik açıdan gelişmiş silah, top, tüfek vb.) sarmış olabilir. Burada anlatılmak istenen batılı ülkelerin silah ve cephanesinin bizimkinden çok üstün durumda olmasıdır.
2.MISRA: Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Onların topları, silahları, gemileri, uçakları vb. varsa benim de Allah’a inanan ve şehit olmayı korkusuzca bekleyen ( yani yüreğimden geçenler gibi düşünen) sınırlarım ( daha doğrusu sınırımı koruyan askerim) var.
3.MISRA: Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Ulusun” derken “ulumak- yani yabani hayvanın bağırması” sonraki mısrada sözü edilen canavarın bağırması kastedilmiştir. Canavar, işgal güçleridir. Bu güçlerin silahlarının sesi de canavarın ulumasına benzetilmiştir. Türk milletine “Endişe etme, canavarın silahlarından korkma. Bizim Allah’a olan inancımız onun gelişmiş silahlarından daha güçlüdür.” diyor. Bizim imanımız, bağımsızlığa olan inancımızı bu teknik üstünlük yok edemez…
4.MISRA: “ Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
Elbette bu mısra bir önceki mısra’yla birlikte açıklanmalıdır. Batılı ülkeler medeni ülkeler olarak bilinir. Oysa onlar medeni değil, dişine bilediklerini ısıran canavarlardır. Bizi de çok ısırmaya kalktılar. En son Çanakkale Savaşında… Ancak biz onların dişlerini bir bir söktük. Şimdi tek dişleri ( yani saldırmak için son hamleleri) kaldı. Ondan da korkmuyoruz.

5. KIT’A
1.MISRA: Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Buradaki sesleniş Türk halkınadır. Türk halkının, Türk insanının vatan topraklarına düşmanı sokmamasını istiyor. “Alçak” yaradılışı ve soyu aşağı, soysuz anlamına gelir Şair batılı devletleri alçaklar olarak görüyor.
2.MISRA: Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Şair Türk milletine öğütlerini sürdürüyor. Bu mısrada geçen “hayâsız” sözcüğünün anlamı; utanma duygusu olmayan, namussuz, edepsizdir. Bir üst mısrada yurdumuza saldıran düşmanı “alçaklar” olarak adlandıran şair, bu kez onların saldırılarını da yüzsüzce, arlanmadan yapılan hareket olarak görüyor ve bu saldırının durdurulması için elinde hiçbir güç olmasa da saldır ve gövdeni kalkan olarak kullan ( kısacası öldürmek için öl) diyor.
3.MISRA: Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın,
Bu mısrada İslam’ın kutsal kitabına atıf vardır. Allah Kur’an-ı Kerim’de mazlum olan, inanan, mücadele eden kavimlerin(milletlerin) eninde sonunda zafere ulaşacağını müjdeler. Allah va’dettiğini mutlaka yapar. Öyleyse bu millet eninde sonunda zafere ulaşacaktır.
4.MISRA: Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.
Bu mısra bir önceki dizeyle birlikte düşünülmelidir. Allah’ın va’dettiği günler, yani bağımsızlığa kavuşma mutlaka gerçekleşecektir. Bu yakın bir zamanda da olabilir, daha uzun bir zamanda da; ama sen bunları düşünmeden mücadeleni sürdür.

6. KIT’A
1.MISRA: Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı;
Özgürken insan, üstünde yaşadığı toprakların kıymetini bilmez. Şair de tüm bu acılara tanık olmayan nesle seslenerek; onlara “ Topraklarının değerini bil.” öğüdü veriyor. Bilmesi için de tanımasını ( yani araştırmasını, düşünmesini)istiyor.
2.MISRA: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
“Yıllarca süren savaşlar nedeniyle çok şehit verdik. İslami inanca göre şehitler kanlarıyla, yıkanmadan, oldukları gibi gömülürler. Bu nedenle ya da savaşlar sırasında ölenlere mezar kazma, dini vecibeleri uygulayarak gömme zamanı olmaz. Çoğunlukla toplu gömülürler. Bu yüzden kefenleri yoktur. “ anlamlarını kasteden şair, şiirin bu bölümünde toprak altında yatan şehitlerimizi unutmamamız gerektiğini dile getiriyor.
3.MISRA: Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
Bugün bile dedelerimizi araştırsak, hepimizin soyunda bir şehide rastlarız. Bu toprakların çocukları şehit dedelerinin torunlarıdır. Bu nedenle dedelerimizi, atalarımızı incitmek istemiyorsak; geçmişi öğrenmeli, unutmamalı ve nemelazımcı olmamalıyız. Bu toprakların nasıl kazanıldığını düşünmeden adım atmamalıyız. Yapacağımız her işte, o şehitlerin hoşnut olup olmayacağını düşünmeliyiz. Topraklarımızı satmamalıyız.
4.MISRA: Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.
Bu kıt’ada bir bütünlük vardır. Yaşadığın toprakları alelade bir toprak parçası gibi düşünürsen, onu menfaat uğruna rahatlıkla verebilirsin. Ama bu topraklar hiçbir maddi değere karşılık olamaz. Çünkü onlara, karşılıksız can verilerek sahip olunmuştur. Bu mısrada geçen “ cennet vatan “ benzetmesinin nedeni de yine şehitlerle ilgilidir. Biz biliriz ki şehitler cennettedir ve öldüklerinden habersizdirler. Öyleyse bunca şehit barındıran topraklar olsa olsa cennet’tir.

7. KIT’A
1.MISRA: Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Aslında bunca şehidi barındıran ve bu dünyanın cenneti olan bu topraklar için herkes canını feda eder. Bunun aksi mümkün değildir.( Şair burada da millete güven vermeye devam ediyor)
2.MISRA: Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Öyle ki, toprağı sıksan şehit fışkırır. Yani bu toprakların her karışında bir şehit yatıyor olabilir.
3.MISRA: Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda.
Allah, benim canımı, sevdiğimi, neyim var neyim yoksa bütün malımı alsın ama…
4.MISRA: Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ama yeter ki beni vatanımdan ayrı(cüda) koymasın.

8. KIT’A
1.MISRA: Ruhumun senden ilahi, şudur ancak emeli:
Önceki kıt’ada olduğu gibi bu kıt’ada da Allah’a yakarış vardır. Rabbim, bu şehit ruhunun senden istediği şey şudur. ( Şair burada kendini vatanı için ölen şehidin yerine koyar ve ondan istekte bulunur.)
2.MISRA: Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
“ Namahrem” sözcüğü burada “ yabancı, el “ anlamındadır. Mabet ise ibadet edilen yerdir. “ El değmek” ise bozmak, kıymetini bilmemek anlamlarına gelir. Şair, camilerin Müslüman olmayanların eline geçmemesini istiyor.
3.MISRA: Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli-
Ezan, “ Allahü ekber ( Allah büyüktür, ona bir şey lazım değildir. İbadet edilmeye Ondan başka kimsenin hakkı olmadığına inanırım) “ diye başlar ve şöyle devam eder “ Hiçbir şey Ona benzemez. Muhammed Onun peygamberidir. Allah’a ancak onun( Muhammed’in ) bildirdiği, gösterdiği ibadetlerin yaraşır olduğuna inanırım” diye devam eder. Yani ezanlardaki şahadet ( bir şeyin doğruluğuna ve gerekliliğine inanma) aslında İslam dininin temelidir, önde gelen şartıdır. Öyleyse okunan ezanlarda söylenenler, inanılan İslam dininin özüdür, aslıdır.
4.MISRA: Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
Dinin temeli olan sözlerin seslendirildiği bu ezanlar, sonsuza kadar yurdumda söylenmelidir. İslami bir ülkede ezan okunuyor olması, o ülkenin bağımsızlığının da bir kanıtıdır.


9. KIT’A
1.MISRA: O zaman vecd ile bin secde eder – varsa- taşım,
Şair bu kıt’ada kendini bir şehit yerine koyuyor.Yukarıda saydıklarım gerçekleşirse, eğer mezarım ve mezar taşım varsa ( şehitlerimizin çoğu savaş şartları nedeniyle mezarsızdır. Olduklara yere gömülmüşlerdir. Bu nedenle mezar taşları yoktur.) ; ilahi aşka dalarak kendinden geçmiş bir durumda, sevinçle secde eder.( Bu secde aslında Allah’a şükür secdesidir.
2.MISRA: Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Bir önceki mısraya bağlı olarak, şair burada da kendini şehitlerin yerine koyuyor. Şehitlerin ölümü ceriha( yara ) alarak olduğu için; şair ölen şehitlerin yaralarından bile kan boşalacağını söylüyor. Ki bu kanlar mübarek kanlardır.
3.MISRA: Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na’şım;
Kılıfından ( giysisinden) çıkmış ruh gibi, cenazem( ölü bedeni ) mezarından fışkırır. “Fışkırır” sözü bize mahşer gününü hatırlatmaktadır.

4.MISRA: O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Yerden yükselen cenazem, mutluluğundan o kadar yükseğe çıkar ki belki başım arşa Allah’ın 9. kat gökte bulunduğu kabul edilen yeri ) kadar değer. (İslami inanca göre şehitler Allah’a en yakın mertebede ve öldüklerinden habersiz hesap gününü beklerler. )

10. KIT’A
1.MISRA: Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
2.dörtlükteki nazlı hilalin yerini şimdi şanlı hilal almıştır. Çünkü bu kıt’ada zaferin kazanılmasından sonraki duygular aktarılmaktadır. Burada sözü edilen “şafak” güneşin doğmak üzere olduğu anki aydınlıktır. Çünkü yeni kurulan Türk devleti güneş gibi doğmaktadır. Türk Bayrağı da yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının sembolü olarak şanla dalgalanmaktadır.
2.MISRA: Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Bağımsızlık kazanıldığına göre dökülen kanlar, yitirilen canlar boşuna değildir. Bu nedenle, şehitler dökülen kanlarını helal etmişlerdir.
3.MISRA: Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal;
Bundan sonra, sonsuza kadar Türk milletine ve Türk Bayrağı’na ezilme, yok olma, tasa
yoktur.
4.MISRA: Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Uğruna bunca kan dökülen ve hep gönderde kalmayı( yani hür olmayı) başarmış bu bayrağın, bağımsızca dalgalanmak hakkıdır.
5.MISRA: Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal!
Allah’tan başka kimseye kul olmayan bu milletin de bağımsızlık hakkıdır.


NOT: İstiklal Marşı’mızın sözleri günümüz dünyasında da önemini sürdürmektedir. Gizli ve açık savaşların, işgallerin, haksızlıkların bitmediği günümüzde bağımsızlığını kaybeden ulusların, medeni denilen ülkelerce nasıl işgal edildiğini görmekteyiz. Bana göre bu sonsuza kadar böyle sürüp gidecektir. Öyleyse uyanık ve güçlü olmak zorundayız. İstiklal Marşı’mızı da sık sık okuyarak dünden aldığımız dersle bugünümüze ışık tutmalıyız. Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un da dediği gibi, Allah bir daha bu ülkenin evlatlarına yeni bir istiklal marşı yazmak zorunda bırakmasın.

266
Sinema / Tabana Kuvvet - Rat Race 2001
« : 20 Ocak 2008, 18:05:27 »
Bir kumarhane sahibinin peşisıra Las Vegas'a giden bir grup milyarder, eğlenmek amacıyla üzerine bahis oynanabilecek yeni şeyler aramaya başlarlar. Alışılagelmiş kumar yöntemlerini uygulamak yerine, altı yabancıyı Vegas'tan Silver City'e kadar yarıştırarak galip gelene 2 milyon dolar ödül vermekte karar kılarlar nihayet. Yarışçılar aslında zavallı kurbanlardır: Birbirinden sakar ve talihsiz bu insanlar, zenginlerin eğlencesi uğruna acayip olaylara bulaşacak, başlarına gelmedik kalmayacaktır...



AILECEK ızlenebılcek KomEdi kalıtısınde şüphe bıle duymamnz gerekn benımde tavsye ettgm bı fılm IYI SEYIRLER


267
Sinema / Geleceğe Dönüş 1-2-3 Back to the Future
« : 20 Ocak 2008, 07:01:28 »
1985 yılındayız. Marty biraz fırlama, söz dinlemez ve delidolu bir genç, kısaca dönemin tipik bir Amerikan yeni yetmesidir. Çılgın bir bilim adamı olarak niteleyebileceğimiz Dr. Brown ile olan dostluğunun hayatını değiştereceğinden habersizdir: zira dahi bilim adamı bir zaman makinesi icad etmiştir!



80'li yılların en çok akılda kalan filmlerinden biri olan Geleceğe Dönüş, bünyesinde dönemin bir çok popüler nesne, kişi ve temasını barındıran, soluk soluğa izlenen bir film. Yönetmen ve senarist Robert Zemeckis'in kariyerindeki en parlak icat belki de!










Benımde cocukluk hatıralrmı susleyen bu fılmı kaç kez seyretdgımı bıle hatrlayamyrm ama gerçekten bende bıraktgı ızlerı apayrı

YA SİZDE?

268
Sinema / E.T.'nin eğlenceli bir paradosi
« : 20 Ocak 2008, 02:49:28 »
Shaolin Soccer filmiyle kendisine büyük bir hayran kitlesi yaratan Hong Kong doğumlu yönetmen-oyuncu Stephen Chow, bu kez de hayli eğlenceli bir filme imza attı. Kendisinin yazıp yönettiği ve başrolünde yer aldığı CJ7, Steven Spielberg'in klasik filmi E.T.'nin eğlenceli bir paradosi. Dış uzaydan bir yaratığın dünyaya gelmesi ile gelişen komik olayların anlatıldığı film için Chow, şimdiye kadar ki en pahalı projesi olduğunu söylüyor.
31 Ocak'ta Çin'de gösterime girecek filmin Türkiye'de ne zaman vizyona gireceği henüz belli değil. Will Smith'in The Karate Kid'in yeniden çevrimi için teklif alan Chow, Smith ile birlikte çalışmayı umut ediyor

269
Sinema / Pianist
« : 19 Ocak 2008, 18:01:22 »
Wladyslaw Szpilman, Polonyalı başarılı bir piyanisttir. İkinci Dünya Savaşı'nda Almanların Polonya'yı işgal etmesiyle hayatı kâbusa döner. Musevi olduğu halde şans eseri toplama kamplarına gitmekten kurtulur ve Varşova'nın gettolarında yaşamaya başlar.








yorumlar
film görsel olarak gerçekten bir başyapıt, konuyu anlatımı ve işlemesi de, ama gerçekten bu savaş; özellikle 2. dünya savaşı filmlerinde siyaset yapılmamalı artık, bu savaşı tek taraflı ve yanlı izlemekten sıkılıyorum. ama yine de adrien brody gerçekten müthiş iş çıkartmış

en begendiğiniz film ne sorusu karşısında ilk aklıma gelen filmlerden..
özellikle ikinci dünya savaşı ve soykırım dönemini seven izleyiciler için bir baş yapıt.
andry brody ise harika...
böyle bir film tabiki 10/10


ben bu adama hastayım yaa o nasıl bir oyunculuktur öyle, izlediğim en iyi performans içler acısı bi durum izlerken tüylerimiz diken diken oluyo her seferinde tarihin acılı sahneleri, çok iyi anlatılmış bence...

270
Sinema / Ynt: Dead Poets Society~ Ölü Ozanlar Derneği
« : 19 Ocak 2008, 17:08:27 »
 film bolmune cok guzel paylşmlar yapyrsn bu fılmı bı cok kısının tavsye etmesıne ragmen ızleyemdm ama ılk fırsatda ındırıp ızleycgm tşkler

Sayfa: 1 ... 16 17 [18] 19