Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Gimilzagar

Sayfa: [1] 2 3
1
Şişedeki Mısralar / Yıldızları Eyledim Temaşa
« : 31 Aralık 2017, 11:37:46 »
Yıldızları eyledim temâşâ
Camehâbı nûrun etti ifşâ

Girdimse de vâdi-i kemîne
Sen cismini serdikçe zemîne

Her bûsede sînen anber-âgin
Hurşîd-i dırahşânı sipihrin

Peyveste karanlıktı hıyâbân
Yıldızları eyledim temâşâ
Camehâbı nûrun etti ifşâ
Emyah kamerin saçtığı efsunla hüveydâ.

(Seyrettim yıldızları
Nurun açığa çıkardı yatağı

Girdimse de o küçük vadiye
Sen cismini serdikçe zemine

Her öpüşte sinen amber kokulu
Göğün ışıldayan güneşi

Daima karanlıktı ağaçlı yol
Seyrettim yıldızları
Nurun açığa çıkardı yatağı
Sular ayın saçtığı sihirle aşikar.)

2
Düşler Limanı / Ynt: Manken
« : 21 Aralık 2017, 03:35:26 »
Cok tesekkurler, bir nebze de olsa sizi bu duygulanimlara gark edebildiysem ne mutlu.

3
Kurgu İskelesi / Ynt: Kıpkısa Kulübü
« : 30 Eylül 2017, 13:37:37 »
Iyi bir insan olmaya calisiyorum. Mezun oldugum liseyi ziyaret ettim bugun, ogretmenlerimle zaman gecirdim. Dun gece bir bebek pornosu izleyerek otuz bir cekmis olmam, benim iyi bir insan oldugum gercegini degistirmiyor. Hayir, bebegin caninin acidigini falan dusunmeyin sakin, cunku oluydu zaten.

4
Kurgu İskelesi / Ynt: Vrdn
« : 26 Eylül 2017, 18:42:05 »
Güzel tasvirler yapmışsınız.   Ellerinize sağlık. Yalnız haddim olmayarak bir şeye dikkat çekmek isterim... Metinde hiç Türkçe karakter yok :) Ç'ler, Ğ'ler, Ö'ler, Ü'ler  nerede? :D

Tesekkur ederim, begenmenize sevindim. Bilgisayarim olmadigi icin hikayelerimi telefondan yazmak ve paylasmak zorunda kaliyorum maalesef, bu nedenle Turkce karakter kullanamiyorum.

5
Kurgu İskelesi / Vrdn
« : 23 Eylül 2017, 23:36:25 »
Asagidaki satirlar, Abbasiler devrinde yedi iklimi gorup ahvalini kaydetmis buyuk Arap seyyah Ebu Habbeza'nin seyahatnamesinin Nuruosmaniye Kutuphanesi'nde bulunan, Sultan Ibrahim devrinde kopya edilmis bir nushasindan Turkceye tercume edilmis bir bolumudur:

"Tenha koylarda, ugursuz magaralarda, aman vermez daglarin eteklerinde yasayan, hastalikli bir sariya calan kahverengi benizli, hayvansi yabanillardan biriydi o. Ne yasadigi yorenin, ne civarindaki nesnelerin, ne de kendisinin bir adi, bir sifati vardi. Hayat, anlarin durmak bilmez oruntusunden ibaretti onun icin.

Kirk sene diyardan diyara seyahat ettikten sonra Sam'daki konaginda inzivaya cekilen ihtiyar bir tacirden ve Bahr-i Ahmer'de firtinaya yakalanip o vahsi sahillere suruklenen bir geminin tayfasindan hayatta kalmayi basaran, Tuba agacina benzer agac govdelerinden yaptiklari salla yillar sonra memleketlerine donen ve bir gun ansizin cildiran, simdilerde Bagdat sokaklarinda aglayarak dilenen iki denizciden neredeyse cocuk yasta isittigim esrarli ve masalsi hikayeler haricinde bu bolge ve sekenesi hakkinda hicbir bilgiye sahip degildim, ta ki onu tanidigim gune kadar.

Kafirlerin, musriklerin, mulhitlerin ve dahi zindiklarin aksine, bu makuleden mahlukatin ne bir mabudu vardir, ne de ilahi addettikleri bir kudret. Yemis toplayip avlanirlar, tabiata bes yilda bir kurban sunduklari seytani ve kanli rituelleri vardir; buyuculukten baska is tutmazlar. Boluk boluk yasar bunlar; ufacik bir meseleden harbe tutusur, harp zamani da uruklarinin yarisini kirarlar.

Ey kari, vazih olmustur ki bu taife ne lisan bilir, ne de yazi sanatindan haberdardir. Meramlarini magara duvarlarina cizdikleri ecis bucus sekillerle, dallardan yontup camurla sivadiklari ufacik, igrenc heykelciklere atfettikleri ilkel manalarla anlatmaya calisirlar.

Simdi, bunca yildan sonra, bunca san sohretle teserruf ettikten sonra, neden tekinsiz dag baslarina, perilerin ugragi nehir kiyilarina kacip insanlarla tek kelime konusmadigimi, tek bir harf yazmadigimi aciklamanin zamanidir.

Bir gun mevali bir alim, Bagdat'a dondu. Halifemiz, Allah ondan razi olsun, kendisini Cermen casarina hediyelerini sunmakla vazifelendirmisti. Belagatta ve dahi felasifede onun mertebesine yanasabilen yoktu. Birkac gun sonra kendisinin hastalandigi, hatta kafir elinde cinlerce efsunlandigi dedikodusu, sehirde yayildi. Babamin eski bir dostuydu, beni de pek severdi. Ziyaretine gittigimde pirinc mangaldaki kozler sonmeye yuz tutmustu, gunesin son isiklari pencerelerden iceri siziyordu. Bir dehsetle carpilmis yuzunde deliligin izlerini secebilmek hic de zor olmamisti. Hic konusmadan yanina yaklasmami isaret etti. Doseginin basucunda bagdas kurdum. Titreyen bir sesle konusmaya basladi:

-O diyarda oyle acayip bir sey gordum ki ogul... Kiyamet vakti yakindir.

Kafir padisahinin kiyametin habercisi Yecuc Mecuc milletinden bir mahluku tutsak ettigini yasli dostumdan ogrendigimde Cermen diyarina gitme arzusu, aklimi kemirmeye basladi. Nice mihnet ve eziyet dolu bir yolculuktan sonra kafirlerin baskentine vardim. Sehrin kapilarinda muhafizlar, beni atimdan indirdiler; aradigimi bulana dek sokaklarda isitmedigim hakaret kalmadi, bazilari ustume tukurduler, daha curetkarlari ise muhafizlar onlari siritarak uzaklastirana kadar sirtima ve bogrume yumruklar savurdular.


Sur duvarlarini andiran duvarlarla cevrilmis, azametle goge yukselen bir yapinin kapilarina vardigimizda muhafizlar bana selamet dileyip gittiler. Geldigim yer, kesislerin kapandigi, manastir nam fucur meskeni imis. Kafasinin tirasli tepesi ayna gibi parildayan, kara cuppeli bir ihtiyar kapiyi acarak beni iceriye buyur etti. Bana temiz esvaplar verdi, karnimi doyurdu, maruz kaldigim muameleden oturu af diledi. Ismi Astolfo idi. Enduluslu oldugu icin bizim lisanimizi konusabiliyordu. Bu unu bizim diyara ulasmis mahlukun zuhuruyla beraber onlarin da bir felaket bekledigini ve din-i mubin-i Islam'in muazzez alimlerinden bazilarini bu habis ruhtan korunmak amaciyla halifemiz hazretlerinden buraya gondermesini rica ettiklerini, bekledikleri sahsin da ben oldugumu soyledi. Hayretle teserruf ettim.


Gunes butun azametiyle gokte parildiyordu. Etrafta manastira ait, ucube, ice bunalti veren, kerpicten yapilar vardi. Hepsinin ortasinda beyaza boyali kerestelerden catilmis bir carmih yukseliyordu, carmiha asilmis bir balik lesi curumeye yuz tutmustu; uzerinde sinekler vizildiyordu. Onu gordugumde boynundan zincirlenmis, camurun icinde, citlerle cevrili bir sahada debelenerek hiriltiya benzer sesler cikariyordu. Genc bir kesis hem suratina tukuruyor, hem de bir degnekle domuz guder gibi orasina burasina vuruyordu.

Kuruyup kalmis, cuvala benzer, pislige ve cerahat suyuna bulanmis bir kiyafetin icinde, tiksinti uyandirici bir adam yanimiza dogru segirtti. Efsun sozcukleri mirildanarak eliyle canavara dogru bazi isaretler cizdi. "Hint diyarindan gelen bir hekimdir kendisi, ilminde Bukrat'i dahi asmistir," diye tanitti onu bana kesis dostum. Adam, elindeki kirbadan uzerinden dumanlar tuten, sari, igrenc bir siviyi bakir bir masrapaya bosaltti. Yaratigin suratina boca ederek mirildanmaya devam etti, yaratigin aci dolu bogurtuleri onu susturmadi.

-Ne yapiyor?
-Onun ruhundaki sonsuz laneti kaldirarak bu iblisi ehlilestirmeye calisiyor.

Karsisina comeldi ve alfabesindeki butun harfleri yuzune derin derin bakarak tekrarladi. Bulutlari, kuslari, agaclari, bizleri isaret ederek Hint lisaninda ona kavratmayi denedi. Yaratik ellerini yuzune kapamis, hic orali olmuyor, homurdanarak sallaniyordu coktugu yerde.

Boylece aylar boyu suren hummali bir ugras basladi benim icin. Hint kavminden olan adam durmadan iksirler hazirlayip sihirlerini icra ediyor, kesisler safak sokene dek Incil'i hatmediyor, ben ise Kuran-i Azimussan'dan ayetler okuyordum.

Gece olmustu. Ellerimizde mumlar, citin etrafinda siralanmistik. Hekimin ihtiyar yuzunun konusurken sanki kemiklerinden yukselen citirtilar esliginde kimildandigini fark ettim birden.

-Artik onun da bir adi var, dedi dissiz agzini acarak gulumserken, adini ogrendi. Sen de duymak ister misin, dostum?

Basimi sallayarak onayladim.

-Baslangicta, dedi, cinlerin eziyet ettigi sefil ruhu, bizim pak dileklerimize direnebiliyordu. Artik butun laneti kaldirdim.

Citlerin kiyisina yurudu. Sonra uzun bir sessizlik oldu.

Mirildanan dudaklarindan dokulen cumleler, hepimizi cilginca bir sarhoslugun kollarina surukledi. Cariyelerimin sicakligini, gundogumunun titrek alevlerini, ruzgarin urpertici temasini, Allah'i yuregimde hissettim o kisacik anda.

-Vrdnnnn, diye kukreyip titremeye basladi yaratik. Agzindan kopukler sacarak, gogsunu tirnaklariyla parcalayarak, kasilmalarla camurlara yigildi.

-Hicbir kelimenin yeterince anlami yok, degil mi, dedi hekim.

Bana donerek gulumsedi."

6
Düşler Limanı / Ynt: Manken
« : 13 Eylül 2017, 23:06:53 »
Tuhaflık her tutku kriziyle etraf için daha tehlikeli oldukça "Gidişat hayırlı olmayacağa benzer."  hisside şiddetleniyor. Çarpık zihnin icraatları şimşekleri üzerine çekmeyecek ama durumun vahametinide törpülemeyecek açıklıkta olmuş.

Degerli yorumunuz icin cok tesekkur ederim. Delilikle arzu arasinda, ozellikle sehvani arzu arasinda derin bir iliski oldugunu dusunuyorum, bunu yansitabilmisimdir umarim.

7
Düşler Limanı / Manken
« : 09 Eylül 2017, 15:09:54 »
Bi manken. Bi manken alip koymak istiyorum penceremin onune. Butun gun  gizlice bakicam ona.

Babamla konustuk. Madem o kadar istiyorsun, buluruz dedi. Bi magazaya gidip sorucaz, vitrindekiler satilik mi diycez. Kiz manken olsun ama. Siz nerden aldiniz. Manken atolyesi mi. Dolapdere'de var mi. Sag ol.

Yine tuvaletin yerini unuttum. Boyle zamanlarda bez baglayip yatagima uzandiktan sonra yorganin altina saklanarak iserim. Haminnem bok icinde olmeden once hep degistirirdi altini bakicisi. Onlari anahtar deliginden izlerken ogrendim.

Bezleri duvar dibinde sakliyorum, cok kotu kokuyolar.

Dun ablamin odasina girdim, yere firlattigi islak donunu caldim. Pas gibiydi tadi. Olsun. Mankenime giydiricem. Hep opucem onu. Gece de opucem sarilicam. Sonra da uyurum.

Bi keresinde beni gezmeye goturmuslerdi. Vapura binmistik. Cisimi tutamamistim, ablamin kocasi adam bana sen delisin diye bagirmisti.

Dedeme de soyledim. Tamam evladim dedi. Manken alicaz bana.

Gecen gun ablamin donunu indirdim limonlukta uyurken. Ablamin kocasi beni cok dovdu, sen delisin dedi, aksama babama da sikayet edicekmis.

Annem cok gunah yaptigin dedi, cehennemde cayir cayir yanarmisim filan, dedem beni kucagina aldi, uslu ol dedi oglum, sana manken alacagiz bak. Evlenicem ben guzel mankenimle.

Dugune ablamin kocasini cagirmiycam. Pasta yemesin. Limonata da icmesin.

Bi manken istemistim, bi tane manken, bembeyaz, almiyolar hala. Peyker Kalfa'nin torununu okula giderken yakalayip goturdum izbelige. Ac lan orospu dedim orani bakicam nasil bi sey. Hungur hungur agladi, bey amca dedi, okula gec kalicam, birak da gideyim. Babam sana manken falan yok pezevenk dedi.

Bayramdan once badanaci ciragi geldi evimize. Guzel guzel sivasin duvarlari. Temiz olsun. Abi bana bi manken alir misin. Parasini vericem. Delisin sen deli dedi bana hahhah. Gulup durdu.

Yemekte konusuyolardi fisildayarak. Biz buna bakamayiz daha fazla. Evden kaciyo surekli. Sokaklarda surtuyo. El aleme rezil olduk vallahi. Annemin sesi. Nereye kadar sakliycaz bunu.

Nereye gidicez diye sordum babama. Gezmeye gidiyoruz dedi. Tabancasini doldurup koydu kemerine. Talikayi hazirlatti. Pasa dedenin yanina goturucem seni Karacaahmet'e dedi yolda. Manken alicak sana dedi. Hep opucem guzel beyaz mankenimi. Hic uzulmesin.

8
I. HARLEM

"Feryat edince Amsterdam'in altin horozu
Uzanacak topraga Harlem'in altin tavugu." -Nostradamus, Nostradamus'un Yuzlukleri(1)

Harlem, bu ilahi tasvirce hulasa edilmis Ekol Flaman, Harlem, hakketmis tuvale Jean Breughel, Peeter Neef, David Téniers ve Paul Rembrandt;

Ve kanal, masmavi suyun urperisi, ve kilisenin tutusan altin vitraylari, ve balkondaki esvaba devrilen sabah gunesi, ve catilar, serbetciotu yesili;

Ve leylekler, kanat cirptikca saat kulesini hirpalayan, semanin yakasini hincla sikan, yagmur damlalari gagalarindan akan;

Ve tombul cenesini oksayan tasasiz sehremini, ve gitgide eriyen cicekci kiz, goz, siziyor bir laleye;

Ve mandolinin uzerine yikilmis bir cingene, ve Rommelpot(2) calan bir mastori, ve mesanesini dolduran bir hergele;

Ve batakhanede cubuk tutturen ayyaslar, ve olu bir sulunu pencereye asan mugbece.

(1) Les Centuries de Nostradamus, Nostradamus'un yuz misradan olusan bir nazim bicimiyle yazilmis kehanetleri.
(2) Vurmali bir enstruman.

9
Gaspard de la nuit, siir bicimini sarsarak degistiren bir eserdir. Mensur siirin, poeme en prose, ilk ornegidir. Baudelaire, Rimbaud, Mallarme ve niceleri, Bertrand'in actigi yoldan ilerlemistir. Ulkemizde yabanci edebi eserler cogunlukla tercumeler vasitasiyla taniniyor, fakir de tercume faaliyetlerini pek yavan bulan biri olarak bu kitabi cevirme karari aldim. Daha evvelden Ozdemir Ince tarafindan dilimize cevrilmis, bu ceviriyi okumadim, fakat kendisi sembolist Rimbaud'u oy vay nidalariyla, aleksandren veznini hece olcusuyle karsilama cabasiyla Karacaoglan'a donusturen bir cevirmen oldugundan vasat bir ceviri oldugu kanaatindeyim. Elimden geldigince butun kitabi cevirerek burada paylasmaya calisacagim. Kullandigim kaynak, kitabin 1920 edisyonudur.

10
Kurgu İskelesi / Ynt: Kıpkısa Kulübü
« : 02 Eylül 2017, 18:35:03 »
Ayrilma karari almistik. Kafeden hic konusmadan ciktik. Besiktas sahilinde, otobuslerin kalktigi yerde otobuse bindirdim onu. Sofor, hareket saatini bekliyor, sigarasini tutturuyordu, o ise cama guzel basini dayamis, mahzun mahzun bana bakiyordu. Son bir sansti benim icin bu belki de. "Bebis :-) Yoksa simdiden ozledin mi beni" yazip gonderdim, bir telefonun ekranina, bir beni seyreden yuzune gulumseyerek. "Yok lan, alnimi serinletiyorum." diye yanitladi. Motor gurleyerek calisti, otobus, sehrin kesmekesinin arasinda kayboldu. Onu bir daha hic gormedim.

11
Düşler Limanı / Ayrilik
« : 31 Ağustos 2017, 17:17:57 »
Bahar gelmisti, her zaman yaptigimiz gibi okuldan cikar cikmaz bir seyler icmek icin Carsi'ya yuruyorduk agir agir, ikimizin de konusmaya mecali yoktu, belki yorgunluktan, belki de iliskimizin yipranmisligindan.

Dakikalarca susup oturduktan sonra kararli bir bicimde konusmaya basladi. "Benden sikildiysan bunu saklamana gerek yok, seninle cok mutluydum ama seni mutlu edemiyorsam eger artik..." Gozlerim dolmustu. Beraber gecirdigimiz onca aydan sonra geldigimiz nokta bu mu olmaliydi? Aslinda icimden gecirdigim seyler tam olarak bunlardi, fakat simdi yuzunun cizgilerine sinen dayanilmaz huzunle nasil da guzellestiginin farkina varip yaptiklarimdan dolayi sucluluk duymaya baslamistim. "Her seyi yapabilirsin, ama beni aldatmana katlanamiyorum daha fazla. Seninle yemek yemek icin her gun firsat kolluyorum, ac olmadigini soyluyorsun hep, ama sonra iskeleye giderken goruyorum ki baskalariyla Mekdo'dasin... Bu saatten sonra sahtekarlik, yalan filan istemiyorum hayatimda."

Kucuk, tatlis, siyah dosyasini koltugunun altina sikistirip masadan kalkmak icin davrandi. "Birakma beni, sensiz ne yaparim ben... Hata yaptigimin farkindayim ve bu yuzden cok pismanim. Bir sans daha ver bana. Hayallerimizi bir cirpida silip atamazsin. Degisecegim, soz veriyorum." Sanirim yine gonlunu celmistim, cunku yavas yavas yanima oturmustu tekrar, narin omuzlarindaki ellerim vucudunda hinzir oksamalara donusup gezinmeye baslarken cebinde sert bir nesne tasidigini hissettim. Icimden bunun dusundugum sey olmamasi icin dua ediyordum ama gorunen o ki maalesef beni aldatan oydu asil. "Ulan masanin uzerine Monte Carlo koyuyorsun, cebinde Gurcu Marlboro'su var. Hayat musterek degil miydi? Iki dal cozsen olur muydun? Ben... ben bu iliskiyi daha fazla surduremem Kazim," diyerek hizla kalktim.

Iste Kazim'la boyle ayrildik.

12
Düşler Limanı / Adagio Lamentoso
« : 22 Ağustos 2017, 05:38:11 »
Sivasi dokulmus okulun agir, demirden kapisini guclukle itip nihayet bahcenin disina adim attiginda kravatini gevseterek onca otomobilin arasinda sanki bir utancla bekleyen Trabant'ina dogru yurudu, kapiyi acti, koltuguna yerlesti, anahtari cevirdigi an ihtiyar motor once hastalikli bir hirilti, sonra zangir zangir titremesine neden olan istahli bir homurtu kopardi. Cadde boyunca siralanmis, batan gunesin altinda yapraklari kizara kizara altin rengine calan, endamli cinarlar boyunca otomobilini surdu, Kor Kamil'in onunde park ederek otomobilinden indi.

"Ah, azizim! Kadri Bey, burada sizi gormek... Teserruf ettim efendim."

Camekana yaslanmis, piposundan cektigi dumanlari goge ufleyen adam, kollarini iki yana dogru acarak ona yurumustu sevecenlikle. Hevesle el sikistilar, memurca meraklarini giderdikten, yani eslerinin, cocuklarinin vaziyetleri ve calistiklari yerlerde katlanmak zorunda kaldiklari zahmetler konusunda yeterince malumat edindikten sonra iceri girmeye karar verdiler.

"Vay, hos geldin hocam!"

Tezgahin arkasinda kocaman bir kupayi sanki asindirmak istercesine elindeki bezle silen Kamil, dudaklarinda taskin bir gulumsemeyle selamladi onu. "Buyur!" Tezgahin hemen onune dizilmis sandalyeleri isaret etti iri, dolgun cenesiyle.

"Hos bulduk, Kamilcigim." Gulumseyerek evrak cantasini tezgahin uzerine birakti. Sucluluk duyuyormus gibi etrafini kolacan etti, sonra zorlukla duyulan bir tonda "Her zamankinden," dedi. Kamil, ficinin gobegindeki muslugu acti, parildayan sivi bardagi usulca akarak doldurdu, tezgahin uzerinde kayan bardak, Kadri Bey'in kemikli ellerine ulasti. "Sag ol, ee... Siz ne icerdiniz? Kamilcigim, beyefendiye de..."

Kamil'in urkek bakislariyla karsilasinca sustu, gozu once yaninda dizilmis bos sandalyelere kaydi. Ardindan butun barda gezdirdi manasiz bakislarini. Bir tek kisi dahi yoktu.

"Bu aralar bir hayli yoruluyor olmaliyim," diye dusundu.

Park halindeki aracina dondugunde ve otomobilini calistirdiginda bile ne kadar yorulmakta oldugundan baska bir sey yoktu aklinda. Paltosunun ic cebinde tasidigi pas kokan, emektar Browning'ini cikardi. Titreyen agzinin icine soktu namluyu. Ve bum. Hepsi bu kadar.

13
Düşler Limanı / Pera Masali
« : 21 Ağustos 2017, 04:30:23 »
Kusluk vakti sallak mallak, bir hirsla evden firladim, girtlagima kadar dalgalanarak yukselen bir bulanti karnimda; bizim Rasim'den methini sikca isittigim kizlardan birini bibliyotekin onunden aldim, tozlu ve yumusak yuzu, iri incir yapraklarini andiriyor, mektebe gitmesine musaade edermis ailesi aslinda, fakat birkac kaldirim iti, birkac sene evvel kaldirdiklari bir kayikhanede bizim yosmayi leylunehar, cani cikasiya utuledikleri icin dusmus guya bu bataga, orospunun gevezesine de hic katlanilmiyor, eh, ne olursa olsun, canimi sikarsa Novotni'ye gider, arkadaslarla, tanidiklarla laflar, sirin Macar dilberlerinin raksini seyreder, teganni edislerini dinlerim, sermayeler de coktan sinmistir birahanenin kuytularina, esasen vaktizamaninda, ben mektepten cikmadan isiltili Viyana kahvelerine benzerdi, kac defa tombul yanaklarinin ardina yigdigi jambonlari sanki bir hiddetle oguturken bir yandan da piyrim piyrim kitabini okumakla mesgul pirimiz Yahya Kemal Beyefendi'nin elini opmek istiyakiyla masasinin kiyisina dek yanasip dizlerimin baginin cozulmesine tahammul edemeyerek suklum puklum geri donmusumdur masama, senelerden beri bambaska bir yer haline geldi iste, mantarli kofte, gulas, incirli kaburga dolmasi, sosis, katik olarak bir de patates puresi yenilen, kara, kapkara bira icilen bir yer, bir gece Musavvir Izzet biraderimle gec saate kalmistik, bulut gibiydik, af buyurun korpecik sermayelerden biri kirita kirita geldi, masanin uzerine kazurat gibi coreklendi, nerede gavurun nazende kurtizani, nerede bizim bes paralik kizismis kopek, o an bunlari dusunemedim tabii, leyl icinde ah ederken nevbaharin bulbulu filan diye ellerine yapisiyorum, kaknem kari kadehteki akcinnuyu uzerime dokup avaz avaz cigiriyor, ne demek ulan leyl icinde bilmem ne, kufur mu yoksa. Bir gece yine Novotni'de bizim Sekip'le bulustuk, Sekip, Schiele tablolarindan firlamis gibi ecis bucus, hastalikli bir oglan, ama agzini acmayagorsun, sanirsin Mephisto irat ediyor mubarek, o gece paralar suyunu cekince Madam Hayganus'a ciktik, ispirto gibi aci, agir, kulcelesmis bir sarabi kulpsuz fincanlara doldurup icerek sabaha kadar konustuk, Hayganus frengili, zebellah gibi bir kari, limandaki isciler filan geliyor ziyaretine, safak sokun ederken hemsirelerinden biri tuttu elimden, Klodya miydi, yukari cikardi beni, sipirdayan sabolariyla gelip Sekip de coktu yatagin ucuna, kocam ol dedi, nasil yani, ulan erkege koca mi gerek, tepem atti, ceplerimi karistirirken bir sigara buldum, bunda bir fenalik yok ki dedi, bir sey istemiyorum, yalnizca kocam ol dedi, kocam ol, butun servetim senin, sinemalara gideriz, tiyatrolara, Cenevre'ye filan, dedesi sivil pasalardandi, defterler dolusu icli Fransizca romanlar yazardi, gulerdik, teres, Halit Ziya takimindan diye. Siktir lan deli kulamparaci dedim, bize lazim degildir, gun isisin diye bekledim, Sekip odeyecek dedim Hayganus'a, bir hirsla evden firladim, itiraz edemedi, pis orospu diye bagirdi Klodya'ya, bu herifin de gevregini yiyemedin mi, tu sana, kacirdin gitti, Allah belani versin, ayaklarimi suruye suruye bibliyotekin onune gittim, on bes paraya kizla anlastik, fasadi gunesin altinda piserek curumus bir eve soktu beni, sokak kapisini sifreli caldi, actilar, bir kosusturmaca, les gibi rutubet kokan bir odaya girdik, soyundu, ben soyunmadim, uzandik yataga, sarildim, kirik cami yamayan gazete kagitlari ruzgarda hisirdiyor, gomlegimin dugmelerini cozerken acin ulan orospular diye bagirdi disaridan biri, polis, erkekleri salonda topladilar, kizlar gulusup sakalasiyor, ayakta durmaya mecalim yok, memurindenim demeye ise yuzum, adresleri toplamaya basladilar, agabey buyur diye kolonya getirdi gencten bir polis, is adresimi versem hangi cehenneme surulecegim mechul, ev adresimi soylesem karidan bosanmasi, nafakasi, mahallelinin tefe koymasi... Sekip'in adresini verdim celp icin, arayan soran olmadi.

14
Kurgu İskelesi / Ynt: Kıpkısa Kulübü
« : 17 Ağustos 2017, 22:50:45 »
Cukurun yeterince derin olduguna kanaat getirdikten sonra elindeki kuregi ihtiyar bir agacin govdesine dayadi. "Bunca yol boyunca ormanin derinliklerine dek yuruttun beni, kucaginda da tasimadin hem, cok yoruldum." diye sitem etti kucuk kiz, masum bir simariklikla. Alnindan asagi suzulen ter damlalarini elinin tersiyle sildi, tabancasini cekip namluyu yumurcagin sakagina dayadi. "Bir de benim halimi dusun, hava kararmadan sehre geri donmem gerekiyor, hem de tek basima."

15
Kurgu İskelesi / Ynt: Siyavuş Birdenbire Geberdi
« : 21 Haziran 2017, 14:18:53 »
Tesekkurler. Kisa oykuyle haiku'nun fazlasiyla benzedigini dusunuyorum, eger asgari kelimeyle yeterince carpici bir sey uretebildiysem, ne mutlu bana.

Sayfa: [1] 2 3