Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - BerkeB

Sayfa: 1 [2] 3
16
Düşler Limanı / Hayır. Aşk değil bu hoşlanmak...
« : 08 Mart 2013, 07:48:56 »
Kişi soğuk, sessiz ve sakin. Monotonlaşmış hayatının içinde o odadan bu odaya savruluyor. Geçmiş aşkları yüzünden acı çekmiş kişi. Savrulurken hissisce bir kız görür gizlice. Belki bir cafe köşesinde belkide hiç ummadık bir yerde. Her gün onu düşünür, arar ve bulur onu. Bekler, cesaretini toplar. Tam gidiyorken kızın yanına durur kişi. O monotonluğun içinden sıyrılmanın verdiği mutlulukla düşünememiştir. Ya eskileri gibiyse. O mutluluk bırakır yerini buruk bir gülümsemeye :/

Belkide dağları eritecek kadar yüce bir aşkı başlamadan bitirdi bu şüphe. O zaman tüm aşkların düşmanı mı şüphe ? Hayır sanmıyorum. Tüm aşkların düşmanı bence;

Nisan adındaki o güzel cüce...

Derken kişi gömülür tekrar yanlızlığın sessizliğine. Sessizliğin akabinde aklına düşer düşünceler. Acaba neden diğer kızları etkileyebiliyorum ama bu kızı etkileyemiyorum ve neden etkileyemeyeceğim kızlara aşık oluyorum ?
Sesler fısıl fısıl devam eder hayin düşünceleri aklına işlemeye kişinin.

Masalsı bir ilizyonun içinde kız tatlıca dans etmektedir. Kişi yanına gider ve "işte dileğin, diğer ikisi nedir ?" der. Zanneder ki bu kızı etkileyecek :). Gaflete düşmüş kişi herşeyi bildiğini düşünür. Gafleti alır onu reddedilmenin verdiği acıyla duvarlara çarpar. Sprey boyayla "SÇS" yazılmış gri duvarlar. Yoldan geçenlerin tükürdüğü, ayyaşların tuvaletlerini yaptığı pis duvarlar.

Meğer aşk değilmiş tüm bunlar. Sadece birer hoşlantı... İşte bu tam olarak aşkı anlayamamış bir kişinin dramı. Belkide onun utancı aynı zamanda. Kim bilir ? Belkide mutluluğudur...

17
Kurgu İskelesi / Anise-î Alarga (Üçüncü Bölüm Geldi)
« : 03 Mart 2013, 01:30:01 »
                                                      
BİRİNCİ BÖLÜM
                                   
]


    Kış günlerinin son bulmaya başladığı bu Mart ayında güneşli bir pazar sabahında kendini sokağa atmıştı Berke. Kimi, neyi bekler bilinmez oturuyordu BİM Market' in önündeki parkta. Güneşin sıcak kolları sarmış bedenini. Gene de üşüyordu Berke'nin elleri. Isıtmak için ellerini soktu ceplerine. Oda ne? Bozukluklar vardı cebinde. Hemen attı kendini BİM' e hangi aburcuburu alsam diye.

   İçeri girdiğinde yeni bir şey fark etti Berke. BİM market artık 3 katlı kocaman bir süpermarket olmuştu. İçerde her şeyi bulmak mümkündü. Şaşkınlık içerisinde reyonlar arasında gezinirken burnuna o denizin keskin kokusu geldi. Yavaş adımlarla ilerledi kokuya doğru. Her zamanki gibi bir balık reyonu değildi bu. Şaşkınlığına şaşkınlık katan da buydu. Balıkların hiçbiri ölü değil hepsi tap taze suyun içinde yüzüyordu. Cam fanuslara bakıp balıkların su içerisindeki hareketlerini izliyor bir yandan da kalamar fanusunun üzerindeki değişik aleti inceliyordu. Üzerinde on off düğmesi bulunan bu alet acaba ne içindi. On düğmesine bastığı anda cızırtılı sesler eşliğinde bir ışık patladı aletin ucunda. Bu bir elektrik tabancasıydı. Ne işe yarıyordu bu elektrik tabancası derken yüzen kalamarlardan biri fanustan dışarı zıpladı. Korkuya kapılan Berke belki de yanlışlıkla elindeki şok tabancasını kullandı ve kalamar pat diye tekrar suya düştü. Ancak kalamarlar zıplamayı bırakmadı. Tekrar, tekrar ve tekrar...

   Boş gözlerle fanusa bakarken bir ses ile irkildi Berke. Göğsü hiddetle inip kalkıyordu.
_ Hey genç bu kalamarlardan alacak mısın? Ben hepsini alacağım çünkü.

_ Eeee şey aslında bende evde biraz taze var. Körfezde tutmuştum ama sanırım yanlarına 2 kilo civarı almayı düşünüyorum. Sizin için sakıncası var mı?

_ Yok, tabi ki. Zamanında bizde çok tutardık bunlardan. Kol çakmağı denilen bir çakmak bağlardık oltanın ucuna. Su altında yanabilen bu çakmağa ıstakoz ve kalamar aynı anda gelirdi. Çakmağı suyun dibine çekmeye çalışan kalamarları hissettiğimiz anda oltaya asılırdık ve kancalar kalamara batardı.

_ Kol çakmağımı? İlginçmiş ilk defa duyuyorum.

_ Sen bilmezsin onları çok eskiden üretimi yasaklandı.

_Size ilginç bir şey göstereceğim.

    Dedi Berke. Elini kalamarların olduğu cam fanusun üzerinde gezdirdi ve bir kalamar fırladı fanustan. Şok tabancasını kullandı Berke. Tekrar bir şey fırladı. Bir şey... Çok farklı. Bir yüze benzetti Berke onu. Bu seferki çok hızlıydı zıpladı ve suya tekrar daldı. Bir kez daha fırladı ışık hızıyla sanki. Bu sefer kolları da vardı.
Emindi gördüğüne. Yanındaki adama baktı Berke, o da şaşkındı. Tekrar fırladığında yaratık havada vücut buldu sanki ve Berke' nin ayaklarının dibine cenin pozisyonunda düştü. Derisi gümüşi renkteydi ve vücudu insan vücuduydu. Ancak yüzünde kabarcık denilebilecek kadar küçük bezeler vardı. Genellikle elmacık kemikleri üzerindeydi bu bezeler. Yüzünde ufak deniz kabukları vardı. Güneş yüzünün sol tarafına vuruyordu ve tıpkı bir denizanasının teni gibi şeffaflaşıyordu teni.
    Saçları rastaydı geriye doğru örülmüş. Yada Berke ilk bakışta öyle zannetti. Çünkü mantığı almıyordu gördüklerini. Gerçekte onlar rasta değildi, tıpkı birer kalamar kolu gibiydiler ve vatozlarıyla kafasına tıpkı rasta örgüler gibi yapıştırılmışlardı. Yerde öylece yatan canlıya baktıkça Berke'nin içinde bir şeyler kıpırdanıyordu. Daha önce Gamze' ye bile hissetmediği duyguları hissetmişti. İçgüdüsel ve korumacı bir biçimde kucağına aldı yaratığı. Hızlı adımlarla kasaya doğru ilerledi. Hiçbir anormal durum yokmuş gibi kasiyer kız kasaya bir barkot numarası girdi ve On bin TL dedi. 10 BİN! Cebinden kredi kartını çıkarttı ve ödemeyi yaptı. Kimse ona garip bakmıyordu. Her şey olağandı sanki. Ama onun içindeki heyecanlar bir türlü dinmek bilmiyordu. İçindeki fırtınalarla vücudu titrerken eve doğru yol aldı.

EDİT: Yeni bölümler son mesajda.

18
Merhaba arkadaşlar bende az önce facebookta gördüm. Yaratıcılığımızı konuşturalım belki biz kazanırız :)

http://www.facebook.com/MediaMarktTurkiye?sk=app_526744770681114&app_data

EDİT: Sanırım katılmak için bu gün son gün   :üü

19
Bence harika bir çalışma olmuş. İzlerken keyif aldım :).

http://www.youtube.com/watch?v=o7NX3OVr9gE

20
Düşler Limanı / Sekiz Yaşındaki Bir Çocuğun Günlükleri
« : 10 Aralık 2012, 04:33:03 »
...

21
Sinema / Hayalimdeki Aşk
« : 25 Ekim 2012, 16:17:43 »

Filmin IMDB Puanı:7.3/10
Filmin Sinemalar.Com Puanı:6.0/10Filmin Yapım Yılı ve Ülkesi: 2012 – ABD
Filmin Gösterim Tarihi:6 Eylül 2012 (Portekiz)
Filmin Türü:Romantik , komedi
Filmin Yönetmeni:Jonathan Dayton , Valerie Faris
Filmin Senaristi:Zoe Kazan
Filmin Oyuncuları: Paul Dano , Zoe Kazan ve Annette Bening
Filmin Süresi: 104 dakika

Konu:
Evet arkadaşlar konusu benim için biraz farklı olan bu aşk filmini sizlerle paylaşmak istedim. Hikayemizin ana karakteri olan oğlan yazar erken yaşta kariyerinde bir başarıya imza atmış ve yıllar geçmesine rağmen kitabı hala konuşuluyor. İnsanlar yeni kitap bekliyor ama karakterimizin bir sorunu var artık yazamıyor falan. Tıkanmış yani. Daha sonra bir rüya görüyor. O rüyadan ilham alarak yeni bir karakter oluşturuyor ve yazmaya yeniden başlıyor. Oluşturduğu karakter bir kız ve ona aşık olmaya başlıyor. Daha sonra bir sabah kalktığında kızı mutfakta kahvaltı hazırlarken buluyor. Şok oluyor falan :). Sonrasında olaylar olaylar...

22
Şişedeki Mısralar / Şeftali Sevgilim
« : 24 Ekim 2012, 14:32:20 »
Bir düşte gördüm masmavi gözlerini,
Karbeyaz pamuk ellerini.
Hissettim, tattım dudaklarıma dokunan parmaklarında
Dünyanın en tatlı şeftalisini.

Elimde etimek ve icetea,
Gözlerken senin işaretini
Şeftali kokan nefesin girdi düşlerime.
Aradım boş sokaklarda seni.

Ben hep seni bulmayı hayal ettim
Mutlu bir yuva kurmayı.
Çocuklarımız toplasın istedim
Şeftali ağacımızın meyvalarını.

Şimdi soruyorum kendime,
Nedir bu şeftali fantazisi diye.
Yeniden ağlıyorum aklıma geldikçe
Bana umutla bakan gözlerin hala zihnimde.

Seni ilk gördüğüm yerde
O araba sana çarpmadan önce
Aklım kaldı sanırım,
Elindeki şeftalinde

Benim ruhum bir zindana hapsedilmiş
Seninle ve seninle ilgili herşey ile
Yatıyor karanlık zindanın zemininde
Kimsesiz, sensiz ve halsizce.

23
Şişedeki Mısralar / Gamzeler Süsledi Kalbimi
« : 20 Ekim 2012, 04:19:11 »
Gel...
Soğuk melekler kapladı kalbimi
Öldü...
Öldü bahçelerde koşturan çocuklar

Gel...
Kalbim kan ağlıyor.
Gamzesine dökülen yaşlar şarap misali,
Sarhoş ediyor kokusu bile.

Arıyorum...
Masal diyarları.
Düşün, güzel güllerle kaplı.
Sensiz, çaresiz ve solmuş...

Çalıyorum...
Mutluluklar çalıyorum.
Islıkla belkide ama
İçimden gelen ezgilerle.

Mutluyuz diye...
Masallar yazdık birbirimize.
Aşkla ve sevgiyle.
Biliyorum...

Engeller...
Korkular var içinde
İyileşmemiş yaralar.
Bırak tüm bunları sevgilim...

Kusursuz diyarlar yarattım
Yalansız, korkusuz ve kaygısız...
İyileşelim birlikte diye sevgilim.
Sonsuza dek seninle birlikte.

Gül...
Gül yüzünde güller açsın yeniden.
Kıralım, parçalayalım birlikte.
Seni yaralayan kılıçları.

Unutma...
Kılıç ateşten geçmezse kırılır sevgilim.
Ben ateşlerden geçtim sensiz.
Hiçlikte kaldım kimsesiz.

Ateşler yaktıkça bedenimi
Anladım...
Yalansız olmalıydı tüm masallar.
Melekler sessizce yitip gitmeden önce.

Şimdi...
Diyorum Durdurabilseydim kendimi
Pamuğa kan bulaştırmadan,
Zehirlerimi fışkırtmadan.

Dön...
Pamuk prenses dön.
Bileğimden akan her damla kanda
Birer birer tüm zehirler döküldü yavaşça.

24
Düşler Limanı / Peşimizdekiler
« : 15 Ekim 2012, 16:02:57 »
  Seviyorum burayı... Çoğumuz sıkışıp kalmıştık kaderin pençeleri arasında. Bir soluk arıyordu bilinçaltımız kıskaçlar içinde. Kimisi evden okula, okuldan eve. Kimileri ise işte güçte, aklı eşsiz dehlizlerde dolaşıyor. Arıyor soğuk koridorlarda çıkış yolunu. Farelere basıyor, viyak !...

  Keşke filmlerdeki gibi olsa hayat. Bir senaryo yazıp oynayabilsek sorumsuzca. O Tara Reid olsa, ben Kip Pardue. Balayına çıksak bir gölün ortasındaki ufak bir adada, sonsuza kadar orda kalmak istesem ben. Kementini gevşetse sorumluluk canavarı belki birazcık yapabiliriz bunları ama...

  Olmuyor işte sevgili olmuyor.  Gitsek bile balayına sen orda kalmak istemiyorsun kaçıyorsun benden... Kader işte gülünç :). Pençesinden kaçmayı başarsak bile oyunumuzu bozmak için elinden geleni yapıyor. Sen sevmeye çalıştıkça bu dünyayı inadına kulağının içine içine bağırıyor.

  Benden sana yar olmaz kendine gel !!!

  O vakit tekrar bir arayış tekrar bir hüzün ve belirsizlik. Bir yandan kafanda dehlizler veriyorsun tekrar kendini günlük hayatına. Derken aklına geliyor birden. İçindekiler canını yakmaya başladığı vakitlerde...

 Bir rıhtım hayal et diyorsun kimseler bilmeyecek seni rahatca gezinebileceğin, düşünmeden anlatabileceğin. Kader tekrar oynamak istiyor seninle ve gevşetiyor biraz kementini. Sende fırsattan istifade arıyor ve buluyorsun. Bu rıhtımdaki limanlarda gezinmeye başlıyorsun ve görüyorsun. Senin gibi onlarca belkide yüzlerce insan var burada. Yüzünde buruk bir gülümseme.  :-\

  O an anlıyorsun. Bu sefer o canavardan kurtuldun. Burda rahatsın biliyorsun artık. Arkanı dönüyorsun ve hareket çekiyorsun canavara. Tükürüyorsun suratına. Son cilvesinide yapıyor sana.
 Atlamadan önce bu Düşler Limanı' ndan denize...

25
Kitaplar / Yüzüklerin Efendisi ve Felsefe
« : 27 Kasım 2010, 13:05:51 »


Arka Kapak

J.R.R. Tolkien'in Yüzüklerin Efendisi adlı kitabı, yarım yüzyıldan bu yana bir fenomen oldu. Kitabın gişe rekorları kıran film versiyonu, The New York Post'ta Aptallar İçin Yüzüklerin Efendisi başlığıyla değerlendirildi. Bu ani popülariteden rahatsız olan Tolkien hayranları için, on yedi bilgili felsefeciden oluşan bir ekip bir araya geldi ve kitabın akla getirdiği derin felsefi sorunları çözmemize yardımcı olacak akıllı İnsanlar için Yüzüklerin Efendisi'ni yazdı.

Yazar:G. Bassham
Yazar:E. Bronson
Yazar:W. Irwin
Çevirmen:Murat Sağlam
Çevirmen:Gökçen Ezber

Sayfa Sayısı: 271
Baskı Yılı: 2003
Dili: Türkçe
Yayınevi: Güncel Yayıncılık

Bu kitaptan haberi olan varmıydı?

26
Megan Whalen Turner'ın HIRSIZ ı bence okunabilir bir kitap ilgi çekeceğini düşündüm ve buraya tanıtımını koydum. D&R da bakınırken rastgele rafda gördüm ve aldım güzeldi. Tavsiye ederim...

                                                      Arka Kapak
Boşboğazlığı yüzünden kendini kralın hapishanesinde bulan Gen’in buradan kaçmak için pek bir şansı yok gibidir. Günlerini, güneş görmeyen, tek kişilik hücresinde, zincire vurulmuş halde geçirmektedir. Derken bir gün kralın danışmanı, kâhin, imkânsız görünen bir görev için onun yeteneklerine ihtiyaç duyar. Gen, kral için, başka bir ülkenin topraklarındaki, gizli bir hazineyi çalacaktır. Böylece çetin bir yolculuk başlar. Gen, onlar için sadece, bu görev için seçilmiş bir araçtır. Ama her koşulda dört ayağı üzerine düşmeyi başaran Gen’in de kendi planları ve herkesi şaşkına çevirecek sürprizleri vardır.

Yazar:Megan Whalen Turner
Çevirmen:Ebru Sürmeli

Sayfa Sayısı: 304
Dili: Türkçe
Yayınevi: Karakedi Yayınları

27
Diğer Fantastik Eserler / Zamanın Bekçileri
« : 07 Şubat 2010, 22:25:44 »


Ne düşündüğü senden başka kim biliyor?

Geçmişi değiştirebileceğinizi bir düşünün. Ufacık bir değişiklikle bir felaketler zinciri başlatabilirsiniz. Ethan, Anılanlardan biri. Geçmişe yolculuk etme yeteneğine sahip ve gittiği yerde, tarihin akışını bozma niyatindeki karanlık güçleri, özel yeteneklerini kullanarak engellemek zorunda.

Aynı zamanda sıradan bir öğrenci olan Ethan için çift kimlikle tek bir hayatı sürdürmeye çalışmak bazen güç olabiliyor. Hele normal hayatı gittikçe karmaşık bir hal alıyorken...





'Hiçbir şey bitmedi. Hiçbir şey, savaşmadan bitmeyecek. Evrenin düzeni budur.'

Kaos Düzeni, Anılanları yok etmek ve evrenin mutlak hakimi olabilmek için yıkıcı saldırılarına başlıyor. Anılanların başı belada. Antik silah sandığının kilidini açmak için yalnızca o kıymetli anahtarı değil, aralarındaki haini de bulmaları gerekiyor. Kehanet'te söylendiği gibi, şüphe onları güçsüzleştiriyor. Şimdi yeni umutlara ihtiyaçları var.



Düzen’in lideri Lathenia, sevgilisinin ölümünden sonra, intikamını almaya başladı bile. Tarih, yavaş yavaş değişiyor... Ve tabi gelecek de! Bu değişimi durdurmak için önce

Arkarian kurtarılmalı. Gerekirse

her şeyi tehlikeye atarak!

Arkarian yoksa, gelecek de yok!

'Canlı, inandırıcı karakterler' Macera dolu ve heyecan verici olaylar. Hayal gücü ve gerilim dolu bir roman.



Bence bu kitabın filmi çekilmeli. Acayip bir kitap ilkini okuyun beğenirseniz seriyi mutlaka bitirin sonu gerçekten harika.

28
Çizgi / 2009' dan 2013' e (Tüm resimler ilk mesajdadır.)
« : 18 Aralık 2009, 17:47:59 »
Objeler adı altındaki ilk spoilerın içindekiler;
Karakaleme ilk başladığım gün çizdiğim 3 objedir.


Objeler
Spoiler: Göster




Gülen Kız
Spoiler: Göster


Başı Tüllü Güzel Kız
Spoiler: Göster

Bella Swan
Spoiler: Göster

Garip Yaratık
Spoiler: Göster

Rihanna
Spoiler: Göster


Benim Gözümde Uzaylı (Kuruboya)
http://berkeb.deviantart.com/art/My-Alien-369917949
Mor Ejderha (Kuruboya)
http://berkeb.deviantart.com/art/Purple-Dragon-370081482
Khalessi (Kuruboya)
http://berkeb.deviantart.com/art/Khalessi-371644415
Katy Perry (Kuruboya)
http://berkeb.deviantart.com/art/Katy-Perry-374914534
Lana Del Rey (Kuruboya)
http://berkeb.deviantart.com/art/Lana-Del-Rey-376070118

29
Diğer Fantastik Eserler / Dehşetkaya Şatosu
« : 07 Aralık 2009, 16:10:25 »
Dehşetkaya Şatosu   

Oliver Hassemcamp

Bizim Okulda Şamata...

Kitapbu ben beğendim e kitap hali mevcut e kitaba bakın beğenirseniz alıp okumanızı tavsiye ederim küçük ama beni kitap okumaya teşfik eden kitap oydu :)

30
Düşler Limanı / Aşk
« : 30 Kasım 2009, 16:23:38 »
                                                   
           Aslında herşey isteğimin dışında gelişiyordu. Besberrak beyaz parıltısıyla kocaman karşımızdaydı Dolunay. Yıldızlarda aynı güzellikle eşlik ediyordu ona. Bu doğal güzelliğe öyle bir dalmıştım ki az kalsın onu unutuyordum. Lisa.Berrak mavisi iri gözleriyle bana bakıyor, benim gökyüzünü seyir etmemi izliyordu. Uzun bi sessizliğin ardından yerimden kalktım ve gitmem gerektiğini söyledim. Telaşla sendeleyerek ayağa kalktı ve buğday sarısı ipek saçlarını savurarak cevap verdi. Gitmemi istemiyordu ve birazdan kaçırmaması gereken bir yıldız yağmurunun başlayacağını söyleyerek beni ikna etti. Tekrar yerlerimize oturduk. Meraklı gözlerle gökyüzüne bakıyorduk. Kafamı ona doğru çevirdim. Bunu belkide onuncu kez izleyecekti ama gene ilk seferki gibi heyecanlıydı. Anlam veremeyip gökyüzüne döndüm. Gözümü gökyüznde gezdirirken nihayet başladı. İlk yıldız kaydı arkasından peri tozu gibi ışıklar çıkararak asil bir şekilde kayboldu. Büyüleyiciydi. Ardından tanelerce yıldız kaydı. Adı üstünde yıldız yağmuru. Ne kadar şaşırdığımı anlatmak için Lisa'ya döndüğümde bana çok yakındı. Yavaş yavaş dudaklarını dudaklarıma doğru yaklaştırıyordu ve ne yapmaya çalıştığını soramadan beni öptü , yavaşça geri çekildi.Birşey söyleyemedim. Kem küm ettiğimi görünce özür diledi ve yapmaması gerektiğini söyledi. Dilim tutulmuştu. Kalkıp gitmesini izledim öylece. Yanlızlığımla kalmıştım. Sanırım az önce niye bu kadar heyecanlandığını şimdi anlıyordum. Beni öpeceği ilk anın özel bi zamana denk gelmesini istiyor olabilirdi. Yıldız yağmuru bu an için hem romantik hemde akıllardan hiç çıkmayacak bir zamandı. Hani dersin ya o kızla ilk öpüştüğüm gece yıldız yağmuru vardı diye. Neyse ne. O gidiyordu ve ben hala burdaydım. Sendelercesine yumuşak toprağa basıp havalandım. Açıklığın öbür ucuna doğru ilerlerken kolundan tuttum ve yumuşakça onu durdurdum. Buğday sarısı saçlarını bir kırbaç gibi savurarak bana döndü. O an gördüğüm ifadeyi asla unutamam. Gözlerindeki derinlik adeta içime işlemişti. Bir an onun sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
_ Ne oldu?
_ Şey.. Ben özür...
_ Bak Özür dilemene gerek yok. Sadece eve gitmek istiyorum.
_ Ama Lisa. Biz birşeyler yaşadık ve ben öylece bırakıp gitmene izin veremem.
Mavi gözlerindeki ifade yavaş yavaş yumuşamaya başlamıştı. Ayna gibi gözlerinde ayın yansımasını görebiliyordum. Tam birşeyler söylemek için ağzını açmıştı ki ani bir hareketle saçlarını savurdu ve arkasına bile bakmadan dönüp gitti. Şimdi ne olacağını düşünmek bile istemiyorum. İlk buluşmanın bu kadar kötü geçmesinden sonra eve gittim ve usulca uykuya daldım...

                   


NOT: Resmi netten çaldım :melk


Sayfa: 1 [2] 3