4
« : 19 Ağustos 2016, 00:44:00 »
"Bitti, her şey sona erdi. Bunca yıllık emek, uğraş, atıldığım maceralar, aldığım riskler... Hepsi bu an içindi işte. Ve sonunda başardım. Amacıma ulaştım! Bugünden sonra insanlar adımı anarken bana korku ile bakacaklar! Tüm Gyro Şehri'ne kaosu getirdim. Ben getirdim!" Sesi televizyondan bile gelse cümlesinin sonunda attığı kahkaha tüyler ürperten cinstendi.
Her şey şehirde artan suç oranları ile başlamıştı. Gyro Şehri'ne turist gelir gibi ufak çaplı suçlular akın ediyordu. Teröristler, uyuşturucu tüccarları, hırsızlar, tecavüzcüler, sokak çeteleri, psikopatlar... Bunun sonunu kimse öngöremezdi elbette. Başlangıçta pek de sorun olmuyordu çünkü Gyro Şehri polisi ve askeri birlikleri işlerini çok iyi yapıyor, hiçbir suçluyu bir haftadan fazla dışarıda tutmuyordu. Baskınlar, operasyonlar derken şehirdeki hapishaneler yetersiz gelmeye başladı. Devlet, kaynaklarını daha fazla silahlanma ve hapishane yapımı/güçlendirilmesi yönünde harcamak üzere bir politika izlemeye karar aldı. Zaman içerisinde devletin bu mecburi tutumu halkın refahını yüksek tutmakta zorlamaya başlamıştı. Bunca suçlunun neden ve nasıl Gyro Şehri'ne geldiğine kimse anlam veremiyordu zira olaylar başladıktan 3 ay sonra şehre giriş çıkışlarda denetim arttırıldı. Fakat sorunlar yavaş yavaş kendini göstermeye başladı. Şehrin kolluk kuvvetlerinin fazla mesaisi, okul, hastane gibi temel ihtiyaçların binalarında bakımsızlık; gelir&gider dengesinin kurulamaması... En kötüsü de önceleri ufak tefek suçlularla uğraşılırken artık sadece yıkımdan, anarşiden keyif alan eli silahlı psikopatların sayısı artmıştı. Dışarıda siren sesleri susmaz olmuş, çevredeki neredeyse her dükkanın vitrinleri kırılmıştı.
En acıklı tarafı ise tüm bunlar olurken başkanın televizyona çıkarak halka sanki her şey yolundaymış gibi yapmacık tavır takınmasıydı. Muhabirin askeri güçlerin devereye girip girmeyeceğini sorması üzerine, "Ülkemiz savaşta değil. Bunlar her ülkede her şehirde gerçekleşen olağan suçlar. Polis güçlerimiz işini en iyi şekilde yapmaya çalışıyor. Ayrıca ne yapmalıyız? Cadde tank dolaştırmamızı mı? Gülünç olmayın." şeklinde bir cevap vermişti.
Polis şefi 3 gün sonra nihayet evine gelmişti ve sıcak bir duş alıp kanepesine uzandı. Televizyonu açacaktı fakat başkanın yayında olduğunu hatırladı. Babasından ona kalan tek hatıra radyosunu açtı. Eskiyi yad etmek ona biraz olsun iyi gelebilirdi. Çeken tek kanalı buldu. Bir propaganda duydu. Başlangıçta sokak kaçıklarından biri sandı ama...
"...hiçbir yere varamayız. Artık başkan değişmeli. Sokaklarda kıyım başlıyor. Askeri kuvvetleri derhal kullanmalıyız. Başkanın savaşta değiliz tavrından bıktık usandık! Hayatta kalmak istemiyor muyuz? Çocuklarımızı korumak istemiyor muyuz? Şehrimizi-geri-istemiyor-muyuz?!"
"Haklı tarafları var." diye düşündü şef. En azından başkan değişmeli. Aldığı son duyumlara göre yozlaşmaya başlayan polisler yüzünden sınırı kolayca geçenler oluyormuş. Kanepede uykuya dalarken kafasının içinde radyodaki adamın sesi...
Ertesi gün insanlar dün geceki yayını yapan "kahramanı" konuşuyorlardı. Halkın böyle zor zamanlarda en azından gerçekleri korkmadan söyleyenlere ihtiyacı vardı. Adam sadece radyo değil TV yayınına da girerek sesli mesajını Gyro Şehri ile paylaşmış. Şefin tüm gün sokaklarda devriye gezerken (ve elbette kovalamacadan yorulup barda mola verdiğinde) duyduğu tek şey bu herkesin bu gizemli adam için seferber olacağıydı. Elbette kimse ne zaman ne yapacağını bilmiyordu. Sadece "Bir harekete geçse en önde ben desteklerim." diyen tiplerden ibaretti hepsi.
Akşama bir yayın yapıldı. Tüm TV'ler, radyolar hatta polis telsizlerinde bile bu adamın sesi duyuldu. "Sizin için geliyorum!" Askeri kuvvetleri arkasına almış tanklarla, jiplerle şehrin sokaklarına giriyordu. Toplu halde şehre giren konvoy sokaklara dağıldı. Her yerden anons geçiyorlardı. "Evlerinizde güvenli bir şekilde saklanın. Biz sokakları temizleyeceğiz." Tepesinde gizemli adamın bulunduğu tank ise doğruca başkanlık binasına doğru yoluna devam etti. Şef hiç vakit kaybetmeden arabasına atladı ve tankın peşi sıra devam etti. Başkanlık binasına geldiklerinde gizemli adam tanktan indi. Şef aracını durdurup koşar adımlarla yanına gitti. Duruşu tam bir askerdi. Kısa saçları, sert bakışı, keskin yüz hatları... Üç kişilik ekibi ile binanın kapısında durdular. Şef kendini takdim etmeye fırsat bulamadan başından vuruldu. Ekip hızla binaya daldı ve korumaları ateşe tuttu. Başkanın ofisine girdiler.
İnsanlar evlerinde ya da kapıları kilitli bir şekilde barlarda, kafelerde televizyondan olan biteni öğrenmek istiyorlardı. İstediklerine başkanlık ofisinden canlı bağlantıyı görünce ulaştılar. Başkan ve gizemli kahraman bu olayı çözüme kavuşturmak üzere birlikteydi fakat önce silah sesi duyuldu sonra başkan düştü. Bir silah sesi daha ve gizemli kahraman ekrandan kayboldu. Herkesin donup kaldığı sırada yüzü makyajlı, suratına rujla gülücük çizilmiş bir psikopat kadraja atlayıp "Sürpriz!" diye bağırdı ve kahkaha attı. Hayatınızda duyacağınız en içten en zevk alınarak atılmış kahkaha. Ve durmadan tekrar etti. "Sürpriz, sürpriz sürpriz..." Sanki bitmek bilmeyen bir şarkı gibiydi. "Sıra sizde!" Bu emirle birlikte sokaklarda tüm tank ve jip birliklerinde birkaç asker yanlarındakileri vurarak psikopatlarda birlikte mühimmatı ele geçirdi. Hapishanelere yakın olanlar duvarları top atışına tutarak mahkumların kaçışına yardım ederken caddelerdeki tanklarsa rastgele binalara nişan alarak atışta bulunuyorlardı.
"Bitti, her şey sona erdi. Bunca yıllık emek, uğraş, atıldığım maceralar, aldığım riskler... Hepsi bu an içindi işte. Ve sonunda başardım. Amacıma ulaştım! Bugünden sonra insanlar adımı anarken bana korku ile bakacaklar! Tüm Gyro Şehri'ne kaosu getirdim. Ben getirdim! Joker!"