Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Jean Valjean

Sayfa: 1 [2]
16
Orta Dünya Günlükleri / Tezmertek
« : 23 Ağustos 2010, 18:21:36 »
Tezmertek

Aceleci ent. Tezmertek, Saruman’a karşı yapılacak savaşa karar veren ilk enttir ve Isengard’ın imhasına iştirak etmiştir.

Tezmertek uzundu, canlı dudaklara, gri-yeşil saça ve pürüzsüz kabuğa sahip kıvrak bir entti. Yüzük Savaşları zamanında muhtemelen birkaç bin yaşında olmasına rağmen, diğer entlere oranla genç sayılırdı. Sık sık gülerdi ve şarkı söylemeye bayılırdı. Ona Tezmertek ismi, ihtiyar bir ent sorusunu bitirmeden evet, dediği zaman verilmişti. Aynı zamanda çok hızlı su içerdi; daha bazıları sakallarını yeni ıslatırken kendisi dışarı çıkarırdı.

Tezmertek aslında Isengard’ın batı yamaçlarında Derikabuk’un halkından biri olarak yaşıyordu. Henüz bir entçik iken evinin yakınındaki üvez ağaçlarının yanına gidip, onlara sevgisini gösterirdi. Fakat bir gün Tezmertek, Saruman’ın orkları tarafından kesilmiş üvez ağaçlarını gördü.

Orklar Derikabuk’u yaralayarak inzivaya çekilmesine neden oldular. Tezmertek de bölgeyi terk ederek Fangorn Ormanı’nda Derndingle civarına yerleşti. Bir yeşil kıyıda tatlı su kaynağının yanı başında yaşamaktaydı. Evinin çevresinde üvez ağaçları ve içerisinde yosunlu bir taş bulunmaktaydı.

Üçüncü Çağ’ın 30 Şubat 3019 yılında Tezmertek, Ağaçsakal’ın bir araya getirmiş olduğu Entmeclisi’ne katıldı. Meclisin amacı Fangorn’da bir sürü ağacı helak eden orkların efendisi Saruman’a ne yapılması gerektiğini belirlemekti. Tezmertek, Saruman’a karşı ilerlemeyi kafasına koyduğundan Entmeclisi’nde bulunmasına gerek yoktu. Ağaçsakal Tezmertek’i, Merry Brandybuck ve Pippin Took’a tanıttı. Tezmertek de onları evine götürüp meclis sonlanıncaya kadar misafir etti.

2 Mart’ın ikindisinde entler savaşa gitmeyi kararlaştırdılar. Tezmertek onları duydu ve Merry ile Pippin’i yanına alarak yürüyüşe katıldı. Isengard’a ulaştıklarında Tezmertek kapının önündeki Saruman’ı gördü ve “ağaç katili, ağaç katili” diye bağırdı. Arkasından koştu ve eğer büyücü kendisini Orthanc’a kilitlemeseydi onu yakalamış olacaktı.

Tezmertek Isengard'ın yıkımındayken

Entler Isengard’ı çevreleyen duvarları yıktı, çarkı parçaladı ve yer altı tünellerini sular altında bıraktı. Daha sonrasında Tezmertek Orthanc’ın merdivenlerinin sonunda Saruman’ı bekleyerek kaçmadığından emin olmak istedi.

Yüzük Savaşları sonrasında Ağaçsakal, Saruman’ın gitmesine izin verdi ve Orhanc’ın anahtarını Tezmertek’e emanet etti. 22 Ağustos 3019’da Aragorn, Yüzük Kardeşliği’yle birlikte Isengard’ı ziyaret ettiğinde Tezmertek anahtarı Kral’a teslim etti.

İsimler ve Etimoloji

Tezmertek lakabı ona aceleciliğinden ötürü verilmiştir. Beam (mertek) kelimesi Eski İngilizcede “ağaç” anlamına gelir.

Sindarin’de Bregalad diye bilinir. Tezmertek’teki gibi bragol “tez” ve galad “ağaç” anlamına gelir.

Kaynak: http://tuckborough.net/
Tarafımdan çevrilmiştir.

17
Orta Dünya Günlükleri / Beorn
« : 20 Ağustos 2010, 19:40:40 »
BEORN

Ayıya dönüşebilen bir adamdır. Beorn, insan ırkındandı, lakin görüntüsünü büyük siyah bir ayıya çevirebilme yeteneği vardı. Bir insan olarak öz halinde güçlü kollara ve bacaklara, siyah saça, kalın kaşlara ve sakala sahipti. Aksiydi ve çabuk sinirlenirdi, fakat aslında iyi ve temiz bir yüreği vardı; zira Gri Gandalf onu mükemmel birisi olarak tanımlamıştır.


Beorn’un kökeni bilinmemektedir. Muhtemelen Orta Dünya’nın kuzeyinde yaşayan ilk insanlara benzerdi. Gandalf, Beorn’un Dumanlı Dağlarda yaşamış olduğuyla ilgili bir tahmin yürütmüştü. Beorn, dağların altındaki tünellere aşinaydı ve içinde ikamet eden orklardan nefret ederdi. Hatta bir gün Dumanlı Dağlara dönüp oradaki orkları mahvedeceğine dair ant içmişti.

Beorn, Kuyutorman ile Anduin arasında yaşamaktaydı. Bu yer aynı zamanda Carrock’un tam doğusuna tekabül eder. Beorn, kendisine yol ve basamak olması amacıyla nehrin ortasına büyük bir taş oymuştu. Evi meşe ağacından yapılmaydı ve Eski Orman Yolu’nda bulunuyordu. Yerleşkesini dikenli bir çit koruyordu ve içerisinde ahırlar, ağıllar barındırıyordu. Evi uzun ve basık bir holden, iki kanattan ve cam taraçadan oluşmaktaydı.

Beorn çiçekler, yoncalar yetiştirip, arıcılık yapıyordu. İnekleri, koyunları, atları, midillileri ve köpekleri vardı. Hayvanlar çok severdi ve onları hiçbir zaman yemek için öldürmezdi. Genellikle ekmek, bal, krema ve meyve yerdi. Ayrıca çifte kızartılmış ballı pasta için gizli bir yemek tarifine sahipti.

Beorn, Boz Radagast’ın da içlerinde olduğu bir grup insanın civarında yaşıyor olduğunu duymuşsa da kendi kendine kalmayı tercih etmiştir. 2941’in yazında Gandalf, Bilbo Baggins ve on üç cücenin dâhil olduğu kalabalık bir güruhla Beorn’u ziyaret etti. Gandalf, Great Goblin’i katlettiklerini, orklar ve warglar tarafından kovalandıklarını Beorn’a anlattı.

O gece Beorn ayı suretine bürünerek çevredeki ayılarla görüşmede bulundu. Daha sonrasında Anduin’i geçip bir ork ve bir wargdan Gandalf’ın hikâyesini tasdik ettirdi. Bunların üstüne orkların hala cüceleri aradıklarını ve intikam almak için güç topladıklarını öğrendi. Ertesi gün Beorn cücelere gereksinimlerini tedarik etti, tavsiyelerde bulundu ve Kuyutorman’ın kapısına kadar sürmeleri için midilliler verdi.

Ertesi sene Beorn Beş Ordular Muharebesine ayı formunda katıldı. Ciddi bir şekilde yaralanmış olan Thorin’i mücadele alanının dışına taşıdı. Sonrasında ork lideri Bolg’u vahşice öldürdü. Bunun üzerine diğer orklar dehşetten kaçıştılar. Böylece cücelerin, elflerin ve insanların umutları yeşermiş oldu ve toparlanan bu ordular sonunda savaşı kazandılar.


Savaş sonrasında Beorn insan haline geri döndü. Gandalf ve Bilbo ile beraber evine doğru yola koyuldular. Beorn miller öteden olsa bile ziyafet için bir sürü insan çağırdı ve hep birlikte Yuletide’ı kutladılar. Beorn, büyük şef olarak belirlendi ve adamları Beorningler olarak tanındı. Diyarı Anduin ile Dumanlı Dağlar ve Kuyutorman arasındaydı. Orklar bu bölgeye girmeye cesaret edemediler ve Beorningler Yüksek Geçit’i korumakla mükellef kılındı. Bu sayede gezginler Anduin’i daha rahat bir biçimde geçebilecekti.

Beorn, Yüzük Savaşları’ndan önce vefat etti. Arkasından oğlu Grimbeorn, Beorninglerin başı oldu. Söylenir ki, bu ayı formuna girebilme kabiliyeti nesiller boyunca devam etmiştir.

İsimler ve Etimoloji

Beorn, Eski İngilizce bir kelimedir ve “adam, savaşçı” anlamına gelir.

Beorn ismi aynı zamanda Esli İskandinav dilinden “ayı” manasına gelen ‘bjorn’ sözcüğü ile de ilişkilendirilir. Bjorn veya Bjarni – Nors efsanesi olan Hrolf Kraki Destanı’nda bir adam gündüzleri ayı, geceleri insan olmak üzere lanetlenir. Bjorn’un oğlu Bothvarr Bjarki savaşlara ayı çağırma yeteneğine sahipti. Bjarki “küçük ayı” manasına gelir.

Kaynak: http://tuckborough.net/
Tarafımdan çevrilmiştir.

18
Orta Dünya Günlükleri / Khand ve Variaglar
« : 20 Ağustos 2010, 15:29:22 »
KHAND

Khand, Orta Dünya’nın güney doğusunda bulunan bir bölgedir. Mordor’un güney doğusunda, Rhûn’ün güneyinde ve Harad’ın kuzey doğusunda bulunmaktaydı. Khand’ın halkı Variaglar adıyla bilinirdi.

1900’lerde Khand halkıyla Rhûn’den gelen ve sınırlarını güneye doğru genişleten Arabasürücüleri arasında anlaşmazlık ortaya çıktı. Fakat daha sonrasında bu iki grup ittifak yapıp, Gondor’a karşı mücadele etmeye başladılar.

1944 yılında iki kanattan Gondor’a saldırı düzenlendi. Haradrim Ithilien’i güneyden istila ederken, Arabasürücüleri ile Khandlılar kuzey doğudan taarruz etti. Rhûn Denizi civarında toplanan ordular, Kül Dağları boyunca Mordor’un Kara Kapısı’na doğru yola koyulmuşlardı. Gondor’un Kuzey Ordusu’nu mağlup ettiler. Bu arada Gondor kralı Ondoher ve iki oğlu muharebe sırasında hayatlarını kaybetmişlerdi.

Eärnil önderliğinde Gondor’un Güney Ordusu Haradrim’i yendikten sonra kuzeydeki zaferlerini kutlayan Arabasürücüleri’ne atak yaptı. Bu mücadele Kamp Savaşı olarak bilindi ve Arabasürücüleri meydandan kaçıp, Ölü Bataklıklar’da yok oldular. Khandlıların akıbetinin ne olduğu bilinmemektedir, ancak müttefikleri ile aynı sona sahip oldukları zahirdir.

Yüzük Savaşları zamanında Variaglar, Sauron’a hizmet ediyordu. 15 Mart 3019’daki Pelennor Çayırları Savaşı’na katıldılar. Osgiliath’ta destek kuvvet olarak bulundurulduklarından, Nazgûl Efendisi’nin ölümü sonrası Gothmog tarafından savaş alanına sokuldular. Nihayetinde Dol Amroth Şövalyeleri, Variagları bölgeden sürdüler. O günün sonunda Sauron’un güçleri Gondor ve Rohan insanlarınca helak edilmişti.

İsimler ve Etimoloji

Khand ve Variag kelimelerinin manaları bilinmemektedir. Bu isimler yerel dildendir.

İngiliz tarihinde Variagların bir başka adı Varangian’dır. Varangian, topraklarını İskandinavya'dan doğuya, Rusya'ya doğru genişleten Vikinglerin bir halkına mensup olan kişiye verilen isimdir. Bu adın Eski İskandinav dilindeki ‘Væringjar’ sözcüğünden türemiş olması ve “yeminli insanlar” anlamına gelmesi muhtemeldir. Khand kelimesiyse Hindu dilinde "diyar, krallık" anlamlarına gelir.

Bir Variag'ın temsili resmi

Kaynak: http://tuckborough.net/
Tarafımdan çevrilmiştir.

19
Orta Dünya Günlükleri / Harad ve Haradrim
« : 20 Ağustos 2010, 12:32:09 »
HARAD

Harad, Orta Dünya’nın güneyini kapsayan büyük bir bölgeydi. Harad’da tek bir birleşik krallık yerine bölük bölük değişik krallıklar mevcuttu, siyasal birlik yoktu. Haradrim genelde Sauron tarafında yer alıp, Yüzük Savaşları’nda onun için pek çok kez savaşmışlardır.

Harad – aynı zamanda Haradwaith olarak da bilinir- Mordor’un güneyinde konumlanmıştı. Harad’ın kuzeyinde Gölge Dağları ve bu dağları batıya doğru takip edip Belfalas Körfezi’ne ulaşan Harnen Nehri bulunmaktaydı. Bu nehir, çöllük bir arazi olan Güney Gondor ile Harad arasında sınır çizgisi görevi görür.

Sauron’un hâkimiyeti altında bulunan başka bir bölge olan Khand, Harad’ın kuzey doğusundaydı. Doğu veya Güney hakkında bir bilgi yoktur. Harad’ı, Batı’dan Belfalas Deniz’i kuşatır.

Harad’ın kuzeydeki bölümü Yakın Harad olarak adlandırılırken, güney tarafı Uzak Harad diye bilinir. Kıyıdaki dar burunda doğal bir liman bulunmaktaydı. Limanın etrafındaki bu kıyısal mekana Umbar denmekteydi. Burada Umbar Korsanları yaşamaktaydı.

Gondor’dan bile görünebilen, yüzyıllardır Güneş’in ve Ay’ın ışığını yakalamak amacıyla yüksek bir tepeye dikilmiş büyük beyaz bir taş ve üzerine konmuş kristal, Ar-Pharazôn’un Umbar’a varışını anıtlaştırmak üzere yapılmıştı. Ancak bu anıt, Üçüncü Çağ’da Sauron’un uşakları tarafından yıkılmıştır.

Uzak güneydeki Harad toprakları Orta Dünya’nın geri kalanını oluşturmaktaydı. Bu bölgedeki havalar gayet sıcak ve güneşliydi. Füller gibi nadir görülen hayvanlar hep buralarda yaşamaktaydı.

Harad halkı, Haradrim diye çağırılırdı. Ortak Lisan'da Güneyli İnsanlar olarak, Shire'da ise Swerting'ler olarak bilinirlerdi. Haradrim koyu tene ve gözlere sahipti. Bazıları kırmızı kıyafetler giyer, üzerlerine altından takı takar ve yüzünü boyardı. Dilleri Ortak Lisan’dan farklıydı. Haradrim gururlu ve cesur bir halkdı. Harplerde kızıl bayraklar, çivili kalkanlar, palalar ve savaş kulesi vazifesiyle füller kullanırlardı.


İkinci Çağ’da Haradrim Númenorean ve Sauron ile etkileşim halindeydi. Númenoreanlar, Orta Dünya'nın Harad’ın sahillerini de içeren pek çok kıyısını keşfetmişlerdi. 9. asırda büyük denizci Aldarion, gemisinin neredeyse batacak hale gelmesine rağmen uzak güneye kadar Harad'ın kıyılarını keşfetmişti.

Númenoreanlar başlarda keşfettikleri yerlerdeki insanlara ziraat ve zanaat ile ilgili birçok şey öğretmekte olmalarına karşın, zamanla kibirlendiler ve diğer halklardan yüklü vergiler toplamaya başladılar. Númenoreanlar bu kıyılarda yerleşim yerleri kurdular, bunların arasında 2280 yılında inşa edilmiş olan büyük kale de bulunmaktaydı.

Sauron, İkinci Çağ’ın 1000. Yılı civarlarında Mordor’daki diyarını kurdu. Etkisini doğuda Rhûn’e, güneyde Harad’a kadar genişleterek birçok insanı kötüleştirerek hizmetine aldı. Ve onlar da Sauron’dan korkarak kendisini kralları ve tanrıları olarak bellediler. Sauron’un hâkimiyeti altında gelişen bu insanlar, taşlardan şehirler yapıp muharebelerde demirden silahlar kullandılar.

Sauron ilk başlarda Númenoreanlar’ın egemenliği altındaki topraklardan uzak durmasına karşın, Güç Yüzükleri’ni dövmesi ve Nazgûllerin ortaya çıkışıyla birlikte kıyıdaki Númenorean yerleşimlerine taciz etmeye başladı.

Númenor’lu Ar-Pharazôn 3261’de kalabalık bir filoyla beraber Umbar’a vardığında, bölgedeki yerliler kaçıştılar. Sauron’un güçleri savaşmayı reddettiler ve Sauron, kendisinin bir tutsak olarak Númenor’a götürülmesine izin verdi. Ki sonrasında kralı ve takipçilerini yozlaştıracaktı. Ar- Pharazôn idaresi altındaki Númenoreanlar, Orta Dünya üzerindeki diğer insanlara saldırarak köleleştirdiler ve onları kurban ettiler. Güneyli insanlar Númenoreanlar’ın bu yaptıklarını uzun bir süre boyunca unutmadılar.

Harad’da yaşamakta olan Númenoreanlar, 3319 yılında gerçekleşen Númenor’daki yıkımdan kurtulmayı başardılar. Onlar Kara Númenoreanlar olarak bilindiler; zira hala Sauron’un tesiri altındaydılar. Herumor ve Fuinur adlı iki Kara Númenorean Haradrim arasında güçlendiler. Pek çok Kara Númenorean Umbar’da yaşarken, geri kalanı ırak güneyde hayatlarını sürdürüyordu. Ancak zamanla Kara Númenoreanlar’ın nüfusu azalarak Haradrim arasında asimile oldular.

Númenor’dan kaçabilenler Elendil önderliğindeki Vefakarlar’dı. Elendil’in iki oğlu Isildur ve Anarion Gondor ve Arnor Krallıkları’nın kurucularıdır. 3434 yılında patlak veren Son İttifak Savaşı’nda elflerin yanında kalarak Sauron’a karşı mücadele ettiler. Pek çok Haradrim Sauron tarafındaydı. 3441 yılında Sauron yenildi ve Tek Yüzük’ü kaybetmesinden sonra ruhu Mordor’dan uzak diyarlara göçtü. Sauron’un yokluğuna rağmen Haradrim ile Gondor arasındaki mübareze Üçüncü Çağ’da da devam etti.

Üçüncü Çağ’ın 933 yılında Umbar Limanları ve Kalesi Gondor’un kralı I. Eärnil tarafından ele geçirildi. Haradrim’in 1015 senesindeki Umbar’ı geri alma uğraşı, Eärnil’in oğlu Ciryandil’in ölümüne rağmen karşılıksız kaldı. Ve Gondor halkı kuşatmaya 35 yıl boyunca dayandı.

1050 yılında Ciryandil oğlu Ciryaher hem karadan hem denizden büyük bir askeri güçle Umbar’a gelerek Haradrim’in kuşatmasını kırdı. Bu olaydan sonra Ciryaher kendisine ‘Güney Fatihi’ anlamına gelen Hyarmendacil ismini aldı. Onun hâkimiyeti zamanında Gondor, sınırlarını Harnen Nehri’ne kadar ilerletti. Yine aynı dönemlerde Harad krallarının çocukları Gondor’a götürülüyordu.

Gondor’daki Akraba Çatışması’nın sonrasında Gondor Kralı'nı tahttan indirmeyi başaran isyankârlar 1448 yılında Umbar'a firar ettiler. Orada bir krallık kurup korsanlık yaptılar ve Gondor'un gemilerine ve kıyılarına saldırılar düzenlediler. Bu kaçkınlar Haradrim ile birleşip Umbar’da Gondor için önemli bir tehdit unsuru haline geldiler.

1851’de Gondor, Doğudan gelen ve Arabasürücüleri olarak tanınan bir grup tarafından baskı altına alındı. Önceleri Haradrim’e ve Khand’lılara saldırsalar da onlarla ittifak kuran Arabasürücüleri Gondor’a karşı mücadele etmeye başladı. 1944’de Gondor'a ortaklaşa bir saldırı düzenlendi; Arabasürücüleri kuzeydoğudan saldırırken, Haradrim aynı anda güneyden gelmekteydi. Haradrim Poros Nehri’ni geçip Ithilien’e girdi, lakin Eärnil komutasındaki Gondor'un Güney Ordusu'na yenildi. Aynı ordu kuzeye çıkıp Arabasürücüleri’ni Kamp Savaşı’nda mağlup etti.

2942 yılında Sauron Mordor’a dönüp orklardan, Haradrim ve Umbar Korsanları’ndan oluşan ordusunu toplamaya başladı. Fakat Vekilharç Ecthelion’un hizmetinde olan Aragorn, korsanları fark edip, 2980’de ani bir atakla Umbar’daki birçok gemiyi yaktı. Aragorn, Orta Dünya üzerindeki seferlerinde Harad’a da uğramıştı.

20 Haziran 3018’de Nazgûl Efendisi tarafından yönetilen ve aralarında Haradrim’in de bulunduğu bir ordu Osgiliath’a saldırı düzenledi. Lakin Boromir ve Faramir köprüyü Anduin’in üzerine devirerek şehrin batı yarısını kurtarmış oldular. Daha fazla Haradrim’in Harad Yolu’ndan gelmesine karşın, Faramir ve kolcuları tarafından bir kısmı yok edildi.


Sauron’un isteği doğrultusunda 50 kadırga ve sayısız küçük tekneyle yola çıkan Umbar Korsanları, Anduin’deki Pelargir’i ele geçirdi. Aragorn, Korsanlar'a karşı savaşmaları ve yeminlerini tutmaları için Ölülerin Kralı'nı ve onun takipçilerini çağırdı. Pelargir yolu üzerindeki Gilrain Nehri’nde Umbar ve Harad İnsanları ile çarpışan Angbor ve Lamedonluların yardımına gitti. Fakat bölgeye varmalarıyla beraber Angbor hariç iki tarafın da askerleri Ölülerin Ordusu’nu görünce kaçışmaya başladılar.

13 Mart 3019’da Aragorn liderliğindeki Ölüler Ordusu, Umbarlıları ve Haradrim’i sürdü ve korsanların gemilerini alıp Anduin üzerinden Minas Tirith’e doğru yola koyuldu.

Bütün bu olaylar yaşanırken, Haradrim birlikleri, Nazgûl Efendisi komutasındaki Morgul Ordusu'na katılmaktaydı. Anduin’i geçtiler ve Pelennor Çayırları’na ulaştılar. Faramir ve adamları düşmanları durdurmakta başarısız olmuşlardı. Faramir, Haradrim atlılarından biriyle dövüşürken bir diğer Haradrim onu okla yaraladı. Faramir, ağır yaralı olarak Minas Tirith'e taşındı, ölüme yakındı. Sauron’un güçleri Minas Tirith’i kuşattılar ve Harad’dan getirilen füller ve savaş kuleleriyle şehrin müdafaasını sınadılar.

Pelennor Çayırları Savaşı 15 Mart’ta yapıldı. Sauron’un güçleri arasında yaklaşık 18,000 Haradrim ve birçok fül bulunmaktaydı. Rohirrim harp meydanına ulaştığında Haradrim reisi onları karşılamak üzere at sürdü fakat Kral Théoden tarafından öldürüldü.


Rohirrim’in atları, füllerin etrafında toplanmış olan Haradrim’in yanına gitmeye çekiniyordu. Bunun üzerine Karakök Vadisi'nden Derufin ile Duilin ve okçuları fülleri gözlerinden vurarak etkisiz hale getirmeye çalıştılar. Fakat iki kardeş de savaş alanında hayatlarını kaybettiler. Savaş esnasında Gothmog tarafından Uzak Harad’dan gelen insanlar da sahaya sürüldü. Lakin Aragorn’un gelişiyle birlikte durum Sauron’un aleyhine döndü ve Haradrim’in mukavemetine rağmen Sauron’un güçleri yenildi.

Haradrim aynı zamanda 25 Mart’ta Morannon Savaşı’nda da mücadele etti. Batı Ordusu’nun on katından fazlasına sahip olan Sauron, Tek Yüzük’ün Hüküm Dağı’nda yok edilmesinden sonra mutlak bir şekilde mağlup edilmiş oldu. Bazı Haradrim’in teslim olmasına karşın, diğerleri kaçtı veya savaşmayı sürdürdü.

Aragorn’un kral olduktan sonra Haradlılarla barış sağladı. Kimileri hala Sauron’un kötücül tesiri altında bulunuyordu ve onlar Aragorn ve Rohan’ın kralı Éomer tarafından süpürüldü. Böylelikle Harad üzerine nihai bir huzur geldi.

İsimler ve Etimoloji

Harad
Harad, Sindarin’de “güney” anlamına gelir.

Haradwaith
Haradwaith, “güney toprakları” manasına gelir. Sözcükteki waith eki gwaith ekinden türeyip, "halk, bölge" anlamına gelmektedir.

Güneştoprakları
Bölgedeki aşırı sıcak dolayısıyla Shire’da Harad’a verilen isimdir.

Yakın Harad, Uzak Harad
Gondor halkı kuzey bölgeyi Yakın Harad ve güney bölgeyi Uzak Harad olarak nitelendirmiştir. Bu durumun nedeni Gondor’a olan mesafedir.

Umbar
Kelime, Númenoreanlar’ın bölgeye varışının öncesinde de vardı. Anlamı bilinmemektedir. Quenya’daki ‘umbar’ kelimesinin “kader” anlamına gelmesi, görünüşe göre tesadüfidir.

Haradrim
Harad halkına verilen isimdir. ‘Rim’ eki, kelimeye “büyük sayı, ordu” anlamlarını katmak için kullanılır.

Southrons
‘Haradrim’ kelimesinin Ortak Lisan’daki karşılığıdır.
  
Swertings
Shire’daki Hobbitlerin, Haradrim’e verdiği isimdir. Koyu tenlerine ithafen kullanılır.
  
Korsanlar
Deniz aşırı seferler yapan Umbarlılar için kullanılır.


Kaynak: http://tuckborough.net/
Tarafımdan çevrilmiştir.

20
Orta Dünya Günlükleri / Rhûn ve Doğudölleri
« : 18 Ağustos 2010, 16:38:18 »
RHÛN

Rhûn, Orta Dünya’nın doğusundaki bilinmeyen topraklara verilen isimdir. Doğudölleri olarak bilinen bir insan ırkı yaşardı Rhûn’de. Doğudölleri ilk başta Morgoth’un, daha sonrasında da Sauron’un etkisi altında ve batı insanlarının yıllardır düşmanı olarak kalmıştır.
Rhûn’ün coğrafyası hakkında az bilgi vardır. Yalnızca Orta Dünya’nın üçüncü çağındaki haritanın en doğusunda, bölgenin batı kenarları gösterilir. Rhûn’ün batısında Yabaneller ve Mordor, güneyinde Khand ve uzak güneyinde Harad bulunur.

İç kısımlarda Rhûn Denizi, Rhûn ile Yabaneller arasında konumlanmıştır. Denizin güneybatı tarafında dağlar, kuzeydoğu tarafında ise orman vardır. Aynı zamanda sahillerin yakınlarında vahşi beyaz öküzler yaşamaktaydı.
Kadim zamanlardaki Orta Dünya haritaları uzak doğuda Kızıl Dağlar, Orocarni veya Doğu Dağları diye tanınan uzun bir dağ sırasını gösterir. Oldukça geniş bir iç deniz olan Helcar Denizi, işte bu sıradağların eteklerinde bulunmaktaydı. Sonraki yıllarda, dünyanın değişmesi neticesiyle, Kızıl Dağlara ve Helcar Denizi’ne tam olarak ne olduğu bilinmemektedir.

Orta Dünya’daki pek çok halkın kökleri Doğu’ya uzanır. Elfler, ilk başta Helcar Denizi’ni doğu kıyılarında bulunan Cuivienen Koyu’nda uyanmıştır. Elflerin büyük bir kısmı batıya doğru yapılan Büyük Yolculuk’a katılsa dahi, arkada doğuda kalan elfler de mevcuttur.

Dört cüce soyu kökenlerini Doğu'dan almaktaydı. Bunlar; Ironfists, Stiffbeards, Blacklocks ve Stonefoots soyları idi. Bu cücelerin de bir kısmı Morgoth’un himayesi altına girmiştir.

İlk insanlarsa doğuda, Hildorien isimli bir yerde uyanmıştır. Daha sonraları Edain olarak bilinecek olan Númenor’luların atalarının da içinde bulunduğu insanların bir kısmı batıya doğru göç etti. Lakin birçok insan Rhûn’de kalmayı tercih etti. Bu yüzden de o bölgedekilere Doğudölleri dendi.


İlk Çağ’da, bazı Doğudölleri uzak batıda bulunan Beleriand’a göç etti. Bu insanların bir kısmı Morgoth'un hizmetindeydi ve onun emriyle batıya gitmekteyken, bir kısmı ise Beleriand'ın içinde barındırdığı zenginlikler ve toprakların söylentileri sebebiyle yolculuğa katılmışlardır. İki Doğudölü Reisi Bor ve Ulfang, Beleriand’lı elfler ile ittifak yaptılar. Reis Bor, antlaşmaya sadık kalırken Ulfang, Sayısız Gözyaşı Savaşı'nda elflere ihanet ederek Morgoth'un mutlak zaferini getirdi.

Morgoth Ulfang’ın halkına büyük bir ödül vaat etmişti, fakat sözünü tutmayan Morgoth savaş sonrasında Doğudöllerini Hithlum adı verilen bir bölgeye sürgün etti. Ancak Doğudölleri korkularından dolayı Morgoth’a hizmet etmeyi sürdürdüler. Oradaki Hador’un Evi’nden olan insanları köleleştirmişlerdir.

Kadınların bir bölümü Doğudölleri ile evlilik yapması için zorlandı. Húrin'in akrabası olan Aerin, Húrin halkından pek çok kişiyi köleleştirmiş bir Doğudöllü olan Brodda tarafından eş olarak seçildi. Brodda, sonraları Húrin oğlu Túrin tarafından öldürüldü. Böylece Rhovannion insanları ile Rhûn insanları arasındaki husumet başladı.

Morgoth, İlk Çağ'ın sonunda Öfke Savaşı'nda bozguna uğratıldı ancak en önemli hizmetkârı Sauron, bu savaşın ardından hayatta kalmayı başardı. Sauron, İkinci Çağ'ın yaklaşık 1000. yılında Rhûn'ün batı sınırındaki Mordor ülkesini oluşturdu. Etkisini Güney'e ve Doğu'ya doğru genişletti, Harad ve Rhûn'de yaşayan insanları yardakçısı haline getirdi. Bu süreçte Doğudölleri giderek güçlendiler. Nüfusları kalabalıktı ve pek çok taş surla çevrili kentler inşa ettiler. Sauron İnsanların Dokuz Yüzüğü'nü dağıtırken, Yüzüklerden bir tanesini Doğudöllü Khâmul adında Rhûn’lü bir insana vermişti. Khâmul zamanla Nazgûl'ün, Angmar'ın Büyücü Kralı'ndan sonraki ikinci komutanı haline geldi.

İkinci Çağ’da, Doğudölleri Son İttifak Savaşı’nda Sauron için elflere ve Gondor ve Arnor insanlarına karşı savaşmış, Sauron’un mağlubiyetinden sonraysa yurtlarına dönüp Gondor’a olan düşmanlıklarını sürdürmüşlerdir.

Yaklaşık 1000 yılında, Büyücüler Orta Dünya'ya geldi ve üç tanesi Rhûn'e yolculuk yaptı. Alatar ve Pallando - Mavi Büyücüler - esasen Rhûn'e, Doğudölleri'ni Sauron'un iradesinden kurtarıp, özgür kılmak üzere gönderilmişlerdi. Bir müddet Saruman da onlara refakat etti fakat sonraları Orta Dünya'nın batısına geri döndü. Alatar ve Pallando'nun görevlerinde başarısız oldukları aşikârdır. Onlara ne olduğu ise kayıtlarda geçmemektedir. Yok olmuş ya da Sauron'un iradesi tarafından yozlaşıp, Doğudölleri arasında mezheplerini oluşturmuş olma ihtimalleri vardır. (Mavi Büyücüler hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak için tıklayınız.)

15 Mart 3019’da Pelennor Çayırları Savaşı'nda, Gondorlulara ve Rohanlılara karşı oldukça direnç gösteren Doğudölleri, sonunda tamamen yok edilmekten kurtulamadılar.


Aynı gün içerisinde kuzeyde, Doğudölleri'nin başka bir ordusu Vadi insanlarına ve Yalnız Dağ cücelerine saldırdı. Vadi Savaşı üç gün sürdü. 17 Mart'ta Vadi Kralı Brand ve Yalnız Dağ Kralı Dain öldürüldü. Cüceler ve Vadi insanları Yalnız Dağ'a çekildiler ve burada Doğudölleri tarafından kuşatma altına alındılar.

18 Mart'ta Gondor ve Rohan orduları Kara Kapı'ya doğru yola çıktılar. Doğudölleri ve orklar 21 Mart'ta onları pusuya düşürmeye çalıştılarsa da Ithilien Kolcuları tarafından pusu engellendi. Batı'nın Ordusu Kara Kapı'ya yaklaşırken, Doğudölleri'nin ana ordusu Kül Dağları'nın gölgelerinde beklemekteydi.

25 Mart'ta Morannon Savaşı yapıldı ve Tek Yüzük yok edilip, Sauron kesin olarak mağlup edilene dek sürdü. Tek Yüzük yok edildiğinde, Sauron'un güçlerinin büyük bölümü korkuya kapılıp silahlarını bıraktılar, çelişkiye düştüler. Doğudölleri'nin bir kısmı doğuya doğru kaçarken, diğerleri teslim oldular. Mücadelede yine Doğudölleri ve Haradrim, Sauron'un orduları içinde en uzun süre dayananlardı fakat sonunda Batı'nın Ordusu tarafından bozguna uğratıldılar.

Sauron'un yenilgisinin haberleri kuzeydeki Yalnız Dağ'a çabuk ulaştı. Buradaki Doğudölleri'nin kuşatması yarıldı, Brand oğlu II. Ozan ve Dain oğlu Taşmiğfer Thorin tarafından doğuya sürüldüler.

Aragorn, Yeniden Birleşmiş Krallık Gondor ve Arnor'un Kralı olarak taç giydikten sonra, teslim olan Doğudölleri'ni affetti ve Rhûn'den gelen temsilcileri huzuruna kabul etti. Doğudölleri'nin tamamı Orta Dünya'nın batısındaki insanlarla barış halinde bulunmasa da Aragorn ve Rohan Kralı Éomer, Rhûn Denizi'nin ötesine yolculuklar yaparak kalıcı barışı sağladılar.

İsimler ve Etimoloji

Rhûn
Rhûn, Sindarin dilinde "doğu" anlamına gelmektedir.

Doğudölleri
Doğudölleri, Rhûn'de yaşayan insanların genel ismidir. Arabasürücüleri ve Balchoth gibi insan topluluklarını da kapsar.

Arabasürücüleri
Arabasürücüleri, at arabaları ve vagonlar ile yolculuk edip, savaşlara katıldıklarından ötürü bu topluluğa verilen isimdir. Reisleri de savaş arabaları ile yolculuk yapmaktaydı.

Balchoth
Balchoth, Ortak Lisan'da kabaca "korkunç güruh" anlamına gelmektedir. İsimdeki balc "korkunç, iğrenç", hoth ise "kitle, kalabalık, güruh, topluluk" anlamlarına gelmektedir.

Kaynakça

http://www.tuckborough.net/
http://www.kuyutorman.com

Yüzük Kardeşliği: "Elrond'un Divanı", "Kardeşlik Dağılıyor"
İki Kule: "Kara Kapı Kapalı", "Baharatlar ve Tavşan Yahnisi", "Batı'daki Pencere"
Kralın Dönüşü: "Minas Tirith", "Gondor Kuşatması", "Pelennor Çayırları Savaşı", "Kara Kapı Açılıyor", "Cormallen Kırları", "Vekilharç ile Kral"
Yüzüklerin Efendisi - Ek A: "Gondor ve Anárion'un Varisleri", "Aragorn ve Arwen'in Öyküsü", "Eorl Hanedanı"
Yüzüklerin Efendisi - Ek E: "Telaffuzlar ve Yazma"
Güç Yüzüklerine Dair - Akallabêth: "Ekler - Yılların Öyküsü"
Silmarillion: "Elflerin Gelişine ve Melkor'un Esaretine Dair", "İnsanlara Dair", "İnsanların Batı'ya Gelişine Dair", "Beleriand'ın Yıkımı ve Fingolfin'in Ölümüne Dair", "Beşinci Savaş: Nirnaeth Arnoediad'a Dair", "Turambar Túrin'e Dair", "Doriath'ın Yıkılışına Dair", "Tuor'a ve Gondolin'in Yıkılışı'na Dair"
Unfinished Tales: "Of Tuor and His Coming to Gondolin", "Narn I Hin Húrin", "Cirion and Eorl", "The Istari"
The History of Middle-earth, vol. IV, The Shaping of Middle-earth: "The Ambarkanta", Map IV - Map V (Haritalar Orta Dünya'nın kadim zamanlardaki halini göstermektedir)
The History of Middle-earth, vol. XII, The Peoples of Middle-earth: "The Heirs of Elendil", "The Tale of Years of the Third Age", "The Making of Appendix A", "Of Dwarves and Men"
The Letters of J.R.R. Tolkien: Letter #211

21
Düşler Limanı / Adam Kukla
« : 09 Ağustos 2010, 15:23:08 »
Gözlerimi açtım. Gördüm ışığı yeniden, ilk kez görmüşçesine. Üzülse miydim, sevinse miydim bilmiyordum. Yalnızca gülümsedim. O durumda surat asardım, fakat bana gülmem söylenmişti. Bir yerlerden alkış sesleri geliyordu. Sinir bozucu sesler. Bazen takdir, bazense eleştiri yüklü hareketler. 'Aptallar daha gösteri yeni başladı.' O sırada tüm vazifemi unutup, sahneden inebilirdim. Bir anda bana güvenmiş olan gözleri hatırladım. Hayır, devam etmeliydim. Yalnızca bir saat daha. Bir de şu lanet olası ışık gözüme girmese.

Peki şu arkamdan gelen sözler? Kukla gibi hissettim kendimi birden. Birisi arkamdan elini sokmuş da, yine aynı eliyle ağzımı biçimlendiriyordu adeta. Çeşitli yerlerim kaşınmaya başladı, ağzıma balgam tadı geldi. O gözler olmasaydı, şu en öndeki dazlak adamın başına tükürürdüm. Belki de gerçekten kuklaydım, kim bilir? Aniden salonun dört bir yanından kahkahalar kopmaya başladı. Ne bana mı gülüyorlardı, yoksa arkamdaki soytarı göstericiye mi? Soluma baktım. Rahatsız edici derecede bana benzeyen bir kız vardı yanımda. Yalnızca kıyafeti pembeydi. Ve de saçları sarı ve uzundu.

Ona adını sormak istedim. Yapamadım. Dilim başka bir işle uğraşıyordu sanki. Belki dilim sadece kırmızı ağzımın içine yapılmış pembe şekildi. İstemediğim hareketler yapıyordu. Ağlamak istedim, ellerimle yüzümü kapatmayı arzuladım. Göz yaşlarım akmadı, ellerim harekete geçmedi. Tam herşeyi kabullenecekken, ışık tam ortadan gelmek yerine iki çaprazımdan gelmeye başladı. Gözlerimi kapattım. Karanlıkla birlikte bilincim yerine geldi. Gözlerimin hakimi yalnızca bendim. Gözlerimi açarak aşağıya çevirdim. Bir de ne göreyim? Belden altım yoktu. 'Ne? Bu ahmak insanlar onca zamandır bacaklarım yok diye mi gülüyorlardı? Sabah şiddet karşıtı geçinen, mitingler düzenleyenler şimdi vahşet karşısında eğleniyorlar mıydı yani?'

Kıza baktım. Onun da bacakları yoktu. Bir kez daha ağlama isteğimi bastırmak zorunda kaldım. Zaten beceremezdim de. Haykırarak küfür etmek, Moda'da denize karşı arkadaşlarımla birşeyler içmek istiyordum. 'Bir dakika. Ben bunları daha önce yapmıştım. Bu olaylar gerçekleşirken de o piç herif yoktu. Hayır. Kimse benim sahibim değil, olmayacak da. Ben kukla değilim.'

***

Gösteri bitti. Kıza tekrar baktım; bacakları yerindeydi. Kafamı ona çevirerek bakmıştım. Bakışlarımı ayaklarıma döndürdüm. Evet, oradalardı. Yumruklarımı sıktım. Kukla değildim. Herşey hayal olabilirdi, ancak o herif değildi. 'O alçağın haddini bildireceğim. İşte, bana doğru geliyor.'

"Ah, çok iyiydin Selim. Haydi bunu kutlamaya gidelim."

Birazdan burnunu kıracağımdan henüz haberdar değildi.

Yirmi saniye sonra burnu kırık biri, Moda'ya doğru koşan ve giderek uzaklaşan iki gence aval aval bakıyordu.

Kendi ayaklarımdan başka, bir çift ses daha işittim. Solumdan geliyordu. Ben de o yöne baktım. O kızdı. Kıyafeti belki yalnızca muziplik olması amacıyla benimkiyle benzerdi. Fakat yüzü kesinlikle bir ergeninki gibi değildi. 'Herhalde zihnim bana bir oyun oynadı.'

Karşımızda Atatürk'ün büstünün ayırmış olduğu iki yol vardı. 'Umarım o da benim gibi düşünmüyordur.' Bu yoldan defalerca geçmiştim. Evet, ben kukla değildim. Biraz sonra ayaklarımızı denize doğru sarkıtmış, haykırarak küfredip, birşeyler içiyorduk.

22
Şişedeki Mısralar / Bir Istek
« : 20 Temmuz 2010, 02:23:02 »
Boş suratlar,
Her otobüse bindiğimde
Her bulvardan geçtiğimde

Birşey bekliyorum
Fakat ne olduğunu bilmiyorum.

Birisini gözlüyorum
Karşıma kim çıkacak kestiremiyorum.

Belki de hepimiz aynı şeyi bekliyoruzdur,
Bir büyük patlama veya öyle birşey.
Ne zaman gerçekleşecek bilmiyorum.
Sanırım anlıyorum kendimi,
Yeni birşey olsun istiyorum.


Uzun zamandır doğru dürüst bir şiir yazmıyordum, eksiklerimi gormek açısından paylaştım.

23
Ejderha Mızrağı / Crysania'nın Şarkısı
« : 16 Haziran 2010, 15:26:03 »
Crysania'nın Şarkısı

Tozdan gelen su ve sudan yükselen toz
Biçimlenen kıtalar, renk veya ışık kadar soyut
Yiten gözlerinde, Paladine'ın kızının dokunuşunda
Bir dokunuşta cüppenin beyaz olduğunu biliyor o,
Suların içinden bir ülke yükseliyor, imkânsız
Duada ilk düşünüldüğünde,
Ve güneş ve denizler ve yıldızları görünmez
Havadaki Tanrılar gibi

Tozdan gelen su ve sudan yükselen toz
Bütün renklere sahip cüppe beyaza döndü
Döndü anılara, geri gelen renk ve ışık sayesinde
Var görülen ülkelere
Tozların içinde gözyaşlarının pınarları doğuyor
Ellerimizin işini beslemek için
Özlem ve yıllarla dolu yaklaşan ülkede sonsuzluk içinde
Hak edilen yakın diyarlarda.

24
Çizgi & Anime / Ichiban Ushiro no Dai Maō
« : 24 Mayıs 2010, 17:16:55 »
Bilmiyorum duyanınız oldu mu ancak geçenlerde çoğumuzun ilgisini çekebilecek bir animenin tanıtım yazısını buldum. Henüz başlamadım ancak güzel olacak gibi görünüyor.

Ehmm... Lafı uzatmayı sevmeyen bir insan olarak olaya hemen giriyorum efenim.

 Ichiban Ushiro no Daimou geçen gün keşfettiğim sağlam bir anime. Şubat'da başladı sanırım, 7 bölümü yayınlanmış şimdiye kadar. Konuya gelelim:

 Büyüyünce High Priest olmak isteyen kahramanımız Sai Akuto İstanbul'dan kalkan bir trenle(olay gelecekte geçiyor, tren uçuyor haliyle) büyücülük akademisine gidiyor. Tabi daha tren istasyonundayken bir yanlış anlaşılma sonucu böğrüne yediği tekmeyle Hattori Junko ile tanışıyor. Hanım kızımız(!) Junko ile büyü akademisine giden Akuto, okulun ilk günü Harry Pottervari bir olay yaşıyor. Harry Potter'da nasıl insanları sınıflara ayıran büyülü şapka varsa, bunda da kafası güzel bir karga var. İnsanlara ''Gelecekte Magic Engineer olacan, sen healer olacan...'' tarzı kesin cevaplar veriyor. Sıra Akuto'ya gelince cevap ''Demon Lord'' oluyor. Tabi millet korkudan kaçışmaya başlıyor. Neler döndüğünü anlamayan Akuto bütün anime boyunca yanlış anlaşılmalar sonucu başına gelenleri düzeltmeye çalışıyor. Bir yandan ''bu herif demon lord, bütün kızları tavlar bizi de öldürür'' geyiklerini çeken Akuto, bir yandan da okulda kendini kanıtlamaya çalışıyor.

 Beni her bölümde aşırı güldürmeyi başarıyor anime. Gelecek bölümlerin de bu şekilde gitmesini umut ediyorum.

NOT: Ecchi dozu bazı yerlerde tavan yapan yapıyor.

Kaynak: http://www.oyungezer.com.tr/option,com_smf/Itemid,26/topic,34768.0/

25
Yüksek sadakatleri ve kutsallık mertebesine ulaşmış bir görevle yükümlü olduklarından bir Towerguard olmak isterdim.

26
Kitaplar / Roverandom
« : 17 Eylül 2009, 16:17:31 »


Öncelikle merhaba;

Gördüğüm kadarıyla bu kitap hakkında hiç konu açılmamış. Bu yüzden ben de "Roverandom" ile ilgili bir konu açıyorum.

JRR Tolkien'in oğlu Micheal Hilary Reuel Tolkien, o günlerde sürekli olarak vakit geçirdiği küçük bir oyuncak köpeğe (kurşundan yapılan, siyah ve beyaz renklerde) karşı tutkundur. Bir gün sahilde ailesiyle beraber denizde taş kaydırırken oyuncak köpeği çakıllıkların üstüne koyar ve birsüre sonra tekrar eline almak için baktığında köpeği bulamaz. Babası ve abileri günlerce köpeği arasalar da bulamazlar.

Kitabın konusu, Hilary Tolkien'in kaybettiği oyuncak köpek üzerinedir.

Tavsiye ederim. Güzel bir kitap.




Sayfa: 1 [2]