Kayıt Ol

Aile Çay Bahçesi - Yekta Kopan

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Aile Çay Bahçesi - Yekta Kopan
« : 16 Ekim 2013, 02:51:51 »

Yekta Kopan'ın bu ay çıkan yeni kitabı. Taze taze, bir koşu gidip aldım ve okudum.

Tanıtım yazısı şu şekilde:
Alıntı
Müzeyyen. Annesinin kuzusu. Babaannesinin biriciği. Babasının… Sa-hi ben babamın neyiydim? Bütün bu hikâyenin içinde benim rolüm neydi, diye düşündüm hep. Benim repliklerimi kim yazmıştı, mizansenlerimi kim belirlemişti? Sahneye hangi taraftan gireceğime, uslu kızı oynarken neler giyeceğime, içimdeki kötülüğü kusmaya başladığımda nelerden soyunacağıma kim karar vermişti? Okuduğum bütün kitaplarda beni bana anlatacak bir karakter arardım. Dinlediğim radyo oyunlarından, izlediğim filmlerden bir cümlecik çalmaya çalışırdım. Saatçi Nejat Bey ile ev hanımı Meral Hanım’ın kızı Müzeyyen’i bana anlatabilecek bir cümle.

Yekta Kopan’ın yeni romanı Aile Çay Bahçesi’nin, çoğu kadının kendinden izler bulacağı unutulmaz bir kahramanı var: Müzeyyen… Aile yaşamının gizli şiddetine başkaldıran, kardeşinin doğumuyla kendi varlığının silinmeye başladığını hisseden bir kadın… Kopan’ın romanı, güçlü, okuru kıskaca alan bir anlatımla sarsıcı bir finale uzanıyor.

Aile yaşamını, daha doğrusu doğumundan itibaren Müzeyyen adlı başkarakterimizin aklından geçenleri okuyoruz kitapta. Çoğumuzun hep aklından geçirdiği ama sadece bizim bildiğimizi düşündüğümüz detaylarla bezeli. Kısa kısa bölümlerden oluşan bir roman bu. Ki benim aldığım tat bir romandan çok, aynı kadını anlatan öykülerin toplandığı bir kitap şeklinde. Her bölüme ait başlık, o başlığa uygun yazım, metinlerin su gibi akıp geçmesi bu hissi verdi bana.

Bir de şöyle bir paragraf var. Ben yazayım, siz anlarsınız zaten:
Alıntı
Sandalyeye oturup televizyonu açtım. Sesini iyice kıstım. Boynuz antenini sağa sola oynatsam da ancak bir-iki kanal yakalayabildim. Görevi yalan söylemek olan haber kanallarının birinde üç adamla bir kadın konuşuyorlardı. El kol hareketlerinden, yüzlerindeki gerilimden saçmaladıklarını anladım. Altyazıda “Ortadoğu yeni düzeni” yazıyordu.

Okuyun efenim, bir çırpıda bitiyor zaten. Bazılarınızın bildiği üzere NTV'de sunduğu Gece Gündüz adlı kültür sanat programından ayrıldı. Büyük ihtimalle ayırdılar. Umarım yazmaya daha çok vakit ayırır, yine de kültür sanatla alakalı bir programda sesini duymak, izlemek güzel olurdu.

Şimdilik Sevin Okyay ile beraber sunduğu Köşe Bucak radyo programını dinlemeye devam o zaman. Selam olsun.
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Ynt: Aile Çay Bahçesi - Yekta Kopan
« Yanıtla #1 : 29 Eylül 2014, 18:17:36 »

Yıllardır takip ettiğim ve kültür&sanat alanındaki birikimine hayran olduğum Yekta Kopan'ı ilk kez okudum. Yayınlanan son kitabı ile başladım ama asla son olmayacak. Hatta hiç vakit kaybetmeden Kara Kedinin Gölgesi adlı öykü kitabına başladım bile. Bu romanı çok sevmiş olsam da, nedense içimde Yekta Kopan'ın öykülerini daha çok seveceğime dair bir his var. Öykülerini de okudukça değerlendireceğim elbette fakat ilk önce bu kitaba dair bir şeyler söylemek gerek:

Aile Çay Bahçesi oldukça yalın bir dille yazılmış, etkileyici bir aile portresi sunuyor okura. Ucu açık biten romanlar bana göre başarılı bir sonla bitmiş demektir, aynı zamanda da yazarın cesur olduğunun kanıtıdır. İşbu sebeple ben bu kitabı sevdiğimi rahatlıkla söyleyebilirim.

Müzeyyen'in gözünden anlatılıyor her şey. Farklı zaman sıçramalarına gidip geliyoruz kitap boyunca, hayat hikayesi sıralı bir şekilde anlatılmıyor yani. Müzeyyen, bir kız kardeşi olacağını öğrendiğinde dünyası başına yıkılır. O çocuk aklıyla bu duruma çeşitli açıklamalar getirmeye çalışır. Acaba anne ve babası ondan sıkılmışlar mıdır? Onunla ilgilenmeyi ikinci plana atmayı mı düşünüyorlardır? Aslında hiçbiri, onlar sadece aile bağlarını belki daha da güçlendireceğine inandıkları bir çocuk istemektedirler. O çocuğun, aileyi yıkıma sürükleyeceğini nereden bilebilirlerdi ki?

Kimse bilemezdi elbette fakat Müzeyyen'in içine doğmuş olacak ki, hiçbir zaman bir kardeşi olmasını istemedi. Çiğdem doğduğunda her şeyin kötüye gideceğini düşünüyordu ve aslında tahminlerinde de başarılı oldu denebilir. Annesinin ölümüne sebebiyet veren Çiğdem, Müzeyyen'den hiçbir zaman bir şefkat belirtisi görmeden büyüdü. Babaları ise zaten uçuk bir adamın tekiydi ve kadınlarla haşır neşir olmaktan çocuklarına vakit ayırmak aklına bile gelmemişti.

Müzeyyen'in babasını öldürmesine ben aslında pek şaşırmadım, bekliyordum böyle bir şey. Fakat yine de üzüldüm. Ve kitap ucu açık bitti demiştim, işte eğer birkaç satır daha devam etseydi kitap, işte o zaman Çiğdem'in de, Müzeyyen tarafından o kayalıklardan aşağı atıldığını okumuş olabilirdik. En azından benim tahminim bu yönde, ilk bölümden itibaren hem de.

Kitapta güzel aforizmalar da mevcuttu. Yekta Kopan'ın duru Türkçesiyle oldukça hoş bir okumalık oldu benim için. Hüzün dolu bir aile trajedisi okumak isteyenlere önerimdir.

Alıntılar: "Korkularımızla öldürüyoruz zamanı."

"İnsan değil bizim adımız; yalancı, katil, ikiyüzlü, rezil..."

"O, tadına doyum olmaz bir şiirdi, ben taslak halinde bir roman."

"İnsan rüyasında bile unutmamalı kim olduğunu."

Son olarak, Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ına bir gönderme:

"Bir hatayı başka bir hatayla örterek geçecekti ömrüm. Pentimento. Yine pentimento. Hamlet avuçlayacaktı Yorick'in kafatasını, Turgut fısıldayacaktı Olric'e, "Ne kadar kazısam hep pentimento Olric!"