Kayıt Ol

Aynı

Çevrimdışı Marius

  • ****
  • 1109
  • Rom: 31
  • poor misguided fool
    • Profili Görüntüle
Aynı
« : 19 Temmuz 2011, 21:54:21 »


Hastane mi? Burada ne işim var ki? Hem gecenin bir yarısı niye uyandım ben? Fırtına sesi miydi beni uyandıran? Hayır, kırılan camın sesi olmalı. Ya da oradan giren şeyin boğazımı kesmesi.

***

Bir rüya. Yine aynı rüya. Tam seçemediğim bir geçit ve içinden bir melodi geliyor kulağıma. "Onun sesini dinle..." Birilerinin şarkı söylediğini duyuyorum. "Onun şarkısını dinle..." Bir kadının sesi geçiti kaplayan sisin arasından duyuluyor.

Bir dakika, bu hiç duymadığım birinin sesi. Kalbim birden deli gibi atmaya başlıyor. "Sen de kimsin?" diye bağırıyorum sisin içine. Kulağa şarkı gibi gelen bir ses cevaplıyor; "Anlaşman sonlandırıldı. Şarkıyı dinle." Geçite doğru yaklaşıyorum. "Hayır!"

Ve yine odamdayım.

Uyumamayı da denedim. Son rüyayı uykusuz geçen 3 günün ardından gördüm. Aynı rüyayı haftalarca, her gün gördüğünüzde artık uyumamayı dilersiniz. Gözlerinizi hiç kapatmamayı dilersiniz.

Sizler yorgun bir şekilde eve gelip yatağın size bir sevgili gibi kucak açtığını görürseniz, sevgiyle karşılık verirsiniz.  Ben yatağımı parçaladım.

Sizler gözlerinizi kapatıp koltuğunuzda birkaç dakika uzanıp gözlerinizi kapatmanın rahatlatıcı bir deneyim olduğunu düşünürsünüz. Ben her oturduğumda gözlerime blefarosta takıyorum.

Saatimin alarmı çalıyor. 7:00. Kovulmadan önce işe gitsem iyi olacak.

***
Herkesin büyük hayalleri vardır. İyi bir üniversite, iyi bir iş istersiniz. Gerçek olan şey ise, ortalama biriyseniz ortalama bir işte çalışıp aynı odadaki 20 kişinin klavye tıkırtılarınızı dinlemek zorunda olduğunuzdur. Bunu dert etmeyin. Bir gün buna da alışırsınız.

Benim buna alışmam uzun sürmedi. Aslına bakarsanız ortalama bir günde 2-3 şeye alışıyorum. Ailemdekilerin aksine zeki biri değilim. Her zaman kafama kaktıkları gibi onlar kadar iyi bir üniversitede okuyamadım. Her zaman kafama kaktıkları gibi onlar kadar iyi bir işte çalışmıyorum. Her zaman kafalarına kaktığım gibi ben bu durumdan şikayetçi değilim. Ailem ile sanırım 3 aydır görüşmüyorum. Rüyalarımın başladığı zamanlara denk geliyor. Anlaşılan benim bir kaçık olduğumu düşündüler ve bu bardağı taşıran son damla oldu. Benimle bağlantılarını kestiler. Bunu dert etmiyorum. Bir gün buna da alıştım.

İşim, patronumun bana verdiği kağıtları gözden geçirip veritabanını buna göre tekrar düzenlemek. Aslında çok havalı bir iş çünkü bunu bu şirkette bir tek ben yapabilirim. Anlarsınız ya, seçilmiş kişiyim.

Seçilmiş kişiydim.

Galiba kovulacağım. Şu an genel müdürün odasında oturmuş onu dinlemiyorum. Neden buradayım diye soracak olursanız, bilgisayarımın monitörünü yere fırlattım. Geceyi saymazsak normal denebilecek bir günde yine işimi yapıyordum. Beni böyle bir şeye itecek kadar çıldırtan, ekranda gördüklerimdi. Bu bir halüsinasyon değil. O sırada arkamdan geçen ve şu anda bana bağıran kişinin sözleri kulaklarımda çınlıyor; “Anlaşma da ne? Veritabanının içine etmişsin!”. Ve sonra ortalama bir çatırtı.

Veritabanımın içine eden yazılar neydi biliyor musunuz?

>anlaşman sonlandırıldı
>anlaşman sonlandırıldı
>anlaşman sonlandırıldı
>anlaşman sonlandırıldı
>anlaşman sonlandırıldı
>anlaşman sonlandırıldı
>anlaşman sonlandırıldı
>anlaşman sonlandırıldı
.
.
.

***
Saat sabah 10:00. Evimdeyim. Eh, artık bir işim yok. Yaşamak için bir şeyler yapmalıyım. Öncelikle kapımı yumruklayan herife bağırsam iyi olacak.

“Nasıl da değişmişsin! 5 aydır insansın ve haline bak! Gören de seni insan sanır! Ha, zaten insansın. Buna alıştın mı? Tabiki alışmış olmalısın. TARDİS’in tüm Gallifrey’deki en düzgün çalışan araçtı. Eminim minicik bir hata bile yapmamıştır. Her neyse! Beni şu anda anlamıyorsun ve anlaşman sonlandırıldı. Cep saatin nerede? Onu hemen bulmazsak tüm tarihten silineceksin. Zaten yeteri kadar geciktim seni ararken. Tüm evrende insanlar kaç milyon yıldır yaşıyorlar biliyor musun sen! Tabiki biliyorsun! Neyse, birkaç yüzyıl gezdikten sonra seni buldum ya, tartışmayalım. Daha fazlası da olabilirdi. Mal mal bakma bana!”
After I count down, three rounds, in hell I'll be in good company.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aynı
« Yanıtla #1 : 19 Temmuz 2011, 22:02:21 »
Yine bir Dr Who temalı öykü geliyor sanırım. ellerine sağlık güzel giriş olmuş. Devamı nasıl şekillenecek , değişecek merak ediyorum.

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aynı
« Yanıtla #2 : 19 Temmuz 2011, 22:07:17 »
Öncelikle Marius, seni sahalarda daha sık görmek isteriz.

Yazım tarzın farklı ve güzel. Hikaye de oldukça güzel olacak gibi, eh Doctor Who sonuçta. Fakat biraz sıkıştırılmış gibi geldi, aklındakileri biraz daha yayarak yazarsan okuyucular da yazıyı okurken koşturmaz. Dediğim gibi, güzel olacak güzel.

Alıntı yapılan: 9th Doctor
Fantastic!
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı edi

  • **
  • 51
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aynı
« Yanıtla #3 : 24 Temmuz 2011, 14:05:54 »
Harika.Doctor who en sevdiğim dizidir.Ve bu da Doctor Who temalı.Beni şimdiden bağladı.Ellerine sağlık.Devamını bekliyorum.
Sadece susmak ıstıyorum;
Yalan ınsanları kaale almadan..
Haklıyken haksız gözuksem bıle kendımı savunmadan..
HUZUR bulmak ıstıyorum,gözlerımı kapayıp,kımseyı anmadan...
Sessızlığı dınlemek ıstıyorum,herseyı yasamıs gıbı yaparak...
[/size][/i]

Çevrimdışı Marius

  • ****
  • 1109
  • Rom: 31
  • poor misguided fool
    • Profili Görüntüle
Aynı - Bölüm 2
« Yanıtla #4 : 09 Ağustos 2011, 01:29:01 »

Gözyaşları, Hatıraların İzleridir

Tanımadığım bir kadının evime girip, her tarafı dağıtıp cep saatimi aramasına neden karşı çıkmadım bilmiyorum. Onu tanıyor gibi bir hisse kapıldım. Ve de söyledikleri aklımı karıştırmıştı. Bana anlaşmamın sonlandırıldığı söylemişti. Neden bahsediyordu bu kadın? Odama girip kapımın yanındaki meşe ağacından dolabımın içindeki iç çamaşırlarımı yerle bir ettiğinde biraz olsun kendime geldim. Yerle bir olan sadece iç çamaşırlarım değildi. Odanın hali içler acısı bir durumdaydı. Giysilerim dağılmış, lambamın kırıkları yerlere saçılmıştı.

 “Sen de kimsin ve eşyalarıma neler yapıyorsun öyle?”

“İhtiyacın olmayacak” Elinde iç çamaşırlarımdan biri tutarak “Kırmızı benekli boxer mı giyiyorsun?” diyip garip bir sırıtışla bana baktı. İkinci kez şok olup yerime çakılmamın sebebi buydu.

“İşte! Saat burada.” Diyerek çocuğummuş gibi sahip çıktığım cep saatimi bana attı.

“Aç onu! Sadece sen. Çabuk ol!”

Saate baktım. Üstünde garip yuvarlaklar, noktalar ve çizgiler vardı. Bunların ne anlama geldiğini bilmiyorum ama şekillere bakınca anlayamadığım bir şekilde kalbim acı ile doldu ve gözlerimden bir damla yaş süzüldü. Bunu size nasıl anlatabilirim ki? Annesinin ölü bedenine sarılıp onu uyandırmaya çalışan 10 yaşındaki bir çocuğu düşünün. Hissettiğim buna benzer bir şeydi. Kadına baktım. Bana bir an yüzünde bir acıma duygusuyla baktı. Sonra koşar adım yanıma gelip bana dişlerimi yerinden sökebilecek bir tokat attı.

“Şimdi değil.” Diyerek saati tuttuğum elimi tuttu ve yüzüme doğrultarak bana açtırdı.

***
Adım Dowt Corho. Bu sefil hayatı yaşamamın sebebini hatırlıyorum. ‘Evim’ dediğim yeri dağıtan kadının kim olduğunu hatırlıyorum. Ne olduğumu hatırlıyorum.

Bir Zaman Lorduyum. Kasterborous takımyıldızındaki Gallifrey gezegenindenim. 309 yaşındayım ve karşımdaki Sover Ring. Onun hakkındaki her şey spoiler.

Neler olduğunu hatırladıktan sonra yüzümde 5 aydır kaçtığım şeyin utancıyla Sover’a bakıyorum. Kızıl saçlarını kulaklarının arkasına iterek bana şefkatle dudaklarını oynatıyor. “Yapabileceğin bir şey yoktu hayatım. Gallifrey bile bu konuda çaresizdi.” Gallifrey diyince yüzünü ekşitmesi gözümden kaçmıyor.

“Ben yokken neler oldu? Savaşı kazandık mı? Bize saldıran şeyler hakkında bir şey öğrenebildik mi?” Ardından bir meleğin ağzından beni yakan sözler kulaklarımda çınlıyor.

“Gallifrey işgal edildi.”

***
Duyduğum şeyi idrak etmem biraz vaktimi alıyor. İnsan olduğum zamanlarda aldığım tek kişilik pofuduk bir koltuğa çöküyorum farkında olmadan. Evim, yurdum, ailem… Hepsi gitti. Bir umutla soruyorum, “Kurtulan, kaçabilen var mı?” Sover bana yüzünde zorlama bir gülümseme ile bakıp yanıma diz çöküyor.

 “Benim görebildiklerim Doctor, Romana ve Corsair idi. Romana’nın TARDIS’i olmadığından Doctor’un yolcusu. Daha sonra buluşup Gallifrey Acil Psişik Mesaj Kanalı’ndan tüm uzay ve zamana bir mesaj bıraktık ama mesajımıza cevap veren 1 kişi çıktı. Master. Yine de kaçan birçok kişinin olduğuna dair söylentiler var. Gallifrey işgal edildiğinden yolladığımız mesajın işgalciler tarafından sahte bir çağrı olduğu düşünülüp kaçanların mesajımızı görmezden geldiğini düşünüyoruz.”  

“Mantıklı. Kendilerini tehlikeye atmayı istemiyorlardır. Olanları düşünmek için onlara biraz zaman vermeliyiz.”

Sover ‘hayır’ dercesine başını sallıyor.“Yeterince zaman geçti. Sen kurgu yaşantında düşündüğünden daha fazla kaldığın için fark etmemiş olabilirsin ama neredeyse 1 ay oldu. Bu yeterli değil mi? Doctor ve Romana evreni karış karış arıyorlar. Senin yaptığın gibi saklanmış olabileceklerini düşünüyor. Master ile Corsair ise Gallifrey için ne yapabileceklerini araştırıyorlar. Dorium Maldovar bu ırkı ilk gören kişiymiş. Şişko bunak! Para kokusunu almadıkça annesini Dalek’lerden bile kurtarmaz!”

“İş için iyi biridir Dorium. Parasını verdiğinde ona güvenebilirsin. Bir şeyler biliyor muymuş peki?”

“Eh, paramız yok. Master onu kaçırıp yakınlardaki bir süpernovanın içine atmakla tehdit etmiş. Dorium ağlayarak onlar hakkında hiç bir şey bilmediğini söylemiş. Master ona inanıyor.”

Dudaklarıma küçük bir gülümseme yayılıyor. Master her zaman böyle kaba olmuştur. Bir şeylerin aynı kaldığı düşüncesi içimi rahatlatıyor.

“Dowt, bunu neden yaptın?”

Birileri ne zaman neden insan olduğumu sorsa, onlara anlaşılmaz cevaplar verirdim. Dünyada uzun zaman önce insanların kimseye söylemek istemedikleri bir sırrı olduğunda bir ağaca tırmanırlar, ağaçta oyuk açarlardı. Oraya sırlarını fısıldarlar ve oyuğu çamurla kapatırlardı. Böylece hiç kimse sırrı bilemezdi.

“Çilekli dondurmanın tadını insanlarla aynı mı hissediyoruz merak ettim.”

Gözünü benden uzaklara dikti. Arkasını dönüp hiçbir şey demeden demir kapı kolunu tutup indirdi. Yavaşça dışarı çıkarken ona bakakalmıştım. Sırtına uzanan kızıl saçları kırmızı montuyla çok uyumluydu. Altına giydiği pijama için aynı şeyi söyleyemem. Zaten insanların giyim tarzlarını hiçbir zaman anlamamıştı.

Yalnız kaldığımda, türümün düştüğü durum daha acı verici olmaya başladı. Bir şeyler yapmalıydım ama acı hüzün tüm bedenimi kaplamış, başka bir şey düşünmeme izin vermiyordu. Odada volta atmaya başladım. Ne kadar uzun süre Gallifrey’i düşündüm bilmiyorum ama sonunda aklıma geldi; TARDIS! Sahi, Tardis’im neredeydi? Onu hangi şekilde bırakmıştım? Çektiğim acının yanında bir de Tardis’imin nerede olduğunu hatırlayamamamın verdiği acı dizlerimin bağını çözüyor. Dostumu bir daha bulamayacağım düşüncesiyle gözlerimden yaşlar akıyor.
After I count down, three rounds, in hell I'll be in good company.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Aynı
« Yanıtla #5 : 09 Ağustos 2011, 11:47:03 »
Güzel başlamış, iyi devam etmiş. Dr. Who ile pek alakam olmamasına rağmen severek okudum. Bakalım neler olacak. Takibinizdeyim efendim :)
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Kanashii Uchiha

  • **
  • 99
  • Rom: 9
  • Melek sesli iblis ve kan damlaları...
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aynı
« Yanıtla #6 : 16 Ağustos 2011, 02:59:51 »
Belki de doc. who ya başlamalıyım.
ilgi çekici görünüyor.  o.O
Ah bu arada yazım gayet hoş.Deneyim kazanmış bir Fanfiction yazarıyla
 karşı karşıya olmak güzel.
Hiç seyretmediğim bir şey hakkında ilgimi uyandırabilecek, devamında olacakları merak ettirecek
 kadar güzel yazılmış eline sağlık ^^
Tutunabilecek her şeyin yok olduğunda var olursun...Gerisi sadece suretlerin karmaşası!

Çevrimdışı Gilderoy

  • ***
  • 416
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
    • Kuyutorman
Ynt: Aynı
« Yanıtla #7 : 16 Ağustos 2011, 15:27:55 »
İlk defa Doctor Who temalı bir hikayeyi okumaya başladım. Ve gayet iyiydi. Başka zaman lordlarının olması farklı bir boyut kazandırmış. Hikayenin nasıl devam edeceğini merak ediyorum. Devamının en kısa zamanda gelmesini dilerim Marius. Takipteyim.
to see world in a grain of sand
and a heaven in a wild flower
hold infinity in the palm of your hand
and eternity in an hour
-William Blake