Kayıt Ol

Günce - Chuck Palahniuk

Çevrimdışı Dúrgonath

  • ***
  • 680
  • Rom: 13
    • Profili Görüntüle
Günce - Chuck Palahniuk
« : 04 Ağustos 2011, 15:19:38 »


"Her şey bir otoportre.
Her şey bir günce."

Elinizde tuttuğunuz kitap bir günce. Kalemi eline alan kişinin korkularına, sevinçlerine, hüzünlerine yapılan bir yolculuk. Sıradan bir insanın sıradan yaşamı... Belki de sıra dışı birinin zaman zaman peri masalına, zaman zaman kâbusa dönüşen yaşamından kesitler sunan anı parçacıkları. Sahte mücevherlerin ışıltısına kapılan bir kadının öyküsü bu. Komadaki kocasının günbegün çürümesini izleyen, sanat, yaşam ve ölüm üçgeninde sıkışıp kalmış bir kadının. Kimilerine göre basit bir garson, kimilerine göre ise her an bir başyapıt yaratabilecek büyük bir ressam. Anakarayla bağlantısı her an yok olabilecekmiş gibi gözüken Waytansea Adası'nın gizemli öyküsü bu aynı zamanda.

Her şey başka birinin yaşamını sürdürmeye zorlanarak bireyselliğini yitiren Misty Marie Kleinman'ın güncesinde saklı. Bir tek kişi tarafından yazılmış bir günce bu. Ancak gerek anlatıcı gerek anlatılan hikaye açısından pek çok katman söz konusu.

Chuck Palahniuk, insanın ezeli ölümsüzlük arayışına tüyler ürperten bir bakış atarken, sanatın denetlenemeyen gücüne de saygı duruşunda bulunuyor. Misty'nin güncesini tuvale yansıtırken hiçbir detayı göz ardı etmiyor. Bizler, kimi zaman acımasızca vurulan fırça darbelerini izlerken, geçmiş, şimdi ve gelecek iç içe geçiyor. Ben ve öteki arasındaki ayrım gittikçe silikleşiyor. Gerçek ve hayal arasındaki karmaşık ilişki zihnimizi bulandırıyor. Ve kişisel komalarımızdan çıkıp kolektif bir komaya giriyoruz hep beraber. Kimin kimi kandırdığı belli olmayan bir oyun oynanıyor. Kimin kurban olduğu belli değil. İnsan kendi yazgısını elinde tutabilir mi? Yoksa zalim feleğin elinde oyuncak mıdır? Yalan mı daha gerçek, gerçek mi en büyük yalan, belli değil. Zira Waytansea Adası dört tarafı gerçeklerle kaplı bir yalan...




Sadece kayıtlarda bulunması açısından, Günce, Chuck Palahniuk'un alışıldık yazım tarzından ve değindiği konulardan biraz saptığı bir eser. Bu kitapta, sanatla ve kaderle bir hesaplaşmaya giriyor.

Karşı karşıya olduğunuz şeylerden birkaçı şöyle: intihara teşebbüs eden bir koca, bir kadın, bir kız, bir anne, günden güne billboardlarda dolan Waytansea adası, içme oyunu, yapay mücevherler, kurşun boyalar, ormanda gizlenmiş heykeller, Stendhal sendromu ve yapılması gereken resimler.

Gerçekten ürpertici ve büyüleyici. Hararetle tavsiye ediyorum.